-
Kürtlerin Türklüğü 3
ü) Osmanlı Fethinden ünce Kürtlerin Türkçe Kişi Adları :
Osmanlılar, I.Sulatan Selim çağında 1515ğte eski Ak koyunlu başkenti Kara Amid şehrinin, şiği şah şamilğden yüz çevirip Sünni mezhebine ve Anadolu Türk Birliğiğne bağlı kalmak istemesi üzerine, Murat Irmağı boyunun batıdaki yarısı ile, Van Gölüğne kadar Fırat doğusunu ve Yukarı Dicle bölgesini fethedilince, 1516ğda eski Ak koyunlu Vezirlerinden büyük bilgin Bitlisli Molla İdrisğin gayretleriyle buralardaki Kürt boy ve oymaklarını da, milli birlik ve bütünlüğümüze kattılar. şimdiki Tunceliğden Musul Bölgesine kadar ki Fırat doğusunu, merkezi Kara Amid olan ğDiyarbekir Eyaletiğ adı altında 12 sancaklı bir Beğlerbeğlik yaptılar. Bu geniş eyaletin 1518 yılında tutulan ilk Osmanlı ğTahrir Defteriğ, bugün elimizdedir
İstanbulğda Başbakanlık arşivinde bulunan ğDiyarbekir Eyaleti Tahrir Defteriğnde, yerlerine ve boy ile oymaklarına da işaret edilen vergi ödeyen erkek Kürtlerin Türkçe adlarını çıkararak, Ekim 1961 tarihli ğTürk Diliğ dergisinin 121. sayısında neşretmiştik. 1518 yılında yazılan Kürtlerdeki bu erkek Türkçe adlarının bir takımı, milli folklor ve geleneğe göre verilmiş olduğundan, onların Osmanlı Fethinden önceleri ve Ak koyunlular (1401-1507) çağında da, Türkçeğyi bildiklerini ve konuştuklarını göstermektedir. Anılan ğTürk Diliğ sayısında köyleri ile boy ve oymakları belirtilen bu erkek adlarını alfabe sırasıyla sunuyorum; bunlardan yüzlercesi, mükerrer olarak başka yerlerdeki Kürtler tarafından da kullanılmıştır:
Ağa, Alman, Altun, Artuk, Ay doğmuş, Başlamış, Bayram, Budak, Bulduk, Bulmuş, Dengiz, Doğan, Durak, Göçbek, Gündoğmuş, Güvendik, Kara, Karaca, Karahan, Karaman, Kılıç, Kırzu (Kırzı, Koca, Korkut, Köçeri, Kulu, Kutlu doğmuş, Kurt, Mamlu, Menteş, Saru, Sarubek, Satılmış, Savcı, Sevündük, şengeldi, Tanrıverdi, Tanrıvermiş, Tatar, Temür, Temürdeş, Tokmak, Tosun, Töremiş, Turalı, Tutu, Türkan,Türkeri, Ulus, Umut, Uslu, Yağmur, Yoleri. Bunlardan siyah yazılan 25 ad, milli Türk folklor ve geleneğine göre verilmiş olanlardır ki, bugün de halk arasında bu adet ve inanışa görmekteyiz.
ğşeref nameğ başta olmak üzere, eski kaynaklarda geçen Osmanlı fethinden önceki Kürt beğleri ve hanedanlarının Türkçe adları da, bu uğurda misal gösterilecek güzel delillerdir.
D) Kürtlerdeki Aile ve Beşiğe Ait sözlerin çoğu Türkçeğdir :
Dil Bölümümüzün başında arz edilen 337-642 yılları arasında, üç asır süren Ateş tapıcı Sasanlı İran istila ve baskısı, Dicle Kürtlerinin aile ve beşik yaşayışına kadar pek tesir edemediğinden, bunlara ait sözlerin çoğu Türkçe ve en eski biçimiyle bile kalabilmiştir.
Ana, baba, oğul, kız, amuca, ihtiyar, gelin, öz, üvey anlamlarındaki aile ve beşiğe ait sözlerin, İran dillerinden ayrılıp tek ve hep Türkçe oluşu, Kürtlerin dilinin kökünü ve özünü göstermektedir. Bunları, adlarını andığımız basılı dört sözlük ile halk arasından derlediklerimize göre, alfabe sırasıyla görelim:
Ağa (bundan ğagati=ağalıkğ), apo (amuca,Göktürkler, Uygurlar ve Selçuklardaki ğapağ ve bugün Yakutlar ile Kazak-Kırgızlardaki, babanın kardeşi anlamına ğapağağ ile birdir), ana (kök, kaynak, menşe), bab/bav/bawo/bawek/babik (baba),balduz/baltuz (baldız),bala/bale (bala,yavru, bundan ğbala-bunğ=yavrulamak),baş (reis,başkan),başlıkh (başlık, gelinlik kıza verilen ağırlık,kalınğ, beg (beğ,begi/begiti=beğlik), beşik/pişik (beşik), boy (büyük göçebe birliği ve aileler akrabalığı,buk/buge (gelin,üağatay ve Kazak Türkçelerinde ğbige/biygeğ, Kazanlılarda ğbige/bikeğ),buluk (bölük, aileler topluluğu, familya),çelebi, çıcukh / çucukh / çocukh (çocuk), dadu /dadı (dadı / sütanası, da/di/de/daye (taya/daya,ana ;Türkçeğdeki ğtayı / dayığ ve ğtayı-eze / tiy-eze / tey-zeğdeyimlerinde de görülür) dirnek / dirnak (dernek,aile toplantısı, duvakh (duvak), dere-beg, egit / agit (yiğit), emcek (bebeğin emdiği, meme), emzik / emzuk (lohusa memesi), gerdek (ğgerdek-bunğ=gerdek olma), khan (ağa ve beğden daha büyük rütbeli kişi), khanim / khanum (hanım), khatun,khat/khati (teyze,saygı gerekn kadın),khızan (kalabalık,yoksul aile), khızm / khasu / khuzm (hısım), khél (él, oymak ve boylar birliği,büyük kalabalık ;bundan ğkhélya-bukeğ=gelin adayı,khoce (hoca), kal/kal/kalik/kalo (Kaşgarlığnın anladığı gibi ğkalğ =yaşlı kişi,ihtiyar), kalan/kalim/khalınd (kalıng,kıza verilen ağırlık)kako/kek/keké/keko (ağabey,dadaş,efe ;Uygur ve Karapapaklarda ğkaga/kağağ), karavaş (cariye), karabaş (keşiş, başında kara örtü bulunmasından),keç/kaçe/gaç (kız;üin kaynaklarında da bu anlama, Hunlarda ğkıtsuğ), kız/kızé (kız,bakire;bundan ğkızik /kız-oğlanğ=genç kız,bakire),kok (soy kökü, baba tarafından akraba olanlar,menşe)kol/kole (köle), kuçek/kuçik/kiçik/geçek/giçik (küçük çucuk),leçer (arsız kadın,sürtük),memik (meme), meme(mama,çocuk maması, obe (oba), obe-başı, ocağ/ocak (evliya soyundan aile,ocak,pir -evi),ocakh-kor (körocak, oğulsuz aile),oge/ogey(üvey),oğlan,oğıl (oğul), oldaş (yoldaş,aynı mezhebe mensup olanlar), oymakh (oymak,aileler birliği), piç/piçik (piç,babası belirsiz),piçuk (buçuk, yaşça küçük), sobe/suboy (çağı geçtiği halde evlenmeyen, serseri bekar, suboy), şenlik (meskun ve ahalisi olan yer), tarkhan / terkhen (tarhan,imtiyazlı kişi veya aile; ğterkhaniğ=tarhanlık), tağ/takh (çadırlar veya evler topluluğu, mahalle, tağ, tire (küçük oymak,tire), titun/tutum (tütün,aile ocağı,hane, ocağı tüten ev),zengin/zengün (ğzengüniğ-zenginlik).
Bu kısa misallerden de anlaşılıyor ki, yabancı tesirlerin en az girebildiği, aile ocağı ile beşiğe ait Kürtçeğdeki sözlerin %80ğden çoğu, Türkçe ve Oğuz ağzından gelir.
E) Kürtlerdeki Hayvan Adlarının çoğu Türkçeğdir :
Geçimlerini öteden beri hayvancılıkla sağlayan ve çoğu göçebe veya yaylakçı-kışlakçı olan Kürtlerde deveden güveye kadarki hayvan adlarının %80ğden çoğunun Türkçe olduğunu görüyoruz. Bunu, şu örneklerden anlamaktayız:
Akhta (İğdiş, aktalanmış, alaşa (beygir,değersiz at; bu söz Türkçeğden Rusçağya da geçmiştir), ankıt (angut), aykhir (aygır), eslan (arslan), bak (Kaşgarlığda da geçer, kurbağa), palakh (balak,ayı yavrusu),beleban (balaban), baran/beran (çok eski ve unutulmuş sözlerden : koç, erkek koyun), bayekuş (baykuş, badew (bidev, küheylan at), banik/belen (benek), bisrek (erkek deve,buğra), bizaw (buzağı, bocik (böcek), bokhe (boğa), burge (Kaşgarlığda da geçer: pire),çelek/çelenk(İnek;Y-üğnin başta ve N-Lğnin ortada değişmesi ile ğyenek/yinekğten) ceren/céyran(çeren/ceylan), cuce/cucik (civciv), çekal (çakal), çekurge (çekirge), çelağan (çalagan,atmaca),çepuş (çepiş,iki yaşında dişi keçi),çil (keklikten küçük av kuşu),çiwik (serçe, Kazakçağdaki ğçıpçıkğ),çiyan/çayan,coşkha (çoçka, domuz yavrusu), dane (dana), dawar,dewe,dokhan (doğan, avcı kuş, duge (düve),durne (turna), enuk(enik, et yiyen memeli hayvan yavrusu),erkeç(erkek keçi), férik/hirik (Oğuz namelerde de geçen ufak kuyruklu ve küçük gövdeli, eti pek makbul koyun),hogeç(ögeç), khotik (koduk/kotuk,sıpa), kançukh (kancık, eti yenmeyen memeli hayvanın dişisi),kantır (katır), karkar(karga), karlekunç(karlankuş,kırlangıç),kartal,kanz(kaz), kepenek(kelebek), kırgo(kırgı, uçarken kuşlara sokulup bir kanadını kıran, küçük ve yaman bir avcı kuş, kısır,koşek (köşek,deve yavrusu), kolik (kölük, boynuzu çıkmayan koyun veya sığır), kopek (cins köpek), korpe(körpe), koze(koza), kuçik (fina köpek,yaltakçı, kuğı (kuğu), kulin (kulun, ğkulin-bun ğ = kulunlama,at ve eşeğin doğurması, kurik (kürük, at veya eşeğin süt emen yavrusu), kuş,küwik (geyik), laçın/laçin (en büyük kartal, yalçın kuşu), leklek/leglek,mal (büyükbaş hayvan), maye,meye (maya,dişi deve), perekh (barak, tüyü uzun ve makbul köpek), pelez (palaz, kaz yavrusu),pisik,pişik (kedi sözünün Türkçeğsi), sirke,sone(sona,yaban ördeği), sulük (sülük), şişek(iki yaşındaki dişi koyun), tamazlukh (damızlık), terlan (gözleri güzel bir avcı kuş, tirtil/tirtir(tırtıl), tokhli(toklu,altı ayla bir yaş arasındaki koyun), Tor(kuş ve balık ağı, toy (yaban hindisi,toy-toklu), tule (kısa tüylü bayağı köpek,it),werdek (ördek), epelakh (yapalak,puhu kuşu).
F) Kürtlerde Yaşayan Unutulmuş Eski-Türkçe Sözler :
Bugün Azerbaycan, İran, Irak, Suriye, ve Türkiyeğde Kürtlere komşu olup, Türkçe konuşanların unuttuğu veya bilmediği, çok eski Türkçe sözlerin Kürt lehçelerinde yaşaması, Kürtçeğnin karışmadan önceki aslını gösterir. Petersburgğda Kürtçe-Fransızca, İstanbulğda Kürtçe-Arapça ve Moskovağda Kürtçe-Rusça basıldığını arz ettiğimiz,adları anılan dört sözlükten derleyip, halktan da sorup öğrendiğimiz, 20ğden çok eski Türkçe sözler, bu uğurda çok dikkate değer ve maziye ışık tutan örneklerdir. Ne yazık ki, Kürtlerdeki bu canlı sözler, Türkolog ve Türk Dili Araştırıcılarının dikkatini henüz çekmemiş olup, el sürülmemiş bir maden yatağı değerini taşır...
Bizim bulup derleyebildiğimiz Kürtçeğdeki unutulmuş eski Türkçe sözler ile bir sonek, şunlardır:
1-AMANü, amaç, gaye ve hedef, Sondaki ğüğ sesinin, Yenisey ve Orkun yazılarında da görülen eski Türkçeğdeki ğNüğ çifte sesine çevrildiğini, biraz önce görmüştük.
2-APO, amuca, babanın kardeşi demektir.Göktürklerde ve Selçuklularda ğapağ,Sibir ile Orta Asya Türklerinde ğapa/apağağdır. İstanbul ağzındaki ğemiceğ ve ğemiğ deyimi, Arapça ğammiğden bozmadır ; Türkçeğsi ğapağdır.Kürtler, ğapoğ biçiminde yaşata gelmişlerdir.
3-BAK, Kurbağa, Kaşgarlığda bu ad aynı anlamda geçer. Dilimizde ğkur-bağa, tos-bağa/ kaplum-bağa, cır-bağa (çayır kurbağasığadları sonlarındaki ğbağa/bagağ sözü ile ilgilidir.
4-BAN / BANİ, dağ tepesi, çatı, tavan, konağın üst katı anlamlarında kullanılır. Dede Korkut Kitabı ile Ak koyunluların resmi tarihi ğKiab-i Diyarbekriyyeğnin başında da, Oğuzca bir deyim olarak ğdoksan başlu ağ ban-ev (yüksek-otak)ğ, ğağ ban-evğ(ak ayvanlı ev) deyimlerinde geçer. Kıpçak/Kuman Türkleri ile Macarlardaki ğulu-beğ; yüksek-hakimğ anlamında kullanılan ve çokluk ekiyle ğbanat deyimleri de, bununla ilgili ve ğyüksek, yukarı, üstünğ anlamlarından gelmedir.Kürmançlar ile Zazalarğca çok kullanılır.
5-BARAN / BERAN, koç, erkek ve burulmamış koyun demektir. Eski Bulgar Türkleriğnin bir bölüğü Anadoluğda yaşayıp, ğAyaşluğ oymağı ile birlikte adları belgelerde anılan ğBeren-diğ (beren-li) boyu ile, 915ğte yazılan Taberiğnin eserinde, Horasanğın kuzey kesiminde yaşadığı anılan ğBaranlı Türkleriğ adında, Van Gölü kuzeyinde ve batısındaki Ahlat, Bitlis, Muş, Erciş, bölgelerinin hakimi Kara koyunluların Hanları çıkaran boyu ğBaranluğda da, bu söz görmekteyiz. Bugün Başkurtlu ve Kazanlılar, erkek kuzuya, ğberenğ diyorlar.
6-BETİK / BİTİK / PİTİK, kutlu ğ yazı, muska, hamail. Göktürkçeğde ğbitigğ yazı, yazılı nesne anlamında geçer. ğBiti-mek / beti-mekğ yazmak, kitap düzmek demekti.
7-BUK / BUKE / BUGE, gelin, nikahlı kız. üağatay ve Kazan Türkleri ağzında, ğbige / bike / bikeçğ deyimleri de bu anlamdadır.
8-üER / CIR, türkü, yır. Eski Türkçeğdeki ğyırğ (masdarı ğyır-lamakğ=türkü söylemek, makamla şarkı çağırmak) sözünün Kıpçak, Kazak ve Dağıstanğda Alburuz / Mengütav çevresindeki Kara çay ğ Balkar ağızlarındaki (cer-yer, cılkı-yılkı, ceti-yedi sözleri) gibi ğY-Cğ değişiminden, ğcırğ biçimindeki sözün Kürtlerin ataları dilinde kullanıldığını gösterir. (çelek / celek / çelenk = inek sözüde böyledir. ğüirakğ: türkülü hikaye.
9-üİYA / üİYE, dağ, tepe, Kuzeydoğu Sibirğdeki Yakut Türklerinde bu anlamdaki ğtığağ (=ormanlı dağ ve Azerbaycan ile Doğu Anadoluğda, harmanı biten ekinin tahıl ile samanı ayrılmak üzere, yelin eşişine dikey olarak yığın edilmesinin adı olan ğtığğ ile ilgilidir.
10-DOL, Zaza ağzınca deniz, göl (siverekğte Karaca dağdaki ğDol-a Guniğ = Kanlı Göl adında da geçer). Göktürkler ile Uygarlarda, ğtuluyğ = deniz, ulu göl.
11-ERMANü, ermeç, ufuk, gaye. Bunda da, sonuncu ğüğ sesinin, Oğuzların dil özelliğinden ğNüğye çevrildiğine, önceden işaret etmiştik.
12-GUR / KUR / GURO, oğul, oğlan, erkek çocuk anlamına tek sözdür. Göktürkçeğdeki ğur / urığ (erkek çocuk, oğul), ğurı-lamakğ (Kaşgarlığda erkek çocuk / oğul doğurmak) ve ğur- uğ / ur-ukğ (nesil, uşak, oğullar, ulustan büyük boylar birliği) deyimlerinin kökündeki ğur / urığ sözünün başına, önceden işaret ettiğimiz gibi, Oğuz canın özelliğinden gelen, başa ğK/Gğ sesi eklenmesinden ibarettir. Bu bakımdan Kürtlerdeki bu eski söz, çok dikkate değer.
13-HOMAY, Zazalarda Tanrı, Allah anlamına tek sözdür. Göktürkçeğde koruyucu Tanrı ğOmay / Umayğ dan ibaret olup, Oğuzluktan gelme özellikten başına bir ğHğ sesi eklenmiştir. (Devlet Kuşu anlamındaki ğHumağ ve Devlet/Saltanat anlamındaki ğHumayunğ deyimi de, bununla ilgilidir.)
14-KAL / KüL/ KALİK, yaşlı, ihtiyar, Kaşgarlığdaki, yaşlı kişi anlamına geçen ğkalğdan ibarettir.
15-KEK / KEKE / KAKO, ağabeyi, dadaş, efe, evin büyüğü erkek. Sibir Türklerinde ğkekğ, Uygur ve Kara papak (Borçalı Kazak)larda ğkaga/Kağağ, evin büyüğü erkek, ağabeyi. Kaşgarlığda ğkek-mek erğ, işte pişmiş kişi, tecrübeli ve ehil adam. Yakutlarda ğkekeğ, parlak gökyüzünün hakimi. Dicle Kürtlerinde bu deyimin yaşaması da, çok mühimdir.
16-KON, çadır, oba, ğreş-konğ, kara-çadır, kıl-çadır. üağatay ağzında ğkonğ deyimi mesken, meğva, iniş-tüşüş yeriğ anlamına geçer. Dilimizdeki ğkon-makğ ve ğkon-akğ sözünün kökünde yaşar.
17-KURT / KüRT, kısa, güdük kaşgarlıda bu anlama, ğkırtğ sözü vardır. Kısa kollu veya kısa etekli kaftana da, ğkurt/Kürtğ derler. Hazar Türkleriğndeki kısa anlamına ğkurtğ sözü, Rusçağya da geçmiştir.(kurtuşka=kısa kaftan sözündeki gibi)
18-KO / KE / Kİ, aile adları sonuna eklenen ve ğciğim/cığımğ gibi sevgi ve yakınlık bildiren bir ektir. Kürtçeğde ğbawu-koğ babacığım; ğkal-ki / kali-kiğ dedeciğim, ihtiyarcık; ğdaye-keğ anacığım gibi. Kaşgarlığda, ğkı=hısımlık bildiren adların sonuna gelip, acıma ile sevme anlatan bir edattır, ata-kı=ata-cığım gibiğ, deniliyor.
19-KüWİG / KüVİK, ürkek hayvan, Yabani vahşi. Göktürkçe ğgeyikğ = yabani / av hayvanı, geyik. Kaşgarlığda, ğkeyikğ = yabani; ğkeyik-sökütğ =yabani söğüt ağacı diye anılır.
20-LE / LO, insan adları sonuna gelip, ğbira / bire, be, hey, yahuğ anlamını verir. Kadınlar için ğleğ ve erkekler için ğloğ kullanılır. ğFaté lé = Fatma be / bıra Fatma, ğMemo loğ = bire Mehmet, gibi, Kaşgarlı, Türklerden yalnız Oğuzların kullandığı böyle bir edat için, şunları yazıyor. ğLA sonekini Oğuzlar kullanır; işin bittiğini gösteren bir edattır: ol bardı la = o vardı / gitti be, ol keldi la = o geldi yahu sözleri gibi.ğ
21- TOPRAK / DORAKH, peynir,çökelek.Farsçağdan dilimize giren ğpeynirğin Türkçeğsidir. Bu ğtorakğ, çok eski bir Türkçe söz olup, Avarlar veya Hazarlardan Rusçağya, Polenezceğye ve Doğu güney ğ Baltık dillerine de peynir anlamına ğtvarogğ ve benzeri biçimlerde geçmiştir.
22- TORIN / TORİN, asilzade, soylu kadın veya erkek, eski beğler ailesinden gelenlerin sıfatı. VI. Yüzyılda Kafkaslar kuzeyinden İdil (Volga) boyuna ve bir kolu Tuna bölgesine göçen Bulgar Türkleriğndeki ğturunğ deyimini Türkologlar, Göktürkler ile Avarlarğda görülen ğyüksek rütbeli, valiğ gibi makam ve unvan anlamına gelen ğtudunğdan ibaret sayarlar. Uygurlardaki ğtözün/tüzünğ unvanı da, eski ğtudunğdan gelme olup, ğğsoylu-soplu-asil ve necip kişiğ; Kazak Türkçeğsinde, ğtörö / töreğ deyimi, ğasilzade, yüksek rütbeli, yüce soyluğ anlamınadır. Kaşgarlı diyor ki, ğtarım: Tiginlerğe ve Afrasyab soyundan gelen hatunlara ve bunların büyük-küçük çocuklarına karşı söylenen bir kelimedir; ne kadar büyük olursa olsun, Hakanlı (yani, Kara hanlı devletini kuran sülale)Hanlarığnın oğullarından başkasına, böyle hitap edilmez.ğ Biraz sonra ğEski Destanlar ve Folklorğ bahsimizde göreceğimiz gibi, kendilerini Afrasyab soyundan sayan Kürtler/Kürmançlarğın , ğtorın/torinğ deyimini, gerçekten beğ soyundan gelen (kadın,erkek,çocuk farkı gözetmeden) kişiler için kullanması, onların Saka (İskit) Türkleriğne çıkan atalarından kalma, bir milli töreden geliyor.
23-üokluk bildiren T soneki. Göktürk yazıtlarında : ğTark-atğ (Tarkan/Tarhan), ğTig-itğ (Tigin) ğOg(u)l-ıtğ (oğlan, oğullar) gibi deyimlerin sonundaki ğTğ sonekinin, şimdiki ğler/larğ gibi, çokluk bildirdiği anlaşılmıştır. Oğuzların ğBay-atğ boyunun, ğBay-anğ (Baylar, zenginler ve bol nimetler) biçimi de vardır. Milattan önceki Sakalarğın Yunanca kaynaklarda anılan uruk ve boy adlarından : ğSkytğ (üik-it), ğSokolotğ (Sekel-ler), ğMasa ketğ (Masak-lar), ğBarulatğ (Barula-lar), ğTarkitğ (Tark-lar) gibi deyimlerde de, T sonekinin çokluk belirttiği tespit edilmiştir. Altaylı kolundan Mongol / Mogol kavmında da bugüne değin T soneki, çokluk/cemi edatı olarak kullanıldığından, birtakım Türk uruk ve boyları da, buna göre anılmıştır : ğAlpağut / Alpavutğ (Alpaklar), ğOyratğ (Oygur / Uygurlar), ğTelevüt / Telengutğ (Teleng-ler) gibi
Dicle Kürtlerinde de ğTğ sonekinin, çokluk belirten edat olarak kullanıldığını görmekteyiz: ğada-etğ (ada-lar), ğağa-v-atğ (ağa-lar), ğbağatğ (bağ-lar,bahçeler), khélat (başına ğkhğ eklenmiş ğel-atğ = él-ler, boylar birliği), ğçemed / çemetğ (çem-ler / çay-lar, küçük ırmaklar), ğhespetğ (başına ğhğ eklenmiş ğesb-etğ =esb-ler, at-lar), ğyar-etğ (yar-lar / yar-an, dostluklar) gibi. ün Asyağdaki İran, Irak, Azerbaycan ve Türkiyeğde Türkçe konuşanların çoktan unuttukları bu ğçokluk bildiren T sonekiğnin, Kürmançlar/Dicle Kürtleri arasında kullanıla gelmesi, bunların ğHint-Avrupalı / İndogermenğ veya ğİranlı kolundan gelmedikleriğ ve Orta Asyalı, Altaylılar soyundan indiklerinin, dillerinde yaşayan sağlam delilidir.
Bizim Bulabildiğimiz ğKürtlerde yaşayan eski Türkçe sözlerğin, bu 23 sayısından çok olduğu, muhakkaktır. Fakat bunlar bile, öteki Yenisey, Batı Türkistan, Dağıstan-Macar/Tuna boyu ve Kür-Aras Boyları gibi dört ayrı ülkede yaşayan anadili Türkçe Kürt urukları ile soydaş olan Dicle Kürtlerinin, 337-642 arasında 300 yıldan çok süren Ateş tapıcı Sasanlı-İran istila ve baskısından önceleri, Türkçe konuştuklarını göstermeye yeter.
Muhterem Dinleyiciler, Asya ile Avrupağnın gördüğümüz öteki dört bölgesindekiler gibi, Dicle Kürtlerinin Türklüğü ve Oğuzlardan geldiği, o kadar gerçek ve özlüdür k bunu bir menşura (yeni adı ile, prizmaya) benzetecek olursak, hangi yüzünden ve yönünden bakılırda bakılsın, aynı varlığı, aynı gerçeği, aynı birlik ve beraberliği gösterir. Yeter ki bu bakışlar, ilmin ışığında ve gerçekçi gözlerle olsun. Fakat, bu iş, yabancıların kasıtlı yayın ve propagandalarının saçtığı puslu-dumanlı bir bulutum arkasından ve aldatıp yanıltıcı gözlüklerle olursa, gerçeğe ulaşılamaz.... İş çığırından çıkar!...
III. BüLüM : üteki Sosyal Bilimler Bakımından Kürtlerin TürklüğüKonferansımıza bitirmeden önce , Tarih ve Dil bakımlarından yapılan bütün araştırma ve buluşların, şaşmaz bir gerçek olarak, Dicle Kürtlerinin de , öteki dört ayrı ülkelerdeki Kürtler gibi, Türklüğünü ortaya koyduğunu arz ettikten sonra; bu uğurda, soyları ve kökleri göstermeye yarayan öteki ilim dalları yönünden de, Kürtlerin incelenmesine, kısaca dokunacağız. Antropoloji, Etnografya / Etnoloji ve Milli Destanlar ile Folklor bakımlarından ve bu ilimlerin usulleriyle de, Kürtler tetkik edilince, aynı sonuca, aynı gerçeğe varılmaktadır. Bunlara da, kısaca dokunalım.
A ) Antropoloji Bakımından Kürtler :
Eskiden kavmiyat dediğimiz antropoloji, insanın gövde ve dış yapısını, bilhassa kafatasını inceleyerek, soyu ile kökünü araştırıp, ortaya çıkarmaya yarar. Bu bakımdan Dicle Kürtlerinin de, bütün Türkler gibi %85ğten çoğu yuvarlak başlı (braki-sefal) olup, melezleşmemiş öz İranlı / Farslar ve Hint Avrupalılar (Aryaniler) ile Sami ırktan Araplar gibi, uzun başlı (doliko-sefal) değildirler. Ancak, orta başlı (mezo-sefal) ve uzun başlı (doliko ğsefal) Kürtlerin sayısı %15 kadar olup, bu nispet Batı Türkistan ve Türkiyeğdeki Türkmenler ile Yörüklerde de görülmektedir. ğKürtlerin Türkmen tipiğnde olduklarına V.Minorskyğde 1927 yılında ğİslam Ansiklopedisiğnde yazdığı ğKürtlerğ makalesinde işaret etmiştir.
Kürmanç Kürtlerinin antropoloji vasfına dokunan rahmetli Ziya Gök alp, 1923ğte Diyarbakırğda çıkardığı ğKüçük Mecmuağ daki bir yazısında diyor ki, ğbir köylü Kürt ile Türkmenği, konuşturmadıkça, dış görünüşünden (tipinden) ayırdetmek , imkansızdırğ Milli Mücadelemiz sırasında yabancı propagandalara ve emperyalistlerin yemlemelerine kapılarak, Suriyeğye kaçan ve Bedir hanilerin Celadet ile Kam uran gibi gerçekten yurt ve millet haini satılmış kardeşleri ile işbirliği edip, onlara uyarak yayınlar yapan Erganili doktor şükrü Mehmet Sekban, sonradan İngiltere idaresindeki Irakğa gitmiş ve Kerkük ile Süleymaniyeğde muayenehane açarak, tabiplik yapmıştır. Erganili Dr.M.şükrü Sekban, sonradan bu yaptıklarından ve gerçeğe aykırı yayınlarından pişman olarak, doğru yola girince, 1933ğte Parisğte neşrettiği ğKürt Meselesiğ adlı Fransızca kitabında, Kürtlerin soyu-sopu hakkındaki gerçekleri, itiraf etmiştir. İttihadcılar zamanında ğErgani Sancağı Mebusluğuğna adaylıktaki rakibi Ziya Gökalpğin, 1923ğte yazdıklarından habersiz olarak Dr.M.şükrü Sekban, 1933ğte çıkan ğLa Question Kurdğ adlı kitabında, Kürtlerin antropoloji vasıflarının Türkmenler ile bir olduğunu, şöyle belirtiyor : ğOperatör olarak, on yıl Irakğın Kerkük ve Süleymaniye şehirlerinde muayenehane işlettim. Bu sırada bana gelen hastaları, konuşturmadıkça, Kürt mü, Türkman mı diye asla, ayıredemedim.ğ üünkü, ayrı adlardaki bu iki kavim da, aynı tipte ve bir kökten gelme ğTuranlı ırktanğdırlar.
Biz de, antropolojinin inceliklerini bilip gözetmeye lüzum kalmadan, bu gerçeği gözlerimizle görmüyor muyuz. Orduda bir Mehmetçiği veya köyde-kentte, çarşı-pazardaki bir ğKürtğ ile bir ğYerliğ veya ğTürkmanğı, konuşmadan tiplerine bakarak, tanımamıza imkan var mıdır? Bir sosyolog olarak Ziya Gökalp diyor ki, ğKürtler ile Türklerdeki bu dış görünüş ile gövdedeki benzerlik, ruh ile duygularda da birlik ve ayniliğin delilidir.ğ Evliya Celebiğnin de dikkatini çeken, Kürtlerde, ekseriyetle gövdenin çok kıllı oluşu ve sakal bıyığın gürlüğü ile saçların erkenden ağarması, Türkmenler ile Dağıstanğdan gelme Karapapaklarğda da görülmektedir. Kısacası, kafatası, yüz çizgileri, boy-bos ve gövde yapısı bakımından Kürtler uruğundan olanlar ile, Orta Asya Türkmenleri ve Azerbaycan ile Türkiyeğdeki ğYerliğ, ğTerekemeğ, ğKara papakğ, ğYörükğ, ğTahtacığ, ğMavalığ, ğManavğ gibi türlü uruk ve boy adları ile tanınan insanlar arasında, bir fark ve ayrılık yoktur, seçilemez
B ) Etnografya ve Etimoloji Bakımından Kürtler :
Kürtlerdeki boy, oymak gibi büyüklü-küçüklü ğaşiretğ denilen toplulukların incelenmesi de, çok ilgi çekici sonuçlar veriyor. Bunlardaki içtimai düzenin, kara çadırda alacıkta yaylacı-kışlacı yaşayışın; koyunculuk, atçılık, yoğurt-yağ ve peynir yapıcılığı ile öteki hayvan mahsulleriyle uğraşmanın ; giyim-kuşam ve yemeklerin, yakın ve uzaktaki Türkmen ile Yörüklerdekinin aynı olduğunu, örneklerle saymaya lüzum yoktur. Biz, 900 yıl önceki Selçuklu Fatihleriyle İslam-Türkiyeğnin kuruluşundan önce ve sonra yazılı belgelerdeki Dicle Kürtlerinin uruk, boy adları ile öteden beri Osmanlı, ğTahrir Defteriğndeki ğAşiretğ veya ğCemaatğ adlarını, bugün bilinenleri incelemekle, bunların adaşlarının Anadolu, Azerbaycan ve Türkistanğda da yaşadığını ve Türkçe konuştuklarını görüyoruz. Vaktin darlığından, çoğunun yerlerini söylemeden geçeceğimiz Kürtlerdeki şu uruk, ulus, boy, oymak ve tire adlarının, Türkçe olduğunu analım:
Abdallı / Abdalan (Silifkeğde ünlü ğKeklikğ oyununu oynayanlar ile Antalya, Toroslar, Orta Anadolu ve Adapazarı bölgesindekiler, Türkçe konuşur; Haptal/Eftalit Türklerinden geldiklerine, Tarih bölümünde işaret edilmiştir), Ağu çanlı/Ağu-içenli (Alevidirler, bu addaki ğocakğ mensubu), Ak keçili (torunları ğBehramkiğlerdir), Karakeçili (Osmanlıları çıkaran 24 Oğuzdan Kayığların oymağı olup, Urfa-Diyarbakır arasında Karacadağğdakiler Kürmançğtır), Alanlı (Hazar Denizi kuzeyinde ve Dağıstanğda Kırımğda,Türkleşmiş İrani ğAlan/Asğkavmi kolundan), Antarlı (Ak koyunlu oymağı olup, bunların Urfa, Mardin kesimindeki kışlakta kalanları, Kürmançğtır; bozguncu ve uydurma yayınlar yapan Lise mezunu Musa Anter, bunlardandır), Artuşi/Hertuşi (Van-Hakkari ve Irakğtaki 12 oymaklı bu boy, Ankarağda çıkan ğülkemizğ dergisinin 1967 Ağustos sayısında tanıtılmıştır), Atma/Atmalı (Aleviğdirler. Hem Türkmen, hem Kürt kolları vardır. Kürtler, 12 oymaklıdır), Avcılar/Avşar (24 Oğuz boyundan), Aydınlı.
Badıllı/Badılı (24 Oğuz Boyundan ğBek-Tili/Beg-Diliğden, Siverekğteki ğBadıllılarğ, Türkmen kolundan olduklarını bilirler), Balabanlı,Balan/Ballar,Bala-Kürdi (Kürt-Aras Kürtlerinde gördüğümüz ğBala Sakanğ gibi, bunların adı başındaki ğBalağda, ğKüçükğ anlamında olup Türkçeğdir),Banuklu/Banuki (yüzünde dövme ğbanuk/benekğolanlar),Balakan/ Beleki/Belbas/Bilbaslı/Milbası,Bezikli/Baziki/Bezeki,Bayat (Dede Korkut ile ulu şairimiz Fuzuliğnin de mensup bulunduğu, 24 Oğuz Boyundan), Beşiki/ Başikan, Beritanlı/Berdan (İçelğdeki ğBedanğ çayına ad veren Yörüklerin boyu, Türkçe konuşur,Türkistanğdaki adaşları, İslamlıktan önceleri biliniyordu), Birimlü/Biriman (Ak koyunlu boyu), Bokhti/Bokhtan Boti/Botan (Dicle Kürtlerinin iki ana kolundan kuzey doğudakiler; bunların Elbeğleri sülalesi ğBogduz-Amanğ kütüğünden de anlaşıldığı gibi, 24 Oğuz Boyundan geldiğini görmüştük), Borlu/Boran (Orta Anadoluğdaki ğUlu-Borluğ ve ğKiçi-Borluğda adları yaşayanlar, Türkçe konuşurdu), Bucak/Bucaklar (Siverek Zazalarığndan olup, kan gütmede birbirini yok ettikleri, 1967 gazetelerinde anılan boy).
Canbeklü/Canbeğan (aslı ğCihanbeyliğolup, Azerbaycanğdakiler Türkmen ve Konyağdaki Cihanbeyli İlçesi ile Yaylasına ad vererek orada oturanlar, Dicle Boyundan gelme koyuncular olup, Kürmançtırlar), üekallu, üekanlu/üikanlu, üarıklı/üarekli (Kaşgarlığnın andığı Orta Asyağdaki büyük Türk uruğu ğüaruglugğlardan Türkiyeğde Guranlı/Zazaların büyük boyu ve umumi adlarından birisi), üelebilü,üukurlu (Bitlisğin ğüukurğ adlı bucağında kışladıklarından bu adı almışlardır), üurıkan/üurukan (Kikiler/Kikan Ulusuğnun 24 boylu yarı kolu sayılırlar; 943ğte Mesğudi bunları, ğYağkuubiğ Hıristiyanğ olarak tanıtmıştı, üuwan / şuwan (Türkçe ğçobanğ sözünden).
Dedeler (Alevidirler), Dede-Karkhınlı (Alevidir, ğKarkınğ 24 Oğuz Boyundan biridir), Dakori/Takuryan (İçlerinde Hıristiyan ğSüryaniğ mezhepliler de vardır), Döger/Dögerlü (Urfa-Mardinğde, 24 oymaklı koyuncu boydur; 24 Oğuzdan birisidir), Dünbüllü / Dümbüli / Dümili / Dümilan (Murat boyu ile Siverekğteki Zazalarğın, bazen umumi adı olarak da kullanılır. Türkiyeğdekiler Zazaca, Hoy ile oradan Iğdır köylerine gelmeler, Türkmen sayılır ve Türkçe konuşurlar. ğşeref nameğ ile Evliya üelebiğde, Azerbaycan ğDümbüllüğlerinin, Türkçe konuştukları anlatılır).
Elbeglü/İlbeğli,Guran (Batı Türkistanğdaki Türk soyundan ğGurluğların, Dicle boylarına göçen ve Arşaklılarğla gelen kolundandılar. Bütün Kirt/Zaza uruğu, bunlardandır. Fatih II.Mehmetğin hocası ğMolla Güraniğ, bunların Kürmanç bölüğündendir), Hakari (24 boya ayrılan kalabalık bir ğulusğ olup, Hakkari ilimize de adını vermiştir. 823ğte ölen Vakıdiğnin, 641 Fetihleri dolayısı ile andığı Bokhtilerin bu ulusu, Aras kuzeyinde Karabağğdaki ğAkarı / Hakariğ adlı Saka boyu ile adaş ve boydaştır), Herki / Heriki (Erikler),Khaçi / Khacalan (Kaşgarlıdağda 24 Oğuzdan iki boyun-Karkın ile Yıparlı/Yaparlı Birliği olarak geçen- Kalaçlarğdan; Kikilerğin iki ana kolundan 24 boylusu; Selçuklulardan 150 yıl önceleri 905ğte anılan Malazgirt-Erciş arasındaki ğHalac-Ovitğ(deresine), Tarih Bölümümüzde işaret etmiştik).
Kara-Balan/Kara-Ballar (aslı ğKara-Balılarğolsa gerektir; ğBalığ Oğuzcalar ağzınca ğgenç , delikanlığ demektir, bu anlamı Kör oğlu Beyleri arasında anılan ğAyvaz-Balığ, ğEse/Hese-Balığ adlarında da görüyoruz), Karacalu / Karaca (24 boylu ğDanişmedlü-Eliğndeki ğKaraca-Kürlerğ boyu, Türkmen sayılıp, anadili Türkçe idi; bunlardan Kırşehirli Osman Bölük başı ve ailesinin anadili de Türkçeğdir),Kara-çorlu(Güney Azerbaycanğdakiler, Türkmen sayılır; Elazığğın Palu ilçesindeki bir bucak, bunların adı ile anılırdıKara koçlu /Karakoçan (Türkmen olan ğKara-Koçlığlar, Azerbaycanğda Türkçe konuşur;Elazığğın ğKarakoçanğilçesi ile Bingöl,Erzurum,Erzincan,Sivas, Giresun ve daha başka illerimizdeki ğKara-Koçlu/Kara-Koçğ adlı köyler, Türkmen veya Kürmanç olan bu addaki oymaktan kalmadır),Karabegan/Kara-Begli (Elazığ ilinde, Paluğnun bir bucağına da ad vermişlerdir), Kara-Ulus (Ak koyunlular çağında, Kürmançların, bütün Becen/Beceneli kolundan gelen boy ve oymaklar, bu adla anılırdı; Diyarbakır Ulu Camii duvarındaki IV.Avcı-Mehmetğin fermanı yazıtında da geçer; bugün Kuzey Irakğta da ğKara-Ulusğ adlı ve 6 oymaklı bir Kürt aşireti vardır), Karalar, Keçan (Keçler),Keşiki / Keşikçi (ordu karavulu / nöbetçisi anlamına gelir, ğşeref nameğde de bu boy anılıyor), Kıl başlı / Kıl baş (daha çok açık başlı gezen Yezidi-Kürt erkeklerinin, omuzlarına kadar uzayan örgüsüz saçlarından ötürü böyle denmiştir; Evliya üelebiğde ğSaçlı Kürtlerğ veya ğSekiz Bıyuklularğ denilen yezidiler de bunlardandır; Diyarbakır şehrindeki ğKıl-baş Mescidiğ, Türkmenlerden kalmadır), Kılıçlı / Kılınçlı, Kızılbaş oğlu, Kırganlı/Kırıklar (Türkistanğda, bunlarla adaş Türkmen oymağı da vardır, bizimkiler Zazağdır), Kızıklı/Kızıkanlı/Kızkanlı (24 Oğuz Boyundandır), Kızkapanlı, Kiki / Kikanlı (üok koyun sürüleri vardır: ğKiki-Khacalanğ ve ğKiki-üukuranğ adlı 24 erden, 48 boya ayrılan kalabalık bir ğUlusğ sayılırlar; İstanbulğca meşhur eski ğHalepğ ve şimdiki ğUrfağ adlı sadeyağı, bunlar yapar; Türkistanğda adaşları olan boy ve oymaklar, Türkçe konuşurdu), Koçeri/Koçeriyan (ğGöç-Eriğ anlamındaki bu adı taşıyanlardan, ğKoçarı/Köçeriğ adlı halk oyunu, ünlü ve yaygındır), Koçgeri/Koçgiri (Sivas-Erzincan arasındaki bu Alevi boyu, 12 oymaklı olup, adlarının ğKoçu-Kırlığ=Kır/Boz renkte koçu olan veya ğKoçu-Kirliğ anlamındaki birleşik sözden çıktığı hakkındaki, iki rivayet vardır, Tanrı Dağlarda ğKoçungarğ bölgesindeki adaşları, Karluklarğın bir boyudur), Koç uşağı, Kotanlu/Kotan (eski ve yerli Türk pulluğu ğkotanğı kullanan),Kozlucalar,Köçekli, Köh-Benüklü (ğGökğ renkte döğme ğbenük/benekğ = beng işareti olan), Kulular, Kurdoi / Kürdoi (Güney Azerbaycanğın ürmiye-Maku arasındaki öz yerlerinden, batıdan Anadoluğya da kaymışlardır), Kurdiki / kurtikan (V:Yüzyıldan kalma sanılan Khorenli coğrafyasındaki ğKortikğ ve Muşğun güney yanındaki yaylak ğKortik Dağığ adları ile, yatkın kar anlamındaki ğKurtuk/Kürtükğ deyimiyle adları ilgili boy), Kürdili / Kürdilan/Kurtilan (Klasik Türk Musikisi makamlarından ğKürdiliğadı ile, Calayırlı üveys Hanğın XIV. Yüzyılda Saray üalgıları arasına kattığı ğOzan Kopuzuğn destanı, bunlarla ilgilidir; Siirtğteki demiryolu sonunda bulunan ğKurtalanğ ilçesi, bu boyun adı ile anılır), Kürmaç/Kürmanç (Dicle Kürtleriğnin toplayıcı ve kendilerince kullanılan adıdır; bunun eski Türkçeğde ğKürğ=Küreçi /Güreşçi, yiğit, pehlivan ve ğmaçğ gibi ğci, lik, liğ ekinin anlamını veren bir ekten kurulduğunu ve son ekteki ğçğ sesinin ğşeref Nameğnin asıl yazmasındaki biçimine uyup, sonradan ğNüğ sesine çevrildiğine, Dil bölümümüzde işaret etmiştik; Van-ürmiye arasında ğKürmançğ adlı bir Bokhti boyu vardır), Kürt/Kirt (Murat-Karasu boyundaki Zazaların, kendilerine verdiği toplayıcı ad ; bunun Türkçe ğKürtğ = Yatkın kar anlamına geldiğini, ayrı bir bahsimizde arz etmiştik).
Mamauklu/Mamikanlı/Mameki (Kara koyunlu Türkmenleriğni, 217 Yıllarında ğüenastanğ /Kaşgar ülkesinden getiren Mamık ile Konak adlı iki şehzadeden birinin adı ile anılan bu boyun, ğErmeni soyundan geldiğiğni yazan V.Nikitin ve benzeri yabancılar, gerçekleri tahrif ediyorlar), Mersinli/Mersinan (İçelğdeki Yörüklerin ğMersinliğ boyundan, Mersin iskele ve şehrinin adı kalmıştır; Mardin-Urfa arasındakiler Kürmanç olup, Mişkinler ile rakiptirler ve geçinemezler), Milan/Millü/Milliyan (Kürmançlarğın iki ana kolundan, güney batıdakilerin toplayıcı adıdır, eski ğBeceneviğ=Beceneli/Peçenek kolunun yerini tutar; ğMilğ=Bel, dağ beli, yaylak, sırt anlamındaki sözden gelir), Mişkin/Mişkinan (Mardinğdekiler Kürmanç, Tebriz-Erdebil arasındakiler,Türkmenlerden sayılır),Mukri/Mokri/Mukuri (Türkistanğdaki adaşları Selçuklulardan önce anılmakta olup, Türk boyu sayılıyordu; ürmiye Gölü güneyinde ve Irak-İran sınırı üzerindekiler, Kürmançğtır), Müküsi (İdil ırmağı boyundaki ğMoksi/Mukşiğde denilen Hazar/üuvaşlar kolundan sayılan Türk boyundan koptukları anlaşılıyor; Karsğın Arpaçay ilçesindeki ğMöküzğ köyü ile Van Gölü güneyinde Bohtan üayı boyundaki- I.Selim adına Osmanlı parası kesildiği bilinen maden yataklı- ğMöküs-Müküsğ kasaba ve bölgesinin adı, bunlardan kalmadır; Bohtan boyundaki bölge, 259ğda A.Marcellinusğün eserinde, ğMokso-enğ = Mohso-Yurdu diye anılıyordu ki, Ermenice kaynaklardaki ğMogğkğ = Mogğlar Eyaletinin karşılığıdır).
Ocaklar, Okçu/Okçuyan (287 yılında Bitlis-Muş bölgesinde, Mamık-Konak Kardeşler uruğunun kırdığı ğSlagğ=Okçu boyunun, Dede Korkut Oğuz Namelerinde ğOkçu=Kozanğ denilen Elbeğlerine bağlı olup, Fırat batısına kaçıp kurtulan ve Malatya-Halep arasında konup göçen Oğuz hanlılardandır; bunlardan 24 oymaklı ğOkçu İzzeddinliğ boyu, Halepğteki ğKürt dağığnda kışlarlar. Bunlar, 1921 Ekim ayında Türkiye-Suriye sınırı kesilirken, haritalı bir risale bastırıp, biz ğAkdeniz Türkmenleriğyiz diye feryat ederek, ğKürt Dağığ ile birlikte Türkiyeğde kalmak isteklerini açığa vurmuşlardı, üküzan/öküz oğlu,Pornak/Ponekli (Ak koyunlu oymağı olup, Trabzon ile Diyarbakırğda ve bunlar arasındaki köylerde, adları coğrafyaya geçmiştir; ğBornakğda denir).sakanlu/Sakan (ğSakalar/Saklarğ anlamına gelen bu adın, Ağrı dağı ve çevresindeki ğCalali Kürtleriğ adlı 24 oymaktan 12ğsinin birlik adı olduğuna, Tarih bölümümüzde işaret etmiştik. Halk etimolojisine göre bunlar, Celalilerin Sol Kolu sayılan 12 oymaklı Khalikanlarğa göre, savaşta sağ kolda vuruştuklarından ğsağ-larğ anlamına Türkçe, ğsak-anğ adını almışlardır.) Sarı Saltıkan (Alevidirler), Sarılar / Saruyan,Solkanlı / Solkhan (Bingöl ilimizde bir ilçede de adları yaşar,bu ad savaşta ğsol-kolğda vuruşan anlamına ğSolkakğtan ğSolaktanğ=Solaklar deyiminden veya ğokçuğ anlamına eski ğSlak/Selakğ denilen Oğuzlardan gelse gerektir), Söylemezler (bunlardan bir çok şair, bilgin ve diplomatımız yetişmiştir), Sur / Suranlı / Suruşağ / Sürler (Murat boyundadırlar, Orta Asyağdaki adaşlarımı, üin kaynakları Türk soyundan gösterir), Sürgüçlü / Sürgüçi , Suturkan/üstürki/üstürükan (Muş ilimizde Vartoğnun Bingöl Dağları güneyindeki ğüstükranğ bucağı adı, bunlardan kalmadır. Gence ile Berde arasındaki şutur bölgesine ad veren bir oymak ile bunlar, adaştır).
şadili/şadiyan/şadan (Farsça ğşadğdan değil, Türkçe ve Aras boyuna da hakim olan Hazarlardaki soylu başbuğ unvanlarından ğşadğ ile ilgilidir; Karsğta Arpaçay İlçesi merkezi ğZaru-şadğ ve Hakkari yakınlarındaki eski ğSaru-şadğ , Artvinğdeki ğşav-şadğ ile şad-Berd gibi, bölge ve kale adlarında da bunu buluyoruz), şemikli/şemikanlı (Ak koyunlu oymağıdır, Mardinğdekiler Kurmançğtır.)şakaklu/şıkaki (Tebriz Eyaletindekiler, Türkmen/şahseven sayılır), Reş-Belek (Kürmanç ağzı ile ğKara Benekliğ demektir), Tap/Taplı, Tarkhan / Terkhani,Tatar/Tataruşağı (İlhanlı/Cengizle çağından kalma), Tayan, Temuran / Temiran / Demirlü, Topuzuşağı,Torunan / Torunlar (Dil Bölümünde anıldığı gibi, ğasilzade, soylu-soplu beğlerğ anlamına gelir), Tırkan/Türkan/Tirkanlı (ğTürkmenlerğ anlamındadır), Ulaşlı/Ulaşlar (Keği bölgesindeki bu oymaktan da, birçok bilgin ve büyük adamlar yetişmiştir; Erzurum Kongresini hazırlayanlardan Avukat Hüseyin Avni Ulaş, Bunlardandır), Enakhi/İnakhi (Yınaklı (Dede Korkut Kitabığnda da, ğBaş vezirğ anlamına geçen ğInak/Yınakğ deyimi ile ilgili), zakhuranlı/Zağfuranlı (Sivas ile Karsğtaki Alevi Türkmenlerden bir boy, bu adla anılır, Tebriz-Erdebil çevresindekiler ise, ğTürkmanğ sayılır), Zarıkanlı/Zerki / Zırkanlı (ğSarışınlarğ anlamına gelen bu ad da, eski Türkçeğdeki ğsarıgğ = sarı rengi anlatan sözle ilgilidir), Zilanlı / Zilan / Zili (Eskiden ğSiliwiğ=Siliwli denilen ve Diyarbakır doğusundaki büyük kaleli Mafarkınğda kışladıkları için buraya ğSilwanğ / Siliwan = Siliwler adını verdiren Kürmançlarğın iki ana kolundan Bokhti / Bokhtan yerine kullanılan bir toplayıcı addır; halk iştikakına göre anlamı, ğovalı,kışlaklığ demektir; ğSiliwan/Silifanğ, üin kaynaklarına göre Göktürklerde, çok üstün ve şerefli bir unvandı; bu bakımdan Zilan deyiminin kökü olan ğSiliwğ de, ğSiligğ = Silinmiş, tertemiz anlamına gelse gerektir).
Gerek Dicle Kürtleriğnin anılan Türkçe ve çoğu Türkmen / Oğuz veya öteki Türk boyları ile oymaklarında da görülen topluluk adları,gerekse anılmayan boy,oymak,tire ve obalarında,M.ü 200 yılında Hiyung-nu (Hun) hükümdarı Maodun (Mete) Yabguğnun üin imparatorunu kuşatılmasından beri bilinip,Türklerde milli bir töre olarak uyulan altılı+altılı=on ikili ve on iki+on iki=yirmi dörtlü Sağ kol ile Sol kol düzeni, bütün Dicle Kürtleriğnde milli ve atalardan kalma töre olarak görmekteyiz.Kürtlerdeki bu Türklük geleneğine ilk defa rahmetli Ziya Göklapğin ,1924ğte basılan ğTürk Medeniyeti Tarihiğ kitabında işaret ederek,ğşeref nameğğde anlatılan ğRoşeki/Rojekiğadlı Bitlis-Muş-Bingöl çevresi Kürmanç-Kürtleriğnin 12+12=24 oymağa ayrılışlarını, misal vermiştir.
C ) Milli Destan Ve Geleneklerde Kürtlerin Türklüğü :
Tarih Bölümümüzün ğDicle Kürtleriğ bahsinde, Dede Korkut Oğuz Namelerinde geçen Eski Oğuzlardan ğBoğduz ğAmanğ adlı Elbeğleri sülalesinin, ğşeref Nameğ, (1597ğde yazılmış ile H. 1301 (1884) tarihli ğDiyarbekir Salnamesiğ gibi başka başka kaynaklardan faydalanılarak yazılan iki eserde, Hz. Muhammedğe Elçi giden ğOğuzğlardan ve ğKürtler taifesindenğ gösterildiğini; görmüştük. üteden beri Ermeni halkının, komşuları, Kürtlere ğOğuzlarğ anlamına ğGuzanğdan bozma olarak hep, ğKhujanğ dediklerini de hatırlatmıştık.
şimdi de, yazılı kaynaklarda geçen Türkler ve onların bir uruğu olan Kür-Aras Kürtleri ile Dicle Kürtlerinin ortaklaşa olarak, Türklerin ilk cihangir padişahı Sakalı Madovağdan ibaret Alp-Er Tonga / Afrasyabğın, ilk ulu ata saydığını gösteren, milli destan ve geleneklere işaret edelim. Tarih Bölümünde gördüğümüz gibi, İranlılardan Medyalı Keyaksarğın M.ü. 626 yazında ürmiye Gölü kıyısında verdiği şölende, namertlik ve hile ile öldürttüğü Saka / İskit padişahı Madova/Afrasyab, Doğu Türkistanğda Uygur ve Kara hanlılarca ğAlp-Er Tongağ unvanı ile anılmaktadır. Herodotğun belirttiği gibi, İranlılar, sakaların bu cihangir padişahını öldürerek, İstiklal kazanmış ve İmparatorluk kurarak Anadoluğya hakim olmuşlardı.
M.ü. 63 yılında Amasyağda doğan Strabon, kendi memleketinin 50 Km. güneyinde bulunan ğZelağ (Zileğ kasabasındaki İran Kolonisiğnin, yazın yaptığı bir milli töreni görerek , anlatıyor. Diyor ki, Zelağdaki Persler, yazın Anahit Tapınağığnda, büyük din törenleri ve şenliklerle kutladıkları İstiklal/Kurtuluş bayramlarına, ğSaka-Bayramığ diyorlar. Bundan, İranlıların, Herodotğun andığı gibi Sakalar / İskitler padişahı Madyas(Madova/Afrasyab)ı, hile ile öldürüp istiklal kazanmalarının yıldönümünü, milli bir kurtuluş bayramı olarak kutladıkları ve buna İskitlerin asıl ve İranlılarca tanınan adı ile, ğSaka (Sakalardan kurtuluş-Bayramığ dediklerini, anlıyoruz. Strabonğdan on asır sonra, 915ğte ünlü tarihini yazan İranlı İslam Bilgini Taberi, kendi çağındaki İranlıların her yıl ğAfrasyabğdan Kurtuluş Bayramığ adlı milli bayramı kutladıklarını bildirir.
9143ğte ğMürücğüz Zehebğ adlı kitabı yazan Bağdatlı Mesğudi, o çağda bile Dicleğnin yukarı kollarından İki Zapsuları boyunda, eskiden İranlıları yenen ulu Türk Kağanı Afrasyabğın hatıralarının yaşadığını anlatır. Kharezmli olduğundan, o ülkeyi iyi tanıyan büyük Türk bilgini Elbiruni (973-1051), Kharezmğdeki İranlıların, ğHalkın, Afrasyabğdan Kurtuluş Bayramığ adı altında kutladıkları milli bayramın, (şimdiki efrenci takvimle) 7 Temmuzğa rastladığını bildirir. 1806-1810 yıllarında İranğı dolaşan Jomis Morrier adlı İngiliz gezgini eski İran töresi ile geleneklerinin koyu olarak yaşadığı, Tahranğın kuzeyinde Demavend Dağı çevresindeki yerli İran halkının, her yıl 31 Ağustosğta kutladıkları ğEski İranğın İstiklal Bayramığna, medrese ağzı ile ğAyd-i Kürdiğ (=Kürt Bayramı dediklerini tespit etmiştir. Strabonğda ğSaka Bayramığ, Taberi ile El-Biruniğde ğAfrasyabğdan Kurtulış Bayramığ ve günümüzden 160 yıl önceleri Demavendğde ğKürt Bayramığ diye kutlanan ve böylece, yazılı kaynaklarda 2000 yıl boyunca tanınmış olan Perslerğin milli istiklal yıldönümünün , hep Sakalarğdan olan Cihangir Kağanı Afrasyabğdan kurtuluşu hatırlattığı, anlaşılıyor. Dermavendğde buna ğKürt Bayramığ denmesi de, onların Sakalı ve Afrasyab soyundan geldiğini göstermektedir.
Balasağunlu Yusuf Hashacibin 1069ğda yazdığı ğKutadgu-Biligğ ve Kaşgal Mahmudğun 1073ğte bitirdiği ğDivanü Lügaatğit-Türkğ gibi, Doğu Türkistanlıların eserlerinden, Tanrı Dağlar çevresindeki Türklerin Afrasyabğa, ğTonga Alp-erğ veya ğAlp-Er Tongağ dediklerini ve bunu İlk Ulu Cihangir Türk Kağanı sayarak, ölüm yıldönümünü her yaz ağır ve ağıtlı törenlerle andıklarını ve bu ağıtlardan 9 parçayı öğrenmiş bulunuyoruz. 714 yazında Göktürkler, Uygurların Beş balık şehrini kuşatırken, buranın halkı ğTonga-Tigin Yuğuğ (yas töreni) yapmakta idi.
Bunun gibi, Hazar Denizi batısındaki Sakaların torunları olan Türklerde, kendilerini Afrasyab soyundan saymış ve Kür-Aras Kürtleri ile Dicle Kürtleri de, Afrasyabğı ilk ulu ata olarak bilip anmışlardır. Kuzey Azerbaycanğda şirvanlılar, şaberan şehrini ğAfrasyabğın başkentiğ olarak saymış; Gence-Kara bağlılar, Gökçe göl doğusundaki Karnıyarık (Farsça: Seng-i Surakh,) dağındaki mağarayı, İranlı Key-Husrev (Keyak-sar) ile savaşan ğAfrasyabğın son sığınağığ olarak,1225ğte Neseviğye göstermişler ; XIII. Yüzyılda ürmiye Gölü, vaktiyle ğAfrasyabğın Boğulduğu yerğ olarak ve Maraga yanındaki birkaç kale ile köprüde, ğAfrasyabğın yapısığ diye tanıtılmış ; Tebrizğin dış kapılarından birisine, ğAfrasyabğın başı gömülen yerğ olarak bakıldığından buraya, ğDervaze-i Serğ (Baş Kapısı denilmiştir. Evliya üelebi, Nahçıvanğdaki eski ğSi-Sak/Si-Uniğ hanedanından kalma künbedleri, ğAfrasyabğ neslinin eserleri olarak tanımıştır. XIII: Yüzyılda yaşayan Malatyalı Süryani tarihçisi Ebülferec, ğAbdasyabğ diye andığı Sakalar Kağanığnı , Selçuklu ve Türklerin ataları ğHunlarğın, ilk hükümdarığ olarak gösterilmiştir. Evliya üelebi, XVII. Yüzyıl ortasında gördüğü Malatya (Eski-Malatya) şehrini anlatırken, buranın ğTürkman ve Kürtlerdenğ olan halkının anlattığı, bir milli efsanede, Afrasyabğın Kürtçe konuştuğunu ve Kürtlerin ulu atası olarak tanındığını şöyle belirtir:
ğAmma, şehrün ağyan-i kibarlarının kavilleri üzere, şehrimizin ismi Mal-Atıyağdır, derler. Zira, Dakhma-i Afrasyab (Afrasyabğın künbetli türbesi), bu (şehrin güneyinde Beg-Dağı denilen 3612 m.lik) Aspuzan Dağlarında bulunup, ( bir seferinde ordu ile bu şehrin yerinde konaklayıp, arkadan gelecek hazineyi merakla beklerken, muştucular yetişip: -Mal, Atıya dediler, yağni mal (hazine) geliyor dediler. Afrasyab (bu yüzden Kürmanç ağzı ile) bu şehre Mal-atıya der idi. Andan galat-i meşhur olmağın, Defter-i Padişahiğde (Osmanlıların Vergi/Tahrir Defterinde) Malatıyya derlerğ.****
ü ) Folklor Bakımından Kürtler, Orta Asyalı ve Oğuzluğa Bağlıdır :
İran destanlarında ve başlıca Firdevsiğnin ğşehnameğsinde, ulu ve ilk cihangir Türk padişahı Sakalı ğAfrasyabğın, Doğu ve Batı Türkistan imparatoru anlamına, sık sık ğHakan-ı üin ve Türkğ diye anıldığını biliyoruz. Milli Türk soy kütüklerinde (şecerelerde) ve Oğuz Namelerin başında , ırkımızın ilk ve ad verici atası sayılan Nuh-oğlu Yafesğin oğlu ğOlcay/Bolcas-Hanğ lakaplı ğTürkğ için, Hanlık tahtına geçince ğüin (Kaşgar) şehriğni yaptı, bir oğlunun adını, Maçin koyduğ deniyor. Khorenli başta olmak üzere Ermenice kaynaklarda, Hazar Denizi doğusu, hatta Kafkas Dağları kuzeyi ğCenastanğ (üinistan / üin ülkesi) adı ile anılmakta ve Türkistanğdaki ğİmanos (Tanrı Dağlarığ çevresi de bu ülkeden gösterilmektedir. Dağıstan ile şirvanğın ilk İslam fetihlerinden Selçuklu Melik şah (1072-1092) çağına kadar ki tarihini, eski yazmalar ile ananelere göre anlatan ve ğTarihü Bab veğl Ebvabğ da denilen ğDerbendnameğde, Hazar Türklerine ğTaife-i Khazariğ ve Hazar Kağanlarına da, ğKhan-i üinğ denilmektedir.
ğKutadgu ğ Biligğde Kaşgar ülkesi hükümdarı Kara hanlı Hasan Hakan, ğüin hakimiğ olarak gösterilmektedir.. Kaşgarlı, ğOrdu Kendğde denilen Kasgar şehrinin, ğAfrasyabğın oturduğu yerğ olduğunu; üç bölüme ayrılan Büyük üin ülkesinin: ğAşağı ğ üinğ / Barkan (Uygur-Eli) kesiminin ğKasgarğda, ğOrta-üinğ (Moğolistanğdan ibaret) Khıtayğda ve ğYukarı-üinğin de (Pekin merkezi olduğu) ğTawgaçğ (kuzey-üin) ülkesinden olduğunu bildirir. Tarih Bölümümüzde gördüğümüz gibi, ğşeref nameğde de, ğbirtakım bilginlerin anlattığına göre Kürtler, Cin (üin) Taifesindendirğ denilerek, Kürtlerde ve komşularında yaşayan bir eski inanışa işaret ediliyor ve bunun menşei unutularak, İslamlıktaki ğİnsanoğluna görünmeyen ve ateşten yaratılmış Can ile Cin kavramığ ile izaha kalkışılıyor. İşin doğrusu, Kürtlerin atalarının Sakalar ile birlikte Orta Asya doğusunda ğüin Sınırlarığndan, Doğu Türkistanğdan göçüp gelmeleri ve ğAfrasyabğın Türk ve üin Kağanığ sayılması geleneğine dayanmaktadır.
Dicle-Kürtleri arasındaki folklor mevzuu olan inanış ve gelenekler onlarında komşu İran Araplardan ayrılarak ğUzakdoğuğ yani üin ülkesi ile birlik olan bir eski kültüre bağlılığığnı göstermektedir. İranlı ve Arap kavımlarında görülmeyen ve bilinmeyen bu milli folklor izleri, Kürtlerin atalarının Uzakdoğuğya Ortaasyağnın doğu kesimine bağlılığını gösterir.Kürtlerde de yaygın olan bu gibi inanış ve geleneklerden üçünü,misal olarak gösterebiliriz.
1) ğBulut-Ejderhasığğnın kışı altı ay boyunca yerdeki bir mağara veya derin ve büyük tahıl kuyusunda yattığına;ğgökteki meleklerinğ, günde bir defa getirdiği ğkoyun-kuyruğuğ ile beslediklerine;ğilkbaharda meleklerin,gökten sarkıttığı bir zincirğğe tutunan bu ejderhanın göğe çekilip ğbulutların arkasındağ yaşadığına inanılır. İlkbaharda yeryüzündeki şehir örenleri veya kuyulardan göğe çekilen bu ğbulut-ejderhasığğnen gövdesinin alt yarısı bulutlar altında görülür. Bu sırada köylü ve göçebeler fala bakarlar; Eğer bulut-ejderi doğudan görülürse savaş olacağına; kıbleden gelirse bolluk ve batıda ise kıtlık olacağına inanılır. Bilindiği gibi ğejderha-kültüğ, yalnız Uzakdoğuğda ve ona komşu ülkelerde vardır.
2) ğGöl veya Deniz-Altı/Su-Aygırığ efsanesi yalnız Altaylar ile Tanrı dağlar bölgesinde görülmekte üin ile Arap kaynaklarında ve milli destanlarımızda Türklere mahsus gösterilmektedir.Bunu da Dicle-Kürtleriğnde yaygın ve milli bir inanış olarak görmekteyiz.ğKöroğlu Destanlarığnın başında (İlk ğ Boyğda) ve ğDede ğ Korkut Kitabığnda (III:Boyda),ğDeniz-KulunuğveyağSu-Aygırı/Deniz-Atığdiye anılan ve kanatlıymış gibi uçarcasına koştuğuna inanılan ğkırğveyağbozğ renkli en iyi cins binek atına ğbidev/bedev/bedovğ deniyor.M.ü.II. Yüzyıl sonlarında Doğu-ve Batı-Türkistan ülkelerini gezen üin Elçilik Heyeti Tanrı dağlar Bölgesindeki çok koşan eşsiz ve güzel atların ğGökten-İndiğiğgeleneği duyulmuştu.Abbaslılar çağındaki ilk Müslüman Türkler Tanrı dağlar bölgesindeki ğKhuttalanğ adlı dağ gölleri bulunan yerdeki ğGölden çıkma atlarğğı ğargımak-atğadı ile ve başlarındaki yılkıcı-baytarlar ile birlikte Bağdat-Eliğne getirip terbiye ederek bundan sonra meşhur olan ğArap-Atlarığnı bunlardan türetmişlerdir.
Bu eşsiz-atlarığnın ğDeniz-Kulunuğveya ğDeniz-Atı/Göl-Atığ soyu olarak suda yaşayan ğSu-Aygırığndan türediklerine inanan Türkler dibi derin dağ göllerinde bu cins atlarının yaşadığına çok yaygın olarak inandıklarından böyle göllere ğAygır-Gölüğ adını vermişlerdir. Bugün Azerbaycan ile Anadoluğda (Gence,Revan,Tiflis, Ahıska, Makü, Kars, Erzurum, Bingöl,Malatya,Maraş,Urfa ve başka illerde) 30 dan çok dağ ğ gölü nün halk arasındaki haritalarda da ğAygır gölüğ adıyla anılması bu milli Türk folklorundan ileri geliyor.Kürmanç ve Zaza Kürtleriğnde de ğAykhır-e Golğ,ğKulin-e Golğ veya ğHesp-e Dolğ adları ile ğGöl-AygırığğGöl-Kulunuğve ğGöl ğ Atığnın varlığına inanılmakta olup bunlar üzerine bölge bölge ve birbirine benzer efsaneler anlatılmaktadır.Urfağnın Siverek ilçesinde ve Karaca dağ üzerindeki ğAygır gölüğğnün buradaki ğSu ğ Aygırığndan alınan dölle bir köylünün kısrağından doğan cins tayı ertesi yıl aynı kısrakla bu gölün kıyısına gelip ikinci bir kulun edinmek isteyen köylünün gözü önünde ğsudan çıkan aygırğın ağzı ile kapıp göle dalarak boğmasından su yüzüne yayılan kanlardan ötürü ğDola ğGuniğ (Zaza dilinde; Kanlı ğ Göl) diye anıldığı Siverek ve çevresinde yaygın olarak söylenmektedir.
3) ğKoç/ Koyun heykeli mezar taşlarığ Uzakdoğuğda Mançurya sınırlarından Hazar Denizi batısındaki Dağıstanğa ve şirvanğdan Kızılırmak Başları (Zara İlçesi) ile Seyhan ğ Ceyhan başlarına (Maraşğa) değin uzayan (şeki, Gence, Karabağ, Nahçıvan ve Borçalı gibi) Azerbaycan ve Türkiye topraklarında görülmektedir.Bugün de Karsğın Iğdır İlçesiğnde Tunceliğnin Vasgert ve daha başka köylerinde taştan ğkoç/koyun heykelli mezar taşığ yaparak geçinen ustalar ve bunları kullanan Türkmen ile Kürt köylüleri vardır. Varto köylerinden alınma koç/koyun heykelli mezar taşları Diyarbakır Müzesinde ; Erzincan köylerinden getirilenler de Ankara Etnografya Müzesiğndedir. Kars ve Erzurum Müzeleriğnde bunlar çoktur ve bu illerin köylerinden alınmıştır.
Uygurların (745-840) başkenti Kara-Balgasunğda son yıllarda koç-heykelli mezar taşları bulunmuştur.Sovyet bilginlerinden Prof.S.V. KİSELEV: 1951 de Moskovağda ikinci basımı çıkan ğGüney-Sibirğin Eski Tarihiğ adlı Rusça kitabında: ğSibirğdeki en eski koç-heykellerinden Tagar kesiminde bulunanların İskitlere ait ve M.ü.700 ile 100 yıllarından kalma olduklarığnı ğMinuse (Minusinski) mezarlarığ ile ğYenisey boyundaki Uybat mezarlığında bulunan koç-heykellerinin hepsinin Kırgızlara ait olduğunuğnu ; taş bulunmayan yerlerde ğağaçtan yapılmış ve belinde altın kuşak bağlı koç-heykelleriğninde bunların atalarından kaldığını; bütün bu heykellerin ğkoyuna tapıcılığı kuvvetli olanğ kavımların hatırası olduğunu belirtmiştir.
Komşu Ak koyunlu ve Kara koyunlu Türkmenleri gibi, Kürmanç ve Zaza Kürtleri de: Erciş, Varto, Ahlat, Bitlis, Tunceli, Elazığ, Malatya, Zara, Erzincan ve çevreler irindeki köylerde, Sakalar ve Eski Oğuzlar gibi atalardan kalma bir geleneğe uyarak, İslamlıkta bile, bu ğkoyun-heykelli mezar taşlarınığ kullana gelmişlerdir. Ancak, Sünni Kürtler, molla ve müftülerin sürekli ğtekfirği yüzünden, bu adetten zamanla vazgeçmişlerse de, Alevi Kürtler, atalardan kalma bu milli geleneği sürdürüp gitmektedirler. ümer Kemal Agarğın ğTunceli-Dersim Coğrafyasığ (1940 İstanbul) ve Nezmi Sevgenğin ,ğAnadoluğda Koyun ve At Motifli Mezar taşlarığ adlı makalesinde(Tarih Dünyası Dergisi, 1950 Ağustos, Sayı:8), bu uğurda fotoğraflarla birlikte, güzel izahlar verilmiştir.
Burada andığımız en uzun ataların Uzakdoğuğdaki yaşayışı ve ün Asyağya gelişleri hatıralarından kalma ğbulut ejderhasığ, ğsu aygırı/deniz ğKulunuğ efsaneleri ve inanışı, ğkoç/koyun-heykeli mezar taşlarığnı kullanma gelenekleri ile Dicle Kürtleri, Türk soyundan ve Oğuzlar kolundan indiklerini gösteren Tarih ile Dil incelemelerinin vardığı sonucu, folklor bakımından da sağlamlaştırmaktadırlar. Yine Oğuzluk ile ilgili ve her biri üzerine bol misaller verilecek olan milli folklorun türlü yönleri bakımından Kürtler, şu hususlarda da Türklüklerini göstermektedirler:
4)ğAl (Kürtçe:Hal)-Karısığ inancı; loğusalara musallat olan, yeni doğmuş bebekleri çalan efsanelik ğAl Karısığndan kurtulmak için, bir ğKır-Ata arpa yedirmekğ, loğusanın üzerinde (kulu sayılan) demir bulundurmak, loğusayı yalnız bırakmamak gibi gelenekler.
5) ğKivreklik geleneğiğ, İranlı ve Araplarda bulunmayan ve İslam dini ile ilgili olmayıp; Dağıstanğdan Adana ve Sivasğa kadar Azerbaycan ile Doğu Anadoluğda ğYeli Kara papak / Terekeme,Türkman, Tat, Kürt, Zaza, Yezidi, Alevi ve Sünniğ sayılan şehirli ve köylü bütün halkta, ortaklaşa bilinip uygulanan bir milli adettir. Sünnet olacak oğlan çocuğunu kucağında tutan erkeğe ve onun kadın ğ erkek bütün aile ferlerine, ğKirveğ denilerek, ğVaftiz-Babalığığ gibi öz aileden sayılması; asıl kirve olan erkeğin, Dayı ve Amuca derecesinde, hatta ondan da sevgili ve aziz tutulması; Kirve olan iki aile arasında, artık ğkaç-göçğ kalmayıp mahrem sayılara, birbirleriyle evlenmenin yasak olması.
6) ğYas töreninde saç, kesme, yüz yırtmağ gibi gelenekler. Kadının, ölünün giyimlerini, silahını birer birer yayıp sererek; ve yüzlerini tırnakları ile yırtıp, ağıtlar söyleyerek ağlamaları; saçlarını yolup, saç örgülerini (ve ölen erkekse, onun bindiği atın kuyruğunu) kesme; gök (çivit rengi) baş örtüsü bürünme; ölü ğaşığı verme, mezar başında od yakma gibi gelenekleri.
7) ğErkek çocuğa küpe takmağ ve bununla cinleri, perileri kandırıp; 7 veya 9 gibi tek yıllı yaşında sünnet oluncaya kadar oğlanın saçını uzatıp, kız elbisesi giydirmek. I. Sultan Selimğin, Maraşlı (Dulkadırlı Türkman anasının, bu milli geleneğe göre bebekken kulağına taktığı küpeyi, büyüyüp Osmanlı Padişahı ve Halife-i Müslimğin olduğu halde çıkarmayışı gibi, Küpeli Kürt erkekleri de , ölünceye değin bunu kulaklarından çıkarmazlar. ğDede Korkut Kitabığnda, ğKulağı altın küpeli Oğuz Beğleriğnden bahsedilir. Kara koyunlu padişahı Kara Yusufğun kulağındaki çok değerli bir küpe, 65 yaşında iken Kasın 1420ğde ölünceye değin yerindeydi. Ocaklı Kürtlerden, ğAltun küpeli Palu Beğiğnden, 1578 üıldır Savaşını anlatan Osmanlı kaynakları bahseder.
8) ğDavul-zurnalı ve kavallı halk oyunlarığda, Kürtler ile komşu Türkmen ve Yerlilerdeki gibi, Türk biçimindedir. Halk musikisi, halk oyunları, hep milli Türk karakterini gösterir. Başına bir ğGğ sesi eklenen ve ğdüzgün, intizamğ anlamındaki Türkçe ğovantğtan ibaret ğgovant/kovandğ deyimi, Kürtlerce, toplu halk oyunları olarak kullanılır.
9) ğOğlan çocuklarının aşık(kemiği) oyunlarığ, Sami Araplar ile Hint-Avrupalı İranlıların bilmediği koyun-aşık kemiği ile çocukların, bir çeşit askercilik ve kale-savaş oyunları ile büyüklerin fal veya zar tutunmaları, kumar oynamaları, Türklere mahsustur.Kürtlerde yaygın olan ğçocukların aşık oyunu ve aşık kemiğinin her bir yönünün adları, onun ğalçığ gelişinin , uğurlu sayılması, Oğuzlara mahsus geleneklerdir. ğDede Korkut Kitabığnda, ğaltın-aşık oynayan beğlerğden bahsedilir. Resmi Ak koyunlu Tarihinde, Kara-Amid (Diyarbekir)den savaşa çıkan Ak koyunlu Uzun-Hasanğın, ordudaki Mehterler Alayını durdurup, deve üstündeki kös adlı ulu davul üzerine ğaşık atarak, savaşın sonucu nice olacak diye fal baktığığ anlatılmaktadır. Bugün yaşlı Kürtler bile, aşık kemiğini taşa sürterek ğlepezletipğ, zar olarak kullanmakta ve bununla kumar oynamaktadırlar.
10) ğAtaların Horasan Erleri olduğu geleneğiğde, Alevi ve Sünni Kürtlerde, Türkmen ve Yörüklerdeki gibidir. Buna, bolca misaller verilebilir. Hakkariğdeki Ertuşlu-Artuşlu boyunda bile, bu inanış yaygın olarak yaşar.
11) ğüoban-halkının 1/20 ve değirmen ğhakkı-nın 1/16 ölçüsünde oluşuğ, Dağıstanğdan Toroslarğa kadar, Yerli, Türkmen, Terekeme, Kürt, Yörük ve öteki adlarla anılan Türklerde, sürüleri otlatan çobana, 20 koyuna sonbaharda bir kuzu verilir; tahıllar un yapıldığında değirmenciye de, ğdeğirmen-hakkığ olarak, onaltıdabir tahıl veya bunun değerince para verilir. Bu, Orta Asyağda Uydur belgelerinde de görülen bir milli Türk töresi ve halk hukuku geleneğinden geliyor.
12) ğHalk takvimi ile Güneş-Ay ve Yıldızlar üzerine Gelenekler, İnanışlarğ. Türklere mahsus olup, Göktürk Yazıtlarığnda da kullanılan, Uygurca bütün metinlerde görülen, Tuna-Bulgarları, Gazneliler, Selçuklular, Cengizliler, Temürlüler gibi Türk devletlerince de resmen kullanıldığı bilinen, ğOn iki-Hayvanlı Türk Takvimiğnde her yıl, bir hayvanın adı ile anılır. Sıçan-Yılığndan başlayıp, Domuz Yılığnda bitince, yeniden 12 hayvanın sıra ile adını alana yıllar gelir: Sıçan, üküz, Kaplan, Tavşan, Balık, Yılan, At, Koyun, Maymun, Tavuk, İt ve Domuz Yılı gibi. Bugün Kürt çoban ve yaşlı kişilerce de, bu takvimin kullanıldığını ve her yılda, ğo yıla hükmeden hayvana göreğ bolluk, kuraklık, savaş veya barış olacağı bir gelenek olarak kestirilir. ğUzakdoğuğda üinli, üin-Hindili, Hintli ve Tibetlilerde de, buna benzer hayvanlı takvim varsa da, İranlı ve Sami-Araplar gibi Kürtlere komşu yabancı kavımlarda , bu gelenek yoktur.
Bundan Başka, ğGüneşğin kızğ, ğAyğın erkekğ oluşu, ğYıldızların, yeryüzündeki her insandan birisine ait oluşu ve yıldızın akıp gözden yitmesiyle, onun hükmettiği insanın da öldüğüğ üzerine olan inanışlar, eski Türk dini ve geleneğinin izleri olarak, Kürlerde de yaşamaktadır.
13) ğSaçlı erkek Kürtlerğ. Hunlar, Sakalar, Göktürkler ve hatta İslam oldukları halde Anadoluğyu fetheden Selçuklularda , erkeklerin omuzları da aşan saçlarını uzattıkları; bu yüzden Ermenice ve Süryanice kaynaklarda, Selçuklulara , ğOkçuğ sıfatı yanında ğSaçlığda denildiği biliniyor. Eski Türklerdeki bu geleneği, en köklü olarak Yezidi Kürtlerde görmekteyiz. Musul batısındaki Sincar-Dağığna, burada yaşayan ğSaçlu-Kürtlerğden dolayı ğSaçlu Dağığ denildiğini, XVII. Yüzyıl ortasında burayı gören Evliya üelebi anlatıyor. Bugün de, Beşiri, Raman Dağı başta olmak üzere, yurdumuzdaki Yezidi Kürtlerin, omuzlarına kadar uzamış ve örgüsüz bulunan saçlarla dolaşan erkeklerini görmekteyiz. İslamlığa aykırı sayıldığından öteki Sünni ve Alevi mezheplerindeki Kürtlerde görülmeyen erkeklerin saç bırakma geleneğinin, eskiliğe ve köklere daha bağlı Yezidi-Kürtlerde yaşaması, Sakalara kadar çıkan bir atalar kalıntısından başka bir şey değildir.
14) ğKurdun uğurlu, tavşanın uğursuz sayılmasığ. Gerek ğOğuz-Kağan Destanığnda, gerekse Göktürklerin ğErgenekon Efsanesiğ diye anılan ilk ataları destanında, yolculukta ve seferde Türklere yol gösterici ve kutlu ğboz-kurtğun totem sayılması ile uğurluluğunu biliyoruz. ğDede Korkut Kitabığnda da, Oğuzların yolda gördüğü bu uğurlu hayvan için: ğKurt Yüzü, Mübarektirğ denildiği belirtilmiştir. Bütün Kürtlerde de, Kurdu uğurlu sayarlar; üzerinde ğKurt-tüyüğ veya ğkurt-büzüğüğnü, bir muska ve nazarlık gibi taşıyarak, bununla kötü gözden ve tehlikelerden korunacaklarına inanırlar.
Kurdun tersine olarak da, korkaklıkla ödlekliğin timsali sayılan tavşan, bütün Türk halklarındaki gibi, Zaza ve Kürmanç Kürtlerde de, uğursuz sayılır. Hele Alevi-Kürtler, bu inanışta pek aşırı davranırlar. Etini, asla yemezler. Tavşanın geçtiği görülen bir tarlayı o yıl ekmezler!
15) ğDağ başı Yatır / Evliyası, Tilalo-Munzur-Keloğlan Ziyaretleriğ. Hunlar ve Göktürklerdeki gibi, Dağıstan-Azerbaycan ve Türkiyeğde de, yüce dağ başları ve tepeler üzerinde, ğUğuzğ denilen ve uzun boyluluğundan uzun mezarlarda yatan Evliyaya inanılır. Kürtlerde bu inanç ve gelenekler, yaygın ve millidir. 22 Haziran Gün dönümünden az önce yaylaklara çıkarken, bu gibi ğDağ başı Evliya / Yatırlarğnın mezarları başında koyun ve sığır sürülerini de dolaştırıp, kurbanlar keserek ve davul-zurna veya ağızdan söylenen türkülerin makamları ile, topluca kadın-erkek bir arada oynayıp, birlikte yemekler yiyerek ,şenlik ederler. Türkmen ve Yörüklerde de bu gelenekler vardır. Diyarbakır yanında Til-Alo (Ali Tepesi), Tunceliğde ğMuzur/Munzur-Babağ ve Karsğta Arpaçay ilçe merkezi Zarşadğın güneyinde Okçu oğlu köyü tepesinde (1877ğden önceki ünlü ğErzurum Salnameleriğnde de anılan) ğKeloğlanğ adlı yatırlar için söylenen : ğKa-beğdeki Hacı-Ağağsına, sıcak helva götüren sadık hizmetkarın ermişliğiğ menkıbesi, Yerli, Türkmen ve Kürtlerde, hep bir ve yaygındır.
16) ğHalk hikayelerinde Köroğlu ve Tepegözğ, Eski-Oğuzların destanlarındaki ğKöroğlu/Koroğluğ boyu, 110 yıl önce Aleksander Jabağnın, Erzurumğa gelen Kürtlerden tespit ettiği ve 1934ğte de Ervanğda Ermenilerin bastırttığı gibi, Kürtler arasında da yaşamaktadır. ğKoroğli-Arşuniğ ve ğKoroğli-ülçegiğ deyimleri de Kürtçeğde vardır. Kürtlerce, sakar ve ziyankar kimselere ğTepegözğ denilmesi, Dede Korkut Kitabığnda anıldığı gibi, Oğuzların bu yaratığı, uğursuz ve kendilerine çok zarar veren bir timsal saymaları geleneğinden ileri geliyor.
***
Muhterem Misafirler, Aziz Arkadaşlar, Sevgili üğrenciler, değerli vaktinizi çok aldım. Asya ile Avrupağyı bir arada gösteren şu haritadaki, tarih boyunca Türklerin yayıldığı ve devletler kurup yaşadığı ülkelerde, ğKürtğ adlı güçlü ,kalabalık ve atlı atlı göçebe yaşayışındaki uruğun, beş ayrı bölgedeki yurtlarını ve tarihteki anılışlarını gördük. Coğrafya adlarına ve hatıralarına varınca, dillerinden kalan sözlerin de, yalnız Türkçe olduğunu belirttik. Bunların beş kolunun da, Saka (İskit) Türkleri birliği içinde yaşadıklarını, ilk cihangir Türk hükümdarı ğAfrasyabğ (Alp-Er-Tonga) adlı destanlaşan kahramanın Uygur, Karahanlı, Selçuklular da olduğu gibi, Kür-Aras / Aran-Kürtleri ve Dicle-Kürtleri/Kürmançlarğca da, ulu ata sayıldığını, delilleriyle gördük.
Ayrıca, 1597 yılına kadar Dicle Kürtleri arasında yaşayıp bilinen ğşeref nameğye geçmiş ve 1884ğte ğDiyar-bekir Salmanesiğnde de anılan, ğKürt-Oğuz namesiğnin, yanı ğDede Korkut Oğuz Nameleriğndeki Dicle Kürtleri Elbeğleri ğBogduz-amanğ Sülalesi Destanını, son 100 yıldan beri kasıtlı olarak Rusğların yaptığı yayınlarda nasıl tahrif edip, tersine göstermeye çalıştıklarını ve bu gerçeğin ilim dünyasınca bilinmemesine nasıl gayret ettiklerini gördük. üarlık çağında Petersburg İlimle Akademisi adına ğşeref Nameğnin I.Cildini Fransızcağya çevirip, ğgeniz notlar ve izahlarğ yapan bu akademi Azasından F.Charmonğnın 1868ğte, bizim ğBoğduz-Amanğımızı, kılık değiştirerek nasıl ğErmeni-Boğosğ yaptığını; Sovyet Rusyağnın Moskovağdan verdiği talimatla, 1927ğde eski Rus diplomatı V:Minorskyğnin İslam Ansiklopedisiğndeki o uzun ve sözde ğkılı, kırk yaranğ mahiyetteki ğKürtlerğ maddesinde, ğKürt-Oğuz Namesiğne ve Kürtlerin ğOğuz-Hanğlılar soyundan gelişini gösteren milli ananeleriyle destanlara, hiç dokunmadığını; bunun gibi eski bir Rus diplomatı olan B.Nikitinğin de, 1956ğda Parisğte çıkan hacimli ğKürtlerğ adlı kitabında, yüzü kızarmadan ğBoğduz-Amanğ adını, nasıl ğBağdad-Zeminğ biçimine soktuğunu, yeniden hatırlatmak isterim. Son yüz yıldır Rusların, Rus diplomatlarının talimatlarına göre çalışıp yayın yapan Akademi ve ğBilginğlerin, Kürtler üzerine çıkardıkları yayınların, gerçek mahiyeti, işte böylece Türklük ve Oğuzluk varlıklarını tahrif etmektir. Bütün dünya kütüphanelerinde ve üniversiteler ile Enstitülerde de, Ruslar böylece, ustalıklı ve yabancı dillerle neşredilmiş ğKürtlerğ hakkındaki eserleri, birer ğel kitabığ işini görüyor! İşin en acı tarafı, Milli Eğitim Bakanlığı adına İstanbul üniversitesi Edebiyat Fakültesiğnden ğYetkili Tahrir Heyetiğnin idaresinde çıkan Türkçe ğİslam Ansiklopedisiğne, 1955ğte tercüme yoluyla V.Minorskyğnin o ğKürtlerğ makalesinin, aynen alınmasıdır. Türklüğün ve ilmin, nasıl bir Rus çelme-oyununa getirildiği, bu acı ve unutulmaz misalden bellidir.
Tarih, Dil, Antropoloji, Etnografya ve Etnoloji, Milli Destan ve Gelenekler ile Folklor gibi, kökleri ve soyu araştırılıp, belirtmeye yarayan bütün ilimler bakımından Dicle-Kürtleri de iyice araştırılınca, varılan biricik sonuç, işte burada arz ettiğim gibi, Türklük ve Oğuzluk vardır. Fakat, başta Ruslar, bütün tarihi Türklüğü parçalayıp dağıtarak sömürüp yutmakla geçen ğSarı-Moskoflarğ, Akademi ve Akademisyen ğilimğ adamları ile, öteki Türk (mesela, Sovyet Türkmenistanğı, üzbek, Kazanlı, Kırımlı, Kırgız, Kazak, Başkurt, hatta kasıtlı olarak 1918ğden beri bir Fars uruğuna ait olan ğAzeriğ adını takip, bize de okul kitaplarımızda kullandırıp, gazetelerde bile bahsettirdikleri Azerbaycanlı Türk) urukları gibi, ğKürtleriğde ğTürklerden ayrı ırktanğ gösteren emperyalist devletlerin yayınlarına ve onlara uyan yabancılara, alet olmamalıyız. Ulu Tanrı, bize de akıl ve idrak vermiştir. Gerçek ilim görüşü ve metotlarını, biliyoruz. Bunlara göre ve ğön hükümlerden sıyrılmışğ olarak, her şey gibi, Kürtlerin tarih, dil ve öteki sosyal bilimler bakımından incelenmesini, kendimiz yapmalıyız. ğKürtlerğ uruğundan sayılan ve gerçek ilim kafası olanlar da, bu işe eğilmeli.
Bütün mesele, konuşmaman Girişiğnde de arz ettiğim gibi bizde, Türk tarihi ile Türk uruklarının Eski-Dünyanın üç kıtasına yayılış sahalarının enginliği ve henüz Türkiyeğde ğTarih Enstitüsüğnün 1916 doğumlu ve yeni yeni yürümeye başlayan bir çocuk durumunda oluşu, işi geciktirmiş ve meydanı emperyalist devletlerin ğilmi siyasete alet edenğ düzenbaz kişilerine bırakmış olmasındandır! Artık bu milli ve ilmi vecibeye Türkiyeğde ilk önce, ğGaziler-Ocağı, şehitler-Yatağı Erzurumğde, bu 1919 İlk Büyük Milli Kongre şehrimizdeki Atatürk üniversitesi ve onun ğAraştırma Enstitüsüğnün başlayacağına inanıyoruz.
Bu umutla dolu olarak konferansımı bitirirken, pek ender görülen sabır ve dikkatle bendenizi saatlerce dinlemek lütfunda bulunduğunuz için, hepinize ayrı ayrı teşekkürlerimi sunarım. Sözlerimi, rahmetli Ziya Gökalpğin, Malta esaretinden dönüşünden, Diyarbakırğda çıkardığı haftalık ğKüçük Mecmuağnın 5 Haziran 1922 tarihli ilk sayısında, ğTürklerle Kürtlerğ adlı makalesinin sonundaki şu cümle ile bitiriyorum:
ğKürtleri sevmeyen bir Türk varsa, Türk değildir; Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa, Kürt değildir!..ğ
* ğ1967 Siirt İl Yıllığığnda (Ankara 1968, s.36-39), ğ Atlı göçebe bir hayat süren Türklerin, birbirinden uzak Beş Bölgede Kürt adlı güçlü uruğuğ üzerine, özet bilgilerimiz yer almıştır. K.M.F.
* ğDerleme Sözlüğü, VIIIğ, T.D.K.Yayını,Ankara 1975, s.3046-3047.
* W.RADLOFF. ğSibiryağdan Iğ,üeviren:A.TEMİR,İstanbul 1954,s.146
** NEMETH, ğA Honfolizló Mzgyarsag Kizlakulásan,Budapest 1930,s.249-250.
*** AGATHANGELOS (CXII) Yunancağsında. Kordobitun, Latinceğsinde Kordobitarum deniyor.
**** (XVI. Altaistik Kongresiğnde (1979 Ankara), Bildiriğm : Van-Vastan/Gevaş ve Hakari-Pasandaştğta Afrasyab ile onun Beğler Pınarı ve mağarası üzerine yaşayan halk inançları, anlatılmıştır.)
-
Merhaba
-
Kendini Kürt zanneden Türkler
guler.komurcu@aksam.com.tr
gulerkomurcu@superonline.com
17.08.2007
Cumhurbaşkanı Sezer dün hiç kimsenin beklemediği bir hareket yaptı ve Erdoğanğın elindeki yeni Bakanlar Kurulu listesine bakmaya dahi gerek görmeden ğonaylamadı-reddettiğ. Erdoğanğa göre Sezer ğjestğ yaptı, yeni kabinenin onayını yeni cumhurbaşkanına bıraktı. Sezer tavrı ğjest mi rest mi?ğ Spekülasyonları geçelim, içinde bulunduğumuz ğkritikğ süreç ğsadece bekleyip-görmeğ sukunetini gerektirdiği için ğsukunetleğ bekleme haline devam edelim. KüşK sürecinde başka hangi ğrestğler ya da ğjestğler olacak? Göreceğiz. (Bu arada DTPğye dikkat diyorum, bir sürpriz de oradan gelebilir mi acaba?)
şimdi, gündemin bir başka cephesine geçelim. Değerli bir okurumdan gelen e-postayı paylaşmak istiyorum, PKK kamplarından cezaevine oradan da Meclisğe giren Sabahat TUNCEL vakasına dair önemli bir analiz göndermiş okurum, aktarıyorum;
ğSeçimler öncesinde yine Aleviler Türkiyeğnin gündemini meşgul ettiler. Her siyasi parti kendi vitrinini güçlendirmek için Alevi kesimin önde gelen şahıslarını seçimlerde aday gösterdi. Kazananlar arasında çok ilginç bir portre var. Bu şahıs; İstanbul 3. Bölgeğden seçilen Sabahat Tuncel! Sabahat Tuncelğin seçilmesi Türkiyeğdeki Alevilerin nasıl çeşitli amaçlar için kullanılıp kandırıldığını gösteren ilginç bir olaydır. Peki, Sabahat Tuncel kimdir?
Sabahat Tuncelğin, Bağcılarğda 5 Kasım 2006 tarihinde PKK örgüt militanları ile toplantı halinde iken yakalandığı basına yansıdı. Bu kişi, 2004 yılında K.Irakğa da geçip PKK toplantılarına katılıyor. Yani, kendisini sıkı bir Kürt milliyetçisi olarak görüyor. Babasının açıklamalarından da bu ailenin kendilerini Alevi Kürdü saydıkları anlaşılıyor. Sabahat; Kürtlükğten de öteye gidip Kürt ırkçılığı yapan PKKğya katılıp Türk askerlerini vuranlara destek veriyor. Seçimlerde Sabahatği aday gösteriyorlar ve seçiyorlar. O zaman, ğAlevi Kürdüğ ne demektir?
Rıza Zelyutğun 8 Ağustos 2007 tarihli yazısında Alevi Kürtleri hakkında tarihi temellere dayali ilginç (bir o kadar doğru) bilgiler vermektedir: ğAlevilik üzerine bizim ve diğer araştırmacıların yaptığı çalışmalar gösteriyor ki Anadoluğdaki Alevi kimliğini; Türk kültürü şekillendirmiştir. Alevi olup da kendisini Kürt sananlar; daha sonradan Kürt baskısı ile asimile olmuş topluluklardır.
Hemen hatırlatalım: 1240 yılındaki Alevi Türkmen ayaklanması olan Babalilar ayaklanmasının bastırılmasında, Frank ve Gürcü askerleri gibi Kürtler de kullanılmıştır. 1514 yılındaki üaldıran Savaşığnda, Kürt aşiret ağaları, Alevi Türkmen şah İsmailğin değil Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selimğin yanında yer almışlardır. Bu hizmetleri yüzünden Selim, Kürt beylerine özerklik vermiş; Doğu Anadolu da miri toprak olmaktan çıkartılmıştır. Bölgeye egemen olan Kürt aşiretleri, Osmanlığya dayanarak Alevi aşiretleri ezmişlerdir. Bu baskı sonucunda Alevi Türkmenler, dillerini yer yer yitirerek Kürtçe konuşmaya başlamışlar. 1891 yılında Padişah Abdülhamit, Hamidiye Alayları adında Kürt aşiret reislerine askeri birlikler kurdurttu. Bu alaylar, bölgedeki Alevileri yeniden ezdiler. Bu silahlı baskı karşısında bazı Alevi aşiretler, Kürt beylerinin sığıntısı haline geldiler. Doğu Anadoluğda 1514ğten 1909ğa kadar süren baskı sonucunda birçok Alevi Türk boyu Kürtleşti.
İşte Sabahat Tuncel de Kürt aşiretlerinin baskısı sonucu kimliğini unutmuş, yitirmiş en öz Türk boylarından birinin çocuğudur. Sabahat Tuncelğin ailesi, Balaban Aşiretiğnden. Balabanlar, büyük bir aşiret olan Begdili Aşiretiğne bağlıdır. 13. Yüzyılğda yaşayan büyük tarihçi Residuddin, Begdili Türkmenlerini, padişah çıkaran Oğuz boylarından birisi olarak kabul etmektedir.
Kanuni Sultan Süleyman zamanında, Begdili Aşiretiğne bağlı olan boylar içinde Balabanlılarğdan 100 evin vergiye bağlandığı gösteriliyor. Ben yazmıyorum, tarih yazıyor. Yani Balabanlı Aşiretiğnden olan Sabahat Tuncel, Kürt değil, en has Türkğtür.
Fakat; Kürt aşiret baskısı sonucu onun aşireti dilini yitirince, bunlar kendilerinin Kürt olduğunu sanmaya başlamışlardır. Türkiyeğde kökü Alevi olanların Kürt olma ihtimali çok çok zayıftır. Bunu, Doğu Anadoluğyu iyi tanıyan araştırmacı Cemal şenerğin anlatımıyla formüle edersek şöyle deriz: Türkiyeğde Alevi isen Türksün... Biliyorum ki Sabahat, bunu kabul etmeyecek. Fakat kendisi, Anadoluğda Alevilerin neden çoğunluktan azınlığa düştüğünü gösteren asimilasyon (Kürt aşiretleri tarafından eritme) politikasının en canlı örneği olarak önümüzde duruyor.ğ
Kürt aşiretleri tarafından, baskıyla asimile edilen, kendisini KüRT zannettirilen gerçekte öz be öz Türk olan acaba Meclisğte başka kim-kimler var? ürtüleri kaldırmanın zamanı gelmedi mi? Geldi.