-
Kürtlerin Türklüğü 2
Dicle Kürtleri üzerine en çok araştırma ve yayınlar yaptıran yabancı devlet Rusya olmuştur. üar I.Petroğnun ğaçık denize çıkmağ yolundaki ülkü ve vasiyetini gerçekleştirmeye çalışan Ruslar, Baltık Denizinde hakim İsveçğin sarsılıp küçülmesinden ve Napolyonğun Fransağyı Avrupağya üstün kılması fırtınasından sonra, gelişen Almanya karşısında, Baltıktan açık denize çıkmada umutsuzluğa düşmüştü. Daha I.Petro çağında Dağıstan, şirvan ve Gilan gibi Hazar Denizinin batı ve güney kıyılarını istila ile, İran üzerinden Hint Okyanusuna çıkmayı gözeten Rusyağnın karşısına önce Osmanlılar, sonra Afşarlı Nadir şah çıkmıştı. Kırımğa ve Kabartay üerkeseliğne, ğmuhtariyetğ vadi ve adı ile yerleşip, buraları Türkiyeğden koparan Ruslar, yerli Müslüman halkını kırıp kaçırtarak, Karadeniz kuzeyini bir ğKazak,Ukrayna,Rus Toprağığ haline sokmayı gerçekleştirme yolunu tutmuştu. Osmanlılardan Balkan Yarımadasını ve Karadenizğin doğusundaki ğKafkas Elleriniğ de koparmaya girişen Rusya, ordularından önce buralara ajanlarını ve I.Petroğnun kurduğu ğİlimler Akademisiğ üyelerini göndererek , propagandalar ile araştırmalar yaptırmış ve ğparçala-hükmetğ düsturunu tatbikte, sistemli bir yol tutmuştu. Ruslar, Boğdan ile Eflak gibi bugünkü Romanyağyı teşkil eden ülkelerde Bulgarlar,Sırplar içinde ve Rumların kalabalık yaşadığı yerlerde ğHıristiyan Birliğiğ ,ğOrtodoks Birliğiğ ve sonra ğPan Slavizmğ adlı manevi silahlarla çalışarak, II. Katerinağnın, ğBüyük Greg Projesiğyle, İstanbul ile Boğazlara hakim olmayı gözeterek, bu uğurda çok çalıştılar. Bilindiği gibi, 1804ğten 1878 yılına kadar Yunanistanğın, Sırbistanğın, Romanyağnın, Bulgaristan ile Bosna Hersekğ in, Osmanlı İmparatorluğundan ayrılma ve teşkil edilmelerinde, birinci sırada Rusğların tesiri vardır.
Karadeniz doğusundaki Osmanlı topraklarında ve İskenderun Körfezine çıkma yolunda ilerlemeye başlayan Rusğlar, bu uğurda da mezhebdaşları Ortodoks Gürcistan ile Türkiye Ermenileriğni avlayıp, istila emellerine alet etmeye başladılar. Kuban Irmağı ile Gürcistan arasındaki üer kes Elleri ve Abaza Topraklarığnı ele geçirince, buraların Müslüman yerli halkını, kırma ve toptan Türkiyeğye göçürtme usulleriyle, Karadenizğin doğu kıyılarına da Rus Kazakları ile Mujikleriğni yerleştirdiler. 1801ğde hile ile Tiflisğin işgalinden sonra, yer yer ayaklanan ve Ahıska ile Tırabuzon Paşaları aracılığı ile Türkiyeğden yardım isteyen Hıristiyan Gürcü Beyleri ve milliyetçilerini ezen Ruslar, Gürcüleri de Ruslaştırmaya başladılar. 1853-1856 Türk-Rus Savaşında yenilen Rusya, o zamana kadar Anadolu cephemizde savaşan Rus ordularının faaliyetlerini anlatan resmi ve askeri yayınlarda, ğTürkiye Asyağsığ deyimini kullana gelmişken, 1856 Paris Muahedesinden sonra Petersburg İlimler Akademisinin akıl hocalığı ile artık Doğu Anadolu için ğArmenyağ (Ermenistan) deyimini kullanmaya başladılar, 93 (1877-1878) Savaşına girerken Rusların Kafkas Orduları, Kars-Beyazıt-Erzurumğda ,ğArmenyağda savaşmış) gösterildi. üç Kilise (Eçmiyazin) Katalikosluğunu da , Türkiye Ermenilerini ğArmenyağyı kurmağ tuzağı ile avlamaya alet ettiler. 1856ğdan itibaren Rusların ğErzurum Vilayeti Başkonsolosuğ Aleksander Jaba, Petersburg İlimler Akademisinden aldığı anket ve talimatla, şehirdeki hanlarda konaklayan yolculara kadar, Kürmanç ve Zaza dilleriyle konuşanlardan, kelimeler derleyip, bir ğKürtçe Sözlükğ yapmaya ve hikayeler ile fıkralar yazarak da ğKürt Edebiyatı ürnekleriğ vermeye çalıştı. Yine bu Petersburg İlimler Akademisi, 1860-1862ğde ğşeref nameninğ Farsça aslını ve 1868-1875 arasında da, bunun 4 kitap halinde Fransızca tercüme ve ilaveli çok uzun izahlarını bastırdı. Fakat, bunda yapılan korkunç tahrif ve yanlış izahlar ile ğşeref namedekiğ ğKürt Oğuz namesiğ kahramanı ğBogduz Amanğ sülalesinin adını ğBogoz Ermenğ, yani ğErmeni Boğoz/Pavlosğtan itibaren gösteren uydurmaları, gerçekmiş gibi ileri sürdüler. Ruslar, Kürtler üzerindeki bu çalışma ve yayınları ile Türkiyeğmizi doğudan da çökertmeye koyulunca, İskenderun Körfezi ile Basra Körfezine çıkmada, Ermenilerin yanı sıra, Kürtlerden de faydalanmayı gözetiyor ve bu uğurda bilhassa 1914ğte başlayan I.Cihan Savaşında çok gayret gösteriyordu. Rus İlimler Akademisinin talimat ve isteği ile üarlık, Hariciye Nezaretine bağlı diplomat ve konsolos olarak Vladamir Minorsky ve Vasıl Nikitin adlı iki uzmanın çalışmalarını, ğKürdistan Muhtariyetiğ ağı örülürken klavuz ediniyordu!
Rusların bu uğurdaki gerçek niyet ve ülküleri, ğFırat boylarında Rus Kazakları ile Mujiklerini yerleştirmekğ yani buraları da, koca Kırım ülkesi, Kuban Boyları ve Karadeniz doğusu gibi Ruslaştırarak, İskenderun ile Basra Körfezlerine çıkmaktı. Rusların bu gizli planını, 1916ğda Trabzon, Erzurum, Bingöl, Muş, Bitlis ve Van istila ederken çok heyecanlanarak, üar II. Nikolayğdan , artık ğErmenistan Muhtariyetiğnin İlanınığ yıldırım telgraflarla isteyen Ermeni ileri gelenlerine, Hariciye Nazırı Sazonofğun verdiği kısa cevaptan anlıyoruz. üar adına Sazonof, Tiflisğteki Genel Valiye gönderdiği telgrafta : ğRusyağya, Ermenisiz Ermenistan lazımdır. Fırat boylarına, Rus Kazakları yerleştirecektir.ğ Diyerek, bunun Ermenilere duyurulması isteniyordu. Esasen Rusların 1915-1916 yıllarında Sarıkamışğtan Erzurumğa ve Erzincanğa doğru Kara bıyık Köyüne, Aras boyundaki Nah çıvandaki şan tahtından da, Makü-Beyazıt-Kara köseğ ye uzatılan dekovil yolunu, Vanğın Ernis İskelesine ulaştırarak, yerleşme hazırlığı sırasında; Rusyağda köylü- Müjik ileri gelenlerini de, Murat ile Fırat boylarında yerleşecekleri köyleri ve toprakları beğenmek üzere, Rus Kafkas Orduları gerilerinde, hususi bir özenme ile dolaştırdıklarını biliyoruz. Bunu,1914-1917 arasında Anadoluğyu istilaya girişen, Rus Kafkas Ordusu ğHarekat Dairesi Başkanığ Moslofskyğnin, Emekli Yarbay Nazmi tarafından Rusçağdan çevrilen ve Harp Tarihi Encümenince, 1935ğte Ankarağda tenkitleriyle birlikte bastırılan ğGeneral Maslofskiğnin Umumi Harpte Kafkas Cephesiğ adlı kitaptaki haberlerden de öğreniyoruz.
Ruslar, Türkiyeğyi de parçalamak için ğKürtlerğ üzerinde çalışan gizli büronun başına, V.Minorksyğyi getirmiş ve 1910-1915 arasında bunu; Güney Azerbaycan şimdi Rizaiyye denilen Urmiye şehrinde Konsolos olarak vazifelendirmişlerdi. Sonra Vasil Nikitin, ürmiyede buna halef olmuş; Rusya başkentine alınan V.Minorksy, 1915ğte Rus Genelkurmay Basımevinde gizli basılan ve numaralanarak Kurmaylara dağıtılan ğKürtlerğ adlı bir kitabı yazmıştır. Bunda, İskenderun ile Basra Körfezlerine doğru ilerleyecek olan Rus Ordularının, yol boyundaki Kürtlerden nasıl faydalanacakları, inceden inceye yazılmıştır. üzerinde, ğüok gizli ve hizmet mahsusturğ kaydı bulunan Minorksyğnin bu eserini, 1917 Rus İhtilalinden sonra, Hocam A.Zeki Velidi Toganğın görüp okuduğu, kendi hatıralarında yazılıdır.
İşte bu Rus diplomatı Vlademir Minorksy ile Vasil Nikitin, Bolşevik İhtilalinden sonra, yeni rejim aleyhtarları arasında Avrupağya geçmiş ve birincisi, ğProfesörğ sıfatı ile Londrağda, öteki de Parisğte yerleşerek, yine Moskovağdan Sovyetlerin ğKürtler Masasındanğ aldıkları talimata göre, yayın ve propagandalarına devam etmişlerdir. Avrupağda üç dilde çıkan ğİslam Ansiklopedisindeğ 1927ğde V.Minorksy ğKürtlerğ maddesini yazmış ve bunların Türklükle ilgili yönlerini, kasıtlı olarak atlamış veya hiç görmezlikten gelmiştir.Yine bu V.Minorksy,1923-1926 yıllarında ki ğMusul Meselesiğ sırasında, Türkiye aleyhinde olarak İngiltere hariciyesine,dosyalar dolusu belgeler ve haberler vermiştir. Ne yazık ki, İstanbul üniversitesi Edebiyat Fakültesiğnde Milli Eğitim Bakanlığığnın resmen ğMurahhas Heyetğ saydığı dört kişilik bir Profesörler Kurulunun idaresinde : Dilimize çevirme, telif ve tadillerle çıkan Türkçe ğİslam Ansiklopedisiğnde, 1955 yılında basılan ğKürtlerğ maddesi, 1927ğde yazdığı gibi ve kendi imzası ile çıkmıştır!... Bu da, üniversitemizdeki milli ve ilmi bir gafletin, acıklı bir örneğidir. Halbuki aynı V.Minorksy, 1983ğte Brükselğdeki ğMilletlerarası XX.Müsteşrikler Kongresiğnde okuduğu bir ğtebliğğde, Dicle Kürtlerinin köklerini %50 doğru olarak gösterip, ğMedo Skytheğ yani, İranlı medyalılar ile (Turanlı) İskit (Saka) kavimlerinden geldiğini ileri sürmüştür. Ancak, 1955ğte çıkan Türkçe ğİslam Ansiklopedisiğnde, V.Minorksyğnin bu yeni araştırma ve tezinden bile bahsedilmemiştir... V.Minorksyğnin 1938ğdeki tebliğinde Kürtlerin İskit/Saka adlı atlı göçebe ve yaman okçu olan cihangir bir kavimden kaldığını ileri sürmesi, M.ü. VII. Yüzyılda Sakaların Kafkasları aşarak Aras ve Dicle boylarına yayılmalarından önceleri, Urartu ve Asurlu gibi iki düşman ve pek çok yazılı belge bırakan devletin yıllık ve yazıtlarında, hiçbir zaman ğKürtğ veya buna benzer bir addaki savaşçı uruğun anılmaması; ve ancak Saka/İskit akını ve ünasya hakimiyetinden sonra bunların ortaya çıkmasındandır. Londrağya yerleşmiş Arşak Safrastyan adlı bir Ermeniğde, 1948ğde Kürtler üzerine yazdığı İngilizce kitabında, bunların atalarının, ğyaman savaşçı İskit okçularığ olduğunu itiraf etmiştir. üünkü, M.ü. V.Yüzyılda Herodotğun ğPaktukğ (Bokht-an/Bokht-lar/Bogd-uz) ve M.ü. 401ğde Ksenofğun ğKardukğ diye tanıdığı, Dicle Kürtleri atalarının adları, M.ü. X.-VII. Yüzyıllarında Van Gölü çevresinde , Dicle başlarında ve Zapsuları boyunda sık sık savaşarak, adım başı denecek derecede bol çiviyazılı anıtlar, başkentlerinde de yıllıklar ve sefer haberleri gibi belgeler bırakan Urartulu ve Asurlulardan kalma belgeler ile, daha eski Mezopotamya çivi yazılı kaynaklarında, asla bulunmamaktadır.
Ancak, savaşçı atlı göçebe Saka/İskit akınlarından ve onların ünasya hakimiyetinden sonra, Medyalı ve Persli gibi İranlılardan apayrı atlı göçebelere rastlanıyor.Demin arz ettiğimiz gibi, M.ü. VII. Yüzyıl başlarında Azak Denizi çevresinde Kimmerlerği yurtlarından çıkarıp kovalayan Saka (İskit) Türkleri, M.ü. 680 ve 665 yıllarında güçlü ve kalabalık iki göç kolu halinde, Kür ile Aras boylarına geçip, Anadolu ile Azerbaycanğa yayıldılar. Bu göçlerden iki yüzyıl sonraları Anadolu ile İranğı gezip görmüş olan Yunanlı Herodot, ünlü ğTarihğ inde diyor ki, bütün İran Anadolu, Suriye ve Mezotopamğya gibi ğAsyağ topraklarında ğyirmi sekiz yıl hükmeden İskitlerğin (doğuda Tanrı dağlarından, batıda Karpatlarğa varınca hakim olan) cihangir paşaları Madyas (çiviyazılı Asur kaynaklarında ğMoldavağ, İran din kitabı ve şehname-mesinde, Oğuzların destanlarında ğAfrasyabğ Doğu ğTürkleri Uygur ve Karahanlılarğda ğAlp-Er Tongağ) denilen kişi ile, İskit ileri gelenlerini,Medyalı (tabi kıral) Keyaksar (Key-Husrev) bir şölene çağrılarak, hile ile hepsini sarhoş ettikten sonra, önceden verilen karara göre, derhal öldürterek, İskitlerin hakimiyetini sona erdirip, Medyayı istiklale ve imparatorluk kurmaya ulaştırdı.
Herodotğun yerli hatıralara göre anlattığı bu hadise öteki İran ve Asurlu kaynaklarına göre M.ü. 626 yazında ve ürmiye Gölü kıyısında geçmiştir.Böylece hile ve namertlikle Saka/İskit hakimiyetini ünasyada yıkan Medyalılar 626 da istiklal kazanarak İkinci-Babil devletiyle anlaşıp Asurluların son kalıntısını ortadan kaldırmış (612-606) ve Van ğ Toprak kalesi yerindeki son Urartuları da yıkmış; Kızıl ırmağa kadar Anadoluğya hakim olup geniş bir imparatorluk kurmuşlardır. M.ü. 550 yılında Medyalıların yerine geçen Pers (Fars) soyundan Akameniş sülalesi, İranğa hakim olup imparatorluğu genişletmişlerdir.Persli I.Dara (M.ü.522-485) çağındaki büyük İran imparatorluğu ülkeleri 20 ğSatraplıkğ (iç işlerinde serbest elbeğliği) bölgesine ayrılmıştı.Bu Satraplıkların sırasını ve içindeki kavimler ile bunların İranğa ödedikleri yıllık vergiyi, Herodot diyor ki XIII. Satraplakta:ğPaktuk (Bokht-an denilen ve Van gölü güneyindeki Doğu- Dicleğye ğBohtan /Botanğ adını verdiren Hakkari ile Zap boylarındaki Dicle- Kürtleri ataları), Armenya (Bitlis ğMuş ğTunceli çevresi gibi ğYukarı-ülkeğ denilen yerlerin bu anlamdaki aramica adı) ve Patnos- üksenosğa (Karadenizğe) kadarki komşu ülkeler (Erzincan,Gümüşhane,Giresun bölgeleri) halkından alınan meblağ dört yüz talen(100 bin İngiliz lirası)idiğ
Alman bilginlerinden Nöldekeğnin de belirttiği gibi Herodotğun andığı bu ğPaktukğ uruğu Ortaçağda Süryanice kaynaklarında ğBokhtayeğ ve Arapça eserlerde ğBukhtiyyeğ denilen Kurmanç/Dicle-KürleriğninğBokhtan/Bokhtiğ(kısaltması: Botan/Boti) denilen büyük kolunun atalarından ibaret olup ğBohtanğ ırmağıda öteden beri bunların adıyla anılır. Biraz sonrada uruk adının 24 Oğuz Boyundan ve iç-Oğuz/üç-Oktar kolundan ğboğd-uzğlardan sayıldığını göreceğiz.Yine Herodot M.ü. 480 yılında Boğazları geçerek Yunanistanğı istila eden İran orduları içinde müttefik ve altı urukları anlatırken Paktukların Aras ırmağı güneyinde ve Tebriz şehri kuzeyinde (şimdiki ğKaradağğ bölgesinde ve ğKarasuğ üzerinde ) yerleşmiş bulunan kolunun ğPaktialığ adı ile anıldığını; bunların ğdil,giyim ğkuşam ve silahlar bakımından Persli-İranlılardan ayrı olduklarığnı bilhassa belirtmiştir. Bundan ğPaktukğlar ile adaş ve urukdaşları ğPaktialılarğın İranlılardan apayrı giyim-kuşam sahibi olup kendi dilleriyle konuştuklarını öğreniyoruz. Herodotğ tan 600 yıl sonra da Dicle-Kürtlerinin hakim sülalesi yine ğBokhtlarğ dan olup Perslere karşı çok düşmanlık göstermiş ve savaşarak karşı koymuşlardır.
Perslerden Sasanlı sülalesini kuran I.Ardeşir, İranğdaki Büyük ğArşaklı (Part) sülalesini yakıp M.S. 226 da Azerbaycan ile Doğu ğAnadoluğdaki Küçük-Arşaklılar (53-429) ülkesine de saldırmıştı. Bu sırada KüçükğArşaklılar birliğindeki elbeğlilikleriğnden, Farsça ğKarnamakğ ta ğHeftan ğ Bokhtğ diye geçen ğYedi- Bokhtğ yani 7 Bokhutlu Birliğinin elbeğisini ğMadigğ i, 226 yazında I. Ardeşir öldürülmüştü.İran kaynaklarından alarak bu hadiseyi nakleden Taberi, Sasanlı
I. Ardeşir tarafından, savaşta öldürülen bu elbeğilinğHeftan ğ Bokht un Ejderha-Melikiğ(yani,Yedi Bokht birliğinin Ejderha sayıla Elbeyisi) diye tanındığını belirtir. Taberiğdeki bu ğEjderhağ deyimi biraz sonra göreceğimiz Dede korkut Oğuz namelerinde Kürtlerin elbeyiğleri sülalesine ğAdemiler(İnsanoğlu) Avranığ (Ejderhasığ denilmesindeki geleneğe uymaktadır. üobanlıkları ile tanındıkları Erciş çevresinden gelip, Ahlat, Bitlis, Diyarbakır Siirt bölgelerinde ve Bizans sınırında Abbaslılara bağlı, ğMervanoğullarığ (985-1085 adlı bir İslam emirliği kuran ailede, Kürtlerin ğüar Bokhtiğ(Dört Bokhtlu) adlı boylar birliğinden çıkmadır.
XII. yüzyılda Mafarkın (Silvanğdan) yetişme İbnğül ğ Azrak tarafından bunların kökleri, ğüar Bokhti Kürtlerindenğ gösterilmiştir.
Halk arasında öteden beri, Bohtan çayı ile Dicle haburu arasında kalan Dicle solundaki dağlık bölgeye,ğBokhan/Botanğ denilmekte olup, merkezi Eruh sayılırdı.İranğda doğup, 1578ğde Osmanlı hizmetine girerek atalarının ocaklık yurdu Bitlis sancak beyi olan şeref han, eşraf ve boy beyleri ile görüşerek, birtakım kale beylerine de, anketli elçiler göndererek Kürt boy ve oymakları ile beylerinin ilk defa tarihini yazdığı ğşeref nameyiğ,ğbütün Kürmanç kütlesinin,Bokht ile Becen adlı kardeş sayılan iki ulu atadan türedikleriniğ anlatan milli inanışı tespit etmiştir.XVI. yüzyıl sonlarına değin bütün Dicle Kürtleri , bu yüzden ğBokhti/Bokhtanğ ve ğBeceneviğğ (İbnülesir gibi Arapça kaynaklarda ğBeçeneliğ den bozma olarak ğBeçeneviyyeğdenilen) iki ana kola ayrılıyordu. Son 300-350 yıldan beri Bokhtulara, ğZilanğ (ovalılar) ve Becevililere de ğMilanğ (Bel /Dağ Beyliler/ Dağlılar) denilmesi adet olmuştur. ğBokht-anğ (Bokht-lar) kolu, El beylerini çıkaran üstün boy olarak Dede Korkut Oğuz namelerinde, ğBogd-uzğ (Bogd-lar) kütüğü ile 24 Oğuzlardan üç oklar koluğundan gösterilir.
Herodotğun, İranğa bağlı Satraplıkları gösteren resmi kaynaklardan alarak bildirdiği Dicleğnin doğu kolu boyundaki ğPaktukğ (Pakt-lar/Bokth-lar)uruğu yurdun dan, M.ü. 401 sonlarında Helenli ğOn binler ordusuğ ile geçen artçı kumandanı Ksenefon, buralar halkını ğKardukğ(Kard-lar/Kordlar) diye tanımıştır.Bu deyim,buradaki halkın toplayıcı milli adı olup,Herodotğun andığığPandukğise, hakim boyun ve sülalenin adından ibarettir.Eski Asurlu merkezi Ninova (Musul) bölgesinden kuzeye yönelen On binler Ordusuna kılavuz tutulan yerli halk,Ortaçağ Asurlu Süryanilerğin KürtlereğKardağ demesi gibi ğOğ sesini ğAğ ya çevirmiş olarak ğKordukğ yerine, kılavuzluk ettiği Elenlere bunları ğKardukğ diye tanıtmışa benziyor..üünkü Ksenofonğdan 70 yıl sonra Mekodonyalı İskenderğin Dicleğnin yukarı kesiminden geçerek Arbela(Erbil) üzerine varan ordusundaki Yunanlı müelllifler,Dicle solunda (doğusunda)ki dağlarığGordya Dağlarığ adı ile tanımış ve yazılmışlardır.Amasyal,Strabonğda, Miladın ilk yıllarında, Dicle Kürtleri bölgesini, ğGord-yenğ (Gord yurdu)adı ile anılıyor.
Dicle Kürtleriğnin, Herodotğun, ğdil ve giyim-kuşam ile silahlar bakımından Persli/İranlılardan ayrı olduklarınığ belirtmesi gibi, Ksenosofğda, ğKarduklarğın, İranlılardan bambaşka soydan ve onlara çok düşman olduklarını, bir tanık olarak anlatmıştır. Ksenofonğun ğAnabasisğ adlı kitabında, bu uğurda verdiği bilgiler şöyle sıralanabilir:
a) Dağlarda oturan çok savaşçı ve pek çevik Karduklar, İran şahının düşmanı olup; ona tabi değillerdir.
b) Bir defasında 120 binlik bir İran ordusu, bunların ülkesine sapmış, (çok balkanlık olduğundan, yerlilerin de kırması ile) bir teki bile geriye dönemeden mahvolmuştur.
c) Ok atmada (Saka/İskitler gibi) çok mahir olan Kardukların yayları, üç kol uzunluğunda olup, iki koldan uzun olan keskin oklarını atmak için, (yalnız İskitlerde görülen bir usulle) sol ayaklarının yardımı ile gerilen yaylardan fırlayan okları, zırh ve kalkanları bile deliyordu.
d) (Güneyden kuzeye doğru yürüyen) Helen ordusunun, her gün savaşarak, yedi günde güçlükle geçtikleri Kardukların Yurdu ile Armanya arasında, Kentrites(Bohtan) ırmağı (Batı Dicreğye karışacağı Siirt altındaki ovada) iki pletron (73,66 metre) genişliğinde olup, bu iki ülke arasında, sınırı teşkil ediyordu. Armenyalılar ile sık sık savaşan Karduklar yüzünden , ırmağın buradaki boyunun iki yakasında da köyler kurulamamıştı.
Ksenofonğun tanık olarak verdiği bu bilgilerden, Kürmançların ataları ğKarduklarınğİranlılardan apayrı ve onlara çok düşman olup, müstakil yaşadıklarını öğreniyoruz. Bu bakımdan, Herodot ile Ksenofon gibi gezip gören tanıklar tarafından verilen bilgiler birbirini tutmakta ve tamamlamaktadır. Böyle iken, Milli Mücadele yıllarımızda, millete hainlik ederek, emperyalist düşmanlardan para alarak satılan bedir hanili Kardeşlerin (bilhassa bugün bile Moskovağdan vazifeli gelen genç bir Rus kadını, metres edinen ve onun yedeğinde olan Kam uran Ali Bedir Khanğın), bir zamanlar Suriye ve Beyrutğta, sonra da Parisğte çıkardıkları dergi ve broşürlerdeki : Kürtlerin, ğHint Avrupalığ ve İranlılar kolunda geldiği yalanına, kaynaklar ile atalar inanış ve geleneğinden bi haber aydın geçinen kişilerden inananlar olmuş ve yurdumuzda bile, bu yolda yayınlarla gerçeği tahrifte fayda umanlar çıkmıştır!...
Milattan önceleri olduğu gibi Hz.İsağdan çok sonraları da Dicle Kürtleri, İranlı Perslere çok düşman olarak yaşamış ve onların kırgın ile zulümlerine uğramışlardı. Bunu, Susanlı devletinin kurucusu ve 226ğda Küçük Arşaklıların güneyde uç beyleri olan ğHeftan Bokhtğ birliği elbeylğini yıkan I. Ardeşir, bizzat ğKarnamakğında belirttiği gibi; İranğdaki ananelere ve belgelere göre I.Ardeşirğin istilasını anlatan ve 915ğte ünlü tarihini bitiren Taberiğde anmaktadır. Küçük Arşaklıların tarih destanları ve el beyleri kütüğü sayılan ğDede Korkut Oğuz namelerindeğ, Herodotğta ğPakt-ukğ (Pakt-lar) karnamakğta ğHeftan Bokhtğ ve Taberiğde ğHeftan Bokhtğun Ejderha Melikiğ denilen Kürtlerin El beyleri sülalesi, şu klişeleşmiş kütüklerle anılıyor:
a) ğBıyığı kanlu Boğduz Aman heybetlüğ ;
b) ğBıyığını enğsesinde üç kez düğen,
Kakhıdukda karımuna kan kaşanduran,
Karagözü kanın dönen,
Yer avranı (ejderhası) yılan,
Ademiler (İnsanoğlu) avranı Ucun (Türk uruğu:Usun) oğlu Aman Bekğ
ğKayan Ucun oğlu Aman Bekğ (a-b. Topkapı Sarayı Oğuz namesi).
c) ğVaruban Peygamberğinğ yüzünü gören,
Gülüben Oğuzğda Sahabesi olan,
Acığı tutanda, bıyıklarından kan çıkan,
Bıyığı Kanlu Bogduz Amanğ (II.Boy);
d) ğBinğ Bogduz (Böğdüz) başları Amanğ (IV. Boy);
e) (Karadeniz kıyısında Giresun çevresindeki ğDüzmürt Hisarığnı düşmanlardan almak ve kız kardeşinin kocası/eniştesi ğKazılık Kocağyı, buradaki tutsaklıktan kurtarmak üzere gidip, başaramadan dönen Kürtler elbeyisi sülalesi sembolü Bogduz Aman, kendi erliğini öğrenirken)
ğBindiğümde, yel yetmezdi orgunum,
Yengi Bayırğın kurduna benzerdi yiğitlerim;
Yedi kişiyle kurulurdu, menüm yayum (Ksenofonğun anlattığını hatırlayınız);
Kayın (ağacı) dalı yeleğümden som altunlu menüm okhumğ (VII: Boy);
f) (Ateş tapan Sasanlı İran sembolü) ğDepegözğün bunaltıp yendiği ğOğuz Beyleriğ (Küçük Arşaklı Elbeyleri) arasında, ğBıyığı kanlu Boğduz, elinde zebun olduğ (VIII.Boy) (Dede Korkut Kitabı).
1597ğde Bitlisğte yazılan ilk Kürtler tarihi Farsça ğşeref nameğde, Dicle Kürtleri sayılan Kürmançlarğın ğOğuzlarğdan geldiği, milli Kürt destan ve ananelerinden alınarak şu dört delille anlatılmıştır.
1-ğKürtler, Cen Taifesiğndendirğ (yani; Selçuklu, Ak koyunlu ve Osmanlı soy kütüklerinde, onların atalarının geldiği ğüinğ / Doğu Türkistan ülkesi halkından Kara hanlılar, ğGürcistanğdakiğ Orbelliler, Ahlat,Muş, Bitlis, Bingöl bölgelerindeki Mamık Konak Kardeşler uruğu / Kara koyunlular gibi Kürtler de ğüinğdenğ gelmedirler)
2-ğBütün Kürtler, Bokht ile Beçen (Peçen) adlı iki kardeşten türemişlerdir.ğ (Yani, bütün Dicle Kürtleri/Kürmançlar, 12 boy Boz oklar ve 12 boy üç oklar koluna ayrılan 24 Oğuz Boylarının üç oklar/İç Oğuzlar kolundan, ğBokhtan = Bokht-larağ adını veren Bogd-uz ile ğBeceneviğ / Peçenekğe adını veren Beçenğden türeme sayılırlar);
3-İslamlıktan önceleri Kürtler, ğTürkistanğın ulu kağanlarından Oğuz Hanlılara tabi olup, onların soyundandırlar;
4-Dede Korkut Oğuz namelerindeki kütük ve bilgilere uyan ve ğKürt Oğuz namesiğ sayılan bir milli destanın özetini de şöyle veriyor ;
ğOğuz Hanğ(lılar) uzaktan duyup öğrenerek, İslam dinini benimsediklerini arz eylemek üzere, (622-632 arasında) ğHazredi Muhammet ğe elçi olarak, Kürtlerin elbeyisi (sülalesinden) Bogduz Aman adlı, korkunç görünüşlü ve dev yapılı birisini gönderdiler.ğ
ğBu korkunç yüzlü Elçi de, uruğunu ve boyunu soran Hazreti Peygambere : Kürtler Taifesindenim dedi...ğ
***
Sayın dinleyiciler, atalardan kalma tarih destanları ile milli ananeler gibi belgelerde, Kürtlere ait ortak inanışlar ve bir milli ruhu gösteren deliller bulunan uruklar, ilmin keskin ölçü ve kanaatine göre bir kökten, bir soydan sayılırlar. Biz Dede Korkut Oğuz namelerinde Ozanlar dilinde klişeleşmiş El beyleri kütüğündeki anane ve tarifleri, sülale adını, 1597ğde yazılan ilk ve doğru Kürtler Tarihi ğşeref namede ğde, ayniyle buluyoruz. Tabii olarak Rus diplomatı V:Minorsky, ğşeref nameğdeki gibi en ufak bir adı ve haberi bile, aklına göre değerlendirdiği halde, Kürtlerin ğOğuzlardan ve Bogduz Boyundan gelmeğ olduğu gerçeğini de, ğİslam Ansiklopedisiğndeki o uzun ğKürtlerğ maddesinde, asla dokunmamıştır. Rus İlimler Akademisinin bastırdığı ğşeref nameğnin Fransızca tercüme ve izahlarında ise, Kürtlerin ğBogduz Amanğ elbeyleri sülalesinin adı, önce de arz edildiği gibi ğBogoz Ermen/Ermeni Boğosğa çevrilerek, tesfir edilmiştir!... Eski Rus diplomatı Vasil Nikitin ise, 1956ğda Parisğte basılan ğKürtlerğ adlı Fransızca hacimli kitabında, şeref Hanğın kendi kalemiyle düzeltmeler yapılan yazmaya göre basılan ğşeref namedeğ apaçık ğOğuzlardanğ gösterilen ğBogduz Amanğ sülalesi adını, yüzü kızarmadan, daha da tahriflere uğratarak, ğBağdad Zeminğ kılığına sokmuş ve izahında da buna, ğBağdatlı Zemin adlı Kürt Beğiğ denilmiştir! V.Nikitinğin bu kitabını bir ilim eseri imiş gibi Arapçağya çevirip, Bağdatğta bastıranlar da, bu eski Rus diplomatının böyle tahriflerini düzeltmeden, olduğu gibi aktarmış ve Irak ile Suriyeğde Arapça bilen Kürtleri de yanıltıcı yola sokmuşlardır.
ğDede Korkut Oğuz namelerinde Kürtlerin Elbeğleriğ denilmesi yerinde olan konuşmamızın bu kesimini, ğşeref nameğdeki ananeyi daha geniş olarak anlatan ve Dede Korkut Kitabından önceki bir ğOğuz nameğ bölümünü de başa alan, ğBahrğül Ensabğ adlı kitaptaki rivayet ile, 1884 Diyarbekir Salnamesiğndeki değişik bir ğKürt Oğuz namesiniğ de anarak bitirelim. Oğuzların , Hazreti İsağdan önce (Arşaklılar Devletini kurarak) Horasanğdan kalkıp, Kars ili ve Tiflis ile şirvanğdaki Demir kapı-Derbent bölgelerine hakim oluşlarını; sonraları, Erzurum, Kars, Ağrı ve Revan kesimlerini malikane edinen İç Oğuzlar Hanı Salvur Kazan Han, şirvan Dağıstan El beyleri Dondar Bey ve Dicle Kürtleri/Kürmançlar El beyleri Bogduz Aman adlı üç hanedanın temsilcilerinin, Büyük Arşaklılar sülalesi sembolü Bayın dur Han buyruğu ile Hazreti Muhammetğe elçi gidişleri, ğBahrğül Ensabğdan alınma ğOğuz namedeğ şöyle anlatılıyor: ğOğuz Hanın oğullarından Gök Alp Han ölünce, ülkesi üç oğlu arasında paylaşıldı, her biri ülkeye Han oldu. Bu üç kardeşten birisi olan ğBayın dur Hanğ tağallukatiyle Horasanğdan azimet edüp (Arpaçayğı sağında ve Karsğın 40 Km. doğusundaki ünlü şehir) Anığya, Karsğa geldiler. Gürcistan keferesiyle ceng edüp, (M.S. 51ğde) Tiflisği aldılar. Ardından, Demürkapığya varup, Küstasek Melikği muhasara edüp, başın kasdi. Ol tarihde İsa Aleyhisselam göğe çıkup, Bizüm Peygamberğimüzden nişan yoğ idi. Anlar din, mezheb bilmezdi amma, Hakkğa ve ıkrarları var idi. Oğuz Taifesi derlerdi. Kazan Han derlerdi, Bayundur Hanğın veziri ve hem Damadı idi.ğ
Aralarında; Taş Oğuz, İç Oğuz Beğleri anılurdu... Cümle doksan bin asker idi. Dede Korkut, şeyhleri idi. Bin bir Cankı Beğlerinün ulusuna Kazan Han derlerdi. Elli sekiz saçluğun ulusuna Dondar Beğ derlerdi. Bin Bögdüzğün ulusuna Aman Beğ derlerdi. Oğuz yolunca, bunlar bir taife (aynı soydan) idi. Bayın dur Hanğun askeri idi. Bizüm Peygamberimüz dünyaya gelmezden mukaddem, bunlar kırk yıl Gürcistan aferesiğyle ceng ü cidal edüp, Tokuz Tümen Gürcistan Beğleriğnden harac aldılar.ğ
ğKaçankim Server-i Kainat Muhammet Mustafa sallallahu aleyhi ve selem dünyaya gelüp, Mekke zuhur etdi ; Bayındur Han (sülalesi temsilcisi), Resulullah aleyhi ve sellem Efendimüzği vakıa (rüya)sında görüp, iman getirdü. Kazan Hanğı, Dondar Begği (Bogduz) Aman Begği, Kağbe-i şerifğde Resul aleyhisselama gönderüp, ümmet olduğun bildürdü.ğ
ğEzin canib, çünki Kazan Han bu Beglerğle Kağbeye gelüp, Resulğle buluşdular; Resullullah Mescidğde otururdu. Bunları Gördü: Bir aceb uzun taife ki, saçları kırkılmamış, bıyıkları alınmamış, tırnakları kesilmemiş; (heybetlerinden) divare sıkıldı. Mihrab yeri, andan kaldı derler.ğ
ğPes, Resul anlara iman arzeyledi; iman getürdüler. Selman-i Farsi radiyallahuğanhı anlara koşdu. Demür Kapuğya (şirvanğa) gelüp, anlara iman ve İslam ve salat ü savm tağlim etdi. Dede Korkudğu içlerinde şeyh dikdi. Sonra, Bayın dur Hanğun evladından (Ak koyunlu) Uzun Hasan, (1467ğde) Memalik-i Acemğe padişah olduğunda, İslam dini Acemğde (İranğda) üstüvar buldu...ğ
Sayın dinleyiciler, Dicle Kürtleri/Kürmançlarğın el beyleri ğPaktuk/Bokht-an/Bogd-uzğ boyundan gelen ğAmanğ sülalesi, hem de Kürmançlar arasındaki milli ananelere göre yazılan ğşeref namedeğ ; ğBogduz Amanğ adıyla anılıp, Hazreti Muhammetğe elçi giderek İslamlığı Peygamberden öğrenmiş ğOğuzlardanğ gösterilmektedir. Kürtler, öteden beri komşuları yerleşik ve ekinci Ermenilere, Arapça ğekinci,çiftçiğ anlamında ğfellahğ deyiminden bozma olarak, ğFıleğ, hatta ğPıle/Pılleğ derler. Bu yüzden, 1930ğdan beri Erevan (Revan)da bastırılan Kürtçe kitaplarda, ğErmenistanğ anlamına hep, ğFilestanğ yazıldığı görülür. Ermeni halkı da, ğOğuzlarğ anlamına gelen ğGuzanğdan bozma olarak Kürtleri, hep ğKhujanğ adı ile tanınır ve anarlar. Ermeni halk dilindeki bu deyim, öteden beri Ermenice yazılı eserlere de geçmiştir. Yalnız Ermeniler değil, 900 yıl önce Malazgirtğte Selçuklular ile savaşan Rum Kayseriğnin yanında bulunarak, sonradan Bizans bozgununun tenkidini yazan Başvekil Psellosğda kendi çağında Kürt ile Türkmen/ Oğuz deyiminin ayniliği yüzünden, Oğuzlardan Selçuklu Sultan Alp-Arslanğı , hem ğParthğ (Arşaklı) soyundan göstermiş, hem de ğKurton Vasileusğ (Kürt Padişahı) diye anmıştır. Fakat bütün bu gerçekler , Milli Eğitim Bakanlığı adına İstanbulğda basılan ğİslam Ansiklopedisiğnin V.Minorsky imzalı ğKürtlerğ maddesinde bile, Türk Profesörleri tarafından yazılmadan kalmıştır!...
ğşeref namedekiğ ğKürt Oğuz namesiğ hulasasının başka ve değişik bir rivayetini, rahmetli Ziya Gökalpğin babası Mehmed Tevfik, henüz bulamadığımız bir yazma kaynaktan alarak nakletmiştir. ğDiyarbekir vilayeti Evrak Müdiriğ ve resmi ğDiyarbekirğ Gazetesinin ğMuharririğ olan Müftizade M.Tevfik, H.1301 (1884) yılında basılan ğSalname-i Vilayet-i Diyarbekirğde, bu ildeki ahaliyi tanıtan ğSekeneğ bahsinde, ğKürt Oğuz namesiniğ biraz değişik olarak şöyle anlatıyor.
ğKürtler, pek şeci ve bahadır olurlar...Lakin Kürtlerde ittifak bulunmayıp, aralarında daima nifak vaki olur...İttifaksızlıklarının sebebini, tarihte şöyle okuduk :ümera-i Ekradğun seramedanından Oğuz Han nam zat, Biğset-i Seniyye-i Nebeviyyeğyi istihbar eyledik de, Bogduz nam Kürd ile bir Kıtğa arıza ve hediyye, Cenab-i Ali-i Risalet Penahiğye takdim eder. Bogduz, huşu ve adab ile huzur-i munzur-i Cenab-i Peygamberi oldukda; çünki merkuum kerihğül-manzar ve acibğül-heykel olduğundan, aslından sorulmuş. Ve Kürd Taifesiğnden olduğunu beyan edüp...ğ
Yine M.Tevfik Efendi, Kürtlerin üç mezhebe ve üç kola ayrıldıklarını da belirterek, Diyarbekir köylerindeki Alevi ğTürkmanğnda ğKürtlerdenğ sayıldığını şöyle anlatır.:
ğEkradğın (Kürtlerin) ekserisi, Ehli-i Sünnet Veğl Cemağatğdırlar. Yalnız birazı Yezidi denilür mezheblerini şeyhğAdiğye nisbet ederler... Bu kısımdan Vilayetimüzde ahali pek cüzğidir. Bunlardan Musul Vilayetinde Sincar Kazasında hayli ahali vardır. Ekradğdan bir kavim dahi vardır ki, Vilayetimizde o da pek az olup, (Büyük Kadı kendi, şarabi, şükürlü, Tilalo, Bismil, Kürt Darlı, Türk darlı, Seyit hasan, Türkmen hacı adlı) birkaç karyede sakin olurlar. Hükümet-i Safaviyyeğnin bıraktığı mezhebe (Kızılbaş-Aleviliğe) sapmışlar; anlara, Türman denür. Kusür ahali-i Kürdiyye, Müslim ve mütedeyyin olup, Kürt ve Zaza namlarıyla iki fırkayı şamildir...ğ
Ziya Gökalpğin babasının 1884ğte ğTürkmanğ denilen ğKürtlerdenğ gösterdiği Alevi-Bektaşi köylüleri, Diyarbakırğda Lise Tarih hocalığımız sırasında yakında görerek tanıdık. Bunlar, kendilerinin Karakoyunlularğdan kaldığını ve Musul kesiminden geldiklerini, atalar hatırası olarak anlatırlar; çoğu, ğDede Kargın Ocağığnağ bağlıdır.
***
Saka/İskitlerğin ünasyağya yayılışı ve hakimiyetini anlatan belgeler ile İran din kitabı ğZend Avestağ ve ğBondahişğten başka, Herodot ve Ksenofonğun anlattıkları da, Saka (İskit) adlı atlı göçebelerin Kürtlerin ulu ataları Paktuk ile Karduklarğın, İranlı Medya ve Pers kavimlerinden apayrı bir soya mensup olduğunu; dillerinin de , İranlılardan başka ve kendilerine mahsus bulunduğunu göstermektedir. Dede Korkut Oğuz nameleri ile ğşeref nameğ ve 1884 ğDiyarbekir Salnamesiğndeki milli Kürt destan ve ananelerinden ibaret ğKürt Oğuz namesiğ de Dicle Kürtlerinin Türkğlerin ğOğuzlarğ kolundan geldiğini , açık açık belirtmektedir. Tarih ile milli destan ve ananelerin bu yoldaki birlik ve tanıklığı, Dicle Kürtleri Dili üzerinde yapılacak ciddi araştırmalarla da, bir gerçek olarak ortaya çıkmaktadır. üteki dört ülkede yaşamış Kürtler gibi, Dicle Kürtleri/Kürmançlar da eskiden anadili Türkçe atlı göçebe ve savaşçı bir uruk iken, bunlar üzerindeki Ateş tapan Sasanlı İran istila ve baskılarının 300 yıl sürmesi sonucunda, bozulup karışık bir hale gelmiştir. Fakat, gerek eskiden kalma uruk adı ğKürtğ, kol adı ğBokhtğ ile ğBeçenğ ve sonraki ğZilğ (Zilan) ile ğMilğ (Milan) ve yüzlerce boy, oymak, tire, oba adları ; gerekse tarih boyunca Dicle Kürtleri bölgesinde tanınan coğrafya adları gibi, Kürmanç dilinin: Aileye, beşiğe, göçebelik ile hayvancılığa ait sözleri de, bunların Oğuzlar kolundan ve Türk ırkından geldiklerini gösterir. Bunları da, kısaca ve belli başlı örnekleriyle tanıyalım.
II. BüLüM : Dil Bakımından Kürtlerin Türklüğü
A) 300 Yıllık Sasanlı İran İstilasının, Kürtlerdeki Tesirleri :
Konuşmamızın ğtarih Bölümüğnde, Herodot ile Ksenofğun Dicle Kürtleri ataları Paktuk/Paktia ve Karduklar üzerine verdiği bilgilerden, bunların ğİranlılardan ayrı dilğ konuştuklarını, ğgiyim-kuşam ve silahlarğ bakımından da, İranlılardan apayrı ve onlara çok düşman olarak yaşadıklarını, belirtmiştik. Ksenofonğdan 70 yıl sonra Yukarı Dicle Boylarını gören Makedonyalı İskenderğin M.ü. 331 Arbela Savaşığna katılan Yunanlılar, Karduklarğın yurdunu ğGordyağ diye tanımışlardı. Miladdan az önce yazan Strabon gibi, II.Yüzyılda yaşayan Dion Cassiusğda Dicle Kürtleri bölgesine, ğGordyenğ (Gord-Yurdu); 359 yılında, Sasanlılar tarafından Romalıların Amida (Diyarbakır)da kuşatılması sırasında bu şehirde bulunan A.Marcellinus ise, ğKorduenğ (Kord Yurdu) diyor. Küçük Arşaklılarğdan 305-310 yıllarında resmen Hıristiyanlığı benimseyen III.Tiridat Han (287-325) çağında, onun bekçiliğini yapan Romalı Agathangelosğun tarihinin V.Yüzyılda Grabar (Eski Haydili) tercümesinde Hıristiyanlığı kabul eden Küçük Arşaklılar Birliğindeki Elbeğlerinin, Arap çayı Aras kavuşağı yanındaki başkentte yapılan derneğe katılmaları anlatırken, buraya gelen 16 Elbeği (Satrap) hanedanı temsilcisi arasında, Van Gölü ile Musul Bölgesi arasındaki hanedanın yurdu, ğKort-ukğ (Kürt-ler) adı ile geçmektedir.***
Muş bölgesinden yetişme Ermeni rahibi Khorenliğnin 440 yılında biten ğHayastam Tarihiğnde, Kürtler bölgesi, ğKort-iç-Aykhğtan kısaltma olarak ğKortçaykhğ adıyla anılır. Bu Khorenliğden kalma sayılan ve Küçük Arşaklılar çağındaki Eyaletler ile Sancakları da anlatan (sonradan eklemeler yapıldığı anlaşılan) Ermenice bir coğrafyada, Küçük Arşaklılarğa bağlı ğKortçaykhğ (Kort-iç-Aykh) Eyaletinde 11 sancak bulunduğu belirtilerek, bunlardan şu 8ğinin adları verilmektedir:
1) Kortu,
2) Gortrik/Kortrik,
3) Ardovan,
4) (şimdi Bitlisğte ğMotkığ diye anılan Kürmanç boyunda hatırası yaşayan)Motogan,
5) (üteden beri Siirt-Diyarbakır arasındaki ğBeşiriğ İlçesinde hatıraları kalan, Beşiran adlı çoğu Yezidi Kürmanç boyu ile ilgili) Bsiran,
6) (Ortaçağ süryanice kaynaklarında, ğBa-Kardağ/Karda Adası denilen Cizre Cezire bölgesindeki)Gart-üni (Gart Hanedanı),
7) (Bir adaşı Kara bağda ve Aras Solundaki Sancakta bulunan ve köy adlarında da görülen) Cahuk/Cahak,
8) (Yukarı Zap suyu boyunda Hakkariğnin bugünkü merkezi üölemerikğin doğu kuzeyinde) Küçük Albak/Alpak.
üteki üç Kürtler Sancağı adını da, başka Küçük Arşaklı kaynaklarından ve Ermenice eserlerden bulabiliyoruz ki, şunlardır:
9) (Vanğın Başkale yerindeki)Büyük Albak/Aplak,
10) (Hakkari Merkez İlçesi yerindeki) Culamer (üölemerik) ve
11) (Hakkari güneyinde Süryanice kaynaklarda ğTamurayeğ denilen) Damoris,
Bunlardan 8. ve 9. sancaklara ad veren ğAlbak/Alpakğ(Alp-lar) boyunun adaşları ve daha kalabalık kolu, Kuzey Azerbaycanğın şirvan kesiminde ve Dağıstanğdaki ğAlbanğ (Alb/Alp-lar) uruğudur. Dede Korkut Oğuz namelerinde, Oğuz elbeğlerine ğgaziğ ve ğulu kahramanğ anlamına hep ğAlpğ denildiğini biliyoruz.
Dicle Kürtlerinin birer Sancağına ad veren ve Aras Irmağı kuzeyindeki Sakalar ülkesinde de görülen ğCahuk/Cahakğ ile ğAlbak/Albanğ gibi iki adaş boydaşlarından başka; 823ğte ölen ünlü Arap müellifi ğFütuh-üş şamğı yazan Vakıdiğden beri, Dicle Kürtleri bölgesindeki 24 oymaklı ğHakkariğ gibi, öteden beri bir ilimizde de adı yaşayan boyun ana kolunun, Aras kuzeyinde ve Kara bağda Berküşad ırmağı boyundaki ğAkarı/Hakarığ bölgesinde yaşadığını ve 1593 Osmanlı Tahririnden buraya ğHakari Sancağığ dendiğini biliyoruz. Amasyağda yatan Azerbaycanlı son büyük mutasavvıf şair Mir-Nigariğnin, H.1304ğte İstanbulğda ve sonra eklemelerle Tiflisğte basılan Türkçe Divanında, Kara bağdaki ğHakari Irmağığ adı, sık sık anılmaktadır.
226ğda I.Ardeşirğin ğHeftan Bokhtğ bölgesini savaşla zaptı üzerine Dicle Kürtleri, Ateş tapıcı Sasanlı İran istilasına uğradı. Küçük Arşaklılar, bundan ancak 60 yıl sonra ve Romalıların yardımları ile 287ğde yeniden ülkelerine sahip olurken, Kürtler Bölgesini de geri alabildiler. III: Tiridat Hanğın resmen Hıristiyanlığı benimsemesiyle 305-310 yıllarında bu yeni dini kabul eden Kürtler, daha eski dine (Güneş, Ay ve Atalar Ruhuğna tapmaya) bağlı kişiler hayatta ve Hıristiyanlık iyice köklenmemişken, 337 yılında yeniden ateş tapıcı İranlıların istilası altında kaldılar. İranlıların Dicle Kürtleri yurdunu istila ile, buralara garnizon yerleştirip onları tesirleri altında bırakmaları, Hazreti ümer çağında İslamlarğın 642ğde Sasanlılarğı yıkmasına kadar, 300 yıldan çok uzun sürdü. üç yüz yıl boyunca Ateş tapan İranlıların baskılı idaresi altında yaşayan ve soydaş Hıristiyan Arşaklı/Oğuzların, Ateş tapıcılığı yaymak ve benimsetmek isteyen Sasanlılarğla yaptıkları kutlu dini ve milli savaşlarına da kalma fırsatını bulamayan Kürtler, bu çağda iki tesir altında kalarak, milli din ve dillerinden bir çok kayıplar verdiler:
a) Ateş tapan İranlılardan Farsça ğTanrığ anlamındaki ğİzdğ deyiminden adını alan ğYezidilikğ mezhebini öğrendiler; birçok Kürt boy ve oymakları Yezidi oldu. Bunların kalıntıları, bugün de Türkiye ile Irak topraklarında (ve 1918ğde Türkiyeğden 22 köy halkı Gigorğdan Erevanğa kaçarak) yaşamakta olup, İslam adları taşımalarına rağmen, ğMelek Tavusğ dedikleri şeytana (Ehrimen) tapınmada devam etmektedirler.
b) Dicle Kürtlerinin Sakalar çağından kalma ve Oğuzca olan dillerine, başta sayılar ve çarşı-Pazar sözleri olmak üzere, birçok Farsça kelimeler ve deyimler girdi. Bu yüzden zamanla Kürmanç dili, Türkçe-Farsça ve İslamlığın tesiriyle Arapça, hatta komşuların Süryanice ve Ermenice karması bir folklor dili haline geldi.
İslamlığın yayılışından önceki Ateş tapıcı Sasanlı İranlıların 300 yıllık boğucu tesirlerinin izlerini seçemeyen ve tarih ile dilbilgisinden yoksun bir takım aydın geçinen Kürtler de, yabancı yayın ve propagandalarına kapılarak, Kürtlerin bir ğİran diliğ konuştuklarını sanırlar. Halbuki, biraz dikkatle incelendiğinde, bugün bile Dicle Kürtleri ağızlarında, binlerce Oğuz Türkçeğsi sözlerinden başka, sesler ve söyleyiş hususiyetleri de, Oğuzlardakinin aynı olarak devam ettiği görülmektedir. Bu bakımdan, Dicle Kürtleri/Kürmançlar, Batı Türkistanğdaki Taciklerden daha çok, ırk özellikleri gibi, dilleriyle de Oğuz Türklerinden olduklarını gösterirler. Bu arz ettiğimiz hususlara, birer birer ve kısaca işaret edelim.
Bendeniz, alış-veriş konuşması Kürtçeğyi, 1943-1944ğteki ikinci askerliğim sırasında Topçu Teğmeni ve Kantin Subayı iken, Kars Kağızman arasında Aladağğdaki çadırlı ordugahımızda öğrendim.Sonradan, basılı şu dört sözlük ile türlü ağızlardan da derlemeler yaptım:
1) 1879ğda Petersburgğda basılan ğKürtçe-Fransızcağ etimoloji sözlüğü,
2) Mutki Kaymakamı Siirtli Yusuf Ziyaeddin Halidi Paşanın, 1892ğde İstanbulğda ğHediyyetğül Hamiddiyyeğ adı ile basılan ğKürtçe-Arapçağ sözlüğü,
3) Ve 4) 1954 ile 1960ğta Sovyet İlimler Akademisince Moskovağda bastırılan ğKürtçe-Rusçağ iki ferheng.
Gerek arz edilen basılı bu 4 sözlükten, gerekse halk arasından derlediğimiz sözler, 900 yıl önce Kaşgarlı Mahmutğun ğDivanü Lügaatğit Türkğte tanıttığı ve süregelen Oğuzlar diline uygun olup, Oğuzluğun bütün özellikleriyle Kürtlerde yaşaya geldiğini, apaçık göstermektedir. Türk Dil Kurumuğnun aylık dergisi ğTürk Diliğnin 1963 Haziran tarihli141. sayısında çıkan ğKürtlerde de Oğuzcanın İzleri ve Aileye Ait Sözlerğ adlı makalemizde, bunlardan dördüne, örnekler de vererek işaret etmiştik. şimdi bunları kısaca görelim.
B) Kürtlerde, Oğuzcağnın İzlerinden Beş üzellik :
1- Kaşgarlığnın belirttiği gibi, Türk dilindeki 9 sesli ve öteki sessiz harflerin değerleri, Kürtlerde de vardır. Türkçeğde olmayan sesler, Kürtlerde de yoktur. Arapçağdaki : ayn, dat, th, zel, boğazdan gelen kalın h gibi sesler bulunmaz.
2- Kaşgarlı diyor ki, Oğuzlar ile Kıpçaklar, kelime başlarındaki Y seslerini yutarak konuşurlar. Oğuzlar gibi Kürtler de, bu özelliği yaşata geldiklerinden: Egit/igit (yiğit), éngi (yengi/yeni), ém (yem), epraklı (yaprak), émiş (yemiş), oldaş (yoldaş), onçe/once (yonca), urt(yurt), ilan (yılan), élek (yelek) biçiminde konuşurlar.
3- Yine Kaşgarlı diyor ki: Oğuzlar, bazen kelime başlarına KH sesini katarak söylediklerinden, benim atamın beğ/kumandan anlamındaki unvanı olan Arapça ğAmirği de, ğKhamirğ biçiminde söylerler.
Biz, ğlisan-i Oguzanğ ile yazıldığı belirtilen Dede Korkut Kitabında ve 1515ğte Diyarbekir Eyaleti merkezi olan ğAmidğ şehrinin, Osmanlılara geçişini anlatan Türkçe ve Farsça kaynaklarda, buraya ğHamıdğ (bazen: ğKara Hamidğ) denilerek başa bir ğHğ sesi eklenmiştir. Kür-Aras/ Aran Kürtleri bahsinde de gördüğümüz gibi,1150 yıllarında Hıristiyan Kürtlerinden Kolu uzun oğullarının mensup bulunduğu boy, ğKhél-Babırakanğ (Bıbırgil Eli) adıyla tanınıyordu ve bu addaki Oğuz Türkçeğsiyle ğélğ deyimi, başına bir ğKHğ sesi eklenerek ğKhélğ biçiminde söylenmiştir. Bugün Kürmanç Kürtleri de, oymaklar ve göçebeler birliğine ğkhélğ ve çokluk biçimiyle ğkhélatğ demektedirler. Yine Dicle Kürtleri ile komşuları Türkmenler, komşu bölgeler ile kendi yaşadıkları yerlerdeki coğrafya adları başına da bir ğK/G/KH/Hğ gibi aynı çıkaktan gelen ses eklemişlerdir. Ortaçağdaki ünlü ve para da kesilmiş olan Siirt bölgesinde bulunan ğArzanğ şehri çevresi ve buradan geçen çaya, ğGarzanğ; Diyarbekir bölgesindeki ğAtakğ kalesine ğHatak/Hatakhğ (İb-nülesirğde Arapçağya göre şedde ile ğHattakhğ); ğAdaviyye Tarikatığnın kurucusu olup 1162ğde ölen ve Yezidi Kürtlerce Tanrılık derecesinde tutulan ünlü Arap şeyhi ğAdiğ ye ğHadiğ (ğşeref nameğde), Kara bağ ile Van gölü güneyindeki iki ayrı ve boydaş Saka Boyundan kalma ğAkarığya, her iki bölgede de ğHakkariğ; Van Gölünde Erciş güneyindeki adanın eski belgelerde ğAdırğ diye geçen adına, ğKadır/Gadır Adasığ denilmesi, hep bu eski Oğuzluktan gelen dil özelliği yüzündendir.
Bu uğurda, Kürtlerdeki sözlerden, daha birçok örnekler sayılabilir.
Göktürklerde, koruyucu bir Tanrı adı olarak geçen ğOmayğa, bütün Zazalar, ğAllah, Tek Ulu Tanrığ anlamına, ğHomayğ derler. Hatta 1950ğden az sonraki büyük Kore savaşında bizim tugaydaki Bingöl, Tunceli, Erzincan ve Zaralı Mehmetçiklerin, süngü hücumunda daha çok heyecan duyarak coştukları için, ğAllah, Allah!ğ diye çağıracak yerde, ğHomay, Homayğ sadaları ile düşmanı tepelemiş oldukları, tevatürle söylenir. Kürtler, Oğuzluklarından gelen dil özelliklerine uyarak, şu sözlerin başına da ğKH/G/Hğ sesi ekleyerek söylerler : Türkçe gur (urı/oğul), govant (uvant/düzgün), kharkh (arık/ark), hogeç (ögeç), huda/hude (oda), hedik (edik/çizme), Farsçağdan hewrişim (ipek anlamına ğibrişimğ), hesp (esb/at), hindik (endez/az), hasand (kolay anlamına ğasanğ); Arapçağdan Kheli (erkek adı Ali), Kheziz (erkek adı Aziz), hağıkh (akik taşı), hücret (ücret). Kuzey Iraktaki ğErbilğ şehri adı da, Türkmenlerdeki gibi ğBğ sesi ğWğye çevrilerek ve ilk hecedeki ğRğ de ikinciye aktarılarak ğHewrilğ biçiminde söylenir.
4- 900 yıl önce Kaşgarlı, Oğuzlar ile onlarla kardeş sayılan Kıpçak Türkleriğnin, K sesini KHğya çevirerek, Kalaç uruğuna Khalaç, kız yerine ğkhızğ ne ğnerdeğ anlamındaki ğkhandağ dediklerini, örnek olarak anlatır.Biz, Oğuz ağzının özelliğinden gelen bu gibi söyleyişin bol örneklerini, Azerbaycan ile Türkiye köylülerinde olduğu gibi, Kürtlerde de çok görmekteyiz. Kürtler de, Kalaçlar anlamına ğKhacalanğ, tüylü-köpek anlamındaki barakğa ğberekhğ, bukağığya ğbukhaviğ, kalınğa ğkhalınğ, yaylak yerine ğyeylakhğ derler. Bu özellik yüzünden Arapça vaktğa ğvakhitğ, aklğa ğakhılğ, erzakğa ğerzakhğ ve Farsça çartakğa ğçerdakhğ diyerek, ğKğları ğKHğ sesine çevirmede, Oğuzluktan gelme özelliklerini belirtirler.
5- Yine Kaşgarlı diyor ki, Türkçeğde Arapçağda olduğu gibi, şedde yani bir sesi ikiz olarak söyleme yoktur. Bu yüzdendir ki, halkımız, sevgili İslam Peygamberiğnin adını taşıyan erkek çocuğa, Muhammet yerine Mehmet, hatta eski Türkçeğde H bulunmaması yüzünden, bunu orta ve son hecelerde söylemenin Türk ağzınca güçlüğünden, Memet demektedir.Bunun gibi, Arapçağdan dilimize giren şeddeli sözler de, bir sesli olarak söylenir görmekteyiz: hamal (hammal), kuvat (kuvvet), hümbet (mimmet) gibi. Kürtler de, Oğuzluklarından gelen Türkçeğnin bu özelliklerine uyarak, kullandıkları Arapçağdan gelme sözleri, adeta tanınmaz hale sokarlar : Ala (Allah, Awdıla,Abdullah),bakal (bakkaal), Cenet (Cennet), Cenem (Cehennem), celat (cellad), Meke (Mekke), mudet (müddet), sınet (sünnet).... gibi
Doğu Türkistanğın Kaşgar şehrinde doğup büyüyen Mahmud gibi ilk büyük Türk Dil Bilgininin 900 yıl önce işaret edip, örnekler verdiği Oğuz ağzı Türkçeğsinin beş özelliğinin, öteden beri Dicle Kürtleri arasında da yaşadığını gösteren misallerimizi çoğaltmak mümkündür. Halbuki, ğKürtleri Aryanilerden ve İranlı soyundanğ gösteren yabancılar ile bunlara uyan anadili Kürtçe olan aydın geçinenler, bizim Kaşgarlığdan alarak örneklerini sunduğumuz Oğuz ağzının su beş özelliğinin, Kürtlerde /Kürmançlarğda olduğu gibi, Aryani ve İran/Fars dillerinde de bulunduğunu, misallerle gösteremezler.
C)Yenisey ile Göktürk Yazıtlarındaki ND/NT ve Nü sesleri, Kürtlerde de kullanılıyor :
İslamlıktan önceleri Yenisey Irmağı başlarında yaşayan Altı Oğuz, Kürt ve daha başka adlarla anılan Türk uruklarının kullandığı ğYenisey Yazısığ ile, bunun daha sonraki biçimleriyle yazılı 734 yılından kalma ğOrkun/ Göktürk Yazısınğnda, Türk diline mahsus değişik ikiz sesi gösteren ve orta ile son hecelerde kullanılan iki harfin değerini, Oğuz ağızlarındaki gibi Kürtlerde de görmekteyiz. Yenisey ile Orkun alfabelerindeki ............... harfi ND/NT ve ........... veya............ harfi de Nü sesini gösterir. Bu çifte sesleri söylemeye alışık olan Türk halkı, 900 yıl önce Kaşgarlığnın, aslında tek sesli olduğunu belirttiği şu Türkçe sözleri bile, bunlara uydurup söylemektedir : kılınç (kılıç), künç (küç , Diyarbakır ile çevresinde ğküncüğ, Erzurum-Kars ile Genceğde ğküncütğ denilen susam), İstanbul ağzına bile yerleşmiş olan tunç (tuç).
ğütü-kenğ (Göktürklerin başkenti), ğTer-kenğ (şaş da denilen şehir) gibi Orta Asya doğusundaki Türk şehir adları sonunda bulunup, ğşehir,kasabağ anlamına gelen ğKenğ deyimini, Orta Asya batısında ve Oğuzlar bölgesinde ğKent/Kendğ (veya ğSemer-kandğ adındaki gibi ğKandğ) biçiminde ğNğ sesi, ğND/NTğye çevrilmiş olarak görmekteyiz. Bunun gibi, tarihte ğAtalyağ olarak geçen Akdeniz şehrimize, çevresindeki Teke Türkmenlerinin ağzı ile, öteden beri yazıda da ğAntalyağ demekteyiz.
Aslında tek olan ğTğ veya ğNğ seslerini ğND/NTğ ye ve ğC/üğ sesini de NC/Nüğ sesine çevirmeyi, Oğuzlardan olan Kürtlerde de görmekteyiz. Tarihlerde ğAtak/Hatak/Hatakhğ diye anılan ve Diyarbakır yakınında (bugün Liceğde bir köyde) bulunan kaleye, çevresindeki Kürtler, ğAntak/Antakhğ demektedirler. Bu yüzden Lice Merkez bucağına bağlı bulunan bu köye, harita ve yazılarımızda resmen de ğAntakğ denilmiştir. Dicle Kürtlerinin kendi dillerindeki Türkçe öz adları, ğKür-maçğ (çok yiğit, pehlivan, küreş/güreşçi anlamına) olarak 1597ğde biten ğşeref nameğnin, müellif yazmasında anıldığı halde, öteden beri bu da ğNüğyi söyleme geleneğine uyularak, ğKür-mançğ (Kırmanç/Gırmanc) biçiminde söylenmektedir. Roma ve Bizans kaynaklarında, ğPinikğ ve İbnülesir ile ğşeref nameğde ğFinikğ diye anılan Siirdğin Eruh bucağındaki kaleye, çevresindeki Kürtler, Findik/Fındıklı dediklerinden, resmi yazı ve haritalarımızda da ğFındıkğ diye yazılmıştır.
NC/Nü ve ND/NT seslerinin Kürtlerce, eski Oğuz dilinden gelme özelliğine uyularak nasıl türetildiğini, şu örneklerde de görmekteyiz:
Türkçe : amaç (amanç), ermeç (ufuk,gaye), ermenç/ermanç, dilmaç/dilmanç, tıkaç,tekhanç,giriş girinç/girinş, kaz / kanz ; Arapçağdan geçme sözlerden derence/tirince (derece), falinç (falic), fend (fen), fırsant (fursat) ; Türkçe sözlerden khalın/khalınd (kız başlığı ğkalınğ), kantır (katır); Farsçağdan hasand/hasant (asan).