Maturidi'ye Göre Hidayete
Cumhuriyet üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Dergisi Cilt: VIII / 1, s. 41-59
HAZIRAN-2004, SIVAS
MATüRIDIğYE GüRE HIDAYETE ENGEL OLAN BESERü ZAAFLAR VE
TEZAHüRLERI
Ramazan BIüER*
Anahtar kelimeler: Kurğan, Matüridi, hidayet, insani zaaflar, akil-kalp iliskisi.
üzet
Kelam ilminin ana konularindan olan hidayet, Allah ve kulun iradesi sonucu olusmaktadir. Hidayetin gerçeklesmesi, kelam ekolleri arasinda tartisma konusu olmakla birlikte, bu olusumda bazi psikolojik faktörlerin etkisi genel bir kabuldür. Kur'anğda bu etkenler belirtilirken, hidayete engel olan sapmalar da, önemle vurgulanmistir. Ehl-i Sünnet imamlarindan Matüridi, bu manileri kelam verileri çerçevesinde özenle yorumlamistir. Daha çok beseri baglamda degerlendirilen hidayet engelleri, imanin mahalli olan kalbin fonksiyonlarina müdahale etmektedir. Kur'an ifadeleri ve Matüridiğnin yorumlari çerçevesinde ele alinan, hidayete mani olan beseri-akli sapmalarin direkt kalbe yansimasi, bir anlamda inanç konularindaki akilkalp iliskisine göndermede bulunmaktadir.
Key words: Qurğan, Maturidi, guidance, reason, heart, relationship between the reason and heart.
Human Weaknesses and Their Appearences Hindering Divine Guidance in tne Opinion of Maturidi Abstract.
Guidance, one of the major themes of Islamic Theology, is established in accordance with the result God and manğs will. Although there are disputes in the constitutions of guidance among the Schools of Islamic Theology; it is generally accepted that the psychological plays important role in its constitution. Though the Qurğan states these effects, it also deals with some distractions, which prevent the people from guidance. The great scholar of Muslim Orthodoxy (ahl al-sunnah), al-Imam al-Maturidi, comments on these obstacles sensitively in the context of Islamic theology. These obstacles to guidance are dealt with in rational context, however they also interfere clearly the place of belief, qalb (heart). The obstacles to guidance
(rational obstacles which is reflected in the heart of believers) which are dealt with from the perspectives of Qurğanic statements and Maturidiğs interpretations makes clear references to the relationship between the reason and heart concerning the issues about belief.
* Yrd. Doç. Dr., SA.ü. ilahiyat Fakültesi, ügretim üyesi.
42 matüridiğye göre hidayet
GIRIS:
Hidayet olgusu, erken devirlerden baslamak üzere, kullarin fiilleri baglaminda kader problemi ekseninde kelam ilminin ilgi alanina girmistir1. Hemen hemen bütün kelam ekolleri, hidayetin Ilahi kaynakli oldugunu kabul etmekle birlikte, mahiyeti ve hidayete ulasma noktasinda kullarin rolleri konusunda farkli görüslere sahip olmuslardir2. üte yandan hidayetin olusumunda Ilahi ve beseri faktörler, kelam bilginlerini mesgul ederken, hidayete engel olan beseri zaaflar da konu baglaminda ele alinmistir3. Problem, Kur'an verileri çerçevesinde ve Matüridiğnin hidayet kavramiyla ilgili yorumlari dogrultusunda ele alinmistir. Müellif konuyu sistematik bir yapida islememistir. Ancak ğhidayet engelleriğ etrafinda olusan etkenler, eserlerde farkli platformlarda deginilmistir. Bu makalede, söz konusu mesele ile ilgili bilgilerin derlemesine gayret gösterilmistir. Bu nedenle çalismanin sistematik yapisi,
Matüridiğnin verileri dogrultusunda, makale yazari tarafindan sekillendirilmistir.
Kur'an Terminolojisinde Hidayet Kavrami:
Dogru yola gitmek ve göstermek, bir amaca ulasacak yolu belirtmek, bir gaye için kilavuzluk etmek anlamlarinda olan hidayet terimi, Kur'an-i Kerimğde çesitli isim ve fiil sigalari seklinde 300ğden fazla bulunmaktadir. üncelikle Allah kaynakli olarak kabul edilen hidayet, basta Kur'an olmak üzere kutsal kitaplar4 ve melekler gibi baska vasitalara da izafe edilmistir5. Bazi hadislerde ise Hz. Peygamber ve insanlar, hidayet aracisi olarak zikredilmistir6.
Kur'anğdaki hidayet baglantili terimlere dikkat edildiginde, bu eylemin bizzat kisinin iradesiyle gerçeklestigi görülmektedir7. Nitekim Ragib el-Isfahaniğnin hidayet terimi taniminda yer alan, ğilk bakista farkedilmeyen yollarla bütün yaratiklara ve özellikle ilahi emirlere muhatap olan insana yol göstermeğ tarzindaki ifadeler, hidayette bireysel irade ve gayretin önemini vurgulamaktadir8.
Hidayetin Allahğin yaratmasi sonucu oldugunu kabul eden Matüridiğye göre kul, iradesi dogrultusunda ona ulasir veya vazgeçer. Buna göre küfrü tercih eden kimseyi Allah hidayete ulastirmaz. Böyle bir kisinin hidayete erismesinde peygamberin de bir fonksiyonu olamaz9. Matüridi bu görüsüyle, cebir anlayisi karsiti bir vurguda bulunmaktadir. Zira o ğhür iradeğ prensibine büyük önem vermektedir. Buna göre Allahğin müdahale etmemesi, bireysel özgürlügün bir sonucudur. Nitekim müellifin inanç konularina yaklasimi, vahiy, akil olgu bütünlügü içerisinde oldugundan, konuyla
1 Bk. Mehmet Bulut, Hidayet-Dalalet ve Insanin Sorumluluguğ, DEüIFD, Izmir 1995, s. 251-253.
2 Yusuf Sevki Yavuz, ğHidayetğ, DIA, XVII, 474-475.
3 Bk. Emrullah Yüksel, ğKur'an-iKerimğde Hidayet ve Dalalet Anlayisiğ, AüIFD, Istanbul 1986, VII, 96-98.
4 Matüridiğye göre kutsal kitaplarin hidayet vasitasi olmasi, beyan ve hidayeti isteyen kimselere hüccet olmasi anlamindadir. (bk. Teğvilatüğl-Kurğan, Selim Aga Kütüphanesi, no. 40, vr. 71a).
5 Bk. M. Fuad Abdülbaki, el-Muğcem, ğhdyğ md. Ayrica bk. Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr., 538a.
6 Bk. Wensinck, el-Muğcem, ğhdyğ md.
7 Bk. Cihat Tunç, ğIslam Dinine Göre Hidayet ve Dalaletğ, EüIFD, Kayseri 1989, VI, 40.
8 Ragib el-Isfehani, el-Müfredat, ğhdyğ md; Tafsilüğn-nesğeteyn ve tahsilüğs-sağadeteyn (nsr. A. Neccar), Beyrut 1408/1988, s. 124.
9 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan Selimaga), vr. 4a, 4b, 45a, 64b, 538b.
C.ü. ilahiyat fakültesi dergisi, VIII/1, 2004 ramazan biçer 43 ilgili tespitlerinde onun kader anlayisiyla ilgili önemli alt yapisi bulunmaktadir
10. Nitekim Matüridiğnin konuyla ilgili olarak ğAllah onlarin zulüm ve küfrü ihtiyar ettiklerini ve de tövbe etmeyeceklerini bilince, onlari hidayete erdirmemistirğ seklindeki
Ifadesi
11, konumuza açiklik getirmektedir. Zira Matüridiğye göre nurun ziddi olup, ayni zamanda karanlik anlaminda olan zulüm, sirk ve küfrün bir meyvesidir
12. Kur'an verileri çerçevesinde hidayet dört ana boyutta tahakkuk ettigi anlasilmaktadir:
1-Her mükellefe lütfedilen akil ve idrak yetenekleriyle hayatini sürdürmeyi saglayan zorunlu bilgiler.
2-Vahiy ve peygamber yoluyla yapilan davet ve onlar tarafindan hakikatlerin beyani13.
3-Hidayete yönelen kimselere Allahğin lütfettigi tevfik.
4-Hidayete hak kazananlari ahirette cennetle ödüllendirme14. Bu tür siralama, birbirinin neticesi olarak kabul edilmistir. Ancak bazi durumlarda bir önceki hidayet gerçeklesmisken, bir sonraki devreye girmeyebilir. Tamamen ilahi iradeye yönelik hidayet asamalari içerisinde insanla direkt baglantili olani, ikinci merhaledeki ğçagrida bulunmak ve tanitmakğtir15.
Matüridiğye göre iman ve hidayete ulasmanin bazi öncülleri vardir. Bu öncüllerin ardindan hidayet ve iman, özgür iradesiyle istemde bulunan kisiye nail olur. Müellif bu öncüller arasinda Allahği nazar baglaminda zikretmenin önemli bir yeri oldugunu vurgular16. Zira ona göre nazar ve tefekkürü terkeden kimseler, peygamberi de yalanlayarak, hidayetten uzak kalmaktadirlar17.
I-MüTüRIDüğYE GüRE HIDüYETE ENGEL OLAN BESERü ZAAFLAR
1-Aklin Zafiyetleri.
Matüridiğye göre hakikatlerin bilinmesine ulastiran ana yollar, duyular araciligiyla olusan idrak, istidlal ve haberdir18. Aklin bir ürünü olan istidlal ve nazar, Matüridiğye göre zorunludur. Ancak seytan vesvesesiyle insani nazar eyleminden alikoymaya çalisir. Zira seytanin isi, aklin islerligine engel olmaktir. Nitekim seytan çesitli bahaneler ileri sürerek, insani aklini kullanmaktan alikoymaya çalisir. Zira akil, varliklar üzerinde düsünerek, onun bir yaraticisi oldugunu anlar, ardindan da ona itaati tesvik ederek, bireyi nefsani ve sehevani arzularindan uzak tutmaya çalisir19.
10 Bk. Talip üzdes, ğMatüridiğnin Teğvil Anlayisinda Aklin Yeriğ, Imam Matüridi ve Matüridilik (haz. Sönmez Kutlu), Ankara 2003, s. 253-254.
11 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 781a.
12 Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 213a.
13 Daha çok Muğtezile bilginlerinin kabul ettigi bu anlayisin elestirisi için bk. Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 538b; Krs. vr. 126a.
Ragib el-Isfehani, el-Müfredat, ğhdyğ md; Tafsilüğn-nesğeteyn, s. 124; Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 126a, 393b, 781a
15 Yusuf Sevki Yavuz, ğHidayetğ, DIA, XVII, 474.
16 Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 758b.873a.
17 Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 261a.
18 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid (nsr. F. Huleyf), Istanbul 1970, s. 7; Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr., 170b, 843b.
19 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 136.
44 matüridiğye göre hidayet
Aklin ana karakterinin, kendisinin kullanilmasinin ihmal edilmesine karsi bir direnise geçmek oldugunu söyleyen Matüridi, Ilahi sahaya ait hususlari da sorgulama temayülünün, onun tabiati geregi oldugunu kabul etmistir20. Bu nedenle teklifin akil baglaminda degerlendirilmesi gerektigini belirtirken Allahğin, insan aklinin kabul edemeyecegi hiçbir emri vermedigini kaydetmeyi de ihmal etmez21. Nitekim müellife göre akliyyat, arastirma ve inceleme sonucu ulasilan tevhid, peygamberlik ve diger bilgileri içermektedir22.
Hakikatin anlasilmasinda basvurulan yegane ölçünün akil oldugunu düsünen Matüridi, her halükarda aklin, sinirsiz bir nitelige sahip olmadigini da kabul etmistir23. Ona göre aklin kendisine özgü bazi zayifliklari ve afetleri vardir. Nitekim akli delillerin çoklugu, vesvese ve tereddüdün gölgeleyemeyecegi gerçek bilgiyi saglamaz. Zira makul alemin çok karmasik olmasi, ince ve dakik boyutlari bulunmasi, göz ardi edilemez realitelerdendir24.
Hakikatlere ulasmanin da insan zihninde olusan bir idrak sonucu oldugunu benimseyen Matüridi, idrakin de sinirli ve hacimli bir seyi kapsayip ihata ettigini savunur. Oysa ki Allah sinir ve hacimle nitelendirilmekten münezzehtir. Zira sinirli olus, bir sona eristir ve daha üstün olmaktan aciz kalistir. Sinirlilik, eninde sonunda nihayete eren bitisik cüzler statüsünden ibaret iken, Allah bölünmez bir zati birlige sahiptir25. Buna göre sinirli bir varlik olan aklin, sinirsiz statüdeki tanriyi algilamasi mümkün degildir.
Aklin yeteneklerinin belirli olmasi nedeniyle, kendisine çizilen alani asamayacagini düsünen Matüridi, bu baglamda insana yönelik olmasi itibariyla güzel görünen bir çok durumun, asil olarak çirkin olabildigi, düzenli görünenlerin de zatinda bozuk oldugunu sezme yeteneginin akilda bulundugunu söyler. Ancak bunun her zaman geçerli olamayacagini öne süren müellif, bazen kendi alanina giren hikmet ve sefehin mahiyetini anlamaktan alikoyan engellerin, aklin gerçegi anlamasinda sasirtici bir fonksiyonlarda bulunacagini kabul eder. Buna ragmen, salim bir akil ve saglikli bir duyguya sahip bir kimsenin, fikri problemleri rahatlikla alledebilecegini
savunur26.
Matüridi, hidayete ermeye engel olan güçlü manileri su sekilde siralar:
a-Insanin ülfet edip sempati duydugu kisilere özenmesi.
b-Hakikate ulastiracak delilleri incelemekten ve akil yürütmekten yüz çevirip, fitratinin zevk alacak seylere düskün olmasi sonucu, nefsinin arzularina yönelmesi. O bunu yaparken, taklit ettigi kimselere güvenir, onlarin arkadasligina ve kendileri araciligiyla ulasacagi nefsani arzulara heves eder. Ardindan görüslerinin isabetliligine
20 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 101.
21 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 137.
22 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 75a.
23 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 74a, 126b, 538a, 538b.
24 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 80, 182.
25 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 81; Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan, vr. 73a-73b, 83b, 111b, 140b, 218a, 266a, 268b, 393b, 394b.
26 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 116.
C.ü. ilahiyat fakültesi dergisi, VIII/1, 2004 ramazan biçer 45
ve kendilerini gerçege ulastiracagina ümit baglar veya özendigi kisilerin lütufkarligini hesaba katar.
d-Bireysel ve toplumsal mutluluk faktörler.
e-Aliskanliklarindan ayrilamamasi.
f-Günlük yasantidaki stresler, mesguliyetler, çesitli hastalik ve sikintilar.
g-Nefsani arzularin insan üzerindeki egemenligi, dünyevi arzu ve lezzetlerin çoklugu27.
Bütün bunlarin sonucunda olusan özenti, öylelerini nefsin doyumsuzluguna ve kötü aliskanliklarini normal telakki etmeye dogru sürükler28. Bu da akli eylemlerin yerine getirilmesini önemli oranda engellemektedir.
Yine müellif akli hakikati idrakten alikoyan engelleri sayarken, bunlardan dünyevi ugrasilarin onu mesgul ettigini, saglikli bir sekilde çalismasina engel oldugunu kabul eder. Olayi daha psikolojik boyutta ele alan Matüridi, insanlarin dogasinda bulunan sikintilar yaninda, hayatinin farkli boyutlarinda karsilastigi aci ve kederlerin de akil üzerindeki etkisine dikkatleri çeker. Dolayisiyla bu tür etkenler insan aklini mesgul etmekte, onun küçük büyük, gizli açik her alandaki gerçegi kavramaktan alikoymaktadir29.
Nitekim muhtaç ve fakir bir kimsenin, gelenek ve aliskanliklarin etkisiyle, hikmetin sakli bulundugu noktayi nasil tespit edecegi sorusu müellifin cevap aradigi bir problem olarak karsimiza çikmaktadir. Dolayisiyla rububiyete ait hikmeti kavramada konumu bu olan ve söz konusu afetlere maruz kalan akil, kendi sinirlarini asamaz30. Asamadigi gibi, görevini dogrudan yerine getirmesine de mani olur.
Aklin saglikli bir sekilde islemesine engel olan öncü faktörlerden kabul edilen nefsani arzularin, aklin rakibi oldugunu kabul eden Matüridi, bu duygunun insana özgü arzu ve sehvetlerle, bunlari cazip gösteren seytanlardan olusan yardimcilarla desteklendigini söyler. Bu tür seytani destekli bir duygunun, psikolojik fonksiyonunun etkisine vurguda bulunan müellife göre, nefsani duygunun bütün güdüleri, duyu alemi çerçevesinde ve yani basimizda iken, hak yolda ilerlemenin bütün faktörlerinin duyular ötesindedir31.
Bu yorumlari dogrultusunda müellif, hidayetten uzak kalmanin temel etkenleri arasinda, insan tabiatinin (fitrat) nesne ve olaylari güzel ve çirkin göstermede, akla muhalif düstükleri zamanda, bir çok kimse için akil ile insan fitratinin gösterdigi neticeleri birbirinden ayirmak çok zor oldugunu kabul eder. Böyle bir degerlendirmenin nedeni ise, her seyin ğreel idrakiğ sorunudur. Yani kendine özgü verilerin disinda, farkli bir analiz ile çözümlenmeye çalisilmasindandir32.
üte yandan Matüridi, bu veriler dogrultusunda Allahğin fiillerini sorgulamanin bir dayanagi bulunmadigini ileri sürerken, bazi konularin haber yoluyla peygamberler araciligiyla geldigini vurgular ve bu alanda akil yürütmenin, saglikli bir tutum
27 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 183, 223-224; Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 73a.
28 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 111.
29 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 182-183, 185.
30 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 116.
31 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 185.
32 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 224.
46 matüridiğye göre hidayet olmadigini belirtir. Zira ona göre aklin sinirlari disinda olan bu tür inanç konularini sorgulamak, akil ötesi bir olgu oldugundan, dini bir zorunluluk degildir33.
2-Taassup ve Taklit.
Matüridi, hakikate ulasmaya engel olan ana faktörlerden birisini taassup olarak tanimlar. Zira ona göre pesin hüküm ve sabit fikirlilikte, birey kendi anlayisinin tam gerçegi yansittigini, baskalarinin ise bunu saglayamadigini düsünür. Yine böyle bir kimse, kendi inancini irdelemez bile. Dolayisiyla kabullerindeki yanlis ve hatalari görmez, hatta görmek de istemez. üünkü o inanç argümanlarina bilinçli bir sekilde yaklasmamistir34. Zira taassup sonucu kabul edilen fikirlerde, her hangi bir akli eylem olmadigi için, aksi istikametteki kavrayis, onun için bir sey ifade etmez. Oysaki kabuller, akli bir zorunluluk sonucu olusmalidir35.
Akli zaaflardan kabul edilen hususlardan olan taassubun farkli bir boyutu da Matüridiğye göre taklit olgusudur. Zira taklit, bu eylemi gerçeklestirme çabasindan kaçinmak amaciyla, nazar ve tefekküre dayali arastirma yoksunlugunu neticesidir36.
Bilindigi gibi Matüridi, akaid sistemini olustururken, taklitten kaçinmayi ve nazar ve istidlal sonucunda, tahkiki imana ulasmayi ana hedef olarak tayin etmis ve bunu da kelam ilminin temel prensibi olarak benimsemistir37.
Kur'an taklidin bilinçsizce yapilan bir eylem oldugunu vurgularken, sahiplerine de ğkörü körüne hareket edenlerğ seklinde bir deger biçmistir. Söz konusu kimseler, bu tutumlar nedeniyle helak edilmislerdir. Bu tür bir yargilama, ayni zamanda dünyevi ve uhrevi felaketlerin çagiricisi olmaktadir.
Kalbin hidayete engel olan eylemleri anlatilirken, genellikle bu tavrin arkasinda kibir ve ön yargi oldugu, ayetler baglaminda rahatlikla gözlemlenmektedir. Nitekim Suayb peygamberin hidayet daveti karsisinda insanlarin ğSöylediklerinin çogunu anlamiyoruzğ38 seklinde bir tepki göstermeleri, bir tür ön yargi belirtisidir. Zira söz konusu ayet ifadelerinden evrensel bazda ahlak kurallarini içeren Hz. Suaybğin, davetini anlamamalari düsünülemez. Ancak ğBiz seni içimizde zayif görüyoruz.
Kabilen olmasaydi seni mutlaka taslardik. Senin bizim yanimizda hiçbir degerin yokturğ ifadeleri, itirazlarina açiklik getirmektedir. Yine Mekkeli müsriklerin ğBiz arkadasimizi daha iyi biliriz. Eger onun dogru söyledigini bilseydik ona uyardikğ39 demeleri de, bir tür önyarginin belirtisidir. üte yandan bu sözlerin sahipleri ğBizi çagirdigin seye karsi kalplerimiz kiliflidir, kulaklarimizda agirlik, seninle aramizda perde vardir. Elinden geleni yap, biz de elimizden geleni yapiyoruzğ40 seklindeki söylemleriyle, açik bir sekilde hidayete karsi direnme gerekçelerini göstermislerdir.
Matüridiğye göre Allahğin emir ve yasaklarina karsi gelme, peygamberin sözlerini
33 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 131-134.
34 Matüridi, Teğvilatü Ehliğs-Sünne (nsr. Avazeyn), Kahire 1391/1971, I, 199.
35 Matüridi, Teğvilatü Ehliğs-Sünne, (nsr. Avazeyn), I, 199.
36 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 111.
37 Ali Abdülfettah el-Magribi, Imam Ehliğs-Sünne veğl-Cemağa, Ebu Mansûr el-Matüridi, Kahire 1985/1405, s. 79.
38 Hûd 11/84-91.
39 Bk. Ahmed b. Hanbel, IV, 335.
40 Fussilet 41/5.
C.ü. ilahiyat fakültesi dergisi, VIII/1, 2004 ramazan biçer 47
dinlememe, kibir ve inadin son noktasidir41. Zira bunlar hakikati kabule niyetli kimseler degildir. Zira, hidayete yönelmek, öncelikle, bir meyli ifade eden ğkulak vermekğ suretiyle gerçeklesir. Oysa ki hakikatten yüz çevirenler, bu tür eyleme yönelmekten uzaktirlar42. Böyle bir tutumun arkasinda, ileri boyuttaki taassup ve taklit oldugu da dikkatlerden kaçmamaktadir.
Taassubun olusturdugu psikolojik yapi, ortamlara göre olumsuz anlamda farkli degerler kazanmistir. Nitekim Islam tarihinde mezhep taassubunun ilerledigi, fikri müsamahalarin tamamen ortadan kalktigi devirlerde, küfrün tanimi da degismis, her gurup kendi inancina aykiri hareket etmeyi, küfrün bir siniri olarak algilamistir43.
3-Cahillik.
Matüridiğye göre bir anlamda basiretsizligi de içeren bu terim, hidayetin önündeki büyük engellerden biri olarak kabul edilmektedir44. Bilgi ve idrakin karsi kiyisinda olan cahillik ve basiretsizlik, daha çok ahiret bilincinin gerçeklesmemesiyle tezahür etmekte ve bu nedenle Kur'an da gerçeklerin mutlak olarak ölüm ötesinde anlasilacagini vurgulamaktadir45. Ancak dini hakikatlerin dünya hayatinda da bilinebilecegini vurgulayan Kur'an ayetleri, ğKeske bilseydinizğ temennisiyle konuyu dile getirmektedir. Elbette bu ifadelerin arkasinda, ğbilmek için çaba sarfetseydinizğ seklinde bir çagri bulunmaktadir. Bu tür bir temenni tefekkür etmedikleri ve nazar eyleminde bulunmadiklari seklinde yorumlanmistir46.
Evrendeki her seyin hikmet içerisinde bir gayeye yönelik yaratildigini ve var oldugunu belirten Matüridi, insani hidayetten alikoyan etkenler arasinda, insanin bu hikmeti algilamaktan uzak olmasi, yani cehaleti veya ihtiyaçlari oldugunu kaydeder.
Oysaki bir insan belli alanlarda bilgili olsa bile, yaratmaya müteallik bazi hususlara akli yetisemeyebilir, yani onun idrak gücünü asabilir. Bu nedenle ğadaletğ, ğzülümğ; ğhikmetğ ve ğsefehğ kavramlari bazen benzerlik gösterse de, bunu ayiramamanin ana mazereti, bilgisizliktir47. Zira Matüridiğye göre dine baglanmanin ve Ilahi bilgiye ulasmak, akli kullanmakla gerçeklesir. Kendilerine akil verilmis olmasi itibariyla insanlarin inanç konularinda Allahğa karsi cehalet türü bir itiraza haklari yoktur48. Zira aklin varligi bu tür itirazlara kapi kapar mahiyettedir.
Cehaletin Kur'an ve sünnete aykiri anlayis ve hayat biçimi oldugu da düsünüldügünde49, Ilahi buyruklarin kabulünün belirtisi olan hidayete karsi umursamaz olmak seklinde bir anlam ortaya çikmaktadir. Kur'an cehaletin belirtileri olarak, isyan vasitasi50, hidayet mukabilinde dalalete talip olmak51, asiri cinsel arzulara düskünlük52, dini konulari bilgisizce tartismak53,
41 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 8.
42 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s.8; Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 538a, 538b.
43 Saim Kilavuz, Iman Küfür Siniri, Istanbul 1984, s. 90.
44 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 225b.
45 et-Tekasür 102/3-7.
46 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 538b.
47 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 218.
48 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Topkapi, no. 180), vr. 134b.
49 Ibn Manzûr, Lisanüğl-Arab, ğchlğ md.
50 el-Bakara 2/274.
48 matüridiğye göre hidayet
dindarlara karsi tavir takinmak54, hevaya tabi olmak55 olarak belirtmistir. Bu tür anlayis ve tutumlara sahip olan kimseler, cehalet içerisinde degerlendirilmekte ve hidayet olgusundan da uzak kalmaktadirlar56. Reel baglamda bir sifat olarak cehaleti üstlenen bireyin, bu tavrina neden olan etkenler arasinda, duyu ve duygu zayifliginin önemli bir yeri oldugu anlasilmaktadir.
4-Duyu ve Duygu Zayifligi.
Kur'an ayetleri baglaminda insanin yapisal olarak bazi kötü tutum ve davranislari oldugu kabul edilmektedir57. Bu tür tavirlarin daha çok insanin duyu eksikligi veya duygu zayifligindan kaynaklandigi anlasilmaktadir. Matüridi, duyu ve duygulari, ğhavassi selimeğ ve ğiyanğ terimi içinde degerlendirmistir. Ona göre objelerin anlasilmasindaki incelik ve erinlik, ya da fazla uzaklik gibi etkenler, hastalik ve rahatsizlik gibi aksakliklar, duyularin gerçek anlamda islerligini engelleyen etkenlerdir. Dolayisiyla duyu ve duygularla elde edilebilen
hakikatlerde, hata ve yanlisliklar ortaya çikabilir58.
Duyularla hakikatin algilanmasinda yanlisligi sürükleyen temel unsurun, duyular çerçevesine giren varlik aleminin göz önünde bulundurulmasi oldugunu düsünen Matüridi, duyular yoluyla elde edilen gözlemin, her zaman gerçege ulastiramayacagini ileri sürer. Zira sadece duyular alemiyle hareket eden kimseler, duyular ötesini algilayamaz. üünkü bu öteki alemle ilgili olgulari hiç görmemisler ve algilamamislardir. Onlara göre duyular alemi, duyular ötesinin yegane ölçütüdür59. Oysa ki, inanç konulari daha çok duyular ötesi bir olgudur. Buna göre metafizik alemi, duyularla algilamak, gözle sesleri anlamak, renkleri de kulak ile idrak etmek istemek gibidir60.
Müellif, duyularimizin her birisinin kendi alanindaki hususlari anlamak için yaratildigini kabul ederken, bu tür bir duyunun bazen kendi alanini kavramada da yetersiz kalabilecegini ileri sürer. Böyle bir durumda bir diger duyunun devreye girecegini belirten Matüridi, inanç konusunun ancak böylece anlasilabilecegini kabul eder61.
üte yandan müellife göre, bireyin kisisel mizaci, mevcut lezzetlere davet eden arzu ve istekleri, göz önünde canlanan çekici sehevi unsurlar, ihtiyaç ve zaruretleri, aliskanlik ve adetleri, duyu ve duygulari yaniltarak, sahibine gerçek olmayan bir seyi, dogru imis gibi gösterebilir62.
51 el-Bakara 2/16.
52 en-Neml 27/54-55.
53 Lukman 31/20; el-Hac 22/8.
54 el-Furkan 25/63.
55 Yûsuf 12/33.
56 Ramazan Altintas, Kur'anğda Hidayet ve Dalalet, Konya 1997, s. 178.
57 ül-i Imran 3/14.
58 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 12, 18-19; Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 104b, 204b, 234b, 404a.
59 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 111.
60 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 32; Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 104b, 215a, 225a, 225b, 439b, 563b, 565a.
61 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 116.
62 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 116, 223.
C.ü. ilahiyat fakültesi dergisi, VIII/1, 2004 ramazan biçer 49
Duyularin her hakikati kavrayamamasinin harici nedenleri de oldugunu belirten Matüridi, mesela uzakligin yaninda, bakilan nesnenin saydam veya küçük olmasi, saglam bir yapiya sahip olmasina ragmen, duyunun görevini yapmasina engel oldugunu söyler63. Müellife göre, duyunun konusu olan varliklarin idrak edilisinin iki alternatifi vardir. Bunlarin ilki, kisinin duyu yoluyla algiladigi seyle istidlalde bulunmasidir. Bunun da duyuyu asan seyin, duyumla iliskili oldugu zamanda gerçeklesecegini ileri süren yazar, buna örnek olarak, dumanin atese, aydinligin günese delalet etmesini verir.
Ikinci olarak duyu ile algilanani aktaran haberdir. Nitekim uzak ülkeler, yeni meydana gelen olaylar bu konumdadir. Bu iki alternatifin saglikli bir duyu veya güvenilir kaynakla elde edilebilecegini kabul eden Matüridi, özellikle duyuyu asan ikincisinin, ancak haber verenin haberiyle anlasilabilecegini vurgular. Gaybi alemle ilgili bilgilere ise ancak peygamber haberiyle ulasilabilir.
Akil-duyu çakismasina dikkat çeken müellif, insanlarin tabiatlarinin hoslanmadigi ama aklin benimsedigi tutum ve davranislara uymakla yükümlü oldugunu vurgulamistir. Ona göre duyular, sadece ğsimdi olanğ ve ğsu andağ duyu alemine giren olguya göre sekillenebilir. Oysaki akil, hem duyular aleminde hem de duyular ötesinde bulunani algilayabilir. Bu nedenle nesnelerin güzelligi ve çirkinligi asli tabiat ve duyularla degerlendirilmeyip, akli ölçülere göre deger biçilmistir. Bu durumda akil, degisiklige ugramayan ve herhangi bir bilinmezlik sebebiyle geçersiz hale getirilemeyen duyu bilgisi gibidir. Bu tür bir duyu bilgisi, bütün gizli ve kapali hususlarin mercii konumundadir. Yine akil, her tabii-duyusal bilginin temelini ve kriterini olusturur64.
Nitekim Kur'an ğdünyada kör olan kimsenin, ahirette de kör olacaginiğ65 belirtirken, nazar ve istidlalden uzak duygu yoksunlugunun, ğahirette kurtulusa ermekğ anlamindaki hidayete engel olmadaki faktörünü anlatmis olmaktadir. Duyu ve duygunun hidayete engel olma formuna girmesinde en önemli amilin, her ikisinin de hevanin güdümünde kullanilmasindan kaynaklandigi anlasilmaktadir.
5-Hevaya Tabi Olmak.
Hidayete ulasmada engel olan önemli bir amil hevaya uymaktir. Insanin gelisigüzel davranmasini salik veren heva, kötülüge prim veren bu konumuyla bir çok Ilahi buyrukla çelismektedir. Genel anlamda nefsin bedensel arzularinin asiri temsilcisi olan heva66, sürekli olarak kötülük ve günahlara insani temayül ettirmektedir67. Bu konumu nedeniyle insan hevasinin bireyler bazda farklilik arzetmesi de, hevanin tanim ve eylem sinirini tespit etmeyi zorlastirmaktadir68.
63 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 229.
64 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 32, 229; Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 74a, 126b, 218a, 368b, 538a.
65 el-Isra 17/72.
66 Ragib el-Isfehani, el-Müfredat, ğhevağ md.; Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 126b.
67 Sağd 38/26; en-Necm 53/3; el-Casiye 45/23.
68 Ragib el-Isfehani, el-Müfredat, ğHevağ md.
50 matüridiğye göre hidayet
Nitekim peygamberler de, kendileri ve insanlarin hevalarina uymamalari konusunda uyarilmistir69. Matüridiğye göre ülahi vağd ve vağid hikmet açisindan gerekli olmustur. Zira nefis ve hevayi itaate zorlama, insan tabiatinin hoslanmadigi erdemlere sevketme, ancak Ilahi buyruklari ihtiva eden teklif sonucunda olur. Insan tabiatinin, yapilan islerin sonucunu göz önünde bulundurmak hissiyle sekillendigini düsünen müellife göre, yöneldigi olgunun sonucunda yarar ve zarari acele görmek isteyen nefis ve heva, elbette hidayetin sonucunu uzak görmekte ve mümkün oldugu kadar, o tarafa yönelmekten insani alikoymaya çalismaktadir70.
Heva ve nefsin istekleri yaninda onlar için bahaneler olusturan hayatin zorluklarina karsi, tefekkür ve istidlal ile gögüs germek gerektigini düsünen Matüridi bunun, pesin bir menfaati bulunmadigi, kisiyi zevk ve arzularindan alikoydugu için, hevanin direnç gösterecegini belirtir. Ona göre bu güç durum, nefsin terbiyesiyle ve olumlu yönde aliskanliklar kazandirilmasiyla asilabilir. Nitekim mükellef olmadiklari halde çocuklarin ibadete yönelik bazi sözlü yaptirimlarda bulunulmasinda da ayni gaye gözetilmektedir. Bu nedenle tefekkür ve istidlal, hevanin karsisinda önemli bir güç olustururken, bunun zararli ve yararli nesneler hakkinda ögüt ve ibrete vesile olusu da gözden uzak tutulmamalidir71.
Matüridi söz konusu problemi incelerken, degerlendirme baglaminda farkli bir tahlile girer. Söyle ki, ona göre Allah, insanlari iyiyi kötüden ayirmasini bilecek bir sekilde yaratmis, onlarin akli idraklerine kötü davranisi çirkin, iyi tutumlari da güzel göstermistir. Bu sebeple o, insanin yapisal özelligine paralel olarak, olumlu davranislara onlari davet etmistir. üte yandan insanin bazi davranislardan nefret etmesi, bazi tutumlari da benimsemesi, yaraticinin insana sundugu özelliklerdendir.
Beserin dünya lezzetlerine meyledici bir karakterde yaratilmasi sonucu, bu lezzetler ona çekici görünmektedir. Yine aci ve mesakkat yükleyici durumlardan kaçan insan psikolojisi, onun akli ile tabiati arasinda bir çatismayi dogurmasina yol açar. Zor gelen seye, zevk verici sonucu ugruna tahammül gösteren bireyin, ayni amaçla mesakkatin külfetlerine katlanir bir halde olmasi, hidayet amillerinden birisi olmustur. Insan aklinin zorluklara gögüs germeye karsi direnecegi gerçegine binaen, kötülüklerden yasaklanmis ve iyiliklere davet edilmistir. Hidayet ve dalalete ulastirici sebepler yaratan Allah, akillarini kullanan kullarin, harcayacaklari çaba ve insan tabiatinin hoslanmadigi, nefsin nefret ettigi hususlara gösterecekleri tahammül derecesine bagli olarak, nail olacaklari üstün mertebeler hedeflemistir. Bunun için de hidayete ulasacak iki yol belirleyen yaratici, birincisini ve en üstününü duyular araciligiyla olusan müsahede, ikincisi ise duyulari asan nakil olarak tespit etmistir. Bu veriler çerçevesinde hidayete ulasmak amaciyla nefis ve hevanin etkisinden kurtulmak, egitim, nefsi alisageldigi seyden alikoymaya özen gösterme ve yapmak istemedigi
69 es-Sûra 42/15; Sad 38/26.
70 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 100; Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 126b.
71 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 110, Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr., 393b.
C.ü. ilahiyat fakültesi dergisi, VIII/1, 2004 ramazan biçer 51
seye fitratin da benimseyebilecegi güzel bir yöntemle sürekli olarak yönlendirmek suretiyle gerçeklesebilir72.
Bireysel anlamda tanri edinilmesinden dolayi kalbin mühürlenme nedeni olan heva73, ayni zamanda toplumsal bazda ortak özelliklere sahip olup sosyal bir nitelik kazandigi da görülmektedir74. Buna göre Allahği hatirlamaktan uzak tutum ve davranislarda yüce yaraticiyi dikkate almayan fertlerin olusturdugu toplum, hevaya tabi olmus ve hidayetten uzak bir tutum içindedir75. Hevanin seytani oldugu düsünüldügünde, zülüm ve sehvet ile kisinin kendisine yaptigi asirilik, heva ile yaraticisina karsi yönelmistir76. Yine heva, fert ve toplumlarin önüne, toplumsal bir baski unsuru ve dolayisiyla yasam tarzi olarak da sunulmaktadir77. Nitekim hevaya tabi olmanin, affi mümkün olmayan sirk78 veya bir zülüm olarak79 nitelendirilmesi de bu anlayis pekistirmektedir.
Insan yapisinda yaratilistan var olan heva olgusunun, yan faktörlerle birlikte, insanin hidayetten yüz çevirmesine neden olacak bir nitelige sahip oldugu bilinmektedir. Bu baglamda hevayi olumsuz kanallara sevkeden insanin, en önemli eksikliginin, bilgisizlik oldugu da bilinmektedir80. Bu özelliklere sahip olan bir kimse, hevasina tabi olarak, nefis ve seytanin emirleri dogrultusunda hareket etmesi, bunun dogal bir sonucudur. Yeterli bilgi donanimina sahip olmayan insanin, hidayetten uzaklasma konusunda zannina uymasi da kaçinilmazdir81.
Heva bir anlamda yerilen nefsin güdümünde olan ve birlikte kisiyi hidayetten alikoyma yolunda güç birligi etmis iki dahili engeldir. Nitekim nefis insan aklinin boyundurugu altina girmekte gerçekten önemli dirence sahiptir. üte yandan nefis ne kadar olgunlasirsa olgunlassin, yine de insani kötülüge itmekte ve yasam boyu kisinin alt etmekte emin olamayacagi yegane varlik olarak görülmektedir82. Nitekim konu baglaminda degerlendirilebilecegimiz ül-i Imran suresinin on dördüncü ayeti, hevanin motivasyonlarini, cinsel arzular, dünya tamahini olusturan mal, mülk, para ve makam gibi hususlar oldugunu göstermektedir. Bu olgular ayni zamanda kisinin Allahğa karsi istigna göstermesine yol açan etkenlerdir83.
Kibir, gurur ve istignanin ifadesi ve hevanin insani yansimasi olan büyüklenme, Kur'an ayetleri baglaminda, inkarcini ana vasfi olarak görülmektedir84. Nitekim cehennemde azap çeken insanlar arasinda asiri simarik olanlar ile anormal sekilde böbürlenenler oldugu anlasilmaktadir85. Kibrin arka planinda, yasamin her türlü
72 Matüridi, Kitabüğt-Tevhid, s. 221-224. ayrica bk. Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 73a.
73 Muhammed 47/16; el-Casiye 45/23.
74 el-Maide 5/77.
75 el-Kehf 18/18.
76 Fahreddin er-Razi, Mefatihüğl-gayb, Kahire ts., I, 226.
77 Ramazan Altintas, Kur'anğda Hidayet ve Dalalet, s. 133.
78 el-Furkan 24/43.
79 Ahmed b. Hanbel, VI, 240.
80 Rûm 30/29.
81 Bk. el-Ağraf 7/71; el-Müğmin 40/35-36.
82 Resid Riza, el-Menar, Kahire ts., I, 275.
83 Izutsu, The Structure of the Ethical terms in the Kur'an, Tokyo 1959, II, 134-137, 199-200.
84 Bk. el-Ağraf 7/75-76; ez-Zümer 39/59-60.
85 el-Müğmin 40/71-75.
52 matüridiğye göre hidayet
kayittan bagimsiz olma arzusu86 ve ilmi yetkinlik düsüncesinin87 oldugu anlasilmaktadir. Kibirlenmek, haktan yüz çevirmede inat gibi bazi olumsuz nitelikleri de beraberinde tasimaktadir88.
II. HIDAYETE ENGEL OLAN BESERü ZAAFLARIN KALPTEKI TEZAHüRLERI
Kur'an-i Kerimğde hidayete engel olan beseri amiller anlatilirken, bunlarin kalbe yönelik tezahürlerine göndermelerde bulunulur. Kur'an, akli eylemlerle de baglantili olan kalbe ait bu sapmalari, bazi kavramlar altinda islemektedir. Bunlar daha çok sapma (zeyg), paslanma (reyn), hastalanma (maraz), katilik (kasvet), perdelenme (gulf), körlesme (ağma) ve mühürlenme (hatm) gibi terimlerdir.
Matüridi, hidayete engel olan akli-beseri amilleri anlatirken, bu etkenlerin kalpteki fonksiyonlarina da deginir. Konuyu sistematik bir tarzda ele almayan müellif, ilgili terimlerin geçtigi yerlerde, imanin mahalli olan kalbin hidayete yönelmesi için gerekli verileri ve hidayetten alikoyan amilleri takdim eder. Bu doneler onun ayni zamanda akil-kalp birlikteligi anlayisini da yansitmaktadir. Nitekim Matüridiğye göre Kur'anğdaki ğUlüğl-elbabğ89 tabiri, akil ve kalp sahipleri anlamindadir90. Yine o, ğAllahğin, gögsünü Islamğa açtigi kimseğ91 ayetini de, hakki, hüccet ve burhanlarla, gerçek olarak görenğ seklinde teğvil etmistir92. Müellif Hz. Ibrahimğe gösterilen yer ve göklerin melekûtunun bir anlamini da, ğvahdaniyete delalet eden marifetğ olarak yorumlamistir. Ona göre bu ğmarifetğ vasitasi da, nazar ve istidlaldir93. üte yandan Matüridi, ğDogrusu size Rabbğinizden basiretler geldi. Artik kim görürse yarari kendisine, kimde kör olursa zarari kendisinedirğ94 ayetinde yer alan ğbasiretğ terimini islerken, nazar ve tefekkür kavramlarini gündeme getirir. Basireti, hidayete ulasmak
ve hakki görmek seklinde anlayan Matüridi, bazi insanlarin inat ve büyüklenmeleri sonucu, nazar ve istidlali terk etmeleri neticesi, hidayetten uzak kaldiklarini belirtir95.
Matüridiğnin hidayete engel olan beseri zaaflar seklinde anlattigi hususlarin,
imanin mahalli olan kalpteki tezahürlerini söyle siralayabiliriz:
1-Kalbin Hidayetten Uzaklasmasi (zeyg).
Kalbin kaymasi anlaminda olan ğzeygğ, Kur'anğda hem kök hem de ifğal babinda kullanilmistir. ğBile bile haktan yüz çevirmek veya çevirttirmekğ seklinde bir manaya gelebilen zeygğde, bir tür süphe sonucu, bilerek kisinin batila meyletmesi bulunmaktadir96. Böyle bir eyleme geçen kalbin de, Allah tarafindan batila yönlendirilmesi söz konusudur. Zira sapmis olan kalp ise de, onun temayülü sonucu
86 el-Casiye 45/31; el-Ağraf 7/146; el-Alak 96-9-10.
87 el-Müğmin 40/83.
88 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 74a, 394a.
89 ez-Zümer 39/21.
90 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 641a.
91 ez-Zümer 39/22
92 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 641a.
93 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 218a.
94 el-En'am 6/104.
95 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 213, 225b.
96 Ragib el-Isfehani, el-Müfredat, ğzygğ md; Matüridi, Teğvilatüğl-Kur'an (Selimaga), vr. 71b.
C.ü. ilahiyat fakültesi dergisi, VIII/1, 2004 ramazan biçer 53
saptiran Allahğtir. Matüridiğye göre Allah dalalette olan kimselerin zulüm ve küfrü iradeleriyle ihtiyar ettiklerini ve tövbe de etmeyeceklerini bilince, onlari hidayetten alikoymus ve ğzeygğ eyleminin onlarin kalbinde yaratmistir. Müellif, konu baglaminda ğhidayetği, mükafat ve sevap verme, ğzeygği ise, cezalandirma olarak yorumlayan Mu'tezile bilginlerine karsi çikarak, yogun bir tartismaya girmistir97. Kalbin hakikat ve hayirdan batil ve serre dogru meyletmesinde, süphenin ana etken oldugunu görmekteyiz. Ancak süphe kisinin temayülüne göre sonuç verir. Bu nedenle süphe, mü'min için bilinçli imana vesile olurken98, bazi kimselerin de hakikatten uzaklasmasina araci olmaktadir99. Kur'an bu hususu ğSenden önce hiçbir resul ve nebi göndermemistik ki o, (bir sey) arzu ettigi zaman, seytan onun arzusu içerisinde mutlaka (bir düsünce) atmis olmasin. Fakat Allah, seytanin attigini siler, sonra kendi ayetlerini saglamlastirirğ100 ifadesiyle belirtmistir.
Yine Kur'an da Hz. Musağnin kavmiyle mücadelesini içeren ğEy kavmim, Allahğin size gönderdigi elçisi oldugumu bildiginiz halde, niçin beni incitiyorsunuz?ğ Onlar yoldan sapinca, Allah da kalplerini saptirmistiğ101 ayetinde de hakikate karsi bir ön yargili tutumu içeren bir tavir sergilenmistir. Bu nedenle gerçeklere ulasmak ve o yolda sebat etmek isteyenler, ğğRabbğimiz, bizi dogru yola ilettikten sonra kalplerimizi egriltme, bize katindan bir rahmet verğ102 seklinde niyazda bulunmuslardir. Bu ifadeler dogrultusunda, kalbin hidayetten uzaklasma nedeni ve hakikatten yüz çevirmesinin ifadesi olan ğzeygğ, bir tür akli eylem olan kusku ve ön yargi sonucu tezahür etmektedir. Böyle bir temayül ve eylemin sonucunda, onlarin zülüm ve küfrü seçtiklerini ve tövbe de etmeyecekleri bilen Allah, onlari hidayetten ali koymus ve kalplerinde hakikatten yüz çevirme fiilini yaratmistir103. üte yandan Matüridiğye göre hidayete engel olan bu tür etkenler, ğhüccetğ ve ğburhanğ kanallariyla asilir. Bunun sonucunda da kalp tatmin olur ve akil da, ğselimğ bir nitelik kazanir104. Hidayetin karsi yakasina bilinçli olarak meyleden bir kalbin, zamanla kirlenip paslanmasi da, bu dogal sürecin ürünüdür.
2-Kalbin Paslanmasi (reyn).
Terim olarak bir seyin paslanmasi anlamina gelen ğreynğ, ilgili duyunun islerligini kaybetmesi sonucunu dogurur. Istilahi manada ise, kalbin sikinti ve günahla dolup, hayir ve serrin ayirimi, iyi ile kötünün farkedilmesi görevini üstlenmemesi demektir105.
ğReynğ terimini, örtü ve perde olarak açiklayan Matüridi, imanin saf hayir ve nur oldugunu, küfrün de, karanliktan ibaret bulundugunu vurgular. Dolayisiyla iman, kalbi aydinlatirken, dalalet de, kalbi kirletir ve karartir. Bu nedenle küfrü gerektiren tutum ve
97 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 781a.
98 Bk. Müslim, ğImanğ, 211; Ahmed b. Hanbel, I, 34, 35.
99 Bk. Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 4b.
100 el-Hacc 22/52.
101 es-Saf 61/5.102 ül-i Imran 3/8.
103 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 781a.
104 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 641b.
105 Ragib el-Isfehani, el-Müfredat, ğrynğ md.
54 matüridiğye göre hidayet
davranislarla mesgul olmak, zamanla kalbin paslanmasina neden olur. Konu baglaminda Ebu Hüreyreğden rivayet edilen ve günahlarin kalpte siyah bir nokta gibi sekillendigini, tövbe edilmezse, bunun kalbi kaplayacagini bildiren hadisi106 isleyen Matüridi, kalbin hidayete ermesi için, imanin öncülleri olan ve insiraha yol açan ğvesilelerği, Allah o kalpte yaratir. Kulun iradesi dogrultusunda bu vesileler, kalbi tamamen arindiracak sekilde yayilir107.
Kur'an ayetleri, ğreynğ terimini, Hz. Peygambere karsi gelen kimselerin, ayetleri ğöncekilerin masallariğ olarak niteleyenler hakkinda kullanmistir. Böyle bir sava sahip olan müsrikler, ğKazanageldikleri ve kar saydiklari günahlar, onlarin kalplerini paslandirmistirğ108 ifadeleriyle tanimlanmistir. Kalbin paslanmasi, Hz. Peygamber tarafindan günahlarin kalbi karartmasi seklinde izah edilmistir109. Kalbin asli görevlerinden olan tefekkür ve teslim sonucu olusan manevi arinmadan uzak kalan kimselerin sahip oldugu bu olgu, bir anlamda aklin islevini yitirmesi sonucu ortaya çikan bir pasif eylem olarak karsimiza çikmaktadir.
3-Kalbin Hastalanmasi (maraz).
Insan yapisinin yaratilis normlari disina çikmasi anlaminda olan ğmarazğ, fiziksel ve ruhsal baglamda tezahür etmektedir. Bu nedenle insanin dünyevi ve uhrevi hayatina zarari dokunabilen korkaklik, cahillik, cimrilik ve bozgunculuk gibi nitelikler, bir tür ruhsal hastaliklardir110. Kur'an bu terimi daha çok kalbin saglikli düsünmesi ve islemesinin terkiyle, kusku dolu bir hale dönüsmesine atfetmektedir111. Yine Kur'anğdan anlasildigina göre, böyle bir kalbe seytan daha çok müdahale edebilmektedir112. Zira böyle bir kalp, kusku ve nifak kaynagi haline gelir113. Nitekim Matüridi, inkarcilarin ğAllah ve resulünün sözlerinin ancak aldatmacağ oldugunu söylemeleri, onlarin kalplerinin hasta oldugunun göstergesi oldugunu kabul etmistir114. Yine müellife göre kalpte kusku ve bozgunculugun bulunmasi, onun hasta olusunun belirtisidir115.
Kur'an, kalbin hastalanmasinin alametlerini, ğAllah ve müminleri aldatma çabasiğ116, ğdünyevi sikintisi endisesiyle hakikatten yüz çevirmeğ117, ğümitsizlikğ118, ğrahatliga düskünlükğ119, ğnefsani ve sehevani arzularğ120 olarak tanimlamistir. Kalbin hasta olmasi, onun akli islevlerini geregi gibi yerine getirmesine engel olmaktadir. Bu nedenle hidayete sevkeden amillerden olan dahili ve harici deliller,
106 Müslim, ğümanğ, 231; Tirmizi, ğTefsir 83ğ; Ibn Mace, ğZühdğ, 29.
107 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 873a.
108 el-Mutaffifin 83/14.
109 Bk. Tirmizi, ğTefsirğ, 75.
110 Ragib el-Isfehani, el-Müfredat, ğmrdğ md.
111 Bk. el-Bakara 2/10.
112 el-Hacc 22/53.
113 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 4b.
114 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 484a.
115 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 4b.
116 el-Bakara 2/10.
117 el-Maide 5/52.
118 el-Enfal 8/49.
119 Muhammed 47/20.
120 el-Ahzab 33/32, 60.
C.ü. ilahiyat fakültesi dergisi, VIII/1, 2004 ramazan biçer 55
kalbin bu olgusu sonucu, onlarin geregi gibi kullanilmasina engel olmustur. Nitekim yüreklerinde hastalik olanlarin, onlarin pisliklerine pislik katmakta ve onlarin kafir olarak hayatlarinin son bulmasina neden olmaktadir121.
Matüridiğye göre, küfür ve nifak, hasta bir kalbin ürünüdür. Böyle bir nitelige sahip bir kalp de, hak davetler karsisinda, onu muaraza ederek, gerçek olmadigini kabul eder ve küçük görücü bir tavir takinarak yalanlar. Bu da hevaya uymanin bir neticesidir. Hasta olan bir yüregin hakikatlere karsi kati bir tutum izlemesi, yine sahibindeki nifak ve küfür sifatlari sonucudur122.
4-Kalbin Katilasmasi (kasvet).
Katilasma anlamindaki ğkasvetğ, Kur'an baglaminda kalbin günah ve isyan nedeniyle Ilahi emirlere karsi duyarsiz olmasi seklinde yorumlanmistir123. Izutsu bu terimi hidayete karsi inatla direnen kalplerin tutumlarini somutlastirmak amaciyla kullanilan bir mecazi terim olarak tanimlamistir124.
Kur'an-i Kerimğde hem kalbin katilasmasi hem de Allahğin o kalbi katilastirmasi baglaminda kullanilan eylemin gerekçeleri olarak, ğAllahği anmaktan yüz çevirmekğ125, ğhakikat karsisinda uzun süre lakayt kalmakğ126, ğAllahğa yapilan sözlesmenin yerine getirilmemesiğ127 gibi etkenler ileri sürülmüstür. Matüridi söz konusu terimi açiklarken, kalbin katiliginin belirtisini, Allahğa anmaktan yüz çevirme veya kaçinma olarak betimler128.
Matüridiğye göre inatçi inkarcilarin özellikle ileri gelenleri, kalp katiligina maruz kalmis kimselerdir. Zira Ilahi buyruklar karsisinda ikbalde bulunmamak, boyun egmemek ve kabul etmemek, kalbin kati olusunun kanitlaridir129. Kalbin katilasmasi, ilahi hakikatlerin isiginin yansimamasi ve tanrisal buyruklara teveccüh edilmemesi seklinde de ortaya çikmaktadir. Nitekim Yahudi toplumu için kesilmesi emredilen sigirin üzerinde yogun tartisma yaratmalari, Allah tarafindan onlarin kalplerinin ğtastan daha kati olmasiğ tabiriyle ifade edilmistir130.
Ilahi buyruklar karsisinda kalbin herhangi bir aktif eylemde bulunmamasi, kalp katiliginin tezahürüdür. Bu tür bir olgunun arka plani olarak, akillarinda Allahğin rububiyetini yeterince idrak etmeyen ve kalplerinde de bunu tespit edemeyen kimselerin bir tavri olarak degerlendirilebilir. Matüridiğye göre inat ve kibir sonucu olusan kalpteki katilasmanin çaresi,
teemmül etmek, tefekkür ve nazar eylemine yönelmektir. Akli olan bu faaliyetler sonucu, kalp nurlanir, hayir yollarina hidayet nasip olur. Sahibinden de vesvese ve
121 Bk. et-Tevbe 9/125.
122 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 484a.
123 Ragib el-Isfehani, el-Müfredat, ğksvğ md.
124 Izutsu, The Structure of the Ethical Terms in the Kur'an, s. 122.
125 ez-Zümer 39/22.
126 el-Hadid 57/16.
127 el-Maide 5/13.
128 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 641a.
129 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 484a.
130 el-Bakara 2/74.
56 matüridiğye göre hidayet
süpheler uzaklasir131. Kati bir kalb, ayni zamanda hakikatler karsisinda perdelenmis bir konumdadir.
5-Kalbin Perdelenmesi (gulf).
Hakikatler karsisinda olan kalbin bir fonksiyonu olarak nitelendirilen terim, hidayet engellerinden birisi olarak nitelendirilmistir132. Kur'an kalbin perdelenmesini, birbirlerine yakin anlamlari içeren ğgulfğ133, ğekinneğ134, seddğ ve ğigsağ 135 terimleriyle ifade etmistir136.
Nitekim Hz. Peygamberi kabul etmek istemeyen müsriklerin, buna gerekçe olarak, ğkalplerimiz, bizi çagirdigin seye kapalidir. Kulaklarimizda bir agirlik vardir. Seninle aramizda bir perde bulunmaktadirğ137 türü gerekçeler göstermeleri, bunun bir örnegidir. Yine bir baska ayette de, Yahudilerin ğkalplerimiz kiliflidirğ 138 demeleri, onlarin zihinlerinin hidayete kapatildigini göstermektedir. Matüridi kalplerinin kilifli olmasini, onlarin Kur'anği isitmek istememeleri ve bir sekilde duymus olsalar bile bunun üzerinde düsünüp, anlamaktan yüz çevirmelerine baglamaktadir139. Müellife göre bu sekilde bir söylemde bulunan kimselere, peygamberin söyledikleri de bir yarar saglamaz. Onlar muhatap olduklari emirleri anlamiyorlar. Bunun nedeni ise tedebbür ve tefekkürü terk etmeleridir140.
Ilgili terimlerin yer aldigi, Fussilet suresinin besinci ayetinin devamindaki ğBen de sizin gibi bir insanimğ ifadesini konuyla iliskilendiren Matüridi, inkarcilarin söylemleri karsisinda Hz. Peygamberin ğOysa ki ben de bir insanim ve aklimi kullanirim. Ben anliyorum ve her hangi bir engelden sikayet etmiyorum. Siz de dalaleti terkedip anlamaya ve akletmeye çalissanizğ seklinde bir degerlendirmede bulunmustur141.
Kalbin perdelenmesini, ğbeyyineğ ve ğhüccetğlerden olusan ğbürhanğ nitelikli ayetlere karsi ilgisiz kalmak olarak degerlendiren Matüridiğye göre burada, hakikatten bir tür yüz çevirme (iğraz) vardir. Müellif ğiğrazğ terimini iki kategoride islemektedir.
Bunlar, tefekkür ve teemmülden yüz çevirme ile, tefekkür ve teemülü gerçeklestirdikten sonra bilinçli olarak ilgisiz kalmaktir. Böyle bir eylemin nedeni olarak, Ilahi gerçekleri bilmelerine ragmen, sirf inat ve makam-mevki endisesiyle kibir moduna girdiklerini ileri süren Matüridi, bu kimselerin söz konusu tavirlari karsisinda Allahğin da onlara hidayeti nasip etmedigini vurgular142.
Nitekim bu tür bir perdelenme, kisiyi hidayete kapali tutmaktadir. Bu husus su ayet tarafinda açikça belirtilmistir: ğKendisine Rabbğinin ayetleri hatirlatildigi halde onlardan yüz çeviren ve ellerinin (yapip) öne sürdügü günahlarini unutandan daha
131 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 461b, 484a, 758b.
132 Ragib el-Isfehani, el-Müfredat, ğglfğ md.
133 en-Nisa 4/155.
134 Fussilet 41/5.
135 Yasin 36/8-9.
136 Bk. Izutsu, The Structure of the Ethical Terms in the Kur'an, II, 123-124.
137 Fussilet 41/5.
138 en-Nisa 4/155.
139 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 170b.
140 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 19a.
141Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 661b.
142Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 661a.
C.ü. ilahiyat fakültesi dergisi, VIII/1, 2004 ramazan biçer 57
zalim kim olabilir? Biz onlarin kalpleri üzerine, onu anlamalarina engel olan örtüler, kulaklarinin içine de agirlik koyduk. Onlari dogru yola çagirsan da, bu halde asla dogru yola gelmezlerğ143.
Ilgili ayet ifadelerine bakildiginda, kalplerin örtülü olmasi mazeretini ileri süren kimselerin, bir tür ön yargiyla, kibir ve inatlari sonucu Ilahi buyruklara karsi çekimser kaldiklari görülmektedir144. Bu ise bir anlamda aklin islevi olan nazar ve istidlal eyleminden bilinçli bir sekilde uzak kalmalarini dogurmustur. Zira hüccet ve burhan anlaminda olan ğbeyyineğye lakayt kalan insanlar, tefekkür ve teemmüle yanasmamislardir. Dolayisiyla akildan kalbe inen marifet, hedefine ulasmakta yetersiz kalmistir. Bu ise kalbin fizik ötesi aleme ilgisizligini, yani hidayetten uzaklasmayi dogurmustur145. Artik böyle bir kalp de hakikat nurlari karsisinda körelmis bir konumdadir.
6-Kalbin Körelmesi (ağma).
Mecazi anlamda kalbin körlesmesi seklinde anlasilan terim, gönül gözü tanimina uygun olan basiretin kapanmasi manasindadir. Kur'anğdaki ğDogrusu size Rabbğinizden basiretler geldi. Artik kim görürse yarari kendisine, kimde kör olursa zarari kendisinedirğ146 ifadeleri de bu tür bir basireti açiklamaktadir.
Kur'an, bu sekilde bir körlüge maruz kalanlarin, ahirette de kör olacagini vurgularken, buna gerekçe olarak da, ğüünkü sana ayetlerimiz geldi de, sen onlari unuttun. Bugün de ayni sekilde unutuluyorsun. Dogru yoldan sapani ve Rabbğin ayetlerine inanmayanlari, iste böyle cezalandiririzğ147 seklinde bir tarifte bulunmustur.
Matüridiğye göre kalbin körlesmesi, inat ve kibir sonucu, nazari terk etmekten kaynaklanmaktadir. Kalbi körelmis bir halde dalaleti tercih eden kimseler, tefekkür ve nazar eylemini yapsalardi, hakka ulasir, hidayet onlara nasip olurdu148.
Buna göre hidayet rehberi olan Kur'anğa inanmayanlar, kendi iradeleri dogrultusunda, kulaklarindaki agirlik ifadesi olan ilgisizlikleri nedeniyle, kutsal kitabin hidayeti onlara kapanmistir149. Nitekim Matüridi kalbin körelmesini, Allahğin enfüs ve afaktaki ayetleri üzerinde tefekkür etmemenin bir sonucu olarak kabul etmis ve bu konumda olan bir kalbin, hidayet vesilelerini görmesinin mümkün olamayacagini ileri sürmüstür150.
7-Kalbin Mühürlenmesi.
Mecazi bir anlam içeren kalbin mühürlenmesini anlatan Kur'an ayetleri, ğhatmğ151 ve ğtabğğ152 terimleriyle ifade edilmistir. Bu terimlerle belirtilmek istenen,
143 el-Kehf 18/57.
144 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 170b.
145 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 11b, 661a.
146 el-Enğam 6/104. üyetin yorumu için bk. Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 538a.
147 Taha 20/123-127.
148 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 225b.
149 Bk. Fussilet 41/44.
150 Matüridi, Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 213a.
151 el-Bakara 2/6-7; el-Enğam 6/46; el-Casiye 45/23.
152 el-Ağraf 7/100; Muhammed 47/16-17.
58 matüridiğye göre hidayet
kalbin hidayete tamamen kapali olmasi, kör taassup, batili körü körüne taklit, kibir ve zorbalik sonucu insanin sagduyusu mühürlenmekte, hakki anlamasina engel olmaktadir153. Bunun sonucunda kisinin yapmakta oldugu kötü isler, çekici görünmekte, kendisine takdim edilen veya tesadüf ettigi hakikatler, bir tür önyargi sonucu, hedefini bulamamakta ve dolayisiyla hidayete ulasamamaktadir154. Kalbin mühürlenmesine neden olan ana etkenin, kisinin batil inanç ve eylemde ileri gitmesi sonucu, yaptiklarinin kendisince begeni kazanmasi ve alternatifine yönelmeyi zihninden bile geçirmemesi, bir anlamda öteki tarafa kapisini kapamasi, onun kalbinin de kilitlenmesine yol açmasi oldugu kabul edilebilir155.
Matüridiğye göre mühürlenme eylemi, bir sonuç göstergesidir. Bunun gerekçeleri ise, zulüm ve fisk gibi eylemlerdir. Bunlarin yaninda tefekkür, nazar ve teemmülü terketme de bulunmaktadir156. Müellif konu baglaminda farkli bir degerlendirmeye girer. Ona göre kafirlerin ileri gelenleri, genellikle kalpleri mühürlenmis kimselerdir.
Zira onlar ğküfre itikat etmektedirlerğ. Matüridiğye göre iman ve hidayetin bazi öncülleri vardir. Bunlardan sonra hidayet ve iman tahakkuk eder. Bu etkenler bir anlamda iman ve hidayet davetçileridir. Buna göre kafirlerin ileri gelenlerinde iman ve hidayete davet eden etkenler bulunmamaktadir. Bunun sonucunda da onlarin kalbinde küfür tohumlari yesererek, zamanla bütün kalbi kaplamistir157.
Kalbin mühürlenmesine neden olan ana etkenler arasinda, ğkalplerimiz kiliflidirğ seklindeki söylem ile, vahiy ve nübüvveti inkar etmektir. üte yandan dikkate almaya bile gerek görmeden bir ön yargiyla karsi çikip, ğsiz ancak batil seyler ortaya atiyorsunuzğ demeleri ve bilinçli olarak dünya hayatini ahirete tercih etmeleri158, peygamberin emirlerini inlemeyeceklerini daha baslangiçta açikça söylemeleri159, kitap ve peygamber hakkinda büyüklük taslayip, zor kullanmalari160, imkanlari varken, sirf nefislerine uyup, dini vecibeleri umursamaz olmalari161 gibi hususlardir.
Matüridiğye göre kalbin mühürlenmesi, katilasmasi, perdelenmesi gibi bazi eylemler ardindan olusmaktadir. Bu, dalalette seyretme sürecinin dogal sonucudur162. Bu nedenle müellif, küfür karanligi hiçbir bos yer birakmaksizin kalbi tamamen kapladigini ve böyle bir kalbin yönetiminde olan isitme ve görme eyleminin, hakikatleri idrakten uzak kaldigini vurgular163.
Kalbin bu eylemi inkara yeltenen kisilerde o kadar yer bulmus oluyor ki, bu durumda Hz. Peygamberin onlara ögüt vermesi, ahiret cezasiyla korkutmasi, onlar için bagislanma dilemesi, herhangi bir pozitif temayül olusturmamaktadir164.
153 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 641a.
154 Resid Riza, el-Menar, I, 143.
155 Ragib el-Isfehani, el-Müfredat, ğhtmğ md.
156 Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 641a.
157 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 873a.
158 en-Nisa 4/155; en-Nahl 16/108, er-Rûm 30/58-59.
159 Yunus 10/74.
160 el-Müğmin 40/35.
161 et-Tevbe 9/87, 93.
162 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 873a.
163 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 261a.
164 el-Bakara 2/6-7; Yasin 36/7-10; es-Suğara 26/136; el-Münafikûn 63/6.
C.ü. ilahiyat fakültesi dergisi, VIII/1, 2004 ramazan biçer 59
Matüridiğye göre, kalp imanin isigini barindirdigi gibi, küfrün karanligini da içerebilir. Kalp bir anlamda bütün bedenin yönlendiricisidir. Bu manadaki bir kalbin sahip oldugu inanç sekli, bütün duygularini da sekillendirir. Zira kalp kapaninca her duyu ve duygu bundan etkilenir. Bu nedenle inkar eylemine sahip olan kimseler, hakikatleri bilseler bile, inat ve kibirlerinden dolayi onu itiraf edip kabul etmemekte direnirler. Yine onlar, tefekkür ve teemmülü terk etmelerinden ötürü, gerek kendi nefsinde, gerekse dis dünyada bulunan ve imana götüren delilleri göremedigi için, tekzip ve inkarda sebati artar ve kalbi mühürlenmis olur165.
Inanmakta direnen bir kimsenin artik iman etmeyecegini bildigi bir inkar sinirina ulastiginda, onun kalbine koydugu bir isaret olarak tanimlanan mühürlenme, ancak melekler tarafindan farkedilebilir. Cüveyniğye göre mühürlenmekteki amaç, o sahsi dünyada cezalandirmaktan öte, diger insanlar için bir tür uyari niteligindedir166.
Isfehaniğye göre Kur'anğda kafir ve zalimlerden menedildigi belirtilen hidayetten maksat, tevfik-i Ilahiden ibaret olan hidayettir167. Böyle bir kimsenin de kendi iradesiyle hidayete ulasmasi mümkün görünmemektedir. Son dönem Türk müfessirlerinden Elmaliliğya göre, her insanin hayatinda hidayeti tercih etmesini mümkün kilacak bir süre vardir. Bu zaman içerisinde hidayeti tercih etmesi onun istegine baglidir. Ancak bu tercihi aksi istikamette kullanip, hidayetten yüz çevirenlerin ondan mahrum kalmasi, kaçinilmaz bir durumdur168. Bu da onun kalbinin mühürlenmesi neticesini dogurur.
SONUü.
Kur'anğda hidayete sevkedici etkenler yaninda, ondan alikoyucu amillerin de varligi söz konusudur. Bunlar arasinda sosyal faktörler oldugu gibi, psikolojik unsurlarin da bulundugu anlasilmaktadir. Hidayet, basta Ilahi irade (tevfik) olmak üzere bir çok eylemin bir araya gelmesiyle olustugu gibi, ondan mahrum kalma da, bir takim faktörlerin içtimaiyla gerçeklesmektedir. Buna göre bu nitelikler tek baslarina hidayetten uzaklastirmaz. Nitekim bir çok kötü fiil vardir ki, zatinda küfür belirtisi olmakla birlikte, sahibi küfre nispet edilemez.
Kur'anğda akletme (düsünme) ve fikhetme (anlama) fiilleri kalbe nispet edilmistir169. Matüridi de her ikisinin eylemlerinde, hidayete ulasmalari için kelami bir terim olan nazar ve
tefekkürü tavsiye etmistir.
Matüridi kalbi; duygu, irade ve bilinci içine alan tefekkür ve teemmül gibi topyekün bir fonksiyona sahip olan akil seklinde anlamamiza müsait ifadeler kullanmak suretiyle imanin, dolayisiyla dinin temeline akli yerlestirmistir170. Buna göre kelam ilminin ana ergümanlarindan olan iman ve hidayet kavramlarinin, benzer eylemlere sahip akil ve kalp endeksli olustugu görülmektedir. Dini ve imani konulari idrak etme baglamindaki bu akli-kalp birlikteligi, ayni zamanda kelam ilminin de metodu olabilecegi, bir tez olarak karsimiza çikmaktadir.
165 Matüridi, Teğvilatüğl-Kurğan (Selimaga), vr. 4b; 261a, 538a.
166 Cüveyni, el-Irsad (nsr. Esğad Temim), Beyrut 1985, s. 192.
167 Ragib el-Isfehani, el-Müfredat, ğhdyğ md.; Tafsilüğn-nesğeteyn, s. 124.
168 Hak Dini Kur'an Dili, IV, 2982-2983.
169 Bk. Süleyman Uludag, ğKalbğ, DIA, XXIV, 230.
170 Hanifi üzcan, ğMatüridiğye Göre Iman-Islam-Ihsan ve Küfür Iliskisiğ, DEüIF Dergisi, Izmir 1994, VIII, 181.