Cevap: MİT’te neler oluyor
MİT’te neler oluyor - 2
MİT ile AKP hükümetlerinin 7 yıldır süren uyumlu birlikteliğinde bir takım çatlaklar oluşmaya başladığını dün yazmıştık.
Bu “uyumun” sağlanmasında en etkin rolü de Müsteşar Emre Taner’in oynadığını özellikle belirtmiştik. Emre Taner’in hükümet nezdinde itibar kazanması, 2005 yılında hazırlanan “PKK’yı Dağdan İndirme-Eve Dönüş” planıyla oldu. Bu planın altında Taner ve ekibinin imzası vardır. Daha sonra geliştirilerek “Kürt açılımı” adını alan bu planın PR işlerini de yine Emre Taner’in yakın arkadaşlarından biri olan emekli MİT’çi Cevat üneş yürüttü. üneş tarafından dile getirilen ve hükümetin “açılım” politikasına kaynaklık eden bu görüşler aslında MİT’in resmi görüşleriydi.
“Kürt açılımı” çalışmaları, Başbakan Tayyip Erdoğan ile Emre Taner’i, (dolayısıyla da MİT’i) birbirine iyice yaklaştırdı. Başbakan Erdoğan, güneydoğulu bir aileden gelen ve “PKK’yı çok iyi tanıdığı, Kürt sorununu çok iyi bildiği” varsayılan Taner’in bilgi ve deneyimlerine ayrı bir saygı duyuyordu. Nitekim Taner’e terörist ücalan ile görüşmesi için iki kez yetki verdi. Tarihte ilk kez bir MİT Müsteşarı bir katille “Başbakan adına”, hem de onun ayağına giderek muhatap oluyordu…
şimdi bu uyumlu birliktelik sarsıntılar geçiriyor. MİT Müsteşarı’nın görevden alınacağı söylentisi, Ankara kulislerinin son günlerdeki en gözde konusu. üstelik Taner, PKK’lı teröristlerin Habur’da kahraman gibi karşılanmasıyla ortaya çıkan fiyaskodan sorumlu tutularak görevden alınacakmış!
Eğer bu kulis doğruysa, tarihte binlercesi gerçekleşmiş olan bir durumla; yani siyasetçinin kendi başarısızlığının bedelini bürokrata ödetmesi gerçeğiyle karşı karşıyayız demektir. Habur, siyasi bir fiyaskodur ve Başbakan Erdoğan’ın payına düşen bedel de muhakkak sandıkta ödenecektir; ancak sıradan bir bürokrat olmayan ve “açılımlar” konusunda öncü bir rol üstlenmiş bulunan Taner’in bir bedel ödemesi de haksızlık sayılmamalı.
Gerçi eğer bu görevden alma, Mayıs ayı itibarıyla gerçekleşecekse, Emre Taner’in yaş haddinden dolayı emekliye sevkedildiğinin arkasına sığınılacaktır. Tabii o zaman, “Görev süresini 3 kez uzatmıştınız, dördüncü kez neden uzatmayasınız?” sorusu gündeme gelecektir. şöyle veya böyle Taner gidici. Yerine gelecek isimler konusunda muhtelif tahminler var; ancak bizce en güçlü aday, yine “PKK konusunda deneyimli bir isim” olan bayan Müsteşar Yardımcısıdır “Kürt açılımının” mimarlarından birisi de bu hanımefendidir.
Gelelim hükümetin MİT üzerinde yaptığı/yapacağı diğer ince ayara…
Biliyorsunuz, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kurulmasına ilişkin kanun tasarısının görüşülmesine TBMM’de başlandı… Tasarıda, yeni Müsteşarlığın “operasyonel yetkisinin olamayacağı” belirtiliyor; yani operasyon yetkisi MİT’e bırakılıyor ama bu yeni kurul, “istihbaratın koordinasyonunu” sağlayacakmış. Bilindiği gibi bu yetki, mevcut yasaya göre MİT’e ait. Demek ki bu yetki MİT’ten alınıyor; böylece MİT Güvenlik Müsteşarlığı’nın altına düşmüş oluyor; yani o kurul tarafından verilecek görevler doğrultusunda operasyon yapabilecek. Diyelim ki Kurul MİT’e “Falanca görev senin değil Emniyet İstihbarat’ın işidir” derse, MİT’in eli kolu bağlanacak. Bu bir yetki tırpanlamasıdır.
Tasarıda, MİT’in yetkilerini ve etkinlik alanlarını fiilen ortadan kaldıracak başka düzenlemeler de var. Tabii bütün bu yaşananlar; kamuoyuna yansıyanlar ve yansımayanlar, MİT’te içten içe kaynamalara neden oluyor. MİT kırk yıl düşünse böyle bir şeyin başına geleceğini bilemezdi. Yargı ve TSK yetkilileri “üzerimizde baskı var, psikolojik harp var” diye feryat ederken, MİT’çiler böyle sorunları kendilerine çok uzak görüyordu; çünkü o “psikolojik harp” denilen şeyin bizzat tarafıydılar.
Terörle mücadele ekipleri 6 Aralık 2009 sabahı Erzincan Bölge Müdürlüğü’nün kapısına dayandığında anladılar ki ne kadar “uyumlu” olursan ol, “psikolojik savaş” bir gün kapını çalacaktır.
Adının “milli” olması yeter…
yazan : Fatma Sibel YüKSEK / KENT GAZETESİ / 2 şUBAT 2010