şu satırları lütfen dikkatle okuyun; 23 şubat 2007'de PKK-Diyarbakır Barosu, Alman istihbarat örgütünün desteklediği Heinrich Böll Stiftung Derneği'nin katkılarıyla, Diyarbakır belediyesi salonlarında, "Hakikat, Adalet ve Barış İçin Geçmişle Yüzleşme" adıyla bir konferans düzenledi. Emperyalistlerin, "Güney Afrika, şili, Filistin"deki deneyim ve "çözümleri" konuşuldu. Haziran 2008'de ABD Dışişleri Bakanlığı'nın davet edip, "Kürt sorunu için Kasım'dan sonra Kürt planı için A,B,C, D planlarımız var" dediği Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu, 23 şubat'taki toplantıda şunları söyledi:"Bu derin devlet örgütlenmesi Türkiye'de çözülecek. Türkiye gerçek anlamda bir hukuk devleti ve demokratik bir devlet olmaya çalıştığı zaman bizim bu yaptığımız çalışmanın önemi ortaya çıkacak. O zaman bu bilgi birikim, bu altyapı ortaya çıkacak. Hesabını çok daha rahat sorabileceğiz. Hesabı sormazsak dahi herkesin kendiyle yüzleşeceği bir ortama hazırlayacağız."
Diyarbakır'da başlayan bu konferans, nerede devam etti, hatırlıyor musunuz? üankaya Köşkü'nün internet sitesini hazırlayan Bilgi üniversitesi'nde!..
Demem o ki, hiçbir şey tesadüf değil. Türklüğe ve T.C'ne düşman cephe çok planlı, programlı yürüyor.
SOROS DEMOKRASİSİNE KARşI TSK GüREVE!..
Kimse hemen ellerini ovuşturmasın. "Görev"den kastım, darbe falan değil. Türk Milletine sövdüğü için Nobel'le ödüllendirilen Orhan Pamuk, geçenlerde, "Her gün, ordu bunu böyle yapmayın, bunu şöyle yapmayın diyor, ben bundan hoşlanmıyorum" diye buyurdu ya, ben de diyorum ki, "Konuş TSK!.."
Emperyalistler ve maşaları konuşacak… Bölücü terör örgütü konuşacak… Soros, AB ve yabancı istihbarat örgütünden destekli bilumum yıkım ekibi STü'ler konuşacak… Taraf Gazetesi'nde yazıp, Polis Akademisi'nde ders veren, yani "polisleri" yetiştiren ünder Aytaç, adeta Türk Polis Teşkilatının sözcüsü gibi konuşacak… 2. Cumhuriyetçiler hızını alamayıp, ulus-devleti savunanları, "zihinsel Ergenekoncu" ilan edip, "askeri liselerde, harp okullarında, harp akademilerinde müstakbel subay öğrencileri ve subaylara aşılanan ideolojinin değiştirilmesini" isteyecek… Ama TSK susacak… İpini koparan dernek kurarken, YARSAV kapatılacak!..Niye; "demokrasiye aykırı" imiş!..Türkiye'de demokrasi olduğuna inanan kaldıysa, Allah selamet versin. Beyler, adını doğru koyalım; Yaşadıklarımız tek kelimeyle, SOROS DEMOKRASİSİ'dir. Kapalı kapılar ardında değil, açık açık konuşun ki, bu millet, gözbebeği, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal ordusunun ne düşündüğünü öğrensin. Söyleyeceklerinizin "hükmü" olmayabilir, onlar bildiklerini okumaya devam edebilir. Olsun, yine de, "bilgi edinme hakkı"ndan faydalanıp, ne düşündüğünüzü öğrenmek istiyoruz. Mesela;
-PKK ile 30 yıllık mücadelenin "hebası" anlamına gelen Irak'ın kuzeyi ile bu hemhal durumuna,
-Anayasa'nın değiştirilemez maddelerine rağmen devlet eliyle Kürtçe yayına başlanması, dahası TRT'nin en yetkili ağızlarının, "resmi ideoloji ve bölücülüğe eşit mesafede duracağız. Resmi ideolojiyi dayatmayacağız" sözlerine,
-AKP yetkililerinin "Kürt kimliğini tanıyacağız" ve "Siyasi partiler Türkçe dışında dillerde de propaganda yapabilsin" açıklamalarına,
-Fethullah Gülen'in STü'sü Abant Platformu'nun, Barzani'nin sözde başkenti Erbil'de Kürt Konferansı düzenlemesine,
-Hırant Dink cinayetinde, albay Ali üz'ün yargılanmasının önü açılırken, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü, İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek hakkında lütfen "inceleme" izni verilmesine,
-İlköğretim kitaplarında, Ermeni soykırım iftirası için artık "asılsız veya sözde" yerine, "1915 olayları" denilmesi kararının alınmasına NE DİYORSUNUZ?..
ALBAYIM SENİ "KUMARDA KAYBETTİK", üZüR DİLİYORUM…
Babasının tarlasını değil, altında binlerce kefensizin yattığı Türkiye Cumhuriyeti topraklarını korumaya çalışırken, tekerlekli sandalyeye mahkum olan Albay Abdülkerim Kırca'yı saygıyla selamlıyorum, ruhu şad olsun. Kendisini "koruyamadığımız" için onurlu ruhundan ve ailesinden de, kendi payıma hasseten "özür diliyorum".
Ve gözlerim yaşlı, Falih Rıfkı Atay'ın, Zeytindağı'ndaki satırlarını bir kez, bir kez, bir kez daha okuyorum, siz de okuyun istiyorum:
"Osmanlı İmparatorluğu, Trakya'dan Erzurum'a doğru, koca gövdesini yan yatırmış, memelerini sömürge ve milliyetlerin ağzına teslim etmiş, artık sütü kanı ile karışık emilen bir sağmal idi… Tren giderken, iki tarafımızda Suriye ve Lübnan'ı sanki safra gibi boşaltıyoruz. Yarın kendimizi Anadolu köylerinin arasında Kudüssüz, şamsız, Lübnansız, Beyrutsuz ve Halepsiz, öz can ve öz ocak kaygısına boğulmuş, öyle perişan bulacağız… Anadolu hepimize hınç, şüphe ve güvensizlikle bakıyor. Yüz binlerce çocuğunu memesinden sökerek, alıp götürdüğümüz bu anaya, şimdi kendimizi ve pişmanlığımızı getiriyoruz. İstasyonda bir kadın durmuş, gelene geçene; Benim Ahmed'i gördünüz mü diyor...Vagonlar, arabalar, kamyonlar, hepsi ondan, Anadolu'dan utanır gibi hepsi İstanbul'a doğru, perdelerini kapamış gizli ve çabuk geçiyor. Anadolu Ahmed'ini soruyor. Ahmed, o daha dün bir kurşun istifinden daha ucuzlaşan Ahmed, şimdi onun pahasına kanadını kısmış, tırnaklarını büzmüş, bize dimdik bakan ana kartalın gözlerinde okuyoruz. Ahmed'ini ne için harcadığımızı bir söyleyebilsek, onunla ne kazandığımızı bir anaya anlatabilsek, onu övündürecek bir haber verebilsek. Fakat biz Ahmed'i kumarda kaybettik!..
şöyle bağıranlar;
Altın değer ormanlarımız işlemiyor.
Paha biçilmez madenlerimiz toprak altında yatıyor.
Dünya değer mahsullerimiz tekniksizlikten ölüyor.
Haksızsınız… Biz ormanlarımızı, madenlerimizi, mahsullerimizi ve sanayiimizi değil, biz Türk'ümüzü işletmiyoruz!.."
Dünü de, bugünü de "biat"la geçtiği halde, "demokrasicilik oyunu" oynayarak, Kırca'nın şahsında TSK'ya silah çekenler, Mustafa Kemal'in şu sözünden bir şey anlar mı acaba?"Ahmaklar, memleketi, Amerikan mandasına, İngiliz himayesine terk etmekle kurtulacak sanıyorlar.
Kendi rahatlarını temin etmek için bir vatanı ve tarih boyunca devam edip gelen Türk istiklalini feda ediyorlar… "
...