Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 11

Konu: TSK'yı yıpratma planında son evreye girildi

Hybrid View

  1. #1
    bozok
    Guest

    TSK'yı yıpratma planında son evreye girildi

    TSK'yı yıpratma planında son evreye girildi


    Ankara öyle bir karıştı ki, bundan önceki siyasi krizlerden çok farklı bir durumla karşı karşıyayız.



    Bir kere, İran’ın karışmasıyla eş zamanlı olarak Türkiye’yi karıştırmayı başaran küçük tirajlı gazeteyi, üstlenmiş olduğu vazifeyi bu derece kusursuz icra ettiği için kutlamak gerek.TSK yetkilileri, yürütülmekte olan bir soruşturma çerçevesinde yaşanan bütün provokasyonlara rağmen hukuka ve demokrasiye saygılı olduklarını bildirmekle kendilerini kurtaramadılar. Türk Silahlı Kuvvetleri, ısrarlı çabalar sonucu bir takım tehlikeli oyunların içine çekilebildi.


    Taraf adlı gazetede yayımlanan ve TSK’nın emir-komuta zinciri içinde hazırlandığı iddia edilen belgenin ne dil olarak, ne üslup ve de ne yöntem olarak bu konularda daha önce hazırlanmış resmi belgelerle benzerlik taşımadığını anlamak için uzman olmaya gerek yok. Ankara’da birkaç yıl gazetecilik yapmış herkesin elinden Genelkurmay’ca hazırlanmış “irtica ile mücadele” raporları geçmiştir. Hiç birisinde kendi faaliyetlerini “kara propaganda” diye tanımlayan böyle bir dil ve uslûp kullanılmaz. Kaldı ki, TSK’nın irtica ile mücadele yürütmesinde de şaşıracak bir şey yok. İrticayı milli güvenlik açısından öncelikli tehditler arasında gören bir kurumun kendi bünyesinde bir takım değerlendirme ve çalışmalar yapması normaldir. Milli Güvenlik Kurulu’na sunulmuş bu türden yüzlerce belge mevcuttur. Yani, TSK’nın doğası gereği böyle bir “gizli” çalışma yürütmesi söz konusu olamaz.



    Hal böyleyken, yapılması gereken yapılmış ve söz konusu haberin yayımlandığı gün Genelkurmay Askeri Savcılığı’nca soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma başlatılmasaydı, “Genelkurmay neden sessiz kalıyor” diye manşet atacak olanlar, bu kez “Böyle bir soruşturma askeri mahkeme tarafından yapılamaz” şeklinde manşetler atmaya ve yasadaki açık hükümlere rağmen, habere getirilen yayın yasağını eleştirmeye başladılar. Bir yandan bunu yaparken, diğer yandan da belgenin doğruluğunu baştan kabul eden bir yaklaşımla haberler yayımlamaya, bu doğrultuda tepkiler organize etmeye başladılar.



    Böyle bir soruşturmanın bir günde sonuçlandırılamayacağı bilindiği halde, “TSK neden geciktiriyor, kamuoyuna derhal açıklama yapılsın” diyen bir koro daha ortaya çıktı.



    Yani, zaten başından beri yapılması gerekenleri gecikmeksizin yapmış olan TSK, haberin yayımlanmasının üzerinden daha 48 saat geçmeden “ağır hareket etmek ve belgenin doğruluğu konusundaki kuşkuları güçlendirmekle” suçlanmaya başlandı. Tabii, belgenin doğruluğunu baştan kabul etmiş olan yaklaşımlarla birlikte.



    Genelkurmay, haksız ve mantıksız bir şekilde oluşturulan bu medya baskısının etkisinde kaldı ve soruşturma henüz tamamlanmadan “ara karar” niteliğinde bir açıklama yapıldı. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı, ilk bulgulara göre; belgenin TSK’nın kurumsal yapısı içinde hazırlanmadığı kanaatine varmıştı. Tabii, soruşturma henüz devam ettiği için, bu açıklama kesin hüküm yerine geçmiyordu. Ancak dediğimiz gibi, uzman olmayan bir gözün bile tespit edebileceği “benzeşmezlik” askeri savcının da dikkatinden kaçmamıştı.



    Kamuoyu baskısı sonucu yapılan bu “ara açıklama” ortalığın daha da karışmasına neden oldu. “Bir an önce açıklama yapılsın” diyenler bu kez TSK’yı soruşturma tamamlanmadan kanaat oluşturmakla suçlamaya başladılar. Açıklamadaki, “Habere konu belge, 12 Haziran 2009 tarihinde, ele geçirildiği şekliyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan ve ulaştırıldığı şekliyle Taraf gazetesinden istenmiş, ancak belge henüz Askeri Savcılığımıza ulaşmamıştır” ifadesi, “Genelkurmay belgeyi bile görmeden hüküm oluşturuyor” yorumlarının yapılmasına neden oldu.



    Bu arada, belgenin ofisinde ele geçirildiği iddia edilen eski malûl üsteğmenin avukatı, “Bizde böyle bir belge ele geçirilmedi” diye kendini paralıyor, ancak bu önemli açıklama (isterseniz ‘iddia’) kayıtlara bile geçmiyordu.



    Bir diğer dikkat çeken nokta ise, habere imzası atılan muhabirin daha önce sadece Aksiyon dergisinde çalışmış olması, mesleki tecrübesi ve kıdeminin bu tür önemli belgeler sağlamaya yeterli bulunmaması ve şimdiye kadar yazdığı haberlerin tümünün polis kaynaklı olmasıydı…



    Dün Ankara’da gerçekten önemli şeyler yaşandı.



    Askeri savcılığın açıklaması ortalığı yatıştırmaya yetmeyince, bu kez Genelkurmay Başkanlığı’ndan on maddelik bir açıklama yapıldı. Açılamada yer alan “Türk Silahlı Kuvvetleri, hukuk devleti ilkelerine, hukukun üstünlüğüne bağlıdır ve bu konulara ilişkin en ufak bir çekincesi de bulunmamaktadır” şeklindeki teminat, orduyu hedef almaktan yılmayanların bir kulağından girip öbür kulağından çıktı.



    Maksadı en doğru yansıtan başlık, önceki gün Star gazetesinden gelmişti zaten:[



    “Ergenekon 2009!”


    Bu başlık gerçekten her şeyi anlatıyordu.



    TSK’yı bir suç örgütü gibi göstermeye çalışanlar, bu kurumdan gelen bütün hukuka bağlılık taahhütlerine rağmen bir adım daha attılar, bir mevzi daha kazandılar…






    yazan : Fatma Sibel YüKSEK / kentgazetesi.com / 16.06.2009

  2. #2
    bozok
    Guest

    Cevap: TSK'yı yıpratma planında son evreye girildi

    O Belge Tutanaklarda Yok




    Ankara'yı karıştıran AKP ve Gülen'i bitirme başlıklı belge avukat Serdar üztürk'ün bürosunda ele geçirildiği iddia edilmişti.

    Ankara Avukat Hakları merkezi tarafından Av. Serdar üztürk'ün aramada el
    konulan bilgisayarının kopyalama işleminin savcı talimatına rağmen avukatlar eşliğinde yapılmadığına ilişkin tespit tutanağı örneği:




    Av. Serdar üztürk'ün avukatı Av. Hasan Gürbüz'ün açıklamasıdır.

    Av. Serdar üztürk'ün el konulan bilgisayarında silinen dosyaların, polis
    tarafından bir kurtarma programı aracılığıyla geri çağrılması ile ortaya
    çıkartıldığı söylenilen Taraf Gazetesinde yayınlanmış düzmece, yalan belge
    Ergenekon Tertibinin tezgahtarları tarafından tanzim edilmiştir.

    Bu sebeplede, Av. Serdar üztürk'ün bilgisayarında sözkonusu belgenin
    çıkmadığına ilişkin ispat hakkını ortadan kaldırmak amacıyla, üztürk'e ait
    bilgisayarın, kopyalamasına avukatlarının nezaret etmesi imkanı Ankara
    Cumhuriyet Savcısının talimatına rağmen polis tarafından engellenmiş,
    üztürkün, bilgisayarının yedeklemesi avukatlarının nezareti olmaksızın polis
    tarafından kendi kendine yapılmıştır. Bu durum kopyalama işlemine nezaret
    etme hakkı engellenen Av. Serdar üztürk'ün avukatları tarafından Ankara
    Barosu Avukat Hakları Merkezine şikayet olunmuş, Ankara Emniyet Genel
    Müdürlüğüne gelen Ankara Barosu Avukat Hakları Merkezi avukatları da
    engellenince Ankara Barosu Avukat Hakları Merkezi görevlisi avukatlar
    tarafından tutanak tanzim olunarak durum tespit olunmuştur.

    Ayrıca Av. Serdar üztürk'ün aramaları sırasında avukatı Av. Demet
    Rençber'inde hazır bulunduğu ve arama tutanaklarınında Avukat Demet Rençber
    tarafından imzalandığı iddialarıda açıkça yalan olup yalnızca sözkonusu
    düzmece, yalan belgeye kıymet katma çabasıdır.

    Söz konusu arama tutanağı örneğide tarafınıza birazdan ulaştırılacaktır.

    Cumhuriyet Savcılığı tarafından verilen talimata rağmen, yasaya aykırı
    olarak, Avukatlarının tanıklığı olmaksızın yapılan kopyalama işleminin Av.
    Serdar üztürk'e dönük bir tertip hazırlığı içerinde olunduğu kuşkuları
    maalesef haklı çıkmıştır. Av. Serdar üztürk'ün el konulan bilgisayarlarının
    harddiskleri avukatlarının nezareti olmaksızın polis tarafından kapalı
    kapılar ardında yapılan kopyalama işlemi sonrasında kendisine iade edilmiş
    ancak polis tarafından alınan kopya üzerinden güya sözkonusu belge ele
    geçirilmiş ve halen kısıt kararı bulunan gizli soruşturma sürecinde yalnızca
    savcı ve poliste bulunması gerekirken Ergenekon Tertibinde malum basına
    servis yapılmıştır.

    Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklama ile sözkonusu belgenin
    hiçbir surette Genelkurmay Başkanlığına ait olmadığı ve sözü edilen belgenin
    Genelkurmay dışında hazırlandığı açıklanmıştır.

    Bu durum karşısında şimdi yapılması gerekenin sözkonusu düzmece, yalan
    belgenin kimler tarafından tanzim edilerek, Taraf Gazetesine servis
    yapıldığının açıklığa kavuşturulmasıdır.

    Yalnızca soruşturma makamlarında bulunması gereken sözü edilen belgenin,
    Taraf Gazetesine nasıl ulaştırıldığının açıklağa kavuşturulması aynı zaman
    da söz konusu belgenin kimler tarafından hazırlandığınıda aydınlığa
    kavuşturacaktır.


    Av. Serdar üztürk'ün aramaları sırasında avukatı Av. Demet Rençber'inde
    hazır bulunduğu ve arama tutanaklarınında Avukat Demet Rençber tarafından
    imzalandığı iddialarıda açıkça yalan olup yalnızca sözkonusu düzmece, yalan
    belgeye kıymet katma çabasıdır.










    16.06.2009 / İnternetajans

  3. #3
    bozok
    Guest

    Cevap: TSK'yı yıpratma planında son evreye girildi

    Genelkurmay’ın Tavrı


    Hikmet Bila
    VATAN GZT.
    17.06.2009



    Asker hemen her gün “Gözünün üstünde kaşın var” suçlamasıyla karşılaşırken...

    Genelkurmay’da hazırlandığı öne sürülen “İrticayla Mücadele Eylem Planı” adlı “belge” tartışmaları patlayınca gözler Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’a çevrildi.

    Ama bir dakika... Sadece gözler çevrilmedi. Oklar da Genelkurmay’a yöneldi.

    Daha o “belge”nin ne olup ne olmadığı anlaşılmadan Genelkurmay “yaylım ateş”e tutuldu. Başbakan Erdoğan ve AKP yönetimi hemen sert açıklamalar yaptılar. AKP’ye karşı bir komplonun, “darbe” teşebbüsünün söz konusu olduğu, asker içinde bu amaçla bir “cunta” oluştuğu yorumları, “Seyirci kalmayacağız”, “Suç duyurusu yapacağız” sözleri üst perdelerden dile getirildi.

    Anında Amerika’da konuşan Fethullah Gülen, askere yüklendi; hatta, “bitirmeye yönelik belki 30 girişim oldu” diyerek, adeta “bize vız gelirsiniz” anlamında meydan okudu.

    Ve belki en ilginci, medyada (sadece “yandaş” medya değil, “yandaş olmayan medya”da da) Genelkurmay’a karşı bombardıman başladı. Sağduyu sahibi olduğuna inanılan, deneyimli köşe yazarları arasında bile, “önce ne olduğunu anlayalım, sonra konuşuruz” deme ihtiyatını bile göstermeden Genelkurmay’ı suçlamaya çalışanlar oldu.

    Basının mutfağını yöneten kimi yöneticiler, ince eleyip sık dokumadan, kuşku belirtmeden Genelkurmay’ı zan altında bırakanlara destek verdiler. “O belge, Ergenekon sanığının bürosuna sonradan kondu” diyen avukatın iddiası için “Ya doğruysa?” diye sormadan... “O belge Genelkurmay’da hazırlanmışsa neden askeri savcılığa başvurulup soruşturma açılması istenmedi?” diye sorgulamadan... “Belgenin sahte olup olmadığı neden önceden belirlenmedi?” sorusuna cevap aramadan... “Neden o belge sadece askeri hedef alan bir gazeteye sızdırıldı?” diye kendi kendine düşünmeden... Güya demokratlık adına vurun Genelkurmay’a!..



    ***


    İşte bütün bu baskılar, taarruzlar karşısında bile Genelkurmay’ın ve Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tavrının altını çizmek gerekiyor.

    Bu olayda, tüm oklar üzerine çevrilmişken...

    İddia ortaya atıldığı gün soruşturma emri veren,

    TSK’nın, hukuk devleti ilkelerine, hukukun üstünlüğüne bağlılığını bir kez daha vurgulayan,

    Demokrasi ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayan davranış ve düşüncelere sahip personeli bünyesinde barındırmayacağını bir kez daha hatırlatan,

    Belgenin doğruluğunun kabul edilmesi halinde sorumluluların yasalar çerçevesinde cezalandırılacağını, sahte çıkması halinde ise sahtekarların sonuna kadar takip edileceğini taahhüt eden,

    “Haklı gerekçelerle yapılabilecek her türlü hukuksal girişimlere açığız” diyerek, siyaset çevrelerinden gelen tehditlere boyun eğmeyen,

    TSK’nın kurum ve komuta kademesi olarak kendine güvenini ilan eden,

    “Genelkurmay neden susuyor?” veya “Genelkurmay’ın açıklaması belirsiz” ya da “Haydi açıkla!” gibi baskılara, hakarete varan kışkırtmalara kulak asmayan,

    Ve belki de hepsinden önemlisi, resmi bildirisinin 10’uncu maddesindeki ifadeyle “tahriklere kapılmayan” bir Genelkurmay, tam da bugün Türkiye’nin ihtiyacı olan Genelkurmay’dır.

    Sorumluluğunun gereğini yapan ama kuru gürültüye de papuç bırakmayan bir Genelkurmay gördük bu olayda.

    Genelkurmay, bu tavrıyla, kendini her zaman güven sıralamasında birinci sıraya koyan halka bir kez daha güven verdi. Orduya sürekli saldırarak, onu önce savunma durumu almaya, sonra gerilemeye mecbur etme taktiği güdenlerin çabalarını bir kez daha boşa çıkararak...

    ...

  4. #4
    bozok
    Guest

    Cevap: TSK'yı yıpratma planında son evreye girildi

    Taklacılarla intikamcılar el ele, nereye?


    Mehmet Tezkan
    VATAN GZT.
    17.06.2009



    Dün ucundan değinmeye çalıştım.. Bugün daha da eminim..

    Gizli belgeden demokrasi çıkar..

    Sahte de olsa.. Gerçek de olsa sonunda sıradan vatandaş kazanacak..

    Neden mi?

    Her halükarda belgeyi hazırlayanlar ortaya çıkacak..

    Bir daha bu tür tezgah!.. Sıkar..



    *


    Mesele bu değil.. üzerinde durmamız gereken bir başka konu var.. Bu gizli belge olayı bir gerçeği ortaya koydu..

    Toplum karnıyarık gibi bölünmüş..

    Güven sıfır..

    Kin, nefret, öç alma duygusu maksimum..


    *


    Belge ortaya çıktıktan sonra yazılan çizilenlere bakın.. Bir grup, baltalar elimizde şarkısıyla sağa sola kılıç sallıyor..

    Neler oluyor diyen yok..

    Ordu içindeki tezgah mı, dışında örgütlenen aşağılık senaryonun parçası mı; bakan eden yok..

    Herkes kasap olmuş, ellerine almışlar kıyma makinesini, içine atacak adam arıyorlar..

    Nasıl demokratlıktır bu anlamadım..

    İntikam intikam diye nara atan adamdan demokrat düşünce çıkar mı?


    *


    Toplum bölünmüş, kimsenin kimseye güveni yok.. Tepkilere bakıyorum.. üoğu kişi daha ne olduğunu anlamadan fikir beyan ediyor..

    Malum cuntanın son oyunu!

    Deniz Feneri’ni örtmek isteyen hükümetin gündem saptırma çabası!

    Peki ya ikisi de değilse..


    *


    O hale geldik ki durun, bekleyelim, anlayalım, neyin nesiymiş demek bile tu kaka oldu..

    Kendisini ultra demokrat ilan eden birisi de (demek ki insanın kendi kendisini ilan etmesiyle olmuyormuş) kriminal sonuçları beklemek bile ipe un sermektir demez mi?

    Yani yargıyı bir kenara atalım..

    Soruşturmayı pas geçelim..

    Demokrasi adına yargısız infaz yapalım..

    üyle mi?


    *


    Eminim bu işten demokrasi karlı çıkacak..

    Ama kendisine demokrat diyenler kazançlı çıkacak mı; kuşkuluyum.. Bastıklarını zannettikleri zemin ha babam kayıyor..

    İktidara yaranmak için takla üstüne takla atıyorlar da..


    *****


    BİR KEZ DAHA VEKİL OLMANIN KURALLARI

    Başbakan dün vekillerini fırçaladı..

    Meclis’teki oturumlara katılmayanlara, o zaman niye vekil oldunuz dedi..

    AKP’li vekilsen, seni Başbakan vekilliğe getirmişse yapacağın bellidir..

    Kural şu: üyle öğrenci gibi oturum kaçırmayacaksın.. Elini kaldır dedikleri zaman da asker gibi el kaldıracaksın..

    Böyle şey olur mu demeyin..

    Başbakan ne diyor..

    O zaman niye vekil oldunuz?

    Başbakan aynı zamanda AKP grubunun başöğretmeni değil mi?.

    Kesti cezayı işte..

    Bu yaz tatil yok..

    Ya ödevinizi bitirirsiniz ya da paşa paşa..

    AKP’li vekillere tavsiyemdir; mayın yasasında davrandığınız gibi davranmayın..

    Bu yasa tasarısı ne getiriyor ne götürüyor diye sorgulamayın..

    Katkıda bulunmaya, eksiği tamamlamaya, yanlışı düzeltmeye kalkmayın..

    Bizi halk seçti diye havalara da girmeyin..


    *


    Gördünüz işte, küçük bir direnç koydunuz; yaz tatili gitti..

    Bu sıcakta çalışın bakalım..

    Ben tatilimi yaparım diye erkeklik de satmayın..

    Başbakan bir daha sizi vekil yapmaz!

    Bilesiniz..


    *****



    FEHMİ KORU’NUN SON B.KüULUğU!

    Fehmi Koru, Taha Kıvanç adıyla yazdığı sütunda döşenmiş..

    Pazar günü bir grup öğretim üyesiyle sohbet etmiş.. Askeri unvanının önüne akademik unvanı koyan tipleri konuşmuşlar..

    Tipler diye hem asker, hem profesör olanlardan söz ediyor..

    Konuştuğu kişiler neler anlatmış neler!

    Efendim, askerlerin aldığı akademik unvanlar dandikmiş.. İpe sapa gelmez tezlerle doktor, doçent, profesör unvanı alıyorlarmış..

    Nasıl oluyormuş?

    ‘Kurum’dan geliyor diye kıyak yapılıyormuş.. Kurum dediği ordu..

    Peki kim söylüyor bunu, kimler için söylüyor..

    Haa o yok..

    Ne suçlayan belli ne suçlanan..

    İsim misim yok...

    Belli ki Fehmi Koru kafadan uydurmuş; maksat askerlere çakmak olsun da..

    B.kçuluğun bu kadarına pes!


    *


    şimdi ben de oturup isim vermeden bir yazı kaleme alsam.. Desem ki dün görüştüğüm bir grup öğretim üyesi acayip şeyler anlattı..

    ‘Cemaat’ten olanlar kollanıyor, anında doktor unvanı veriliyor, doçentlik kadroları sorgusuz sualsiz tahsis ediliyor.. ‘Cemaat’in üniversitede hakim olması için ipe sapa gelmez tezler kabul ediliyor diye yazsam..

    Torpilin bini bin para desem ne olur?

    Fehmi Koru’nun yazdığı gibi uydurmaca olur..

    Veya..

    O yazı yazıysa ..

    Bu da yazı olur!

    ...

  5. #5
    bozok
    Guest

    Cevap: TSK'yı yıpratma planında son evreye girildi

    Sahte belgeleri üreten ya da kullananlara nasıl inanacağız?


    Mustafa Mutlu
    VATAN GZT.
    17.06.2009



    Dikkatinizden kaçmamıştır; Genelkurmay bünyesinde hazırlandığı iddia edilen “İrticayla Mücadele Eylem Planı” konusunda tek satır yazmadım.

    Bekledim; bekleyeceğim de...

    üünkü ben bu tür “belge”lere hep kuşkuyla bakarım.

    Yorum yapmadan önce taşların yerine oturmasını, en azından o “belge”lerin “düzmece” olup olmadığının ortaya çıkmasını isterim.

    Sazan gibi oltaya atlamak yerine, “aç kalmayı” tercih ederim.

    Dün ortaya çıkan iki örnek de, sanırım bu konudaki haklılığımı kanıtlamaya yeter!



    ***


    Hatırlarsınız; CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu birkaç ay önce Almanya’daki Deniz Feneri davasını izlemeye gitmişti. “Deniz Feneri Medyası” da hemen Kılıçdaroğlu hakkında inanılmaz bir iddia ortaya atmış ve bunu sözüm ona “belgeler”e dayandırmıştı.

    Bu belgelere göre Kılıçdaroğlu, PKK’lılarla aynı araçta yakalanmıştı!

    Aradan aylar geçti ve Hessen Eyalet Başsavcısı, Kılıçdaroğlu’nun “terör örgütü mensuplarıyla aynı araçta yakalandığı” iddiasına ilişkin tutulan tutanağın, sahte olduğunu açıkladı!

    Yani “belge” çakma çıktı!


    ***


    Gelelim diğer örneğe:

    Hürriyet Gazetesi bir süre önce, RTüK Başkanı Zahid Akman’ın Almanya’ya girişinin 5 yıl yasaklandığına ilişkin bir haber yayınlamıştı. Habere göre bu kararı, Akman’ın mali suç işlediği gerekçesiyle Main-Taunus Bölgesi Yabancılar Dairesi vermişti.

    Akman da bu belge ile kameraların karşısına geçerek haberi yalanlamıştı.

    Bu gelişme üzerine CNN TüRK muhabiri, Akman’ın kamuoyuna açıkladığı belgeyi Alman yetkililere gösterdi. Onlar da belgenin sahte olduğunu açıkladılar!

    Böylece, istifa etmemek için çırpınıp duran RTüK Başkanı’nın bir de “sahtecilik” suçundan yargılanması ihtimali gündeme geldi!

    Biliyorsunuz; bunlar Deniz Feneri’yle ilgili ilk “sahtecilik” skandalları da değil..

    Daha önce de, noterde sahte imzayla bir vekalet verildiği ortaya çıkmış ve bu olay bir noterin başını yakmıştı!


    ***


    şimdi başlıktaki soruyu sormanın tam zamanı:

    Bu sahte belgeleri üretenler kim ve amaçları ne?

    Bu kişilerin saflığına, masumluğuna inanabilir misiniz?

    Onlara güvenebilir misiniz?

    Ya güvenip destek yazısı yazan yandaş medyadaki bazı yazarlara ne demeli?

    şimdi ne yapacaklar, bu sahteciliği nasıl savunacaklar?

    Masum insanlara attıkları çamurları nasıl temizleyecekler?


    ***


    İşte; onların durumuna düşmemek için havalarda uçuşan “belge”lere itibar etmiyorum.

    Genelkurmay’da hazırlandığı iddia edilen “belge” için de tavrım aynı:

    Bugün herkes yazıp çiziyor, yargısız infazda bulunuyor.

    Ama ben bekliyorum.

    ünce “belge”nin “çakma” olup olmadığı ortaya çıksın ki...

    Kime çakacağımızı bilelim!

    Bu kadar “sahtekar”ın ortalıkta “fink” attığı bir dönemde, kimsenin ahını boşuna almayalım!

    Size de aynı şeyi tavsiye ediyorum:

    Olup bitenleri iyi izleyin ama karar vermekte acele etmeyin...

    üünkü göreceksiniz; bu hamur daha çooooook su kaldıracak!


    *****



    DESTEK!


    Başbakan Yardımcısı Cemil üiçek, Genelkurmay’da hazırlandığı iddia edilen belgeler için, “Hukuki olarak ne imkan varsa bunu sonuna kadar kullanmaya hazırız” dedi...

    Ben de Sayın üiçek’i destekliyorum:

    Gerçek ya da sahte olsun; o belgeyi yazanlar tek tek tespit edilmeli...

    Ama...

    Bu belgenin bir soruşturma dosyasından nasıl sızdırıldığının da atlanmaması şartıyla!



    *****



    GüNüN SORUSU

    CHP lideri, kendisine “Baykal Efendi” diyen Başbakan’a, “Ben de ona Recep Efendi diyeceğim ama... Recep Recep de, efendi değil” diye yanıt verdi...

    Bu seviyeli (!) polemikten ülkemiz ne kazandı?


    *****



    BüYüKANIT ARTIK KONUşMALI! (3)

    Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, iki yıl önceki meçhul Dolmabahçe Buluşması ile ilgili olarak, “Devlet işlerini konuştuk” diyerek kestirip attı!

    Oysa bu görüşmenin tüm ayrıntılarının artık açıklanması gerekiyor.

    üünkü Başbakan’ın deyimiyle, “asker-siyasetçi ilişkisini etkileyebilecek” önemdeki bu görüşmenin gizlenen detayları, birçok “bilinmeyen”i ortaya çıkaracak...

    Büyükanıt’ı bir basın toplantısı düzenleyerek, tüm sorulara yanıt vermeye davet ediyorum!

    ...

  6. #6
    bozok
    Guest

    Cevap: TSK'yı yıpratma planında son evreye girildi

    En doğru savunma; taarruz!


    Altemur KILIü
    altemurkilic@ttmail.com
    Yazı Tarihi: 17/06/2009



    “Gülen’i -AKP’yi Bitirme Planı” konusunda, iddialar, yorumlar, suçlamalar havalarda uçuşuyor, tozdan dumandan ferman okunmuyor...

    Ben ortalık yatışıncaya, neyin ne olduğu -olmadığı, kesinlikle belli olana kadar, bu safhada, bu konuda, dünkü ve önceki yazdıklarımdan öte, yorum yapmamak isterdim. Aslında doğrusu da budur.


    Onların planı
    Ne var ki, ortalık yatışmıyor, kasten olayı kanatıncaya kadar, kaşımak istiyorlar. Zaten, bir süredir başarıyl uygulanan, “Türk Ordusunu yıpratma planının” özü maksadı da bu... “Ordunun içine de sızmak , komutanlar arasına nifak sokmak, milletin, ordusuna güvenini sarsmak ve böylece TC’yi yıkıp ülkeyi ele geçirmek” ; “hınzır” amaçları da bu!

    El Hak, başarıya da ulaşıyorlar.

    Bu safhada, belge doğrudur, sahtedir münakaşalarına girmek, hüküm vermek için vakit erken! Ancak, benim kanaatim, önceki gün ifade ettiğim gibi, bu “belge olmayan belgenin” malûm kişiler ve organlar tarafından ortaya (çıkarılması değil) atılması, bunun, aslında TSK’nin, sonra da, TC’yi “bitirme planının” bir parçası olduğu! Ortalığı, o kadar karıştırdılar ki, bu ortam habis emellerine varmak için her zamankinden daha da müsait; bu ortamda, “mahşerin süvarileri”, alabildiğine, at koşturuyorlar: “gün uğursuzların” !


    Savunma durumu
    şimdi ilk başarıları Genelkurmayı “savunma durumuna” düşürmek... Ve her açıklamasına inanmamak, alaya almak!

    Bu konuda objektif olamayacağımı ve hep Ordumdan yana olduğumu, aksi kesinlikle sabit olana kadar bugünkü komutanlara inandığımı, daha ötesi küçük bir ihtimalle, belge gerçek çıksa da, buna karşı vaziyet almayacağımı ifade etmek isterim. Velev ki, Genelkurmayda, kişisel veya kurumsal olarak böyle bir plan hazırlanmış olsun, açık söylemeli; içeriği değilse bile, amacı doğru değil mi? Son tahlilde de Türkiye’yi ve Cumhuriyetini, irticadan hangi güç kurtaracak? Türkiye’yi, İran olmaktan kim kurtaracak? Internet sitelerine, vatansever insanların şu sırada artan endişelerine bakınca Türkiye’nin Cumhuriyetçi - Atatürkçü insanları “tramvay - çoğunluk” demokrasisinden değil Atatürk’ün Ordusundan görev bekliyorlar!

    Genelkurmayın açıklamalarına, askeri yargıya inanmıyorlar... Hatta belgenin sahte olup olmadığını belirleyecek Genelkurmayca yaptırılacak, bilimsel kriminal incelemelerin bulgularına da, inanmayacaklar ve sivil “Adli Tıptan” inceleme isteyecekler... Hani şu Hüseyin üzmez’i aklayan bugünkü Kurumdan.

    Olayın sivil yargıya ve savcılara havale edilmesine gelince... Normalde bu da doğru ama “Ergenekon iddianameleri” muvacehesinde ve yargı, maalesef, “bize yakın ve yakın olmayan” mahkemeler olarak bölünmüşken hangi mahkeme ve savcılara!

    Sadece bu, ülkenin, bugün içine düşürüldüğü vahim durumu göstermeye yeter.

    Bu durumda Genelkurmayın açıklamalarının, savunmalarının ne kadar hükmü olabilecek... Bu durumda savunmaya geçmek, zaaf alameti olarak algılanıyor! İnönü’nün dediği gibi, “en az eşkıya kadar cesur davranmanın” zamanıdır. Mustafa Kemal’in dediği gibi “en iyi savunma taarruzdur” ... Taarruz gene taarruz!... Gene O’nun sözleriyle, sadece “bu hatta değil, vatan sathında ama ” savunma “ değil ” karşı taarruz”!

    ...

Benzer Konular

  1. şam planını kim sızdırdı?
    By bozok in forum Kürtler Türktür: Elenges Aniti ve Alp Urungu bunun Belgesi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 01-29-2011, 12:13 PM
  2. Emniyet TSK'yı nasıl oyuna getirdi?
    By bozok in forum Türkiye'de Siyasi Partiler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 01-23-2010, 08:59 PM
  3. Plan yapmayın plan tutmaz Karadeniz'de
    By bozok in forum Şiirlerimiz
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12-31-2009, 08:16 AM
  4. 'Bu Yasa TSK'yı Bitirme Yasasıdır'
    By bozok in forum Türkiye'de Siyasi Partiler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 07-10-2009, 11:29 AM
  5. TSK'yı çözmek için düğmeye
    By maturidi in forum Türkiye'de Siyasi Partiler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 09-13-2006, 05:34 PM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  
 
Turan Ordusu
   
Bitkisel Tedavi | Dogal Tedavi | Gazete Haberleri | Sikayet Yolla | Tüketici Haklari | Aloe Vera | Nas?l Zayiflarim | Diyet Liste | Bitkisel Tedavi