TSK'yı yıpratma planında son evreye girildi
Ankara öyle bir karıştı ki, bundan önceki siyasi krizlerden çok farklı bir durumla karşı karşıyayız.
Bir kere, İran’ın karışmasıyla eş zamanlı olarak Türkiye’yi karıştırmayı başaran küçük tirajlı gazeteyi, üstlenmiş olduğu vazifeyi bu derece kusursuz icra ettiği için kutlamak gerek.TSK yetkilileri, yürütülmekte olan bir soruşturma çerçevesinde yaşanan bütün provokasyonlara rağmen hukuka ve demokrasiye saygılı olduklarını bildirmekle kendilerini kurtaramadılar. Türk Silahlı Kuvvetleri, ısrarlı çabalar sonucu bir takım tehlikeli oyunların içine çekilebildi.
Taraf adlı gazetede yayımlanan ve TSK’nın emir-komuta zinciri içinde hazırlandığı iddia edilen belgenin ne dil olarak, ne üslup ve de ne yöntem olarak bu konularda daha önce hazırlanmış resmi belgelerle benzerlik taşımadığını anlamak için uzman olmaya gerek yok. Ankara’da birkaç yıl gazetecilik yapmış herkesin elinden Genelkurmay’ca hazırlanmış “irtica ile mücadele” raporları geçmiştir. Hiç birisinde kendi faaliyetlerini “kara propaganda” diye tanımlayan böyle bir dil ve uslûp kullanılmaz. Kaldı ki, TSK’nın irtica ile mücadele yürütmesinde de şaşıracak bir şey yok. İrticayı milli güvenlik açısından öncelikli tehditler arasında gören bir kurumun kendi bünyesinde bir takım değerlendirme ve çalışmalar yapması normaldir. Milli Güvenlik Kurulu’na sunulmuş bu türden yüzlerce belge mevcuttur. Yani, TSK’nın doğası gereği böyle bir “gizli” çalışma yürütmesi söz konusu olamaz.
Hal böyleyken, yapılması gereken yapılmış ve söz konusu haberin yayımlandığı gün Genelkurmay Askeri Savcılığı’nca soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma başlatılmasaydı, “Genelkurmay neden sessiz kalıyor” diye manşet atacak olanlar, bu kez “Böyle bir soruşturma askeri mahkeme tarafından yapılamaz” şeklinde manşetler atmaya ve yasadaki açık hükümlere rağmen, habere getirilen yayın yasağını eleştirmeye başladılar. Bir yandan bunu yaparken, diğer yandan da belgenin doğruluğunu baştan kabul eden bir yaklaşımla haberler yayımlamaya, bu doğrultuda tepkiler organize etmeye başladılar.
Böyle bir soruşturmanın bir günde sonuçlandırılamayacağı bilindiği halde, “TSK neden geciktiriyor, kamuoyuna derhal açıklama yapılsın” diyen bir koro daha ortaya çıktı.
Yani, zaten başından beri yapılması gerekenleri gecikmeksizin yapmış olan TSK, haberin yayımlanmasının üzerinden daha 48 saat geçmeden “ağır hareket etmek ve belgenin doğruluğu konusundaki kuşkuları güçlendirmekle” suçlanmaya başlandı. Tabii, belgenin doğruluğunu baştan kabul etmiş olan yaklaşımlarla birlikte.
Genelkurmay, haksız ve mantıksız bir şekilde oluşturulan bu medya baskısının etkisinde kaldı ve soruşturma henüz tamamlanmadan “ara karar” niteliğinde bir açıklama yapıldı. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı, ilk bulgulara göre; belgenin TSK’nın kurumsal yapısı içinde hazırlanmadığı kanaatine varmıştı. Tabii, soruşturma henüz devam ettiği için, bu açıklama kesin hüküm yerine geçmiyordu. Ancak dediğimiz gibi, uzman olmayan bir gözün bile tespit edebileceği “benzeşmezlik” askeri savcının da dikkatinden kaçmamıştı.
Kamuoyu baskısı sonucu yapılan bu “ara açıklama” ortalığın daha da karışmasına neden oldu. “Bir an önce açıklama yapılsın” diyenler bu kez TSK’yı soruşturma tamamlanmadan kanaat oluşturmakla suçlamaya başladılar. Açıklamadaki, “Habere konu belge, 12 Haziran 2009 tarihinde, ele geçirildiği şekliyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan ve ulaştırıldığı şekliyle Taraf gazetesinden istenmiş, ancak belge henüz Askeri Savcılığımıza ulaşmamıştır” ifadesi, “Genelkurmay belgeyi bile görmeden hüküm oluşturuyor” yorumlarının yapılmasına neden oldu.
Bu arada, belgenin ofisinde ele geçirildiği iddia edilen eski malûl üsteğmenin avukatı, “Bizde böyle bir belge ele geçirilmedi” diye kendini paralıyor, ancak bu önemli açıklama (isterseniz ‘iddia’) kayıtlara bile geçmiyordu.
Bir diğer dikkat çeken nokta ise, habere imzası atılan muhabirin daha önce sadece Aksiyon dergisinde çalışmış olması, mesleki tecrübesi ve kıdeminin bu tür önemli belgeler sağlamaya yeterli bulunmaması ve şimdiye kadar yazdığı haberlerin tümünün polis kaynaklı olmasıydı…
Dün Ankara’da gerçekten önemli şeyler yaşandı.
Askeri savcılığın açıklaması ortalığı yatıştırmaya yetmeyince, bu kez Genelkurmay Başkanlığı’ndan on maddelik bir açıklama yapıldı. Açılamada yer alan “Türk Silahlı Kuvvetleri, hukuk devleti ilkelerine, hukukun üstünlüğüne bağlıdır ve bu konulara ilişkin en ufak bir çekincesi de bulunmamaktadır” şeklindeki teminat, orduyu hedef almaktan yılmayanların bir kulağından girip öbür kulağından çıktı.
Maksadı en doğru yansıtan başlık, önceki gün Star gazetesinden gelmişti zaten:[
“Ergenekon 2009!”
Bu başlık gerçekten her şeyi anlatıyordu.
TSK’yı bir suç örgütü gibi göstermeye çalışanlar, bu kurumdan gelen bütün hukuka bağlılık taahhütlerine rağmen bir adım daha attılar, bir mevzi daha kazandılar…
yazan : Fatma Sibel YüKSEK / kentgazetesi.com / 16.06.2009