"STRATEJÝK HATA"!


Geçtiðimiz Nisan ayýnýn sonunda, 29 Nisan’da, medya merkezlerine düþen bir haber Türkiye’yi derinden sarstý! Aslýnda haberin bir anlamda özgün bir yaný yoktu. Yýllardýr uzayýp giden terör zincirinin yeni bir halkasýný duyuruyordu:

“Diyarbakýr-Bingöl karayolunun Lice'ye 10 kilometre uzaklýktaki Abalý köyü yakýnlarýnda sabah saat 06.00 sýralarýnda Lice Piyade Tugayý'na baðlý bir birliðin geçiþi sýrasýnda PKK'lý teröristlerin patlattýðý mayýn sonucu 2'si uzman çavuþ, 7'si er 9 asker þehit oldu.”

Televizyon kanallarý ve gazeteler “Hain Pusu… Dokuz Asker þehit” baþlýðý ile duyurdular haberi… Ve ne acýdýr ki, bir hafta bile geçmeden “hain pusu” da þehit olan 9 asker de unutuldu gitti!

Peki, dokuz askerimiz neden þehit oldu?

Bu soruyu “terör nedeniyle…” diyerek yüzeysel bir þekilde yanýtlayýp geçmek kolaycýlýk olur. Askeri þehit eden teröristtir, ama terör de terörist de bugünün olgusu deðil… Emekli tümgeneral Alaettin Parmaksýz’ýn terör örgütünün içyüzünü irdeleyen ve çözüm önerileri sunan “PKK Gerçeði” (Pozitif Yay. Ýstanbul, 2009) isimli kitabý bu soruya ýþýk tutan bölümler içeriyor. üzellikle terörün dýþ desteðinin önlenememesini irdeleyen satýrlar, “hain pusu”larý önceden haber verir gibi:

“1998 yýlýna kadar terörle mücadelede dýþ desteðin önlenmesi yönünde bir gayret gösterilmemiþtir. Destek veren ülkelerin adý bile telaffuz edilemeyen korkakça bir politika izlenmiþtir.

Dostlarýmýz bize gül atmadý, PKK’ya mayýn verdi, biraz daha kol bacak kopsun diye, silah verdi, mermi verdi, eðitim verdi, kamp verdi, pasaport verdi, para verdi, politik destek verdi. Neye ihtiyacý varsa fazlasýyla verirken, biz de dünyanýn on yedinci büyük ekonomisine ve altýncý büyük ordusuna sahibiz diye övündük durduk.

Bir güç, kullanýlýrsa anlam taþýr. Kullanýlmayan gücün olup olmamasý pek bir anlam taþýmaz.

Kýrk bin cana, milyarlarca liraya mal olmuþ bir terör örgütünün lideri, hem komþu hem de NATO müttefikinin korumasýnda Ýtalya, Yunanistan dolaþtý durdu. Devlet olarak bile tanýmadýðýn sekiz yüz bin kiþilik bir toplumun verdiði kýrmýzý pasaportla… Yine NATO müttefiki Yunanistan büyükelçiliðinde yakalandý.

Acaba tersi olsa, mesela Bin Ladin KKTC pasaportuyla Uganda’daki Türk Büyükelçiliði’nde yakalansaydý neler olabilirdi?

Bu kusur, milletin kusuru deðil, onu yönetenlerin kusurudur. Milletten güç alanlar onun hak ve menfaatlerini korumayý beceremezse, onu koruyacaklarý bir gün mutlaka demokrasi içinde yönetime getirecektir.

Bu yapýlan, stratejik bir hatadýr.” (s.74-75)

Alaettin Parmaksýz yukarýdaki satýrlarda 1998 öncesi dönemde yapýlan hatalarý irdeliyor. Peki, bugün deðiþen nedir?

Bugün PKK’ya destek veren ülkeler hangileridir? Bugün de PKK’ya “Destek veren ülkelerin adý bile telaffuz edilemeyen korkakça bir politika” izlenmiyor mu hala?

“Dostlarýmýz” hala PKK’ya mayýn veriyor, biraz daha kol bacak kopsun diye… Silah veriyor, mermi veriyor, kamp veriyor, pasaport veriyor, para veriyor, politik destek veriyor.

Terör örgütünün lider kadrosu, yine bir NATO müttefikinin korumasý altýnda ve yine komþu bir ülkede barýnmýyor mu?

Genelkurmay Baþkanýnýn, “Atatürk’ün Türk milletine gösterdiði çaðdaþlaþma hedefine ulaþmak için bir araç” olarak tanýmlayarak övdüðü AB ülkelerinde fink atmýyor mu terör örgütü üyeleri!

Devlet olarak bile tanýmadýðýmýz birkaç yüz bin kiþilik bir toplumun sözde liderleri olan aþiret reisleri deðil mi, terör örgütüne kol kanat geren?

ürneðin Bin Ladin Meksika ya da Kanada’da üslense ve oradan ABD topraklarýna saldýrýp can alsa idi, ABD ne yapardý acaba?

Ama bugün Türkiye’nin sýnýrlarýnýn biraz ötesine geçip Kuzey Irak’taki teröristleri yok etmesine izin vermeyen ABD, Afganistan’da Bin Ladin’e karþý savaþmasý için Türkiye’den yine asker istiyor! Ve dokuz askerimizin topraða düþtüðü saatlerde basýný bilgilendirme toplantýsý yapan Genelkurmay Baþkaný, PKK’ya kol kanat geren NATO müttefiki ABD’nin isteði karþýlýðýnda Afganistan’a bir miktar muharip güç daha gönderebileceðimizi açýklýyor!

“Bu yapýlan, stratejik bir hatadýr.”

Türkiye bu “stratejik hata” ile nereden nereye geldi? ürneðin Genelkurmay Baþkanlýðý’nýn 2000 yýlýnda yayýnladýðý Güvenlik Raporu’nda söylenenler dokuz yýlda nereden nereye gelindiðini gösteren bir mahiyettedir:

“Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendilerinin sözde barýþ çaðrýlarýna doðrudan cevap vermeme ihtimaline karþý, PKK terör örgütünün devleti içten ve dýþtan zorlamak için baþka alanlarda bazý faaliyetlere yöneldiði de görülmektedir.

Bu faaliyetler genelde, kýsaca ‘PKK’nýn siyasallaþmasý’ olarak tanýmlanmakta ise de, gerçek olan etnik milliyetçilik temeline dayalý, siyasi ayrýlýkçý bir hareketin yaratýlma ve geliþtirilme çabalarýdýr. Bunu, terörün ikinci boyutu olarak tanýmlamak mümkündür.

PKK terör örgütünün bu faaliyetlerinde; etnik kimlik, ana dilde eðitim, anadilde radyo/TV yayýný ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi sloganlar toplumu ikna temalarý olarak kullanýlmaktadýr.” (PKK Gerçeði, s. 51)

Oysa bu raporun yayýnlanmasýndan yaklaþýk 9 yýl sonra Genelkurmay Ýletiþim Daire Baþkaný Tuðgeneral Metin Gürak, TRT’nin Kürtçe yayýn yapmasýyla ilgili askerin düþüncesini açýklýyor ve ‘üniter devlet ve ulus devlet yapýsýna zarar vermeyecek tedbirleri de göz önüne almak kaydýyla devlet kültürel alanda bazý açýlýmlarda bulunabilir’ diyor! (Cumhuriyet, 28.2.2009)

Genelkurmay Baþkanlýðý tarafýndan 2000’li yýllarýn baþýnda “terörün ikinci boyutu” olarak tanýmlanan giriþimler, bugün “kültürel açýlým” olarak deðerlendirilmektedir artýk!

Türkiye’nin son dokuz yýlda AB’ye tam üyelik yalaný ekseninde bölücü terör örgütü karþýsýnda getirildiði nokta iþte budur!

“Bu yapýlan, stratejik bir hatadýr.”

Ve “Bu kusur, milletin kusuru deðil, onu yönetenlerin kusurudur. Milletten güç alanlar onun hak ve menfaatlerini korumayý beceremezse, onu koruyacaklarý, bir gün mutlaka demokrasi içinde yönetime getirecektir.”


Serdar Ant

01 Aðustos 2009 Cumartesi /Müdafaa-i Hukuk,
Aðustos 2009, Sayý: 131