Cumhurbaşkanı’nın kodlu konuşması!
Necati Doğru
gazetevatan.com
03.10.2009
Gazeteciliğe yeni başladığımız günlerde ustalarımız bize “rutin haberi” ilginç hale getirme yollarını da öğretirler, “yufka lafların peşinde zaman-kağıt-kalem öldürme, büyüteceksen kemikli lafları büyüt” derlerdi.
Genel kuraldır.
Okurun “ne demiş” diye merak ettiği kişilerin ki, bunlar cumhurbaşkanı olur, başbakan olur, bakan olur; vali, belediye başkanı, sanayicilerin sözcüsü, spor dünyasının önde geleni olur, uzun konuşurlar. Uzun konuşmalar çoğunlukla kimsenin itiraz etmeyeceği, herkesin aklına gelebilen “yufka cümelerle” doludur fakat bir ya da iki cümle vardır ki, işte o “kemikli laf” tır.
Okura heyecan verir.
Ses getirir.
Düşündürür.
Dikkat çeker.
İyi gazeteci, “kemikli lafı” manşete çeker. Cumhurbaşkanı Meclis’in açılışında yaptığı uzun konuşmasında; hem iktidarı ve hem muhalefeti, “planlı ve hızlı hareket etmeye” çağırıyor; “ülkenin içini kemiren sorunların çözülmemesi halinde, kaçınılmaz olarak başka devletlerin müdahalesine açık alanlar ortaya çıkar...” diyordu.
Günün lafı buydu!
Cumhurbaşkanı, belli ki “demokratik açılım ya da Kürt açılımı” konusunda kodlu konuşuyor ve herkesin, özellikle muhalefet partileri liderlerinin işin ciddiyetini anlamalarını istiyordu.
Biz çözemezsek!
Başkası gelir, çözer!
Cumhurbaşkanı’nın “kodlu konuşmasının bir açılımı” olmalı. Kendi meselelerini çözmeyen ülkelerin, sorunlarını başkaları mı gelip çözüyordu? Söz gelimi ABD, İngiltere, Fransa, Hindistan, üin, Rusya, “kendi meselelerini çözemediği zaman” başkaları mı geliyor ve çözüyordu? Cumhurbaşkanı, niçin böyle bir söz etme ihtiyacını duymuştu?
Tehdit mi yemişti!
İma ile mi karşılaşmıştı.
İhsas mı edilmişti.
Aba altından sopa mı gösterilmişti. Cumhurbaşkanı, tehdit, ima ve ihsas altında kaldığı için; beyninde kendisini, dolayısıyla ülkesini ve halkını tehlikede gören bir tablo oluştuğu için mi, özellikle muhalefeti; “biz çözmezsek, gelir çözerler...” diye uyarıyordu.
Acaba “sorununu kendisi çözmediği için başkası gelip çözmüş” kaç örnek vardı? Dışarıdan gelenin sorunu çözme durumu, “komşularımızdan birinin başına gelmiş” olabilir miyidi? Söz gelimi Saddam Hüseyin, Irak’ta sorunu çözmediği için ABD gelmiş ve çözmüştü. Cumhurbaşkanı’nın kastettiği; “çözmezsen-çözerler modeli” Saddam’ın başına gelenler miydi?
Kodluydu o cümle!
Açılıma ihtiyacı vardı.
Cumhurbaşkanı’nın “gelir çözerler” dediği kimdi ve çözüm için kullanacağı aletler neydi? Herhalde Cumhurbaşkanı, ciddi bir şeyler biliyordu. Bu yüzden, hem de Büyük Millet Meclisi’nin açılış gününde uyarmak zorunda hissetmişti.
Kim bu başkası?
Neyle çözecek?
Irak’ta Saddam’a yaptığı gibi mi yapacak? Bu yüzden mi Başbakan, “Meclis’te gizli oturum yapalım” çağrısında bulundu.
Ustalarımız bize öğretti.
Yufka lafları geç.
Kemikli lafa yoğunlaş.
Ben, “ciddi bir tehdit altında olduğumuz” sonucunu çıkarttım, siz ne düşündünüz?
...