Kafkasya politikasının çöküşü


Bir kere işin şekli kısmında bile Türkiye ile Ermenistan'ın 'tarihi olay' tabir edilen protokolde 'iradesi varmış gibi' görünmesine müsaade etmediler. Ne protokolün metni,ne zamanlaması, ne nerede imza edileceği, hiç ama hiçbir konuda ne Türkiye, ne de Ermenistan'a inisiyatif tanınmadı. Bu açık fotoğrafın mahcubiyetinden olsa gerek Davutoğlu ve Nalbantyan, 'Hiç değilse konuşmalarda kendi kamuoyumuza mesaj verelim' dediler, orada da birbirlerinin ayağına dolanınca konuşma bile yapamadılar.


Ermenistan gibi dünya dengelerinde hiçbir ağırlığı olmayan, Ankara’nın Batıkent semti büyüklüğündeki bir ülke ile eşit tutulup “çocuk muamelesi” gördüğümüze mi yanalım; yoksa Kafkasya’da bundan sonra başımıza gelecekleri düşünüp karalar mı bağlayalım…

Protokolün 3 saat gecikmesine neden olan şu “krize” bakar mısınız.. Nalbantyan, Davutoğlu’nun konuşma metnindeki “Kafkasya’da istikrar” sözüne takılmış. Düşünün, Karabağ’dan söz edemediğimiz gibi, bu sorunu çağrıştıracak bir ima da bile bulunamıyoruz. Bunun üzerine Davutoğlu da “Ben de bir problem çıkarmasam olmaz” deyip, O da Nalbantyan’ın konuşmasındaki ‘Without precondition” yani “ün şart olmaksızın” kelimesine itiraz etmiş.

Olayı izleyen gazetecilerin anlatımına göre, sorunu önce Ermeni tarafı başlatıyor. Bizim o aşamaya geldikten sonra bir sorun çıkarmayacağımız biliniyordu, çünkü Başbakan haftalar önce “Biz imzalamaya hazırız” demişti. Ermenistan Dışişleri Bakanı Eduard Nalbanytan, Ahmet Davutoğlu’nun konuşma metnini önceden görmek istiyor. Davutoğlu da bu istekte bir beis görmeyip, “O zaman biz de sizinkini görelim” diyor. Bizzat Başbakan’ın Azerbaycan’a verdiği güvenceye rağmen Karabağ’ın adını bile anmamıza engel olmayı başaran Ermeniler, konuşma metnindeki “Kafkasya’da istikrar” deyimini de münasip bulmuyor. Yukarı Karabağ sorununu “çağrıştırıyormuş”!

Böyle çocukça bir kapris karşısında organizasyonu düzenleyenlerin bulup bulabildiği çare ise “konuşmaların iptal edilmesi”...Bazı gazetelerimiz de “üneriyi biz getirdik, ABD, Rusya ve Fransa destek verdi” diyerek böyle uyduruk bir olaydan züğürt tesellisi çıkarıyorlar.

Azerbaycan cephesine bakacak olursak: İlham Aliyev’den beklenen tepki gecikmedi. Azerbaycan televizyonuna konuşan Aliyev, “Türkiye ile Ermenistan arasında uzlaşı protokollerinin imzalanmasıyla iki ülke arasındaki sınırın açılacak olmasının Azerbaycan ile Ermenistan arasında devam eden Karabağ sorununa barışçıl çözüm bulunması görüşmelerine de katkıda bulunacağı görüşüne kesinlikle katılmıyorum.

Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırın ancak ve ancak Karabağ meselesine çözüm bulunduğunda açılması gerektiğini dile getirmiştik. Bu prensipten sapmalar olumlu değil, istenmedik sonuçlar veriyor. Türkiye Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Meclis Başkanı bize defalarca Ermenistan ile sınır konusunda güvence verdi. Karabağ meselesi çözüme kavuşmadan sınırın kapalı kalacağı teminatı verildi. Azerbaycan, bağımsız devlet olarak başka ülkelerin aralarındaki ilişkilerin nasıl düzenleneceğine karışmayı asla düşünmemekte. Ancak Azerbaycan kendi içişlerine de başkalarının müdahale etmesine karşıdır. Sonuç olarak Türkiye yönetiminin bize verdiği sınır güvencesi sözünün arkasında duracağını ümit ediyoruz” diye konuştu.

Bir şey daha söyledi Aliyev… 8-9 Ekim’de Moldova’nın başkenti Kişinev’de yapılan bağımsız Devletler Topluluğu toplantısından Azerbaycan lehine hiçbir sonuç çıkmamış. Oysa biz, uluslararası toplumun bu toplantıda, bizim yapmadığımızı yapmasını, yani Azerbaycan’ı teskin etmesini ummuştuk. Dahası, bu toplantıda Ermenistan, Karabağ’dan çekilme takvimi gibi bir şey açıklayacak diye kandırmıştık kendimizi. Ermenistan ise, şekilde görüldüğü gibi bu konuyu “Kafkasya’nın istikrarı” başlığı altında bile konuşturmadı. Bu, Türkiye’nin Kafkasya ve Türk dünyasında bitirilmesi değil de nedir?



yazan : Fatma Sibel YüKSEK / 12.10.2009 / kentgazetesi.com