Kimin MİT'i?


Yavuz Selim DEMİRAğ
Yeniçağ Gazetesi
19.12.2009




Tabuları yıkmak, ezber bozmak gibi kelimelerin arkasına sığınan yandaş medya ve diğer unsurlar Türk devletini hedef alarak Türkiye Cumhuriyeti’nin “ülkesi ile, milleti ile bütünlüğüne, varlığına, bağımsızlığına ve güvenliğine, anayasal düzenine ve milli gücünü meydana getiren bütün unsurlarına” karşı ilan ettiği savaşı sürdürürken, bunu önlemekle görevli kurumlar ne yapıyor?

Yukarıda tırnak içinde belirttiğim hususlar hakkında, “içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve muhtemel faaliyetler hakkında milli güvenlik istihbaratını devlet çapında oluşturmak, elde edilen istihbaratı Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ile gerekli kuruluşlara ulaştırmak, milli güvenlik siyaseti planı ile ilgili istihbarat istek ve ihtiyacını karşılamak, devletin milli güvenlik siyaseti ile ilgili planların hazırlanması ve yürütülmesinde Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ile ilgili bakanlıkların istihbarat istek ve ihtiyaçlarını karşılamak, ülkemize yönelik olarak yürütülen istihbarat faaliyetlerine karşı koymakla görevli” olan MİT’e “bu görevler dışında görev verilemez ve bu teşkilat devletin güvenliği ile ilgili istihbarat hizmetlerinden başka hizmet istikametlerine yöneltilemez.”

Kuruluşu Osmanlı’ya dayanmasına rağmen 6 Temmuz 1965 tarih ve 644 sayılı Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu ile Başbakanlığa bağlı olarak kurulan bu teşkilatın son yıllarda neler yaptığını merak eder oldum.

MİT’in başındaki Müsteşar Emre Taner’in “açılımın mimarı” olduğunun herkes tarafından kabul görmesi görev ve sorumlulukları arasında mı diye düşünürken Taner’in Genelkurmayın açıklamasını yalanlayan beyanı kafama takıldı.
Malumunuz Tokat Reşadiye’deki hain pusu ile ilgili Genelkurmay terör örgütünün telsiz konuşmalarını deşifre ederek faillerinin de belirlendiğini açıklamıştı. Buna rağmen başta Erdoğan olmak üzere devletin bazı bakanları ile beraber medyadaki yandaşları PKK’ya toz kondurmayarak her defasında işin kolayına kaçtıkları “provokasyon”u adres göstermişlerdi.

Demek ki devlet kurumları arasındaki didişme, birbirlerinden bilgi ve belge gizleme iddiaları doğru. Sadece polis ile asker arasında değil MİT ile asker arasında da ciddi bir çatışma var.

Bütün bunların üzerine Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz’ın “kral çıplak” açıklamasını da değerlendirdikten sonra insanın aklına “öyleyse bu kimin MİT’i?” sorusu gelmiyor mu?

Görevleri arasında istihbarata karşı koymak olan MİT’in binlerce ajanın cirit attığı Türkiye’de görevini yerine getirip getirmediği sorgulanmalı. Kurumlar arasındaki çatışmanın asıl sorumlusunun yürütmenin başında olan Başbakan Erdoğan olduğu ortaya çıkarılmalıdır.

Yıllar önce Mesut Yılmaz’ın MİT Müsteşarlığına Sönmez Köksal’ı getirerek başlattığı operasyona AKP hükümetinin de Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine asker yerine sivil getirmekle devam etmesinin sebebi böylece açığa çıkmış oluyor. Maksadın MİT’i demokratik sivil yönetimi adı altında tamamen siyasi iktidarların güdümüne sokmak olduğu anlaşılıyor.

Vah memleketimin haline...

...