DüNYA ARMAGEDON SAVAþI'NA GÝDERKEN "TASFÝYE EDÝLEN þÝRKET" TüRKÝYE




Ramazan K. Kurt / Ortadoðu Gazetesi





9 Aralýk 1917 sabahý, artýk Osmanlý - Türk ordusunun askerlerinin terk ettiði Kudüs'e güneþ yeni doðmuþtu.

Arap asýllý belediye baþkaný Hüseyin Selim el Hüseyni çok heyecanlýydý. Amerikalý Protestan bir misyonerden aldýðý ödünç beyaz bayrakla Ýngiliz ordusunu karþýlamak üzere kendisini sokaða atmýþtý.

Ýngiltere Baþkomutaný General Sör Edmund Allenby adýna Kudüs'ü teslim almayý kabul eden Londra 60. Tümen Baþgenerali J.SM. Shea'ya ulaþýncaya kadar neredeyse gün akþam olmak üzereydi.

Belediye Baþkaný Hüseyin Selim þaþkýnlýðýndan þehri, önce su aramak için dýþarý çýkmýþ olan iki Ýngiliz ordu aþçýsýna teslim etmek istediyse de onlar bunu kabul etmemiþlerdi. Daha sonra Lifta - Kudüs yolunda devriye görevi yapan iki Ýngiliz piyade çavuþuna kenti teslim etmek istedi. Ama onlar da bu þerefi reddetmiþlerdi.

Ýsrail'in en büyük caddelerinden birinin adýný taþýyan Baþkomutan General Allenby, 11 Aralýk 1917 günü öðle saatlerinde Yafa Kapýsý'ndan Kudüs'e girmiþti.

Allenby Kudüslülere, kutsanmýþ Kudüs'ün üç dine ait kutsal yerlerini koruyacaðýna dair söz verdi.

Ýngiliz Baþbakaný David Lloyd George, General Allenby'dan Ýngilizlere Noel hediyesi olarak Kudüs'ü iþgal etmesini istemiþti.

Birinci Haçlý Seferi askerlerinin Kudüs'te 40 binden fazla Müslüman ve Yahudi'yi katlettiði 1099'dan bu yana Ýngiliz General Allenby Kudüs'ün ilk Hýristiyan fatihiydi.

Ýngiliz propagandasý 1917 yýlýnýn sonunda Kudüs'ün Türklerden alýnýþýna - Yahudi katýr birlikleri, Sionist ajanlarýn ve bazý Arap þeyhlerin Ýngilizlere yardýmýyla - büyük önem veriyorlardý. Haçlý ruhu hortlamýþtý. 1918 yýlýnda Türk direniþi Ortadoðu'da kýrýldý ve Ýstanbul 1453'ten 465 yýl sonra Ýngiliz - Fransýz Hýristiyan müttefik güçlerince iþgal edildi. Endülüs Ýslam devleti de 781 yýl sonra Hýristiyan rekonkistasýnýn kurbaný olarak tarihten silinmiþti.

Ýngilizler baþta Vahabi Arap þeyhleri olmak üzere, Türk ordusunu arkadan vurmalarý karþýlýðýnda Araplara baðýmsýzlýk sözü vermiþti…

Ammaa!

Din kardeþi Türkleri arkadan vurmanýn mükafatý olarak Arap topraklarý Ýngiltere ve Fransa tarafýndan paylaþýldý. Fransýz iþgal güçlerinin komutaný üanakkale'de, 1915 yýlýnda iyi bir Türk tokadý yemiþ olan General Henry Gouraud idi. þam'ýn denetimi elindeyken bir gün, Haçlýlarý Kudüs'ten söküp atan kahraman Türk komutan Selahattin Eyyubi'nin mezarýna gitti ve Fransýz General þöyle baðýrdý: "Selahattin, biz döndük. Benim buradaki varlýðým, haçýn hilal üzerindeki varlýðýdýr."

Fransýz General Gouraud'un küstah tavrý Avrupalý Hýristiyanlarýn hislerine tercüman olmuþtu. Fransa'da, Avrupa'da ve Vatikan'da Haçlý Seferleri'ndeki Fransýz rolü asla unutulmamýþtý. Osmanlý Türkiyesi'nin çökmesi ile 13 yüzyýldýr süren Müslüman - Hýristiyan mücadelesinin genellikle galip tarafý olan Müslümanlara artýk tamamen diz çöktürülmüþtü.

1918 yýlýnda Osmanlý Türkiyesi Haçlýlar tarafýndan paylaþýldýðýnda artýk hiçbir Müslüman ülke kalmamýþtý, hepsi þu veya bu þekilde Avrupalý Hýristiyan sömürgecilerin tasalludu altýna girmiþti. 19 Mayýs 1919'da Gazi Mustafa Kemal Atatürk liderliðinde Türk milleti yeniden Ýslam dünyasýnda bir güneþ gibi doðmuþtu.
Müslüman ülkelerin baðýmsýzlýk mücadeleleri 1970 yýlýna kadar farklý coðrafyalarda devam etti.

Hýristiyanlarý Müslümanlar karþýsýnda zafere götüren neydi?

Endülüs'te olduðu gibi, Osmanlý Türkiyesi'nde de devlet ve millet ayrýþmýþtý. Devlet erki bir avuç dönme ve devþirme kliðin elindeydi. 1550'lerde baþlayan bu süreç 1918'de Türkiye'nin Hýristiyanlarca paylaþýlmasýyla son bulmuþtu. Balkanlarda 6 milyon Türk katliama uðramýþ bir o kadarý da Anadolu içlerine göç etmiþti. Anadolu da ise Ermeni-Rum-Kürt isyanlarý Türk'ün kanýný akýtmaktaydý. Barýþta reçber, savaþta asker Türk milletinin kýpýrdayacak hali kalmamýþtý.

Esas olarak Hýristiyan Batý'nýn üstün ekonomik ve askeri gücü, 17. asýrda baþlayan bilimsel devrim, 18. Yüzyýl aydýnlanmasýnýn getirdiði devlet idaresindeki sekülerleþme ve 19. yüzyýldaki Sanayi Devrimi'nden kaynaklanmaktaydý.

Elbette bütün bu geliþmelere Hýristiyanlýðýn katkýsý göz ardý edilemez.

Hýristiyan Avrupa'da din - bilim - teknoloji konusunda gerekli akademik çalýþmalar geniþ kabul ve teþvik görürken Osmanlý Türkiyesi'nin içinde bulunduðu durumu son Osmanlý þeyhülislamý Mustafa Sabri Efendi'nin kaleminden öðrenelim.

þeyhülislam Mustafa Sabri Efendi Milli mücadeleciler ve Atatürk hakkýnda ölüm fermanlarý vermiþ biridir. Yunanistan'a kaçtýktan sonra, orada Yarýn adlý bir dergi çýkararak Türklüðe hakarete devam etmiþtir. Ancak "Tuhfetür Reddiye Ala Mezhebi Saiydil Kürdiye" adlý eserinde yazdýklarý, hele onun gibi birinin bunlarý yazmýþ olmasý Osmanlý Türkiyesi'nin nasýl Hýristiyanlar karþýsýnda yenilgiye uðradýðýnýn ibretlik vesikasýdýr.

Söz þeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'de:

"Tasavvuf ve tarikat adý altýndaki manzumelerle Ýslam'ýn duvarlarýnda açýlan gediklerden içeriye kýyafet deðiþtirmiþ Mecusi rahibi, Yahudi hahamý ve Katolik papazý giriyor. Lüzumsuz tarikat münakaþalarý birçok insanýn ömrünü tüketti. Neticede Müslümanlar zillete düþüp kahroldular."

þimdi acýtýcý bir sorunun tam zamaný.

Günümüzde Cumhuriyet Türkiyesi'nde olanlarýn, içinde bulunduðumuz siyasi - dini - ilmi - teknolojik ahval ve þeraitin Osmanlý Türkiyesi'nden, yani 90 yýl öncesinden bir farký var mý?

Müslüman milletlerin 1919 - 1970 yýllarý arasýnda Hýristiyan emperyalizmine karþý verdiði baðýmsýzlýk mücadelesinin mihenk taþý "Ýslamcý" bir kimlikten ziyade milliyetçi - Müslüman kimliktir.

"Ýslamcýlýk", Endülüs'ten Osmanlý Türkiyesi'ne ve bugün de Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Müslüman Türklere karþý Batý tarafýndan kullanýlan siyasi ve dini operasyonun adýdýr.

Müslümanlýk ile Ýslamcýlýk ayný þey olmadýðý gibi, dindarlýk ile dincilik de birbirinin zýddý iki kavramdýr.

2. Dünya Harbi Almanya, Ýngiltere ve Fransa'nýn artýk dünya gücü olmadýðýnýn tescilidir ve ABD Batý'nýn dünya gücüdür. Karþýda ise Sovyetler vardýr.

Haçlý zulümlerinde, Endülüs'te, Osmanlý Türkiyesi'nde… Hasýlý tarih boyunca Yahudiler Hýristiyan katliam ve baskýlarýndan kaçarak Müslüman topraklarýna sýðýnmýþlardý. Hýristiyan - Müslüman çatýþmalarýnda genellikle Müslümanlarýn yanýnda yer almýþlardý.

Genel kanaatin aksine Ýsrail'i Mayýs 1948'de kuranlar Yahudiler olmayýp Siyonist Yahudi bir grubu manipüle eden Protestan Püriten (Bugünkü Evanjelistler) Hýristiyan Ýngiliz ve ABD'li siyasetçilerdir.

Amerikan halkýnýn yüzde 73'ünün onaylamamasýna raðmen, ABD'nin Ýsrail'deki ve Amerika'daki bir avuç Siyonist'e teslim olmuþ Ortadoðu, Ýslam dünyasý ve BOP politikasý… Baþta Türkiye olmak üzere, medyanýn pek çok Ýslami cemaat ve tarikatýn, pek çok akademisyen ve sivil toplum kuruluþunun devþirilmesine raðmen Ýslam ülkeleri halklarýnda ABD aleyhtarlýðý zirve yapmýþ, Türkiye'de yüzde 90'lara çýkmýþtýr.

1960'lý yýllarda, New York'lu Yahudi bir ailenin kýzý önce Hýristiyan, 1961 yýlýnda da Müslüman olarak Meryem Cemile adýný aldý. Meryem Cemile'nin bir kýsým Ýngilizce ve Türkçe kitaplarýný okudum. Söylediklerinin özü þu: "Milliyetçi Müslümanlýk kötüdür, Ýslamcýlýk, cemaatçilik ve sufizm iyidir." Enteresan Ýsrail'de ayný þeyleri söylüyordu. Meryem Cemile'nin "irþad olduktan sonra" yazdýðý kitaplar görünmez bir el tarafýndan bütün Ortadoðu coðrafyasý ve Türkiye'de milyonlarca basýlýp daðýtýldý. Ýslamcý gazeteler tekrar tekrar bedava ya da kupon karþýlýðý onun kitaplarýný okuyucularýna "kültür hizmeti" olarak daðýttýlar… Seküler devlet modeli, milliyetçi dindarlýk Arap ülkelerinden baþlayarak Ýslam ülkelerinde gözden düþmeye baþladý.

Bazý Araplar Ýsrail karþýsýnda periþan duruma düþmelerinin sebebini "yeterince Ýslamcý olmamak"ta ararken bir kýsmý da tam tersini savundu. Radikal Ýslamcý unsurlarýn Batý'ya olan nefreti onlarýn Hýristiyan - Haçlý olmalarýndan çok devlet sistemlerinin seküler olmasýydý. Afganistan'ý iþgal eden komünist Sovyetler ne kadar Allahsýz ise kapitalist Batý da o kadar Allahsýzdý.

Ýran'da 1979'da Batý eliyle gerçekleþtirilen Ýran Ýslam Devrimi tam bu dönemde siyasal Ýslamcý radikaller için umut ýþýðý oldu. Hastalýk aynýydý. Kanuni Sultan Süleyman'a "þevketlim bize fen lazým deðildir, iman lazýmdýr" diyen þeyhülislamlarýn sayesinde medreselerden pozitif bilimleri, felsefe ve sosyolojiyi yolcu etmiþtik. Sonra da Batý'nýn "imansýz" fennine kurban olmuþtuk.

Halbuki Müslümanlarýn ihtiyacý "iman dolu göðüs" kadar "iman dolu akýl"dý… Akýl Ýslam dünyasýnda vestiyere asýlmýþtý. Hala vestiyerde duruyor. Halbuki yüce kitabýmýz Kuran'da "siz aklýnýza danýþmaz mýsýnýz" mealinde 60 ayette Müslümanlara çýkýþ yolunu gösteriyordu.

1967 yýlýnýn bir Pazar sabahý Ýsrail Hava Kuvvetleri, dünyanýn en modern savaþ uçaðý olan Sovyet yapýmý miglerden oluþan Mýsýr ve Suriye Hava Kuvvetleri'ni iki saat içinde yok etti. Arap ülkelerinde Ýslamcý - milliyetçi dindar gerginliði had safhaya týrmandý. ABD özellikle Ýslamcý Araplara "Green Card" vererek onlarý Amerika'ya davet etti. Binlerce eðitimli Arap ABD vatandaþý oldu. Derken 1973 Arap - Ýsrail savaþý, derken 11 Eylül 2001… Ýkiz Kuleler ve Pentagon'a çakýlan uçaklarý kaçýran terörist diye açýklanan isimlerin çoðu 1967'de ABD'ye Green Card ile giden Ýslamcý Araplarýn çocuklarýydý.

þeytan bunun neresinde???

Ýstenen olmuþtu. Baþkan Bush "yeni Haçlý seferlerinden" bahsediyor… Afganistan ve Irak iþgal ediliyor… Papa 16. Benedikt Roma Ýmparatoru'nun aðzýndan peygamberimiz Hz. Muhammed'e hakaret ediyor… Danimarka'da bir gazetede Hz. Peygamber'in iðrenç karikatürleri yayýnlanýyor… Artýk Müslüman - Hýristiyan çatýþmasý yeni ve çok geniþ bir coðrafyaya, bütün Ýslam aleminde yayýlabilir, kazananý olmayacak bir felaketler zinciri baþlatýlabilirdi…

Her ne hikmetse bütün bunlarýn akýl hocasý olduðu söylenen Usame Bin Ladin bulunamýyor ama o istediði zamanda "El - Cezire" üzerinden bir demeç patlatýyor "þeytanýn çocuðu ABD ve Batý'yý yok edeceðiz" diyordu.

Bunun karþýsýnda ABD - Ýsrail - Ýngiltere ekseninin önderlik ettiði Batý da boþ durmuyor… Onlar da Tanrý Yehova ve oðul Tanrý Ýsa'ya baþvuruyorlar: Tanrý Yehova ve Ýsa Mesih çocuk, kadýn, yaþlý, sivil demeden Müslümanlarýn huzura kavuþturulmasý için öldürülmeleri "fetvasýný" vermiþti. üyle ki her imanlý Ýsrailli ve imanlý Evanjelist Hýristiyan Tanrý'ya yardýmcý olmakta yarýþ halindeydiler. Adeta "Tanrý Kýyamete Zorlanýyordu".

Bir tarafta tarihte hiç olmadýðý kadar büyük bir askeri güce sahip ABD - Ýsrail - Ýngiltere önderliðindeki Batý ki açýk açýk görülüyor. üte tarafta ellerinde kalaþinkof ve el bombalarýyla bir avuç radikal Ýslamcý militan ama açýk açýk görünmüyor, ama Batý'nýn deðirmenine su taþýyorlar. Bir grup Müslüman daha var ki "Ilýmlý Ýslam", "Ýbrahimi dinler", "dinlerarasý diyalog" madrabazlýðý ile Müslüman Türk çocuklarýný MUSA'NIN TüRKLERÝ, ÝSA'NIN MüSLüMANLARI'NA dönüþtürerek üçüncü Süleyman Tapýnaðý'nýn sessiz kurbanlarý haline getirmeye hizmet yarýþý içinde.

Tarih ders almak içinse iþte tarihten birkaç ibretlik durum:

Yer Endülüs Ýspanyasý, yýl 779. Frenklerin Kralý þarlman Pirene Daðlarý boyunca geri çekilirken bu esnada Roland komutasýndaki artçý birlik Roncesvalles geçidinde tuzaða düþürülerek Basklar tarafýndan yok edildi. Ancak bu olay hakkýnda yazýlan "Roland þarkýsý" (Chanson de Roland) adlý Ortaçað destanýnda, daha sonraki Hýristiyan - Müslüman savaþlarýnda Hýristiyanlarý Müslümanlarla savaþmaya kýþkýrtmak için Roland komutasýndaki birliði yok edenler Müslüman olarak betimlendi.

Yer Endülüs Ýspanyasý, yýl 929. Endülüs tahtýna oturan III. Abdül Rahman baþarýlarýndan öyle bir sarhoþ oldu ki kendisini halife ilan etti. Halbuki o tarihte asýl halife Baðdat'ta oturan Abbasi halifesiydi. Bu arada þii fanatikleri de kendi liderlerini halife ilan etmiþlerdi. Artýk Ýslam'ýn üç halifesi vardý. Ýslam dünyasýndaki "Mümin liderlerin" sayýsýndaki bu artýþ Ýslam'daki birliði artýrmak yerine Hýristiyanlarýn iþine yaradý.

632'de Hz. Peygamber öldükten sonra Arap - Ýslam fetihlerinde ironik bir durum görüldü.

Araplar fethettikleri topraklardaki insanlarý baþlangýçta Ýslam dinine davette pek gönüllü olmadýlar. Arap garnizonlarý, fethettikleri Hýristiyan ve pagan topraklardaki stratejik mevkilerde konuþlandýrýldý ama günlük devlet idaresi yenilen Hýristiyan - Bizans ve diðer ülkenin memurlarýna býrakýldý. Baþta Hýristiyanlar ve Yahudiler olmak üzere gayrimüslimlere "dhimmis" (yeni hukukun tolere ettiði dinlerin taraftarlarý) statüsü verildi. Zaman geçtikçe Arap olmayýp "Müslüman olan" ve "Mawali" denilen gayrimüslim kökenliler devlet idaresine hakim oldular.

Bu gelenek 1550'lerden itibaren Osmanlý Türkiye'sinde geçer akçe oldu. Cumhuriyet Türkiye'sinde de 10 Kasým 1938'den sonra siyaseten olanlarý zaten biliyorsunuz.

üzeti özeti, Batý "eski fikirleri yeni metotlarla veya eski metotlarý yeni fikirlerle" uygular.

Açýk ve kapalý olup bitenler "Armagedon"a giden sürecin kilometre taþlarýdýr.

Türkiye, "tasfiye sürecindeki þirket" gibi.


...