Gladyo da Var, Darbe De!..


Müyesser YILDIZ
avazturk.com
1 şubat 2010




Evet bence de bu ülkede Gladyo şakır şakır çalışıyor, gümbür gümbür darbe yapılıyor…

Ama bu gladyonun adı “Ergenekon”, darbenin adı “TSK darbesi” değil…Taa NATO’ya üyeliğimizden beri faaliyet gösteren o meşhur gladyo hala iş başında. Sadece iç destekçilerini ve yöntemlerini değiştirdi…

Soğuk Savaş döneminde ülkenin kurumlarıyla işbirliği yapıyordu. Soğuk Savaş bittikten sonra müttefiklerini, “gazeteciler, yazarlar, aydınlar, siyasal İslamcılar, genç siviller ve tabii iktidar”dan seçti.

Soğuk Savaş’ta daha çok silah kullanıyordu, artık “kalem, telefon, televizyon, lazerli ortak dinleme cihazları, slogan ve pankartlar”la iş tutuyor!..

Gündemimizden ve aklımızdan hiç çıkartılmayan “darbe”nin adı da “Demokratik-Sivil” diğer adıyla, “ABD-AB-NATO Darbesi”dir…

Günlerdir “Balyoz”un ardında, “Kırmızı Kitap’ın Ak’laştırılması var” diyoruz. Sağ olsun Başbakan Erdoğan, bizi hemen doğruladı. Pazar günü karşısına dizdiği gazetecilere, sadece EMASYA’nın kaldırılacağı müjdesini vermedi, resmen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin de değiştirileceğini açıkladı.

Bırakın 2. Cumhuriyetçiler, cemaatçiler ve dış güçlerin söylediği gibi, “bu ülkede irtica veya bölücülüğün artık tehdit olmaktan çıktığını”, Başbakan’a göre, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi baştan beri “tüyler ürpertici bir tablo” sergilemiş, üstelik de “kanuni geçerliliği” yokmuş!..

Erdoğan’ın bu sözleri ne anlama geliyor biliyor musunuz?..T.C. Devleti’nin iç ve dış güvenlik konusunda belirlediği, bu kapsamda bugüne kadar aldığı kararlar ve uyguladığı politikalar, alenen ve belenen “ge-çer-siz” ilan ediliyor!..

Ki zaten Başbakan, “Göreve geldiğimiz dönemdeki siyaset belgesi ile şu andaki siyaset belgesi çok farklı” diyerek, bunu fiilen geçersiz kıldıklarını itiraf ediyor.

“Kırmızı Kitap”ın resmen “geçersiz” kılınması, Türkiye’nin dışarıda Kıbrıs, Ege, Casus Belli, Ermeni soykırım iftirası, Azerbaycan, Irak, Kerkük ve Türkmenler, içeride bölücülük, Ruhban Okulu, Patrikhanenin ekümenikliği, Lozan’da belirlenen azınlıklar dışında azınlık kabul edilmemesi gibi en hayati konulardaki tezlerinden vazgeçmesidir. Vazgeçmekle kalmayıp, “haksız olduğumuzu” kabullenmesidir!..

Vazgeçsek veya “haksızlığımızı” kabul etsek, ne olur ki derseniz; üyle şeyler olur ki, Türkiye’nin altı-üstüne gelir.

Mesela mı? ücalan ve terör örgütünün ana suçu “bölücülük” değil mi? Bölücülük ortadan kalkarsa, ücalan ve takımını neyle suçlayacaksınız? Ya da Yunanistan’ın Ege’deki ihlallerini, yayılmacılığını casus belli-savaş sebebi saymaktan vazgeçerseniz, denizde, havada, hatta karada Yunanı nasıl durduracaksınız?

Dahası da var; madem iç ve dış tehditler “geçersiz”, ücalan ve arkadaşları, bu kadar süre hapiste yatırdığımız ya da Yunanistan, Ege’de it dalaşına giriştiğimiz için maddi-manevi tazminat istemez mi?

Yaratılan yeni “azınlıklar”, “mülk, toprak, hak” diye yakamıza yapışıp, geriye yönelik bedel tahsil etmez mi?

Darbeye neden “ABD-AB-NATO Darbesi” adını verdiğime gelince; AKP iktidarı, 2. Cumhuriyetçiler ve Siyasal İslamcıların “demokratikleşme” diyerek, omuz omuza önümüze getirdiği ne varsa, bu dış güçlerin listesi de ondan.

Eskiden bilmem kaçıncı “AB reform paketi” diyorlardı…

Artık Türk Milleti nezdinde AB’nin hükmü kalmadığı, ABD’nin itibarı dibe vurduğu ve NATO tartışılmaya başlandığı için “reform paketlerinin” yerine “darbe paketlerini” koydular…Ve her “darbe” senaryosunun arkasından da, gerçek “darbe” planlarını çıkartmaya başladılar…

Başbakan, “Bundan sonra iç tehdit olmayacak diyebilir miyiz?” sorusunu bakın nasıl cevaplandırıyor; “Asla. Böyle bir şeyi asla düşünemeyiz…”

Geçtim 2. Cumhuriyetçiler ve siyasal İslamcıların, T.C. Devleti’nin üniter ve milli yapısına yönelik tehditlerini, PKK ve siyasal uzantıları da mı iç tehdit değil?

Sorum, Başbakan’a değil, siz değerli okurlarımıza!..


...