ZEHÝRLÝ BALIK CEMAATi



12.5.2010

üocuktuk kayalýklara bulaþýp sýkýþmýþ misina parçalarýný toplayýp bin düðümle birkaç metrelik misina yapýp ucuna aðýrlýk olsun diye küçük bir çakýl taþý baðlayýp denize atardýk, güya balýk tutacaðýz.. Misinayý denize fýrlatmadan baþka bildiðimiz bir þey yoktu, bir de büyükleri balýk tutarken seyretmiþiz, yem, hamur ekmektir, istavrit sardalya gibi balýklar çakýyla bir güzel minik parçalara yem diye dilimleyip bölmekti.. Bir de öðrendiðimiz oltadan dikenli kýkýrdaklý çirkin, kýrlangýç balýðý benzeri, balýk deðil ‘tuhaf yaratýk’ gibi, çýkýnca, tüm sahilde çýðlýklar atýlýrdý, ‘kaçýn kaçýn yakan balýk’..

Yakan Balýk’a yanaþýlmazdý, elle asla tutulmazdý, önce misinayý yere kýrbaç gibi vurup balýk öldürülmeye çalýþýlýr sonra o çocuk korkusuyla gücün yeterse ayaklarýnla ezersin, çiðnersin ve leþini hemen denize atarsýn..

Yakan balýk derdik, zehirli balýk derdik, çok korkardýk, adýna ‘iskorpit’ derdik.


Linç giriþimi

O zamanlar ‘cemaat’ diye korktuðumuz bir ‘yaratýk’ bilmezdik, sakin denizin kýyýsýnda ‘iskorpit’ çýðlýklarý atýldýðýnda yer yerinden oynar, hatýrladýðým, oltasýna iskorpit vurmuþ kimse diðer oltacýlar herkes hep beraber misinalarýný býrakýp yardýma koþardý.. Ayný korkuyu elektrikli Vatoz balýðýnda da yaþardýk.. Vatoz çocukluðumun deniz kýyýlarýna saldýðý korkuyla bir efsaneydi, o gün sahilde biri, buralarda Vatoz gördüm dediðinde üç-beþ gün sahile bile yanaþmazdýk.. Denizin içinden sudan çýkmýþ ve elektriðiyle çarpýyor, uzay filmlerindeki gibi bir ‘yaratýk’. Ve büyük sel felaketleri sonrasý sahili dolduran ‘yýlanlar’.. Deniz’de yýlan görmek kadar ürkütücü bir þey yoktur, yýlan bildiðiniz yýlanlardýr, sellerle daðlardan taþlardan sürüklenip binlercesi gývýl gývýl kaynaþýr..
Balýklarýn kalbini çok incelemiþ bir çocukluðum oldu. Zehirli balýk’a karþý sahildekilerin linç giriþimi beni çok þaþýrtýrdý, kaç sefer ‘yahu ezmeyin çiðnemeyin, atýn denize gitsin’ dediðimde, çok bilmiþ aðbilerden biri ‘baþkalarýnýn oltasýna vurur, Allah korusun öldürür insaný, en iyisi parçalayacaksýn..’

Oltayla balýk çekilirken, misinanýn aðýrlýðýna dokunup sevinçle müjde verir gibi büyük balýk deriz, sonra, suyun yüzüne balýk yaklaþtýkça hangi balýktýr diye sessizlikle bakarýz, büyük sandýðýmýz balýk yakan balýk çýkýnca etrafý hepimizi korku dolu bir sessizlik kaplar, çarpýlmýþýz gibi bir sessizlik.. Vatozlar Ýskorpitler denizlerin ‘cinleri’ gibiydi..


Kýyýdakiler yaratýðý tanýyamadý

CHP Genel Baþkaný Deniz Baykal ‘istifa açýklamasýný’ yaptýðýnda CHP Genel Merkezi’ne ‘zehirli bir balýk’ düþtü, Deniz Baykal ‘Amerika’dan aradýlar, onlarýn samimiyetine inanýyorum’ deyince, kýyýda bekleyenler ‘oltadaki’ ‘yaratýðý’ tanýyamadý.

üok çok akýllý ve keskin zekalý gördükleri liderlerinin bu cümlesine hemen anýnda ‘hamle’ yapamadýlar ama vatoz balýðýnýn elektrikleri, zehirli yakan balýk, Baykal’ýn oltasýyla Genel Merkez Binasý’na düþtü… Kimse laf açmak istemiyor, kaçýþan kaçýþana.

Ki, kaçýþanlar için Zehirli Balýk’ýn sýrlarla dolu genel merkeze giriþi Türkiye’nin en büyük skandalýný oluþturan kaset olayý’ndan daha feci bir felaketti, çünkü tanýmlanmamýþ bir yaratýk, tuhaftý..


ANAP ve DYP’ye ne oldu

Hatýrlayýn, Mehmet Aðar’ýn ANAP’la birleþme ve infilak öyküsünü.. Dünya siyasi tarihinde eþine hiç rastlanmayacak bir ‘tuz buz olma, infilak’.. Birleþme arefesinde yan yana gelip kucaklaþan sarýlan ortak listeleri fedakarlýkla hazýrlayan her iki tarafýn partilileri bir anda daðýldýlar, bir anda.. Ve o gün bugün iki partinin önde gelenlerinin her biri birbirlerini bir daha ne aradý ne sordular.. Ne olmuþtu?

Yakan Balýk, Zehirli Balýk Ýskorpit, gizlendiði derin sulardan gelip yýllarýn emeði milyonlarýn sevgilisi her iki partiyi bir daha asla toparlanamayacak þekilde daðýttý. Kulislere sýzan zehirli balýk iskorpit aklý baþýnda muhabbet edip birbirlerine sarýlýp þakalaþarak çay içip listeler hazýrlayan partililerin hepsini baþka tür zehir’le kan dolaþýmlarýný ebediyen durdurdu.

Zehir ki ne zehir, her iki partinin yüzlerce deðerli insanýnýn bugün ‘esamesi’ okunmuyor..

Zehirli balýk orada da oltada göründü

Hatýrlayýn, Muhsin Yazýcýoðlu’nun küçük ama iddialý ve birbirine imanla kenetlenmiþ dava arkadaþlarýyla bir partisi vardý.. Yakýn zamanlarda zehirli balýk iskorpit bu küçük ama sesi çok yüksek partinin sularýna sýzýverdi. Kýrk yýlýn dava arkadaþlarý bir anda karanlýkta kayboldular, hiçbir siyasi duruþa dokunamaz oldular, hayatlarýný bir davaya adamýþ ve hep kahraman gibi konuþmuþ yüzlerce genç lider adayý öldürücü bir sessizlik içinde kavranýlmaz bir savrulmaya düþtüler.. Kan mý zehirlendi kemikler mi kýrýldý, ne olduysa, zehirli balýk’ýn oltada görünmesiyle oldu.


Kurtulmuþ cemaatçileri saflarýna katýyor

Duydum ki bugünlerde zehirli balýk iskorpit kýrk yýldýr arasý bozuk olan Milli Görüþ’ün sularýna inmiþ.. Numan Kurtulmuþ, sonbaharda erken seçim var deyip, partide Haziran’daki kurultayda bir yenilenmeye gidiyor ve cemaatçi diye bilinen on-onbeþ kiþiyi saflarýna katýyor.. Doðrudur, yanlýþtýr ama dere tepe söylenen konuþulan budur..

Takip edin, izleyin, Erbakan’a raðmen Numan Kurtulmuþ, düþünüp taþýnýp yukarlara çýkmak için cemaatçilerle iyi geçinmeye baþlamýþsa, seçim sonrasý ‘un ufak olmuþ, kaný zehirlenip bitmiþ, mecalsiz’ bir partinin daha hazin hikayesine þahit olacaðýz.


Amacý nedir

Ýskorpit’in amacý nedir, ama milli, yerel, anti-emperyalist, Anadolu çocuðu, bizden, temiz adamlar, samimi insanlar dediðimiz siyasi varlýklarýn içine girdiðinde, ortada bir anda, ruh, iklim, dava, inanç, hiçbir þey kalmýyor..
Mayýs’ýn son günleri Haziran’ýn ilk günleri Karadeniz, çarþaf gibi dediðimiz dümdüz olur, öyle ki parmak kalýnlýðýnda dalga dahi olmaz, sanki ‘durur’ deniz, ne rüzgar ne kýmýltý.. Böyle günlerde kilometrelerce uzaktan geçen küçücük kayýklarýn kürek seslerini bile duyarsýnýz.. Kilometrelerce uzaktan geçenlerin sesleri bir oda içindeymiþcesine yakýn gelir. Denizin bu sakin haline bizler ‘sargan (zargana) denizi’ deriz.. Sargan ince uzun yýlan gibi ve ekþilisi Karadeniz’in en meþhur yemeði olan balýktýr…


Torumtay’ýn istifasý

Bugün adýna asker-sivil tartýþmasý adýný koymuþlar, deðil, Genelkurmay Baþkaný Necip Torumtay’a, üzal, l. Körfez Savaþý’na girmesi için emir verdi, ama ‘sallama bir emir’, hatýralarýnda yazar, bakanlarýn imzalarý dahi yok ve kendisiyle savaþa girmek için Amerikalý ajanlar üzal’ýn emriyle gelip görüþme yapýyor. Ve bu Amerika’dan emir Torumtay Paþa’nýn aðrýna gidip istifa ediyor.. Bir Genelkurmay Baþkaný, Baþbakanýnýn emrindedir, bir milletin bekasýný varlýðýný yokluðunu ilgilendiren savaþ gibi bir hadiseyi bir ajanla konuþmaz, otursun meclis ya da Baþbakan yazýlý emir versin, der…O gün bugün Amerika’nýn Türkiye’yi bir ‘telefonla’ yönetmesine karþý kim durmuþsa, iþte onlarýn kemikleri kýrýlýyor burnu sürtülüyor.. Eskisi gibi dalgakýranlarla koruyamazsýnýz sahillerinizi artýk sularýnýza atýlýyor zehirli balýklar, eskiden kemik kýrarlardý þimdi kan’ý zehirliyorlar..

Baþka bir þey söyleyeceðim, Torumtay Paþa’nýn anýlarýnda bir tuhaf cümle, askerliðinin ilk yýllarý Bingöl Daðlarý’nda görev yapýyor, ‘unutamam o yýllarý, gece öyle sessizlik olurdu ki gaz lambasý içinde titreyerek yanan fitilin sesini duyardým’..


Bu oltaya gelirse parçalayacaðýz

Deniz Baykal, Amerika’dan telefon aldým onlarýn samimiyetine inanýyorum, dediðinde, telaþlý karýþýk CHP Binasý içinde böyle bir sessizlik oldu, tertemiz samimi ve kýrk yýl bugünleri beklemiþ insanlar bu olta’dan ne çýkacak þaþkýnlýðý içinde, iskorpit mi geliyor paniði yaþadýlar.

þüpheniz olmasýn, bu sulara artýk bir daha ‘zehirli balýklar’giremeyecek, çünkü bu sularda balýk tutanlar öyle vahþi iftiralar öyle haksýz ithamlar öyle kalleþ suçlamalara muhatap oldu ki artýk herkes tetikte, herkes uyanýk. Sahtekarlýk gizli tezgahlar buralarda o kadar büyük zayiatlar verdi ki bu sularda herkes artýk zehirli yakan balýklarýn yedi sülalesini tanýyor.. Aþaðýlýk muhbirler, asýlsýz iftiralar, intihar eden albaylar, suçsuz belgesiz infazlar bu sahilleri öylesine vurdu ki artýk hepimiz en uzak denizlerin ötesindeki her tür zehirli balýðýn uzmaný olduk.

Oltaya geldiðinde yapacaðýmýz ilk iþ, ayaklarýmýzla parçalamak olacak, baþkalarýnýn da caný yanmasýn diye..


Cemaat bütün kirlerinden utanýr

Ýskorpit balýklarý gitsin þapþal hayvanlar gibi siyaset yapanlarý kandýrsýn..
Her þey darmadaðýnýk toz duman olabilir ama kalbimiz hiç karýþýk deðil..
Kalleþliðin her türünü denediler, bize acý verecek yeni bir iþkence türü Amerika’da Nasa’da henüz üretilmedi..

Karmakarýþýk en içilmez çýkýlmaz hilelerin yaþandýðý bu günlerde en okunaklý yazý herkesin ezberlediði kalplerimize yazýlan yazý, memleketimin rüzgarlarý ve yaðmurlarýdýr..

þapþal, üç kaðýtçý, onun bunun köpeði kulu müridi bu yüzlerce tezgahcý adamdan sadece birini, cemaat olarak topluca deðil, tek baþýna birini, bir tek kiþiyi, Toros Daðlarý’ndan bir Sedir Aðacý’nýn yanýna getirip koysam, ya da Karadeniz’in ladinlerinin altýna oturtsam, üç-beþ dakika, þöyle tek baþýna memleketin bu güzel aðacýnýn altýnda birkaç dakika bekle, düþün, dur, desem, Allah’a inanýr gibi biliyorum bütün kirlerinden utanýr..

Ýlahi evrensel sorun da bu zaten, biz aðaçlara sulara göklere daðlara ýrmaklara topraða bakarak büyüdük, onlar, beylere, efendilere, þeyhlere, aðbilere boyun bükerek.

Sorun da bu zaten, toprak zehir tutmaz, çýplak ayakla üstünde geziveren her biricik insan evladýný güzelleþtirir, derinleþtirir, kafasý hiç karýþmamýþ ulu aðaçlar gibi..


Nihat Genç
Odatv.com