Baþbakanlýk Koridorlarýnda Bir "CIA Ajaný"



Ergenekon duruþmalarý, sadece hukuk tarihine geçecek rezaletler, insanlýk dramlarý ve içinde kin taþýyan bir siyasi iktidarýn topluma ve adalete nasýl büyük kötülükler yapabileceðine iliþkin dersleri barýndýrmýyor.

Ergenekon davalarý, bütün bu kirliliðin, yozlaþmanýn, devlet olmaktan ve insan olmaktan çýkýþýn ortasýnda önemli bilgileri, olaylarý ve iliþkileri de gün ýþýðýna çýkarýyor.

Genelllikle caný yakýlmýþ sanýklarýn haklý bir isyan sonucu verdikleri bilgiler oluyor bunlar ve çoðu basýnda yer bile almýyor. üünkü Ergenekon davalarý, neyi ne kadar ortaya çýkaracaðý; kimin ne kadar deþifre edileceðinin önceden belirlendiði bir proje...

Bu büyük enformasyon kirliliði içinde bir önemli haber daha kaynadý.

Yeniçað gazetesinin Ergenekon duruþmalarýný izleyen muhabiri Salim Yavaþoðlu, eski Jandarma Ýstihbarat Daire Baþkaný, tutuklu sanýk Emekli Tuðgeneral Levent Ersöz'ün sorgusunu diðer gazetelerde yer almayan bir ayrýntýyla haberleþtirdi.

Levent Ersöz'ün sorgusuyla devam eden son duruþmada, ortaya atýlan kimi darbe planlarýnýn CIA tarafýndan servis edildiði iddiasý gündeme gelmiþti.

Konu, üye hakim Sedat Sami Haþiloðlu'nun Levent Ersöz'e

“Jandarma Ýstihbarat Baþkaný olduðunuz dönemde darbe planlarýný size getiren Faruk Demir’in CIA ajaný olduðunu belirlemiþsiniz. Hakkýnda ne gibi iþlem yaptýnýz?”

þeklindeki sorusuyla gündeme geldi.

Yeniçað'ýn ve oradan alýntý yapan Açýk Ýstihbarat''ýn haberinde de okuduðunuz gibi Ersöz, Faruk Demir'in CIA ajaný olduðunun kendisinin emekliliðinden sonra kanýtlandýðýný belirterek

"Benim dönemimde ortaya çýksaydý gereðini yapardým"

dedi.

Demir'in CIA görevlisi olduðunun ne zaman ortaya çýktýðý, kendisiyle kimlerin iþbirliði içinde olduðu, CIA ajaný sýfatýyla devletin hangi faaliyetlerine sýzdýðý ve hangi faaliyetleri yönlendirdiðini ortaya çýkarmak artýk o soruyu soran Sedat Sami Haþiloðlu'nun ve mahkeme heyetinin görevi.

Bakalým, Ergenekon davalarý devlet içindeki CIA görevlileri konusunda nereye kadar gidebilecek?

Yoksa bu bilgi de "Ergenekon'un meczuplarý" konumunu üstlenmiþ olan Kuvva-i Milliye derneðinin hamisinin Tayyip Erdoðan'ýn bacanaðý çýkmasý gerçeðinin kapatýlmasý gibi unutturulacak mý?

Konumuz Faruk Demir...

Kendisini 1997 yýlýnda ANKA Ajansý'nýn Baþbakanlýk muhabiriyken tanýdým. ANAP-DSP-DTP koalisyonu iþbaþýndaydý.

28 þubat'ýn "kudretli generalleri" bu zayýf hükümetin her yaptýðýndan haberdar olmak istiyorlar, 28 þubat kararlarý çerçevesinde hergün hükümetten mantýklý mantýksýz bir dizi istekte bulunuyorlardý.

Baþbakanlýk Takip Kurulu da esasen "kamuda irticacý avlamaktan" ziyade bu ihtiyaç için kuruldu.

Askerler, sadece yazýþma ve bilgi alma yoluyla deðil bizzat Baþbakanlýðýn içinde olmak, yapýlan ve yapýlmayan iþleri bizzat denetlemek istiyorlardý.

Tabii bu duruma, askeri vesayetle iþbaþýna gelmiþ tabansýz bir hükümetin karþý koymasý beklenemezdi. Askerler ne istese yapýlýyordu ama gerek Mesut Yýlmaz'ýn, gerek Bülent Ecevit'in bu durumu tam olarak içlerine sindirdiklerini söylemek haksýzlýk olur. "Sivil" insanlar olarak belli bir ölçüde rahatsýzlýk duyduklarý ama bir þey yapamadýklarýný söylemek en insaflý yorum olur.

Mesut Yýlmaz'ýn Gürcistan'a giderken uçakta gazetecilere askerlerin hükümet üzerindeki baskýsýný ima edip, isim telaffuz etmekten çekindiði için ( Baþbakan'ýn uçaðýnýn içi o dönemde de dinleniyor olabilir) elleriyle omuzlarýný iþaret ederek "rütbeliler" demeye çalýþtýðýný, bu acýklý hareketin de uçakta bulunan Mehmet Ali Birand tarafýndan haber yapýldýðýný hatýrlayanlar çýkacaktýr. Mesut Bey, bu yüzden Birant'a uzun süre dargýn kalmýþtý...

Faruk Demir olayýna dönecek olursak..

Ýþte askerlerin hükümeti bu kadar pervasýzca denetlemek ve yönlendirmek istediði bir ortamda Baþbakanlýk koridorlarýnda aniden kýsa boylu, týknaz, genç, espritüel, ve oldukça konuþkan bir adam peydah oldu.

Siyaset ve bürokrasi ile ilgili her konuda bir görüþü vardý.

Enteresan olan, Müsteþar Yaþar Yazýcýoðlu'nun makam odasý baþta olmak üzere istediði yere rahatça girip çýkabilmesi, üst düzey bürokratlara "sen" diye hitap etmesi ve gerektiðinde dikte edici üslûplar kullanabilmesiydi.

Baþbakanlýk koridorlarýnda daha önce rastlamadýk bir tür olan bu insan modelinin "görevinin ne olduðu"sorulduðunda, personelden sorumlu bürokratlar bile

"Genelkurmay'a yakýn bir arkadaþ olduðu söyleniyor"

demekten öteye gitmiyorlardý.

Faruk Demir'in çok konuþma özelliði, vurguladýðý iliþkilere ihtiyatlý yaklaþmayý gerektirir ama kendi gözlemlerime dayanarak Genelkurmay ile oldukça yakýn bir iliþki içinde olduðunu söyleyebilirim. Bazý üst düzey askerlerle de oldukça senli-benli iliþkiler içindeydi.

üzellikle Genelkurmay'ýn çýkmasýný istediði bir yasa, tüzük veya yönetmeliðin istenilen sürede ve istenilen içerikte hazýrlanýp hazýrlanmadýðýný sýký takip ederdi. Baþbakanlýðýn en kozmik birimlerinden birisi olan Kanunlar ve Kararlar Dairesi'ne girip çýkmak Faruk Demir için kantinde çay içmek gibi bir þeydi..

Bir keresinde, Müsteþar Yazýcýoðlu'na Kanunlar ve Kararlar Dairesi'nden evrak götüren genç bir kavasý koridorda durdurup elindeki dosyaya baktýðýný bugün gibi hatýrlýyorum.

Faruk Demir'in mesai saatleri dýþýnda kullandýðý mekanlar, Ankara'nýn en üst düzey siyasetçi, bürokrat, asker, istihbaratçý ve gazetecilerinin mesken tuttuðu lüks lokanta ve cafelerdi. Papermoon yanlýþ hatýrlamýyorsam o dönem henüz yoktu. Yukarýda anýlan zevatýn uðrak yerleri arasýnda "Ivy" adlý bir cafe ile, yanýndaki þimdi adýný hatýrlayamadýðým lüks balýkçý lokantasý vardý.

Ýlginçtir, Ankara aristokrasisinin bir baþka gözde mekaný da o dönem Turkish Daily News gazetesinin imtiyaz sahibi Ýlnur üevik tarafýndan iþletilen Daily News Cafe idi.

Bu mekanýn özelliði hem 28 þubat'ýn etrafýndaki gazeteci siyasetçi ve bürokratlar, hem de Ýlnur üevik'in yakýn arkadaþý, o dönemin güya "maðduru" Fehmi Koru tarafýndan ortak kullanýlýyor olmasýydý.

Ýki tarafýn buluþup temas kurduðu yer burasýydý.

Daily News Cafe'nin müdavimleri arasýna, fakir bir köþe yazarýyken sonradan birileri tarafýndan "keþfedilip" maddi ve sosyal durumu düzeltilen ümer üelik, ardýndan da Mustafa Karaalioðlu eklendi.

Burada yapýlan konuþmalar Tayyip Erdoðan'a ümer üelik tarafýndan, Necmettin Erbakan'a da Mustafa Karaalioðlu tarafýndan günü gününe iletilmekteydi.

Tabii Daily News Cafe'nin en sadýk müdavimleri arasýnda Amerikan Büyükelçiliði'nin Türk siyaseti ile yakýndan ilgilenen yetkililerinin bulunduðunu da unutmuyoruz...

Faruk Demir konusunun daðýldýðýný düþünmemenizi rica ederek þu önemli ayrýntýyý da eklemek istiyorum:

Son derece þen þakrak bir adam olan Ýlnur üevik, 28 þubat'la ilgili geliþmeleri her nedense pek keyifle izliyordu.

Kendisine "irticacý" damgasý vurulamayacaðý için pek rahattý ve bu rahatlýkla Fehmi Koru gibi sözümona "maðdur Ýslamcý aydýnlara" hamilik yapýyordu. 28 þubat'çýlarla "maðdur islamcýlarýn" Cafe'sinde buluþup konuþmalarýndan oldukça memnun bir hali vardý.

Ýlnur üevik'in o dönem asýl ilgi alanýný, kimsenin üzerinde durmadýðý Kuzey Irak oluþturmaktaydý.

Burada bir radyo istasyonu kurmuþtu. Yýlýn neredeyse yarýsýný orada geçiriyor, Türk giriþimcilere "Burada gelecek var, gelin bigane kalmayýn" çaðrýlarý yapýp duruyordu. (Senenin 1997 olduðunu ve Irak'ýn iþgalini kimsenin rüyasýnda bile görmediðini hatýrlatalým...)

Daily News Cafe'nin "seçkin" müdavimleri arasýnda Kuzey Irak'la yakýndan ilgilenen bir diðer kiþinin de Faruk Demir olduðunu belirtelim...

Demir'in Baþbakanlýk'taki evrak takibinden sonra en ilgi duyduðu alan Kuzey Irak'tý.

Kendisinin, Kürtçe'nin bütün lehçelerini mükemmel anlayýp konuþabilen bir "abimiz" olduðunu da bilmeyenlere duyuralým...

Zaza asýllýydý...

Bu yüzden kendisine, biraz da attýðý üst düzey havalardan dolayý "Allah'ýn Zazasý" derdim...

Bu "Allah'ýn Zazasý" bir gün,

"Sana çok önemli bir þey söyleyeceðim. Suriye'den yakýnda çok deðerli bir paket alacaðýz. Ve bu paket, Türkiye'nin gelecek 20 yýlýný þekillendirecek"

dedi...

Bir gazetecinin yarým yamalak bilgi verip arkasýný getirmeyen bütün haber kaynaklarýna kýzdýðý gibi kýzdým ve

"Be hey Allah'ýn Zaza'sý! söyledin bir þey, bari azýcýk ucunu aç. Ne demek istedin þimdi sen, bari biraz da bilgi ver"

dedim ama bütün ýsrarlarýma raðmen "Bu kadar söylerim" deyip sustu.

Bu istihbaratý kime soracak, nasýl doðrulatacak ve detaylarý kimden alacaktým? Tabi hiç bir þey yazamadým, olay orada kaldý.

Faruk Demir'i her gördüðümde

"Konuþtu Bal Kabaðý diye haber yazýp o 'bal kabaðýnýn' altýna da senin fotoðrafýný koyacaðým, haberin olsun"

diye taciz edip durdum.

Her zamanki gevrek gülüþüyle kahkalar atarak Baþbakanlýk koridorlarýnda kaybolup gitti.

Faruk Demir bu "ham bilgiyi" bir gazeteci ile paylaþtýðýnda sene 1998'di. Yaklaþýk 1,5 yýl sonra Abdullah ücalan'ýn "þartlý" bir paket halinde Türkiye'ye teslim edildiðini biliyorsunuz...

Faruk Demir'in Baþbakanlýk'taki tuhaf mesaisi, DSP azýnlýk hükümetinin baþlarýna kadar sürdü. Yaþar Yazýcýoðlu döneminde, baktýlar ayak altýnda bu kadar dolaþmasý dikkat çekiyor ve rahatsýzlýk yaratýyor; hiç bir resmi sýfatý olmayan bu "görevliye" bir ara oda bile tahsis ettiler.

Hem de nerede bilin?

Kozmik Oda'nýn hemen dibinde!

Hani þu Mesut Yýlmaz'a Türkank'ýn satýþý konusunda gelen istihbarat notunun kaybolup gittiði Kozmik Oda'nýn dibinde...

Ahmet þaðar'ýn müsteþarlýðý döneminde ya Hüsamettin üzkan'ýn "askerlerle doðrudan iliþkiden sorumlu Bakan" vazifesini üstlenmesi, ya da görevin ifa edilmiþ olmasýndan dolayý "Allah'ýn Zazasý" Baþbakanlýk'tan çekildi.

Kýsa bir ortadan kayboluþtan sonra "NTV'nin strateji danýþmaný" sýfatýyla karþýmýza çýkýp televizyon yorumlarý yapmaya baþladý.

O dönem Mehmet Emin Karamehmet'in "sað kolu" olarak anýlan ve gelmiþ geçmiþ bütün hükümetlerin önemli aktörleriyle samimiyet kurma becerisine sahip olan gazeteci Nuray Baþaran'la da arasý oldukça iyiydi. Ergenekon ek delillerine göre ikisi birlikte Levent Ersöz'ü de ziyaret etmekteymiþler...

Ersöz'ün "Faruk Demir'in CIA ajaný olduðundan" (kendisinin iddiasýdýr) ne zaman þüphelenmeye baþladýðýný ve kendisiyle ne düzeyde bir iliþki içinde olduðunu bilmiyoruz.

At izi it izine karýþmýþ vaziyette çünkü....

Bildiðimiz, devletin en üst düzey istihbarat yetkililerinden biri (Levent Ersöz) tarafýndan "CIA ajaný" olarak saptanan bir þahsýn, Baþbakanlýðýn en kozmik odalarýna elini kolunu sallayarak girebildiði ve Genelkurmay'ýn en üst düzey yetkilileriyle ahbap-çavuþ iliþkiler kurabildiði..

Faruk Demir, o dönem çok üst düzey bir generalin kendisine "kýzýný vermeye çalýþtýðýný" bile anlatýp gülüyordu; ne kadar doðru olduðunu bilmiyoruz.

þimdi, "Faruk Demir'in CIA ajaný olduðu" iddiasý çerçevesinde sorulmasý gereken sorular, kurulmasý gereken mantýklar var:

Faruk Demir eðer CIA ajanýysa;

(Açýk Ýstihbarat : Faruk Demir'in "ajan" olmaktan çok CIA-MÝT Genelkurmay arasýnda bir "istihbarat kavasý" olma ihtimali daha yüksek bir ihtimal olarak deðerlendirilmelidir. Eskimolarýn buz üzerine yüzlerce kelimesi olduðu gibi ajan kaynayan bir memleketin de "ajanlýk"üzerine yüzlerce kelime üretmesi gerekiyor)

28 þubat'ýn gerçek mimarý CIA ise;

28 þubat, AKP'yi iktidara getirmiþ olan süreç ise...

Böyle bir "sanal darbenin" yarattýðý "ters efektle" iktidara gelmiþ olan AKP, bugün CIA tarafýndan arzulandýðý gayet belli olan bir anayasa deðiþikliði yapmaya kalkýþýyor ve bunun adýna da "darbelerle mücadele"diyorsa...

Siz kimi, hangi suçtan yargýlýyor;

"Ergenekon" adýný koyduðunuz Gladyo'yu nerelerde arýyorsunuz Sayýn hakim ve savcýlar?


Fatma Sibel Yüksek / Açýk Ýstihbarat / 18 Aðustos 2010