TüRK ORDUSUNUN PKK OPERASYONLARI


üatýþmanýn süresini uzatan, isyancýlarýn ya da teröristlerin askeri kabiliyetleri deðil, kararlýlýk ve yenme iradesidir. Demokratik ülkelerin terörist örgütlerle ayný seviyede kararlýlýklarýnýn olmasý neredeyse imkansýzdýr.

1979’da Suriye ve Lübnan’da PKK kamplarýnýn kurulmasý ile baþlayan düþük yoðunluklu çatýþmanýn, Doðu ile Batý arasýndaki daha büyük bir savaþýn “savaþ alanýný” teþkil ettiðini tartýþmaktadýr. PKK, Türkiye’yi terk edip Suriye ve Lübnan topraklarýnda kamplarýný kurmuþ olmakla Orta Doðu ve Doðu-Batý ihtilafýnýn bir parçasý olmuþtur. Suriye’nin PKK’ya desteði, baþlýca gayesi bir NATO ülkesi olan Türkiye’nin altýndaki topraðý oymak olan Moskova tarafýndan uygun bulunmuþ, tasvip edilmiþtir. (30)

Suriye ve Ýran sistematik olarak Türkiye’de terörizmi desteklemiþtir. Dolaylý ve ilan edilmemiþ bir savaþý yürütmüþ, NATO üyesi bir ülke ile giriþilecek bir savaþýn potansiyel olarak feci sonuçlarýndan kaçýnarak, bunun yerine Türkiye’nin elinde bulundurduðu askeri ve siyasi güç avantajýný ortadan kaldýracak bir stratejiyi devreye sokmuþlardýr. Suriye ve Ýran PKK tarafýndan yürütülen geniþ ve önceden tahmin edilmez bir askeri eylemler, paramiliter eylemler ve sabotajlar yelpazesinde, Türkiye’ye karþý asimetrik bir tehdit teþkil etme aracý olarak PKK’yý baþarýyla kullanmýþtýr.

PKK’nýn baþarýsýnýn ardýnda yatan en önemli sebep, Türk hükümetlerinin, Suriye ve Ýran’a karþý savaþ tehdidi kullanmak suretiyle PKK’ya destek vermekten caydýrmaktaki iktidarsýzlýklarý ve kararsýzlýklarý olmuþtur. (31)

Bazý aþýrý sol Türk örgütleri de 1970’lerde Türkiye’deki siyasi sahnenin saldýrgan unsurlarýndan olan PKK’nýn hedefleri haline geldiler. Bununla birlikte saldýrýlarýnýn merkezinde Kürt örgütleri bulunmaktaydý. Bu siyasi stratejinin nedeni, ücalan’ýn baðýmsýz bir “Kürt Devleti”nin önündeki baþlýca engelin Türk Devleti deðil, güya Kürtlerin aklýný karýþtýrmakta olan diðer Kürt örgütleri olduðuna dair inancýna dayanýyordu. (35)

PKK’nýn aþiretlere saldýrý kararý bu aþiretlerle PKK arasýnda, þanlýurfa yöresinde kanlý çatýþmalara yol açtý. Aþiretler PKK’ya itaat etmeyi ya da geri çekilmeyi reddettiler ve güçlü bir direniþ gösterdiler. Güvenlik kuvvetleri bu çarpýþmalarda, PKK’ya karþý savaþan devlet yanlýsý aþiretlere destek için dahi yer almadýlar. (1970’lerin ikinci yarýsý 36)

Türkiye’de 12 Eylül darbesinden kýsa bir süre önce, muhtemelen Bulgar gizli servisi tarafýndan uyarýlmýþ olan ücalan, Türkiye’den ayrýlmaya karar verdi. Suriye’ye geçti ve Hafýz Esat’ýn kardeþi Cemil Esat aracýlýðý ile ve Suriye gizli servisi ile temas kurdu. Aslýnda PKK ile Suriye gizli servisi arasýndaki iliþki, ücalan’ýn þam’a varýþýndan önce kurulmuþtu. Bazý resmi kaynaklara göre, PKK, 1978’de þam’la ortak bir operasyonla, Kahramanmaraþ’ta Sünnilerle Aleviler arasýnda kitlesel çatýþmalarý provoke etmiþti. (37-38)

Suriye Ýran ve Irak’ýn Türkiye ile stratejik sorunlarý vardý. Yunanistan ve Güney Kýbrýs Türkiye’nin 1974 Kýbrýs’a müdahalesi yüzünden Türkiye ile örtülü bir savaþ içerisindeydi. Sovyetler Birliði de NATO ülkelerini çökertici hareketlere her zaman destek vermiþti. üzetle, PKK’nýn komþu ülkelerin desteði ile Türkiye’deki silahlý eylemleri baþlatmasý için uluslararasý iklim müsaitti.

PKK’nýn Kuzey Irak’ta yerleþmek için, bölgeyi kontrolünde tutan Mesut Barzani’nin KDP’sinden izin almasý gerekiyordu. Suriye Devlet Baþkaný Hafýz Esat, Türkiye’nin tepkisinden çekinmekte olan Barzani’yi PKK’nýn Kuzey Irak’a yerleþmesine müsaade etmesi için ikna etti.

Suriye-Irak sýnýr hattý boyunca bazý PKK mensuplarý Irak askerlerince öldürüldü. Sonuçta Ýran devreye girdi ve Suriye’den yardým taþýyan Ýran kargo uçaklarý, PKK’nýn önde gelenlerini Ýran’a hava yoluyla götürdü ve Kuzey Irak’a oradan sýzmalarýna yardýmcý oldu. (43)

Temmuz 1983’te þam’da, ücalan ile Barzani arasýnda “KDP ile PKK arasýnda Dayanýþma Ýlkeleri” üzerine bir anlaþmaya varýldý. Barzani, faþist bir ülke ve Türk halkýnýn düþmaný olarak tanýmladýðý Türkiye’ye karþý PKK’ya desteðini bildirdi. PKK ayrýca ASALA ile “Ermeni-Kürt Devleti” kurmak için deklarasyon imzalamýþtýr. (48)
Askeri önlemler, hükümet tarafýndan uygun bir politik strateji benimsenmediði için baþarýlý bir Düþük Yoðunluklu üatýþma stratejisi oluþturulamamýþtýr. Ayrýca üzal hükümetleri 1980’lerin sonuna kadar TSK’nýn DYü’da ihtiyaç duyduðu silahlanma, teçhizat konusunda gereken kaynak aktarýmlarýný yapmamýþtýr. Türkiye’nin PKK ile mücadelede ciddi harcamalar yapmasý 1990’larýn baþýnda baþlamýþtýr. (54)
25-30 Ekim 1986 tarihleri arasýnda Beka Vadisinde PKK’nýn üçüncü Kongresi toplandý. Bu Kongre, ücalan’ýn 1984-86 periyodundaki baþarýsýzlýklarýndan hayati dersler çýkarmýþ olmasý bakýmýndan PKK için dönüm noktasý oldu.

ARGK asker toplamak üzere toplu kaçýrma kampanyasýna baþladý. Kaçýrýlan gençlerin aileleri, terörist örgüte yiyecek, giyecek, barýnak ve giysi temin etmeye kendilerini mecbur hissetmeye baþladýlar. üocuklarýna kötü davranýlmasýndan korkuyorlardý. üocuklarý güvenlik güçleri tarafýndan öldürülen aileler de artýk PKK’ya destek veriyordu. Devlet halkýn akýl ve yüreðiyle çarpýþmak zorundaydý. Tüm bunlar olurken Ankara, ülkedeki durum hakkýnda gerçekleri hem içerde hem de dýþarýda, izah etmeyi ihmal etmiþti.

1986 ilkbaharýnda Ege Denizinde yaþanan Türk-Yunan gerginliði üzerine TSK’nýn seçkin birliklerinden iki tugay bu bölgeye sevk edildi. Bunun neticesinde teröristler Ýran sýnýrýndan Türkiye’ye rahatlýkla sýzabildiler. (62-65)

PKK 1986 yýlýnda bir katliam politikasý izleyerek, korku ve ayný zamanda saygý yaratmayý amaçladý. (66)

Bir olaðanüstü hal durumunun bütünüyle kapsadýðý bölge ile ilgili yasal çerçevenin yetersiz oluþu, PKK’nýn gelecek yýllarda kat edeceði baþarýlarýn altýnda yatan ana sebeplerden biriydi. Olaganüstü Hal Yasasý stratejik bir baþarýsýzlýktý ve ANAP Hükümetinin o zamanlar DYü’nýn gerçek mahiyetini anlamadýðýnýn en büyük kanýtýydý. (69)

Turgut üzal Saddam Hüseyin’i masum insanlarý katletmekle suçlamýþtýr. Baðdat Türk topraklarýnda Kürtlerin izini sürmek için Ankara’nýn iznini istediðinde Türkiye, (Ýran Irak savaþýndan sonra) bu istemi reddedip, bunun yerine Kürt sýðýnmacýlara koruma saðlamýþtýr. Ankara Irak’ýn Kuzey Irak’ta denetimini yeniden saðlamýþ olduðu gerekçesiyle, artýk Türkiye’nin sýnýr ötesi operasyon düzenlemeye ihtiyacý olmadýðýný ileri sürmüþtür. (Irak’ýn da Türkiye’de ayný talepte bulunur düþüncesiyle 1988) Böylelikle sýnýr ötesi operasyonlar 1991 yýlýna kadar sona erdirilmiþtir. KDP peþmergelerince bu operasyonlar esnasýnda boþaltýlan topraklar, sonradan Irak güçlerince desteklenen PKK’lý teröristler tarafýndan ele geçirilmiþtir. (75)
Daha önce Baðdat’la güvenlik anlaþmasýný yenilemek istemeyen Ankara, Kuzey Irak’ýn PKK için güvenli bir liman haline gelmesi ile birlikte böyle bir anlaþmaya gereksinim duymaktaydý. Türk ordusu PKK yataklarýný vuramýyordu ve PKK da bölgede yaygýn bir að oluþturmakta bu durumdan yararlanýyordu. Bu amaçla Baþbakan Yýldýrým Akbulut 5-7 Nisan 1990 tarihinde Baðdat’a bir ziyarette bulundu ve Saddam Hüseyin’e iki ülkenin bir anlaþmaya varmasýný teklif etti. Saddam Hüseyin bu öneriyi reddetti. (84)

Türk güvenlik kuvvetleri mültecilere yardým için çalýþýrken (1. Körfez krizi sonrasý) doðan boþluðu PKK Türkiye’ye sýzma ve operasyonlar için çok iyi deðerlendirmiþtir. PKK Irak ordusuna baðlý tümenlerin Mart 1991’de Kuzey Irak’tan çekilirken terk etmiþ olduklarý silahlarý devralmýþlardý. Ateþ gücünü arttýrdýktan sonra Irak-Türkiye sýnýrlarý boyunca tamamýyla saðlam bir denetim kurabilecek ve Kuzey Irak’ta (KDP’ye destek vermiþ olan Iraklý Kürtlerin) boþaltýlmýþ olan köylere el koyabilecek durumdaydý. (86-87)

PKK’nýn 1990’larýn baþýndaki silahlý saldýrýlarýnda mesafe almasýna destek saðlayan bir diðer önemli unsur da Ermenistan’ýn baðýmsýzlýðýdýr. (88)

PKK kaçakçýlýðý önlemek amacýyla dizayn edilmiþ zayýf hedef konumundaki karakollara saldýrarak etkinliðini arttýrmaya baþladý. (90)

Seçim sonrasýnda HEP Mecliste kendi grubunu oluþturmak için ittifaktan ayrýlýrken SHP de HEP milletvekillerinin dýþardan desteklediði bir hükümet kurmak üzere Süleyman Demirel’in liderliðindeki DYP ile bir koalisyon oluþturdu. Güvenlik güçlerinin en çok morale ihtiyacý olduðu dönemde “Kürt realitesini tanýdýðýný açýklayan” Baþbakan Demirel ve yardýmcýsý Ýnönü askerlik süresini 15 aya indirerek, terörle mücadeleye aðýr bir darbe vurmuþlardýr. (94-95)

1993 yýlý baþýndaki bu geliþmeler sonucunda (Kuzey Irak operasyonlarý ve Kuzey Irak’ta ortaya çýkan fiili Kürt Devletinden rahatsýz olan Suriye’nin PKK’yý Bekaa’dan çýkarmasý), 1991’de gücünün doruðuna ulaþmýþ olan PKK’nýn baþý ciddi biçimde dertteydi. PKK 1992-93 kýþýný eksikliklerini telafi etmeye harcadý ve 1993 baharýnda da yeniden gruplaþmak, silahlanmak ve kadrolarýný yeniden yetiþtirmek üzere bir ateþkes ilan etti. Ankara ateþkesi resmi olarak tanýmayý reddetti; ancak yine de bir bekle ve gör yaklaþýmýný benimseyerek askeri faaliyetlerini azalttý. Oysa bu dönem Türkiye açýsýndan özellikle Türkiye içinde yoðun bir askeri operasyon yapmak için altýn deðerindeydi. (108-110)

PKK’yý ortadan kaldýrmaya kesin kararlý olan Türk Ordusu, top yekun savaþ konseptini kabul ettikten sonra Aðustos 1993 ayý itibarý ile tehdit önceliðini deðiþtirdi. (Yunanistan yerine PKK) Operasyonlarda alan hakimiyeti güçlü bir þekilde uygulamaya konulmuþ, PKK’dan temizlenen alanlara iç güvenlik taburlarý yerleþerek sürekli hareket ile bir daha bölgeye dönmelerine izin vermemiþlerdir.(117,121)
PKK terör örgütü ücalan’ýn yakalanmasýndan sonra geçen iki yýlý Türkiye-AB iliþkilerindeki geliþmeleri izleyerek ve etkilemeye çalýþarak geçirdi. AB, tam üyelik süreci vaadi ile PKK’nýn birçok siyasi talebini AB talebi olarak Türkiye’nin gündemine taþýndý. Bu talepler Türkiye tarafýndan AB Uyum Yasalarý çerçevesinde kabul edildi. (160)

Abdullah ücalan’ýn idam edilme ihtimalinin ortadan kaldýrýlmasý ile birlikte PKK rahatlamýþtýr. ürgüt, daha yoðun bir eylem sürecini baþlatmak konusunda önündeki en büyük engelin kalktýðýný görmüþtür. 16 Ocak 2003’te Diyarbakýr kýrsalýnda operasyonda 12 teröristin öldürülmesi üzerine misilleme adý ile 27 Ocak 2003’de þýrnak/Ýdil’de bir er þehit edildi. PKK, 12 þubat 2003’de bir açýklama yaparak baþlangýç tarihi açýklamadan “Meþru Savunma Savaþý” ilan etti. ürgüt yeni askeri-politik stratejide ücalan’ýn serbest býrakýlmasý süreci ve siyasal ayaklanmalarý kesintiye uðratmayacak bir meþru savunma strateji izleneceði bildirildi. (161)

þubat 2007 MGK toplantýsýnda Genelkurmay Baþkaný Büyükanýt, AKP hükümetinin önüne KDP-PKK baðlantýsý ile ilgili somut deliller koymasýna raðmen AKP hükümeti Barzani ile diplomatik iliþkiler konusunda ýsrar etti. PKK’nýn terör eylemleri buna raðmen Mart ve Nisan 2007’de de devam etti. (163)

Unutulmamalýdýr ki Suriye ve Ýran tek bir mermi atmaksýzýn ya da tek bir tankýný dahi yerinden kýmýldatmaksýzýn NATO’nun en büyük ikinci ordusunu geçen on beþ yýl zarfýnda kýsmi olarak seferberlik halinde tutabilmiþ ve binlerce mensubunu yitirmesine yol açabilmiþtir. Bu, asimetrik tehdidin ne kadar etkili olabileceðinin en mükemmel örneklerinden birisidir. (167)

Türkiye örneði, açýk ve net bir politik strateji olmadýðýnda dahi, mücadeleyi askeri olarak kazanmanýn yine de imkan dahilinde olduðunu göstermektedir. PKK’nýn argümanlarýna karþýlýkta bulunacak bir konsepte halen sahip olmayan Türk siyasetçileri PKK’nýn yenilgiye uðratýlmasýndaki askeri baþarýyý yok etmiþlerdir. (169)
Türkiye’de yaþanan mevcut sürecin devamý halinde ülkemizin dar kapsamlý bir iç çatýþmaya sürüklenme ihtimali artabilir. Birinci dinamik, AB sürecinde devletin stratejik çözülmesi ve kendisini koruma yeteneðini yitirmesidir. AB bilinçli bir þekilde Türkiye’nin etnik merkezli bir federal yapýya doðru evrilmesini desteklemektedir. Ýç savaþýn üçüncü dinamiði AKP’nin Kürt stratejisidir. Bunun üç ayaðý vardýr.

Bürokrasinin yapýlan etnik kökenli atamalarla devletin Kürtçüleþtirilmesi, ekonomik alanda Kürtçü sermayenin önünü açarak ekonominin Kürtçüleþtirilmesi ve mafyanýn Kürtçüleþtirilmesidir. Ýç savaþýn dördüncü dinamiðini ise Kuzey Irak’ta geliþtirilen Kürt devleti oluþturuyor. (170-171) 7.8.2010


ümit üZDAð (Pegasus Yayýnlarý 4. Baský 2007)


www.kutluyol.org