Vatan Topraklarýmýz Hangi Yollarla Yabancýlarýn Eline Geçiyor



Verme, dünyalarý alsan da bu cennet vataný.
Mehmet Akif Ersoy.

Gerçeklerle deðil, daha çok hayallerle yaþýyoruz, bizi bunlarla avutuyorlar. Halký uyutmakta yönetenlerin eline kimse su dökemez. Ýsrail, Gazze, þu açýlým, bu açýlým derken Türkiye’nin gerçek sorunlarý güme gidiyor. Oysa bunlar o kadar çok ve önemli ki… Ben gerçek sorunlarýmýzdan baþta gelen birine bir kez daha deðineceðim bu yazýmda: Yabancýlara toprak satýþý

Bir kez daha deðineceðim, çünkü siz þu satýrlarý okuduðunuz anda bile, Türkiye’nin tapusundan bir parsel daha yabancý bir devletin milli servetine katýlmýþ bulunuyor.


Yabancýya toprak satýþý Türkiye’nin kanayan yaralarýndan biridir, üzerinde ne kadar durulsa yeridir. Ne yazýk ki bu büyük sorun yeterince takip edilmiyor; temel politikasý, millete ait ne varsa satmak olan AKP iktidarý ise bildiðini okumaya devam ediyor.

Yabancýya toprak satýþý emperyalizmin çevre ülkelerine yönelttiði altý silahtan biridir. Bu silah Osmanlý’ya karþý da kullanýlmýþtýr.

O zamanýn büyük devletleri serbest ticaret antlaþmalarýnýn, dýþ borçlandýrmalarýn ardýndan, maliyesi bozuk Osmanlý’dan, bazen borç verme karþýlýðýnda, bazen tehdit ederek birçok ödün almýþtýr.

Bunlardan biri de yabancýya toprak satýþýnýn, 1867’de serbest býrakýlmasýdýr.

Bir ihanet olan bu uygulamaya Atatürk döneminde son verilmiþ, ne yazýk ki AKP ile birlikte Avrupa Birliði uyum yasalarý çerçevesinde 2003 yýlýnda yeniden baþlatýlmýþtýr. AKP hükümeti döneminde 8.3 milyon metrekare topraðýmýz yabancýlarýn eline geçmiþtir.

Acaba Türkiye’nin topraklarý hangi yollardan yabancýlarýn eline geçiyor? Yazýmýn konusu budur.

Benim belirlediðim kadarýyla yöntemler çok çeþitli... Bunlarý 4 baþlýk altýnda toplayabilirim:

-Doðrudan satýþlar
-Dolaylý satýþlar
-Tarým arazileriyle ilgili olanlar
-Diðerleri.


I) DOðRUDAN SATIþLAR
Türkiye’de topraklarýmýzýn yabancýlarýn tapulu mülkü olmasýný, yabancý devletlerin milli servetlerine katýlmasýný saðlayan birinci yol, doðrudan doðruya satýþlardýr.

A) Doðrudan satýþlarýn yolu, AKP iktidarýnýn 19 Temmuz 2003’de çýkardýðý yasa ile açýlmýþtýr.

Daha doðrusu, topraklarýmýzýn yabancýlara -dünyada görülmemiþ bir þekilde- sýnýrsýzca satýlmasý bu yasa ile baþlamýþtýr. Ancak þikayet üzerine uygulama Yargý tarafýndan engellenince, AKP Hükümeti 7 Ocak 2006’da ikinci bir yasa çýkararak satýþlara bazý kýsýtlamalar getirmek zorunda kalmýþtýr. Ne var ki deðiþen fazla bir þey yoktur, þu anda bile ülke topraklarýnýn el deðiþtirmesi büyük bir hýzla devam etmektedir.

Yabancýlar 19 Temmuz 2003 tarihine kadar taþýnmazlarý, daha ziyade yerli aracý kullanarak alabiliyorlardý. Bu tarihten sonra doðrudan doðruya satýn almaya baþladýlar.

Yasa ile, ülkemizin en verimli, en deðerli topraklarý yýllardýr parsel parsel yabancý mülkü oluyor.

Satýþlar tek tek, ufak ufak, geniþ bir mekanda gerçekleþtiði, medyaca da görmezden gelindiði, gizlendiði için farkýna varmýyoruz.

Oysa ünlü deyiþtir: Taþý delen, suyun þiddeti deðil, damlalarýn devamlýlýðýdýr.
Doðrudan toprak satýþlarý bazen bir defada çok büyük miktarlarda da yapýlmaktadýr. Buna, Rusya’nýn en zenginleri arasýnda yer alan Roman Abramoviç’in Ýzmir üeþme’de üiftlikköy’de satýn aldýðý Kum Beach’i örnek olarak verebilirim.

Yaklaþýk 160 000 metrekarelik olan bu alan yalnýz bir yabancý özel kiþinin tapulu malý olmakla kalmamýþ -vurgulamakta yarar görüyorum- ayný zamanda yabancý bir ülkenin (Rusya’nýn) milli servetine katýlmýþtýr.

B) Yabancýya doðrudan taþýnmaz satýþýnýn bir de “ticari” nitelikli yönü, yani “ticari satýþlar” þekli vardýr.

Buna göre bizzat yabancýlar emlakçýlýða soyunmuþ oluyor:

Yabancýlar, Ýngiliz, Fransýz, Alman,… Türk topraklarýný satýn alýp yine yabancýlara pazarlýyor.

Bundan baþka, örneðin Ýngilizler Kalkan’da satýn aldýklarý lüks villalarda pansiyon hizmeti bile veriyorlar. Ticari gayrimenkul için dünyanýn her yerinden yatýrýmcý geliyor Türkiye’ye. Ýngilizler, Ýrlandalý ve Hollandalýlar yazlýk konut alanýna ilgi gösteriyor. üzellikle Ýngiltere ve Ýrlanda'dan bazý fonlar bir apartman ya da sitenin tümünü satýn alýyor, sonra satýyorlar.

C) Ýngiliz bankalarý Türkiye’den toprak almalarý için müþterilerini teþvik ediyor ve onlara kredi kolaylýklarý saðlýyor. Ýsrail ve ABD benzer bir planý Irak’ýn kuzeyinde de yürütüyor.

Irak'ta faaliyet gösteren Kürdistan Kredi Bankasý Irak’ýn kuzeyindeki Türklerin ev ve topraklarýný satýn almalarý için Kürtlere beþ yýl vadeyle faizsiz kredi veriyor.

'Türkmen Eli' teþkilatýnýn Kafkasya temsilcisi Metin Arslanlý’ya göre Türklerin taþýnmazlarýný satýn almak için kredi açan bu banka, Ýsrail'de faaliyette bulunan dört þirket tarafýndan desteklenmektedir. Musul, Kerkük, Erbil, Dohuk, Bakuba, Felluce, Selahattin ve Süleymaniye'deki topraklarý, Kürtler aracýlýðýyla, ABD'liler ve Yahudiler satýn almaktadýr.

II) DOLAYLI SATIþLARDoðrudan satýþlar “açýk kimlik”le yapýlan alýmlarý kapsar. Buna karþýlýk, dolaylý satýþlarda gerçek kimlik gizlidir. Dolaylý (gizli) satýþlarýn büyük bir kýsmý, Türk þirketlerinin veya Türk vatandaþlarýnýn (paravan þirket veya kiþilerin) adlarý kullanýlarak yapýlmaktadýr.

Dolayýsýyla topraklarýn yabancýlarýn eline geçtiði, gerçek sahiplerinin onlar olduðu tapu kayýtlarýnda görülmemekte, istatistiklere de yansýmamaktadýr. Dolaylý satýþlar; “yabancýlarýn, sýnýrlý ayni hak tesisi”, ölüme baðlý tasarruflar, güvenilir Türkiye yurttaþlarý, paravan þirketler aracýlýðýyla gayrimenkul edinmesi” þeklinde tanýmlanabilir.

Bazý ayni haklar þunlardýr: Ýntifa (yararlanma) hakký, oturma hakký, üst hakký, kaynak hakký, irtifak haklarý.

Görünürde bir Türk yurttaþ adýna tapuya kayýtlý bir taþýnmazý yabancý bir þirket, intifa hakký yoluyla 100 yýla kadar kullanabilir. Kaynak hakký bir gayrimenkulün içinden çýkan sudan yararlanma hakkýdýr. Bunda ve diðerlerinde de ayný durum yaratýlabilir.

Kamuoyunu uyandýrmamak, tepki çekmemek isteyen yabancý þahýs ve þirketler bu yollara baþvuruyor.

ülkemizin deðiþik yerlerinde rastlanýyor uygulamaya:

ürneðin, Güneydoðu Anadolu’da paravan kiþi ve þirketler üzerinden yabancýlar gayrimenkul sahibi olabiliyor. Bu açýdan Ýsrail’in faaliyetleri zikredilmeye deðer: Ýsrail tarým teknolojisinde büyük atýlýmlar yapan bir ülke. Bu üstünlüðü onu GAP’a çekiyor. Gözleri hep oraya dikili…

Sürekli olarak, çok önemli miktarlarda toprak kapatýyorlar Güneydoðumuzda. Ancak Ýsrail baþka bölgelerde de ciddi miktarlarda toprak satýn alýyor.

Nasýl? Doðrudan doðruya deðil, birtakým aracýlarý kullanarak!

Dediðim gibi sýzma GAP’la sýnýrlý deðil, Batý Anadolu’da da durum ayný. Hepsi de bitek, tarýma elveriþli topraklar...

III) TARIM ARAZÝLERÝYLE ÝLGÝLÝ OLANLAR
Tarým arazilerimiz birkaç farklý yolan yabancýlarýn eline geçiyor. Daha önce, kitaplarýmda bunlardan çok söz ettim. Belirleyebildiðim kadarýyla, kullanýlan yöntemler þunlar: üiftçiyi yoksullaþtýrma, hukuk hileleri, banka hacizleri.

A) Birinci olarak çiftçi yoksullaþtýrýlýyor. Yoksullaþan çiftçi, son aþamada topraðýný satýþa çýkarýyor. Orta Anadolu’da, Batý bölgelerimizde çok yolculuk yaptým. Geçmiþte hiç görmediðim þeyler görüyorum artýk yol kenarlarýnda: Tabelalar…, üzerlerinde “satýlýk arazi”, “satýlýk tarla” yazan tabelalar!...


Yabancýya toprak satýþý tarým sektörümüzdeki küçülmeyle koþut olarak gerçekleþiyor. AKP hükümeti IMF ve Dünya Bankasý’nýn talimatlarý ile yönetti ekonomimizi.

Benim “Korkunç Ýkizler” adýný verdiðim bu kuruluþlar þöyle diyor:

Ey Türkiye, tarým senin sýrtýnda yüktür, tarýmý desteklemeyi býrak. Ben sana para vereceðim. Köylüne daðýtýrsýn. Ama dekar baþýna, ürüne göre deðil.
þimdi bakýn, Emperyalizmin bu taþeronlarýnýn dediði yapýlýnca neler oluyor:


-Köylü gelir elde ediyor, ancak üretim yapmadan! Havadan elde edilen bir gelir bu...


-Ancak madalyonun bir de öbür yüzü var: Korkunç Ýkizler AKP hükümetine Neoliberal politikalar dayattý. üiftçi, bir geçiþ aþamasý bile tanýnmadan serbest piyasanýn vahþetine terk edildi. Taban fiyatlarý sürekli düþük tutuldu. Sübvansiyonlar azaltýldý, bazý hallerde tamamen kaldýrýldý. Tohum ve gübre desteði yok, destekleme fiyatlarý çok düþük. Buna karþýlýk tarýmsal girdi fiyatlarý yükseltildi.

Sonuç: üretim maliyetleri arttý. ürün bedelleri zamanýnda ödenmedi. Köylü mahkemelere, icra kapýlarýna düþürüldü. Hayvanlarýný traktörünü satmak zorunda býrakýldý. Yeni yatýrým yapmasý engellendi, iflasa zorlandý.



-üiftçi üretimden soðumaya baþladý, toprakla olan baðý zayýfladý, hatta hiç kalmadý.
Küçük üreticiler tasfiye edildi. Türkiye boþ tarlalar ülkesine döndü. üiftçi topraðýný satmaya baþladý.


-Kimlere satýlýyor tarlalar? Tabii parasý olana, özellikle çok para verenlere, örneðin bavul bavul Dolarla, çuval çuval Avro ile, Sterlinle gelen yabancýlara!


-Sonra ne olacak? Yabancýlar toprak sahibi oldukça þirketler kuracak, arazi toplulaþtýrmasýna yönelecekler. Büyük tarým iþletmeleri kurmaya baþlayacaklar. Bir zamanlar kendi topraðýnýn sahibi olan Türk köylüsü ise, yabancý þirketlerde ücretli iþçi konumuna düþecek. Türk çiftçisi kendi öz vatanýnda yabancýlarýn “maraba”sý olacak.



Bir taraftan da Avrupa Birliði’nde iþsizlik gittikçe artýyor, peki çözüm?

Anadolu topraklarý ne güne duruyor?

Türkiye Ziraatçýlar Derneði Genel Baþkaný Ýbrahim Yetkin’e göre “çok planlý, programlý bir senaryo” bu:

Türk çiftçisi üretmeyecek; Türkiye tarým ürünlerini dýþardan alacak. Kendi kaynaklarýný kullanmayacak. Kapýlarýný yabancý sermayeye açacak. Türkiye tam bir açýk pazar haline gelecek. üiftçi yoksullaþtýkça -topraðý elinden alýnmýþ olarak- kentlere sürülecek, proleterleþecek.

Bir zamanlar imparatorluk Almanyasý da Osmanlý topraklarý için bu mahiyette projeler hazýrlamamýþ mýydý?

B) Ýkinci yöntemi hukuk hileleri baþlýðý altýnda ele alabiliriz.

1) Yabancýlar tarým alanlarýmýzý köylüye yüksek paralar teklif ederek satýn alýyor. Tapulu ve tapusuz alanlarýn zilyetliklerini alýyor, muhtar senedi, el senedi gibi yerel araçlar kullanýyorlar. Zilyetlik yöntemi taþýnmazýn sahibi olmadan, kullaným hakký saðlýyor.

Somut bir örnek Kars (Digor)’dan verilebilir.

Bölgenin sýnýr köylerine gelen Amerikalý ya da Ýsrailli olduklarý söylenen yabancýlar; tarla sahibi köylülere sadece bir imza karþýlýðýnda bol para daðýtýp gidiyorlar. Böyle havadan verilen para miktarý -yaklaþýk 5 yýl önceki verilere göre- 3-7 milyar TL!...

Bir yandan da köylülere þu uyarýda bulunuyorlar:

"Tarlanýzý her yýl mutlaka ekip biçeceksiniz. Ekip biçmeyenlere para vermeyeceðiz. Siz bunlarý yapýn, paranýzý bizden isteyin."

Bu þekilde para alan köylülerin sayýsý on yýl kadar önce 3 bin civarýnda idi, bugün kaça yükselmiþtir deðerli okur, artýk siz tahmin edin onu.


þimdi þu soru yanýt bekliyor:

Acaba adý geçen yabancýlar hazýr bir maddi karþýlýk istemeden, neden böyle yüklü ödemeler yapýyorlardý çiftçilerimize?

Açýklama korkunç: Altýna imza atýlan sözleþmede yazýlý hususlar, ileride topraðýn köylünün elinden alýnmasýna sebep olacak nitelikte. üünkü söz konusu köylerde bazý evlerin ne tapularý, ne de ruhsatlarý var. Tarlalarýn ise, ikisi de yok.


þimdi sýký durun: yabancýlarýn imzalattýðý sözleþmede, topraklarýn kendilerine ait olduðu yazýlýydý, para alan köylüler ise o tarlalarda iþçi olarak çalýþtýrýlýyordu! Yabancýlar uzun vadede, uygun zamanda ortaya çýkacaklar ve "Bu topraklar bizimdi zaten. Bakýn, onlarý biz iþliyorduk. Ýþçi çalýþtýrýyor, onlara ücret vererek kendi topraðýmýzý ekip biçiyorduk" deyip tarým alanlarýný ele geçirecekler. Plan bu!

2) Buna oldukça benzeyen bir diðer uygulama da þöyle: Doðu ve Güneydoðu Anadolu’da büyük toprak sahipleri Yahudi kuruluþlar tarafýndan ABD’ye davet ediliyor. Toprak hangi geniþlikte olursa olsun, yüksek fiyatlar teklif ediyorlar. Topraðýn ekilip biçilmesini yine sahibine býrakýyorlar.

Akýl sahibi biri boþuna söylememiþ: Yarýn için planý olmayan, baþkalarýnýn planýnýn parçasý olur!

C) BANKA HACÝZLERÝ

Tarým arazilerinin “banka hacizleri yoluyla ele geçirilmesi” iki yoldan gerçekleþiyor.

1) Birinci mekanizma þöyle iþliyor: üiftçinin bankalardan aldýðý krediye karþýlýk topraðý ipotek ediliyor. üiftçi temerrüde düþünce, yani borcunu ödeyemez duruma düþünce haciz geliyor, topraðý elinden alýnýyor.

AKP iktidarý, bilindiði gibi IMF’nin talimatýna boyun eðerek tarýma devlet desteðini kesti.

Girdi maliyetleri artan, ürünü de para etmeyen çiftçi; bu durum karþýsýnda yabancý bankalarýn cazip imkanlarla sunduðu kredilere baþvurdu, baþvuruyor, tabii tarlasýnýn ipotek altýna alýnmasý karþýlýðýnda.

Ziraat Bankasý’nýn özelleþtirilmesi sürecinde kredilerin yetersiz kalmasý nedeniyle devreye yabancý sermayeli bankalar girmektedir. Uygulamada çiftçinin ödeme gücüne bakýlmaksýzýn ve kasýtlý olarak üretime deðil, tüketime yönelik krediler de veriliyor. Bu yöntemle, çiftçiler ödeme güçlüðüne düþürülmekte ve haciz yoluyla topraklarýna el konulmaktadýr

AKP’nin iktidara geldiði tarihten bu yana geçen 8 yýl içinde - yerli sermayeli bankalarýn kullandýrdýðý tarýmsal krediler ancak 2 kat artarken- yabancý sermayeli bankalarýn kullandýrdýðý tarýmsal kredi miktarý 250 kat artmýþtýr.

Bu durumda toprak hacizlerinden hangileri çok daha fazla yararlanacak?

Elbette yabancý bankalar!

Gerçekten, bazý yabancý bankalarýn tarýmsal kredi kullandýrma yoluyla bataða çektiði çiftçiler, bu bankalarýn haciz iþlemleri karþýsýnda çaresiz duruma düþtüler.

Ege bölgesinde binlerce hektar arazi özel bankalarýn verdikleri krediler karþýlýðýnda ipotek altýnda.

Yine Ege ve Trakya bölgesinde birçok çiftçi, hatta bazý köylerin tamamý yabancý bankalarýn haciz tehdidi ile karþý karþýya bulunuyor.

üzellikleEge köylü ve çiftçileri aldýklarý þartlý kredileri ödeyemeyince, arazileri, tarlalarý, evleri icra yoluyla ellerinden alýnarak bankalarýn eline geçmektedir.

Bu arada vurgulayalým ki Türkiye’de ticari þirketler kuran, yerli bankalarý satýn alan Yunanlýlarýn bu bankalarýndan biri çok sayýda tarým arazisine ipotek koymuþ bulunuyor.

Sorun Ege ve Trakya ile de sýnýrlý deðil;

Kayseri'nin Kocasinan Ýlçesi Ziraat Odasý Baþkaný Emin Yýlmaz anlatýyor:

'Sattýðý mahsulün, giderlerini karþýlamaya yetmediðini gören çiftçi kendini kurtarmak için bankalara yöneldi. Bankalar ucuz ve sýfýr faizle çiftçiye kucak açtý. O kadar iyi niyetli ve o kadar hoþgörülü davrandýlar ki, çiftçiler bankalarý koruyucu melek sandý. Bankalar çiftçinin durumunun kötüye gittiðini anlayýnca, tutumlarýný birden deðiþtirdiler. Bazýlarý 'azrail’ kesildi. üiftçiyi icraya verdiler, kefilleri icraya verdiler. Köylülerin tarlalarýna haciz koydurdular. Borçlu, kefil demeden herkesi kýskývrak baðlayýp periþan ettiler.''


2) Ýþin bir de kredi kartý yönü var. Bu mekanizmayý da Ziraat Mühendisleri Odasý Baþkaný Gökhan Günaydýn’ýn bir uyarýsýndan öðreniyoruz:

Tarým üreticisi özel bankalarýn önünde kuyrukta. Hayatýný döndürebilmek için kredi kartýna yükleniyor. üünkü ürünü para etmiyor, gübre iki katýna çýkmýþ, açýk kredi kartý almaktan baþka bir çaresi kalmamýþ. Bu durum da, üretim araçlarýnýn, tarlasýnýn, traktörünün yakýn gelecekte elinden çýkacaðý sürecin baþladýðýna iþaret ediyor.

IV) DÝðER YüNTEMLER

Yabancýlarýn topraklarýmýza sahip olmak için uyguladýklarý baþka yöntemler de var. Bunlarý aþaðýda kýsa kýsa açýklýyorum.

-üzelleþtirme ve yabancý sermaye: Kamuya ait tesislerin özelleþtirilmesi sýrasýnda, tesisi satýn alanýn yabancý olmasý durumunda, bu tesislerle birlikte arsa ve araziler de yabancýnýn eline geçmekte, yabancý bir ülkenin milli servetine katýlmýþ olmaktadýr. Doðrudan doðruya, yabancý sermaye giriþi de ayný sonucu veriyor.

-Madencilik ruhsatlarý: AKP iktidarýnda, Türkiye’de 100 000 kilometrekareden fazla bir Vatan parçasý; maden arama ruhsatý verilerek, 20 kadar Amerikan, Anglo-Amerikan ve Kanadalý þirketin kullanýmýna terk edilmiþ bulunuyor.

Bu uygulamanýn asýl trajik ve bizi þu anda ilgilendiren yönü yasal düzenlemelerle, bu topraklarýn mülkiyetinin de yabancý þirketlere geçme riskinin bulunmasýdýr.

Son veriler þöyle: 1923’ten 2004 yýlýna kadar Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri toplam 1500 maden iþletme ruhsatý vermiþken, AKP iktidarý Anayasa Mahkemesi’nce iptal kararý verilene kadar, çýkardýðý yasa ile 2004-2009 arasýnda toplam 43 bin 500 maden iþletme ruhsatý vermiþti.

Türkiye’nin yüzölçümünün üçte biri, 282.898 kilometrekarelik alan, maden iþletmelerine açýlmýþtý.

-Azýnlýklar: Rockefeller Vakfý Türkiye'nin bazý pilot bölgelerinde Türk gençlerine Osmanlý dönemi azýnlýk tapularýnýn araþtýrmasýný yaptýrdý.

Araþtýrma sýrasýnda, gençlerin elde ettiði belge ve kayýtlara el konulmasý bir istihbarat çalýþmasýný andýrmaktadýr. Bu çerçevede, Amerika'daki eski Osmanlý azýnlýklarýnýn torunlarýnýn, ABD mahkemelerinde davalarýný açmaya baþlamýþ olduðu ifade ediliyor. Amerikan sigorta þirketleri bu davalarý þimdiden sigorta etmiþ. Hedefleri, Türkiye'den topluca toprak veya tazminat talep etmek.

-Kurtarýlmýþ bölgeler: Dünya Kiliseler Birliði bir proje geliþtirmiþ. Proje Ýstanbul'da ve Anadolu'nun her köþesinde, azýnlýklar tarafýndan “kurtarýlmýþ bölgeler” oluþturulmasýný öngörüyor.

-Vakýflar: AKP iktidarý vakýf arazileriyle ilgili kanunlarda deðiþiklik yaptý. Bu yoldan, ülkemizdeki yerli yabancý dini cemaat vakýflarýnýn arazi edinmelerini büyük ölçüde kolaylaþtýrdý. Bu arazilerde gerçekleþtirilen ticari yapýlaþmalar, söz konusu vakýflarýn ekonomik yönden büyük olanaklara kavuþmasýnýn yolunu da açmýþ bulunuyor.

-Dava Yolu: Yunanlýlar Ulusal Kurtuluþ Savaþýmýzdan sonra terk edip gittikleri yerleri, Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi’ne dava açarak geri almaya çalýþmaktadýr. Ýngilizler Uzunada’yý 1871 tarihli bir tapuya dayanarak ele geçirmeye çalýþýyordu. Dava bugün hangi aþamadadýr, bilemiyorum.

-Ýsrail’in faaliyetleri: GAP’da Ýsrail þirketleri yerli holdinglerle iþbirliði yapýyor. Baþka ülkelerle ortak projeler yürütüyorlar.

14 Mart 1996 tarihli Türkiye-Ýsrail Serbest Bölge Antlaþmasý, Ýsrail’e GAP bölgesinde olaðanüstü kolaylýklar saðlýyor.

Ýsrail’in bölgede izlediði bir yöntem þudur: Kimi çiftçiler ve kamu personeli MASHAV adlý kuruluþ aracýlýðý ile devþiriliyor. MASHAV, MOSSAD’ýn yan kuruluþudur.

üalýþma ilkesi þudur:

“Ýsrail yönetimi hissedilmeli, ancak görülmemeli.”

Bölgede “Ýsrail gelse daha iyi olur” propagandasý yapýlýyor.

Bundan baþka GAP personeli, üniversite rektörleri, öðretim üyeleri, ziraat odalarý baþkanlarý, bölgenin büyük çiftçileri arasýndan özel olarak seçilenler Ýsrail’e götürülüp “eðitim”e tabi tutuluyor.

Ýsrailli kadýnlar þanlýurfa’daki Ýtalyan Hastanesi’nde doðum yapýyor; doðurduklarý çocuklarý Türk yurttaþý olarak nüfusa kaydettirebilmek için!

Bu ilimizin nüfusuna kayýtlý yurttaþlar adýna alýnan topraklar Ýsrail þirketleri tarafýndan uzun süreli olarak kiralanmaktadýr. Bazý Yahudi asýllý kiþiler köy köy dolaþarak, toprak alma yönünde giriþimlerde bulunmaktadýr.

SONUü
Büyük devletlerin öyle sorunlarý vardýr ki bunlar siyasi partilere, parti program ve uygulamalarýna emanet edilemez. Bunlar Devlet sorunudur ve siyasi partiler ancak onlarý uygulamakla yükümlüdür ya da ancak uygulama yöntemlerini farklýlaþtýrabilirler.

Ýþte bu temel sorunlardan biri -bence- yabancýlarýn ülkede toprak sahibi olmasýdýr.

Devletimizin yargý organlarýndan, Anayasa mahkemesi 1985’de

Toprak devletin kurucu unsurudur, yabancýya satýlamaz

prensibini oluþturmuþtu.

Ne var ki AKP diye bir parti iktidara gelince 2003’den itibaren harýl harýl satýlmaya baþladý topraklarýmýz. Devlette süreklilik býrakýlmadý çünkü!

Yabancýlarýn ülkemizde toprak edinmesi kesinlikle esaslý ölçüde kýsýtlanmalý, yeniden AKP iktidarýndan önceki ölçülere indirilmeli, hele tarým arazileri için sözü bile edilmemelidir. Tarým topraklarýnýn yabancýlarca ya da yabancý denetimli bankalar tarafýndan alýnmasýný engelleyici yasalar derhal çýkartýlmalýdýr.

Bismark ve Atatürk’ün þu sözleri yasa yapýcýlarýn ve uygulayýcýlarýn kulaklarýna küpe olmalýdýr:

Büyük bir devlet parti görüþlerine göre idare olunamaz.

Bismarck

Bir partinin programý tek bir þahsýn kafasýndan deðil, ülkenin gerçeklerinden çýkmalýdýr. Bu da ancak bilim adamlarýnýn, uzmanlarýn ortak katkýsýyla saðlanabilir.

Atatürk


Prof. Dr. Cihan DURU / AüIK ÝSTÝHBARAT / 6 Eylül 2010