Doç. Dr. Haluk BERKMEN
Japonca ile Türkçe arasýnda çok ilginç benzerlikler ve iliþkiler vardýr. Genel olarak iki kültür arasýnda çeþitli benzerlikler olduðu gibi, dil iliþkileri ayrý bir derinlik içerir. üünkü, Japonlarýn bugünkü adalarýna göçleri yaklaþýk günümüzden 4000 yýl, belki de daha eski bir tarihte olmuþtur.
O günden yakýn zamana kadar Türklerle Japonlar arasýnda ne ticari ne de kültürel, herhangi bir alýþ-veriþ olmamýþtýr. Bu bakýmdan iki dil arasýnda ödünç alma söz konusu olamaz. Eðer hem anlam hem de ses benzerliði olan ortak sözcükler varsa, bu durum her iki dilin ortak bir kök dilden türediðine iþarettir.
Bir önceki yazýmda Tennö sözünün imparator olduðunu söyledim. Bu sözcük TEN-Nü þeklinde ayrýlýrsa Ten (kutsal ben) ve Nö veya No (yeryüzü insaný) demek olmaktadýr. Maya dillerinde her iki ifade þekli ‘ben’ olarak kullanýlmaktadýr. Fakat ilginç olan þudur: Türkçe ÝNSAN sözünü de ayný þekilde ÝN-SAN olarak ayýrýrsak anlamý /saygýn ben/ olmaktadýr. üünkü, Japonca SAN = Sayýn, saygýn demektir ve sözü dinlenen yani sayýlan kiþi anlamýný taþýr. Demek ki, hem ÝN hem de SAN ün-Türkçe kök sözcükler olmaktadýrlar. Zaten iN /Nö heceleri N harfinin farklý seslendiriliþ þekilleridir.
TENG göksel ve kutsal ben demek olduðuna göre Orhon kitabelerindeki þu ifadeyi hatýrlayalým:
Tengri teg, Tengride bolmuþ Türük Bilge kagan.
Anlamý: Tanrý gibi, Tanrýda oluþmuþ Türk Bilge Kaðan. Tanrýda oluþmuþ derken kendisinde tanrýsal özellikler bulunduðunu ifade ediyordu. Ayný durum Japon imparatorlarý ve Maya krallarý için de geçerli olmuþtur.
Maya dilinde tek A harfi ile hem /senin/ hem de /sizin/ demek olduðundan söz ettim. Türkçe /sana/ derken SAN = saygýn (siz) ve A takýsý kullanýyoruz. Böylece -A takýsýnýn ün-Türkçe’den gelen bir kök sözcük olduðunu göstermiþ oluyoruz.
Bir diðer iliþki Maya dilindeki BÝZ demek olan TEN-ON sözünün ne derece Japonca TEN-Nü sözüne benzediðidir. Yönetici kral ve imparatorlarýn kendilerinden söz ettiklerinde daima BÝZ þeklinde ifade ettiklerini hatýrlatmak isterim.

Bir diðer Maya lehçesinde BÝZ için OGH sözcüðü kullanýlýyordu. Bu sözcük de ün-Türkçe’dir. üünkü, Asya kökenli Türk boylarýna On-OK , Boz-Ok, üç-Ok dendiðini biliyoruz. Buradaki OK sözcüðü BÝZ demek olup topluluk ve boy anlamýný aktardýðý gibi, yönetici kiþinin de kendine OKH olarak hitap ettiðini görüyoruz.

Kýzýlderili yöneticiler beyazlarla karþýlaþtýklarýnda sað ellerini kaldýrýp OGH veya UGH derlerdi. Yani
“Yönetici olan ben (biz) seni (sizi) selamlýyorum”.

ün-Türk boylarý sadece doðuya deðil, batýya da göç etmiþlerdir. Akdeniz kýyýlarýna gelen boylar tüm kýyý bölgelerine yerleþmiþ, dillerini ve dinlerini yaymýþlardýr. Ok ülkesi denen bölge Ýsviçre'nin güneyini, Ýtalya'nýn kuzey ve orta bölgelerini Fransa’nýn tüm güneyini ve Ýspanya’nýn Bask ile Katalunya bölgelerini içine almakta idi. Konuþtuklarý dil zaman içinde birçok isimler almýþtýr. Fransa'da Provencal ve Basque, Ýspanyada Oezkara ve Catalan, Ýtalya’da ise Etrusk adlý diller OKlarýn konuþtuðu ün-Türk dilinden geliþmiþ ve dönüþmüþtür. Zaten halen bile o bölgelere Occitania ve Langue D’Oc denmektedir. Occitania’nýn 190,000 Km karelik bir alaný kapladýðý söylenmektedir. Fransanýn güney bölgelerinde konuþulan dilde OC
“evet” demek idi. Halen bile dünyanýn her yerinde Ýngilizce olarak bilinen ve “evet” anlamýný taþýyan OK denmiyor mu? Bu “okey” sözünün aslý bilinmiyor.
üeþitli görüþler olsa da benim görüþüm bu sözün OKH olan ve OK olarak bilinen yöneticiyi onaylamak için kullanýlan bir selam þekli idi. OK dendiðinde “Seni yöneticim olarak onaylýyorum ve selamlýyorum” denmek isteniyordu. Kýzýlderili yöneticilerin neden beyaz adamlarý OGH diye selamladýklarý þimdi daha iyi anlaþýlýyor.

Ýtalya yarým adasýnda Etrüsk halký Roma halkýndan önce yerleþmiþti. Aslýnda Etrüskler tek bir millet olmayýp TUR ve OSK halklarýndan oluþmuþtu. Osk adý OKH adýnýn Latinler tarafýndan yumuþatýlmýþ þeklidir. Etrüsk adýnýn da E-TUR-OSK (Tur ve Ok’lar) anlamýný taþýr.
Hem isim benzerliði hem de sanat benzerliði, Etrüsklerin ve Osklarýn ün-Türk topluluklarý olduklarýný gösteriyor. þu halde, ün-Türk boylarý hem doðuya hem de batýya doðru yayýlmakla kalmamýþlar, ayný zamanda yerleþtikleri bölgelerde hep yönetici durumunda bulunmuþlardýr.</SPAN>