"Mürted" Kavramı Açısından Tayyip Erdoğan




Alper Doğu - Ordu Millet


Libya’ya karşı barbar Batı saldırısının üzerinden neredeyse 40 gün geçti. Saldırının başlamasının hemen ardından başta Fransa ve ABD olmak üzere Haçlı Saldırısına karşı birçok gösteri tertip edildi. O gösterilerden ilki 21 Mart 2011 Pazartesi günü Taksim'de Fransız Konsolosluğu önünde Yeni Devir Hukukçular Derneği’nin organize ettiği gösteri oldu.

Sevgili Turhan Feyzioğlu’nun Facebook sayfasında videosunu izlediğim bu gösteri açıkcası çok da ilginç bir ayrıntıyı içinde barındırıyordu.


Haçlı Saldırısı karşısında Libya Lideri Muammer Kaddafi ve Libya halkına açık destek eylemiyle, aynı gün İşçi Partisi, Türkiye Gençlik Birliği ve Türkiye Komünist Partisi’nin düzenlediği destek eylemleri birlikte düşünüldüğünde, Türk Milleti adına ortak bir tavır sergilemek haysiyeti gösterilmiş oldu. Bu sebeple kendilerini gönülden selamlıyorum.


Gösteriler yoğun gazeteci ilgisine rağmen işgal medyası tarafından haberleştirilmedi veya görmezden gelindi.


Yeni Devir Hukukçular Derneği’nin organize ettiği protesto gösterisinde açılan birçok döviz yanında, katılımcılardan birinin açtığı döviz ve üzerinde yazan bir ibare dikkatlerden kaçtı.

Belki de bu eylemin haberleştirilmemesinin, Libya halkına ve lideri Kaddafi’ye Türk Milleti’nin açık destek verdiğinin gizlenmesinin sebebi de söz konusu ibare…


Eminim söz konusu ibarenin ne manaya geldiğini oradaki gazeteci kardeşlerim de bilmiyordur. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın üzerine bir damga gibi vurulan “Mürted” tabirinin manasını “Ilımlı İslam” adıyla bildiğimiz Amerikancı sahte Müslüman sayfa yöneticisi-amir-patronlarına gösterdiklerinde ancak öğrenebilmişler ve yazdıkları “Kaddafi’ye Taksim’den Destek Eylemi” haberlerini karalamak zorunda kalmışlardır.


İfadenin tıpkı “haçlı” tabiri gibi gayet siyasi bir kavram oluşuna da dikkat çekerek ve mühimseyerek “Mürted” kavramının üzerinde durmak istiyorum.


“Mürted”, Diyanet İşleri Başkanlığı sitesinde şu şekilde ifade olunuyor:


Mürted, müslüman olduktan sonra İslam'ı terk edip ona karşı çıkan kimse demektir. Kur'an, dininden dönüp kafir olarak ölen kimselerin yapmış oldukları amellerin gerek dünyada, gerek ahirette boşa çıkmış olacağını haber vermektedir. Bu durum şüphesiz ki, son noktada mürtede verilmiş en büyük cezadır. Zira amellerinin boşa çıkmış olması, ebedi olarak cehennemde kalmasını gerektirmektedir.” (1)


Ayrıca Kuran-ı Kerim’de Al-i İmran Suresi’nin 28. Ayeti ve bu Ayet ile ilgili, İslam müfessirleri arasında en meşhuru olduğu kaydedilenİbni Cerir et-Taberi’nin tefsiri:


"Mü’minler mü’minleri bırakıp da kafirleri veliler edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah’la arasında bir bağlantısı kalmamıştır. Ancak onlara (karşı) takiyye uygulamanız müstesnadır. Allah kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş Allah’adır." (Al-i İmran: 28)

İbni Cerir et-Taberi bu ayet hakkındaşöyle dedi:

"Ayetin manası şöyledir:

"Ey mü’minler! Dinleri konusunda kafirlere yardımcı ve dost olmayın, onları müslümanlara karşı desteklemeyin ve müslümanların gizli hallerini onlara haber vermeyin. Sizden kim bunu yaparsa Allah-u Teala'dan hiçbir şey beklemesin. Zira o, Allah-u Teala'dan, Allah-u Teala da ondan beri olmuştur. üünkü o, İslam dininden çıkmış, mürted olup küfre girmiştir.

"Ancak onlara (karşı) takiyye uygulamanız müstesnadır."

Yani; kafirlerin hükmü altında bulunduğunuzda onlardan size bir zarar gelmesinden korkarsanız, kalbinizin onlara karşı düşmanlıkla dolu olması şartıyla dilinizle zahiren onlara dostluk gösterisi yapabilirsiniz. Fakat böyle bir durumda onların küfürlerine destekçi olunmamalı ve hiçbir fiille müslümanlara karşı onlara yardım edilmemelidir." (2)


Buradan yola çıkarak “Mürted”in bariz vasfının İslam’dan dönmesi yanında İslam’a karşı savaş açan kafirleri dost edinmesi ve onlarla işbirliği içine girmesi olduğu anlaşılıyor.


Başbakan Tayyip Erdoğan gibi, Milli Görüş geleneğinden gelerek müslüman Türk halkından oy devşiren ve saf anadolu insanı tarafından sevildiği anlaşılan bir kişi hakkında böylesi bir hüküm vermek ne derece yerindedir?


Bunun için Tayyip Erdoğan’ın 9 yılı bulan icraatlarına bakmak gerekmekte. Zira İslam şeriatında hüküm, zahire-görünen işlere göre veriliyor:


- AKP iktidarı kurulur kurulmaz yapılan ilk icraatlardan birisi şüphesiz Irak’ın bölünmesine yol açan ve 5 milyondan fazla insanın –müslümanın!- katledilmesine sebeb olan Irak’a saldırının yapılmasıdır…

Hatırlanacağı gibi Tayyip Erdoğan bu saldırının gerçekleşmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir teskere sunmuş ve “Bu tezkereye hayır demek, bana hayır demektir!” diyerek vekillerini Amerika namıhesabına tehdit etmişti. Ve “hayır!” reyi kullanan vekilleri partisinden tasfiye etmiş ve bazılarını da Silivri Toplama Kampı’na kapatmak için girişimlerde bulunmuştu.

Dönemin başbakanı, günümüzün “cumhur-u reis”i Abdullah Gül ise zamanın ABD Dışişleri bakanı Colin Powel ile yaptığı ve bir gazete röportajında itiraf ettiği üzere 9 maddelik gizli anlaşma yapmıştı. Bunun yanında da işgalci Amerika’nın azılı İslam ve tabii ki Türk düşmanı neo-con Wolfowitz ile yaptığı“hayvan pazarlığı” da wikileaks sızıntılarıyla ortalığa dökülmüş oldu. Bu noktada hatırlanmalı ki, Ecevit ve hükümeti Irak’ın işgaline karşı tavır alacağı bilindiği için darbe ile düşürülmüştü.


- üzelleştirme adı altında Müslüman Türk halkının yeraltı ve yerüstü kaynaklarını ve tüm stratejik kurumlarını ABD,İsrail, İngiltere, Kanada, Hollanda, Almanya başta olmak üzere bir çok Batılı–aynı zamanda Irak, Afganistan, Filistin ve şimdi de Libya’da işgal gücü olan-ülkelere Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığındaki bu hükümet satmıştır. Başta “canım kardeşim” dediği Berlusconi olmak üzere, bazı özelleştirme ihaleleri ile ilgili bizzat yürüttüğü “arabuluculuk” da Başbakan hesabına unutulmaz icraatlarından biridir.


- “Van Minüt” adı altında tek perdelik bir “erkeklik gösterisi” yapması yanında İsrail’le Davutoğlu’nun afişe edilen gizli görüşmelerinde de olduğu gibi ilişkiler derinliğine sürdürülmüş, ticaret hacmi artmış ve Gazze’ye yardım konvoyu götüren saf ve temiz müslümalardan 9’unun kanı, Başbakan’ın o günlerde esip gürlemesinin sahte tesellisi altında, yerde kalmıştır.




Müslümanlık iddiasında olup da, İslam’a karşı bütün bu tartışılmaz ihanetleri işleyen bir kişiye yine de “Mürted” denemeyeceği ihtimali; İslam’da kişinin içinde bulunduğu hayati tehlike dolayısıyla hayatını kurtarmak için düşmanla işbirliğine girmek gibi geçici ruhsat verildiği ölçülerle sabit.


Fakat;


Tekrar aynıüyet’e dönecek olursak:


"Ancak onlara (karşı) takiyye uygulamanız müstesnadır." (Al-i İmran: 28)


Ve yine Taberi’nin tefsirinden mesele açıklığa kavuşsun:


“Yani; kafirlerin hükmü altında bulunduğunuzda onlardan size bir zarar gelmesinden korkarsanız, kalbinizin onlara karşı düşmanlıkla dolu olması şartıyla dilinizle zahiren onlara dostluk gösterisi yapabilirsiniz. Fakat böyle bir durumda onların küfürlerine destekçi olunmamalı ve hiçbir fiille müslümanlara karşıonlara yardım edilmemelidir."


Türkiye’nin işgal altında olduğu gerçeğini kabul etmemek olmaz. İşgali gerçekleştiren Türk Milleti olmadığına göre, işgalin Türkiye Cumhuriyeti’nin tepelerinde söz konusu olduğu ve bu ülkenin düşmanları tarafından yürütüldüğü açık.


İşgalci gücün Amerika ve diğer batılı güçler olduğu tarihi bir diğer gerçek. Ve bu gerçeğin yanında o tepeleri tutan parti ve güdücülerinin de kim olduklarıgerçeği…


Perki, Tayyip Erdoğan kimlere düşman?


Anti-Amerikancı,Anti-AB’ci, Tam Bağımsızlıkçı tüm kesimlere… Silivri Toplama Kampı da bu düşmanlarının tıkıldığı üs…


Soralım;


Sayın Başbakan kimden ya da kimlerden korkuyor?


Kendisine suikastler tertiplendiği haberlerinin medyada dolaştırılmasına rağmen, görünen o ki hiç kimseden.


şu sözler Başbakan Tayyip Erdoğan’a ait:

- “Biz kefenimizi alarak yola çıktık!”
- “Kimseden korkumuz yok!”
- “Bizim kimseye diyet borcumuz yok!


Bu beylik lafların yanında her ne hikmetse adeta Türk Milletine karşı 2000 korumayla geziyor olsa da, zaten bütün konuşmalarındaki hakim “Kasımpaşalı” uslup da bunu göstermiyor mu: “Korkusuz Başbakan!


üyle ise, Tayyip Erdoğan’ı kendisiyle işbirliğine girmeye zorlayan hiçbir hakim güç yok ve olamaz. Hele elinde böylesi imkanlar bulunan müslümanlık iddiasındaki birinin.


üyle ise bu gönüllü işbirliği niye?


Bütün bunlar yanında soru şu:


Taksim’de, Tayyip Erdoğan hakkında cesaretle bu dövizi açanların korumak istedikleri İslam haysiyet ve şerefi yanında, diğer cemaat ve müslümanların İslam’a nisbetle izzet ve şerefleri ne derecededir?


Saygılarımla…


AüIK İSTİHBARAT / 9 Mayıs 2011



1- http://www.diyanet.gov.tr/yayin/basiliyayin/yweboku.asp?sayfa=16&yid=4
2- İbni Cerir et-Taberi - Taberi Tefsiri - c:3 s:228