Büyümenin kodlarýný böyle okuyun






Dünya rekoru büyümenin öteki yüzü. Türkiye ÝMF’den kurtuldu, ÝMF kafasýndan kurtulamadý. Bu raporu MüSÝAD deðil TüSÝAD hazýrlasaydý eðer...




Enronik büyüme mi?

ünce Enron olayýný kýsaca özetleyelim:

Enron Dünyanýn en büyük þirketlerinin sýralandýðý Fortuna 500 listesinin ilk onu içerisinde yer alan bir þirketti. 2002 yýlýnda Dünyanýn 5. En büyük þirketi olarak gözüküyordu.

þirketin eleman iliþkisi çok karmaþýk ve ilginçti. Kendisini baðýmsýz denetleyen þirketin birçok elemanýný sonradan kendisi istihdam eder oldu. Ayný iliþkiye devletler üzerinde de rastlanmýþtý. Birçok üst düzey bürokrat Enron iþleri sonrasý bu þirkette yönetici olurken bazý Enron üst düzey çalýþanlarý da sonradan Enron faaliyet alanýnda üst düzey bürokratlýða atanmýþtýr.

Enron skandalý dediðimiz olay aslýnda ortada dev gibi bir þirket görülmesine raðmen bu þirketin bir balondan ibaret olmasýdýr. Yýllarca olmayan karlar varmýþ gibi gösterilmiþ, büyük partiler kutlamalar eþliðinde þirketin baþarýsý anlatýlmýþtýr.

Oysa Enron þaþalý gösteriþlere raðmen felakete giden içi her geçen gün boþalan bir þirketti.

Ve battý.

Bir not: Hiçbir kelime büyümede dünya birinciliðine gölge düþüremez. Ama 2010-2011 büyüme sarmalýnýn bizi nereye taþýdýðýný da aramamýzý engellemez.

Ýkinci not: Bazý büyümeler geleceði refaha deðil cefaya taþýr. Biz ve bizi son bir aydan fazladýr uyaran yabancý reyting ve yatýrým þirketlerini de dikkate alarak büyüme birinciliðine raðmen korkularýmýzýn da büyüdüðünü öðrenmek zorundayýz. Karþýmýzda kapý gibi örnek 2000 yýlý büyümesi durmuyor mu?...

Ve son Not: Son on yýlýn en önemli ekonomi raporunu yayýnlayan MUSÝAD aslýnda sorunlarýn perde arkasýna çok önemli tespitler yaptý. O rapordan örnekler vererek büyümenin öteki yüzüne bakmaya çalýþacaðým.

þimdi bir tespit:

Milli gelirimiz 2002 yýlýndan bu yana yüzde 300 yani üç kat artmýþtýr söylemi gerçek deðildir. Milli gelirimize sabit fiyatla, yani dolarýn deðer kaybý ile oluþan sanallýðý kaldýrýp reel-gerçek rakamla baktýðýmýzda 2002 yýlýndan 2010 sonuna yüzde 45,7 oranýnda artmýþtýr. Dünya rekoru büyüme 2003 yýlý 1. çeyreðinden 2011 yýlý 1. çeyreðine reel büyümeyi yüzde 54,9’a taþýmýþtýr. Yüzde 300 büyüme sanaldýr, halkýn gelirinde böyle bir artýþ yoktur.

Enronik Büyüme mi?

2011 yýlý ilk çeyreðinde yüzde 11,0 oranýnda büyüyerek dünya birincisi olduk. Aslýnda bu büyüme bir süreci yansýtýyor. Biz de krizden çýkýþ dönemi olan 2009 yýlý son çeyreðinden baþlayýp son büyüme verisinin açýklandýðý 2011 yýlý ilk çeyreðini kriz baþlamadan önceki eþ dönemlerle karþýlaþtýrarak nasýl bir büyüme ivmesi içinde olduðumuzu araþtýrdýk. Yani sadece bir çeyrek deðil 2008-2009 kriz sonrasý büyüme modelini bir bütün olarak ele aldýk.

Açýklama: Hesaplar 1998 yýlý sabit fiyatlarý ile yapýlmaktadýr. (Yani fiyatlarýn enflasyon karþýsýnda sanal deðer deðiþimlerini kaldýrmak için TUIK’in kullandýðý 1998 yýlýndaki fiyat ölçeðine göre bakýyoruz. Bu sayede hiçbir sanallýk oluþmadan gerçek-reel verilerle araþtýrmamýzý yapýyoruz.)

2009 yýlý 4. Dönem 2011 yýlý 1. Döneminde toplam milli gelir 157 milyar 236 milyon lira. Kriz öncesi ayný dönem 2006 yýlý 4. Dönem ile 2008 yýlý 1. Dönem milli gelir toplamý 150 milyar 711 milyon lira.

Türkiye rekorlar kýran büyümelerine raðmen kriz öncesine göre (kaybettiklerini telafi ettikten sonra) yüzde 4,3 bir büyüme saðlamýþtýr.

Kriz öncesine göre büyümede sektörlerin daðýlýmýna bakýyoruz:
(2006-IVü. 2008-Iü.) - (2009-IVü. 2011-Iü.)


Tabloya baktýðýmýzda krizden çýkýþ döneminde Türkiye’nin en hýzlý büyüyen sektörünün Mali kesim olduðunu görmek þaþýrtýcý olmasa gerek.

Hatta biraz daha geçmiþe giderek bakarsak 2002 sonundan 2010 sonuna kadar milli gelirimizin yüzde 45,7 artýþýna karþýlýk mali kesimin yüzde 95,1 büyüdüðünü görebiliriz. Yani IMF eksenli Kemal Derviþ baþkanlýðýndaki 2001 kriz sonrasý büyüme modeli mali kesim odaklý bir büyümeyi beslemiþtir. (MUSÝAD’ýn deyimi ile ‘tamirat dönemi’ ki MUSÝAD geçen hafta açýkladýðý raporda derhal bu dönemin kapatýlmasýný istiyor)

Son altý dönemlik kesintisiz büyümenin kriz öncesi eþ dönemine göre yüzde 4,3 olduðunu yukarýda belirtmiþtik. Mali kesimi dýþarýda tutarak ülkemizin büyüme oranýna bakarsak yüzde 4,3 büyümenin derhal yüzde 1,8’e gerilediðini görüyoruz.

Artýk þu cümleyi kurabiliriz: Türkiye’nin küresel kriz sonrasý büyümesinin temel itici gücü sanayi üretimi ve ihracat yerine, parasal bir büyümeden beslenmiþtir. (MUSÝAD ekonomi raporunda aynen þu cümleyi kullanýyor: 10 yýl öncesi konjonktürden çok farklý olanyeni Dünya düzeninde, fiyat ve finansal istikrarýn ötesine geçmiþtir. Aksine öncelik, üretim, istihdam ve rekabet odaklý dönüþümü gerektirmektedir.)

þimdi soralým:

Mali kesim aðýrlýklý, parasal tabanlý bir büyüme ne kadar saðlýklý ve sürdürülebilir?

Milli Gelire bir de tüketim gözü ile bakalým:

Yine kriz öncesi ve kriz sonrasý altý dönemi sabit fiyatlar ile karþýlaþtýrýyoruz: Milli gelir yüzde 4,3 artýyor ama yurtiçi tüketim artýþý yüzde 4,7 ile daha yüksek. Daha az üretip daha çok tükettiðimizin en açýk göstergelerinden birisi bu oranda yatýyor.

Tüketimin daðýlýmýna bakalým:


Nereden tükettik? Yukarýdaki tabloda bence tek bir nokta çok önemli: Maaþ ve ücret artýþý 2001 krizinden beri sürüyor. Küresel krizden de yine en aðýr darbeyi bu kesimin aldýðý açýk.

Ama bence bu veriler bile yetersiz. üünkü maaþ ve ücrette çýð gibi büyüyen mali kesim çalýþanlarýnýn da payý var. Mali kesimde çalýþanlar halka açýk þirketlerin bilançolarýnda görüldüðü gibi ortalamanýn çok üzerinde kazanýyorlar.

Ýkinci yanýltýcý nokta üst düzey çalýþan kesimin maaþlarýdýr. Alt kesimin büyümeden oluþan refaha ulaþmalarý çok ama çok sýnýrlý kalýrken üst yönetim ücretleri makasý açarak belki de refah artýþýnýn da üzerinde bir ücret düzeyine ulaþmýþ olabilirler.

Bu tespiti neden söylüyorum? üünkü küresel ekonomik düzen özellikle imalat-hizmet sektörlerinde çok yoðun ücret baskýsý oluþtururken mali kesimin çýlgýn büyümesi bir nebze bu sektör çalýþanlarýna da yansýmýþtýr. ülkemizde tersini olmadýðýnýn bir göstergesi ÝMKB’de halka þirketlerde bankalarýn kiþi baþýna maliyeti 5 bin liralara kadar çýkarken reel sektörde bu miktar bin lira ila 2 bin lira arasýnda deðiþiyor.

Alt sektörler itibari ile ülkemizde hanelerin tüketimi nasýl þekillenmiþ?

Türkiye’de parayý harcarken oranlar nasýl deðiþmiþ?


Tüketim eðilimine bir baþka açýdan bakýyoruz. Hanehalký tüketim oraný kriz öncesi dönemde yüzde 69,6 iken kriz sonrasý dönemde yüzde 69,8’e çýkýyor. Bu nedenle ki yatýrým eðilimi beklenen büyüme ivmesine yetersiz kalýyor. 2001 sonrasý dönem ise daha canlý bir üretim artýþýný gösteriyordu.

Korkutan Büyüme

Türkiye 1994 krizin ardýndan üç yýl peþpeþe yüzde 7,0 ila yüzde 7,5 arasýnda bir büyüme süreci yaþadý. Keza 2001 krizinin ardýndan da 2002 yýlýnda %6,2 - 2003 yýlýnda 5,3 - 2004 yýlýnda %9,4 - 2005 yýlýnda 8,4 ve 2006 yýlýnda %6,9 büyüme oranlarýna ulaþtý.

Acaba þimdi ne oldu ki daha krizi yeni telafi edip büyümeye baþlamýþken sorunlarýmýz aldý baþýný gidiyor. ülkemize peþisýra uyarýlar geliyor. Hükümet bile ekonomiyi soðutmanýn peþine düþüyor?

Ýki soru:

Neden büyümeden korkuyoruz?

Artýk Türkiye hýzlý büyüme kabiliyetini mi kaybetti?

Bir tespitimi aktarmak istiyorum:

Aslýnda Türkiye 2001 sonrasý MüSÝAD’ýn tamirat dönemi olarak nitelediði programda çok ýsrarcý oldu. Bugün yaþanan mali kesim destekli, tüketim aðýrlýklý büyüme modelini bir türlü sonuçlandýramadý.

Mesela yine MUSÝAD raporunda cari açýða yapýsal müdahale isterken seçim döneminde Maliye Bakaný Mehmet þimþek “parasal müdahale” yapýlacaðýný açýkladý.

MüSÝAD raporu neden önemli? Cari açýðýn ardýnda klasik sektörlerden kopamamýþ bir Türkiye gerçeði var. Klasik sektörlerde üretim yapýlýrken 2001 sonrasý para politikasýnýn dalgalý kur sisteme geçiþi üreticileri birden deðerli TL ile baþ baþa býraktý. Oysa ayný deðerli TL ile üretilebilecek bir sanayi yapýmýz yoktu.

Katma deðeri artýrýcý yatýrýmlarda ise karþýmýza o deðeri üretecek iþgücü piyasasýnýn olmadýðý gerçeði çýkýyordu. Deðerli para politikasý-deðersiz üretim gücüne sahip iþgücü piyasasý ile süreli çatýþtý.

Ve iþveren deðerli para politikasýnýn yükünü ilk etapta iþçisine yönlendirerek ücret ve maaþlarýn refahtan býrakýn pay almasýný (veriler eksik olduðundan) belki de gelir kayýplarýna bile uðradýlar.

Deðerli para TL

Deðersiz iþçiyi sömürdü.

Oysa dalgalý kur sistemi ve deðerli TL karþýnda hala 28 þubat süreci ile oluþturulmuþ bozuk bir eðitim sistemi daha nereye kadar sürebilirdi ki?

Sorun artýk kaldýrýlamaz noktaya gelmiþtir.

Dýþ Ticaret çöküyor mu?

Ýç piyasada özellikle mali kesimin de kanýna kan katan kredili tüketimden beslenen ithalat aðýrlýklý sektörel tüketim ciddi risk sýnýrýna dayanmýþtýr.

Mayýs ayýnda 21 milyar dolarlým ithalata karþýlýk ancak 11 milyar dolarlýk ihracat yapabildik. Mayýs ayýnda ihracatýn ithalatý karþýlama oraný yüzde 52,1 ile büyük 2001 krizi öncesi 2000 yýlýndaki oranlara gelmiþ oluyoruz.

Ýhracatýn-Ýthalatý karþýlama Oraný:


Tablodan gördüðünüz üzere ihracat miktarý ithalatýn nerede ise artýk yarýsýna gelmektedir. Ýþin ilginç tarafý milli gelir rakamlarýnda görüldüðü gibi ithalatýn artýk bir tüketim eksenli þekil kazanmasýdýr.

Ýthalat artýþýna bahane gösterileri de gerçek deðildir.

Neden mi?

2007 ve 2008 yýlýnda enerji fiyatlarý bugünden daha yüksekti. Oysa o yýllarda dýþ açýk bu derece artmamýþtý. Daha az enerji faturasý öderken bile þimdi daha çok ithalat yapýyoruz.

MüSÝAD bu noktaya da raporunda yer veriyor:

“Ýlk üç aydaki 56 milyar dolarlýk ithalatýn 20 milyar dolara varan kýsmýnýn iþlenmiþ sanayi mamullara girdiler kaleminden olmasý, öte yandan 3 aylýk ithalatýn içinde 5 milyar dolarla en büyük payý üin’in almýþ olmasý sýkýntýnýn enerji dýþý alanlara bulaþtýðýný açýkça göstermektedir.”

Acaba daha söze gerek var mý!

Bu raporu MüSÝAD deðil de TüSÝAD açýklasa altýnda bit yeniði aranabilirdi.
Ama bu rapor Türkiye’nin son 10 yýllýk biriken sorunlarýna neþter vurmasý nedeniyle çok önemli. Her nedense yazýlý basýn (gazeteler) patron peþinde koþmaktan olsa gerek raporu göremediler.

Oysa Türkiye için çok önemli tespitler ve çözüm yollarý içermektedir.

YANLIþ YOLLAR:

Cari açýk Nisan 2010’dan Nisan 2011’e 63 milyar dolara ulaþtý. Miktarý ve oraný ile Türkiye için her açýdan rekor bir cari açýkla karþý karþýyayýz.

Ama belki de daha tehlikelisi 2007-2008 yýllarýnda cari açýðýn finansmanýnda çok önemli yer tutan doðrudan yabancý yatýrýmlarýn bu kez çok düþük kalmýþ olmasýdýr.

Doðrudan yabancý yatýrýmlar Türkiye’de satýn almak için yabancýlarýn ödediði paralardýr. Yani satýn alýyorlar ve o paralar Türkiye’de kalýyordu. 2007-2008 yýllarýnda cari açýðýn yarýsýný doðrudan yatýrýmlar kapatýyordu.

Oysa 2010-2011 yýllarýnda cari açýk artýk nerede ise sýcak paraya teslim olmuþ durumda. Borç alýnan dövizler, bono-tahvile gelen dövizler, borsaya gelen dövizler yarýn bir gün çýkacaktýr.

Türkiye artýk olasý siyasi istikrarsýzlýklarda ekonomik hassasiyetini her geçen gün kaybediyor. Belki de krizler artýk bizi teðet deðil delip geçecek noktaya geliyoruz. Bu açýdan 1994 ve 2001 krizlerini bile mumla arayabiliriz.

Ama maalesef yanlýþ yola yanlýþ çözüm önerileri ile gidiyoruz.

Küresel ekonomilerin parasallaþmasýnýn had safhaya ulaþtýðý ve parasal ekonomilerin artýk daðýlmaya baþladýðý bir dönemde Maliye Bakaný Mehmet þimþek’in açýkladýðý gibi biz yine sorunlarýmýza para politikasý ile çözüm arýyoruz.

Kredilerde sýnýrlama aslýnda bankalarý daha düþük faize sevk etmesi gerekirken parasal sýkýþtýrma sonucu faizler yüzde 9’un üzerinde kemikleþiyor.
Baþbakan Erdoðan ‘sýfýr reel faiz’ söylemine devam ededursun ekonomi politikamýz örtülü bir yüksek faiz politikasý uygulamayý tercih ediyor.

Mesela BDDK (Bankacýlýk Düzenleme ve Denetleme Kurumu) kredi kartlarý yolu ile iç tüketimi frenlemeye çalýþýyor. Oysa bizim sorunumuz temel olarak iç tüketim deðil, ithalata baðlý tüketimi kýsmak olmalýydý.

Ýç tüketimi kýsmaya çalýþarak ülke ekonomisinin ¼’üne sahip ithalatçýlar yüzünden ¾’lük iç üreticiler de cezalandýrýlmýþ olmuyor mu?

Sonuç:

Türkiye IMF’den kurtuldu diyoruz ama IMF kafasýndan kurtulamadýðý için para tabanlý ekonomik yapýsýný sürdürüyor.

Parasal sistemler küresel düzeyde çökerken acaba bizi yarýn ne bekliyor?

Elbette bu yarýn bu yýl veya 2012 olmayabilir. Ama ekonomiye en alt iþçi düzeyinden baþlayýp yapýsal tedbirler almadýðýmýz sürece kriz ekonomisini tamirat olarak gördüðümüz IMF zihniyetindeki para politikalarý ile yarýnýmýzýn ne getireceðini kestirmek hayli zor olacaktýr.



Ýbrahim KAHVECÝ / Rotahaber / 3 Temmuz 2011


ibrahim@kahveci.eu