AKP'yi Doğuya Kırbaçlayanlar - Kaan Turhan / Açık İstihbarat



Tarih:24/09/2012 Okunma Sayısı:1350 Türü:İç Politika


Kaddafi'nin tanımladığı ihanet, AKP iktidarının taşeron güç stratejisiyle Amerikan hesapları için Doğu'nun üzerine sürülmesinin de tanımı olarak değerlendirilebilir.
...
En son, AKP'nin, Suriye'de Esad karşıtlarına karşı imanlı sahip çıkışı, muhaliflerin tıpkı Libyalı muhalifler örneğinde olduğu gibi Türkiye'de sınırsızca at koşturmasına neden olmuştur.

Dersim tartışmaları, Taksim'de düzenlenen Hocalı soykırımını telin mitinginin bildirisinde ğHocalı, Humus olmasınğ diyerek, ortaya çıkan Suriye'nin katliamcı olarak gösterilmesi, Doğu halklarına karşı sistemli bir saldırının habercisi görünümündedir.

Türkiye'de, Amerikan hegemonyasına teşne siyasal iktidar AKP'nin, 1 Mart tezkeresine alternatif çıkardığı tebliğ ile, Amerikan askerlerine, limanların ve Türkiye'deki üslerin kullanılmasına izin vermişti.

Irak'ta Amerikan işgaline yol veren AKP iktidarı, Irak'ta yaşananlara adeta göz yummuştur. üyle ki Irak'ta:

ğ1 milyon kayıp vermiş halkın kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış, ölüme alışmış, ölümü dahi aşmıştır. Yakınlarını, çocuklarını, bebeklerini, analarını, babalarını kaybedenler için yaşamanın, direnmek demek olduğu ortada... Gözünü kan bürümüş emperyalizmden insaf beklenemez. Bush, ölüm olmuş Ortadoğu'da dolaşıyor, milyonlarca insanın katili olmaktan utanmadan, sıkılmadan hala zaferden söz edebilmekte, Amerikan kamuoyunu kandırmayı sürdürmekte. Zafer diye tepinmenin insanları öldürmeye devam etmek olduğunu anlayamayacak kadar zekadan yoksun.ğ
(s.11)

Orhan üzkaya'nın Asya şafak Yayınları'ndan çıkan yeni kitabı ğKüreselleşme ve Ulusal Devletlerğ kitabı günümüz sömürüsünü anlamak için kılavuz niteliğinde.

Yoksul halklar üzerinden petrol, su, toprak ve döviz merkezli işgal politikalarını çözümlemesi açısından önemli verilerle dolu olan kitabında, üzkaya; çağın 'vebası' olan küreselleşme olgusunun, halklarda yarattığı etkiyi şöyle açıklıyor:

ğ..sömürülen halkların bilinç düzeylerinin, yaşamın diyalektik çelişkileri içerisinde gelişmesi ve yükselmesi en çok korkulan silah durumuna ulaşınca, kapitalizm için, ulusların enerji kaynaklarına ve doğal zenginlikleriyle tarihlerine saldırmaktan başka bir seçenek kalmıyor. Yaşayabilmesi, sömürü düzenini sürdürebilmesi için insanlık değerlerine aykırı düşmesine aldırmadan, silah gücünün üstünlüğünü kullanarak, saldırganlığa devam etmesi gerekiyor.ğ
(s.31)

üyle ki emperyalizmin küreselleşme teorisinde ortaya koyduğu sınırların kalkması meselesi, silah şirketlerinin devasa yatırımlarıyla birlikte anılıyor. Doğu halkları kendi kendini yiyen bu dev canavara karşı duruşunu ortaya koymuştur. Tarihsel süreçte ortaya çıkan devrim istenci, küreselleşmeyle birlikte daha da yoksullaşan halkların kıvılcımı niteliğindedir.

ğDevrimler bitmeyen toplumsal devinimler olması nedeniyle insanlığı sürekli ayakta tutmuş, üretim ilişkilerindeki geçişleri tetiklemişlerdir. İşte, bugün, dünya; kapitalist emperyalizmin pençesinden kurtulma savaşının sancılarını yaşamaktadır... bugün Latin Amerika'dan, Afrika'ya ve Ortadoğu'ya kadar toplumlar devinim halindedir...Halk iktidarı üreten kesimi dünyanın, hiç çalışmadan emek katkısı koymadan ve tümüyle ezilen en alt toplumsal sınıfın alın terini, yaşamını, yarattığı 'artı-değeri' çalarak sermaye yapan yağmacı sınıfın sömürü olarak tanımlanan bu davranışına bir son vermiştir.ğ(s.233)

Ne var ki,

ğ..Tunus, Mısır, Yemen ve diğer Ortadoğu ülkelerindeki direnişlerle Libya olaylarını aynı eksende değerlendirmemek gerekir. Libya, tamamen Soros, NGO ve etnik, dinsel aşiret yapısını kullanan ABD ve Batı'nın, petrölün üzerine konmak istemesiyle, bir anlamda anti-emperyalist Kaddafi arasında yapılan bir savaş...ğ(s.48)

Doğu'da yaşanan halk ayaklanmalarını, liberallerin görmek istedikleri gibi yorumladığı yönde; demokratikleşme, insan hakları, özgürlük gibi kavramların özünden bağımsız bir biçimde ele alarak açıklamak olanaksızdır. ürneğin,

ğ..Kaddafi, milyonlarca Suriye halkının Beşar Esad'a vermekte olduğu hiç eksilmeyen desteği karşısında son derece moral bulmuş, üin, Rusya, Hindistan, Chavez ve Castro'nun desteklerini arkasına alarak Trablus'tan çıkmış, tekrar petrolün çok önemli merkezi olan Brega'yı kukla Bingazi hükümetinin elinden almış ve milyonlarca Libyalıyı saflarına çekerek aşiretler arasındaki kavgayı da sonlandırmış bulunduğu sırada NATO'nun kural tanımaz ve kendi savaş kurallarına dahi uymadan katliama girişmesi sonunda ancak teslimğ alınabilmişti.(s.56)

Kaddafi vasiyetinde:

ğBugün hemen muzaffer olamasak bile, önümüzdeki nesillere önemli bir ders öğretmiş olacağız: ulusu korumayı seçmek bir onurdur, ulusu satmaksa tarihin hatırlayacağı ve hiçbir zaman unutmayacağı en büyük ihanettir!ğ (Ss. 60-61) demekteydi.

Kaddafi'nin tanımladığı ihanet, AKP iktidarının taşeron güç stratejisiyle Amerikan hesapları için Doğu'nun üzerine sürülmesinin de tanımı olarak değerlendirilebilir.

ğOrtadoğu, enerji savaşlarının odağında yaşarken, bir yandan da yaşamın kurallarını sürdürebilmek için üretim mekanizmasını ya da daha doğru bir deyişle neo-liberal finans ekonomisinin koşullarını çalıştırmanın çıkmazını yaşıyor. Bu nedenle ucuz iş gücü, sendikasız işçilik, tüketim toplumunun bataklığında tükenmişlik, küresel şirketlerin gereksinim duyduğu emek köleliğini yerine getirmek amacıyla taşeronlaşmış uluslararası aracı şirketler kanalıyla insan emeğini dev yabancı şirketlerin hizmetine sunmak, taşeronlaşmış emek ticaretinin yoğunlaştırılması sürüp gidiyor. Zaten yürütülmekte olan savaşın da onların dünya egemenliklerini artırmak, çıkar üstünlüklerini halklara dayatmak için yapıldığı ortada.ğ (s.84)

En son, AKP'nin, Suriye'de Esad karşıtlarına karşı imanlı sahip çıkışı, muhaliflerin tıpkı Libyalı muhalifler örneğinde olduğu gibi Türkiye'de sınırsızca at koşturmasına neden olmuştur.

Dersim tartışmaları, Taksim'de düzenlenen Hocalı soykırımını telin mitinginin bildirisinde ğHocalı, Humus olmasınğ diyerek, ortaya çıkan Suriye'nin katliamcı olarak gösterilmesi, Doğu halklarına karşı sistemli bir saldırının habercisi görünümündedir.

Toplumsal muhalefetin damarını Suriye'de Esad karşıtlığına bağlamak gibi amaçları vardır.ğSuriye'de olaylar sanki düğmeye basılmış gibi şiddetin arttırarak yayıldı. Amaç etnik temele dayalı sistemi yerleştirerek Esad'ın İran'la olan iyi ilişkisini kırmak; sadece adı kalan Baas sosyalist partisini eritmek. şii yönetimi devirerek gerici Sünni ve Barzani yanlısı, İsrail müttefiki bir yönetimi başa getirmek hedeflenmekteğdir. (s.72)

Orhan üzkaya'nın ğKüreselleşme ve Ulusal Devletlerğ kitabı, emperyalistleşen kapitalizmin inceliklerini anlamak açısından önemli bir yapıttır.

Kuşatılan Doğu'da direnen halkların, sosyalist sistemle Amerika'ya kafa tutan anti-emperyalist İran, üin, Rusya, Hindistan birlikteliğinin denge politikalarını ve Latin Amerika'nın devrimci siyasetinin nasıl bir direnç göstererek, dünya halklarına örnek olduklarını, üzkaya; kaleminin imbiğinden damıtarak aktarmış.

(Orhan üzkaya, Küreselleşme ve Ulusal Devletler, Asya şafak Yayınları, şubat ğ 2012.)