Fatih Sultan Mehmet Han hangi ülkede bir hüner sahibi, bir sanatçı olduğunu işitse, hemen davet ederdi. İstanbul'a gelen bu maharetli insanları en mükemmel şekilde ağırlar, kendilerine makam verip ihsanda bulunurdu.Bu yüzden Müslüman, Hıristiyan, dindar, dinsiz her taifeden insan İstanbul'a toplanmıştı. O furyada Acem diyarından Habili, Kabili ve Hamidi namında şairler gelmiş ve Fatih'ten büyük bağışlar almışlardı. Bunlarla birlikte, zamanın Sokrat'ı sayılan bir Yahudi doktor ve adı Dozri olan bir Frenk ressam da bulunuyordu. Hasılı, bunların hepsi Padişah Hazretleriğnin yüce saltanatına yakın olup kabul görmüşler, iltifatlara mazhar olmuşlardı. Fatih'in bu iltifatlarına daha fazla dayanamayan nedimelerinden 'üatladı' lakaplısı bir gün şikayet yollu şu beyiti yazıp padişaha arz eder:ğGer dilersen şah eşiğinde olasın muhteremYa yahudi gel bu mülke, ya firenk ol, ya acem Adını ko Habili ve Kabili ve HamidiDozrılıktan olma gafil, marifetten urma dem.ğBu mısraları bugünkü dile şöyle aktaralım: ğEğer şah eşiğinde hürmet görmek istiyorsan / Bu ülkeye ya yahudi olarak gel, ya batılı ol, ya da iranlı / Adını ya Habili, ya Kabili, ya da Hamidi koy / Dozri olmayı da unutma, ama sakın bilgiden bahsedeyim deme.