Türklerin En Büyük Ýcadý ya da Türk Dili


Geçen haftanýn dikkatimi çeken iki haberinden birisi ðTürk çocuklarýnýn Alman akranlarýndan yüzde þu kadar daha ahmak olduklarýðna iliþkin ðbilimselð saptama; ikincisi, yine ayný Türk çocuklarýnýn anadil öðrenimini iki-üç yaþ gibi olmadýk bir sürede tamamlýyor olmalarýnýn çeþitli telmihleri.

Birinci iddianýn sahiplerini, ikinci iddianýn sahipleriyle bir araya getirip dinlemek lazým, lazým olmasýna da, Batýlýlaþtýrmacý aydýnlarýmýzýn ilgisini ðTürk dilið gibi milliyetçi ses veren bir konuya çekmenin mümkünmüþ gibi durmadýðý da muhakkak. Perdeyi biraz aralamaya çalýþalým: Psiko-dilbilim, ðpsikolojinin dilbilimið anlamýnda bir akademik uðraþ olup, insanoðlunun dil edinme, kullanma ve anlama sürecini oluþturan psikolojik ve nörobiyolojik unsurlarý araþtýrýr.


Psiko-dilbilim ve çocuklar...

Psikolojiyi kabaca bireyin davranýþlarýný, zihnini ve düþüncelerini; nörobiyolojiyi beynin biyolojik yapýsýný irdeleyen çalýþmalar olarak tanýmlayabiliriz. ðPsiko-bilimð denilen akademik uðraþ (ki, beynin nasýl iþlediðine iliþkin verilerin olmadýðý dönemlerde felsefecilerin iþiydi) günümüzde psikoloji, biyoloji, nöroloji, iletiþim teorisi gibi birden fazla araþtýrma dalýný bütünleþtirir; ðkelimelerið ve ðgramer kurallarýnýð bir araya getirerek ðanlamlý bir cümleð yapmamýzý mümkün kýlan ðalgýlama süreçleriðni araþtýrýr. Bu baðlamda, konuþmalarý, yazýlý metinleri nasýl anlamlandýrabildiðimizi çözümlemeye çalýþýr. Psiko-dilbilimin baþlýca denekleri, çocuklardýr. Doðumlarýndan itibaren dil öðrenmeye baþlayan çocuklarýn bu beceriyi nasýl elde ettikleri araþtýrýlýr.

Bu araþtýrmalarýn bir yan-ürünü de ðkonuþulan dilðe iliþkin bilgilerdir. Araþtýrmalar, çocuklarýn dil öðrenme becerilerini etkileyen önde gelen unsurlardan birisinin anadillerinin yapýsý olduðunu ortaya koymaktadýr ki, bu da bizi ðTürklerin en büyük icadýdýrð dediðim Türk diline getirir. Bu alanda Türkiyeðde yapýlan ilk kapsamlý araþtýrmalardan birisi, Prof. Dan I. Slobin yönetiminde gerçekleþmiþtir. 1939 doðumlu Prof. Slobin, psikoloji lisansýný University of Michiganðda; doktorasýný 1964ðte Harvardðda yaptý. Türkçe de dahil olmak üzere dokuz civarýnda dil bilen Slobin, halen UCLAðde hoca. ð70ðli yýllarýn ortalarýnda Slav dillerine örnek olmak üzere eski Yugoslavyaðda, Latin dillerine örnek olmak üzere Romaðda, Anglo-Sakson dillerine örnek olmak üzere ABDðde ve ðTürkik dillerineð örnek olmak üzere Ýstanbulðda eþzamanlý çalýþma yürütmüþtür.

Hemen ifade etmeliyim: ðTürkik dilleriðni týrnaða alma nedenim, Türkçenin dünya dilbilim klasmanýndaki ðsiyasið konumlamasýna dikkat çekmek. þöyle ki, Türkiye Türkçesine ðTürkið þeklinde giren ðTürkikð kelimesinin mucidi, üarlýk Rusyaðsý. üarlýk Rusyaðsýnýn Orta Asya halklarýna ve dolayýsýyla dillerine isim takmak ve siyasi geliþmelere göre bu isimleri deðiþtirmek gibi bir politikasý vardý. ürneðin, ðKara Tatarð olarak bilinen Altay dilini ðOyrotð olarak deðiþtirmiþlerdi ki Oyrot, Moðol oymaklarýnýn birinin adýdýr. Oyrot, bir süre sonra ðAltayð olarak tekrar deðiþtirilmiþ, ðUygurð yine bir süre için ðTarançið olmuþ, sonra tekrar ðModern Uygurð diye anýlmýþ, Kazakða ðKýrgýzð denmiþ, vb. vb... Sonra zaman içinde, ðTürkð kelimesi Osmanlýlarla, ðTürkçeð konuþanlar da Ýmparatorluðun Türk unsurlarý ile sýnýrlanýyor. Türkçe, ðTürkið dillerin birisi konumuna indirgeniyor; ðAltay dil ailesið grubunun bir alt-baþlýðý telakki ediliyor. Dan I. Slobin baþkanlýðýnda yapýlan o yýllardaki araþtýrmada 48 çocuk, 2 yaþ 8 aydan baþlanýp, 4 yaþ 2 aylýk oluncaya kadar üç ay arayla, her biri asgari altý saat süren incelemeye konu olmuþlardý. üeþitli oyuncaklar kullanýlarak, hangi komutu, ne kadar ve nasýl anladýklarý saptanýyor, ayrýca sürekli açýk olan kayýt cihazlarýyla kelime daðarcýklarý, kendi kendilerine konuþmalarý, gramer kurallarýný uygulama biçim ve zamanlamalarý kaydediliyor; dil öðrenme sürecinin basitten karmaþýða giden dönüm noktalarý tesbit ediliyordu. Bu baðlamda, anlaþýlmasý en zor komutlardan birisinin, örneðin, ðkediyi besleyen bebeðin saçýný okþað þeklinde bir üçleme olduðunun söylendiðini hatýrlýyorum. Profesör Slobin, Türk çocuklarýnýn bu komutu araþtýrmanýn yapýldýðý diðer merkezdeki akranlarýndan çok önce öðrendiklerinin tesbit edildiðini söylemiþti.


Türkçenin üstün nitelikleri

Nitekim, yabancý dillerle karþý karþýya gelen, yani bozulan Türkçede ilk düþen düzenleme de bu olur, ðo bebek ki kediyi besledi, sen okþa saçýnýð gibi þekiller alýrmýþ. Sonuç olarak, üç-dört yýl kadar süren deðerlendirmeler bir araya getirildiðinde Türkçe konuþan çocuklarýn dil becerisi edinme sürecini 3 yýl 8 aylýkken tamamladýklarý, buna karþýn, ayný koþullarda incelenen Slav çocuklarýnýn öðrenme süreçlerinin yedi, Ýtalyan çocuklarýnýn beþ-buçuðu bulabildiðinin görüldüðü söylenmiþti. Hiçbir araþtýrma sonucunun nihai ve mutlak olmadýðý, benzer araþtýrmalarýn tekrarlanagelmesinin tasdikindedir. Buna karþýn, süregelen araþtýrmalarda benzer sonuçlara varýldýðý da geçen haftaki haberde de görülen bir gerçek. Türk çocuklarýnýn üstün dil becerisine sahip olmalarýnýn nedenlerine gelince, toplumsal ve dilbilimsel olmak üzere iki unsurdan bahsediliyordu. Toplumsal unsur, Türk çocuklarýnýn büyük ailelerde ve büyüklerle birlikte büyüyor olmalarý, kendi baþlarýna pek býrakýlmamalarý, hatta, uykusuz kalmalarý pahasýna da olsa, aile toplantýlarýnýn dýþýna itilmemeleri. Dilbilimsel unsur ise Türkçenin bizzat kendisi. þöyle ki, Türkçenin her þeyden önce ðlogoð benzeri yapý taþlarýndan oluþan bir yapýlanmasý var, yani, hecelerin yan yana getirilmesiyle oluþturulan ðeklemlemelið bir dil. Bu niteliði ile kelime türetmeye de fevkalade müsait. ürneðin, ðhalýð kelimesini hatýrlayamayan bir çocuk, ðbasmakð fiilinden yola çýkarak ðbasýð diye bir kelime türetebilir ve anlaþýlabilir. Ya da, ðdikenð gibi bir bitkiden yola çýkarak, ðdikenlenmekð gibi bir ruh halini ifade edebilir. Türkçenin bu özelliðinin bir telmihi sebep-sonuç iliþkisini tek bir kelimede ifade edebilmek, diðer telmihi de matematik dili olmasýdýr. Burada, yýllardýr bilgisayar dili ile Türkçe arasýndaki iliþkiyi anlatmaya çalýþan Oktay Sinanoðluðnu saygýyla anmadan geçemeyeceðim. Türkçenin eklemlemeli bir dil olmasý kadar önemli bir diðer üstün niteliði de ðses uyumuðdur. Araþtýrmalar, kelime üretmede olduðu kadar, doðru cümle kuruluþlarýnda da ses uyumunun olaðanüstü bir kolaylaþtýrýcý olduðunu göstermektedirler. Nitekim, Slobinðin araþtýrmasýnda kayýtlar dinlendiðinde Türk çocuklarýnýn ses uyumunda hata yaptýklarýna hemen hiç rastlanmamýþtý; örneðin, dolaba, ðdolepð ya da saksýya ðsaksið diyen çocuk görülmediydi. ðTürkik dillerðe gelince; günümüzde ðkabul görenð sýnýflandýrmalardan birisi de þöyle: (1) Güneybatý Türkik diller üçe ayrýlýrlar (a) Türkçe, Azerice, Türkmencenin oluþturduðu Oðuz grubu, (b) Kýrým ve Kaþkay Türkçesinin oluþturduðu Gagavuz grubu, (c) Selçuk, Horasan grubu. (2) Kuzeybatý ya da Kýpçak grubu denilen Türkik diller dörde ayrýlýrlar (a) Kazak, Kýrgýz Türkçesinin oluþturduðu Arola Hazar grubu, (b) Karakalpak, Nogay grubu, (c) Karaçay-Balkar, Kamuk, Karayim Kýrým Tatar grubu; sonra Tatar, Baþkir Altay, Tuvin, Yakut... Sonra... Dilbilim uzmanlarýný daha fazla (ve haklý olarak!) öfkelendirmeden burada býrakmalýyým!


Alev Alatlý