PROF. DR. AYTUNü ALTINDAL:

ğMİSYONER FAALİYETLERİ ARTIşTAğ

Araştırmacı Yazar Prof. Dr. Aytunç Altındal ile özelde Türkiyeğde, genelde dünyada gerçekleşen misyonerlik faaliyetleri hakkında bir röportaj yaptık. Altındal, özellikle müslümanların dikkatli olması gerektiği hususları zikrederken hoşgörünün sınırlarının kesinlikle çizilmesi gerektiğini belirtiyor.

Türkiyeğde ve İslam coğrafyasında misyonerlik faaliyetleri nelerdir?

Türkiyeğde ve İslam coğrafyasında misyonerlik faaliyetleri dört ayrı dalda ve alanda sürdürülmektedir. Geçen yıl 18.300 olan misyoner sayısı, Irakğın ve Afganistanğın işgalinden sonra 23.177ğye çıkmıştır. Tüm İslam coğrafyasında ise yaklaşık 100 bin kadar misyoner aktif olarak görev yapmaktadır.

Türkiyeğde misyonerlik faaliyetleri, tüm İslam coğrafyasında olduğu gibi 4 alanda yaygınlaşmış ve bu faaliyetlere yerel bazı İslami Cemaatler de ne yazık ki, alet edilmişlerdir.

Bunları şöylece sıralayabiliriz:

a) Dinlerarası dialog çalışmaları

1962-1965 yılları arasında başta Vatikan olmak üzere tüm hristiyan aleminde başlatılan bu girişim, özellikle 1993ğde SSCBğnin tam olarak yıkılmasından sonra ivme kazanmıştır. Dinlerarası dialog konusunda 1960-1965 yılları arasında Türkiye, Suriye ve İran ile kısmen Irakğta istihbarat ve demografik çalışmalar yürütmüş olan ğBarış Gönüllüleriğ adlı misyonerler tarafından hazırlanmış olan raporlara dayandırılarak yürütülen bu faaliyetler, 1996ğdan itibaren İstanbul Fener Rum Patrikhanesiğnin girişimiyle hız kazanmıştır. 1960ğta Türkiyeğde 1019 barış gönüllüsü misyoner, özellikle G. Doğu Anadoluğda faaliyet gösteriyordu.

b) Ekümenizm üalışmaları

Ekümene; hristiyan dininin ve uygarlığının egemen olduğu coğrafi alan demektir. Bu nedenle ilk ğekümenikğ toplantılar, hristiyan mezhepleri arasında yürütülmüştür. Dünya Kiliseler Birliği, Protestan Kiliseleriyle Ortodoks ve Anglikan Kiliselerini bir araya getirmiştir.. Diğer yanda ise Katolik ve Doğu Kiliseleri yer almışlar ve giderek belirli konularda uzlaşmalar sağlamışlardır. Diğer dinlerle ğekümenikalğ ilişkiler kurulmasına 1990ğlarda hız verilmiştir. Ekümenik hareketin iki hedefi vardır: Birincisi, Türkiyeğde Fener Rum Patriğiğni ğEkümenik Patrikğ ilan ettirmek ve böylece Lozan Antlaşmasını delmek ve Anayasayı değiştirmektir. İkincisi ise, misyonerlik faaliyetlerini yasal kılıflar altında sürdürmektir.

2. Vatikan Konsili'nden sonra diyalog olayı başladığında Dünya Kiliseler Birliği; ki bu birlik, 1919-20 yıllarında Fener Patrikhanesi'nin yazdığı mektuplarla başladı. Anglikan, Protestan, Ortodoks kiliselerinden ve bunların çeşitli değişik alt açılım kiliselerinden oluşuyor. Vatikan girmemişti. şimdi o da bunun içinde. Bu hareketin adı ekümenizm hareketidir. Yani bu kiliselerin biraraya gelerek, birbirlerini şu veya bu şekilde bütünleştirerek, farkı tutup aralarındaki benzerlikleri öne çıkararak yaptıkları hareketin adına ekümenizm hareketi deniliyor. ğFarklılıklarınızı saklayın, benzerliklerinizi öne çıkartınğ; bu, ekümenizm hareketidir.

Ekümenizm hareketinde dediler ki, ğBizim birinci vazifemiz misyonerliktir. Bu misyonerliği yaparken de bizim yapmamız gereken şudur: 'İllaki Katolik ol, illaki Ortodoks ol, illaki Anglikan ol' demeyelim. Ne diyelim? 'Hristiyan ol da hangi kiliseden olursan ol' diyelim. Bunun adına Evangelizasyon denir. Yani önce ğEvangelğ dediğimiz İncil'le tanış, İncil'i öğren. 'İncil'i bir oku. Ne çıkar?' 'Demek ki bu konuda bizim aramızda bir kavga yok. İster ben Rus Ortodoksu olayım, siz Katolik olun, öteki Protestan olsun, öteki Ermeni olsun' önemli değil. Bizim birinci meselemiz şudur: Biz, müslümanları önce İncil'le tanıştırmalıyız. Adam İncil'i okusun. Sorusu varsa gelsin bana sorsun. Ben kimim? Ben papazım. Bana gel sor. Beğenirsen katıl.ğ Dolayısıyladır ki Türkiye'de ve bütün dünyada ekümenizm, yani kiliseler arasında birlik, yani Vatikan Katolik Kilisesi, Anglikan Kilisesi, Ortodoks Kilisesi aralarında dediler ki, ğBiz farklılıklarımızı koruyacağız. Benzerliklerimizi öne çıkartacağız. Nedir benzerliklerimiz? Hepimiz İncil okuyoruz. üyleyse insanlara 'Katolik ol, Ortodoks ol' demektense 'hristiyan ol' demek gerekiyor. 'Gel hristiyan ol da hangimize katılırsan katıl

c) Tolerans=Hoşgörü toplantıları

Latince ğtolareğ sözcüğünden gelen tolerans kavramı, Türkçeğye ğhoşgörüğ olarak çevrilmiştir ama sözcüğün Latince karşılığı, ğTahammül etmek, acıya katlanmaktır. Türkçeğde ğmüsamahağ denilmesi uygundur. Tolerans toplantılarının amacı; Kiliselerğin kendi resmi yayınlarına göre, ğHenüz İsa Mesihği tanıyamamış olan kişilere onu tanıtmaktırğ. Yoksa sanıldığı gibi İslam dininin hristiyanlarca öğrenilmesini sağlamak değildir. Kiliseler, İslam dininin ne olduğunu 1400 yıldır bilirler, şimdi mi akıllarına geldi ne olduğunu öğrenmek?

Focolare teşkilatı özel bir yerleşim alanı, bir şehir kurdu. Bu şehrin adı Marianapolis'tir. Bu şehir, tam Papa'nın yazlık sarayının bulunduğu Castelgandolfo denilen yerde bu sarayı da içine alan bir yerdir. 1992 yılında ilk defa 130 kadarının Türk vatandaşı olduğu kabul edilen çeşitli ülkelerden 4.400 müslümana yönelik burada bir mektup yayınlandı. Bu mektupta dendi ki; ğBiz, sizlerin İslami inançlarınız çerçevesinde bize nasıl baktığınızı görmek istiyoruz.ğ Bunun için de müslümanlardan bazı şahısları seçerek ğBizlerle diyalog kurunğ çağrısını yaptılar.

5 Haziran 1993 Cumartesi günü Roma'da, Vatikan'ın verdiği paralarla Focolare teşkilatı bir toplantı düzenledi. Düzenlediği toplantıda ğBizim kendi kavramımız diyalog, Koinoia ve gizli vaftiz olayını bu sinodda tartışacağız. Bu sinoddan müslümanlarla birliktelik sağlayacak bazı kararlar da çıkartmamız lazım.ğ dedi. Buraya davetli olanlar arasında üç kişi çok önemli idi. Bunlardan birincisi İtalya Cumhurbaşkanı Oscar Luicis Calfaro idi. Calfaro mason, büyük bir üstad ve aynı zamanda Malta şövalyesiydi. İkincisi Egont Kleptch diye bir adamdı. Avrupa Parlamentosu Başkanıydı. üçüncüsü Henry Sokovsky diye bir şahıstı. Bu şahıs da BM aileden sorumlu bakan düzeyinde bir adamdı. Bu üçü bir başka şahsı özel olarak buraya davet ettirmişlerdi. Focolare'nin bu toplantıdaki onur üyesi Patrik Bartholomeos idi. Patrik Bartholomeos bu toplantıya katıldı. Ve müslümanlarla diyalog kurulması meselesi kendisine söylendi. Türkiye'de bu işlere girmek isteyen kim vardı? 1993 yılından itibaren kimler olduğunu siz biliyorsunuz.

d) İbrahimi Dinler toplantıları

Vatikan tarafından yayınlanan ğKateşizmğ belgesinde müslümanların Hz. İbrahimğin ğinancınağ bağlı kişiler oldukları, bu nedenle de İsa Mesihğin kurtarıcılığına ğkısmenğ mazhar olacakları yazılıdır. Nedense, Hz. Muhammedğin ve Kurğan-ı Kerimğin adı bu kitapta yer almamaktadır. İbrahimi Dinler yutturmacası, ülkemizde 1955ğten bugüne ğdönmeğ ve/veya ğSabataycığ diye bilinen gruplar tarafından, Büyük Mason Locaları aracılığıyla yönlendirilmekte olan bir faaliyettir. Nihai hedefi İslam Diniğnin ğtek ve son dinğ olduğu gerçeğini müslümanlara unutturmak ve üç dinin de aynı olduğunu, dolayısıyla hristiyan olunabileceğini vurgulamaktır. Kaldı ki, onların ğpatriarkğ müslümanların ise ğpeygamberğ kabul ettikleri İbrahim (Abram/Abraham) bir ve aynı kişi değildir. Müslümanların Allahğın dostu kabul ettikleri Hz. İbrahim çok farklı bir kişiliktir.

İbrahimi din ne demektir? Teolojide İbrahimi din diye bir olay var mıdır? Yoktur. İbrahimi dinler diye bir kavram olsaydı, bu dinlerin hiçbiri ortaya çıkmazdı. Bu iş bir tek Yahudilik ve onun gelişmesi ile kalırdı. Demek ki İbrahimi din diye bir olaya biz kendi içinde çelişkili bir kavram diyoruz.

İbrahimi din dediğiniz zaman ğüç din de eşittirğ demek istiyorsunuz. Bir babanın üç oğlu bile eşit değildir. Nasıl oluyor da bu üç din eşit oluyor. Bir de siz buna Müslüman kesimin içinden, Müslümanlar adına konuştuğunu söyleyen, televizyonlara çıkıp ağlayarak, sızlayarak İslamiyeti anlattığını söyleyenleri ve çevresindeki insanları katarsanız, onlar da ğbütün dinler eşittirğ derlerse artık bu kaymaklı ekmek kadayıfı durumundadır. Kimler için? Hristiyanlar için... Yahudiler bile bu tuzağa düşmezler. Nitekim de düşmüyorlar. Yahudilerin düşmediği bu tuzağa Türkiye'de belli bir çevre angaje olmuş durumda. Niçin angaje olmuş? O beni ilgilendirmiyor. Menfaat meselesi midir, başka bir şey midir? Bilmek de istemiyorum. İlgilenmiyorum da. Zaten bu olayı biraz da patetik buluyorum. Bu olay patetik bir olay. ğBiz, hepimiz kardeşizğ, ğBiz hepimiz İbrahimi dinin elemanlarıyızğ; bu bir patetik olaydır. 1943 senesinde Focolare, ğyeni din anlayışı getirmeliyizğ diye yazılar hazırlıyordu. Focolare'nin ğyeni din anlayışığ dediği işte budur.

Misyoner sayısındaki artış neyin ifadesidir? Devlet ve halk, bunların yasadışı çalışmalarını nasıl durudurabilir?

Misyoner sayısı giderek daha da artacak ve Türkiyeğde belki de yüzlerce kilise açılacaktır. Bu, AB stratejisinin kaçınılmaz sonucudur. Devlet, misyonerlik faaliyetlerini önlemeye yönelik hiçbir ciddi girişimde bulunmamaktadır.

Günümüzde devletler arası inanç savaşı yaşıyor muyuz? ABD ve Avrupa devletlerinin, özelde Ortadoğu, genelde İslam ülkelerini yeniden şekillendirme gayretleri misyonerlik planlarının bir gereği midir?

Evet, gerçekte örtülü bir inanç savaşı var. Bunun görünen yüzünde ekonomik faaliyetler var. Ancak arka planda İsrailğin güvenliği ve Siyonist-Methodist dayanışması var. ABDğnin en yetkili kişilerinden John Aschcroftğun deyişiyle söylersek; ğİslam Diniğnde insan evladını kurban eder. Hristiyanlıkta ise Tanrı kendi evladını insanlar için kurban etmiştir. Fark buradadır. Her müslüman potansiyel bir ğkitle imha silahıdır.ğ Bu sözler, 21. yüzyıla şekil ve yön vermek isteyen ABDğnin en güçlü beş yöneticisinden birine aittir. Daha fazla söze gerek yok sanırım.

Ekümenlik nedir?

Ekümenik, evrensel demektir. İstanbul Fener Rum Patriği, ABD ve AB tarafından tüm dünya Ortodokslarının (yaklaşık 320 milyon) ğlideriğ yapılmak istenmektedir. Bu nedenle de İstanbulğdaki Patrikhaneğye ğVatikan tipiğ bir devlet statüsü verilmeye çalışılmaktadır. Patrik, ekümenik sıfatını alırsa, bu kez de AB ve ABD, ğtazminat ve toprakğ taleplerini gündeme getirecektir.

İstanbul Rum Patrikhanesiğnin ekümenlik maksadı var mıdır? Varsa faaliyetleri nelerdir?

Evet vardır ve yıllardır bu konuda başta Rahmi Koç olmak üzere Türkiyeğdeki ğiştirakçiğ çevrenin tam desteğini almıştır. Halen ABğnin doğrudan koruması altındadır.

Bilindiği gibi siyonizm, ilk resmi toplantısını 29 Ağustos 1897ğde Baselğde gerçekleştirdi. O günden bugüne siyonizmin geldiği nokta nedir?

O günden bu yana Siyonizm çok mesafe katetmiş ve/fakat kendi içinde de bölünmeler yaşamıştır. Günümüzde Siyonizm dört parçadır. Bunların arasında en etkili olan kesim ABD Yahudileriğnin çoğunluğu tarafından desteklenen ğJews for Christğ (Mesih için yahudiler) adıyla bilinen ğırkçı siyonistğ harekettir.