3. Mustafa üetin Altan ve Kabak Tadý

üetin Altan 1 Aðustos tarihli sütununda Padiþah 3. Mustafa (salt.: 1757-1774) konusunu 'iþlemiþ' Onun bir Osmanlý padiþahýný ele almasý demek, o padiþahýn ne kadar ahmak, cahil, zalim, hilekar, korkak ve alçak bir yaratýk olduðunu ballandýra ballandýra anlatmasý demekdir ki okuyucularý arasýnda henüz Türklüðünden nefret etmeyen kaldýysa onlar da tornadan geçmiþ olsun.


Aþaðýlýk duygusunun iki tezahürü vardýr: Kendine aid ne varsa küçük, deðersiz ve çirkin görmek veya ayný þeyleri her ne pahasýna olursa olsun göklere çýkarmak. Yani ya mütemadi yeringenlik ya mütemadi övüngenlik... Bizde 'ilerici- gerici' tartýþmasý 200 yýldýr, hatta aslýnda Genç Osman'dan beri bu minval üzre devam etmiþ ve bu arada 'gerçekçi olmak ve kendini olduðu gibi görmeðe uðraþmak' yanlýþý olanlar (Atatürk bile ölümünden itibaren dahil olmak üzere) hep gümbürtüye gitmiþdir.


üetin Altan, 23 yýl önce yazýp þimdi yeni nesilleri de yeniden 'irþad etmek' niyetiyle bir kere daha yayýnladýðý yazýsýnda 3. Mustafa hakkýnda þu yargýlara varmýþ:


'üzel sektör düþmaný, soyu sopu belirsiz bir cariyenin oðlu, haraççý, ölü soyucu, batýl itikad sahibi bir yýldýz falý tutsaðý, her biri birer akýlsýzlýk sefaleti olan yenilgilerin müsebbibi, 18. Yüzyýl'ýn ikinci yarýsýný anlayamayacak kadar küçük ve fýndýk bile deðil, mercimek kafalý bir zavallý'...


üetin Altan, bizde bu kepazelik yaþanýrken Fransa Tahtý'nda XV. Louis gibi bir hükümdar ile Voltaire, Rousseau ve Diderot gibi dehalarýn bulunduðuna dikkati çekerek yaramýza bir de tuz basýyor ve bizleri intiharýn o gayrikaabil-i tahammül ve alabildiðine hazin sýnýrlarýna sevkediyor.






III. Selim

3. Selim'in Babasý olan 3. Mustafa, sýranýn kendisine gelmesi ihtimali çok zayýf olduðu için hazýrlýksýz olarak 40 yaþýna bir hafta kala Taht'a geçmesine raðmen Ýmparatorluk'un son derece köklü bir ýslahata tabi olmasý gereðini þiddetle müdrik bir Padiþah'dý. Eðer öyle olmasaydý Baron de Tott gibi daha bir dizi Avrupalý uzmaný getirtir miydi? Bunlarýn da yardýmýyla 'Mühendishane-i Berri-i Hümayun' (bugünki Ýstanbul Teknik üniversitesi) ve 'Mühendishane-i Bahri-i Hümayun' (bugünki Deniz Harb Okulu) gibi ilim ve irfan müesseselerini kurdurur muydu? Bu mudur 18. Yüzyýl'ýn Ýkinci Yarýsý'ný anlamakdan aciz Mercimek Kafalý?


Eðer öyle bir Mercimek Kafalý idiyse kendisinden 230 sene önce Büyük Sokollu Mehmed Paþa'nýn bile ehemmiyetini tam olarak kavrayamadýðý 'Süveyþ Kanalý'ný açmak projesini niçin tekrar rafdan indirdi?


Islahatçýlýðý abartýsýz ihtilalcilik boyutlarýna varan Oðlu 3. Selim Han ilk olarak bu fikirleri kimden aldý, hatta 'tevarüs' etdi?


3. Mustafa, Ýstanbul'un görüp geçirdiði en büyük felaketlerden biri olan 1766 tarihli depremde yerle bir olan þehirin yeniden imarýný olaðanüstü bir enerjiyle baþlatýp bitiren Padiþahdýr. Mustafa Han, ikisi de Fatih Sultan Mehmed bergüzari olan ve sözkonusu depremde yýkýlan Fatih ve Eyübsultan Camilerini de eski modellere göre aynen tekrar inþa etdiren zatdýr.






III. Selim

Mustafa Han'ýn, baþladýðý iþlerden mühim bir kýsmýný tamamlayamadan ve 'kahrýndan' ölmesine, o uðursuz Rus Savaþý sebebiyet vermiþdir. üarice 'Büyük' Katarina'nýn 'çanak tutduðu' bu savaþ ve 'Büyük' Voltaire'in de bunu nasýl desteklediðini ben burada kendi aðzýmdan anlatýrsam 'Büyük' Altan belki Türk tarafýna kýyak geçdiðim zehabýna kapýlabilir. Onun için en iyisi bir Alman yazarýn, Ralf Konersmann'in kaleminden nakledeyim: '3. Mustafa'nýn, 1768'de Rusya'ya harb ilan ederken Rus birliklerinin Osmanlý Ýmparatorluðu'nu tehdid etdiðine dair saðlam delillere sahib olmasý, Filofof'u (Voltaire'i, Y.A.) ne kadar rahatsýz etmiyor idiyse, Rus tecavüzkarlýðýnýn devletler hukukunu düpedüz hiçe saymasý da ayný derecede etmiyordu.'


Voltaire'i rahatsýz eden tek þey, bazý Fransýz subaylarýnýn gönüllü olarak Türk Ordusu saflarýna katýlmalarýydý. Zaten Ruslar'a karþý doðru dürüst savaþanlar, artýk tamamen dejenere olmuþ Kapýkulu güruhu deðil, Timarlýlarla o Fransýzlardý. Ruslar Türkler'i yendikçe Voltaire'in bir tek masaya çýkýp göbek atmadýðý kalýyordu.


Voltaire'in kanýsýnca 'sanatýn düþmaný' olan Türkleri tepelemek bir 'kültürel eylem'de bulunmakdý.


Yanlýþ anlaþýlmamak için þunu derhal eklemek isterim ki benim baþka vesilelerle hep '18. Asrýn þef Mütefekkiri' diye tavsif etdiðim Voltaire, dehasýndan þübhe edilemeyecek bir þahsiyetdir. Ama o da; akil, sezgi ve bilgi sahibi Avrupalý'da sýkça rastlanan bir illese mübteladýr: Bu baðlamda Türk'ün hakkýný Türk'e vermek! Bakýnýz bir yandan Türk öldürmeði 'kültürel eylem' sayabilecek kadar gözü dönmüþ olan bu zat baþka baðlamlarda yine Türkler hakkýnda neler yazmýþ:






Osmanlý Armasý

- Türkler'in sanatý kumandanlýkdýr.


- Türkler, yenilebilse de boyunduruk altýna alýnmasý imkansýz dövüþken bir milletdir.


- 2. Mehmed Avrupa hükümdarlarýnýn hepsinden daha eðitimli ve kültürlü idi. Yunanca, Farsça, Arabça konuþurdu. Latince anlar, resim yapar ve o zamanlar bilindiði kadar coðrafya ve matematik bilirdi.


- Türkler; konuksever, hoþgörülü ve zannýmýzdan ziyade sözlerine sadýkdýrlar.


Bunlar sadece birkaç örnekdir. Asil konumuzla doðrudan ilgisi bulunmamakla beraber ilave etdim ki okuyucular beni, üetin Altan'ýn Türklerle Fransýzlarý mukaayese ederken mütemadiyen yapdýðý üzere ve bu sefer aksi yönden Fransýzlara karþý önyargýlý bir insan zannetmesinler! Türkçesi aþaðýlýk duygusu yüzünden onun göklere çýkardýðýný ben yerin dibine batýrýyorum zannýna kapýlmasýnlar!


üD yaþasaydý akýbetinin, 3. Mustafa tarafýndan idam etdirilen iki Sadrazam'dan farklý olmayacaðý tahmininde bulunuyor. Mustafa Han Voltaire'i idam etdirir miydi etdirmez miydi bilemem. Bildiðim, o yerlere göklere koyamadýðý XV. Louis'nin Voltaire'i, yazýlarý yüzünden iki kere Bastille'e atdýrýp süründürdüðü ve yine ayný sebebden 1726'da Ýngiltere'ye sürgün etdirdiðidir. Ayrýca bir kere de -biraz daha insaflý davranarak- Fransa içinde sürgüne yollamýþ ve Chateau de Sully'de ikaamete mecbur kýlmýþdýr. þimdi Bourbon-Zade bu yüzden 'mercimek kafalý' mý oluyor?






ü. Altan

Eski çaðlarýn olay ve þahsiyetlerini günümüz kýstaslarýyla deðerlendirmek bizleri ister istemez yanlýþ sonuçlara sevkeder. Aslýnda bunu üetin Altan da bilir ama psiþesindeki birtakým problemler onu bilmezden gelmeye mecbur eder. üyle anlaþýlýyor.


Gerçekde Mustafa Han insan kadri bilen bir Padiþahdý. Ýlk Sadrazamý olan Büyük Devlet Adamý, Diplomat, þair ve Bilgin Koca Ragib Paþa'yý, ölünceye kadar el üstünde tutmuþ ve malýna el koymak için idam þöyle dursun, deðiþtirmeyi bile aklýndan geçirmemiþdir. Yine önemli kumandan ve devlet adamlarýndan Sadrazam Hekimoðlu Ali Paþa'ya da büyük itibar göstermiþdir. Eðer sahiden bir 'Mercimek Kafalý' olsaydý Dahi Bestekar Bekir Aða'yý da hakeza el üstünde tutmazdý.


Fakat bu Hükümdar adam kýtlýðýnýn acýsýný da derinden çekmiþdir. 'Cihangir' mahlasýyla þiir de yazan Mustafa Han bu inkiþarýný su dörtlükle ifade eder:


'Yýkýlbdur bu cihan sanma ki bizde düzele! / Devleti üark-i Denð verdi kamu mübtezele.
þimdi ebvab-i saadetde gezen hep hazele. / Ýþimiz kaldý bizim merhamet-ð Lem-Yezel'e...


Yani: Bu cihan yýkýlýyor. Bizde düzeleceðini sanma! O aþaðýlýk çark (üark-ý Felek, kýsmet) kader, Devlet'i tümüyle alçaklarýn eline verdi. þimdi saadet kapýlarýnda gezenler hep yüzsüzlerdir. Ýþimiz Tanrý'nýn (Zail olmayanýn, ebedi olanýn) merhametine kaldý.


Mustafa Han Ruslarýn Kýrým'a girmesi üzerine 21 Ocak 1774'de kahrýndan yüreðine inerek öldü.


Bence bir 'Mercimek Kafalý' deðildi.



Yaðmur Atsýz 04.08.2005