KANUNI SULTAN SüLEYMAN

Osmanlý Sultanlarýnýn onuncusu ve islam halifelerinin yetmiþbeþincisi. 1509'da Kefe sancakbeyliðine gönderilinceye kadar babasýný yanýnda kalmýþ ve bu müddet içinde iyi bir öðrenim ve eðitim görmüþtür. Babasý Yavuz Sultan Selim'in 1514 Ýran ve 1516 Mýsýr seferleri sýrasýnda Rumeli'nin muhafazasýyla görevlendirildi ve Edirne'de oturdu. Babasýný vefatý ile de 30 Eylül 1520 tarihinde 26 yaþýnda iken Osmanlý tahtýna çýktý.

Kanuni Sultan Süleyman, Belgrad'ýn fethi(1521) ile Orta Avrupa'nýn, þovalyelerin üssü olan Rodos'un zaptý (1522) ile de Akdeniz hakimiyetinin kapýlarýný devletine açtý. 1526'da yüzbin kiþilik ordusu ve 300 kadar top ile Mohaç ovasýnda Macar ordusuyla karþýlaþtý.Bu durumda sancaklarýný açýp ellerini semaya doðru kaldýran Sultan; "Ya Rabbi! Senin kudret ve himayeni diliyor, hazreti Muhammed'in ümmetine yardýmýný niyaz ediyorum." diye yalvardý. Tarihin bu en büyük meydan sava- þýnda düþman ordusunu yok eden Kanuni, 20 Eylül'de Macaristan'ýn baþþehri Budin'e girdi.1529 da Viyana muhasara edildi ise de, kuþatma vasýtalarýnýn getirilmemesi ve kýþ mevsiminin yaklaþmasý üzerine neticesiz kaldý. 1532'de Alman seferine çýkan Kanuni, Viyana'yý arkada býrakarak Gratz, Marburg, Gunss ve daha bir çok Alman þehirlerini zaptetti. Yedi ay Avrupa içlerin- de dolaþtýðý halde imparator karþýsýna çýkmaða cesaret edemeyince geri döndü.

1534'de Safeviler üzerine sefere çýkan sultan, Baðdat ve Basra'yý zaptetti. Baðdad'da evliya kabirlerini ve Kerbela' da hazret-i Ali ve hazreti Hüseyin'in makamlarýný ziyaret eden Kanuni, Abdülkadir-i Geylan'i hazretlerinin kabrine türbe ve yanýna imaret yaptýrdý. Fetih hareketlerine devam eden Kanuni, 1535'de Tebriz'i zaptetti. 1537'de Ýtalya seferine çýkarak, Otranto'ya kadar ilerledi.

Karalarda cihan hakimiyetini eline geçiren Kanuni Sultan Süleyman, Barbaros Hayreddin Paþa vasýtasýyla denizlerde de Osmanlý Devleti'nin gücünü gösteriyordu.Nitekim bu büyük deniz komutaný haçlý donanmasýný 27 Eylül 1538'de Preveze'de imha ederek, müstesna bir zaferle Akdenizde tam bir Türk hakimiyeti kurdu. Kanuni süveyþ'te kurduðu donanma ile de Kýzýldeniz'i ve Arabistan sahillerini emniyet altýna aldý ve Avrupalýlarý Hindistan sahillerinden uzaklaþtýrmaya baþladý.

Bu fetihleri; 1543'de Estergon,Nis ve Ýstolni-Belgrad, 1551'de Trablusgarb'ýn zaptý ve 1553'de Nahcývan seferi takib etti. Ýhtiyar ve hasta bir halde iken 1566'da yine cihada çýkan bu büyük Türk sultaný, Sigetvar kalesinin zaptý sýrasýnda top sesleri arasýnda 72 yaþýnda iken vefat etti. Naþý Süleymaniye'deki türbesine defn edilmiþtir.

Türklerin kendisine Kanuni ve Gazi, Avrupalýlarýn ise "Muhteþem" dedikleri Süleyman Han, babasýndan devraldýðý 6.557.000 km2 Osmanlý topraðýný, yaptýðý fetihlerle 14.893.000 km2 ye ulaþtýrdý. Bulunduðu yüzyýl, dünya tarihine Türk asrý olarak geçti. Bu asýrda her sahada dahi devlet ve ilim adamlarý yetiþti. Nitekim Sadrazamý Ýbrahim Paþa, Lütfi Paþa, Sokullu Mehmed Paþa; þeyhülislamý Kemalpaþazade, Ebüssü'ud Efendi, þairi Baki, Fuzuli; san'atkarý Mimar Sinan; Kaptan-ý deryasý Barbaros Hayreddin Paþa olan bir devletin padiþahý Kanuni olurdu.

Sultan Süleyman Han'ýn asýl adýndan daha fazla bilinip, þöhreti olan Kanuni ünvaný, önceki Osmanlý kanunnamelerini ve devri icabý lüzumlu hükümleri Kanunname-i Al-i Osman adý altýnda, islam hukuku esaslarý dahilinde toplattýrýp tanzim ettirme- sinden ileri gelmektedir. Kanuni hareket ve sözleri güzel, aklý kamil, nezaketli, irfan sahibi, sözleri tatlý, alim, hakim ve þairlere dost, bütün maddi-manevi iyilikleri þahsýnda toplamýþ emsalsiz bir padiþahtý.

Pek çok hayrat ve iyilikleri olan Kanuni, imar faaliyetleriyle de uðraþtý. Memleketin hemen heryerinde camiler, mescid- ler, medreseler, hamamlar ve çeþmeler inþa ettirdi. Mimar Sinan'ýn yaptýðý Süleymaniye Camii de bu devirde Türk azameti devrinin tacýný teþkil etmiþtir.Koca Mimar Sinan büyük Hakan'a; "Padiþahým sana öyle bir cami inþa ettimki, kýyamete deðin ayakta duracak bir metanete sahiptir." diyerek bu eserini takdim etmiþtir.

Pek çok özellikleri yanýnda büyük bir þair olan Kanuni Sultan Süleyman'ýn hastalýðýnda yazdýðý þu beyti yüzyýllardýr dillerde söylenmektedir.

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sýhhat gibi