sdada.jpgYüzyıllardır, güzelliğini ve cazibesini yitirmemiş eskimeyen bir Türk el sanatı olan çini, günümüzde de bu işle uğraşan kimileri için geçim kaynağı, bazıları için de mana alemine girişin kapısı konumunda görülüyor.

Her desenin farklı bir anlamı olan bu sanatta, "lale" Allah'ın, "gül" ise Hazreti Muhammed'in sembolü. Servi ağacının sabrı, bahar dallarının ise cenneti anlattığı belirtiliyor.

Dünyaca ünlü çini ustası İsmail Yiğit, AA muhabirine, çini sanatının her şeyden önce gönül işi olduğunu ifade ederek, bu işi yapanlarda ise sevgi, sabır ve sebatın olması gerektiğini söyledi.

Allah'ın, Hazreti Adem'i çamurdan yaratıp ona ruhundan üflediğini hatırlatan Yiğit, şöyle devam etti:

"Aynı şekilde çini ustaları da, Allah'ın o kullara verdiği bilgiyi çiniye aktarırlar, kendi ruhlarını çiniye üflerler. Onun için ustalar, eserlerine kendi ruhunu verir. Çiniye en son hangi usta dokunduysa, o ustanın el izleri o eserde kalır. Sonra onun üstünde 'cam' dediğimiz malzeme yani sır ve sırça ile kaplandıktan sonra oraya ustanın ruhundaki, elindeki ve gönlündeki sır saklanır. Herkes görebilir renkleri desenleri ama hiçbir zaman ona dokunamazlar. Dokunsalar da üstündeki sır tabakasına dokunurlar. Sırrın altındaki ustanın ruhuna asla dokunamaz ve o sır yüzyıllar boyu yaşar gider. Aşık Veysel'in bir dörtlüğü var; 'Her kim ki olursa bu sırra mazhar, dünyaya bırakır ölmez bir eser, gün gelir Veysel'i bağrına basar, benim sadık yarim, kara topraktır.'

Burada Veysel, sırrın gizemini ve çiniyi anlatır. Bugün dünyada birçok sanat dalı var. Çini alt yapısıyla, çamuruyla, astarıyla, renkleriyle yüzde 100 Türk İslam sanatıdır. Allah'ın bize bahşettiği 'kutsal toprak' sanatıdır. Hayatta dört şey vardır ki; bunlar olmazsa hayat olmaz. Hava, su, toprak ve ateş. Bu dört şey olmazsa çini de olmaz. İnsan ile çini bu kadar iç içedir. Çininin alt yapasında çamur var, insanda çamurdandır." AA