Yabancýlarýn bankacýlýk sistemine hakim olmasý öyle alelade bir olay deðildir. Bankacýlýk sisteminin akabinde, pazarlarýn ele geçirilmesi gelir. Bu kapitülasyonlardan daha aðýr sonuçlar doðurabilir. Bu durumu, ülkenin fiili olarak düþman iþgaline girmesi ile kýyaslamak yanlýþ olmaz.

Para ve finans piyasalarýnýn yabancýlarýn eline geçmesini üç açýdan deðerlendirmek gerekir.

üncelikle ülkemizde cari olan bankacýlýk sistemi, modern batý bankacýlýðýnýn kötü bir kopyasýdýr. Modern batý bankacýlýðýnýn temeli ise gerçek dýþý varsayýmlara, daha sert bir ifade ile ðhileðye dayanýr.

--------------------------------------------------------------------------------
1600ðlü yýllarýn sonlarýnda baþlayan modern batý bankacýlýðý, kendisinde var olmayan parayý kredi olarak kullandýrtarak, piyasadaki paranýn mal ve hizmet karþýlýðý olmadan fiktif olarak büyümesine sebep olur. Toplamýþ olduðu mevduatýn yaklaþýk 4 ila 10 katýný adeta hayali kredi olarak kullandýrýr. Herkesin ayný anda bankalara giderek paralarýný çekmeyeceði varsayýmýndan hareketle bunu yapar. Ýþte bu varsayým bankalarýn büyülü gücünü oluþturur. Böyle bir mekanizmanýn kendisi tartýþmalý iken, bunun yabancýlara kullandýrýlmasý çok tehlikeli sonuçlar doðuracaktýr.

Ýkinci husus, modern toplumlarda kiþilerin bütün ðalýþ-veriþðlerini bankalar vasýtasýyla yapar hale gelmesidir. Maaþlar bankalara yatar. Bankalarýn çek defterlerini ve kartlarýný kullanýrýz. Aldýðýmýz kredilere karþýlýk emlakimizi bankalara ipotek ettiririz ve bankalara her türlü maddi bilgilerimizi veririz. Finansman ihtiyacýmýzý ve nakit yönetimimizi genellikle bankalara yaptýrýrýz. Bunlarla birlikte tasarruflarýmýzý da bankalarda tutarýz. Yani bankalar mevduat toplar.

þimdi tüm bu anlattýklarýmýz, ülkemizde reel sektörü destekleyen finans sektörünün ana omurgasýný oluþturur. Bu ana omurganýn yabancýlarýn elinde olmasý, neredeyse tüm ticaretin dolaylý olarak onlarýn kontrolünde olmasý anlamýna gelir. Bu durum ise, bazý sektörlerde ayrýcalýklý olmayý ifade eden kapitülasyonlardan daha aðýrdýr.

üçüncü husus da þudur. Bankalar ve finans piyasalarý ülkedeki kalkýnmanýn itici ve yönlendirici gücüdür. Diyelim ki siz Hükümet olarak kimya sanayiinde kalkýnmayý kendinize politika edindiniz. ðDevlet üretim yapmazð, ðdevlet sanayici olmazð vb. gibi zýrvalýklara da inandýrýlmýþsýnýz. O takdirde, politikalarýnýzý yönlendirecek olan finans piyasalarýdýr. Eðer bankalar kimya sanayiine deðil de eðlence sektörüne kredi verirse, sizin politikalarýnýz beþ kuruþ etmez. O ülkede eðlence sektörü canlanýr, sizin politikalarýnýz doðrultusunda kimya sektörü deðil. Dolayýsýyla bankalarýn gücü, ülkede kanun yapýcýlarýn gücünün üzerindedir.

Bütün bunlarýn yanýsýra, bankacýlýk sistemi ülkedeki her pazarý ve o pazara hakim olan þirketleri bilir. Eðer bu yabancýlarýn eline geçerse, ülkenin pazarlarýný iþgal etmek, onlar için iþten bile deðildir. Ýþte þimdi sýra, dün de ifade ettiðim gibi, bu pazarlarý ele geçirmeye gelmiþtir.

Son söz; Kanada eski Baþbakaný McKenzieðnin veciz ifadesi hala kulaklarýmýzda çýnlýyor: ðBir ülkede para sistemi baþkalarýnýn eline geçmiþ ise, artýk o ülkede kanunlarý kimin yaptýðý ve kimlerin hükümet olduðu hiç önemli deðildirð.
Nereye gidiyoruz, farkýnda mýsýnýz?