Gösterilen sonuçlar: 1 ile 2 ve 2

Konu: Dokuzuncu Abant Konsili:

  1. #1
    atoybil
    Guest

    Lightbulb Dokuzuncu Abant Konsili:

    Dokuzuncu Abant Konsili: Dostlar Eðitimde Görsün

    Mehmed Durmuþ

    Giriþ
    IX. Abant toplantýsý yeniden Türkiye'de ve bu sefer 'Doðunun sýnýrdaþý' Erzurum'da 1-3 Temmuz 2005 tarihinde yapýldý. Erzurum Palandöken'de Polat Renaissance Otel'de gerçekleþtirilen ve yaklaþýk 700 kiþinin katýldýðý söylenen, üç gün süren toplantýnýn bu seneki baþlýðý "Yeni bir çaðýn eþiðinde; eðitimde yeni arayýþlar" idi. IX. Abant'ýn baþkanlýðýný, dedesi Van'lý Hacý Yusuf Efendi'nin 1916 yýlýnda Erzurum'da Ermenilerce öldürülmüþ olduðunu öðrendiðimiz Prof. Dr. Mete Tunçay yapmýþ. (1)

    Toplantýnýn icrasýna Erzurum belediyesi, Ticaret ve Sanayi Odasý, diðer bazý vakýflar, sivil toplum kuruluþlarý ve kimi iþyerlerinin yaný sýra, Erzurum valiliðinin de tam destek verdiðini öðreniyoruz. (2)

    Toplantýda tartýþýlan ana baþlýklar þunlar: Din eðitimi, barýþ kültürü eðitimi, ulusal kimlik ve eðitim, evrensel deðerler ve eðitim, evrensel kültür ve eðitim, Avrupa Birliði ve eðitim, öðrencileri üniversite önlerinde yýðan sistemin Türk ekonomisine faturasý, hangi insaný yetiþtirmek istiyoruz?, eðitimin evrensel ya da milli muhtevasý, özel eðitimin yeri. (3)

    Gelen haberlere göre 2006 Abant'ý Paris'te toplanacakmýþ.(4) [Erzurum toplantýsý 7 Temmuz tarihinden sonraya rastlasaydý kanýmca, önü-müzdeki toplantýnýn Londra'da olmasýna karar verirlerdi. Londra, ne kadar da yerinde bir aðlama duvarý olurduð Benim aklýma bir baþka yer adý daha gelmektedir: Guantanamo üssünün mutlaka bir salonu vardýr! "Radikal Ýslam'dan ne kadar ayrý ve gayrýyýz!" mesajýný dünyanýn büyük þeflerine vermenin bundan daha iyi yolu olmazdýð] Zayýf bir rivayete göre de 2006 toplantýsý Van'da yapýlacakmýþ.

    Toplantýya katýlanlardan bazýlarý
    Prof. Dr. Mete Tunçay, Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Suat Yýldýrým, Dr. M. Ali Kýlýçbay, Prof. Dr. üstün Ergüder, Prof. Dr. Mithat Melen, Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne, Prof. Dr. Naci Bostancý, Ali Bulaç, Ahmet Gül, Prof. Dr. Ahmet Ýnam, Yard. Doç. Dr. Ali Murat Yel, Prof. Dr. Ali Yaþar Sarýbay, Prof. Dr. Elisabeth üzdalga, Avni üzgürel, Prof. Dr. Bekir Karlýða, DYP Genel Baþkan Yardýmcýsý Celal Adan, Prof. Dr. Elisabeth üzdalga, Emin Gürkan, Erol Mütercimler, Prof. Dr. Eser Karakaþ, Toplum Gönüllüleri Vakfý Baþkaný Ýbrahim Betil, Prof. Dr. Ýbrahim Canan, Kadir Bayraktar, Prof. Dr. Kenan Gürsoy, Prof. Dr. Mehmet Altan, Yard. Doç. Dr. Necdet Subaþý, Prof. Dr. Niyazi üktem, Hüseyin Gülerce, Prof. Dr. þerif Ali Tekalan, Prof. Dr. Süleyman Seyfi üðün, Erzurum milletvekilleri ümer üzyýlmaz ve Mustafa Ilýcalý.

    Neden Erzurum?
    IX. Abant toplantýsý neden Erzurum'da ve neden 1-3 Temmuz tarihinde yapýldý? Tertip heyetinin baþ kalfasý diyebileceðimiz, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfý baþkaný Harun Tokak'ýn, toplantýnýn Erzurum'da yapýlmasýnýn nedeni ile ilgili söyledikleri ilgimi çekti; Tokak neden böyle bir savunma yapma gereði duymuþtu? Vakýf baþkaný diyordu ki: "Erzurum tarihi bir þehir. Turizm boyutu sebebiyle sosyal imkanlarý da son derece geliþmiþ durumda. Bu açýdan çok uygun. Bu kararýn arkasýnda baþka gerekçe aramak sadece kötü niyet veya cahillik olabilir." (5) Sanýrým birçok insan da benim gibi, ilk etapta IX. Abant'ýn Erzurum'da düzenlenmesinin altýnda baþka bir amaç aramamýþtýr. Fakat, hani 'baþkandan al haberi' misali, vakýf baþkanýnýn bu açýklamalarý bu yönde bir polemiðin mevcut olduðu fikrini uyandýrdý ve toplantýyla ilgili yazýlanlarý daha bir dikkatle okumamýz gerektiðini telkin etti.

    Olay þu: Meðer Abant'ýn Erzurum'da düzenlenmesi, M. Kemal'in 3 Temmuz gününde Erzurum'a gelmesi ve 23 Temmuz günü Erzurum kongresini baþlatmýþ olmasý ile alakalandýrýlmýþ, böyle önemli bir tarihi hadiseyle bað kurulsun istenmiþ! Ýþte tipik bir takiyye mantýðý. Kamuoyuna, Erzurum'u kayak ve turizm merkezi olduðu için seçtik diyor, kendi aralarýnda ise 'Kuvay-ý Milliye ruhu' öne alýnýyor. Ardýndan da, böyle bir niyeti arayanlar kötü niyetlilikle ve cahillikle suçlanýyor. Ýþin garabetine bakýn ki, iþbu 'kötü niyetli' ve 'cahilce' tespitler hem kendi adamlarýnca ve hem de toplantýlarýna davet edip konuþturduklarý kiþi-lerce yapýlmaktadýr.

    Harun Tokak'ýn cahillikle ve art niyetle suçladýðý kiþilerin ilki, kendi gazetelerinden bir yazar. þöyle diyor: "Toplantýnýn yeri ve tarihi çok manidar. Milli Mücadele'nin projelendirildiði Erzurum Kongresi'ne ilk adýmýn tarihi 3 Temmuz. Bu gün Atatürk Erzurum'a gelmiþ ve 23 Temmuz'daki kongre hazýrlýklarý baþlamýþtý." (6)

    Zaman'ýn bir baþka muhabiri, Abant konulu haber-analiz yazýsýnda, Abant için Erzurum'a gelen misafirleri havaalanýnda karþýlama esnasýnda cirit süvarileri atlarýný þahlandýrýrken, bir çok kiþinin aðzýndan, "Ýnþallah eðitim alanýndaki milli mücadele de buradan baþlar" sözlerinin dökül-düðüne yer vermektedir.(7) Yine ayný muhabirin yazdýðýna göre Erzurumlu Sakýp Dal, "Milli Mücadele'nin temellerinin atýldýðý þehrimiz, inþallah eðitim alanýndaki kurtuluþumuzun da temeli olacak." temennisinde bulunmuþ. (8)

    Abant'ýn bilim koordinatörü Prof. Dr. Niyazi üktem, Abant'la Erzurum kongresi arasýndaki baðý þöyle kuruyor: "Bu vatan burada kanlar dökülerek vatan oldu. Atatürk burada büyük geliþmelerin temelini attý. Ama Erzurum þimdi evrenselleþiyor. Abant da milli olarak baþladý; ama þimdi evrensel oldu."(9) [Bu vatan için hala kanlar dökülüyor ama, kanýný döken gençlerin analarýný baþýnýz örtülü diye birileri, çocuðunun okuduðu okulun kapýsýndan içeri girdirmiyor ve iþbu Kuvay-ý milliyeci Abantçýlarýn buna diyecek bir sözleri de bulunmuyor! Nedendir acaba?]

    Prof. Dr. Kenan Gürsoy'un yaný sýra, (10) Nazlý ýlýcak da Erzurum'un milli mücadeledeki yerine deðinmeden geçmeyen (11) iki önemli 'Abantçý'.

    Bütün bunlar da yetmiyor, merkezi Ýzmir'de bulunan þifa Hastanesi'nin Erzurum þubesi ziyaret edilirken, misafirleri kapýda, Fethullah Gülen-cilere ait özel Aziziye Eðitim Kurumlarý öðrencileri karþýlýyor. üocuklarýn ellerine tutuþturulan bez afiþte, M. Kemal'e ait olduðu, altýnda 'Kemal Atatürk' imzasýnýn bulunduðundan anlaþýlan(!), bir milleti yükselten de, köleliðe ve fakirliðe mahkum eden de eðitimdir mealinde bir slogan yazmaktadýr. (12) Bu anekdotlarý kaydeden þu ünlü 'Nazlý' haným, arada bir de, iþte "Fethullah Gülen Amerika'da ama 'hizmet' devam ediyor" türünden, Fethullah Gülen konulu küçük bir reklam arasý vermeden edemiyor... Ama bu reklam acaba kime hizmet ediyor?

    Görüldüðü gibi, Abant'ý Erzurum'da yapmanýn baþka amaçlarý da varmýþ ve bu amacý aramak eðer kötü niyet ve cahillikse bunu Abantçýlarýn kendileri iþlemiþ, fakat vakýf baþkaný intikal edememiþ... Aslýnda vakýf baþkanýnýn ve mesai arkadaþlarýnýn henüz intikal edemedikleri çok þey var. Mesela, Niyazi üktem'in "Evet kurucusu sizsiniz, manevi baþkan da Fethullah Gülen ama, bu olay artýk sizi aþtý." sözünü anlamýþlar mýdýr sizce? Ben sanmýyorum.

    Abant Evrenselleþmiþ!
    Abant Platformunun bir tabelasý var ve Tabela, kurum olarak Gazeteciler ve Yazarlar Vakfý'ný, elemanlar olarak Fethullah Gülen'in tedrisinden geçmiþ kiþileri göstermektedir. Ama bir de tabelada adý yazmayan ve fakat asýl ve asal yöneticileri var. Ýþte bu 'asýl'lardan biri olan Prof. Dr. Niyazi üktem, artýk Abant Platformu'nun evrensel-leþtiðini, dolayýsýyla kurucularýný da aþtýðýný söylemektedir.(13) üktem, konuþmasý esnasýnda, tabela baþkan Harun Tokak'a hitaben, Abant'ýn mis- yonunu ifade eden daha çarpýcý bir cümle sarfediyor: "Evet kurucusu sizsiniz, manevi baþkan da Fethullah Gülen ama, bu olay artýk sizi aþtý." (14) Sanki bu sözün hermönetiði þu þe-kildedir: Böyle bir platform kurulacaktý, buna da en iyi sizlerin adý yakýþýrdý. Ama kendinizi, dükkan açmak için bir ustanýn 'Ustalýk Belgesi'ni emaneten ve vaziyeti kurtarmak maksadýyla dük-kanýna takan bir esnafdan farklý görmeyin!

    Deðerlendirmesini Mehmet Barlas'ýn kendisine yaptýðý bir espriye bina eden Nazlý Ilýcak da, "Abant, hem Bolu'da, hem Erzurum'da, hem Brüksel'de, hem Washington'da. Abant hem milli, hem evrensel" sözleriyle, (15) kendisinin ne kadar 'Abantçý' ve Abant'ýn ne kadar Nazlý Ilýcak'cý olduðunu ifade etmiþ olmaktadýr.

    Abant'ýn evrenselleþtiði sloganýný ben þöyle anlý-yorum: Sadece Abant konsili deðil, buna benzer bir çok eðitim faaliyeti ve siyasi organizasyonlar zaten yýllardýr uluslararasý çapta iþ görmektedir. Bu tür teþkilatlar Türkiye dýþýnda, içeride lanse edildiði kadar etkin ve yetkin deðildir. Fakat bunlarýn önemi þuradan gelmektedir: Modernleþmeyi henüz tamamlayamamýþ Türkiye'de, kim sömürgecilerin keþif kollarý gibi çalýþmayý sür-dürür ve Türkiye'nin geçmiþinde yatan þerefli deðerleri kösteklemeye devam eder, kendi insanýný batýnýn putperest medeniyeti karþýsýnda özür dilemeye ve günah çýkartmaya davet eder; Ýslam'ý ýlýmlýlaþtýrmaya, putperest bir manastýr dinine dönüþtürmeye çabalar; Ýslam'ý bütün siyasi taleplerinden arýndýrmaya, Müslümanlarý kafir sistemlerin payandalarý kýlmaya gayret ederse elbette bu kiþi ve kurumlar layýk olduklarý konumlara yükseltilecekler, kendilerine hem Washin-gton'ýn kapýlarý, hem Brüksel'in, hem New York'un, BM'in, Avrupa Birliði Parlamentosu'nun kapýlarý açýlacak, biraz da sýrtlarý sývazlanacaktýr. Týpký Necip Fazýl'ýn þiirinde olduðu gibi, yükseldik sanacaklar, alçaldýkça tabanað üünkü böyle hizmetleri gören 'gönüllü hizmet teþkilatlarýný' neden onurlandýrmasýnlar! Hasýlý, bu 'evrenselleþme' olayýný bu açýdan görmek ve buradaki 'abartý'ya dikkat etmek lazým.

    Abant'ýn Misyonu
    Zaman gazetesinin deðerlendirmesine göre, "kamuoyunda ateist, agnostik, dindar, solcu, saðcý, milliyetçi ve Ýslamcý etiketleriyle tanýnan þahýslarýn bir araya gelerek eðitim sorunlarýný tartýþmasý ve çözüm aramasý gerçekten ümit verici"ymiþ! (16)
    Devletin valisi de Abant'ýn önemine deðinince bunlar için pastanýn kremasý yerine geçmektedir. Merak ediyorum, acaba Abant neyin ümidini verici, nasýl bir ümid verici ve niçin ümit vericidir? Abant'ýn Ýslamcýlarýnýn ne kadar Ýslamcý olduklarýný herkes biliyor. Geriye, ateist, agnostik, solcu, saðcý ve milliyetçiler kalýyor. Bunlardýr ümit verenlerð

    Ý.ü.'nden Prof. Dr. Mithat Melen, Türkiye'de çok önemli bir ruhu gerçekleþtirdiklerini söyleyerek, Abant'la ilgili, "Bu platform Türkiye'nin platformu" diyormuþ. Doðrusu bana göre, Abant'ýn kimliðine iliþkin bir açýklama yapmýþ.

    Milli Eðitim Bakaný H. üelik, müzakerelerin bakanlýðýn bundan sonraki çalýþmalarýnda yol göstereceðini belirtmiþ. Milli Eðitim Bakanlýðý Müsteþarý Prof. Dr. Necat Birinci ise, platformdan çýkan sonuçlarýn bakanlýkta deðerlendirileceðini söylemiþ. Diðer bazý Milli Eðitim bürokratlarýnýn da katkýlarýyla toplantýda adeta Milli Eðitim þûrasý havasý esmiþ. (17) Bu da Abant toplantýlarýnýn, önceki yýllarda da dediðimiz gibi yarý resmi bir hüviyete sahip olduðunu, adeta devlete ait bir think-tank kuruluþu gibi çalýþtýðýný göstermektedir. Hatta Necat Birinci'nin þu cümlesi bu te-zimizi daha da pekiþtirmektedir: "Eðitim alanýnda sürekli reformlar yapýlýyor. Fakat devletin eðitim yatýrýmlarý için ayrýlan miktar çok az. Bunun için devlet, sivil inisiyatifi göreve çaðýrdý ve kapsamlý projeler oluþturuldu. Abant da böyle bir sivil inisiyatif." (18) Müsteþar'ýn bu sözü, N. üktem'in yukarýdaki tespitiyle birlikte bir daha düþünülmelidirð

    Abant Platformunu özetleyecek anahtar kelimeler uzlaþma, hoþgörü ve diyalog gibi, nurcu fýrkalarýn '32 farz' gibi ezberlediði sözcüklerdir. Nazlý Ilýcak'a sorarsanýz Abant'ýn en önemli özelliði hoþgörüdürð Prof. Mithat Melen'e ba-karsanýz, Abant, devlet ile milleti ve aydýný kaynaþtýran, farklý fikirleri bir masa etrafýnda toplayarak, uzlaþmayý hakim kýlan bir platformdur. (19) Abantçýlar "diyalog, hoþgörü ve uzlaþma dalgalarýný" Hindistan ve Endonezya sahillerine kadar ulaþtýracaklarýný bir merd-i Kýpti edasýyla söylüyorlar. Halbuki söyledikleri þey, Müslümanlarýn bir cimcik kalmýþ 'biz bilinci'ni de tamamen yok edip, 'uzlaþmacýlýk' gibi belki de insanlýk tarihinin gelmiþ geçmiþ en aþaðýlýk deðersizleþtirme ideolojisini, adý geçen sahillerin insanlarýna da sirayet ettirmekten baþka bir þey deðildir ki, bu da, övünülecek deðil, utanýlacak bir þeydir.

    Sekiz yýldýr faaliyet gösteren Abant'ýn misyonu iþte bu uzlaþma, iþbirlikçilik, içeride ve dýþarýda (ABD ve AB'ye karþý ) yükselen Ýslami öfkeyi yatýþtýrmak, sindirmek ve giderek tamamen yok etmektir.

    Nazlý Ilýcak dedik de, ondan menkul þu kýsa ama önemli malumatý da sizlerle paylaþalým: Bütün dönemlerin yýldýzý hep parlak kalan kadýný Nazlý Ilýcak, Nevval Sevindi ile birlikte "bir fýrsat yaratarak", Erzurum'un ünlü hocalarýndan ve 'Fet-hullah Gülen Hocaefendi'nin' [Nazlý haným öyle diyor] de kendilerinden feyz aldýðýný bilhassa belirttiði Hacý Salih Efendi ile "Efe Hazretleri" diye bilinen Alvarlý Muhammed Lütfü'nün mezarlarýný ziyaret etmiþler. 'Fethullah Hoca'nýn da köyüne gitmiþler. Gel de þimdi Necati Doðru'yu ve o muhteþem yazýsýný (20) hatýrlamað Nevval Se-vindi'nin de meðer iþbu 'Hazretler'le arasý çok iyiymiþ. (21)
    Zaten bütün mesele, "Allah mý, yoksa O'nun dýþýnda kalan 'hazret' adý altýndaki binlerce beþer-tanrýlar mý?" meselesidir. Allah'a kul olacak kadar küçülmeyenler(!) tabi ki, herhangi bir hazretin eteðinden tutarak, ayný zamanda kendilerini büyütmektedirler. Hatýrlatalým, Allah'a kul olmaktan istiðna etmenin dindeki adý istikbar, istiðna edenlerinki de müstekbirdir.

    Abantçý Gözüyle Abant
    Siz bakmayýn Abant'ýn yok 'platformdu', yok evrenselleþmekti filan gibi aðdalý reklamlarýna. Abant'ýn önemli katýlýmcýlarýndan bir bilim adamýnýn söyledikleri, Abant'ýn kofluðunu anlatmaya yetmektedir. Fatih üniversitesi mütevelli heyeti baþkaný Prof. Dr. þerif Ali Tekalan bakýnýz IX. Abant'ý nasýl eleþtiriyor:

    "Bir kere, ben dahil, konusu aylar önceden belli bir mevzuya bir iki istisna dýþýnda hiç hazýrlanýlmadan gelinmiþti. Eðitim gibi, insanlýk var olduðu günden beri insanlýðýn en önemli konularýnýn baþýnda gelen bir mevzu iþlenecekti. Bu mevzuda, geçmiþte kimler, hangi milletler, hangi konularda ve nasýl bir eðitimle baþarýya ulaþmýþlardý? Baþa-rýsýzlýklarýnýn altýnda hangi sebepler yatýyordu? Bunlarýn bu iyi ve kötü tecrübelerinden biz bugün nasýl istifade edebilirdik, etmeliydik?"

    "Halihazýrda genel anlamda dünyada baþarýya ulaþan ve uygulanmakta olan eðitim modelleri neydi ve bunu nasýl yapýyorlardý? Bu baþarýlý metot sahiplerinin gelecekle ilgili plan ve projeksiyonlarý nelerdi, ne düþünüyorlardý? Gerek kitap-larda, gerek eðitimle ilgili periyodik dergilerde, gerekse internette bunlarýn hepsi mevcuttur."

    "Maalesef biz entelektüeller bunlarý gözden geçi-rerek, imbikten geçirerek günümüz Türkiye'sinin eðitimle ilgili problemlerine böyle bir bakýþ açýsýyla bakýp yeni çözümler, daha rasyonel yaklaþýmlar sergileyemedik, sergileyebilirdik bu bizim görevimizdi. Bunu layýkýyla yaptýðýmýz kanaatinde deðilim; ama gelecek nesillerin bizi bundan sorumlu tutacaðý kanaatindeyim."

    "Belki her konuyla ilgili herkes o anda bir þeyler söyleyebilir, söylendi de. Fakat mevcutla iktifa dûnhimmetliktir (var olanla yetinmek en düþük hedeftir) diye bir kaide vardýr. Eðer biz, bir problemle ilgili sadece o anda aklýmýza gelen fikirleri söylüyorsak, daha önceden bir hazýrlýk yapmamýþsak, bu çok büyük bir eksikliktir. Belki yine iþe yarayan fikirler olabilir; ama doðru olaný önceden o konuyu çok iyi inceleyip araþtýrdýktan sonra fikirlerini söylemektir" (22)

    Prof. þ.A. Tekalan'ýn eleþtirisinin ikinci kýsmý bi-rinciden de vahim. Fethullah Gülen'in has adam-larýndan Hüseyin Gülerce Abant'ý övecek kelime-ler bulmakta yetersiz kaladursun, (23) söz konusu bilim adamý eleþtirilerine þöyle devam ediyor:

    "Ýkinci ve daha vahim bir konu ise þudur: Toplantý aralarýnda katýlýmcýlar, gerek kendi aralarýnda, gerek medya ile mülakatlarýnda ve gerekse med-yadan gelen katýlýmcýlarýn kendi sütunlarýnda 'þunlar tartýþýlmadý, bunlar tartýþýlmalýydý, þöyle tartýþýlmalýydý, þu konulara deðinilmeliydi' þeklindeki yaklaþým ve davranýþlara þahit oldum. Bu katýlýmcýlar bu deðerli fikirlerini komisyonlarda dile getirip fikirlerini savunabilirlerdi. Genel kurulda bu fikirlerini tekrar dile getirebilirlerdi. Böyle yapmayýp dýþarýda bu þekilde bir davranýþ biçimi entelektüel bir davranýþ deðildir. Pek tabii olarak fikirlerini komisyonlarda ve genel kurulda dile getirdikten ve arkalarýnda durduktan sonra, dýþarýda diledikleri gibi konuþabilirler, sütunlarýnda diledikleri gibi ele alabilirlerdi, buna kimsenin bir diyeceði olmazdý." (24)

    Sonuç Bildirgesi
    IX. Abant toplantýsý, toplantý bitiminde 30 maddelik sonuç bildirgesi yayýnladý. Ben toplantýnýn genel havasý çerçevesinde sonuç bildirgesinin bazý maddeleri üzerinde birkaç söz söylemek istiyorum.
    Abant toplantýlarýnýn dikkat çeken en önemli özelliði, ele alýnan hiçbir konu Ýslam, Ýslam'ýn kitabý Kur'an ve Peygamber'in sünneti zaviyesinden iþlenmemektedir. üünkü 'Abant ruhu' dediklerinin içinde, demokrasi kültürü, uzlaþma, hoþgörü ve diyalog var. Ýslam 'Abant ruhu'nda yer almýyor. Benim derdim, "Abant'ta niye Ýslam yok?" deðil. üünkü bu onlarýn tercihidir, olmaz olmaz. Fakat benim derdim, Abant toplantýlarýnýn Ýslam'la ciddi biçimde alakadar olmakla beraber, Ýslam'a iliþkin bir tek hak söz söylemiyor olmalarýdýr.

    1. Madde içinde, eðitimin "bir dünya görüþüne dayandýðý" gibi, yüzde yüz doðruyu ifade eden bir cümle geçmektedir. Mutlaka her eðitim bir dünya görüþüne dayanmaktadýr. Fakat Abant'ýn tasarladýðý eðitim acaba hangi dünya görüþüne dayanmaktadýr? Abant toplantýsýnýn gerek sonuç bildirgesinin tamamýný ve gerekse toplantýyla ilgili yazýlanlarý okuduðumuzda, burada hedeflenen 'eðitim'in dünya görüþünün Ýslam dini deðil, demokrasi olduðunu rahatlýkla görmekteyiz.

    Abantçýlar "Eðitim felsefemiz insaný evrende hak ettiði yere getirecek bir yol izlemelidir" diyorlar. (25) üç gün süren, yediyüz kiþinin katýldýðý bir toplantýda Ýslam'la ilgili neredeyse bir tek kelime bile kullanýlmamýþtýr. Sadece laik-demokratik kültüre dayandýrýlmasý hedeflenen bir eðitimle, insaný, -hem de evrende- hak ettiði yere kim nasýl getirecekmiþ? Evrende deðil insanýn, bütün varlýklarýn hak ettiði yer sadece ve sadece Ýslam'la saðlanabilir. Ýslam'sýz ne hak vardýr, ne insan ger-çek insandýr, ne de evren gerçek evrendir. Batý dünyasýnýn laik-demokratik kültürle düþtüðü ateþ çukuru ders almaya yetmiyormuþ gibi, Müslü-manlarý da ayný ateþ çukurunun içine atmaya çalýþmak hangi 'hak' kavramýyla baðdaþabilir?

    2. Maddede "Eðitimin ara amacý iþinde ehil insan, nihai amacý olgun ve yetkin insan yetiþtirmektir" denilmektedir. 'Ýþinde ehil insan'ý anlýyoruz, ama 'yetkin insan' tabiri neyin nesidir doðrusu anlayamadým. Eðer bu, tasavvufun 'kamil insan'ý ise, tasavvuf -üstüne üstlük zühd hayatýný idealleþtirmesine raðmen- bugüne kadar böyle bir insan yetiþtiremedi. Pozitivist, seküler, biraz ma-teryalist bugünün modern toplumlarý 'kamil insan'ý nasýl yetiþtirecek? Kaldý ki böyle bir maddeyi yazanlar sanki 'kamil insan'ý bilmiyor görüntüsü vermektedirler. Kamil insan, Din'in tevhid aki-desini ihlal eden bir tür ilah-insandýr. Böyle bir insan nasýl eðitimin hedefi olur? Yok eðer, "o kasýtla yazýlmadý" denirse, bu da, kavramlarý kullanmada keyfilik gibi ciddiyetsiz bir durum ortaya çýkartmaktadýr.

    6. Maddede "Ýslam eðitim geleneðinden ve eðitim alanýný tam bir sivil ruhla düzenleyen Osmanlý tecrübesinden istifade edilmelidir" denmektedir. "Ýslam eðitim geleneði" ile kastedilen nedir? Böyle bir geleneðin içinde Kur'an'ýn yeri neresidir? Demokratik-laik kültürle "Ýslam eðitim geleneði" nasýl baðdaþtýrýlacaktýr? Gerçi Abant konsilleri uzlaþtýrma alanýnda uzmandýr ama, ya Ýslam böyle bir uzlaþmayý kabul etmiyorsa ne olacaktýr?

    7. Madde "Gerektiðinde eðitim kýz-erkek karma veya müstakil olarak gerçekleþtirilebilmelidir" demektedir. Talebin ne kadar ürkek, çekingen ya da dostlar alýþ-veriþte görsün kabilinden olduðu cümlenin kuruluþundan da anlaþýlmaktadýr. Zaten eðitim þu anda karma yapýlmaktadýr. Eðer istenen müstakil yapýlmasý ise, bu neden daha açýk bir dille talep edilememektedir?

    9. Maddede "Yeni ilköðretim müfredatýnda "milli deðerlerimiz"in erken yaþlardan itibaren kazandýrýlmasýna itina gösterilmelidir" denmektedir. "Milli deðerler"ð içine her türlü pagan deðerin doldurulmasýna elveriþli bir kavramð Zaten çocuklar okulda günlük eðitime "Türküm doðruyumð" besmelesi ile baþlýyor. Yýl boyunca okullarda anýlan, kutlanan bütün günler ve haftalar, yapýlan etkinlikler tamamen "milli deðerler" cümlesindendir.
    12. Madde meslek liseleri ve de zýmnen Ýmam-Hatip liselerini YüK'ün tasallutundan kurtarmayý hedefler gibidir. "üniversiteye giriþ sýnavlarýnda fýrsat eþitliðinin saðlanmasý için alan farkýndan kaynaklanan katsayý sýnýrlamasý tamamen kaldýrýlmalýdýr." Mehtabýn uyandýrýlmamasý için kürekler ne kadar da yavaþ çekilmektedirð

    14. Madde ise okullarda Müslüman kýzlarýn baþ-larýný örtmelerine þöyle hafif tarafýndan bir gönderme yapmakta, fincancý katýrlarýný ürkütme-meye özen göstermektedir: "Eðitim hakký, kýlýk, kýyafet, etnik, dinsel, cinsel vb. gerekçelerle engellenmemelidir. Anadil öðretimine önem verilmelidir."

    Aslýnda ilk hazýrlanan komisyon raporlarýnda baþörtüsü engeliyle ilgili bir ibareye hiç yer ve-rilmemiþ ve Ali Bulaç buna itiraz etmiþ, "kanayan bir yarayý görmezden gelmenin kimseye faydasýnýn olmayacaðýný" söylemiþ! Bulaç'ýn itirazý sayesinde, buna atýf yapan iþ bu 14. madde, Baþkan Prof. Niyazi üktem'le Dr. Mehmet Ali Kýlýç-bay'ýn, "konu siyasallaþtýðý için" karþý çýkmalarýna raðmen (26) sonuç metnine girebilmiþ. Dini ibarelerin kullanýlamayacaðýný söyleyen Kýlýç-bay'ýn sözleri, Ali Bulaç'la aralarýnda -Abant'a özgü- bir polemik konusu olmuþ. Ali Bulaç, bir noktada kendisine katýldýðý için M. Ali Kýlýçbay'-dan 'Aferin Ali' takdirini de (çekiliþsiz, kurasýz,) anýnda alývermiþ. (27) Anlayacaðýnýz, eðitim hak- kýný engellememesi gereken unsurlardan etnik, dinsel ve cinselin arasýna hýk-mýk kabilinden 'kýlýk-kýyafet'in eklenmesi, son devrin son din mazlumlarýndan Ali Bulaç beyin cihadý sayesinde olmuþ. Eh ne de olsa o eski topraktýrð

    Aslýnda Ali Bey'in cihadý bu kadarla sýnýrlý da deðil. O, ilk metinde yer alan "Her dinde deðiþik yorumlar vardýr. Ýslam dininin özgürlükçü, insancýl, tasavvufi ve akli yorumlarý Alevi ve Sünni versiyonlarý ile insanlara anlatýlarak, eðitim sistemine dahil edilmelidir" þeklindeki ifadelere karþý çýkmýþ, Prof. Dr. Suat Yýldýrým da Bulaç'ýn endiþelerini yerinde bulmuþ.
    16. Maddede cinsiyet ayrýmcýlýðýnýn tamamen ortadan kaldýrýlmasý talep edilmekte. Bu, tam bir feminist maddesi olmuþ.

    17. Madde YüK'ü konu edinmekte fakat YüK'le ilgili yeni hiçbir þey söylememektedir: "Lise ve üniversiteye giriþ sistemi deðiþtirilmeli, MEB ve YüK yeniden yapýlandýrýlmalýdýr." Yani görüldüðü gibi, hiç kimseye bir zarar vermeyen, hiçbir risk içermeyen bir öneri. Aslýnda YüK'ün tamamen kaldýrýlmasý gibi bir söz geçmiþ ve Niyazi üktem, YüK'ün kaldýrýlmasý gerektiði yönünde bir karar alýnmasýnýn platformlarýnýn ruhuna aykýrý olacaðýný ifade ederek [hani Abant ruhu demokrattý ya, demokraside böyle þeyler teklif edilmezð], YüK'ün yapýlandýrýlmasý yönünde bir kararýn daha doðru olacaðýný söylemiþ (28) ve karar öyle çýkmýþ.

    20. Madde Türkçe'ye ayrýlmýþ. Türkçe evrensel bir dil olarak anlaþýlmalý, eðitim ve öðretim sürecinin hiçbir safhasýnda Türkçeyi kullanmaktan uzaklaþmamalýyýz denmektedir.

    21. Madde ise, 'anadil'in gereðinden fazla vurgulandýðýný düþünenlerin gönlünü almak ister gibidir: "Yabancý dilde eðitim esastan gözden geçirilmeli, yabancý dil eðitimi güçlendirilmelidir." Dedik ya, Abant uzlaþmacýdýrð

    23. üyle anlaþýlýyor ki, en tartýþmalý madde 23. madde olmuþtur. Bu maddede özetle yaygýn din eðitim ve öðretiminde yaþ sýnýrý kaldýrýlmalý, örgün eðitimde ise 6. sýnýftan itibaren zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin yanýnda seçmeli din eðitimi dersi konulmalýdýr denmektedir.

    'Devlet din eðitimi vermeli midir?'
    Dr. Mehmet Ali Kýlýçbay, devletin din eðitimi vermesinin laik bir ülkede doðru olmayacaðýný, bireyin ve ailenin kendi tercihiyle din eðitimi almasý gerektiðini savunmuþ. Kýlýçbay, "Birey, ister Hýristiyanlýk isterse Müslümanlýk eðitimi alsýn. Ancak laik bir ülkede, devlet din eðitimine karýþamaz. Ýsteyen özel okullarda alsýn" þeklinde fikir beyan etmiþ. (29) Fatih üniversitesi üðretim üyesi Prof. Dr. Alparslan Açýkgenç'in itirazý ise, binlerce fit yukarýdan uçuþ türünden. Açýkgenç, "din eðitimi diye bir eðitim yoktur, eðitimin kendisi dindir" diyerek, bildiride bu konuya yer veril-memesini salýk vermiþ ve göründüðü kadarýyla bunu da saðlamýþ. (30)

    Bir ara tartýþma esnasýnda Ýmam-Hatip Liseleri gündeme gelmiþse de, bu konunun ayrý bir tartýþma olduðu, metinlerde yer almamasý gerektiði görüþü katýlýmcýlardan hemence kabul görmüþ ve kapsam dýþý kalmýþ.(31) Bununla beraber mesleki okullarýn (ve de ÝHL'lerin) siyasi boyutu deðil, teknik yönü tartýþýlmýþ. (32)

    Sonuç
    þeyh Mustafa Meraði'nin merhum Muhammed Esed'le konuþurken, Hindistan'ýn kutsal inekleri-ne benzettiði Ezher'in öðrencileri misali, Abant'ta, Palandöken'de, Polat Renaissance Otel'de, AB Par-lamento binasýnda v.s. ne olup bittiðini anlayacak kapasitede olmadýðý, yazdýðý satýrlardan belli olan birisi, "Güneþi balçýkla sývamaya kalkanlar yine kýskançlýk ve fitneleriyle baþ baþa kaldý" demektedir. Bu bol kaðýt yiyici, ama hazým edemeyiciler, yaptýklarý faaliyetleri eleþtiren her kalemi fitne çýkarmakla suçlamaktadýrlar. Memlekette ne kadar ateist, agnostik, solcu, saðcý, Kemalist varsa onlara gösterdikleri hoþgörü, diyalog ve uzlaþmanýn bin-de birini Müslümana göstermeyen bu maskeli yüzler tabi kýrmýzý kaplý kitaplardan baþka bir þey okumadýlar. Mesela Kur'an'ý okusalardý, daha ikinci sayfasýnda gerçek beyinsizlerin (sefih), gerçek fitnecilerin kimler olduðunu, kimlerin fitne iþleriyle uðraþtýðý halde, burunlarýnýn dibini göremeyip de, mü'minleri fitnecilikle suçladýklarýný görür, okur ve anlarlardý (belki). Bunlar, mehdi olduðuna iman ettikleri üstadlarýnýn iþaretiyle yaptýklarý, 'ýlýmlý Ýslam', 'Amerikancý Ýslam', 'demokratikleþtirilmiþ Ýslam' kapsamýndaki faa-liyetlerin iyi þeyler olduðuna o kadar inanmýþlar ki, adeta sekr halindeler. Hiçbir uyarýyý, eleþtiriyi ne dinleyecek, ne duyacak, ne de aldýrýþ edecek halleri yok. Tutup bir de, kýskançlýktan bahset-mezler mi! Bu zihniyet bana, zevklerini tatmin için umumhaneye giden birinin, kendisini eleþtiren, uyaran, yaptýðý iþin haram olduðunu söyleyen birine "beni kýskanýyorsun" demesi gibi görünüyor. Kendileri, ýþýltýlý salonlarda ve mutlaka geçmiþte gözlerinde çok büyüttükleri, yanýna varmayý büyük bir ayrýcalýk saydýklarý, çenesinin ucunda bir cimcik sakalý olan titr sahibi kiþilerle, devletin 'üst düzey bürokratlarýyla' ve bakanlarla, hatta dünyanýn önde gelen baþkan ve baþbakanlarýyla yan yana oturmak gibi lütuflara nail olunca, herkesi de kendileri gibi ne oldum delisi oldu sanýyorlar, doðal olarak. Ýslam adýna hiçbir faaliyetin bulunmadýðý, çaðýn din-dýþý sözde deðerlerinin yüceltildiði, ilahlardan ilah beðenildiði böylesi Samirice faaliyetleri kim kýskanýr, niçin kýskanýr, ne adýna kýskanýr bilemiyorum. Günümüzde Peygamberimiz Muhammed (sav) yaþýyor olsaydý, o bu tür faaliyetleri takbih etseydi ona da mý "kýskanýyorsun!" diyeceklerdi?!

    Son zamanlarda kendini, kýrmýzý kaplý kitaplardan yayýlan nurlarýn füyuzatýna iyice kaptýran bir büyük 'Ýlahiyatçý Ýslam alimi' de, Abant toplantýlarýna 'konsil' dememizi eleþtiriyor. Abant'a 'konsil' diyenlerin ya Abant'ý, ya da konsilin ne olduðunu bilmediklerini iddia ediyor. Aslýnda konuþtukça da batýyor. Abant toplantýlarýný Türkiye'de ilk kez, ilk Abant'la birlikte bizim dergimiz ÝKTÝBAS 'konsil' olarak andý. Dolayýsýyla bu ünlü müctehidin eleþtirisini doðrudan üstüm/üz/e alýyorum. Tabi, Abant'a konsil demenin haklý gerekçelerini dökmenin yeri bu yazý deðildir. Fakat bilinmelidir ki, Abant toplantýlarý, tarihte hiçbir kafir gücün baþ edemediði, ortadan kaldýramadýðý yüce Ýslam Dini'ni, Kur'an Dinini, evet ortadan kaldýrmak için deðil, tam tersine, ontolojik varlýðýný pekiþtirmek, ama öte yandan iþlevselliðini tamama yakýn derecede yok etmek için emek sarf eden bir kulvarda ilerlemektedir. Ýþte bunu 'görmek' her insanýn karý olmamakta, ne yazýk ki. üünkü onlarý, bulunduklarý kampýn ýþýltýlý mekanlarý ve ýþýltýlý alet-edevatlarý etkilemekte, karþý kampý basit, marjinal, kendilerinden baþkasýna seslerini duyuramayan üç-beþ macera-perest olarak görmektedirler. Ýslam'la baðýný çoktan yitirmiþ yýlýþýk insanlarýn kamerayý kendisine doðrultup "hocam!" diye hitap etmeleri, kendilerini Allah katýnda da aziz kýlýyor zannetmekte bu alimler! Halbuki Allah katýnda zelil oluyorlar, farkýnda deðiller.

    Biz ise "Allah bize kafidir, O ne güzel Mevla, ne güzel Vekildir" diyoruz. Bizim, Allah'ý razý etmekten baþka kimseye verdiðimiz bir ahdimiz de bulunmamaktadýr. Biz, demokrasi kültürünü deðil, Allah'ýn adýný yüce tutmanýn gayreti içindeyiz. Bizim 'ruhumuz', içine ateistlerin, agnostiklerin, solcularýn, saðcýlarýn ve laiklerin üfürdüklerinden oluþan bir ruh deðil, Allah'ýn üflediði ruhun Kur'an'la somutlaþan ve Rasullerin sünnetiyle ete kemiðe bürünen bir ruhtur. Bizim deðer yargýlarýmýz insanlarýn -üstelik de çok zaman kafa çektikten sonra- aðýzlarýndan çýkan sözlere istinad etmiyor; biz doðrudan Allah'ýn belirlediði deðerleri deðer yargýsý ittihaz ediyoruz.

    'Eðitim' deyince bizim aklýmýza illa ki 'Rab' diye tek heceli ve üç harften oluþan bir kavram geliyor. Biz, bütün eðitim felsefemizi bu üç harflik bir kavram ambarýndan devþiriyoruz. üünkü biz biliyor ve iman ediyoruz ki, eðitim (terbiye) ancak Allah'ýn terbiye ediþiyle olur. Allah'ýn buyruklarýnýn iþe karýþtýrýlmadýðý hiçbir eðitim felsefesi ve o felsefeye dayanan hiçbir eðitim sistemi nihai anlamda baþarýlý olmayacaktýr. Ben böyle toplantýlarda, "eðitimde baþörtüsü engeli" gibi gevelemeleri dahi son derece yersiz ve saçma buluyorum. Zira engel, sýrf bir 'baþörtüsü' deðildir. Engel topyekün Kur'an'dýr. Sabahleyin adeta, "bugün Allah'a isyan edeceðim" der gibisine and içtirilen çocuklara, o kafalarýn içine Allah'a imaný yerleþtiremedikten sonra, baþlarýný örtmeye engel çýkartmasalar ne olacak sanki!

    Bu konsilleri tertip eden uzlaþmacý, takiyyeci, yýlýþýk ve sýrnaþýk simalar o kadar kiþilik eroz-yonuna uðramýþlar ki, kapalý kapýlar ardýnda ve iki-li veya üçlü konuþtuðunuzda size bir tür maslahatçýlýktan bahsediyorlar. Güya birilerini kullandýklarýný, bu adlar altýnda, asýl varmak istedikleri hedefe gidici iþler yapmayý amaç edindiklerini söylüyorlar. Halbuki, mesela Niyazi üktem'in sözü oldukça ufuk açýcýdýr: Asýl kullanýlanlar kendileridir, ama hiç farkýnda deðildirler. Zaten bu takiyyeci, maslahatçý tutum kesinlikle Ýslam dýþý bir ahlaktýr. Bu ahlakýn topluluklarý nerelere getirdiðini çok acý biçimde müþahede ediyoruz.

    Bu toplantýlar ve benzeri zihin çelici faaliyetler devam edecektir. Müslümanlar þunu iyi bilmelidirler ki, Ebu Amir Rahib'in mescidi ile, Medine'de temeli takva üzere kurulmuþ olan Muhammed'in Mescidinin mücadelesi devam etmektedir. Ama bu mücadeleyi mutlaka ve mutlaka Muhammed'in Mescidi kazanacaktýr!

  2. #2
    atoybil
    Guest

    Lightbulb Bunlarda Fetullahcý Misyonerler

    Toplantýya katýlanlardan bazýlarý
    Prof. Dr. Mete Tunçay, Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Suat Yýldýrým, Dr. M. Ali Kýlýçbay, Prof. Dr. üstün Ergüder, Prof. Dr. Mithat Melen, Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne, Prof. Dr. Naci Bostancý, Ali Bulaç, Ahmet Gül, Prof. Dr. Ahmet Ýnam, Yard. Doç. Dr. Ali Murat Yel, Prof. Dr. Ali Yaþar Sarýbay, Prof. Dr. Elisabeth üzdalga, Avni üzgürel, Prof. Dr. Bekir Karlýða, DYP Genel Baþkan Yardýmcýsý Celal Adan, Prof. Dr. Elisabeth üzdalga, Emin Gürkan, Erol Mütercimler, Prof. Dr. Eser Karakaþ, Toplum Gönüllüleri Vakfý Baþkaný Ýbrahim Betil, Prof. Dr. Ýbrahim Canan, Kadir Bayraktar, Prof. Dr. Kenan Gürsoy, Prof. Dr. Mehmet Altan, Yard. Doç. Dr. Necdet Subaþý, Prof. Dr. Niyazi üktem, Hüseyin Gülerce, Prof. Dr. þerif Ali Tekalan, Prof. Dr. Süleyman Seyfi üðün, Erzurum milletvekilleri ümer üzyýlmaz ve Mustafa Ilýcalý.

Benzer Konular

  1. Abant Ziyaretinin Sýrrý!
    By bozok in forum Siyaset
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 07-07-2008, 10:29 AM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  
 
Turan Ordusu
   
Bitkisel Tedavi | Dogal Tedavi | Gazete Haberleri | Sikayet Yolla | Tüketici Haklari | Aloe Vera | Nas?l Zayiflarim | Diyet Liste | Bitkisel Tedavi