ÝSRAÝL TüRKÝYE'YÝ SATIN ALIYOR

Ýkinci dünya savaþý sonrasýnda Orta Doðu bölgesinde kurulmuþ olan Yahudi devleti Ýsrail,yarým yüzyýllýk geçmiþi arkada býraktýktan sonra bütün dünya ülkeleri gibi yirmibirinci yüzyýlda geleceðini aramaktadýr


MUÐLA
Kaynak : Hakimiyet-i Milliye Gazetesi

Editör : Kalpaklý, 2 Ekim 2005 Pazar, 23:06

Yeni dünya düzeni sürecinde her ülke daha iyi bir konuma sahip olabilmek için birbirleriyle yarýþýrken hem büyümenin hem geniþlemenin hem de güçlenmenin yollarýný aramaktadýr.


Böylesine bir süreç içinde zayýf ve küçük devletler daha da gerileyerek diðer devletlerin avlanma sahasýna girerken güçlü bir merkeze ve geleceðe yönelik saðlam bir projeye sahip olan ülkeler yanýbaþlarýndaki küçük ve zayýf ülkelere göz koymaktalar ve bu doðrultuda o ülkeler üzerindeki etkinliklerini geliþtirmenin arayýþý içine girmektedirler. Küreselleþme döneminde dünyanýn çeþitli bölgelerinde bu tür geliþmeler gündeme gelmiþ ve kendini güçlü gören devletler bölgelerinin merkezi konumuna kendilerini getirerek çevredeki ülkeleri bazý antlaþma ve ittifaklarla bölgesel yapýlanmalara doðru sürüklemektedirler. Avrupa kýtasýndaki ülkelerin bir kýtasal birlikteliðe yönelmeleri ile Avrupa Birliðinin gündeme gelmesi gibi,Kuzey Amerika'da Nafta.Güney Amerika'da Mercosur ve Asya'da þangay Ýttifaký gibi bölgesel antlaþmalar bölgenin güçlü merkez devletlerinin öncülüðünde ve çevresinde gündeme gelmektedir.

Orta Doðu bölgesi ,Birinci Dünya Savaþý sonrasýnda Osmanlý Ýmparatorluðunun yýkýlýþýndan sonra çeþitli devletlere bblündüðü için 20. yüzyýl boyunca parçalý bir yapý içinde kalmýþ ve günümüze kadar eski imparatorluk arazisinde güçlü bir merkezi yönetim kurulamamýþtýn Bu yüzden bölge bir çok emperyalist saldýrýya maruz kalmýþtýr. Ýsrail ikinci dünya savaþý sonrasýnda kurulmuþ olan bir bölge devleti olduðu için önce bölgede tutunabilmenin yollarýný aramýþ daha sonra da bölge ülkeleri üzerinde dolaylý yollardan etkinliðini artýrarak tarihten gelen Siyonist proje olan Büyük Ýsrail projesini gerçekleþtirebilmek için kesin ve kararlý politikalar uygulamýþtýr. ünce Lübnan bir terör merkezine dönüþtürülmüþ,lsrail'in bekasý için Lübnan'daki beka vadisi bir terör üssü haline dönüþtürülmüþ ve soðuk savaþýn son dönemlerinde bölgedeki bütün ülkelere terör ve anarþi Lübnan üzerinden ihraç edilmiþtir. Böylece Birinci Dünya savaþý sonrasýnda oluþturulmuþ olan yeni devletler düzeni sarsýlmaða baþlanmýþ ve daha sonra bu ülkelerin parçalanmasýna giden yol alt kimlikler ile cemaatlerin ve yerel topluluklarýn kýþkýrtýlmasý ile açýlmaða baþlanmýþtýr. Bu giriþimlerin sonuçlarý Sovyetler Birliði'nin yýkýlmasýndan sonra ortaya çýkmýþ ve bölgenin bütün ülkeleri Türkiye dahil olmak üzere daðýlma sürecine sürüklenmiþtir. Daha önceden hazýrlanmýþ olan belirli plan dahilinde ,Büyük Ýsrail projesinin uygulama alanýndaki devletler çökertilerek bölge arazisi yeni yapýlanma için elveriþli bir konuma getirilmek istenmiþtir.

Bölgenin en küçük ülkesi olmasýna raðmen,Ýsrail'in bölgesel yeniden yapýlanma projesini kesintisiz olarak uygulamasýnda ABD ile Türkiye Cumhuriyetinden de yararlandýðý görülmüþtür Bölgenin merkezi ülkesi olan Türkiye'den bir þemsiye olarak yararlanan Ýsrail Türkiye'nin rejimini ve konumunu Arap ve Ýslam dünyasýna karþý bir þemsiye olarak kullanarak kendini korumuþ ve Türkiye'yi bölgeye giriþ kapýsý yaparak Orta Doðu'nun bütününe yönelik politikalarýnda Atatürkün Cumhuriyeti'nden yararlanmýþtýr. Böylesine bir sonuç elde edebilmek için Türkiye'de týpký batý ülkelerinde olduðu gibi ciddi bir Siyonist lobi oluþturulmuþ ve bu lobinin üyeleri Türk devleti ile toplumunun en üst yerlerine getirilerek Ýsrail 'in çýkarlarý doðrultusunda politikalarýn Türkiye için üretilme ve uygulanmalarý saðlanmýþtýr Bunun sonucunda Türkiye Arap ve Ýslam dünyasýndan kopmuþ ABD ve NATO zorlamalarý ile doðudaki komþularý ile düþman konumuna sürüklenmiþtir.Ýsrail'in çýkarlarý doðrultusunda Türkiye için politikalar bu lobiler aracýlýðý ile uygulamayla aktarýlýrken ,diðer yandan da Türkiye Büyük Ýsrail Projesi doðrultusunda dönüþtürülmeðe çalýþýlmýþtýr. üzellikle Avrupa Birliði süreci ve bu doðrultudaki uyum paketleri Türkiye'nin Ýsrail'in istediði yapýya dönüþmesini saðlamak için kullanýlmýþtýr. Ayrýca küreselleþme programlarý ve bu doðrultuda Türkiye'ye zorla kabül ettirilmek istenen IMF ve Dünya Bankasý reçeteleri de Türkiye'nin Atatürk 'ün kurmuþ olduðu ulusal,üniter ve çaðdaþ cumhuriyete dayanan devlet yapýlanmasýndan uzaklaþmasý için ýsrarlý biçimde kullanýlmýþtýr Yirminci yüzyýl boyunca bu tür çeþitli yöntemlerle Türkiye'yi Büyük Ýsrail politikasýna uygun bir biçime dönüþtürmek isteyen Ýsrail ,bu durumun açýða çýkmasý nedeniyle eskisi gibi bu yollarý uygulayamaz bir duruma gelmiþtir.

Yeni dönemde çökertilen Türk ekonomisi özelleþtirme yolu ile tasfiye noktasýna geldiðinde, Ýsrail ile baðlantýlý ve uluslararasý Yahudi lobilerinin denetimi altýnda bulunan çeþitli büyük firmalarýn alýcý olarak devreye girdikleri görülmektedir. GAP bölgesinde Israilli firmalar Türkiye'deki ortaklarý aracýlýðý ile büyük arazileri satýn alarak kapatýrlarken özelleþtirme listesine alýnan eski kamu iktisadi kuruluþlarýnýn ise gene Ýsrail baðlantýlý büyük çok uluslu þirketler tarafýndan satýn alýndýklarý görülmektedir .Bir anlamda siyasal süreçte Büyük Ýsrail Projesinin duraklama aþamasýna geldiði bu noktada ayný projeye ekonomik yönden devam edildiði ve bu doðrultuda Türkiye ekonomisinin önde gelen kuruluþlarýnýn ve Türkiye'nin zenginliðini temsil eden büyük ekonomik þirketlerin ya da bankalarýn hýzla özelleþtirme aracýlýðý ile uluslar arasý Yahudi lobilerinin denetimi altýna girdiði ve bu yoldan Büyük Ýsrail Projesine devam edildiði anlaþýlmaktadýr , Küreselleþmenin ekonomi politikalarý Türk devletini küçültürken ,Türk kamu iktisadi kuruluþlarýný özelleþtirme ile küresel sermayenin güdümüne teslim ederken ülkemizde Atatürk'ün Cumhuriyeti geride kalmakta ve Büyük Ýsrail Projesinin önü açýlmaktadýr.

üzelleþtirme ile yabancýlara satýlan bütün Türk þirketleri bankalarý ve kamu iktisadi kuruluþlarýnýn yeni sahiplerinin bir an önce dökümleri yapýlmalý ve yeni patronlarýn sermayesinin yüzde kaçýnýn Ýsrail baðlantýlý Siyonist lobilerin denetimi altýnda olduðu kesin rakamlarla ortaya konulmalýdýr. Türkiye'nin bütün sahilleri haraç mezat yabancýlara satýlýrken ülkemizin bütün su kaynaklarýna dönük Ýsrail prcjeleri uygulama alanýna getirilirken ,Anadolunun verimli topraklarý yabancýlarýn eline geçerken , dünyanýn en deðerli madenleri bu alandaki çok uluslu tekellerin eline geçerken, Atatürk Cumhuriyeti'nin açýkça satýldýðý görülmektedir. Israli Orta Doðu'nun en küçük devletidir ama sahip olduðu lobiler aracýlýðý ile dünyanýn en büyük ekonomik ve siyasal gücüdür. Burada dünyanýn en büyükgücü bölgenin en küçük devletine sahip çýkmakta ve bu devleti büyültürken, Türkiye'yi sahip olduðu bütün zenginlikleri ile satýn almaktadýr. Bu aþamadan sonra hiçbir yabancý kuruluþa Türkiye'nin hiçbir þeyi satýlmamalýdýr Aksi takdirde küçücük Ýsrail'in bütünüyle sömürgesi durumuna Türkiye'nin sürüklenmesi önlenemeyecektir.

Hazar Devleti'nden Hazar Havzasý'na
Hazar sözcüðü bir çok anlamý çaðrýþtýrmakta; Hazar Deniziðnden

Hazar havzasýna, Hazar Devletiðnden Hazar toplumuna kadar

deðiþik anlamlarda kullanýlmaktadýr.

Hazar sözcüðü bir çok anlamý çaðrýþtýrmakta; Hazar Deniziðnden Hazar havzasýna, Hazar Devletiðnden Hazar toplumuna kadar deðiþik anlamlarda kullanýlmaktadýr.

MUÐLA
Kaynak : Prof. Dr. Anýl üEüEN

Editör : Kalpaklý, 2 Ekim 2005 Pazar, 22:54

Yer aldýðý coðrafyayý birleþtiren merkezi bir köprü iþlevine sahip olduðu görülen Hazarðýn, bundan on bin yýl önce dünya denizlerine açýk bir yapýya sahip olduðu daha sonralarý Karadenizðden koparak bir iç deniz konumuna geldiði ifade edilmektedir.
Hazar havzasý hem coðrafya biliminin hem de tarih ve siyaset gibi sosyal bilimlerin her dönemde ilgisini çekmiþ ve bu alandaki bir çok geliþmenin ana konularýndan biri olarak yer almýþtýr. Hazar havzasý tarihin ilk dönemlerindeki geliþmelerde olduðu kadar, günümüz tarihinde de öne çýkmaktadýr. Bu yönü ile Hazar havzasý üzerinde durulmaða ve tartýþmaða deðer taþýmaktadýr. Hazar havzasý sadece batýsýnda yer alan Kafkasya ile deðil, kuzeyinde yer alan Ýdil-Ural bölgesi, doðusunda yer alan Maveraünnehir bölgesi ve güneyinde bulunan Horasan bölgesiyle çok büyük bir alanýn merkezinde yer almakta ve bütün bu bölgelerdeki geliþmelerde öne çýkmaktadýr.

Orta Asya ile ün Asya arasýnda uzanmakta bulunan Hazar bölgesi her zaman geliþ ve geçiþlerin alaný olmuþ, bu nedenle de bir çok tarihsel olaya sahne olmuþtur. Orta Asyaðdan kalkýp batýya göç eden kavimler sürekli olarak ya Hazarðýn kuzeyinden ya da güneyinden geçmiþler, buralardan geçerken de çeþitli olaylarla karþýlaþmýþlar, bazen savaþlara sürüklenmiþler, bazen de buralara yerleþerek Hazar havzasýnda siyasal bir düzen kurabilmenin çabasý içinde olmuþlardýr. Tarihin ilk dönemlerinden bu yana önemli yerleþim alanlarý olan Horasan, Kafkasya, Maveraünnehir ve Ýdil-Ural bölgelerindeki tarihsel oluþuma bakýlýrsa, Hazarðýn çevresinde tarihin önemli kýsýmlarýnýn yazýldýðý görülecektir.

Dört bir yaný ile tarihsel bir öneme sahip olan Hazar havzasý bugün de olaylarýn merkezinde yer alarak önemini sürdürmektedir. Avrasya denilen kýtasal bölgenin tam ortasýnda yer alan Hazar havzasý, Avrasyaðnýn batýsý ile doðusunu birleþtiren merkezi bölge olarak her zaman önemini sürdürmüþtür. Hazar havzasý genel olarak uygarlýðýn beþiði sayýlabilecek önemli merkezlerden birisi olarak kabul edilmektedir.

Hazar denizinin kuzeyinde, güneyinde, doðusunda ve batýsýnda bir çok devlet oluþumu tarihin çeþitli dönemlerinde gündeme gelmiþ, bazýlarý küçük oluþumlar olarak kalýcýlýk kazanamamýþlar, bazýlarý da büyük ve güçlü yapýlanmalar kurarak uzun süreli devlet olma þansýný elde etmiþlerdir. Kafkasyaðnýn kuzeyinde küçük devletçikler etkin olamazken, Horasan, Maveraünnehir ve Ýdil ile Ural bölgelerindeki devlet yapýlanmalarý daha güçlü ve uzun ömürlü olabilmiþtir. Orta Asya tarihi açýsýndan konuya bakýldýðýnda bu bölgeye komþu olan Hazar havzasýnýn bu bölge ile beraber ortak bir geçmiþe sahip olduðu, Orta Asyaðda kurulan Türk devletlerinin daha sonraki geliþmelerinde batýya doðru yöneldikleri ve kendiliðinden Hazar havzasýna girerek ün Asya egemenliðine doðru adým attýklarý gözlemlenmektedir. Hazar havzasý, bir anlamda doðulu devletlerin batýya doðru yöneldiklerinde gündeme gelen ve doðulu imparatorluklarýn egemenlik kurarak ele geçirdikleri alan olarak gündeme gelmektedir. Doðulu ya da batýlý devletler, dünyanýn merkezi coðrafyasýnda geniþlemek istediklerinde, Avrasya kýtasýnýn doðusu ile batýsýný bir araya getiren köprü konumundaki Hazar havzasý üzerinde etkinlik kurmaya yönelmektedirler.

Hazar havzasý, doðudan ya da batýdan gelen akýmlar, göçler ya da sürgünlere hedef olurken, daha çok bir geçiþ bölgesi ya da güvenlik altýna alýnmak istenen bir sýnýr coðrafyasý olarak görülmüþtür. Ýlk Türk devletleri Orta Asyaðda kurulurken Hazar havzasý batý sýnýrýný oluþturmuþtur. Ýdil-Ural Bölgesiðnde Türk devletleri kurulurken Hazar havzasý güney bölgesini meydana getirmiþtir. Bu bölgelerdeki devlet oluþumlarý açýsýndan Hazar havzasý daha çok kenar bölge ya da sýnýr alaný konumunda ortaya çýkmýþtýr. Türlerin Orta Asyaðdan baþlayan devlet kurma tarihi, ün Asyaðya doðru geliþmeler gösterirken, Hazar havzasý bir orta bölge olarak geçiþ alanýný oluþturmuþtur. Orta Asyaðdan Avrupaðya doðru Türk göçleri sürerken Hazar bölgesi Kafkasya ile beraber bir geçiþ alanýdýr. Avrupa Türk devletleri ya da Türklerin kuzey devletleri dönemi sona ererken, bu kez de Türklerin yayýldýklarý bölgelerden geri dönerek biraraya geldikleri ve bir merkezi devlet kurduklarý coðrafya olarak Hazar havzasýnýn daha farklý bir boyutta gündeme geldiði görülmektedir. Hazar havzasý artýk bir kenar alan deðil, bir geçiþ coðrafyasý hiç deðil, bir merkez bölge olarak ortaya çýkmakta ve bir büyük merkezi Türk devletinin ana ülkesi olarak öne çýkmaktadýr.

Batý Türk imparatorluklarý yýkýldýktan sonra, Türklerin toplandýðý alan Hazar havzasý olmuþ ve bu burada kurulan Türk Ýmparatorluðuna ðHazar Devletið adý verilmiþtir. Türkler Avrupaðdaki egemenliklerini yitirdikten sonra, Avrupa ile Asyaðnýn ortasýnda yer alan Hazar bölgesinde toplanmýþlar ve doðu ile batýnýn büyük güçlerine karþý bu merkez coðrafyada toplanarak merkezi bir Türk imparatorluðu oluþturmuþlardýr. Batýya giden Hunlarýn ve Avarlarýn imparatorluklarý çökünce, bu iki büyük Türk imparatorluðundan geri kalan büyük Türk nüfusuyla, Hazarðýn doðusunda yer alan Batý Göktürk devleti yýkýlýnca buradan Hazar havzasýna göç eden Türklerin bir araya gelmeleri ile bir büyük Türk Ýmparatorluðu olarak Hazar Devleti, milattan sonra beþinci yüzyýlda Hazar bölgesini merkez alarak Türkler tarafýndan kuruldu. Beþinci yüzyýldan onuncu yüzyýla kadar devam eden bu büyük Türk imparatorluðu, Hazar havzasýný merkez alarak, beþ yüz yýl süre ile dünyanýn merkezi coðrafyasýnda egemenlik sürdürmüþtür. Anadoluðnun yanýbaþýnda Kuzey Kafkasyaðyý merkezi ülke olarak seçen bu büyük Türk devleti, Hazar havzasýnýn bütününü sýnýrlarý içine alýrken tarihte ilk kez, bütün Hazar havzasýný sýnýrlarý içine alabilen bir büyük siyasal gücü meydana getirmiþtir. Avrasyaðnýn merkezi alaný olan Hazar havzasý, Hazar devleti ile bir ülke bütünlüðüne kavuþmuþ ve beþ yüz yýl boyunca bu büyük devletin güçlü yönetimi altýnda istikrara kavuþmuþtur.