Emin üölaþan, bir Haham torununun 79 yýl önce gördüðünü görmüþð...Hasan Demir

Sayýn Emin üölaþan''ýn Hürriyet''teki köþesinde, "Belki dünyanýn mizahý en bol ülkesiyiz ama yüzler gülmüyor. Ýnsanlar gergin, sýkýntýlý. Hemen herkes dokunsan aðlayacak durumda" tespitini okuyunca, içimden, yazýmýza baþlýk yaptýðýmýz, "üölaþan bir Haham torununun insanlarýn yüzünde 105 yýl önce gördüklerini görmüþ" düþüncesi geçti.

Gerçekten de insanlarýn yüzlerinde bir "býkkýnlýk" bir "mutsuzluk" bir "tatminsizlik" bir "acý" bir "burukluk" var. Ekseriyet sanki karnýnda bir sancý varmýþ gibi bir yüz ifadesiyle dolaþýyor metroda, dolmuþta, iþyerinde, devlet dairesinde, sokaktað Ýnanýnýz, insanlar evlerinde de ayný yüz ifadesiyle yaþamaktalarð

Oysa hiç biri Edirne yahut Medine savunmasýný yapan, üanakkale''de, o metrekareye 6 bin merminin isabet ettiði cennete giden yol olan cehennemde vatan savunmasý yapan veya Milli Mücadele''de, gizli aþikar 14 devlete karþý aç açýk savaþan dedeleri kadar mahrumiyet ve sýkýntý içersinde deðilð

Ekseriyetinin otomobilleri, kaloriferli evleri, televizyonlarý, soðutucularý, sucuklarý, peynirleri, makyaj malzemeleri, marka gömlek ve takým elbiseleri var. Ama evet iþte, usta gazeteci üölaþan''ýn da tespit ettiði gibi, "Ýnsanlar gergin", "insanlar sýkýntýlý" ve insanlar maalesef "dokunsan aðlayacak durumda".

Tuhaftýr benzer, benzer ne kelime, týpatýp ayný tespitler günümüzden 105 yýl önce 1900''de Lvov''da Yahudi bir ailenin çocuðu, matematik ve fizik uzmaný olan ve astronomiyle de ilgilenen Haham Cezernowitz''in torunu olarak dünyaya gelmiþ bir Yahudi tarafýndan da, günümüzden tam 79 yýl önce, yani 1926 yýlýnda Berlin metrosunda seyahat ederken yapýlmýþ.

Haham torunu Yahudi, 1926 yýlýnýn sonbaharýnda Berlin metrosunda seyahat ederken birlikte yolculuk ettiði yüzlerin istisnasýz hepsinin gizli bir acýyla kasýlý olduðunu fark eder ve bunu bayan arkadaþý Elsa''ya da söyler.


Bayan Elsa''nýn tespiti de ilginçtir:

"-Bir cehennem azabý çekiyorlar sanki" der ve ekler:

"- Acaba kendileri bunun farkýndalar mý?"

Ya, iþte böyleð Ýsterseniz 1926'' yýlýnda Berlin metrosunda 2005''te Emin üölaþan''ýn Ankara''da yaþayan insanlarýn yüzlerinde gördüðü acýyý gören Haham torununun geçmiþini biraz daha deþelimð

O, ailesinin verdiði dini tahsil sayesinde 13 yaþýna geldiðinde Ýbraniceyi su gibi okuyor ve bülbül gibi konuþuyordu. Tevrat, Miþna, Gemera, Talmud elinden düþmüyordu.

1914 yýlýnda okuldan kaçarak Viyana ordusuna asker yazýldý.

Savaþtan sonra Viyana üniversitesi''nde sanat tarihi ve felsefe okudu. 1920''de Viyana''yý terk etti Prag''a gitti, oradan Berlin''e geçti. 1922''de Kudüs''te oturan küçük dayýsý Dorian''dan bir davet aldý, Karadeniz üzerinden Ýskenderiye''ye geçti, trene atlayýp Küdüs''e koþtu. Kudüs''te Allemeine Zeitung''un Yakýn Doðu Muhabiri oldu. Bir ara Kahire''ye geçti, 1923 yýlýnda Kudüs''e geri döndü.

O bir Hahamýn torunuydu, evet.

Kudüs''teydi, tamam.. Ama Siyonizmi gayri ahlaki buluyordu. Amman''a gitti. Orada bizim o meþhur Riza Tevfik''le tanýþtý. Ýstanbul''a gitmek istedi, resmi evraklarýný kaybedince, yaya olarak þam''a gitti.. Bursa, Ýstanbul, Sofya ve Belgrat üzerinden Frankfurt''a döndü. Sýk sýk Berlin''e gidiyordu. Bu gidiþ geliþlerde, ileride kendisi ile evleneceði yüksek ve güçlü sezgilere sahip Elsa ile tanýþtý.

Ýþte o Haham torunu Yahudi 1926 yýlýnýn sonbaharýnda Berlin Metrosu''nda Elsa ile seyahat ederken gördüðü yüzlerdeki derin ve gizli, Elsa''nýn o, "Bir cehennem azabý çekiyorlar sanki" diye tarif ettiði acýnýn sebebini, "insanlarýn gerçeksiz, inançsýz ve fasýlasýzca refah peþinde koþmalarýna" baðlar.

Ýþte asýl heyecan verici ve Sayýn üölaþan''dan farklý bir sonuca doðru yol alan serüven Berlin metrosundaki bu tespitten sonra baþlýyor. Haham torunu Yahudi, eve döndüðünde masasýnýn üzerinde açýk kalmýþ Mushaf''ý kapatýp kaldýrmak için uzandýðýnda gözü Tekasür suresine iliþir. Ýliþir ve Tekasür suresinin o gün metroda görüp yaþadýklarýnýn bir yankýsý olduðunu hayretle görür. Haham torunu Yahudi Tekasür suresini tekrar tekrar okur ve kesin olarak þu hükme varýr:

"- Hayýr, Kur''an''da konuþan Muhammed (s.av.) sesinden daha güçlü, daha yüksek ve bütün zamanlarý aþan bir sesð"

Yani Kur''an öyle Hahamlarýn, Papazlarýn ve ateistlerin iftiralarý gibi Hz.Muhammed''in yazdýðý yahut söylediði bir kitap deðil tam tersine Hz. Muhammd''in de dediði gibi Kur''an Allah''ýn kitabýdýrð

O kiþi, bu olaydan kýsa bir süre sonra arkadaþý Elsa ile birlikte Müslüman olur.

O, artýk Muhammed Esed''dirð

Müslüman olduktan sonraki hikayesi uzundur. 1927 yýlýnda eþi Elsa ve altý yaþýndaki oðlu ile tekrar yollara düþer. Cidde''ye gider, Mekke''ye ulaþýr, hacý olur. Pakistan''a gider Cinnah ve Muhammed Ýkbal''le tanýþýr. Medine''ye yerleþir, tarih ve tefsir çalýþmalarýna baþlar. þeyh Sunisi ile tanýþýr.

Pakistan Dýþiþleri Bakanlýðý Ortadoðu Dairesi Baþkaný ve Ýslami Tecdit Kurumu üyesi olur. 1952 yýlýnda Pakistan''ý Birleþmiþ Milletler''de temsil etmek üzere New York''a giderð 1992 yýlýnda Ýspanya''da rahmeti rahmana kavuþur.

þu anda elimde iþte o Muhammet Esed''in, Ýþaret Yayýnlarý arasýnda çýkan üç ciltlik "Kura''an Mesajý" isimli "meal-tefsiri" varð

Ve insanlarýn yüzleri Amerika''dan Asya''ya, Avrupa''dan Afrika''ya hala bir "acý çekiyormuþ gibi" maalesefð maalesefð.

Daha da acý olaný, Müslüman yüzler de öyleð

Demek ki bizler de Tekasür suresinin ruhunu idrakten nasipsizizð

Ne büyük bir talihsizliktir bu Ey Rabbim!...

Not: Bu yazý elektronik posta adresime, sureti Hakk''tan görünerek, Kur''an''ýn Hz. Muhammed''in sözü olduðuna dair zýrvalar gönderen, boynunda haç taþýdýklarýndan emin olduðum o kiþilere de bir cevaptýr.