Gösterilen sonuçlar: 1 ile 2 ve 2

Konu: Toksik Metaller

Hybrid View

  1. #1

    Toksik Metaller

    TOKSIK METALLER


    Canlý bünyesine girdiði zaman ona zararlý olan metallere Toksik Metaller denir. Toksik metalden metale, canlýdan canlýya deðiþtiði gibi konsantrasyona baðlý olarak da deðiþir. Toksik metaller canlý bünyesine havadan, sudan ve özellikle de alýnan besinlerden girer. Toksik metaller zamanýmýzda en zararlý çevre kirleticiler arasýnda yer alýr. Diðer çevre kirleticiler baþlýca; deterjanlar,pestisitler,partiküller, gazlar, petrol ürünleridir. Bugün bilinen elementlerin sayýsý 106'dýr. Bunlardan 84 tanesi metaldir. Metaller toksik ve toksik olmayanlar olarak ikiye ayrýlýr. Toksik olanlarýn sayýsý, toksik olmayanlarýnkinden daha azdýr. Ayrýca, toksik olanlarýn bir kýsmý yer kabuðunda eser olarak bulunur., bir kýsmýnýn da tuzlarý suda çok az çözünür. Böylece potansiyel toksik metallerin sayýsý bir hayli azalmýþ olur. Bunlardan da en yaygýn olanlarý civa ve kurþundur
    Metaller toksiklik bakýmýndan ikiye ayrýldýðý gibi konsantrasyon bakýmýndan da bol ve eser oranda bulunanlar diye ikiye ayrýlýr. Tablo1. Yerkabuðundaki bolluðu binde birden daha az olan metallere eser oranda bulunan metaller denir.

    Bu 12 elementin toplam kütlesi, yerkabuðu kütlesinin %99,42ü kadardýr. Eser elementlerden sayýlan baryum, gene eser elmentlerden sayýlan altýndan 100000 defa daha boldur. Eser elementler veya metaller çevre kirlenmesi bakýmýndan, bol bulunan elemntlerden çok daha tehlikelidir. Canlýlar eser denen bu elementlerle jeolojik devirler boyunca çok az veya hiç temasa gelmedikleri için, bunlarla uyum saðlama mekanizmalarýný geliþtirememiþlerdir. Baþka bir deyiþle, canlýlar hep bu metallere yabancý kalmýþlardýr. Halbuki bu eser olmayan veya bol bulunan metallerle jeolojik devirler boyunca haþir neþir olmuþlar ve onlara uyum saðlamýþlardýr. Hatta bunlardan bazýlarýna bünyelerinde çok önemli rol bile vermiþlerdir.

    Son zamanlarda antropolojik faaliyetlerin büyük ölçüde artmasý canlýyý, yapýsýnýn yabancýsý olduðu toksik metallerle karþý karþýya getirmiþ ve bunlarýn toksik etkileri canlý yapýsýnda kendisini göstermeðe baþlamýþtýr.

    Metal Kirlenmeleri Ve Sonuçlarý: Metaller bilinen en deðerli maddeler arasýndadýr. Insanoðlu bunlarý çok uzun zamandan beri kullanmýþtýr. Baþka bir deyimle, metaller medeniyetlerin geliþmesinde büyük rolü olan maddelerdir. Zamanýmýzda bile insanlar büyük problemlerinin çözümünde gene metallere baþvurmaktadýr. Buna tipik bir örnek, enerji sorunu için uranyumun kullanýlmasýdýr.

    Insanlar metal filizlerinin yer kabuðundan çýkarýlmasý, depo edilmesi, taþýnmasý, kýrýlmasý, flote edilmesi, eritilmesi, rafine edilmesi, kullanýlacak þekle getirilmesi, kullanýlmasý, korrode olmasý, eskimesi ve çevreye atýlmasý esnasýnda metallerle hep karþý karþýyadýr. Ayrýca bir metal filizinin çýkarýlmasýndan rafine edilmesine kadar geçen süre içinde insanlar genel olarak canlýlar, sadece o metalle deðil, filizinde o metalden daha az oranda bulunan öteki metallerle de karþý karþýya kalýr.

    Bazý metal bileþikleri de kullanýlmalarý gereði direkt çevreye yayýlýr ve çevreyi kirletir. Buna tipik örnekler bazý kurþun ve civa bileþiklerinin kullanýlmasýdýr. Kurþun, tetraetil kurþun halinde kalite iyileþtirici olarak benzine katýlýr ve motordaki yanma sonucu çeþitli bileþikleri halinde eksoz gazlarý halinde çevreye yayýlýr. Civa ise, fenil civa asetat bileþiði halinde fungisit olarak kullanýlýr ve çevreye yayýlýr. Ayrýca fosil yakýtlardan da çevre indirekt olarak önemli ölçüde kirlenir. Bilindiði gibi fosil yakýtlardan bazýlarý eser oranda olmak üzere kurþun ve civanýn da içinde bulunduðu çok çeþitli metal ihtiva eder. Bütün bunlara ilave olarak bazý metaller de insan aktivitelerinin dýþýnda doðal yollardan canlý bünyesine geçer. Bazýlarý da canlý bünyesinde birikir. Biriken metaller idrar, dýþký ve çürümelerle tekrar tabiata döner. Kýsacasý metallerden bir kýsmý cansýz tabiatla canlý tabiat arasýnda devamlý çevrim yapar.

    Metalik kirlenmelerin çoðu sularla toplanýr. Sularda toplanma, sularda çözünme þeklinde olacaðý gibi, çözünmeden sularýn dibinde toplanma þeklinde de olabilir. Bu þekilde olan kirlenme þehir endüstriyel ve zirai atýklardan ileri geldiði gibi herhangi bir yolla atmosfere verilen metalik maddelerden de gelebilir. Atmosfere verilen metalik maddeler sonunda yeryüzüne döner ve akarsular vasýtasýyla su yataklarýna sürüklenirler. Metalik kirlenmeler, organik kirlenmeler gibi kimyasal ve biyolojik yollarla parçalanamazlar. Olsa olsa, bir metal bileþiði baþka bir bileþiðe dönüþür. Dönüþme ne olursa olsun metal iyonu kaybolmaz. Bu dönüþmeler esnasýnda bazen bir metalin çok toksik ve suda çözünen bileþiði de meydana gelebilir. Bütün bunlara ilave olarak, metalik kirlenmeler konveksiyon, rüzger ve sular vasýtasýyla bir yerden baþka bir yere sürüklenirler. Bu þekilde daðýlmanýn yararlý yönleri yanýnda zararlý yönleri de vardýr. üünkü, hiç kirlenmemiþ temiz bölgeler böylece kirlenmiþ olur.

    Yeryüzüne inen toksik metal bileþikleri nehir, yaðmur ve kar sularýyla yeryüzü sularýna ulaþtýrýldýðý gibi yaðmur ve kar sularýyla topraktan sýzma suretiyle eser oranda da olsa yeraltý sularýna da karýþabilir. Bu nedenle bazen yeraltý sularý da;çeþitli toksik metaller ihtiva edebilir. Içme sularý da bu kaynaklardan temin edildiðinden, içler,inde çeþitli toksik metaller bulunabilir. ABD'deki sularda bulunan baþlýca toksik metaller ve bunlarýn çeþitli sulardaki konsantrasyonlarý ve þehir sularýnda müsaade edilen sýnýrlarý Tablo2'de verilmiþtir.

    En önemli konulardan birisi de, toksik metallerin gýda yapýsýnda birikmesidir. Birikmre sonucu metallerin konsantrasyonu sudakinin ve havadakinin çok üstünde çýkabilir. Böyle bir oranda toksik metal ihtiva eden bir gýdayý alan insan veya hayvan zehirlenebilir. Ayrýca insan vücudunun bazý toksik metalleri biriktirme özelliði de vardýr. ürneðin, kurþunun insan vücudundaki yarýlanma ömrü 1450, kadmiyumunki 200, çinkonun ise 933 gündür. Tablo3.

    ünemli Metalik Kirleticiler: 1070 yýlýnda yapýlan temiz hava anlaþmasýnda civa, kurþun ve berilyum tehlikeli, bunlardan baþka sekiz metal de tehlikeli olabilir kabul edilmiþtir. Tablo4. Tehlikeli olabilirler, bu elementlerin çevredeki durumlarý çok sýk kontrol edilmelidir aksi halde zararlý olabilirler denmek istenmiþtir. Tehlikeli olabilir denilirken özellikle insanlar için tehlikeli olabilir denmektedir. Tabloda olmamasýna raðmen insanlar için çok tehlikeli olan elementlerden birisi de Antimondur. Tabloya konmamasýnýn nedeni çevrede eser oranda olmasý ve yataklarýna çok az rastlanmasýdýr. Bir metalin tehlikeli olabilmesi demek, çevreyi kirletme ihtimalinin büyük veya kullanýlma yerlerinin çok olmasý demektir.

    Tehlikeli
    1 Civa
    2 Kurþun
    3 Berilyum
    Tehlikeli Olabilir
    1 Bakýr
    2 Baryum
    3 üinko
    4 Kadmiyum
    5 Kalay
    6 Mangan
    7 Vanadyum

    CIVA:
    Civa ve türevleri çok eski zamanlardan beri insanoðlu tarafýndan bilinmektedir. Civa metal olarak eþsiz kimyasal ve fiziksel özelliklere sahip olduðundan birçok yerde kullanýlýr. Bunun sebebi þunlardýr;
    1) -39 ile 357 °C arasýnda sývý halde bulunan tek elementtir. Genleþme katsayýsý bu aralýkta sýcaklýkla linear olarak deðiþir.
    2) Metaller içinde en kolay buharlaþan bir elementtir.
    3) Elektrik direnci çok düþüktür. Bu nedenle en iyi iletkenlik gösteren metallerden birisidir.
    4) Birçok metali çözerek alaþým verir. Bu alaþýmlara amalgam denir.
    5) Bazý bileþikleri pestisit olarak kullanýlýr.

    Metal kütlece yerkabuðunun yüzmilyonda sekizi kadar olmasýna raðmen elde edilmesi oldukça kolaydýr. Zira yerkabuðunun belirli yerlerinde HgS filizi halinde toplu olarak bulunur. Bu filizin kavrulmasýyla metalik civa elde edilir.

    HgS + O2 ® Hg + SO2

    Civanýn üevreye Yayýlmasý: Civa çeþitli yollardan çevreye yayýlan bir metaldir. ürneðin üretimi esnasýnda civanýn %2 kadarý atmosfere karýþýr. Bundan baþka öteki metallerin üretimi esnasýnda da atmosfere önemli miktarda civanýn karýþtýðý bilinmekte, ancak miktarý hakkýnda bir rakam verilememektedir.

    Kömür, linyit gibi fosil yakýtlarýn yakýlmasý esnasýnda da atmosfere önemli miktarda civa yayýlýr. Yapýlan araþtýrmalar kömürde yaklaþýk milyonda bir kadar civa olduðuna göstermiþtir. Ilk bakýþta bu konsantrasyondaki civadan ileri gelecek kirlenme ihmal edilebilir gibi görünmekte ise de gerçek böyle deðildir. üünkü her yýl milyonlarca ton fosil yakýt kullanýlmaktadýr. ürneðin sadece ABD'de yýlda 600 milyon ton kömür kullanýlmakta ve bu kömürden 50-60 ton civanýn atmosfere verildiði hesap edilmektedir. Bu miktar kömürde tespit edilen civanýn onda birinin atmosfere verildiði hesap edilerek hesaplanmýþtýr. Bundan da anlaþýlacaðýna göre sadece fosil yakýt kullanma sonucu çevre civa bakýmýndan önemli ölçüde kirlenmektedir. Ayrýca yeryüzündeki kayalardan ve cevherlerden de yýlda 250-300 ton kadar civanýn çevreye yayýldýðý zannedilmektedir. Metal yeryüzünde genellikle metalik ve sülfürü halinde bulunur. Civa heriki halde de suda çözünmez. Fakat bunlar doðada çeþitli yollardan suda çözünür hale gelirler. Bu yollardan birisi civanýj metillenmesidir. Civa kirlenmesi kimyasal yollardan çok, metalik yollardan olur ve civa parçacýklar halinde çevreye yayýlýr.

    Yukarýda verilenlerden de anlaþýlacaðý gibi civa, gerek doðal olaylar, gerekse insan aktiviteleri sonucu hava, su, toprak olmak üzere bütün çevreye yayýlýr. Havadaki civa konsantrasyonu nümunenin alýndýðý yere göre deðiþir. Tablo5.

    NUMUNEALINANYER KONSANTRASYON

    1 ) Hava, civa filizlerine yakýn(Yaklaþýk 400m) 0.00009ppm
    2) Hava, bakýr filizlerine yakýn(Yaklaþýk 400m) 0.00004ppm
    3) Hava , filiz olmayan bölgelerden(Yaklaþýk 400m) 0.00001ppm
    4) Toprak 0.1ppm
    5) Kaya 0.01-20

    Endüstri bölgelerinde yakýn yerlerden alýnan nümunelerde yukarýda verilenlerin çok üstünde deðerler bulunur.

    Civanýn Yarattýðý üevre Sorunlarý:
    Teneffüs edilen havayla alýnan civa, gýdalarla alýnandan çok daha tehlikelidir. Metalik civa suda pratikçe çözünmediðinden, içme sularýndan civa alýnmasý ihtimali yok denecek kadar azdýr.

    1950'li yýllara kadar civa zehirlenmeleri üzerinde fazla durulmamýþtýr. Ancak 1953 yýlýnda Japonya'da Minamata koyunda yaþýyan balýkçýlarda ve ailelerinde görülen nörolojik hastalýklar birçok kimsenin ölümüne (44kiþi) birçoklarýnýn da felç olmasýna neden olmuþtur. Bunun sebebi uzun bir zaman araþtýrýlamamýþtýr. Ancak kuþlarda ve kedilerde de benzer hastalýðýn görülmesi olayýn sebebinin civa zehirlenmesi olduðu kanaatini uyandýrmiþ ve yapýlan araþtýrmalar bunun doðru olduðunu ortaya koymuþtur. Bu üç türde koyda bulunan balýklarý yediklerinden zehirlenmiþlerdir. Koydaki balýklarýn neden bukadar çok civa ihtiva ettikleri araþtýrýldýðýnda, bunun o koydaki plastik fabrikasýndan denize boþaltýlan metil civadan ileri geldiði tespit edilmiþtir. Bu madde deniz canlýlarýnýn vücudunda birikmekte ve oradan da kurbanlarýna geçmektedir.

    Koyda yapýlan analizden fabrika atýk sularýnýn geçtiði çamurlu topraklarda 2000ppm, deniz suyunda 1.6-3.6ppm ve balýklarda ise 5-20ppm civa olduðu tespit edilmiþtir. Kirlenmiþ deniz suyundaki civa yaklaþýk 0.1ppm dir. Bu rakamlar civanýn balýklarda ne oranda biriktiðini açýkça göstermektedir. Isveç'te 1950-60 yýllarýnda kuþ popülasyonunda bir azalma olmuþtur. Bunun sebebinin civa zehirlenmesi olduðu ve civanýn tohum koruyucu olarak kullanýlan PMA'dan geldiði tespit edilmiþtir. Bundan sonra Isveç iç sularý üzerinde de araþtýrmalar yapýlmýþ ve bunlarýnda önemli ölçüde kirlendiði görülmüþtür. Bu kirlenmenin de Isveç'te çok sayýda olan kaðýt fabrikalarýnda kullanýlan organik civa bileþiklerinden ileri geldiði tespit edilmiþtir.

    Amerikan bilim adamlarý kendi ülkelerinde kullanýlan civa bileþiklerinin daha çok inorganik orjinli olduðunu düþünerek Japonya ve Isveç'ten gelen haberlere pek önem vermemiþlerdir. Ayrýca, Amerikan bilim adamlarý o tarihlere kadar inorganik civa bileþiklerinin mikroorganizmalar tarafýndan organik civa bileþiklerine dönüþtürülebileceklerini de bilmiyorlardý. 1970 yýlýnda Kanada da çalýþan bir Norveçli bilim adamýnýn Michigan Ontario arasýnda bulunan bir gölde (Lake St Clair) yaptýðý araþtýrmada göl suyunun civa yönünden çok kirlenmiþ olduðunu bulmasýndan sonra, Amerikan bilim adamlarý konuya gereken önemi vermiþler ve bu alanda yapýlan çalýþmalarý yoðunlaþtýrmýþlardýr. Yaptýklarý çalýþmalardan Amerikan sularýndaki balýklarda da civa birikimi olduðu sonucuna varmýþlardýr. Bunun üzerine FDA teþkilatý süratli bir kararla balýklar ve öteki yiyecek maddelerinde bulunabilecek azami civa oranýný 0.5 ppm ile sýnýrlamýþlardýr.

    Bugün için hiç deðilse aþaðýdaki üç soruya cevp verebilmek amacýyla araþtýrmalar devam etmektedir.
    1) FDA'nýn balýklar için koyduðu 0.5ppm üst limitinin ne derecede geçerli olduðu
    2) Balýklardaki doðal civa konsantrasyonunun ne düzeyde olduðu
    3) Balýklardaki civanýn yarýlama ömrünün ne olduðu

    Balýklardaki 0.5ppm'lik civa üst sýnýrý, civanýn bütününün balýklarda civametil halinde bulunmasý kabulü üzerine kurulmuþtur. Ancak 1970'li yýllardan beri yapýlan araþtýrmalar 0.5ppm lik üst civa sýnýrýnýn pek yerinde olmadýðýný göstermiþtir. Isveç bilimadamlarýnýn iddia ettikleri gibi bütün civa bileþikleri civametil halinde deðil, ancak %25-30'u, civa metil halindedir. Hele deniz suyundaki civa bileþiklerinin ancak, yüde birkaçýnýn civa metil halinde olduðu tespit edilmiþtir. Ayrýca Amerika Birleþik Devletlerin de yapýlan araþtýrmalar civanýn ancak %50'sinin civa halinde bulunduðunu ortaya koymuþtur.

    Enteresan bir çalýþma da 1972 yýlýnda yapýlmýþtýr. Bu çalýþmayla 70-80 yýl önce müze nümunesi olarak alýnan ve muhafaza edilen kýç ve ton balýklarý üzerinde yapýlan tayinlerde bulunan civa yüzdeleriyle, okyanustan yeni tutulmuþ ayný balýk türleri üzerinde yapýlan tayinlerde bulunan civa yüzdelerinin ayný olduðu görülmüþtür. Böyle bir sonuç Amerika'daki civa paniðini kýsmen de olsa hafifletmiþtir. Ancak 1974 yýlýnda yapýlan bir çalýþmayla da balýklarý muhafaza etmek için kullanýlan maddelerin içinde az da olsa civanýn bulunacaðý ve dolayýsýyla müze balýklarýndan alýnan sonuçlara güvenilemeyeceðini ortaya koymuþtur. Yalnýz insan aktivitelerinden çok uzak yerlerden tutulan balýklarda bile civanýn bulunmasýnýn civa paniðini gene bir miktar hafifletmiþtir. Bu sonuç balýklarda bulunan civanýn hiç deðilse bir kýsmýnýn doðal kaynaklardan geldiðini ortaya koymuþtur.

    Civa organizmada çok uzun süre kalmaz ve dýþarý atýlýr. Dýþarýya atýlma süresi civanýn biyolojik yarýlanma ömrü olarak verilir. Civametil bileþiðinin çeþitli canlýlardaki yarýlanma ömürleri Tablo6'da verilmiþtir.

    TüR TEK DOZ BIYOLOJIK YARILANMA üMRü
    Fare Oral 8
    Sýçan Oral 16
    Kümes hayvaný Oral 25
    Balýk Oral 640-780
    Yýlan Oral 910-1030
    Insan Oral 70

    Tabloda görülen yarýlanma ömürleri oral (aðýzdan alýnan) civametil bileþikleri içindir. Ama enjeksiyonla verilen deðerlerin yarýlanma ömürlerinin de ayný olduðu gözetlenmiþtir.

    KURþUN:
    Yerkabuðundaki konsantrasyonu az olmasýna raðmen, kurþun insanoðlu tarafýndan eski zamanlardan beri çok iyi bilinen elementlerden birisidir. Bunun baþlýca nedeni, kurþunun kullanýlmasýnýn çok kolay olmasýdýr. þöyleki;
    1) Erime noktasý düþük olduðu için kolayca sývý hale getirilebilir ve istenilen þekile döküm yapýlabilir.
    2) Yumuþak ve döðülebilir olmasý nedeniyle bir çok þekillere sokulabilir.
    3) Kimyasa aktivitesi dolayýsýyla nemli havalarda koruyucu bir tabakayla kaplanýr. Bu kaplanma çok uzun ömürlü olnasýný saðlar.
    4) Bir çok metalle kýymetli alaþýmlar verir. Bu alaþýmlarýn özellikleri kurþununkinden çok farklýdýr.
    5) Civa ve altýndan sonra yoðunluðu en büyük metaldir.

    Kurþun gri renkli yumuþak bir metaldir. Metal eski Mýsýrlýlar ve Babilliler tarafýndan da bilinmekteydi. Baþlýca filizi galen'dir ve metal genellikle bu filizden elde edilir.

    Zaman zaman kurþun zehirlenmelerine rastlanýr bunlarýn çoðunluðu içme sularýnýn kurþunla kirlenmesinden ileri gelir. Bunlara yakýn bir geçmiþte atmosferin kurþunla kirlenmesinden ileri gelen zehirlenmeler de eklenmiþtir. Demirden sonra, atmosferi en çok kirleten metal kurþundur.


    Atmosferin Kurþunla Kirlenmesi:

    Bilimsel araþtýrmacýlar atmosferin kurþunla hýza kirlendiðini göstermektedir. Bu husus kuzey kutbuna yakýn bir yerde bulunan Grönland adasýndaki buz tabakalarýndan derinliðine kesilerek alýnan buz örnekleri üzerinde yapýlan çalýþmalardan açýkça görülmektedir. þöyleki; Atmosferdeki kurþun yüzdesi, endüstri devrimiyle artmaya baþlamýþ ve 1940 yýlýndan sonra da bir sýçrama göstermiþtir. Benzer çalýþmalar güney kutbundan alýnan buz örnekleri üzerinde de yapýlmýþ ve bu nümuneler de 1940 yýlýndan önce kurþuna rastlanmamýþtýr. Ancak, çok yeni buzlarda 0.02 ug/kg düzeyinde kurþun tespit edilmiþitir.

    Grönland adasý buz nümunelerinden çýkarýlan bir baþka sonuç da atmosferde milattan önceki devirlerde bile 0.001 ug/kg düzeyinde bir kirlenmenin olduðudur.


    Atmosferin kirlenmesi baþlýca iki þekilde olur.
    1) Gaz halinde
    2) Parçacýklar halinde

    Gaz halindeki kurþun benzin içindeki kurþun tetraetilin veya kurþun tetrametilin yanmasý sonucu meydana gelir ve eksoz gazlarýyla dýþarý atýlýr. Bunlardan baþka benzine dikloroetilen ve dibromoetilen de katýldýðýndan, kurþun eksoz gazlarý içinde genellikle halejenür bileþikleri halinde bulunur. Tablo7. Tabloda ikinci sütundaki deðerler eksoz gazlarýndan bekletilmeden yapýlan sayýmlardan, üçüncü sütundakiler ise 18 saat bekletildikten sonra yapýlan araþtýrmalardan alýnan sonuçlardýr.

    Bu sütunlardan görüleceði gibi kurþun bileþiklerinden bazýlarý yüksek sýcaklýklarda (PbClBr), bazýlarý da düþük sýcaklýklarda (PbCO3.2PbO) dayanýklýdýr.

    Kurþun zehirlenmesi söz konusu olduðu zaman akla gelen kurþun bileþikleri, kurþun oksitleri, karbonatlarý ve oksi-karbonatlarýdýr. Havadaki kurþun kirliliðinin %98'i eksoz gazlarýyla atmosfere verilen kurþun bileþiklerinden ileri gelir.

    Parçacýk halindeki kurþun bileþikleri çeþitli kaynaklardan gelebilir. Bunlar baþlýca þöyledir.
    1) Kömürlerin yakýlmasýndan
    2) Fueloil yakýlmasýndan
    3) Alkil kurþun sentezi fabrikalarýndan
    4) Kurþun elde etme fýrýnlarýndan
    5) Pirinç imalathanelerinden
    6) Kurþun oksit imalathanelerinden

    TABLO7: Eksoz gazlarý içinde tespit edilen kurþun bileþikleri, bu bileþiklerin yüzdeleri ve bu yüzdelerin zamanla deðiþmeleri.

    Organik kurþun bileþikleri 140°C'de parçalanarak metalik kurþun ve alkil radikalleri verir.
    PbR4 ® Pb + 4R
    Motordaki vuruntuyu önleyen faktörün serbest kurþun mu, yoksa radikaller mi olduðu üzerinde yýllardýr çalýþýlmasýna raðmen henüz anlaþýlamamýþtýr. Benzine kurþun katýlmasý son zamanlarda bazý ülkelerde azaltýlmakta veya tamamen kaldýrýlmaktadýr.

    Sularda Meydana Gelen Kurþun Kirlenmesi :

    Sularda klinik olaylara neden olacak kadar kurþun bulunmaz. Amerikan Saðlýk Teþkilatýnýn (PHS) sularda kabul ettiði max. kurþun konsantrasyonu mg/L'dir. Metal endüstrilerine yakýn sularda tespit edilen kurþun konsantrasyonu öteki sularýnkinden yüksek bulunmuþtur. Bu çalýþmalarda bulunan en yüksek kurþun deðeri 0.14 mg/L dir. Yakýn bir geçmiþte Avrupa ülkelerinde kurþun zehirlenmelerine rastlanmýþtýr. Yapýlan araþtýrmalar bunun evlerde kullanýlan kurþun borulardan meydana geldiðini ortaya koymuþtur. Amerikada böyle olaylara hiç rastlanmamýþtýr. üünkü orada iç tesisatlarda kurþun deðil bakýr ve galvanizli demir borular kullanýlmýþtýr. Sertliði yüksek doðal sularda kurþun borularýn kullanýlmasý o kadar önemli deðildir. üünkü kurþun oksijen yanýnda doðal sularda bulunan karbonat ve sülfat iyonlarýyla reaksiyona girerek suda çözünmeyen kurþun karbonat ve kurþun sülfat verir. Bunlar kurþun borunun iç yüzeyinde koruyucu bir tabaka meydana getirir.

    Amerikada kaçak olarak imal edilen viskiler üzerinde yapýlan çalýþmalar böyle viskilerdeki kurþun yüzdesinin müsade edilenden 20 kat daha yüksek olduðunu ortaya koymuþtur. Bunun imalat sistemindeki boru eklemelerinde kurþunlu leyimler, yoðunlaþtýrýcý olarak da otomobil radyatörlerinin kullanýlmasýndan ileri geldiði sonucuna varýlmýþtýr.

    Toprak Ve Bitkilerde Kurþun:

    Kurþun toprak ve bitkilerde eser oranda bulunur. Topraktaki konsantrasyonu ortalama olarak 15ppm dir. Genel olarak yeryüzündeki kurþun konsantrasyonu yeraltýndaki kurþun konsantrasyonundan daha yüksektir.

    Deðiþik yüzdede olmak üzere çeþitli bitkilerde kurþun bulunur. Bitkilerdeki doðal kurþun seviyesi 5ppm in altýndadýr. Bu doðal kurþun seviyesi bitkinin yetiþtiði topraða ve içinde bulunduðu atmosfere göre artabilir. Bitki tarafýndan alýnan kurþunun büyük bir kýsmý bitkinin köklerinde birikir. Bitkinin kurþunu bünyesine almasý veya asimile etmesi topraktaki toplam kurþundan ziyade topraktaki çözünebilir konsantrasyonu 0.05-5 ppm seviyesindedir. üok çözünen kurþun bileþikleri torakta çözünmeyen kurþun bileþikleri haline dönüþür. Bir çalýþmada çözünebilen yüzdesi 2784 ppm olan bir toprak yapýlmýþ baþka bir deðiþle belirli miktarda toprak buna yukarýdaki konsantrasyonu saðlayacak kadar kurþun nitrat ilave edilmiþ ve toprak üç gün sonra analiz edilmiþtir. Ancak sonucu toprakta 17 ppm çözünebilen kurþun kaldýðý görülmüþtür.

    Yol kenarýndaki bitkilerde görülen kurþun kirlenmesinin büyük bir kýsmý yüzey kirlenmesi þeklindedir. Böyle kirlenmelerin büyük bir kýsmý bitkinin iyi bir þekilde yýkanmasýyla giderilebilir ve kurþun düzeyi yola çok uzak yerlerden alýnan bitkilerdeki kurþun düzeyine getirilebilir. Ancak, yola yakýn bitkilerin yýkanmasý, hale etkili bir þekilde yýkanmasý mümkün olmadýðýndan kurþun, bu otlarý yiyen hayvanlara geçer ve vücutlarýnda birikir.

    Kurþunun Vücuttaki Durumu:

    Atmosferde hiç kurþun olmadýðý kabul edilse bile, insan doðal kaynaklarýndan, baþka bir deðiþle yiyecek ve içeceklerden bir miktar kuþun alýr. Bu kaynaklardan alýnacak günlük kuþun yaklaþýk 0.01ug kadardýr. Ilkel insanýn aldýðý günlük kurþunun da yaklaþýk bu düzeyde olacaðý söylenebilir. Buna karþýlýk günümüz insanýnýn aldýðý günlük kurþun 10ug. kadardýr.

    Iskelet veya kemiklerdeki kurþunu tayin etmek çok zor olduðundan veya kandaki kurþun konsantrasyonu tayin edilir. Bundan da vücuttaki kurþun hesaplanýr. Klinik olarak kurþun zehirlenmesi teþhisi oldukça zordur. Buna raðmen yetiþkin bir kimse kanýnýn 100 ml'sinden mikrogram(ug) kurþun bulunmasý zehirlenmenin önemli bir iþaretidir. Kandaki ug olarak kurþun miktarý þu anlama gelir.

    A) 40'dan az, normal
    B) 40-80 kabul edilebilir.
    C) 80-120 tehlikelidir.
    D) 120'den fazla . çok tehlikeli kurþun zehirlenmesi var.

    Kurþun zehirlenmesiþ hayvanlarda da görülür. üok kullanýlan av bölgelerinde saçma yutan kuþlarda, kazlarda ve ördeklerde kurþun zehirlenmelerine oldukça çok rastlanýr. Bitkilerdeki doðal kurþun seviyesi 5ppm'in altýndadýr.
    Balikesir.edu.tr

  2. #2

    Fetullahcýlar Türkiyede

    Fetullahcýlar Türkiyede Bakýrdan yapýlan çaydanlýk ve semaver satarak milleti zehirleyererk kýsýrlaþtýrmaya devamediyorlar

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  
 
Turan Ordusu
   
Bitkisel Tedavi | Dogal Tedavi | Gazete Haberleri | Sikayet Yolla | Tüketici Haklari | Aloe Vera | Nas?l Zayiflarim | Diyet Liste | Bitkisel Tedavi