Gösterilen sonuçlar: 1 ile 3 ve 3

Konu: Soner Efendi kime hizmet

  1. #1
    atoybil
    Guest

    Soner Efendi kime hizmet

    SONER EFENDÝ : üü KORNER BÝR PENALTI ETMEZ - I

    Türker Adonay - Millet Haber

    ünce Genel Ama Mühim Bir Takdim: Giriþ

    Lübnan'da Hizbullah'ýn sadece Ýsrail'e deðil, ayný zamanda korkaklýðý politikalarýnýn merkezine yerleþtiren çaðdýþý bazý Arap diktatörlüklerine ve ülkemizin aydýn olma iddiasýndaki ucuz entellerine verdiði acý ders, belki bu aralar üzerinde durulmasý gereken en önemli konu. Ancak herkesin bu konuya odaklandýðý bir zaman diliminde, biz, ülkemizde yürütülmekte olan ðpsikolojik harbðin bir baþka cephesine dikkat çekeceðiz.

    Zira, öyle görünüyor ki, birkaç yýldýr süregiden ve Sebataycýlýk meselesinin suyunu çýkaran birkaç araþtýrmacýnýn manipülatif yayýnlarý, halihazýrda AKP iktidarýnda da bazý ðönemli müsteþarlýk koltuklarýðný kapmayý baþarmýþ temsilcileriyle Türk toplumsal hayatýnda etkili olan bir kesimin ðmanevi yasallaþmað hamlelerine destek saðlýyor.

    Soner Yalçýn'ýn, kamuoyunda Said Nursi'nin mezarý hakkýnda yazdýklarý baðlamýnda tartýþýlan manipülatif, hileli, çeliþkilerle dolu ve insanda ister istemez ðgizli bir niyetð arama dürtüsü uyandýran kitabýnýn analizini olabildiðince kýsa biçimde ilerleyen bölümlerde yapacaðýz; ama ondan evvel, bu meselenin iþportaya düþüþ (düþürülüþ) sürecini ve bu süreçle ilgili kiþisel gözlemlerimizi siz okurlarýmýzla paylaþmak isteriz.

    Sabetaycýlýk meselesi, bilindiði üzere, sað çevrelerde çok uzun yýllardan beridir tartýþýlan, araþtýrýlan bir konudur. Her ne kadar saðcý yazarlarýn bu konuyla ilgili yazdýðý kitaplar ya genelde isim listeleri sunma ya da Sabetaycýlýk'ýn tarihi kökenleri üzerine yoðunlaþma þeklinde tezahür edegeldiyse de, milliyetçi ve/veya muhafazakar çevrelerin Sabetaycýlar'ýn dini inanýþlarý, toplumla olan kýrýlgan baðlarý, gizli kimlikleri, Ýslami mukaddesata bakýþlarý konusunda genel bir bilgileri vardýr.

    Konuyla çok uzun süredir ilgilenen saðcý çevreler, kimi zaman her taþýn arkasýnda Siyonist arayan ðsaf Ýslamcýlarðýn Yahudilik konusunda yaptýklarý gibi, bazen abartmalara giriþip doðru bilgilerin içine birçok haksýz ithamý sýkýþýtýrdýysalar da, genel itibariyle Sabetaycýlýk hakkýnda ðortalama seviyedeð bir bilgiye hep sahip olageldiler.

    Konunun sað çevrelerin tekelinden çýkýp popülerleþmesi ve hatta kimi solcularýn da bir ðcadý avcýlýðýð iþtahý içinde Sabetaycý tespitine kendini adamasý, hiç þüphesiz Yalçýn Küçük'ün yazdýðý kitaplarla oldu.

    Yalçýn Küçük gibi içinde bulunduðu bütün sol örgütleri ðfitneðye sevketmiþ ve kendisini takip edenlerin bulunduklarý çizgiden baþka ðiklimlerðe savrulmalarýna yol açmýþ, 1980'lerden sonraki mesaisinin hatýrý sayýlýr bir kýsmýný ðþu an Ýmralý'da meskun canavarðýn uzaktan kumanda akýl hocalýðýna tahsis etmiþ, hatta suikasttan kurtulmasýný saðlayacak bilgiyi ona ulaþtýrmýþ, kendisini yakýndan tanýyan pek çok kiþi tarafýndan ðmegalomanð olarak nitelenen, Ýsmail Cem'in cumhurbaþkanlýðýný engellediðini iddia ederek bu nitelemelere haklýlýk kazandýran, üstelik mevcut Cumhurbaþkaný'na ðAtatürkð muamalesi çekerek ðakýl saðlýðýð konusundaki þüpheleri derinden besleyen Yalçýn Küçük söz konusu olunca önce durmamýz, derin bir nefes almamýz, derin nefesin beynimize saðladýðý ekstra oksijeni sonuna kadar kullanýp iyice bir düþünmemiz, ondan sonra onun söylediklerinin ne kadarýnýn manipülatif, ne kadarýnýn yönlendirme amaçlý, her þeyden önemlisi ne kadarýnýn hakikat olabileceðine adamakýllý kafa yormamýz gerekmektedir.

    Zira yakýnlarda ortaya çýktýðý ve kendisinin de gayet ðpiþkinceð itiraf ettiði üzere, Yalçýn Küçük bir koldan Ýbrani asýllýdýr ve bu ðkarýþýkð kiþinin önüne gelene dönme (Sabetaycý) ithamýnda bulunmasýnýn fazlaca bir kýymet-i harbiyesi olmamalýdýr.

    Yalçýn Küçük Sabetaycýlýk ile ilgili kitaplarýný birbiri ardýna neþredip televizyon ekranlarýnda gezmeye baþladýðý sýralarda, toplum yararýna faaliyet gösteren bir kuruluþ onu sohbete çaðýrmýþtý.

    Marksist Kürtçülüðün ðþanlý teorisyenleriðnden biri olan Yalçýn Küçük'ün ðüç þaþýrtýcý doðrunun arasýna iki yanlýþ sýkýþtýrmaðya eðilimli üslûbuna tahammülümüz olmadýðý için, sohbeti dinlemek için bizi ýsrarla davet eden kuruluþun yöneticisi arkadaþlarýmýzdan özür dilemiþ, ama onlara Yalçýn Küçük'e sormalarý için birkaç soru önermeyi de ihmal etmemiþ idik.

    O sorular Yalçýn Küçük'ün ðhidayetð bulup bulmadýðýný, Sabetaycýlýk konusundaki çalýþmalarýnda niyetinin halis olup olmadýðýný ortaya çýkartacak hususiyete sahip ve adeta bir ðturnusol kaðýdýð iþlevi görecek sorulardý.

    O sorularýn hepsini burada zikretmeyeceðiz, zamaný geldiðinde konuyu derinleþtirmek üzere onlarý sonraya saklayacaðýz; ama bir tanesi meramýmýzý anlatma konusunda fevkalade isabetli bir soru idi ve muhtemel cevabý bizim birazdan iþleyeceðimiz tezi geliþtirmemiz için önemli bir zemin teþkil ediyordu.

    Soru son derece basitti: ðAtatürk de bir Sabetaycý mý idi?ð

    Arkadaþlarýmýzýn aktardýðýna göre Yalçýn Küçük, bu soruya yaklaþýk olarak þöyle bir cevap vermiþti:

    ðAtatürk'ün okuduðu ilkokul dönme mektebidir, eþi dönme bir aileye mensuptur, vs., vs., ama ben ðAtatürk Sabetaycý'dýr' demiyorum, bu konuda yorumu size býrakýyorum.ð

    Bu sözlerin meali þudur:

    ðBana göre Atatürk Sabetaycý'dýr, ama ben bunu söylersem ortalýk ayaða kalkar, ben bunu söylemiþ olmayayým, ama siz anlayýverin!ð

    Yani Yalçýn Küçük

    ðNe dönmesi kardeþim, Atatürk öz be öz Türk'tür; bu, tarihen de sabittir, onun yapýp ettikleriyle de sabittir, beyanlarýyla da sabittirð

    dememiþtir, diyememiþtir.

    Bu nokta çok önemlidir, zira Yalçýn Küçük'ün yukarýda özetlediðimiz tavrý ile Soner Yalçýn'ýn ðEfendi-1ð kitabýndaki tavrý arasýnda hem ürkütücü bir benzerlik, hem de ðayný gayeðye hizmet ettiklerini düþündüren þaþýrtýcý üslûp ortaklýklarý mevcuttur.

    Soner Yalçýn'ýn bu konuyla ilgili ilk kitabý olan ðEfendi-1ði okuduðumuzda yaptýðýmýz bazý tespitleri yakýn çevremizle de paylaþmýþ, ama kitabýn iddialarýný ciddiye alarak bir yazý yazmayý lüzumsuz addetmiþtik. Ama ikinci kitap da çýkýnca ve bu ikinci kitapta ilk kitaptaki hatalar ðvahimð boyutlara ulaþarak tekrarlanýnca, artýk bu konuya el atmanýn kaçýnýlmaz hale geldiðine kanaat getirdik.

    Yalçýn Küçük'ün Atatürk için yaptýðý ðörtükð ithamý Soner Yalçýn'ýn ðEfendi-1ð kitabýnda Adnan Menderes için yapmasý, bu iki yazarýn birinin isminde diðerinin soyadýnda ayný kelimenin bulunmasýndan ve her ikisinin de solcu ve çeþitli istihbaratçýlarla içli dýþlý olmasýndan çok daha ilginçtir.

    Türk milletinin kahir ekseriyetinin gönlünde taht kurmuþ iki büyük ismin (Atatürk ve Menderes) itibarýnýn Sabetaycý ithamýyla zedelenmeye çalýþýlmasýnýn muhtemel sonucu, Türk milletinin kendine olan güveninin sarsýlmasýdýr. Söz konusu kitaplarýn ðgizli gayeðlerinin bu olabileceðini düþünmemiz için hem elimizde yeterli veri vardýr, hem de bu yazarlarýn da mazileri ve imza attýklarý diðer yayýnlar bizim böyle düþünmemiz için yeterlidir.

    Atatürk bu ülkenin kurucu Cumhurbaþkaný, büyük bir lider ve dahi bir komutan olarak; toplumdaki yüzde 1 mertebesindeki komünist kalýntýlarý, yüzde 4-5 civarýndaki ayrýlýkçý Kürtçüler, yüzde 7-8 civarýnda olduðunu tahmin ettiðimiz bir ðham softa takýmýðnýn dýþýnda Türk milleti için büyük bir kahramandýr.

    Bu kaba hesaba göre Atatürk milletin %90'ýna yakýný tarafýndan muhabbetle sevilmekle, hayýrla yad edilmektedir.

    Menderes ise; Milliyetçiler Derneði'ni kapatmak, Vatan Cepheleri kurmak, siyasi üslupta ölçüsüzleþmek ve merhum Osman Bölükbaþý baþta olmak üzere muhaliflerin ðburnundan getirmekð gibi ciddi hatalar yapmýþ olmasýna raðmen, saðýn hemen hemen bütün kesimleri tarafýndan bugün rahmetle anýlmaktadýr.

    üünkü onun en büyük haksýzlýklarý yaptýðý Bölükbaþý'dan 27 Mayýs Ýhtilali'nin sonradan tasfiyeye uðramýþ ðkudretli albayýð Alparslan Türkeþ'e, hatta ðikinci adamð Ýnönü'ye kadar hemen herkes Menderes'in idamýný engellemek için çalýþmýþtýr. 27 Mayýs'ta 14'leri tasfiye eden ðsol cuntaðnýn inanýlmaz bir iddianameyle suçladýðý ve inanýlmaz bir süratle idam ettiði Menderes, daima mazlumun yanýnda olan Türk milletinin kalbinde yerini almýþ, kýsmen efsaneleþmiþtir.

    O kadar ki, bu millet, Menderes'in ðtýrnaðý olamayacakð Süleyman Demirel gibi bir politikacýyý bile onun hatýrasýna hürmeten yýllarca sýrtýnda taþýmýþtýr. Sözün özü Menderes, milletin -yine kaba bir hesapla- %70-75'inin muhabbetini kazanmýþ bir liderdir.

    Cumhuriyet tarihinde Atatürk ve Menderes'ten sonra bu kadar büyük bir teveccühe mazhar olmuþ üçüncü bir lider, bir siyasi kiþilik göstermek mümkün deðildir. Bu durumda bir koldan Atatürk'e, diðer koldan Menderes'e yapýlan ve içeriði üç aþaðý beþ yukarý ayný olan Sabetaycýlýk ithamýnýn doðurabileceði tek sonuç, ortalama vatandaþýn

    ðUlan ülkeye bu asýrda iki tane adam gibi adam gelmiþ diyorduk, onlar da Sabetaycý çýktýð

    þeklinde düþünmesi olacaktýr ki, özellikle Soner Yalçýn'ýn kitaplarýný okuyan hemen herkeste oluþan müþterek kanaat; Osmanlý'nýn son döneminde devleti yönetenlerin, Cumhuriyet'i kuranlarýn, Cumhuriyet'i idare edenlerin, fikir ve sanat hayatýma hakim olanlarýn hep Sabetaycýlar olduðu, biz Türkler'in olaylarý aval aval seyrettiði düþüncesidir.

    Ailesinde istiklal gazileri olan bir Müslüman Türk olarak, özellikle Ýstiklal Savaþý'ný yürütünlere karþý böylesi zýmni bir ithamý þiddetle reddettiðimiz ve bu tür ithamlarda bulunanlara ðkalem yoluylað gereken karþýlýðýn verilmesi gerektiðine inandýðýmýz için, Soner Yalçýn'ýn son kitabýný bize ayrýlan köþenin sýnýrlarýný fazlaca zorlamadan teþrih masasýna yatýrmaya çalýþacaðýz. Her tarafýndan bilgi yanlýþlarý, zorlama yorumlar, çeliþkili ifadeler akan bir kitabýn tümünü eleþtirmenin ayrý bir kitap gerektireceði açýk olduðundan, okurlarýmýzýn eksik kalan kýsýmlar konusunda bizi hoþgörmelerini dileriz.

    Ýlk Kitaptan Bu Yana Deðiþmeyen Hatalar

    ðEfendið serisinin ilk kitabýný okuyanlar gayet iyi hatýrlayacaklardýr, Soner Yalçýn Osmanlý döneminde lakabý ðefendið olan kiþilerin Sabetaycý olduðundan þüphelenilmesi gerektiðini zýmnen yazmýþtý.

    Kimse de kalkýp bunun çok ama çok abes bir iddia olduðunu sorgulamamýþtý.

    Oysa ciddi tarihçilerin gayet iyi bildiði üzere bu terim devlette çalýþan ve kalem erbabý olan insanlara da, dini konularda yetkinliði bulunan kiþilere de (mesela Sabetay Sevi'den bir asýr önce yaþamýþ ve Ýslam tarihindeki en önemli din alimlerinden biri olan Ebussud Efendi), bilginlere ve müderrislere de, hatta fazýl kiþiliði ve olgun tabiatý ile etrafýnda saygý uyandýran sýradan insanlara da yakýþtýrýlan ve adlarýna eklenen bir hitap biçimidir.

    Bir terimin sadece sýnýrlý karþýlýklarý deðil, kök ve kökeni, kazandýðý yan anlamlar ve yaygýn kullanýþ biçimleri dikkate alýnmadan yapýlacak analizlerin nasýl büyük yanýlgalara yol açabileceðinin en güzel örneklerinden biri olan ðefendið kelimesi, Türkçe'nin, Soner Yalçýn'ýn elinde asli baðlamýndan koparýlarak çarçur edilmiþ ve kendisine kýyýlmýþ çok nadide kelimelerinden birisidir.

    Bugün bile vakar ve sabrýna hayran kaldýðýmýz kiþileri ðne efendi adam!ð diye tanýmlamakta oluþumuz, kelimenin masumiyetine iþaret etmekte ve son zamanlarda kendisine yakýþtýrýlan ðicat edilmiþ anlamlarða en güzel cevabý oluþturmaktadýr. Kýsacasý, isminde ðefendið bulunan her kiþiyi dönme zannetmek, ancak ðpsikiyatriðyle uðraþan hekimlerin halledebileceði türden bir zihin hastalýðýna yakalanmakla mümkündür.

    Mesele bir kelimenin etrafýnda dönmüyor þüphesiz, ama bir kelimeyle baþlayan macera birçok kavram ve kelimeye sirayet ederek önce bir kültür tahribatýna, sonra da bir ðtarih yýkýcýlýðýðna dönüþüyor.

    Yalçýn Küçük'ün bir yerlerden uyarladýðý onomastique (isim-bilim) saçmalýðý ile milletin hangi soyadlarý neden almýþ olabileceðinin peþine düþmek, inanýlmaz yanlýþ çýkarýmlarla kaç göbektir Türk olan ailelelerin kökenlerini baþka milliyetlere baðlamak, bu ailelerden soyaðacýna dayalý açýklamalarla reddiye geldiðinde de

    ðOlabilir, biz yanlýþ yapmýþýz, sonuçta bilim yapýyoruz ve bilim yanýlgýyla geliþirð

    türünden köhne argümanlara sýðýnmak, lafý eðip bükmeden söyleyelim,
    ðhokkabazlýðýnð dik alasýdýr.

    Zira, bu gözbaðcýlýðý ifa edilirken, Soner Yalçýn ve Yalçýn Küçük tarafýndan en çok kullanýlan yöntem, bir kelime Ýbranice'de var diye Türkçe'deki benzer kelimelerin kökenini bu dile baðlamaktýr.

    Bu ise, her þeyden önce kendi dil ve kültürüne bir güvensizlik ifadesidir, daha açýkça söyleyelim, bir ðkompleksð göstergesidir.

    Unutulmamalýdýr ki, bazý kelimelerin Ýbranice'den Türkçe'ye geçmesi pek tabiidir, çünkü ülkemiz bir ðdil devrimi faciasýð yaþamadan önce Türkçe bir imparatorluk diliydi ve týpký bugünün imparatorluk dili olan Ýngilizce gibi baþka dillerden beslenerek zenginleþiyordu.

    Ýkincisi, bahsini ettiðimiz yazarlarýn, Türkçe'de kaba bir hesapla 3-5 bin yýldýr olan kelimeleri bile Ýbranice'ye dayandýrmaktaki gayretkeþliði anlaþýlýr gibi deðildir.

    Ýbranice nasýl Arapça ve Türkçe'ye tesirde bulundu ise, Türkçe ve Arapça'nýn da ayný þekilde Ýbranice'ye tesirde bulunmasý o kadar beklenilir bir durumdur.

    Bu iþte o kadar ileri gidilmektedir ki, Soner Yalçýn, kitabýnýn 401. sayfasýnda tekstille ilgili bir dizi kelimeyi vererek bunlarýn Ýbranice olduðunu dile getirmekte ve buradan hareketle yorumlar yapmaktadýr.

    üþenmeyip Türk Dil Kurumu'nun internet sözlüðünden bir tarama yaptýðýmýzda, Soner Yalçýn'ýn Ýbranice olduðunu iddia ettiði kelimelerin kökleriyle ilgili þöyle bir sonuç çýkmaktadýr:

    Arapça: entari, atlas, esnaf, hýrka, cübbe, kadife, mendil, seccade, þerit, yemeni. Farsça: astar, çamaþýr, tülbent, gerdan, pabuç, peþtamal, þalvar. Ýtalyanca: patiska, bavul.
    Yunanca: fistan.

    þu kelimelerin karþýsýnda ise bir açýklama yer almamaktadýr, yani bu kelimeler de Türk Dil Kurumu tarafýndan öztürkçe kabul edilmektedir: Basma, bindallý, bohça, cepken, koltuk, kürk, kuþak, oya, sýrma, yaþmak, yazma, yelek.

    Ýnsaf sahibi ve Türkçe'nin fonetiðine aþina her insan, sayýlan son kelimelerin Ýbranice'de bulunmasýný, Türkçe'den Ýbranice'ye çok sayýda kelime geçtiðinin bir delili olarak görür.

    Dil bahsini daha fazla uzatmamak için burada kesmekte fayda var; ama yazarýn, dil ve kelime oyunlarýndan hareketle, bir kýsým realiteleri önceden doðruluðunu kabul ettiði hipotezlere uydurmaya çalýþmasýnýn, ðbilimselð bir yaklaþým olmadýðýný bir kez daha zikretmek zorundayýz.

    Bir baþka önemli nokta da þudur ki, eðer isminden ve soyadýndan hareketle birilerinin Sabetaycý olduðundan þüphelenilecekse, ðbaþ þüphelilerðden birinin Soner Yalçýn olmasý gerekmektedir.

    Biz Soner ismini ðsonð ve ðerð þeklinde bölüp yorumlar yapacak ve paranoyakça tahlillere giriþecek deðiliz, ya da ðyalçýnð kelimesinin Ýbranice'deki hangi kelimenin karþýlýðý olduðunun peþine de düþmeyeceðiz; ama elimizde çok daha basit bir veri var.

    Türkiye'de Sabetaycýlýðýný kimsenin tartýþmadýðý (Soner Yalçýn'ýn da tartýþmadýðý) Abdi Ýpekçi'nin soyadýný alýp, sonra Uður Mumcu'nun adýný onun önüne ekleyerek kendisine ðUður Ýpekçið mahlasýný seçen ve bu müstear isimle bir dönem ðHabertürkð gazetesinde yazýlar yazan Soner Yalçýn'a þu soruyu sormak mümkündür:

    Sabetaycýlýðýn sembol ailelerinden Ýpekçiler'in soyadýný müstear isminde kullanan bir kiþiden, Sabetaycý olduðu konusunda en azýndan ðþüphelenmekð için elimizde sizce de yeterli veri yok mudur?

    [Uður Ýpekçi'nin aslýnda Soner Yalçýn olduðunu nereden çýkardýðýmýzý da okuyucularýmýza aktaralým ki, kimsenin zihninde soru iþareti kalmasýn.

    Bizim Soner Yalçýn gibi öldürülmüþ JÝTEM kurucularýyla veya yine öldürülmüþ meþhur ðuyuþturucu baronlarýðyla röportaj yapýp bunlarý neþretme, bu kapsamda çeþitli ðderin iliþkilerð geliþtirme ve böylece birçok belgeye ulaþma þansýmýz hiç olmadý.

    Ýstihbarat akýþý konusunda da çok zengin kaynaklarýmýz yok.

    Biz sadece ðaçýk istihabaratð yapmaya çalýþýyor ve ayrýntýlarý iyi izleyerek sonuca varmaya çalýþýyoruz.

    Uður Ýpekçi'nin kimliðini de bu yolla deþifre ettik. Uður Ýpekçi'nin Soner Yalçýn olabileceðine dair ilk þüphemiz üslûp benzerliðini görmemizle, sýklýkla kullanýlmýþ bazý kelime ve kavramlarýn her iki yazarda ortak olduðunu tespit etmemizle baþladý.

    Ama asýl deþifre, Soner Yalçýn'ýn ðEfendi-2ð kitabýnýn 109 ve 110. sayfalarýnda Doðramacý ile yazdýklarýnýn bir yerlerden tanýdýk gelmesiyle vuku buldu.

    Bu sayfalarda anlatýlanlarý bir yerlerden hatýrladýðýmýzý farkedince kiþisel arþivimizi karýþtýrmaya baþladýk ve sonunda aradýðýmýza ulaþtýk. Soner Yalçýn'ýn iki sayfada nispeten kýsaca deðindiði bilgileri, Uður Ýpekçi'nin daha uzun ve ayrýntýlý biçimde, ama ayný aktarmalarla,

    ðKafa Karýþtýran Bir Biyografi: Ýhsan Doðramacýð baþlýklý ve 02.05.2003 tarihli makalesinde yazdýðýný gördük.

    Okuyucularýmýz ðEee ne var bunda?ð diyebilirler. Haklýdýrlar. Fakat bitmedið Birçok yerde birçok yazara atýf yapan Soner Yalçýn'ýn, bu kýsýmda Uður Ýpekçi'ye atýf yapmadýðýný farkettik. Dahasý, Soner Yalçýn'ýn, Uður Ýpekçi'nin alýntý yaptýðý her iki kitabýn (Muvaffak Akman ve þinasi üzsoylu'nun kitaplarý) içinden ayný alýntýlarý yapmakla kalmadýðýna, bu alýntýlarý kendi bulduðunu ifade eden tarzda cümleler kurduðuna dikkat ettik.

    ðOkuduðumda þaþýrdýðým bir anekdotu yazmak istiyorumð diyerek ilk alýntýya giriþ yapan, ðþinasi üzsoylu'nun Ýhsan Doðramacý ile 40 Yýl adlý kitabýndaki bir bilgiye de þaþýrdýðýmý anýmsýyorumð diyerek ikinci alýntýya geçiþ yapan Soner Yalçýn, bu cümleleriyle aslýnda Uður Ýpekçi'nin kendisi olduðunu ifþa etmektedir.

    Benzer bir sonucu yine ayný kitapta yer alan Mesut Yýlmaz ile ilgili bölümden (ve ayný kapsamdaki Uður Ýpekçi makalesinden) çýkarsamak mümkündür. Zaten kitabýn ilerleyen sayfalarýnda Bülent Arýnç ve ülker ailesi ile ilgili iddialarda bulunurken, Soner Yalçýn (artýk ayýp olmasýn diye herhalde!) Uður Ýpekçi'ye atýf yapmaktadýr.


    ðEfendið serisinden çýkan her iki kitaptaki en belirgin hata ise, geçmiþinde Yahudilik bulunan ama sonradan Müslüman olduðunu ikrar eden herkesten ðpotansiyel Sabetaycýðymýþ gibi bahsedilmesidir.

    Yazý dizimizin ilerleyen bölümlerde bazý örneklerini sunacaðýmýz üzere, sadece Yahudilik'ten ihtida edenler deðil, Hýristiyanlýk'tan ihtida edenlere de söz konusu kitaplarýn birçok yerinde mim konulduðu görülmektedir.

    Oysa bu yöntemin, aklý baþýnda bir insanýn baþvurmamasý gereken bir yöntem olduðunu bir þekilde Soner Yalçýn da teslim etmektedir.

    Kitabýnýn 270. sayfasýnda ðMüslüman olan bazý Sabetayistler'in zamanla inançlarýný terk edip veya unutup tamamen Müslüman olduklarý da bir gerçektirð diyen, ama kitabýnýn kalan bütün kýsýmlarýnda bu taifeden hiçbir kiþinin gerçekten Müslüman olamayacaðýný düþündüðünü belli eden Soner Yalçýn, Ýslam'ýn ve özellikle de tasavvufun kimseyi cezbedemeyeceðine dair kat'i bir inanca sahip olduðunu bütün kitap boyunca ðüstü kapalýð biçimde vurgulamaktadýr.

    Ama Soner Yalçýn yanýlmaktadýr.

    Sözgelimi, Ali Ufki Bey'in Türkçe güfteli mezamir (Yahudi duasý) yazdýðýný söylerken (s.195), Bay Yalçýn, Lehistan asýllý bu kiþinin gerçekten Müslüman olmuþ olabileceði düþüncesine ihtimal bile vermemektedir.

    Oysa Ali Ufki Bey'in Türk asýllý Lehistan Tatarý olduðunu ileri süren yazarlar (Thadeus Gasztowtt) bulunduðu gibi, bundan daha önemlisi onun bestelediði ilahilerdir.

    ðUyan ey gözlerim gafletten uyanð adlý ilahinin bestesi o kadar dokunaklýdýr ki, dinleyen her samimi Müslüman'ýn içini titretmektedir.

    Böyle bir ilahinin ancak yürekten duyulan bir inançla bestelenebileceðini bilmek için, görünen o ki iman nurundan birazcýk nasipdar olmak gerekmektedir. [Konuyla ilgilenen ve bugüne kadar ilahiyi dinlememiþ olanlara, özellikle Zara'nýn yorumundan bu ilahiyi dinlemelerini salýk veririz.*]


    Ayný kapsamda deðerlendirilebilecek bir baþka hata da, Selanikli herkese ve hatta neredeyse vaktiyle yolu bir müddet Selanik'e düþmüþ herkese ðkesinlikle dönmeð muamelesi yapýlmasýdýr.

    Soner Yalçýn kitabýnýn 356. sayfasýnda þöyle demektedir:

    ðSelanik nüfusunun çoðunluðu Yahudi'ydi. Ýkinci sýrada Türk-Müslüman nüfus geliyordu. Sabetayistler bu ikinci grubun ne kadarýný oluþturuyordu, bilmiyoruz. Ama Sabetayist olmayan Müslümanlar da vardý. Her Selanik'ten geleni Sabetayist görmek hatadýr.ð

    Bu sözleri söyleyen Soner Yalçýn, kitabýnýn kalan bütün kýsýmlarýnda Selanikli olmayý adeta ðþüphelið olmanýn ilk þartý gibi sunmaktadýr.

    Yazar bazý yerlerde bir kiþinin iliþkilerini anlattýktan sonra,

    ðzaten kökleri Selanikli'dirð türünden ifadeler kullanmaktadýr.

    Bu toptancý, genellemeci, dikkatsiz üslûbun ne bilimsellikle ne de objektif gazetecilikle alakasý olamayacaðý açýktýr.

    Bütün bunlardan öte, kitap, ne yazýk ki çeliþkiler, çarpýtmalar, tutarsýzlýklar ve hatta ðkara mizahð örneði sayýlabilecek bilgi hatalarýyla doludur. Dizimizin bir sonraki yazýsýnda bütün bunlara bazý örnekler verecek ve mezkur kitabýn ðiplik kalitesiðni ele almaya çalýþacaðýz.

    * Ali Ufki Bey'in "Uyan Ey Gözlerim Gafletten Uyan" ilahisinin sözleri þöyledir:

    ðUyan ey gözlerim gafletten uyan
    Uyan uykusu çok gözlerim uyan
    Azrail'in kasdý canadýr inan
    Uyan ey gözlerim gafletten uyan
    Uyan uykusu çok gözlerim uyan

    Seherde uyanýrlar cümle kuþlar
    Dillu dillerince tesbihe baþlar
    Tevhid eyler daðlar, taþlar, aðaçlar
    Uyan ey gözlerim gafletten uyan
    Uyan uykusu çok gözlerim uyan

    Semavatýn kapularýn açarlar
    Mü'minlere rahmet suyun saçarlar
    Seherde kalkana hülle biçerler
    Uyan ey gözlerim gafletten uyan
    Uyan uykusu çok gözlerim uyan

    Bu dünya fanidir sakýn aldanma
    Maðrur olup tac-u tahta dayanma
    Yedi iklim benim deyu güvenme
    Uyan ey gözlerim gafletten uyan
    Uyan uykusu çok gözlerim uyan.ð

    Soner Yalçýn'ýn ðEfendi-2ð kitabýnýn ele alýndýðý yazý dizimizin bu kýsmýnda, spesifik ve somut örneklerle kitabýn nasýl çeliþkiler, tutarsýzlýklar, karalamalar, þaþýrtmacalar ve çarpýtmalarla dolu olduðunu göstermeye çalýþacaðýz.

    üeliþki ve Tutarsýzlýklara ürnekler

    1) Kitabýn 20. sayfasýnda ðKabalacý Moþe þem Tov de Leon ile ðVahdet-i Vücud'un piri þeyh Muhyiddin Arabi'nin çaðdaþ olmasý rastlantý mý?ð sorusunu soran yazar, ilgili sayfadan baþlayarak genelde vahdet-i vücud düþüncesinin ve özelde Arabi'nin Yahudi mistisizminden etkilendiðini iddia etmekte, bu iddiasýný ispat için hepsi birbirinden temelsiz argümanlarý peþpeþe sýralamaktadýr.

    Yazarýn temelsiz argümanlarýnýn tümünün eleþtirisini yapmak yerine, Yahudi mistisizminin büyük üstadý olarak sunulan Moþe þem Tov de Leon'un Muhyiddin Arabi ile çaðdaþlýðýný inceleyelim ve iddialarýn daha en baþýndan nasýl ðçürük bir zeminðe oturtulduðunu okurlarýmýza gösterelim.

    Yazara göre Moþe þem Tov de Leon 1230-1305 yýllarý arasýnda yaþamýþtýr.

    Buna mukabil, Muhyiddin Arabi'nin doðum tarihi 1165, vefat tarihi 1239'dur.

    Bu durumda Moþe þem Tov de Leon doðduðunda Muhyiddin Arabi 65 yaþýndadýr. Daha fenasý, Muhyiddin Arabi vefat ettiðinde Moþe þem Tov de Leon ancak 9 yaþýndadýr.

    Eðer ortada bir etkilenme var ise, ðbirazcýk mantýk sahibið bir kiþi, Muhyiddin Arabi'nin ðetkilenenð deðil ðetkileyenð pozisyonda olduðunu düþünür. Ama Soner Yalçýn bu gerçeði ýskalamakta, çaðdaþ olmayý ayný yüzyýl içinde yaþam tarihleri kesiþmek olarak yansýtmakta, adeta 3-5 yaþýndaki bir çocuðun Muhyiddin Arabi'nin son eserlerini kaleme aldýðý sýrada onu derinden etkilediðini ileri sürmektedir.

    Eðer Moþe isimli o zamanlar ufacýk olan Yahudi çocuk Ýslam bilgeliðinin zirve isimlerinden birini gerçekten Soner Yalçýn'ýn ileri sürdüðü gibi ðderindenð etkilediyse, Ýslam'la baþýnýn hoþ olmadýðý belli Soner Yalçýn'ý bilmeyiz ama, bizim Ýslam'ý býrakýp Yahudiliði seçmeyi düþünmemiz için ortada çok önemli bir ðkerametð var demektir.

    Okurlarýmýzýn ðhadi leeeen!ð dediðini duyar gibiyiz, ama lütfen bu hitabý bize deðil bu zýrvalarý bilimmiþ gibi sunan Soner Yalçýn'a yapýnýz.

    2) Kitabýn 96. sayfasýnda þu ifade yer almaktadýr:

    ðSanýyorum zamanla deðiþen ve Ýslam'la arasýna ne yazýk ki büyük mesafeler koyan bizim sol oldu! Saðcýlarýn bile ðromantik sosyalist' olduðunu kabul ettiði ýrkçýlýða karþý çýkan Nurettin Topçu'yu sol niye kucaklamadý? Müslüman gençlerin ðelkitabý' Roger Garaudy'nin Sosyalizm ve Ýslamiyet kitabýný Doðan Avcýoðlu ile Mihri Belli çevirmedi mi? Ana babanýzýn, yaþadýðýnýz toplumun inancýna kayýtsýz kalmanýn da, ne bileyim küçümsemenin de adý ðyabancýlaþma'dýr. Ýslam kültürünü bir gericilik kaynaðý olarak görmek, kendi tarihi mirasýnýn farkýnda olmamak demektir.ð


    Soner Yalçýn'ýn buraya iktibas ettiðimiz bu paragrafýna büyük ölçüde, son cümlesine ise bütünüyle katýlýyoruz.

    Bu paragrafý alýntýlamamýzýn sebebi eleþtirmek deðil, yazardaki ðdevasýz kafa karýþýklýðýðný gözler önüne sermektir.

    Yukarýdaki cümleleri söyleyen Soner Yalçýn, bakýn kitabýnýn baþka bir yerinde (s.128) ne inciler döktürmektedir:

    ðBaþbuð Alparslan Türkeþ o yýllarda (1960'larýn sonlarýnda), parti ideolojisinin omurgasýný oluþturan eski pagan-þaman ve Türkçü çizgisini deðiþtirip, milliyetçiliðin yanýna neden Ýslam'ý ekleyiverdi?
    Türkçülüðün sembolü ðbozkurt' ortadan kaldýrýlýp, yerine Ýslam'ýn sembolü ðhilal' neden yerleþtiriliverdi? Nereden çýktý bu dokuz ýþýk aþký?ð

    Yani Soner Yalçýn diyor ki,

    ðTürk milliyetçileri neden Ýslam'la ilgilendiler, söylemlerine Ýslami renkler ve tonlar kattýlar?ð

    Halbuki ayný Soner Yalçýn, daha 32 sayfa önce solcularýn Ýslam'la ilgilenmemelerini çok güzel bir þekilde eleþtiriyordu. Anlaþýlan Soner Yalçýn'a göre solcular Ýslam ile ilgilenmeli, ama Türk milliyetçileri ilgilenmemeliydi.

    Bu satýrlarý okuyanlar þimdi Soner Yalçýn'a ðBu ne yaman çeliþki Soner Efendi?ð sorusunu sorma hakkýna sahip deðiller midir?

    (Ýþin bir de bilgi yanlýþlarý kýsmý var ki, o kýsým tam anlamýyla bir felaket. Bay Yalçýn adeta ðHz. Ýsa kýlýcýný vurup Hazar Denizi'ni ortadan ikiye yardýð diyor. Böyle bir cümlenin neresini düzeltirsiniz?

    Bir kere Ýsa deðil Musa,
    kýlýç deðil asa,
    Hazar deðil Kýzýldeniz!

    Soner Yalçýn'ýn iþi de o hesap.

    Bir kere o yýllarda parti ideolojisinin omurgasýný þaman-paganlar oluþturmuyordu.

    Ýkincisi, Türkçü çizgi deðiþtirilmemiþtir; Türkçülük fikrinin ideolojinin nasýl belkemiði olduðunu, Soner Yalçýn zahmet edip ðnereden çýktýðýðný sorguladýðý Dokuz Iþýk kitabýný okusaydý görürdü.

    üçüncüsü, bozkurt hiçbir zaman ortadan kaldýrýlmamýþtýr, bugün bile aktif bir semboldür. Parti amblemi üç hilal olarak benimsenirken, ülkü Ocaklarý'nýn amblemi ðhilal içindeki bozkurtð olarak belirlenmiþtir.)

    3) Kitabýn 111. sayfasýnda

    ðKenan Rifai, 1867 yýlýnda Selanik'te dünyaya geldi. Babasý Abdülhalim Efendi aslen Filibeli'ydi' dedikten sonra,

    120. sayfada

    ðKenan Rifai gibi Esat Sagay da Selanikli'ydið

    cümlesini kuran Soner Yalçýn'a sormak lazýmdýr:

    Bir kimsenin nereli olduðuna karar vermede tek etken ðdoðduðu yerð midir, yoksa atalarýnýn ðasýl memleketði de bu kararýn verilmesinde etken midir? Eðer insanýn memleketi öncelikle atasýnýn memleketi ise -ki bizim ülkemizde bu genellikle böyledir-, Kenan Rifai'yi Filibeli saymak gerekmez mi?

    4) Yazarýn bazý yerlerde bir söylediði diðerini tutmamaktadýr. Kitabýn 251. sayfasýnda bunun çok açýk bir örneði vardýr. üeliþkinin daha iyi görülebilmesi için, ilgisiz yerleri çýkararak ve önemli yerleri vurgulayarak aþaðýya yapacaðýmýz alýntý, Soner Yalçýn'ýn kitabý nasýl alel acele kaleme aldýðýnýn bir göstergesidir:

    ðÝsmet Kür, ablasý Halide Nusret'le yanyanaydý ve Ýsmet Kür'ün boynundaki madalyonu , altý köþeli yýldýz ðSüleyman Mührü'ydü. (ð)
    Ne yalan söyleyeyim, Halide Nusret'in genç kýzlýðýnda boynuna taktýðý ðSüleyman Mührü' beni bu kadar þaþýrtmadý.ð

    Sevgili okurlar,

    siz bu cümlelerden kolyeyi boynuna kimin taktýðýný anlayabildiniz mi? Herhalde yazar kolyenin abisiyle kýz kardeþi arasýnda ðdönüþümlüð olarak boyna takýldýðýný söylemek istiyor da biz anlayamýyoruz!!!

    5) Kitabýn 238. sayfasýnda þu ifade yer almaktadýr:

    ðOsmanlý pazarýna giren yeniçeriler, ilk müslüman-Türk sermaye birikimini oluþturuyordu.ð

    Sen sayfalar boyunca dininden dönen herkesin samimiyetinden þüphe et, onlara demediði býrakma, ondan sonra ekonomik tezini ispat için devþirmelikleriyle meþhur yeniçerilerin Müslüman inanca baðlýlýðýna kesinkes inan, üstelik her biri gayrý Türk bir ýrka mensup olan bu savaþçýlarý Türk ilan et!

    Ýnsanýn kafasý karýþýyor. Elbette ki biz yeniçerilerin Türklüðünden, Müslümanlýðýndan þüphe etmiyoruz, Yeniçeri Ocaðý'nýn ilgasýndan önceki son bir asýrda onlarýn sergiledikleri baþýbozukluklar da bu düþüncemizi sarsmýyor, ama Soner Yalçýn'ýn tutumunun açýk bir çeliþki içerdiðini belirtmek durumundayýz.

    Karalama, þaþýrtmaca ve üarpýtmalara ürnekler

    1) Kitabýn 73. sayfasýnda þu ifade yer almaktadýr:

    ðSovyetler Birliði'nde Türkçüler zulüm görüp öldürülmediler mi? Evet, Stalin döneminde bunlar yaþandý. Ancak Türkçü olduklarý için yok edilmediler, Troçkist-Zinoyevci olduklarý için yok edildiler.ð

    Bu cümleler ðeski ideolojik saplatýlarðýn, bir insanýn yazarlýk kalitesini nasýl çöplük seviyesine indirebileceðinin en güzel örneklerinden birisidir. Dikkat edilirse yazar bu cümleler ile Türkçü katliamýnýn Stalin döneminde yapýldýðýna vurgu yaparak, ilgili sayfalarda yer alan Lenin dönemi icraatlarýný temize çýkarmaya çalýþmaktadýr, sanki Lenin ðsütten çýkmýþ ak kaþýkðmýþ gibi.

    Dahasý, öldürülen Türkçüler'in kendi dil, din ve milliyetlerini korumak için Troçkist olduklarý, Stalinist totaliterliðin ise buna asla izin vermediði, alýntýladýðýmýz bu cümlelerde gündeme bile getirilmemektedir.

    En acýsý ise, býrakýnýz Türkçü olmayý falan, Sovyetler döneminde kaç milyon Türk öldürülmüþtür? Kaç tanesi evinden yurdundan edilmiþ, Sibirya'ya sürülmüþ, baþka topraklarda iskan edilmiþtir? ðKýzýl süngülerðden kaçmayý baþaran kaç tanesi Türkiye'ye ve baþka ülkelere sýðýnmýþtýr?

    Bütün bunlara deðinmeyen Soner Yalçýn, Sovyetler döneminin mezalimlerini örtbas edebileceðini düþünüyorsa, bir bir açýlmakta olan Sovyet arþivlerindeki bilgilerin ve bu zulümlerden her nasýlsa sað kurtulmuþ kiþilerin hatýralarýnýn, kendisinin gerçekleri tahrif etmeye yönelik giriþimlerine karþý bir ðþamarð gibi patlayacaðýný unutmamak zorundadýr!

    ZÃ*ten yaptýðý açýklamalarýn pek ikna edici olmadýðýnýn farkýnda olan Soner Yalçýn, biraz ileride, 74. sayfada þu ðçocukçað açýklamayý yapma gereði hissetmiþtir:

    ðBirinci Dünya Savaþý'nda Osmanlý Ermeniler'e nasýl tehcir uyguladýysa, benzerini SSCB de Ýkinci Dünya Savaþý'ndan sonra Hitler'e sempatiyle bakan Tatarlar'a yaptý. Yoksa Müslümanlar'ýn dinine yönelik özel bir politika yoktu.ð

    Artýk yerseniz!...

    Bu açýklamaya þerh yazmayý bile gereksiz görüyoruz. Dinsiz bir rejimin, ne Ýslam'a ne de baþka bir dine sempatiyle bakan bir rejimin, Müslümanlar'ýn inançlarýyla problemi olmadýðýný duymak, Marx'ýn ðtuðlað gibi kitaplarýný caný çýkarak okumuþ bizim gibileri biraz zor ikna eder.

    Hele bir de oralardan ülkemize gelmiþ insanlarýn aðzýndan dinlediðiniz hikayeler hala bütün canlýlýðýyla kulaðýnýzda yankýlanýyorsa, Soner Yalçýn'ýn bu cümleleri için yapabileceðiniz tek deðerlendirme ðzýrvað olabilir.

    2) Kitabýn 41. sayfasýnda þu ifade yer almaktadýr:

    ðOrucunu, namazýný hiç eksik etmeyen, oðlu Yusuf Mardin'in yazdýðýna göre, býrakýn alkolü, sigara, gazoz, soda bile içmeyen Ebülula Mardinðð

    Yazar bir yandan Sabetaycýlar'ýn eski dinlerini sürdürdüðünü, Müslüman gibi göründüklerini, ama asla Müslüman olmadýklarýný arada bir tekrarlamakta; bir yandan Mardin ailesinin (özellikle de þeyh ümer Fevzi Mardin'in) dönme olduðunu ispatlamak için sayfalarca dil döküp ailenin bireylerinin iliþkilerini, çalýþtýklarý yerleri, evliliklerini vesaireyi mercek altýna almakta; diðer yandan ise yukarýdaki cümleyi sarfetmektedir.

    Demek ki onca ðlaf kalabalýðýðnýn arasýnda Soner Yalçýn'ýn göremediði, muhtemelen de görmek istemediði için göremediði þey, ailede bir Sabetaycý köken varsa bile aileye mensup en azýndan bazý bireylerin sonradan samimi þekilde Müslüman olduðudur ki, kitap boyunca ayný hatayý defalarca tekrarlayan Soner Yalçýn, Osmanlý tarihinde din deðiþtirerek Müslümanlýðý seçen herkesi þüphe ve zan ile karþýlamýþtýr.

    Oysa tarihin somut verileri bize göstermektedir ki, din deðiþtiren pek çok kiþi Osmanlý'nýn uzun hükümranlýk yýllarýnda Ýslam için canla baþla çalýþmýþtýr.

    Elbette ki din deðiþtirmiþ görünüp eski dinini koruyan Hýristiyanlar, Yahudiler ve Sabetaycýlar'ýn bir kýsmýnýn devlete ve millete verdiði ðaðýr zararlarð da Osmanlý tarihinin bir parçasýdýr; ama din deðiþtirmiþ herkesin eski dinini sürdürdüðünü sanmak ve meseleyi böyle algýlamak, bir yanýyla tarih okuyuculuðundaki ðsýð seviyeðyi ve meseleleri basitleþtirme/vulgerleþtirme kolaycýlýðýný göstermekte, diðer yanýyla da antropolojik esaslara dayalý bir ýrkçýlýðý çaðrýþtýrmaktadýr.


    Aydýnlýkçý takýmýnýn ulusalcýðýndaki *arýzalarýn Soner Yalçýn'da ðörtülü ýrkçýlýkð olarak tezahür etmesi, yýllarca ýrkçýlýktan uzak bir milliyetçiliði savunduklarýný söyleyegelmiþ Türk milliyetçilerine utanmazca ðýrkçýð ithamýnda bulunan bu çevre açýsýndan ibret verici bir ðkader cilvesið olsa gerektir.

    Baþa dönerek söylersek, Ebülula Mardin'in

    ðOsmanlý'da Ýslamcýlýk düþüncesinin ilk münevver kadrosu içinde olduðunuð zikreden, onun ðdinine çok düþkün olduðuðnun altýný çizen yazarýn,

    bütün bunlarýn samimi bir imandan kaynaklanmýþ olabileceðini ve bu dindarlýðýn arkasýnda bir artniyet aramak için elde doðru dürüst hiçbir delil bulunmadýðýný görmek yerine, okuyucunun dimaðýnda olmadýk þüpheler uyandýrma cihetine gitmesi pek manidardýr.

    3) Soner Yalçýn, Mardin ailesini ve tabii Arûsi þeyhi ümer Fevzi Mardin'i karalamak için çýktýðý yolculukta, yukarýda zikrettiðimiz hatayý bir kez daha tescil ediyor.

    Müslüman olmayan birinin Müslüman olmasýndan sürekli ðkýllanmakð için Ýslam'ý sevmemenin, en hafif tabirle küçük görmenin bir itiyat haline gelmesi zaruridir. Gerçi yazara sorarsanýz bunu ðbilimsel þüphecilikð (!) ile açýklayacaktýr ama, iþin temelinde Marx'ýn ðafyonð olarak tanýmladýðý dine (özellikle de Ýslam'a) düþmanlýk olduðu alenen görülmektedir. Bakýn 50. sayfada Soner Yalçýn bu kez kime takmýþ (uzun olma pahasýna aynen alýntýlýyoruz):

    ðJohn Godolphin Bennett, 1897'de Ýngiltere'de doðdu. Felsefe ve matematik eðitimi gördü. Budist, Hindu ve Ýslam tasavvufunu inceledi.
    Birçok dil bilen Bennett, ðKraliyet mühendisi' olarak çalýþýrken, Birinci Dünya Savaþý'nda Ýngiliz ordusunda istihbarat subayý olarak görev yaptý. 1919'da Ýstanbul'a geldi. Burada baþta üzbekler Tekkesi olmak üzere bazý dergahlarla, tasavvuf düþüncesini yakýndan öðrenmek için iliþki kurdu.

    Mustafa Kemal ve arkadaþlarýnýn Samsun'a gitmesine izin veren Ýngiliz belgesinin altýnda onun imzasý vardý.

    Aslýnda müfettiþlik görevi için Anadolu'ya giden Mustafa Kemal'in yanýndaki personelin kalabalýklýðýndan ve 35 subayýn, çoðunun rütbesinin büyük olmasýndan þüphelenmiþti. Ama Saray ðvize verilmesini' istiyordu. Yüzbaþý Bennett de Osmanlý sarayýnýn ðemrini' dinlemiþti!...

    Yüzbaþý Bennett sýradan bir istihbaratçý deðildi; Türk-Yunan heyetleri arasýnda arabuluculuk görevi yaptý. Lozan'da, Sultan II. Abdülhamid'in Musul'daki petrol hisselerini kurtarmak için çalýþtý.

    Ýngiltere'de milletvekili oldu.

    Ýstihbaratçý Bennett'in, yýllar sonra Ýstanbul'a geldiðinde ziyaret ettiði yerlerden biri, yine üzbekler Tekkesi olduðð

    Bu satýrlarý okuduktan sonra aklýnýza ne gelir?

    Tasavvufa meraklý bir adam, üzbekler Tekkesi ve bazý dergahlara gidiyor, üstelik Atatürk'ün yola çýkýþýna izin veriyor, dahasý savaþ bittikten sonraki görüþmelerde Türkiye lehine (Musul petrolleri konusunda) faaliyette bulunuyor.

    Bizim aklýmýza bu adamýn Müslüman olduðu ya da en azýndan dergahlarla münasebetleri sonucunda Ýslam'a ve Ýslam tasavvufuna sempati beslemeye baþladýðý düþüncesi geliyor.

    Ama Soner Yalçýn'ýn ðMarksist öðretilerin etkisinden kurtulamayanð zihnine bu gelmiyor, savaþ sonrasýndaki Türkiye lehine faaliyetlerinin Ýngiliz menfaatlerine uymadýðý gerçeðini ýskalayarak, yukarýda alýntýlanan cümlelerin hemen akabinde þu satýrlarý yazýyor ve son derece garip bir sonuç çýkarmayla Milli Mücadele'ye gölge düþürmeye çalýþýyor:

    ðYüzbaþý Bennett'in üzbekler Tekkesi'yle iliþkisi dikkatinizi çekmiþtir.
    Ýngiliz istihbarat subayýnýn sýk sýk ziyarete gittiði üzbekler Tekkesi, nasýl oluyor da, Anadolu'ya insan kaçýrýlmasýnda merkez rolü oynuyordu?ð

    Demek ki insanýn zihni ðmakulð ile problemliyse -yani diyalektik düþünmeye çalýþýrken ðkaosun kara deliðiðne yuvarlanýp gidiyorsa-, beklenen sonuçlara ulaþmak yerine karmaþýk ðkomplo hipotezleriðne (zira bu safsatalara ðteorið demek, yazara hak etmediði bir deðer vermek anlamýna gelecektir!) yönelmek kaçýnýlmaz bir sonuç olmaktadýr.

    4) Soner Yalçýn'ýn þeyh Küçük Hüseyin Efendi'ye ðçamur atmakð için baþvurduðu yöntemin kalitesi ise, ne erken yaþlarda ðdiyalektikð tahsil etmiþ, ne de bir dolu kitap yazmýþ birine yakýþmaktadýr.

    Kitabýn 62. sayfasýnda þeyh Küçük Hüseyin Efendi'nin hayatýný anlatmaya baþlayan yazar

    ðBeþ altý yaþýna kadar Ankara'da kaldýktan sonra ailesiyle Mihalýççýk'a gittið

    demektedir. Okurlarýmýz haklý olarak ðBu cümlede ne var ki?ð diyeceklerdir. Fakat yazar bu cümlenin sonuna bir dipnot koymakta, söz konusu dipnotta ise þunlarý söylemektedir:

    ðMihalýççýk Osmanlý döneminde ðdönme' Mihal Osman tarafýndan kuruldu. Dönmeliði konusunda ayrýntýlý bilgi yok. Diðer yanda, 1492'de Ýspanya'dan gelen Sefaradlar'ýn bir bölümünün Eskiþehir'e yerleþtiði bilgisine sahibiz.ð

    Bu cümleler, þüpheciliðin nasýl kolayca ðparanoyaklýðað evrilebileceðinin güzel bir kanýtý olmasýnýn ötesinde, ðokuyucu zihnini bulandýrmað konulu bir seminerde kullanýlmaya müsait, dahasý Soner Yalçýn'ýn düþünce tarzýný yansýtacak nefis bir örnektir.

    Bir kere, baþka bir dinden Ýslam' a geçmiþ ve faaliyetleriyle Osmanlý'ya büyük yararlýlýklarý dokunmuþ bir kiþiye (Köse Mihal) zýmnen ðdönmedi!ð denilmektedir. Ama bu açýkça yapýlmayarak muhtemel bir tenkidin önü kesilmek istenmektedir.

    Ardýndan onun kurmuþ olduðu þehir ayný ithama maruz býrakýlmaktadýr.

    Son olarak da bir kýsým Yahudi göçmenin Eskiþehir' yerleþtirildiði söylenerek ðbaðð tamamlanmaktadýr.

    Peki ama Eskiþehir'e yerleþtirilen Yahudiler'in ne kadarý Mihalýççýk'a yerleþtirilmiþtir veya hiç yerleþtirilmiþ midir? Yerleþtirildi ise, bunlarýn nüfusu ne kadardýr, daha mühimi toplam þehir nüfusu içindeki paylarý ne kadardýr?

    Bu pay (eðer varsa tabii) Mihalýççýk'ý Selanik gibi ðþüphelið (tabii ki yazar açýsýndan!) bir þehir haline getirmekte midir?

    Kaldý ki, Osmanlý'nýn son dönemlerindeki ünlü tarihçi þemsettin Sami, Mihalýççýk için ð59 köyden oluþan kazanýn, tümü Müslüman olmak üzere 18.538 nüfusu vardýrð demekteydi.

    En mühimi de, varsayalým ki Hýristiyanlýk'tan dönen Köse Mihal'ýn kurduðu bu þehirdeki insanlar ðgizli Hýristiyanð olarak yaþadýlar, bunlarýn üstüne Ýspanya'dan bir kýsým Yahudiler geldi; bütün bunlar, þeyh Küçük Hüseyin Efendi'nin ailesinin bu þehre gitmesinden þüphe duymak ve onun köklerinde Ýbrani soyu aramaya kalkýþmak için yeterli bir ðaklið delil sunmakta mýdýr?

    Elbette ki hayýr!

    Ama zaten Soner Yalçýn'ýn amacý akli deliller sunmak deðil, okuyucunun zihnini bulandýrmaktýr. Yoksa bir þehirden baþka bir þehire göç etmenin arkasýnda bu tür baðlarý aramanýn, sosyal bilimlerin önemli bir kavramý olan göç olgusunun pek çok ekonomik, politik, kültürel sebepleri olabileceðini ihmal etmek demek olduðunu Soner Yalçýn da gayet iyi bilmektedir.

    Ya da biz bilmesi gerektiðini zannediyoruz, belki de Soner Yalçýn'ýn ðentelektüel birikimið bizim ona vehmettiðimiz seviyenin pek altýndadýr!

    5) Yazar, 82 ve 83. sayfalarda Arusi þeyhi Mustafa Aziz üýnar'ýn damadý ve ðSünni Kürt hareketinin önde gelen kurmaylarýndan birið olan Abdurrahman Zapsu hakkýnda kýsa bilgiler verdikten sonra, Yeni þafak gazetesinde yer alan bir yazý dizisinden baþka bir alýntý yapýyor:

    ðümrü boyunca Türkiye'deki Arusi þeyhlere yakýnlýk duyan ve her zaman istiþarelerde bulunan MHP lideri Alparslan Türkeþðð

    Buraya kadar bir þey yok, Bay Yalçýn gazetecilik yapýyor. Fakat bir sonraki sayfada (s.84) yorumu patlatmadan edemiyor ve diyor ki:

    ðBir yanda Kürt Teali Cemiyeti kurucusu Kürt milliyetçisi damat, diðer yanda MHP'nin efsanevi genel baþkaný Türk milliyetçisi mürit! Ne diyebilirizðð

    Birincisi, bir insanýn damadý ile kendisinin ayný fikirde ve/veya çizgide olmasý gerekmez, dahasý damada bakýlarak kiþinin fikri çizgisi hakkýnda kanaat edinmek kadar yanlýþ bir þey olamaz.

    Bu ülkede kayýnpederiyle yüzde yüz zýt ve farklý düþünen milyonlarca insan vardýr. Ýkincisi, damat ile kendisiyle istiþarelerde bulunan bir kiþiyi ayný düzlemde zikrederek olmayan bir ðilliyet baðýð tesis etmeye çalýþmak, gazetecilik deðil olsa olsa ðþarlatanlýkðtýr.

    Ne Yeni þafak gazetesinde çýkan yazý dizisinde, ne de bu diziden yapýlan alýntýda, Alparslan Türkeþ'in Arusi þeyhi Mustafa Aziz üýnar'ýn müridi olduðuna dair en ufak bir gönderme yoktur.

    Neþredildiði dönemde yazý dizisini yakýndan izlemiþ ve metnin tümünü kiþisel arþivine kaydetmiþ biri olarak rahatlýkla söyleyebiliriz ki, dizinin müellifi, Mustafa üýnar ile Alparslan Türkeþ'in zaman zaman istiþarelerde bulunduklarýný belirtmekte, ama asla bir ðþeyh-mürid iliþkisiðne deðinmemektedir.

    Ama kendisini þark kurnazý milleti de aptal zanneden Soner Yalçýn, iki sayfanýn içinde hýzlý bir ðhokus pokusð yaparak köklü bir dostluðu þeyh-mürid iliþkisine tahavvül ettirmeyi baþarmýþtýr.

    þimdi Soner Yalçýn'a kendi cümleleriyle seslenmenin zamanýdýr: Bu köylü kurnazlýðý karþýsýnda biz ðne diyebiliriz?...ð

    6) Kitabýn 395. sayfasýnda þu ifade yer almaktadýr:

    ðÝstanbul'un göbeðindeki merkezinde irþat faaliyetlerini sürdüren Gümüþhanevi Tekkesi'ne, Ýsmail Aða Dergahý'na kimse ses çýkarmazken, Adýyaman'daki Menzil Dergahý hep gözaltýnda tutulacaktý.ð

    Bu yoruma ne Gümüþhanevi Tekkesi, ne Ýsmail Aða Dergahý, ne de Menzil Dergahý mensuplarý katýlacaktýr.

    Ýlk iki dergahýn mensuplarý geçmiþte sýk sýk takibata uðramaktan, taciz ve rahatsýz edilmekten þikayet ederken, Menzil Dergahý'nýn mensuplarý devlete en derinden baðlý bir organizasyonun içinde olmalarýndan ötürü ðgözaltýnda tutulmað ile ilgili tespiti þaþkýnlýkla karþýlayacaklardýr.

    Soner Yalçýn'ýn Menzil Dergahý'nýn Kürt olduðuna dair iddialarýna ilgili dergahýn mensuplarý gereken cevabý verecektir, ama, bu dergahýn devletçi tutumunu bilmemesi mümkün olmayan Soner Yalçýn'ýn sýrf Kürt/Türk ayrýmý konusundaki tezine destek bulabilmek için böyle yorumlara giriþmesini fazla ðucuzcuð bulduðumuzu burada belirtmeden geçemeyeceðiz.

  2. #2
    bozok
    Guest
    Soner Yalçýn'ýn psikolojisi?

    Arslan BULUT
    arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr
    Yazý Tarihi: 03/10/2007


    Ozan Arif ve Ýsmail Türüt üzerinden Türk Milliyetçiliðine yönelik saldýrýlar artýrýldý.

    Bu arada, insanlarýn etnik kökenleri hakkýnda yazdýðý kitaplarla tanýnan Soner Yalçýn da Hürriyetðte yazmasýna raðmen silik kaldýðý için çareyi gündemin en hararetli tartýþmalarýndan birine, bir sürü uydurmayý ardý ardýna sýralayarak dalmakta buldu.

    Bu tür yazýlar bizim konumuz olmaktan çok, bu ülkenin güvenliðiyle ilgili kuruluþlarýn ilgi alanýna girmelidir. üünkü psikolojik operasyon niteliði taþýyor. Yazý, cevaplandýrmaya deðmeyecek kadar sýradan ve artýk kabak tadý vermiþ iddialarla dolu. Fakat içindeki bazý uydurmalarý ciddiye alanlar olabilir!

    * * *

    Ýsmail Türütðe yönelik ðPeki siz Türk müsünüzð sorgulamasý, bir gazete yazýsýndan çok Gestapo sorgusunu andýrýyor. Siz hangi hakla Ýsmail Türütðe böyle bir soru sorabiliyorsunuz? Siz hangi hakla þarkýcý Tarkan üzerinden milliyetçilerle dalganýzý geçiyorsunuz? Bu cüreti nereden buldunuz? Kendinizi dokunulmaz biri mi zannediyorsunuz?

    * * *

    ðNihal Atsýz dönmedirð diyorsunuz. Daha önce kitaplarýnýzda Türkiyeðyi kuran herkesi Yahudi dönmesi ilan ettiniz. Yasal olarak hesabý sorulmadý. Bugün Nihal Atsýzðýn iki oðlu sað. Yaðmur Atsýz ve Buðra Atsýz, kendi babalarý hakkýndaki bu iddiaya herhalde bir cevap vereceklerdir ama sizde yazarlýk haysiyeti yok. üünkü Nihal Atsýz hakkýndaki bu iddiayý bildiðinize göre cevabýný da bilmeniz ve yayýnlamanýz gerekirdi. Yine ðZiya Gökalp Yahudiðdirð iddiasýný da ara baþlýkta kullanýyor, sonra Gökalpðýn ðTürkümð dediðini belirtiyorsunuz. Yani kafa karýþtýrýyorsunuz. Mesleðiniz bu mu sizin?

    Sonra niye herkes Yahudi asýllý oluyor sizin kitaplarýnýzda? Herkesi Yahudi göstermenin anlamý nedir?

    * * *


    Türkçülük-Turancýlýk davasýna bakan mahkemenin raporunda Nihal Atsýzðýn atalarýnýn Gümüþhane Midi Köyüðnden olduklarý ve ðdönmeð olarak bilindikleri gibi bir bilgi bulunduðunu yazdýnýz! Yalçýn Küçük de Atsýzðýn Ýbrani asýllý olduðunu iddia etmiþti

    Ýyi güzel de, Rum dönmesi veya Ýbrani asýllý olan birisi Bozkurtlar adlý romaný nasýl yazabilir hiç düþündünüz mü?

    O ruh bir Yahudiðde veya Rumðda bulunabilir mi?

    Sözü Atsýzða býrakalým.

    Atsýz, söz konusu iddianýn 22 Temmuz 1944 günü Kazým Alöç tarafýndan yapýlan sorgusunda gündeme getirildiðini bildiriyor:

    ðKazým Alöç, dördüncü göbek babamýn Rum olduðunu, çünkü Pontusðtan göçerek Midi köyüne geldiðini söylemiþ, bu malûmatýn nereden elde edildiði hakkýndaki sualime de ðmütehassýslara yaptýrýlan inceleme ileð diye cevap vermiþ fakat bu hayali mütehassýslarýn kimler olduðunu bildirmemiþti.

    7 Eylül 1944ðte okuduðu son tahkikat kararýnda ise Rumluðu biraz daha yaklaþtýrarak dördüncü göbek babamdan üçüncü göbeðe indiriyor ve dedemin babasý için ðdönme olduðu mervi Ahmetð diyor. Biraz Türkiye coðrafyasý bilseydi baþka yerlerden Gümüþhane vilayetine bir muhaceret deðil, topraðý verimsiz ve taþlýk olan Gümüþhane vilayetinden dýþarýya doðru göç olduðunu bilirdi. Biraz istatistik yýllýklarýný karýþtýrmýþ, eski ihsai malûmata bakmýþ olsaydý Türkiyeðnin 63 vilayeti arasýnda yüzde hesabiyle Türklerin en kalabalýk olduðu vilayetin Gümüþhane olduðunu görürdü. Tarih ve etnolojiye biraz vukufu olsaydý Gümüþhane vilayetinin Bayýndýr Türkleriyle dolduðunu hatýrlatýrdý.

    Bütün bunlardan sonra beni bütün psikolojimle tanýmak iddiasýnda bulunan Kazým beni cidden tanýsaydý, eserlerimi okusaydý bende bir dönme torununun psikolojisi bulunmadýðýný idrak ederdi. Dönme psikolojisinin nasýl olduðunu Kazým Alöç çok iyi bilir


    Peki Soner Yalçýnðýn psikolojisi nedir ki büyük Türkçüleri Yahudi veya dönme ilan ediyor?



  3. #3
    bozok
    Guest
    Ýsmail Türüt mü, Soner Yalçýn mý kafatasçý?

    üzcan YENÝüERÝ
    yeniceriozcan@yahoo.com
    Yazý Tarihi: 03/10/2007



    Ozan Arif ðPlan yapmayýn planð adlý bir þiir yazdý. üzgün sesiyle de Ýsmail Türüt okudu. Karadeniz üzerine yapýlan emperyalist müdahalelere dikkat çeken çok güzel bir sanat eseri ortaya çýktý.

    Türkü malum çevrelerde büyük bir paniðe neden oldu. Suçüstü yakalanma psikolojisi içindeki çevreler türküyü büyük bir maharetle ðkatili övmekleð suçlayýp kendi amaçlarýna göre çarpýttýlar. Sonra bu malum odaklar aralarýnda iþ bölümü yaparak iftira ve kinlerini belirli aralýklarla gazete sütunlarýna ya da ekranlara taþýdýlar. Aslýnda iyi de yaptýlar. üünkü türküyü dinlemeyen ve dolayýsýyla yapýlan planlardan haberdar olmayan da böylece kalmamýþ oldu.

    Sayýn Türütðün okuduðu bu türküye, bir takým ajan/provokatörler aþaðýlýk bir klip uydurarak türkünün etkinliðini kýrýp, onun tartýþmaya açýlmasýný saðladýlar. Aslýnda bu türküyü bahane ederek Ýsmail Türüt/Ozan Arif nezdinde Türk milliyetçiliðine yönelik iftira ve eleþtiride bulunanlarýn bu aþaðýlýk klibi uydurmuþ olmalarý çok muhtemeldir. Ýsmail Türüt ve Ozan Arif bu klibi þiddet ve nefretle reddederek klibi çekenler hakkýnda suç duyurusunda bulundular. Kendilerinin ýrkçýlýkla, kafatasçýlýkla ya da cinayeti ve katili övmekle ilgilerinin olmadýðýný her platformda dile getirdiler. Ancak malum koro hakaret, iftira, isnat ve ipe sapa gelmez iddialarla tartýþmayý sürdürmeyi devam ettirmektedir. Medyanýn malum kesiminin aralýksýz linçe tabi tuttuðu Ýsmail Türüt ve Ozan Arifðe yönelik son saldýrý, eski Aydýnlýkçý, yeni ðEfendið ve ðBeyaz Türklerð kitabýnýn yazarý Soner Yalçýnðdan geldi.

    Soner Yalçýn, Ýsmail Türütðe ðTürk milliyetçisi olduðunuzu söylüyorsunuz; peki siz Türk müsünüz?ð diye soruyor ve ðKim daha iyi Türk, gelin kafatasýnýzý ölçelimð diyor. Bu baðlamda son derece yakýþýksýz, demogoji, istihza ve polemik içeren banal bir yazý kaleme alýyor.

    Soner Yalçýn iþin içine Mehmet Akif, Namýk Kemal, Nihal Atsýz, Reha Oðuz Türkkan, Cenap þahabettin, Ziya Gökalp vb. katarak Türk olmadýðýný ileri sürüyor. Kimi gerçek kimi söylenti kimi de dedikodu olan bu iddialarý birbirine karýþtýrarak son derece kaba bir üslup içinde sözüm ona Ýsmail Türütðe ders veriyor (!). Soner Yalçýnðýn yukarýdaki kiþilerle ilgili olarak ortaya attýðý iddialarýn her cümlesinin hilafý hakikat olduðunu söyleyenler de var. Dünyasý ðkomploð olan insanlarý tatmin edecek tek olgu, komplolarýdýr.

    Ancak varsýn yukarýda ismi geçen ve dahasý geçmeyen kiþiler Türk deðil de baþka soydan gelsin ne fark eder? ünemli olan onlarýn hangi etnisite, ýrk, soy, din, dil ya da kimlik sahibi olduklarý deðil hangi millete hizmet ettikleri deðil midir? Soner Yalçýn, ðÝsmail Türüt sürekli medyaya çýkýp Türk milliyetçisi olduðunu söylüyor. Türütðün yolundan yürüdüðü ýrkçý aðabeyleri öyle sözlere filan inanmazlardý. Ellerine cetvel, pergel alýp kafatasý ölçümü yaparlardýð diye bütün milliyetçilere yönelik ipe sapa gelmez türden isnat ve iftiralarda bulunmaktadýr. Soner Yalçýn kasýtlý olarak milliyetçilikle ýrkçýlýðý birbirine karýþtýrýyor. Irkçýlýkla milliyetçiliðin ayný þey olduðunu söylemeye getiriyor. Milliyetçiliði kafa, kan, kýl, tüy, etnisite, ýrk, soydan ibaret bir olgu olarak gösteriyor.


    Halbuki kendisinin antisemitik, dönme/devþirme, beyaz Türk/siyah Türk ayrýmý yapan ðEfendið adlý eserin altýnda imzasý vardýr.


    Soner Yalçýn paranoyaklarýn bile yapmadýðýný yaparak, öteden beri Türkiye tarihinde önemli roller üstlenmiþ her kiþiyi ðsebatayistð ilan etmiþ bulunmaktadýr. Onun yazdýklarý hakkýnda daha önce çalýþtýðý iþyeri olan Aydýnlýk dergisinin iddialarýna burada yer vermeye gerek bile duymuyoruz! Hatta onun kiþiliði ile ilgili olarak eski çalýþtýðý iþyeri olan Aydýnlýk dergisinin yönelttiði iddialarý da es geçiyoruz.

    Ancak her önüne geleni sözüm ona köküne, ýrkýna, tabi olduðu soya, devþirme, dönme olup olmamasýna göre sýnýflamakla kalmayýp ayný zamanda yargýlayan bu zatýn, bir de dönüp Ýsmail Türüt ya da Ozan Arifði ýrkçý olarak nitelemesi ilginç deðil midir.

    Böyle birisinin baþkalarýný, kafatasý ýrkçýlýðýyla suçlamasý ne kadar tutarlýdýr?

    Soner Yalçýn ðKim daha iyi Türk, gelin kafatasýnýzý ölçelimð diyor!

    Sayýn Soner Yalçýn eðer böyle bir ihtiyaç duyuyorsa önce kendi kafatasýný ölçmesi gerekmez mi? Eðer ölçtüyse ne kadar Türk olduðunu kendi ölçütlerine göre Türkiye kamuoyuyla paylaþmasý gerekmez miydi? Hekimler yýllar önce kafatasý ölçümlemekle meþgul olanlarýn kafadan rahatsýz olduklarýný teþhis etmiþlerdir.

    Ýlahi Soner Yalçýn, Ýsmail Türüt ne anlar, dolikosefalik ya da brakisefalik kafatasý ya da antisemitizmden?

    Ýsmail Türüt belki de hayatýnda ilk defa ðdolikosefalikð ya da ðbrakisefalikð tabirlerini sizden duymuþtur. Ýsmail Türüt antisemitizmden falan da Sayýn Yalçýn, sizin kadar anlamaz. üünkü O, sebataycýlýk, ýrkçýlýk, kafatasçýlýk, siyah Türk/beyaz Türk ayrýmý yapmamýþ, sanatýyla konuþmuþtur.

    Sizin yapmanýz gereken de Ýsmail Türütðün söylediði türkünün içeriðini tartýþmak olmalýydý. Karadenizðde plan falan yapýlmadýðýný kanýtlamaktý. Ýsmail Türütðe hakaret etmek ya da küçümseyerek kardeþliðe ve barýþa hizmet etmiþ olamazsýnýz!

    Siz ve sizin gibilerin iftira ve ithamlarýna ve saptýrmalarýna raðmen Türütðün türküsü, millete mal olmuþtur!

    ünemli olan da budur!

Benzer Konular

  1. Ýþbankasý kime hizmet ediyor?
    By bozok in forum Gündem
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 08-28-2009, 11:29 PM
  2. Kime hizmet ederler?
    By bozok in forum Fýkralar, Mizah ve Müzik
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 01-09-2009, 08:19 PM
  3. Soner Efendi
    By atoybil in forum Kültür
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 10-20-2006, 09:18 PM
  4. Hizmet Okullari Kime Hizmet
    By maturidi in forum Misyonerlik Faliyetleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 07-25-2006, 06:40 PM
  5. FethullahÖilar Kime Hizmet
    By türükbil in forum Misyonerlik Faliyetleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12-11-2005, 10:18 PM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  
 
Turan Ordusu
   
Bitkisel Tedavi | Dogal Tedavi | Gazete Haberleri | Sikayet Yolla | Tüketici Haklari | Aloe Vera | Nas?l Zayiflarim | Diyet Liste | Bitkisel Tedavi