Gösterilen sonuçlar: 1 ile 2 ve 2

Konu: Ağar'ın Ziyareti !...

  1. #1
    anau
    Guest

    Ağar'ın Ziyareti !...

    Ağar'ın Ziyareti !...

    Yazar Adı: Aslan BULUT

    Yazar İletişim:

    Demokrat Parti Genel Başkanı Mehmet Ağar, Yeniçağğı ziyaret etti.
    Bu vesileyle belirtelim ki, Yeniçağ hem gazete hem televizyon olarak bütün siyasi parti liderlerine habercilik açısından eşit mesafededir. Bütün siyasi parti liderlerine Yeniçağ sütunları ve ekranları açıktır. Tabii yorumlarda herkes hürdür. Ağarğın konuşmaları gazetede yayınlandığı için ben sadece bir konu üzerinde duracağım.

    Bildiğiniz gibi, Ağarğın Güneydoğu gezisine de katılmıştım. Ağar bir kahvede vatandaşlarla ve gazetecilerle birlikte çay içerken yaptığı sohbette bir soruya ğBirileri dağlarda devamlı silahlı mı dolaşsın, yoksa düz ovada siyaset mi yapsın ?ğ diye cevap vermiş ama ardından ğetnisiteye dayalı siyaset olmazğ diye eklemişti. Bir gazeteci, ğaf mı demek istiyorsunuz ?ğ diye sorunca da ğGerekirse.. Bu hükümet mantıklı bir şey yaparsa biz de destekleriz. Devlet, vatandaşını dağa çıkarmamayı ve çıkan varsa indirmeyi bilecekğ cevabını vermişti.

    Ağar Mardinğde de aynı sözleri tekrarlamıştı.

    Ağarğa ğABD, Talabani üzerinden ve Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül ile koordineli olarak PKKğnın ateşkes ilan etmesini sağladı. ABDğnin amacı, TSKğnın uluslararası hukuka dayanarak Irakğın kuzeyine müdahalesini önlemektir. ABDğnin Irakğtaki komutanı ve ABD Dışişleri Bakanı, ğaltı ay içinde bu iş bitecekğ diyor. Demek ki bu kısa vadede Irakğı üçe bölecekler ve Kürdistanğı ilan edecekler. Bu durumda, ateşkes ilan edilmesi nasıl olur da bölge halkının inisiyatifi ile gelişmiş olur ?ğ diye sormuştum.

    Ağar, ğTam da aynı şeyi söylüyoruz. Bu meselenin çözümü ABD ve Talabaniğye bırakılamaz. Bu noktada aynı şeyleri düşünüyoruz. Size aynen katılıyorumğ cevabını vermişti.

    Ağarğın terörün sona erdirilmesi ile ilgili nasıl bir devlet politikası takip edilmesi gerektiği üzerinde çok düşündüğü ve bir karara vardığı belli. Fakat, bu konuyu konuşurken bazı sözlerinin yazılmamasını rica etti. Ağarğın terörle mücadele ettiği günlerden bugüne Güneydoğuğda çok şey değişti. Ağar da bu değişimin farkında elbette. Mesela, terör baskısından bunalan halk, Diyarbakır, Van gibi şehirlerin etrafına yığıldı. Bu şehirlerin nüfusu adeta patladı. Mevcut AKP yönetimi ile bugüne kadar etnik siyaset yapan DTP, şehirlerin etrafında yığılan bu kitleleri kazanmak için çaba sarf etti.

    AKPğnin de DTPğnin de taktiği, maddi yardımlarla bu kitlelerin desteğini almak şeklindeydi. Dolayısıyla geleneksel aşiret veya ağalık ilişkilerinden kurtulan ve geçmişte çoğu DYPğnin oy potansiyeli olan bu kitlelerin AKP ve DTP adaylarına oy vereceği belli. DYPğnin elinde kalan kitleler ise köyde kalanlar oldu !

    Diğer önemli bir nokta da şu ki, bölgede İslamcılık şemsiyesi altında bir de Barzanicilik gelişiyor. PKK etkisindeki DTP hareketinde birçok kişinin kafası karışık. Mesela Leyla Zana, hem Abdullah ücalanğı hem de Talabani ve Barzaniğyi lider kabul ediyor! Oysa bu üç kişinin pek de ortak tarafı yok. Amerika ve İsrail ise Barzaniğyi bölgenin tek hakimi olarak tutmak istiyor.

    Barzaniğyi İsrail yetiştirdi zaten.

    İşte bu ortamda Türkiye Cumhuriyeti Devletiğnin bir inisiyatif alması gerekiyor.
    Bu inisiyatifin nasıl olması gerektiği üzerinde Ağarğın düşünceleri var.
    Tabii bunların uluorta tartışılmasının bir anlamı yok !

    Ağar, ğBiz Güneydoğuğda birşey söylediğimiz vakit, bunun bir anlamı vardı. Bunun anlamı; şehirlerde, terörist üreten mekanizmaları devletin yok etmeyi başarması lazım. Ama hükümetin bu noktada sağlıklı bir duruşu yok. Türkiye kendi iç çatışma alanlarını bitiremediği vakit, bu sefer dışarıdan devamlı terör ihracatı olurğ diyor.

    üzellikle terörle mücadele konusunda Ağarğın Türkiyeğye yeni hizmetleri olabilir.

    Ağar, milliyetçi oylarla ilgili bir soru üzerine Ramiz Ongunğa adaylık teklif etmediklerini belirtiyor ve ekliyor: ğMHP ile mücadele görüntüsü bizim işimiz değil. Bizim hedefimiz MHP değil, AKP.ğ

    Arslan Bulut

  2. #2
    anau
    Guest

    Bartho Nereye Koşuyor ?

    Bartho Nereye Koşuyor ?

    Yazar Adı: Cihan DURA
    Yazar İletişim: cihandura

    Unutmak ihanettir
    Karl Jasper
    Geçmişi unutursak, bugün olanları anlayamayız. Bırakınız 200 yıl önceyi, iki yıl önceyi bile hatırlamayanımız çok. Bakın, 2004ğte Patrik Bartholomeus neler yapmış. Arşivimden özetleyerek sunuyorum. Görüşlerimizi, fikirlerimizi daima böyle somut olgulardan hareketle oluşturmalıyız. Bilimsel metot bunu gerektirir. Elimden geldiğince bu yazımda -gözlem alanımı dar tutmuş olsam da- böyle bir gayret içinde olmaya çalıştım.
    Yazımın ilk bölümünü daha önce sunmuştum.
    Buyurun okumaya, Barthoğnun seçme marifetlerine, benim bulgu ve yorumlarıma, hipotez ve önerilerime...
    A) Barto üsküdarğı geçiyor
    Fener Rum Patriği Bartholomeus... Gitmediği yer, katılmadığı toplantı yok. Her istediğini, her dediğini yaptırıyor. Kime? Tabii AKP hükümetine.
    1) Patrik Bartholomeus neyin peşinde, neden çat burada, çat orada? Bir bakıyoruz, ürgüpğte Mustafapaşa beldesinde Konstantin Eleni Kilisesiğnde ayin yönetiyor. Bir bakıyoruz, patrikhanesine dışardan yabancı uyruklu papaz ithal etmiş. Derken, Heybeliada Ruhban Okuluğnu yeniden açtırma hesapları içinde görüyoruz onu. Türkiyeğnin başına durmadan yeni bir sorun çıkarıyor. Son bir girişimi de Ayasofyağyı gündeme getirmek, AB ve ABDğden aldığı destekle... Vatikanğdan sağlayacağı kutsal emanetleri Ayasofyağya koydurmayı planlıyormuş.
    İşi gücü yeni bir tezgah... Oyun üzerine oyun kuruyor.
    2) AKP Hükümeti, -bu düşmanlara şenlik hükümet- Cumhuriyet tarihimizin en büyük felaketi, kafasına kim sokmuşsa, ğbir adım önde olmağyı marifet sanıyor. Papaz Barthoğnun talebi doğrultusunda Ruhban Okuluğnu açmak için çoktan düğmeye basmış. Planı, okulu bir üniversiteye bağlı serbest bir kürsü olarak açmak. AKP Hükümeti düşünemiyor ya da bilerek böyle yapıyor; çünkü bu takdirde Türkiyeğnin tapusu olan Lozan deliniyor, böyle bir girişim Lozan Antlaşmasığnın ğyırtılmasığ anlamına geliyor.
    Nedir bu Ruhban Okulu meselesi? Kısaca hatırlayalım: Heybeliada Ruhban Okulu 1970ğlerin başlarında açıktı. 1960ğlı yıllar biterken ğözel yüksekokulların devletleştirilmesiğni öngören ğMilli Eğitim Temel Yasasığ kabul edilmişti. Anayasa Mahkemesiğnin 12 Ocak 1971ğde verdiği karar uyarınca, Ruhban Okuluğnun da diğer yüksekokullar gibi yeni yapılanmaya uyum sağlaması gerekiyordu, yani bir üniversiteye bağlanmak zorundaydı. Aksi halde bir ğçifte standartğ durumu ortaya çıkardı. Yasanın gereğini bütün yüksekokullar yerine getirdi; Patrikhane hariç!.. Patrikhane, yeni yasaya uymak yerine Ruhban Okuluğnu kapattı. Demek ki okulu kapatan Türkiye Cumhuriyeti hükümeti değildi, bizatihi Patrikliğin kendisiydi.
    AKP Hükümetiğnin konuyla ilgili bakanına bakalım: Hüseyin üelik... Tam bir ğRuhban Okuluğ militanı!... Neymiş, dünyanın değişik yerlerindeki Türk topluluğu üyeleri, yaşadıkları yerlerde cami yapabiliyormuş da, Türkiyeğdeki Ruhban Okuluğnun da bu çerçevede açılması gerekirmiş. Bir gerekçe bu kadar üstünkörü, bu kadar sığ olur. Asıl can alıcı faktörü, iki tarafın ekonomik güçleri arasındaki muazzam farkı hesaba katmıyor. Bu zat, okulun yeniden açılması talebinin, Yunanistan destekli bir kampanya oluşundan da etkilenmiyor. Görüyorsunuz, ğAmerikan dayatması demokrasiğ rejimi, yönetici diye kimleri başımıza musallat etmekte.
    a Ancak Allahğa şükür ki yurtsever aydınlarımız var, araştıran, kafa yoran, sesini yükselten... Bunlardan biri, araştırmacı yazarlarımızdan Aytunç Altındal; bakın, nasıl uyarıyor halkımızı, bizi: AKPğnin ABğye uyum yasaları çerçevesinde TBMMğye sunduğu, üzel Eğitim Kurumları Kanunuğnda değişiklik öngören kanun tasarısına dikkat! Bunun altında Heybeliada Ruhban Okulu var!
    Bir diğer uyarı da İzmir Bağımsız Protestan Kilisesi Cemaat Başkanı Ertan üevikğten... O da şöyle diyor: Hıristiyan cemaatlara dikkat! Bunlar Türkiyeğyi bölmeye çalışıyor. Misyoner faaliyetleri Türkiyeğnin birlik ve bütünlüğüne zarar vermekte. üzellikle Barthoğya, Fener Rum Patriği Bartholomeusğa dikkat!..
    aDerken, bir ses daha duyuyoruz; bu ses, Oral üalışlarğın... Onun dünyası başka. üzetliyorum yazısını: Türkiyeğdeki gericiliğin, ırkçılığın, köktendinciliğin en önemli beslenme kaynaklarından biri ğötekiğ üzerinden yaratılan korku ve düşmanlıktır. Türkiyeğde azınlıklar her zaman bu akımların hedefi olmuştur. Deniyor ki; İstanbulğda 126 kilise faaliyet halinde... Ama İstanbulğda binlerce cami de faaliyet gösteriyor! Hıristiyan yurttaşlarımız kendi ibadet yerlerine gidiyorsa, bu nasıl ğdevletin üniter yapısığnı hedef almak oluyor acaba? İstanbul dışında, Anadoluğda Müslüman olmayan topluluk neredeyse hiç kalmamış durumda. Hiç kalmamış olan insanların kiliseleri nasıl olur da ğetnik ve dini ayrımcılığığ körükleyebilir? Sonra, Türkiye Aralık 2004ğte Avrupa Birliğiğnden müzakere tarihi alacak. O zaman, milyonlarca Hıristiyanğla aynı siyasal birlik içinde yer alacağız. Bu paranoyayı sürdürürsek, böyle bir birliğin içinde nasıl yaşayabiliriz?
    Cumhuriyet gazetesinin köşe yazarı Oral üalışlar hiç de objektif değil. Yazısı ideolojik... Hakikat kaygısı yok. Numaralı Cumhuriyetçi yoldaşları gibi Emperyalizmğin şablonlarıyla bakıyor sorunlarımıza. Dolayısıyla da kaçınılmaz olarak Derin-Merkezğin, ABDğnin, ABğnin işine gelen, onların çıkarlarını koruyan yorumlar yapıyor, sonuçlara ulaşıyor. Misyonerliği masum ibadetle karıştırıyor. Misyonerlik olgusunu, misyonerlerin yüzlerce yıllık deneyimini, ideolojik donanımını, parasal gücünü görmezden geliyor. Sık sık düşünce özgürlüğünden dem vurmasına rağmen, farklı görüşe tahammülü yok. üyle ki yurtsever aydınların ülke sorunlarına sahip çıkmasını, hiç çekinmeden ğparanoyağ olarak niteleyecek kadar fanatikleşiyor.
    Yine Barthoğya dönüyoruz. Görüyoruz ki Bartholomeus sürekli ortada, hep önde ve her yerde. Türkiye Cumhuriyetiğnin yasalarını hiçe sayıyor. Patrikliğin internet sitesinde İstanbul yerine ğConstantinopleğ adını kullanıyor. Kendisini ğYeni Roma Patriğiğ olarak adlandırıyor. Fener Rum Patrikhanesiğnden ğConstantinople Ekümenik Patrikliğiğ diye söz ediyor.
    Bizim aslan yöneticilerimiz ne yapıyor? Sadece tısss...
    Atı alan üsküdarğı geçiyor.
    B) Ekümeniklik
    Evet, Patrik Barthoğnun cansiperane bir gayretle sarıldığı hedeflerinden biri de ekümeniklik. AKP her alanda olduğu gibi bu alanda da tam anlamıyla verimkar ve teslimiyetçi. Acaba neden? ğKonu, Amerikağnın Büyük Ortadoğu Planığyla ilişkili de ondan.ğ diyebilir miyiz?
    AKP Bartholomeusğun ekümenikliğini fiilen kabul etti.
    Bartholomeusğun AKPğden sağladığı destekle Patrikhane Meclisiğne aldığı altı yabancı din adamı işbaşı yaptı. Oysa Patrik ve metropolitler için Türk vatandaşı olma şartı vardı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez AKP döneminde, Amerikağdan Finlandiyağya kadar altı ayrı ülkeden gelen yabancı papazlar, Türkiyeğde kilise yöneticiliği koltuğuna oturdular. Bu gelişmelerin anlamı şu: AKP, Barthoğnun ekümenikliğini fiilen kabullenmiş, tescil etmiş bulunuyor.
    O altı yabancı papazın gelişi BOPğla ilişkili.
    İslamcı yazar İsmail Nacarğın şu yorumu hem uyarıcı hem düşündürücü: Yabancı papazların gelişiyle Patrikhane sadece ilk adımı atmış oluyor. Rum Patriği Bartholomeusğun altı yabancı metropoliti atamış olması, gerçekte Büyük Ortadoğu Projesiğnin oluşturucu parçalarından biriydi. Bir sonraki aşamada İstanbulğda ğHilafet Makamığ kurulacak. Büyük Ortadoğu, iki dinin merkezi olarak buradan yönetilecek.
    3) Dinlerarası diyalog da BOPğla ilişkili...
    Araştırmacı yazarımız Aytunç Altındal bu kez başka bir ilişkiye, ğdinler arası diyalogğ ve ğekümeniklikğ bağlantısına dikkatimizi çekiyor : Dinler arası diyalog, misyonerliğin, BOPğun bir parçası olup Türkiyeğde bir tarikatla Diyanet tarafından da destekleniyor. BOPğun kapsamında 22 tane Müslüman ülke bulunuyor. Dikkat! Bu ülkelerde sadece Ortodoks ve doğu kiliseleri var. Fener Patrikhanesi, işte bunun için önemli. Ekümenik (evrensel) sayılması bunun için gerekli.
    C) Bulgu ve yorumlar
    aKapı kapı dolaşmalar, ayinler, papaz ithalatı, Ruhban Okulu hesapları, kutsal emanetler... Bütün bunların anlamı ne? Barthoğnun amacı ne, planı ne? Yurtsever aydınlarımız bu kişinin -faaliyetlerini sıkı bir şekilde takip ederek- ne yapmak istediğini, hangi planın aracı olduğunu belirlemeli, milletimizi ve ilgili makamları bundan haberdar etmelidir. Onun ve benzerlerinin Türkiyeğde daha 5-6 yıl önce esamesi bile okunmuyordu. Varlığı dahi bilinmezdi. Dikkat edin, ne zaman AKP iktidara geldi, TBMMğden art arda uyum yasaları çıkmaya başladı, aynı zamanda Bartho da -tabii benzerleri ile birlikte- ortada fink atmaya başladı. Pandorağnın kutusu açıldı sanki. AKPğnin kodamanlarının, iktidara gelmeden önce bir ayakları sürekli Amerikağdaydı. Acaba orada Pandorağnın kutusunu açma sözünü mü vermişlerdi?
    Türkiyeğdeki şekliyle demokratik rejim, Türk halkı için hiç de iyi sonuçlar vermiyor. Sadece emperyalizmin ve onun TüSİAD gibi, İri Medya gibi, Bartho gibi ortaklarına hizmet ediyor. ABDğnin dünya ülkelerine ğAmerikan usulü demokrasiğ rejimini dayatmasının hikmetini şimdi daha iyi anlıyoruz. Bu rejim sayesindedir ki kendisine hizmet edecek kimseleri kolaylıkla iktidara getiriyor. Diyeceksiniz ki, ğPeki ne yapalım, demokratik rejimden vaz mı geçelim? Onun yerine konacak daha iyi bir rejim var mı?ğ
    Elbette var, Atatürkğün halkçılık ilkesine dayanan demokrasi rejimi!.. Bugün, Latin Amerikağda gerçekleştirilen, budur.
    Türkiye iyiye mi gidiyor? Kesinlikle hayır! Tam anlamıyla bir dağılma sürecine girmiş bulunuyoruz. Eğer İstiklal Savaşımız ölçüsünde muazzam bir şahlanma olmazsa, Türkiyeğyi çok karanlık günlerin beklediğini söylemek bir kehanet olmayacaktır.
    aOlup bitenler apaçık olarak bize şu gerçeği haykırıyor: Epeydir Türkiye Cumhuriyetiğnin kuyusu kazılmakta. Peki ne ile? En önce AB uyum yasalarıyla! Peki, AKPğnin kazancı ne bundan? AKP, Karşı Devrim Cephesiğnin, ğsüngülü, miğferli, kışlalığ askeridir. Bu partiyi iktidara taşımış olanların çok büyük bir kısmı bu gerçeği bilmiyor. Bugün holding medyası da, TüSİAD da, Bartho da açıkça aynı cepheye angaje olmuş durumda. Omuz omuza, büyük bir iştahla Atatürk Devrimiğnin rövanşını alıyorlar. Dikkat ediniz, her uyum yasası, her ğulusalğ program, Atatürk ilkelerine dayalı Türkiye Cumhuriyetiğnden birkaç tuğla daha götürüyor; usul usul, yavaş yavaş, hissettirmeden, ürkütmeden...
    Tabii böyle bir yıkım furyası içinde Bartho da ğNe koparırsam kardır!ğ diyerek, var gücüyle oradan oraya koşturuyor. Ağababası Avrupa Birliği ğYürü Bartho!ğ dedikçe, durur mu, süngüsü düşük, aynı zamanda fırsatçı iktidara olabildiğince yüklenip kapabildiğini kapıyor.
    Acı sonuç şu: Atatürk Cumhuriyeti hızla çökertiliyor. Bizim sözde Atatürkçüler ise bir ğbatılılaşma, çağdaşlaşma, laiklikğ tutturmuşlar, gözleri başka bir şey görmüyor. Oysa sormak lazım bunlara: ğDevlet ve vatan elden gittikten, millet bölündükten sonra, neyi batılılaştıracak, neyi çağdaşlaştıracak, neyi laik yapacaksınız?ğ
    Siyasal iktidar, o kadar deneyimsiz insanların elinde ki, devlet geleneği diye bir şey bırakmadılar ortada. Hepsini çiğnediler, çiğnemeye de devam ediyorlar. Dışardan papaz ithalatına izin vermeleri, bunun örneklerinden biri. Oysa devlet düzeni süzüle süzüle oluşan yararlı gelenekler üzerinde oturur. Peki, AKPğnin bu hoyratlığı ve kural tanımazlığı karşısında aydınlarımız, muhalefet partilerimiz, üniversitelerimiz, askerimiz ne yapıyor? Tabii yine tısss... Hiçbirinden en ufak bir itiraz sesi yok. Demokrasi, bir devleti oyuncak etmek, bozuk para gibi harcamak için midir? Türkiyeğnin başına çuval asıl bu şekilde örülüyor. Teslimiyetçi olan, demek ki sadece AKP kadroları değil. İşlediği hatalar böyle karşılıksız kaldıkça, AKP iktidarının cesareti daha da artıyor, gittikçe daha da büyük yasa ve teamül ihlalleri yapıyor. Kısacası, tam bir Yeni Tanzimat Hükümeti ile karşı karşıya bulunuyoruz.
    aAKP iktidar oldu olalı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş şeylere tanık olduk. Bu parti ve liderinin dört yıldır yaptıklarının asıl hedefinin, ğAtatürk Türkiyesiğni yıkmak olduğu artık gün gibi aşikar. Barthoğnun ekümeniklik yolunda ilerlemesine göz yumması bunun en sağlam kanıtlarından biri.
    Bartho neden başarılı oluyor? Bir kez daha bakalım: İki sebep görünüyor. Birincisi, ekümenikliğin Büyük Ortadoğu Projesiğnin bir parçası olması. Dolayısıyla Barthoğnun arkasında Amerika var (PKKğnın, Talabani-Barzani Kürtlerinin arkasında da yine Amerikağnın olması gibi). İkincisi AKP iktidarı ve onun başının BOPğa sahip çıkması, bizzat başbakanın bu projenin eşbaşkanı olması... Demek ki Barthoğnun arkasında aynı zamanda Recep Tayyip ve partisi var, AKP hükümeti var.
    Ve bütün bu gelişmeler ABDğnin, daha doğrusu onu da yöneten Derin-Merkezğin çok daha kapsamlı bir planının öğeleri olamaz mı? AKP her isteğe neden böyle kolayca boyun eğiyor, bunu da açıklayabilir bir hipotez bu: BOP çerçevesinde zamanı gelince İstanbulğda hilafet makamı kurulacak da ondan! Yabana atılmayacak bir tez bu, üzerinde durulmaya, sınanmaya değer.
    Sonuç
    Patrik Bartholomeusğun 2004 yılındaki bazı faaliyetlerinin gözleminden, bazı bulgu ve yorumlarımdan ulaştığım başlıca hipotez ve önerileri aşağıda özetliyorum:
    aBarthoğnun faaliyetleri ile AKPğnin iktidara gelişi arasında sıkı bir bağlantı vardır. Bu bağlantı araştırılmalıdır. Araştırma, AKPğnin AB ve ABD ile olan ilişkileri ışığında doğru sonuç verebilir.
    a ğAmerikan dayatması demokrasiğ rejimi Türkiyeğnin yapılarını, dolayısıyla çıkarlarını hesaba katmamaktadır. üoklukla bilgisiz, hamiyetsiz ve işbirlikçi kadrolara iktidar yolunu açmakta, emperyalizmin ve onun yerli ortaklarının çıkarlarını güden bir sistem oluşturmaktadır. üare ğhalkçı demokratik rejimğdir.
    Bugün iki güç el ele Atatürk Türkiyesiğni tahrip yarışındadır: Biri, AB ve ABDğnin temsil ettiği emperyalizm; Diğeri, AKPğnin ve onun iç destekçilerinin temsil ettiği Karşı Devrimci Cepheğ Türkiyeğnin bugün en can alıcı gerçeği budur. Bartho da -Büyük Planğın bir parçası olarak- kendi hesabına bir şeyler koparmaya çalışmaktadır. Bütün bu gelişmeler ABDğnin, daha doğrusu onu da yöneten Derin-Merkezğin çok daha kapsamlı bir planının öğeleri olabilir.
    Atatürkçü, yurtsever aydınlar; ısrarla ve yakından takip ederek bu büyük ve iç içe planın parçalarını bir araya getirmelidir. Türkiyeğyi bekleyen büyük tehlikeyi, buna karşılık Türkiyeğyi yönlendirenlerin ihanetini milletimizin gözleri önüne sermelidir.
    Ve bunu gecikmeden yapmalıdır.
    üünkü Atatürk Türkiyesiğnin içi, her geçen gün biraz daha boşaltılıyor.
    Oysa çare Atatürkğtür.
    Bir benzetme ile anlatmam gerekirse:
    O tıpkı bir dinin peygamberi gibidir.
    Atatürk yoksa, Türkiye de yoktur.

Benzer Konular

  1. Tutuklu Paşalara TSK ziyareti!
    By bozok in forum Gündem
    Cevaplar: 12
    Son Mesaj: 09-16-2008, 07:06 PM
  2. Ziyareti ABD planladı
    By anau in forum ABD Zulmü ve Müslümanlar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12-03-2006, 04:57 PM
  3. HAMAS ziyareti ve israil
    By maturidi in forum İsrail Zulmü ve Filistin
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 02-22-2006, 01:46 PM
  4. Papa'nın ziyareti, Ağca'nın
    By maturidi in forum Siyaset
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 02-09-2006, 10:43 AM
  5. Cia-fbi Ziyareti, Medya
    By türükbil in forum ABD Zulmü ve Müslümanlar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12-15-2005, 03:38 PM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  
 
Turan Ordusu
   
Bitkisel Tedavi | Dogal Tedavi | Gazete Haberleri | Sikayet Yolla | Tüketici Haklari | Aloe Vera | Nas?l Zayiflarim | Diyet Liste | Bitkisel Tedavi