Gösterilen sonuçlar: 1 ile 3 ve 3

Konu: Ayağına ateş eden demokrasi

  1. #1
    bozok
    Guest

    Ayağına ateş eden demokrasi

    Ayağına ateş eden demokrasi

    02.08.2007 / UFUK SüYLEMEZ



    üLKEMİZİ sıcak para ve yaygın medya yoluyla psikolojik bir kuşatmaya tabi tutan çevreler ağızlarından demokrasi kelimesini hiç düşürmüyorlar.
    Sorosçu vakıflar, dernekler, akademisyenler, Barzanici-sözde-demokratlar, dönek Marksistler sonradan 2. Cumhuriyetçiler, F tipi fitne-fesat topluluğunun elemanları, yobazı-bölücüsü-liboşu-sözde aydını hep birlikte bir ğdemokrasiğ korosu oluşturmuş vaziyetteler.

    Ayıplı ve eksikli

    Ne deseniz hemen ğdemokrasiğ diye cevap veriyorlar. Böyle ayıplı ve eksik bir demokrasi olur mu derseniz hep bir ağızdan ğdemokrasiğ diye bağırıyorlar.
    PKK sempatizanları milli meclise nasıl girerler derseniz, daha yüksek sesle ğdemokrasiğ diye haykırıyorlar.
    Demokrasiyi bir araç olarak kullanıp Cumhuriyetin temel değerlerini aşındırmak da ne oluyor derseniz. Daha gür sesle hep birlikte bağırıyorlar ğdemokrasi.ğ

    Değerler arasında tercih

    DEMOKRASİ kavramı ve kelimesinin ağızlarına hiçbir şekilde yakışmadığı bu çevreler maalesef demokrasi şampiyonluğunu kimselere bırakmamaya oldukça kararlı görünüyorlar.

    Milli kurtuluş savaşını Türk milleti ile birlikte emperyalizme karşı başlatan ve zafere ulaştıran Gazi Mustafa Kemal Atatürkğün kurduğu ve bizlere emanet ettiği Cumhuriyetğin altını oymak, aşındırmak, değerlerini yok etmek için yaptıkları her şeyi ğdemokrasiğ maskesiğ, ğdemokrasi istismarığ ile örtbas etmeye çalışıyorlar.

    Bizleri demokrasi ile Cumhuriyet değerleri arasında bir tercih yapmaya zorluyorlar.Ama yağma yok, Cumhuriyet yoksa zaten demokrasi de olamaz.
    Atatürkğün kurduğu, modern ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti bilahare demokrasi ile taçlanmıştır.

    Kursaklarında kalacak

    BİRİNİ diğerinden ayırmaya kimsenin gücü yetmez.
    Bölücüler-gericiler-işbirlikçiler ve teslimiyetçiler demokrasi maskesi ile bu vatanın evlatlarını kandıramayacak, bu ülkeyi bölemeyecek laik-demokratik rejimini yıkamayacaklardır. Bu günlerde ğdemokrasiğ diye bağıranlara dikkatle bakın ve bu zihniyetin sahiplerini teşhis edin. Bunlara rağmen, hem Cumhuriyetimiz, hem demokrasimiz birlikte var olacaktır. Sadece ğdemokrasiğ diye bağıranların art niyetleri ve hevesleri kursaklarında kalacaktır. Bundan zerre kadar kuşkumuz yoktur.

    Gerçek demokrasiler, bizdeki gibi kendi ayaklarına kurşun sıkmazlar

  2. #2
    bozok
    Guest
    "Bilinçli oy" ve "İstikrar" bilmecesi

    Mustafa ERKAL
    merkal@istanbul.edu.tr
    Yazı Tarihi: 12/08/2007 / Yeniçağ



    üç dört yıl önce şimdi bakanlığı konuşulan bir hanım öğretim üyesi ile konuşuyorduk. Kendisi bana mevcut iktidarla çalışılamayacağından, bunların bir menfaat şirketi gibi çalıştıklarından şikayet etmiş; son anda siyasete girmeme kararının isabetli olduğunu ifade etmişti. şimdi bakıyorum görüşleri yüzde yüz değişmiş. 22 Temmuz 2007 Genel Seçimlerinde bilinçli oy aldıklarından, 2002ğde ise; AKPğye tepki oylarının verildiğinden bahsediyor. Bu nasıl bilinçli bir siyasi tercih ki; işsizliği, yoksullaşmayı, yakın çevre yolsuzluklarının, PKKğnın önünü açan yasa değşikliklerinin ve terörü azdıran şartların sebebini iktidarda görmeyip AKPğye %46 rey verebiliyor? Bu nasıl bir bilinç ki; iç ve dış politikadaki başarısızlıkları, pasifliği, vurdumduymazlığı iktidara fatura edemiyor? Gurur ve haysiyetimizi kırıcı beyan ve saldırılara karşı cevap vermekten kaçınanlara oyunu verebiliyor. Reyi ile Türk yerine Türkiyeli tercihini onaylıyor. üretimi dışlayan tüketimi tahrik eden bir anlayışı, milli menfaatlerle çelişen özelleştirmeleri cazip görüyor. Demek ki halkın muhtırası denen şey buymuş!

    Bu nasıl bir bilinçli siyasi tercih ki; yapılan anketlerde haklı olarak %92 ABD aleyhtarlığı çıkarken, Ortadoğuğda ABD politikalarının taşeronluğuna soyunan bir iktidar %46 oy alabiliyor. Seçmen, bazı iktisadi menfaatler ve hediyeler uğruna reyini verebiliyor. Ben merkezli hale getirilen seçmen, toplum menfaatlerinden uzaklaşmış, milli davalara yabancılaşmış ve komünizmin bir tehlike olmaktan çıkışıyla tehdit anlayışı değişmiş, tehlikeyi boşveren, tehlikesizliği esas alan bir eğilime sürüklenmiştir.

    Vakıflarıyla ve askeriyle işgalci ve emperyalist ABD, bizzat AB ülkelerini bölen -İspanya ve Belçika örneklerinde olduğu gibi- Brüksel, yaygın destek sonucu tehdit kabul edilmemektedir. BOPğu hayata geçirecek malûm Ortadoğu haritasına direnen tek ülkenin İran olduğu ABD Dışişleri Bakanı tarafından açıklanıyor. Demek ki bu iktidar ve onu destekleyenler, Lozanğı rafa kaldıran ve Türkiyeğyi ufalayan o haritayı da onaylamaktadırlar. Aslında, Lozanğın 84. Yıldönümünde ne Sayın Başbakandan ne Sayın Dışişleri Bakanından bir açıklama duyduk; ne de TRT başta olmak üzere birçok yayın kuruluşu Lozanğdan bahsettiler. Demek ki utanıyorlar ve Lozanğın altında eziliyorlar. 2007 Genel Seçimlerinin sonuçları ister istemez ğSöz milletin mi, yoksa söz cüzdanın mı?ğ sorularını devam ettirecektir. Bazı gerçekleri bilmeden rey verdi diye vatandaş suçlanamaz.

    Demek ki demokraside önemli bir güç kaynağı olan basın ve yayın kuruluşları, toplumu ülke çıkarları doğrultusunda aydınlatmak yerine; kendi menfaatleri yönünde şekillendiriyorlar. Türkiyeğnin sorunu sermaye güdümlü hale gelen basındır. Basının önemli bir bölümü bundan dolayı iktidarın yıkama yağlama servisi gibi çalışmıştır. Seçmenin oyu üzerinde adeta ipotek kurulmuştur. Fikir ve düşünce hürriyeti zedelenmiştir. Siyasi tercihler demokratik olmayan bir şekilde şartlandırılmıştır. Bu dayatma demokratik midir? Toplumu geren, milli çizgide olan her kurumla kavgalı olan bir siyasi kadro, bugünlerde yanlışını anladığı için örtü değiştirmektedir.

    22 Temmuz 2007 Genel Seçim Sonuçları, milli mücadeleden doğan milli devletimize ve Cumhuriyete intikam duyguları besleyen ve rövanş alma arzusu duyan her gayrimilli çevreyi iştahlandırmıştır. Bazıları bunu I. Cumhuriyetten II. Cumhuriyete, milli devletten yeni Osmanlıcılığa geçiş için bir kilometre taşı olarak görmektedirler. Vatandaşın reyine konan ambargo ve dayatmalar demek ki yanlış kanalları açmış; hür, serbest seçim ve demokrasi yara almıştır. Bu gelişme istikrar mıdır; yoksa istikrarsızlığın önü mü açılmaktadır? Bizim anladığımız istikrar; milli mutabakatların ve orta sınıfın güçlenmesi, etnik ırkçılık yapılmaması, yatırım - istihdam artışı ve reel gelişmeye dönük milli gelir artışıdır. Dış borcu gelir kabul etmemektir. Irakğın kuzeyinde iş almış yakın çevrenin işinin bozulmaması istikrar değildir. Tarım perişan edilirken yakın çevre çocuklarının ithalata soyunmaları, tır ve deniz ticaret filolarına sahip olmaları istikrar mıdır? Devleti dışa borçlandırdık, daha sonra da vatandaşı iktidara borçlandırdık ve reyine ambargo koyduk. ğAman borçluyuz, işimiz bozulmasınğ diye iktidarı desteklemek ve rey kullanmak da istikrar değildir.

  3. #3
    bozok
    Guest
    Seçim Sonuçlarını Okumak

    Hasan Salih Gündüz
    27.09.2007


    22 Temmuz 2007 Genel Seçimini sükûnetle ve hayırlısıyla atlattık. Seçimin hemen akabinde bir süre kendime vakit ayırıp tatil yapmayı planlarken, sandık sonuçlarının enteresanlığı üzerine bir analiz yapmak şart oldu.

    Türk siyasi hayatında dönüm noktası teşkil eden bir seçim olduğu kanaatindeyim. Sonuçlar çoğumuzu şaşırtmakla beraber, o çok eleştirilen anketleri de haklı çıkarmıştır.

    Ancak sandıktan çıkan sonuç, doğurduğu çelişkiler itibariyle dikkate değerdir.

    Yapılan son araştırma ve anketler, Türk halkının ABDğye % 77 oranında tehdit algılamasıyla baktığını ve % 86 oranında da husumet beslediğini ortaya koyuyor.

    Buna rağmen, ABD destekli ve yönlendirmeli bir parti olduğu herkesçe bilinen AKPğnin oylarını kendi içinde % 35 dolayında artırarak % 46,7 oyla tekrar tek başına iktidara gelmesi çelişkili ve düşündürücü bir sonuçtur.

    Demek ki ülkemizdeki milliyetçilik algısının yanı sıra Allah katındaki tek din olan ğhak ve adalet diniğ İslamğın algılanışında da ciddi bir sapma meydana gelmiştir. İslami elit, tüm gelişmelere rağmen güdümlü iktidarı ve ğgeçmişle hesaplaşmasığ uğruna Hıristiyan-Yahudi medeniyetinin tahakkümünü külliyen kabullenmiştir.

    Bu İslamcı elitin palazlanması ve zaferi uzun bir sürecin sonucu olmakla beraber, seçimdeki başarı için tek başına yeterli bir veri değildir.

    Hakeza Türkiye ve dünya gerçeklerinden bihaber olan merkezdeki sıradan vatandaş hassasiyetlerinin tahrik edilmesinin fevkinde, ekonomik endişelerle ğkerhen de olsağ AKPğye oy vermiştir.

    Açıklayalım:

    Ambargo ve kuyrukların ardından en büyük askeri darbeyi yaşayan ve de 20 yılı aşkın süre yüksek enflasyondan mustarip olan Türk seçmeni, tek haneli enflasyonun sağladığı fiyat istikrarına şükrederek siyasi istikrarı tercih etmiştir.

    Bu yüzden tarım sektöründeki facialara rağmen, esnafın tüm sıkıntılarına karşın, işsizlik sorununu da bile bile AKP iktidarına meyledilmiştir.

    Zira diğer büyük partiler de halka gerçekçi ve umut vaat eden çözümler sunmadığı için ve AKP politikalarına eleştiri getirirken muğlaklıktan kurtulup netliğe cesaret edemediklerinden dolayı, seçmen bu partileri alternatif olarak görmemiştir.

    Baraj altında kalan partilere değinmeye gerek duymuyorum, zira liderleri ve programları itibariyle bu sonuca zaten mahkûmdular. Fakat CHP ve MHP eksinindeki politik muhalefetin halk tarafından yeterince ilgi görmemesi, bu partilerin eksiklerine ve hatalarına rağmen tamamen haksız ve başarısız oldukları sonucunu da doğurmaz.

    üünkü Bushğun şahsında Cumhuriyetçi Partiğnin ikinci seçim başarısıyla Erdoğanğın şahsında AKPğnin ikinci seçim zaferi belirgin bir benzerlik arz etmektedir.

    Hatırlarsınız; Bush da tüm iç, dış, askeri ve ekonomik sıkıntılara ve keskin muhalefete rağmen seçimi tekrar kazanmayı başarmıştı.

    Amerikan halkına sorulduğunda da Bushğa oy verme sebebi olarak, bizim değerlerimizi temsil edip savunuyor, gerekçesini dile getirmeleri manidardı. üyle görünüyor ki bu sosyolojik realite Türkiye özelinde de geçerliliğini artırmıştır.

    Adalet ve Kalkınma Partisiğnin seçim zaferinde birebir propaganda yöntemiyle birlikte seçim bahşişlerinin ve belediyelerin dağıttığı sadakaların önemini inkar edemeyiz ancak Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin rüzgarını da göz ardı etmemek gerekiyor.

    üzellikle Anadolu kentlerinde, kırsalda ve varoşlarda yürütülen seçim çalışmalarında mağduriyet vurgusu yapmak suretiyle halkı tahrik eden iktidar partisi, meydanlardaki görevlileriyle de vatandaşı galeyana getirip Cumhurbaşkanını yuhalatmaktan çekinmemiş, böylece kitleleri manipüle ederek bir aidiyet, sahiplenme duygusu yaratmıştır.

    Meseleyi sol muhalefet ve devlet kurumlarının tavrı açısından değerlendirdiğimizde, Erdoğan yine döve döve büyütülmüştür, de diyebiliriz.

    Ayrıca iç ve dış politikada onca skandalla boğuşan ve tutunacak dalı kalmayan Erdoğan ve partisinin Cumhurbaşkanlığı sürecini özellikle gerdirdiğini düşünüyorum. Mağduriyet havası yaratarak halka gitmeyi tek çare olarak gören iktidar, bunda başarılı da olmuştur.

    Ancak bu durum bana, İran-ABD arasındaki nükleer krizde İranğın uyguladığı ğgerilimi tırmandırma stratejisiğni de hatırlatmaktadır. O krizden bilhassa kısa vadede İran karlı çıkmıştı, ülkemizde AKP-CHP arasında cereyan eden Cumhurbaşkanlığı krizinden de yine kısa vadede AKP kazançlı çıkmıştır.

    İş dünyasının ve göreceli istikrarı kendi menfaatleri için her şeyden önemli gören tüm kesimlerin desteği de AKPğnin bu zaferinde önemli rol oynamıştır.

    Cemaatler ve tarikatlar da -özellikle Fethullah Cemaati- doğal olarak AKP için çalışmış ve oylarını birleştirmiştir.

    Velhasılıkelam, ABDğli stratejlerin ve iletişim uzmanlarının tecrübe izleri görülen AKP seçim kampanyasına çok uluslu sermaye, küresel aktörler; yerli iş çevreleri ve İslami kesim de destek verince Adalet ve Kalkınma Partisi şartları lehine çevirmeyi başarmıştır.

    Yolsuzlukların ve usûlsüzlüklerin, satışların ve peşkeşlerin, % 8 oranındaki işsizliğin ve ikiye katlanan (440 Milyar $) borcun, bitirimliğin ve hakaretlerin, terörün ve acıların, Atatürk ilke ve inkılaplarının, Cumhuriyet değerlerinin ve tam bağımsız büyük Türkiye iddiasının toplumun büyük kesimince pek fazla önemsenmediği sonucunu da kabul etmek zorundayız.


    Netice itibariyle, Küreselleşme Türkiyeğde büyük bir zafer kazanmıştır. Toplumsal ve politik muhalefetin ğbütün bu şartlar altındağ birbirine düşmesine ve halka küsmesine hiç gerek yoktur.

    Bu hem kendilerine hem de temsil ettikleri kitlelere haksızlık olur.

    Ancak yine de birileri akıl edip bu tablodan ders çıkarma ihtiyacı hissederse gayet isabetli olacak ve bu çıkarımlar Türk politik yaşamının geleceğini şekillendirecektir.




    www.acikistihbarat.com

Benzer Konular

  1. PKK telsizinde şoke eden konuşma!
    By bozok in forum Kürtler Türktür: Elenges Aniti ve Alp Urungu bunun Belgesi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 09-29-2011, 08:34 AM
  2. Bu mu demokrasi, ey DTP?
    By bozok in forum Vatan SATILIYOR!!!!!
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11-06-2008, 02:57 PM
  3. Bir Demokrasi Nasıl Öalınır?
    By bozok in forum Gündem
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 01-16-2008, 07:46 AM
  4. Duyanları şoke eden diyalog
    By maturidi in forum Siyaset
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 02-12-2006, 01:50 PM
  5. Hükûmet eden ''Müslüman''
    By türükbil in forum Siyaset
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12-15-2005, 08:14 PM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  
 
Turan Ordusu
   
Bitkisel Tedavi | Dogal Tedavi | Gazete Haberleri | Sikayet Yolla | Tüketici Haklari | Aloe Vera | Nas?l Zayiflarim | Diyet Liste | Bitkisel Tedavi