IMF Lobisi yine faaliyette

27.09.2007
TERCüMAN GZT.
UFUK SüYLEMEZ





üLKEMİZDE medya yoluyla piyasaları, kamuoyunu yönlendirmek, manüple etmek, adeta mubah hale getirildi.

Medyada ekonomi yazar ve/veya yorumcusu olarak boy gösteren bir kısım eski ekonomi bürokratı, akademisyen ve benzerleri aynı zamanda bazı holding ya da bankaların danışmanlığını ya da yönetim kurulu üyeliğini yapıyorlar.

Holding ya da bankaların yönetim kurulu üyeliği ya da danışmanlığını yapmak, elbette ekonomi yazarlığı veya yorumculuğu yapmaya mani bir durum değil.
Ancak bu kişilerce kendi şirket, banka ya da gruplarının ekonomik beklenti risk ya da çıkarlarını gözeterek ekonomi yazısı ve yorumu yapılmadığından da kamuoyunun emin olması gerekir.

Bu tip ekonomi yazar ve yorumcuların ekonominin gerçeklerine uygun olarak ulusal çıkarlarımızı da gözeterek, objektif ölçülerde yazı ve yorumlarda bulunduğunu söylememiz maalesef güç.

İstisnaları olsa bile, bunların pek çoğu kamuoyunu, piyasaları, medyadaki pozisyonları vasıtasıyla bilerek ya da bilmeyerek yanlış yönlendiriyor, hatta zaman zaman manüple ediyorlar.

IMFğnin adeta gönüllü sözcülüğünü yapan, giderek IMF korosu haline dönüşen bu malum zevat, şimdilerde yine ğIMFğsiz bir hayat aslağ demeye, aynı plağı ısrarla yeniden çalmaya devam ediyorlar.

En kırılgan ülke

Neymiş, IMF ile 40 yıldan beri 20 tane stand-by anlaşması yapan, ama bir türlü iki yakasını bir araya getiremeyen Türkiye, Mart 2008ğde sona erecek son stand-byğdan sonra da IMFğye bağımlı olmayı, onun kontrolünde yol almayı sürdürmeliymiş. IMFğye üye 150ğyi aşkın ülke arasında IMFğye en yüksek borcu olan tek ülke bugün maalesef Türkiye, IMFğye bizimki ile ölçülemeyecek kadar küçük kredi borcu olan ülke sayısı ise sadece 7.

1999 yılında yakın izleme anlaşması ile başlayan IMF çıpası - eğer biterse Mart 2008ğde yani tam 10 yıl sonra sona ermiş olacak.

10 yıl boyunca IMFğnin bir dediğini iki etmeyen Türkiye, bugün, gelişmekte olan ülkeler arasında en kırılgan, en borçlu, en çok dış açık ve cari açık veren ülke konumunda maalesef.

Ne sosyal güvenlik reformu yapılabilmiş, ne kayıt dışı kayda alınabilmiş, ne vergi tabana yayılabilmiş.

Tefecilere rahmet okutan rekor faizler ödeyerek, sıcak paraya bağımlı, işsizliğin kol gezdiği bir ekonomi haline dönüşmüş.

Hatalı kur rejimi nedeni ile önceki dönemlerde %1 -2 civarında olan cari açık %8ğleri aşmış.

IMF fobisi

HAL böyleyken hiç sıkılmadan ğ...IMF fobisinden kurtulmalıyız, IMF olmadan yolumuzu bulamayız, bu sene de döviz rezervi çıpası kullanalım...ğ diyen bu sözde ekonomi yazar çizerleri şimdi yeniden atağa kalktılar.

Kendi ülkesinin dinamiklerine güvenmeyen, çıkarları için dışa bağımlı, üretmeden ithal eden, borcu borçla çeviren bir sıcak para anlayışının yıllardır sözcülüğünü yapan bu çevrelerin maskelerini indirmek gerekiyor.

Benim ilk aklıma gelen öneri, medyada gazete ve TVğlerde boy gösteren, ekonomi yazar ve yorumcularının hangi şirket, holding ya da bankalarda danışmanlık ya da yönetim kurulu üyeliği ilişkisi içinde bulunduklarının açıkça belli olmasıdır.

Belli olsun ki, kim bağımsız, ekonomik gerçeklere uygun, objektif, ulusal çıkarları da gözeterek yazıp, konuşuyor, kim çıkarları için IMFğcilik yapıyor.

Böylece bu maskeli baloda kimin neye hizmet ettiği de ortaya çıkar.

Fena mı, yani?