Gösterilen sonuçlar: 1 ile 2 ve 2

Konu: "Avrupalý Türkiye"

  1. #1
    bozok
    Guest

    "Avrupalý Türkiye"

    "Avrupalý Türkiye"

    üzcan YENÝüERÝ
    yeniceriozcan@yahoo.com
    Yazý Tarihi: 26/12/2007


    Bazý gazeteler, Fenerbahçe tur atlayýnca "Avrupalý Fener" diye baþlýk attýlar. Kronik sorun "Türban" söz konusu olunca "Türkiye Malezya Olur mu" diye yazdýlar. Dini deðerlere yönelim artýnca da bazýlarý Türkiye, Suudi Arabistan mý oluyor, diye sorular sordular? Hatta iktidar kanadýndan bir milletvekili "korkuya gerek olmadýðýný Türkiye'nin ne Malezya ne de Arabistan'a benze-meyeceðini, Avrupalý olacaðýný" söyleyiverdi.


    Hiç kimse niçin Türkiye'nin "Avrupalý", "Suudi Arabistanlý" ya da "Malezyalý" olmak zorunda olduðunu tartýþmayý dahi aklýna getirmiyor. Türkiye'de yaygýn ve etkin düþünceye göre, Türkiye'nin daha iyi geleceði þu veya bu olmasýna baðlýdýr. Türkiye'nin kendi olarak ya da kendi kimlik, deðer ve dinamikleri üzerinden yükselerek ilerleyebileceði modern ve geliþmiþ bir ülke olabileceðini, kimse aklýna dahi getirmek istememektedir!


    Kendisi olmanýn dýþýnda, her þey olmaya meraklý Türkiye'den baþka bir toplumdan þu sýralarda bahsetmek mümkün deðildir. Dünyanýn her yerinde adý saný duyulmamýþ etnik kimlik, çýkar ve mezhep kategorileri bile kendisi olmaya çalýþýrken, Türkiye'nin baþkasý olmak meraký anlaþýlamaz durumdadýr. Herkes kendisi olmayý, Türkiye ise baþkasý olmayý kafasýna koymuþ durumdadýr.

    Türkiye'deki kendine güvensizliðin tarihi, sanýldýðýndan da eskidir. Türkiye yýllardýr eðitimde, kültürde, hukukta, ekonomide ve siyasette kendisinden dahi iyi konumda olan ülkeleri taklit ede ede bitiremedi.

    Türkiye'nin yýllardýr zihinleri iðdiþ edilmiþ, idrakleri endekslenmiþ ve kendine güveni kaybolmuþ kadrolarýn elinde bulunmasý; ülkenin geleceðinden endiþe edenlerin sayýsýný artýrmýþtýr. Siyaset, medya, ekonomik ve akademik hayat; kutsal putlarý ve inekleri olanlarýn denetimi altýndadýr.


    Küreselleþmeyle birlikte kafalar, vicdanlar ve deðerler o kadar cývýklaþtý ki, artýk Müslümanlar kendi meþruiyetlerini bile Vatikan'a sormaktan utanmaz oldular.


    Brüksel ya da Washington tarafýndan denetlenmek ya da azarlanmak kimsenin onuruna dokunmaz olmuþtur. Baðýmsýzlýk ve egemenlik gibi kavramlar tehlikeli görülmeye baþlanmýþtýr. Bu baðlamda alt kimlik/üst Kimlik, Türk/Türkiyeli, Ýslam/Ilýmlý Ýslam tartýþmalarýný birileri boþuna yapmýyor. Birileri Türkiye'de inadýna bir arayýþ içindedir. Acaba hangi kültür ve tarih dairesine göre kendimizi tanýmlamalýyýz? Kendimize ne demeliyiz? Anadolu'daki Türk varlýðýný nasýl yok, ya da az saydýrabiliriz? Ýnancýmýza dýþarýdaki malum merkezler karþýsýnda meþruiyet kazandýrmak için, "ýlýmlý" olduðumuzu nasýl ifade edebiliriz? Bizim aslýnda Avrupalýdan ya da Amerikalýdan farklý olmadýðýmýzý nasýl ortaya koyabiliriz? Bütün bu sorular Türkiye'de iktidara hakim olan ideolojinin kendi kendisine cevap vermek zorunda olduðu sorular olarak ortaya yerde durmaktadýr.


    Türk deðil "Türkiyeliyiz"; üyle kavi Ýslam falan deðiliz Ýslam'ýn "ýlýmlý" versiyonuyuz, resmi tarihin dediði gibi kahraman bir millet de deðiliz "soykýrýmcý", "kimlik inkar edici" bir milletiz ve tarihimizle yüzleþmekten korkuyoruz! Hatta bizler Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen "Türkler de deðiliz", oradan da birkaç kiþi gelmiþ ama biz asýl "Ýon, Lidya, Asur, Bizans kalýntýlarýyýz". Koskoca Fransa'nýn eski Cumhurbaþkaný Chirac bile "Hepimiz Bizans'ýn çocuklarýyýz" lafýný bunun için demiþti.

    Türkiye'yi yýllardýr bu milletin tarihini, coðrafyasýný, kimliðini, dilini, dinini, baðýmsýzlýðýný ve egemenliðini taþýyamayan kadrolar yönetmektedir. Onlarýn yanaþmacý, aktarmacý, taklitçi, inkarcý, teslimiyetçi ve edilgen yaklaþýmlarý Tükiye'nin dünyadaki imajýný alt üst etmiþtir. Elbette Asya'yla daha çok da Orta Asya'yla baðlantýlý Türkiye'ye "Avrupalý Türkiye" derseniz alacaðýnýz cevap bellidir.

    Sarkozy, gayet açýk bir biçimde "Türkiye büyük bir uygarlýk, büyük bir devlet, büyük bir ulus olmakla birlikte, Avrupa'da deðildir" diyor. Sakýn Sarkozy de kim oluyor demeyin. O, Fransa'nýn Cumhurbaþkanýdýr. Siz daha bir kýrýntý devletin baþý olan Tasos Papadopolus'u aþamadýnýz, Sarkozy'yi nasýl aþacaksýnýz?

  2. #2
    bozok
    Guest
    "Millet ve Etnisite" (1)


    Sadi SOMUNCUOÐLU
    yenicag@yenicaggazetesi.com.tr
    Yazý Tarihi: 26/12/2007


    Türkiye'nin temel konusunun "Kimlik" meselesi olduðunu bu köþede yýllardýr yazýyor, konuþuyor, tartýþýyoruz. Bütün ihtilaflarýmýzýn ana kaynaðý olduðuna inandýðýmýz bu meselesiyle ilgili olarak ülke genelinde yapýlan tartýþmalarda, aydýnlarýn, özellikle de yöneticilerin önemli bir kýsmýnýn, "Kimlik-milli kimlik-millet ve etnisite" gibi sosyolojinin temel kavramlarýnda ne kadar yetersiz kaldýklarýný üzülerek görüyoruz. Hatta bazý devlet adamlarýnýn, ilmin ve hayatýn açýk gerçeklerini hiç anlamadan, kulaktan dolma tehlikeli saplantýlarda ýsrar etmek suretiyle, Anadolu'daki bin yýllýk egemenliðe düþmanca saldýran, iç-dýþ eðilimlere ve eylemlere güç ve meþruiyet kazandýrdýklarýna da þahit oluyoruz.

    "Bu önemli meseleyle ilgili olarak Avrasyabir Vakfý'nýn düzenlediði, "Tarihi Süreç ve Sosyolojik Açýdan Millet Kavramý- Türk Milleti" konulu panelde deðerli bilim adamýmýz Prof. Dr. Ýskender üksüz bir teblið sunmuþtur. üok önemli gördüðümüz bu tebliði köþemize aynen alýyoruz.

    * * *

    "Diplomatlar bilir, bir konudaki toplantý veya tartýþmada söylenenler kadar, hatta söylenenlerden de daha önemlisi, o konuda bir toplantý yapýlmasýdýr. Veya yapýlmamasý.
    Türkiye'de ve þimdi "Millet Kavramý" baþlýklý bir toplantý yapýyoruz. üok yerinde, çok zamanýnda. Fakat önce "niçin yerinde ve zamanýnda buluyoruz" diye sormak lazým. Kanuni devrinde "Millet Kavramý" , "Devlet Kavramý" baþlýklý bir toplantý yapar mýydýk? O zamanlar bir kimlik tartýþmamýz var mýydý?

    Peki, bugün, Amerika Birleþik Devletleri'nde veya Almanya veya Fransa'da "Amerikan milleti", "Alman milleti", "Fransýz milleti" baþlýklý beyin fýrtýnasý yapýlýr mý?

    Kimliðimizi bundan önce en son ne zaman tartýþmýþtýk?

    Yirminci asrýn baþýnda. Osmanlýcýlýk, Ýslamcýlýk, Türkçülük... Bu tartýþmalardan yirmi yýl sonra devletimizin yarýdan çoðunu kaybediverdik, yüzde 80'in üzeri Türk çoðunluðu bulunan ve Anadolu'dan önce Türkleþen ana yurdumuz Rumeli dahil. Bugünkü Türkiye'mizin büyük kýsmý da gidiyordu ki Milli Mücadele ile geri alýndý.

    Biz çýkýþ yolu bulmak için kimliðimizi tartýþýrken emperyalistler de giriþ yolu bulmak için tartýþýyordu. Türkoloji'nin ve oryantalizmin Batýda en faal olduðu dönem, bizim kimlik sorgulamamýzla çakýþýr: 19. asýr sonu, 20. asýr baþý. Milli Mücadele?den sonra Türkoloji o ülkelerde cazibesini kaybetti.
    Ben 1960'larda ABD'de öðrenciyken en popüler bilimsel araþtýrma alaný "Güneydoðu Asya Ýncelemeleri" (Southeast Asian Studies) idi. Tesadüfe bakýn; o sýrada Vietnam Savaþý sürüyordu. Duyduðuma göre bu günlerde "Orta Doðu Ýncelemeleri", "Ýslamik Ýncelemeler" ile "Orta Asya Ýncelemeleri" moda imiþ. üin Ýncelemeleri de... Rusya Ýncelemeleri'nin popülerliði biraz düþmüþ.

    * * *

    Millet devleti, "nation state" in dünyadaki devlet formuna kesin hakimiyetinden sonra, yani 18., 19., 20. ve 21. asýrlarda, millet, devletin yegane meþruiyet kaynaðýdýr. Modern sosyolojide bu gerçek þöyle ifade edilebilir: "Modern dünyada, milletlerin içerisinde rekabet ettiði bir milletler evreni icat etmek zorundayýz. Gellner'in bize anlattýðý gibi, bir milliyet yok olsa, bir baþka milliyet bu boþluðu hýzla doldururdu. Yüksek kültürün yaygýnlaþtýðý bir dünyada milli olmayaný hayal bile edemeyiz. Modern devlet ve ekonomi, iþlevini, millet denilen kabýn içinde yürütmektedir. Gellner'in dediði gibi, 'Milliyetçilik, belki her zaman tahripkar deðildir ama, yer çekimi gibi önemli ve sarýcý bir kuvvettir'."

    Modern sosyolojinin kastettiði millet, ortak bir yüksek kültür etrafýnda belirir ve organize eðitim kurumlarýyla bu kültürün yeni nesillere taþýnmasý ile yaþar.

    Milletler çaðýnda, yani bugün, millete muhalif tavýrlar, iki seçenekten birine dayanmak zorundadýr:

    1) Millet olgunluðuna henüz eriþememiþ toplum birimlerini milletin yerine koymak: Kabile, aþiret, etnik grup.

    2) Milletin baðlayýcýlýðý ile rekabet edemeyecekleri tarihin laboratuarýnda defalarca ispatlanmýþ daha büyük fakat hayali birimlere dayanmak: Dünya proletaryasý veya siyasi birliði hedefleyen bir Ýslam ümmeti anlayýþý.

    Dünya proletaryasý Berlin Duvarý'nýn altýnda kaldý. Siyasi ümmetçilik henüz "dünya pro-letaryasý" kadar bile bir varlýk gösteremedi.

    Yarýn devam edeceðiz...

Benzer Konular

  1. Netanyahu: "Türkiye varsa, ben yokum"
    By bozok in forum Ýsrail Zulmü ve Filistin
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 04-09-2010, 09:34 AM
  2. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 03-24-2010, 09:08 AM
  3. Türkiye, "Tasfiye sürecindeki þirket" gibi
    By bozok in forum Türkiye'de Siyasi Partiler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12-22-2009, 08:12 PM
  4. Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 07-14-2009, 07:27 AM
  5. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 03-04-2008, 11:38 AM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  
 
Turan Ordusu
   
Bitkisel Tedavi | Dogal Tedavi | Gazete Haberleri | Sikayet Yolla | Tüketici Haklari | Aloe Vera | Nas?l Zayiflarim | Diyet Liste | Bitkisel Tedavi