175. Sayfa - Toplam 185 Sayfa var BirinciBirinci ... 75125165173174175176177 ... SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1.741 ile 1.750 ve 1843

Konu: CIA Böyle Öğretti

  1. #1741
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    Gündeminde suikastler var



    Emniyet'teki ilginç Savcı üz kaydı

    İstanbul Emniyet Müdürlüğü TEM şube Müdürlüğü tarafından Ergenekon davasının görüldüğü İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen bir yazıda Savcısı Zekeriya üz'ün, Türkiye gündemindeki birçok cinayet ve davanın Ergenekon örgütüyle bağlantısı olup olmadığını araştırdığı ortaya çıktı.

    Mahkemeye ulaşan bir yazıda Ergenekon soruşturmasını yürüten Zekeriya üz soruşturma başladıktan 4 ay sonra 5 Ekim 2007'de İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne gönderdiği yazıda Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, Rahip Santora, İsmail Ağa(Bayram Hoca) cinayeti, Danıştay saldırısı, Hrant Dink suikasti, Malatya'daki misyoner cinayeti, misyonerlik davası olarak bilinen dava, Alman Vakıfları davası, İhsan Güven'in öldürülmesi ile ilgili şüphelilerin çeşitli internet sitelerinde yazdıkları yazıları ve yorumların araştırılmasını istedi. Zekeriya üz ayrıca Hrant Dink'in yargılanması sırasındaki çeşitli olaylardan şüphelilerin katıldığı eylem ve faaliyetler, varsa bu konuda resim, haber, yazı içeriklerinin her olay için ayrı ayrı toplanarak savcılığa gönderilmesini talep etti.

    İzmir'de Alsancak Kıraathanesine atılan el bombası sonucu ölen İbrahim üiftçi'nin Necip Hablemitoğlu cinayetinden gözaltına alınıp alınmadığının ve geçmişteki irtibatlarının da araştırılmasını talep eden Savcı Zekeriya üz elde edilen belgelerin acele olarak savcılığa gönderilmesini istedi.

    Savcı Zekeriya üz, emniyete gönderdiği 5 Ekim 2007 tarihli yazıda ayrıca Ergenekon soruşturması kapsamında ele geçirilen el bombalarının ekspertiz raporunda belirtilen kafile ve seri numaraları ile irtibatlı 14 ayrı bombanın bulunduğu yerler ve tarihlerde meydana gelen olaylar, toplu yürüyüş ve eylemler hakkında çıkan haber ve resimleri de talep etti. Patlamamış halde bulunan el bombaları ile o tarihlerdeki olaylar arasında irtibat bulunup bulunmadığını, patlamış bulunan bombalar ile patlamamış bulunan bombaların varsa arasındaki benzerlik ve irtibatlarının tespit edilmesi talep etti.

    Savcı Zekeriya üz'ün araştırılmasını talep ettiği cinayetlerden 'Danıştay saldırısı' Ergenekon davasının her iki iddianamesinde de örgütün eylemleri arasında yer aldı. ürgütün üst düzey yöneticileri hakkında bu saldırıdan dolayı ağırlaştırılmış müebbet hapis istenirken Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Danıştay davası da Ergenekon davası ile birleştirildi.

    Doç. Dr.Necip Hablemitoğlu suikastine ilişkin de Ergenekon soruşturması kapsamında araştırma yapan savcılık Osman Dönmez, Durmuş Anuçin ve diğer şüphelileri yöneltilen iddianın suç yeri Ankara olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı vererek dosyayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi.


    25.05.2009 / VATAN GZT.

  2. #1742
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    'Savcı üz Bana Dedi Ki...'




    Sedat Peker, Ergenekon savcısıyla diyaloğunu anlattı...

    ''Ergenekon'' davasının tutuksuz sanığı başka suçtan hükümlü Sedat Peker, ''Benim geldiğim gelenekte her ihtilal döneminde sülale içindeki insanlar, politikayla uğraşanlar, sıkıntılar yaşamışlardır. İhtilal için zemin hazırlayan bir örgüte üye olmam, onlara ve gelmiş olduğum geleneğe karşı ihanet olur'' dedi.

    İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan Peker, soruşturma aşamasında ifadesinin alındığında 3,5 yıldır tutuklu olduğunu hatırlatarak, bu nedenle polis ifadesinin bulunmadığını, mahkemeye çıkarıldığında ifadesini verdiğini söyledi.

    Bu ifadelerini tamamen kabul ettiğini belirten Peker, savcılığa çıkarıldığı sırada savcı Zekeriya üz ile yaptığı konuşmayı mahkemede anlattı.

    Peker, şöyle devam etti:

    ''Savcı üz, benim askeri darbeye zemin hazırlamak için kurulan örgüte üye olduğumu söyledi. Bende kendisine, 'Benim yaşım ihtilal dönemlerini çok iyi hatırlayacak kadar yok ama okuduklarım kadarıyla bir ihtilal yapılabilmesi için bir Cemse aracıyla askerin TRT'ye gidip el koyması ve halka ihtilal duyurusu yapması gerekirdi.

    Oysa günümüzde o kadar çok televizyon ve radyo kanalı var ki hatta bir aracın bagajına konulan birkaç elektronik malzeme ile seyyar radyo istasyonu kurulabilir. Yaşadığımız çağda askeri ihtilal gerçekleştirebilmek için ihtiyaç olan asker sayısı, akıllara ziyan miktardadır. Bu düşünceye sahip insanların gideceği yer, savcılık ya da mahkeme değil Adli Tıp Kurumu tarafından sevk edileceği psikiyatri servisleridir. Bu tür düşüncede insanlar olabilir ancak ben bu tür düşüncede olan birisi değilim. Benim geldiğim gelenekte her ihtilal döneminde sülale içindeki insanlar, politikayla uğraşanlar, sıkıntılar yaşamışlardır. İhtilal için zemin hazırlayan bir örgüte üye olmam, onlara ve gelmiş olduğum geleneğe karşı ihanet olur' dedim.''

    Peker, cezaevine girince sanıklarla görüşme hakkını kısa süreli kullandığını, daha sonra kendisini hem cezaevinde hem de kamuoyunda unutturmak için 8 metre karelik koğuşundan çıkmadığını ileri sürdü.


    -REİS KOD ADI-
    Askerlik raporunda bile emir ve tahakküm altında bulunamayacağının belirtildiğini ifade eden Peker, çok sevdiği babasının yanından bile çok küçük yaşlarda ayrıldığını anlattı.

    Kafkas kökenli Karadenizli bir aile olduklarını, geleneğe göre ailede sevilen biri öldüğünde, onun ismi ilk doğan çocuğa verildiğini ifade eden Peker, eniştesinin soyadının Reisoğlu olduğunu, bu kişinin, kendisi doğmadan 35 gün önce vefat etmesi üzerine ikinci adının Reis olarak konulduğunu ve ailesinde herkesin bu isim ile kendisini çağırdığını söyledi. Peker, ''bu ismin esrarengiz mitolojik bir şey olmadığını'' belirtti.

    İddianamede, ''Veli Küçük'ün söylemesi üzerine depremzedelere yardım yaptığı iddiası''nın doğru olmadığını öne süren Peker, ''Depremin olduğu topraklarda doğdum. Dedem ve babamın mezarları depremin olduğu topraklarda. Deprem olduğunda eşim ve çocuklar deprem bölgesindeydi. Yollar kapalı olduğu için helikopterle gittim. Eşim ve çocuklarımı gördükten sonra onları deprem bölgesinde bırakarak depremin daha çok zarar verdiği yerlere giderek çalışmalar yaptım. Bu çalışmalar ecdadıma, doğduğum topraklara borcumu ödemek için yapılmıştır. 'Halka sempatik görünmek için yaptığım' ifadesi son derece incitici ve yaralayıcıdır'' diye konuştu.

    Peker, ''Kelebek Operasyonu'' kapsamında tutuklandıktan sonra şikayeti sonucu açılan davalar üzerine, bazı emniyet görevlilerinin ''işkence'' ile ''görevi kötüye kullanmak'' suçlarından ceza aldıklarını da sözlerine ekledi.


    -''GİZLİ BELGE şAKASI''-
    Savunmasını yapan Asım Demir de tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz ile MHP İstanbul il yönetimine adaylığı sırasında tanıştığını anlattı. Demir, işsiz kaldığında iş istemek için gittiği Kerinçsiz'in kendisine Milli Hukukçular Birliğinin temizlik işlerini yapmasını söylediğini belirtti.

    Telefon görüşmelerinde sözü edilen ''gizli belge'' konusunda da şaka amaçlı aldığı sarı zarfı Kerinçsiz'e götürdüğünü, Kerinçsiz'in bu tür şakalar yapmasına kızıp, ''Bu mu gizli belge'' diyerek kendisine bir mahkeme kararı olan kağıdı gösterdiğini iddia etti.


    -''YILDIRIM, KERİNüSİZ İLE KAVGA ETTİ''-
    Demir, tutuklu sanık Oktay Yıldırım'ın bir gün dernek binasına geldiğini ve hızla toplantı salonuna gittiğini, burada Kerinçsiz ile kavga ettiğini söyledi. Kendisinin de elinde çay tepsisiyle Yıldırım'ın arkasından gittiğini belirten Demir, Yıldırım'ın tartışırken elini tepsiye çarpması sonucu fırlayan bardağın kaşına gelmesiyle de yaralandığını belirtti.

    Savunmasını yapan Mahir üayan Güngör de daha önceki beyanlarını kabul ettiğini ve ekleyecek bir şeyin olmadığını söyledi.



    21.05.2009 / İnternetajans

  3. #1743
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    NASIL BüYLE KONUşABİLİYOR?




    Yeniçağ Gazetesi yazarı Selcan Taşçı bugün Odatv’yi de ilgilendiren bir yazı yazdı. Taşçı’nın anlattığına göre dün saat 13:00 sıralarında kendisine Kültür Bakanlığı’ndan bir telefon geldi. Arayan Kültür Bakanlığı danışmanı sıfatıyla Taraf Gazetesi yazarı ünder Aytaç idi.


    ünder Aytaç, Kültür Bakanlığı’nın telefonunu Bakanlık ile ilgili olmayacak şekilde bir sohbet için kullandı. Bilindiği gibi Taşçı, Emrullah Uslu vakasını konu olarak ele alan bir polisiye roman yazıyor. O nedenle bu sohbet oldukça ilginç bir hal aldı.


    Aytaç, Taşçı’ya Emrullah Uslu hakkında çıkan haberlerden duyduğu rahatsızlığı anlattı. Bundan sonra Emrullah Uslu’nun hakkında çıkan haberler nedeniyle dava açtığını söyledi. Taşçı, bu sözleri örtülü bir tehdit olarak algıladığını okurlarına duyurdu.


    Taşçı’nın anlattığına göre sohbet bir polir sorgusunu andırıyordu: “ ‘Bunu niye böyle yazdın?.. Burda ne demek istedin?’ arada bir ‘Pişmanlık yasasından faydalanmak için zemin hazırlayıcı takdirler...’.


    Sohbette Aytaç bir süre sonra sadete geldi. Kafasındaki “örgüt” şemasını Taşçı’ya söyledi. Aytaç’a göre Uslu ile ilgili haberler Odatv tarafından yazılıyor ardından medyaya servis ediliyordu. Oray Eğin ve Selcan Taşçı bu servis edilen haberleri yapıyorlardı. Aytaç, Taşçı’nın anlattığına göre röportajın bu bölümünde de üstü örtülü bir tehditte bulundu: “Sizinle ilgili internet sitelerindeki iddiaları alıp Taraf’ta yayınlarsam, rahatsız olmaz mısınız?”.


    Ancak konuşmanın öyle bir bölümü var ki Emniyet Kurumu’nu töhmet altında bırakacak cinsten. ünce Taşçı ile Aytaç arasındaki Ergenekon sohbetini Taşçı’nın anlattığı satırları verelim:


    “Hukuk alanında aramızdaki yorum farkının diğer belirgin örneği ‘ETü’ yaklaşımı. 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ‘Böyle bir terör örgütü henüz tespit edilmedi’ biçimindeki kararına rağmen, ‘Ergenekon Terör ürgütü’ ifadesini kullanmayı sürdürenlerden biriydi Aytaç ‘Artık kullanmıyoruz’ diyor.

    -Ne zamandan beri?..

    -Emniyet Genel Müdürlüğü, Polis Akademisi üğretim üyelerine ‘İddianamede yer alan şekliyle diye belirtmeden ‘ETü’ demeyeceklerine dair’ belge imzalattığından beri...

    - Emniyet Genel Müdürlüğü’nün kurum içi yazışmaları mahkeme kararlarından daha mı etkin?

    - Mahkeme o kararı zaten ETü var olduğu için verdi.
    - Mahkemeden karar çıkmadı, nerden biliyorsunuz?..
    - Ama karar aşamasında...
    - Henüz hüküm yok ki...”


    Yukarıdaki sohbette ünder Aytaç iki şey söylüyor:


    Birincisi mahkeme kararına rağmen ETü ifadesini kullandığını kabul ediyor. Ta ki Emniyet Genel Müdürlüğü polisi akademilerine kullanmayın diye yazı gönderene kadar. Kısacası Aytaç’ın ifadesine göre Emniyet Genel Müdürlüğü mensuplarına mahkeme kararlarına rağmen bir süre bu karar uymama imkanı tanımış. Sonra da artık uyun yazısı göndermiş. Aytaç’ta buna dayanarak mahkeme kararına rağmen “ETü” demeyi sürdürmüş.


    İkincisi ise yine şok edecek cinsten. O da Taraf yazarı ünder Aytaç, Taşçı’ya Ergenekon Davası’nın sonucunu bildiğini ima ediyor. Taşçı’ya mahkemenin ETü’nün varlığını kabul ettiğini söylüyor. Kısacası “derin” bilgileri olduğunu imalı yollarla dile getiriyor.


    üstelik tehdit, karalama, görevi kötüye kullanma, süren bir davaya ilişkin kamu görevlisinin davayı bildiğine dair imalar Kültür Bakanlığı’nın telefonları üzerinden yapılıyor.


    Taşçı da haklı olarak yazısının sonunda şu soruyu sordu:

    “Dakikalar, dakikalar ve dakikalarca süren bu konuşma için neden Kültür Bakanlığı’ndan arandığımı halen anlamış değilim. Gazeteci kimliğini bağlayan konuları konuşmak için arayan ünder Aytaç niye Bakanlığın telefonunu kullandı?

    Taraf gazetesinde yazılıp çizilenlerin izah faturasını devlet, dolayısıyla biz vatandaşlar ödemek zorunda mıyız?

    Yoksa Kültür Bakanlığı, Taraf’ın iletişim sponsorluğunu mu üstlendi?”



    Odatv.com
    27 Mayıs 2009

  4. #1744
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    Ergenekon'da Bir Tutuklama Daha!



    Ergenekon soruşturması kapsamında bir kişi daha tutuklandı...


    Beykoz Poyrazköy'deki İstek Vakfı'na ait alanda bulunan silah ve mühimmatlarla ilgili olarak aranan ve dün Merkez Komutanlığı'na teslim olan ve bugün tutuklanma talebiyle mahkemeye çıkarılan Yarbay Mustafa Turkan Ecevit tutuklandı.



    27.05.2009 / İnternetajans

  5. #1745
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    Ergenekon'a Rekor Dava!





    Ergenekon haberleri için 2 bin 407 soruşturma açıldı...

    Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in MHP Hatay Milletvekili Süleyman Turan üirkin'in soru önergesine verdiği yanıt, Ergenekon soruşturması ile ilgili olarak gözaltı sürecinin başlamasından itibaren gazetelerde yer alan ‘gizlilik içeren bilgilerle' ilgili faturanın basına kesildiğini ortaya koydu.

    Bu yöndeki haberler nedeniyle büyük bölümü basın mensupları hakkında olmak üzere toplam 2 bin 407 soruşturma açıldı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin MHP Hatay Milletvekili Süleyman Turan üirkin'in kamuoyunda Ergenekon soruşturması olarak bilinen soruşturmayla ilgili soru önergesini yanıtladı. üirkin, soruşturma kapsamında gizli veya çok gizli belgelerin gözaltı sürecinin başlamasından itibaren basına kim tarafından sızdırıldığı, bunlarla ilgili çıkan haber ve köye yazıları ile ilgili de kaç dava açıldığını sordu. Bakan Ergin ise 31 Mart 2009 tarihine kadar Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, şişli Cumhuriyet Başsavcılığı ile Kadıköy, üsküdar, Fatih, Küçük üekmece ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılıklarınca “gizliliğin ihlali ve soruşturma mercilerini etkileyecek şekilde bilgi sızdırmaktan dolayı yapılan suç duyuları ve açılan soruşturma ve davalar hakkında istatistiki bilgi verdi.


    -şİşLİ CUMHURİYET BAşSAVCILIğI 334 SORUşTURMA AüTI-

    Bakan Ergin'in verdiği bilgiye göre, gizliliğin ihlali konusunda şişli Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yazılı ve görsel medya kuruluşu, medya mensubu ve kamu görevlilerine ilişkin toplam 334 soruşturma açıldı. Bunlardan 311'inde kovuşturmaya yer olmadığına dair takipsizlik kararı verilirken 23 dava açıldı. Davaların 22'si devam ederken 1'i mahkumiyetle sonuçlandı.


    -507 SORUşTURMADAN SADECE 14'ü KAMU GüREVLİSİNE-

    Bakan Ergin'in verdiği bilgiye göre, Kadıköy, üsküdar, Fatih, Küçük üekmece ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 17 Mart 2009 tarihine kadar yine gizliliğin ihlaliyle ilgili olarak 493'ü basın mensubu, 14'ü kamu görevlisi olmak üzere toplam 507 kişi hakkında soruşturma açıldı. Hakkında soruşturma açılan basın mensuplarından 11'ini mesul müdür, 28'ini köşe yazarı, 167'sini muhabir ve 85'ini de diğer basın mensupları oluşturdu. Bu soruşturmalardan 223'ünde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilirken 106'sı hakkında da dava açıldı. Gizliliğin ihlali nedeniyle hakkında dava açılan 14 personelden 10'u hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilirken 4'ü hakkında da yetkisizlik, birleştirme, görevsizlik ve iade gibi nedenlerle işlem yapılmadı.


    -REKOR BAKIRKüY CUMHURİYET BAşSAVCILIğI'NDA-

    Ergenekon soruşturması kapsamında, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 13 Mart 2009 tarihine kadar gizliliğin ihlali ve soruşturma mercilerini etkileyecek şekilde bilgi sızdırmaktan dolayı yapılan suç duyularına ilişkin bin 566 soruşturma açıldı. Bunlardan 398'inde kovuşturmaya yer olmadığı yönünde karar verilirken 684 dava açıldı.


    -SAVCILARLA İLGİLİ İşLEM YAPILMASINA GEREK GüRüLMEDİ-

    Bakan Ergin, Ergenekon soruşturması kapsamında basına bilgi sızdırdıkları iddiasıyla ilgili İstanbul Cumhuriyet savcıları ve hakimi hakkında Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce yapılan inceleme sonunda 21 Ağustos 2008 tarihli ‘olur' ile işlem yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini söyledi. Ergin bir başka şikayet üzerine de İstanbul Cumhuriyet savcıları hakkında Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan inceleme sonunda 27 Mart 2009 tarihli ‘olur' ile şikayetin işleme konulmaması yönünde düşünce bildirildiğini kaydetti.



    27.05.2009 / İnternetajans

  6. #1746
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    Eminağaoğlu’nun gizlenen yüzü



    ünümüzde çok hayati bir soru cevaplanmayı bekliyor: Hrant Dink’in alçakla katledilmesinin Ergenekon soruşturmasıyla bir ilişkisi var mı, yok mu? Bu soruyu “Trabzon’da rahip Santoro’nun, Malatya’da Protestan misyonerlerin katledilmesinin Ergenekon’la ilişkisi var mı, yok mu?” diye de geliştirebiliriz.

    Bu konuda çok şey söylendi, yazıldı, çizildi. Bütün bu süreçleri ABD’den, Washington’dan, büyük ölçüde internetten izlemek zorunda kalmış, dolayısıyla yeterli bilgi sahibi olmayan biri olarak iki meslektaşımın kitaplarından geniş ölçüde faydalandım. Bunlardan ilki, Milliyet’ten Nedim şener’in “Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları” adlı çalışmasıydı. Nedim, doğru bildiğimiz birçok şeyin aslında öyle olmadığını göstererek bize çok büyük bir iyilik yaptı. Nitekim “iyi olan hiçbir şey cezasız kalmaz” ilkesi bir kez daha işledi ve polis “bizi hedef gösterdi” diye kendisini dava etti.

    İkinci kitap ise Vatan Ankara bürosundan Kemal Göktaş’ın “Medya, Yargı, Devlet” altbaşlığını taşıyan “Hrant Dink Cinayeti” adlı eseri. Türkiye’nin önde gelen yüksek yargı muhabirlerinden Kemal’in, yüksek lisans tezi olarak Dink’in medya aracılığıyla nasıl hedef haline getirildiğini araştırdığını biliyordum. Kitapta, tezine ek olarak Hrant’ın davalarını ve Ergenekon’un Hrant’a yönelik ilgisini mercek altına almış.

    Ergenekon bağı

    Kemal’in tamamen açık kaynaklara dayanarak kaleme aldığı kitabı okuduğunuzda başlangıçtaki soruya ‘muhakkak var’ cevabı vermek durumunda kalıyorsunuz. üncelikle Ergenekon davasının Veli Küçük ve Kemal Kerinçsiz gibi kilit isimlerinin Hrant’a karşı yürütülen kampanyada ne denli etkili olduklarını bir kez daha hatırlıyoruz. Ardından Yasin Hayal ve Ali üz gibi zanlıların Ergenekon’la bağları olup olmadığı hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Bazı noktalarda kafanız epey karışıyor. İlki daha bildik bir olgu: Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek başta olmak üzere, Hrant’ı adım adım ölüme götüren süreçte şu ya da bu şekilde rol ve sorumlulukları olduğu ileri sürülen, fakat haklarında ciddiye alabileceğimiz bir inceleme veya soruşturma açılmayan bazı polisler Ergenekon soruşturmasında kilit rol oynuyorlar. İkincisi daha şaşırtıcı: Bazı çevreler tarafından neredeyse “Ergenekon’un yüksek yargıdaki temsicisi” gibi lanse edilmek istenen YARSAV Başkanı ümer Faruk Eminağaoğlu’nun, Kerinçsiz ve benzerlerinin mahkum ettirmek için yoğun enerji sarf ettiği Hrant’ı beraat ettirebilmek için elinden geleni yapmış olduğunu öğreniyoruz. İtiraf edeyim, ben bilmiyordum ve kendisini şahsen tanımadığım Eminağaoğlu hakkında son dönemde kalın çizgilerle çizilen kötü imajın etkisinde kalmış olduğum için inanmakta da zorlandım.

    Sonuna kadar direnmiş

    şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin Dink’i 301. maddeden mahkum etmesi üzerine hem Kerinçsiz ve diğer müdahiller, hem de Dink’in avukatları temyize başvurunca, Yagıtay Cumhuriyet Başsavcılığı adına savcı Eminağaoğlu kaleme aldığı tebliğnamede ayrıntılı bir şekilde Dink’in yazılarının “eleştiri” boyutunu aşmadığını ve suçsuz bulunması gerektiğini belirtmiş. Buna rağmen Yargıtay 9. Ceza Dairesi cezayı onayınca, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yine itiraz edip davayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na taşımış. Eminağaoğlu tebliğnamesinde Yargıtay üyelerini Dink’in söz konusu yazılarını “soğukkanlılıkla” okumaya davet etmiş ve sözlerinin tamamen düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ayrıntılı bir şekilde savunmuş. Sonuçta 7 üyenin itiraz lehine oy kullanmasına rağmen Dink’in cezası onaylanmış. Kitaptaki en çarpıcı belgelerden biri, Eminağaoğlu’nun, Hrant’ın alçakla katlinden beş gün sonra kaleme aldığı ve www.adalet.org sitesinde yayınlanan yazısı. şu cümleler onun: “Hrant’ın karşısına geçenler, Lozan’ı savunurken ne Atatürkçülük ne de Lozan’dan haberdarlardı. Bu durum Atatürkçülüğe de, Lozan’a da, Hrant’a da zarar veriyordu.”

    Bir de şu bölüme dikkatinizi çekmek istiyorum: “Danıştay saldırısında görüldüğü gibi Hrant olayında da görülen, ayakkabının/botun altının delik olduğu. Demek ki hayatlarını kaybeden bu kişiler paranın gücü altına alınarak yönlendirilmemiş ve yaşamamışlar, ifadelerini özgürce dile getirmeyi düstur edinmişler.”

    Kitabı okuduktan sonra Kemal Göktaş’la konuştum ve Eminağaoğlu’nun sadece Hrant olayında değil, askerlik yapmayı reddeden “vicdani retçiler” ve Kürt sorunuyla ilgili davalarda da çok ileri ve demokratik yorumlar yapmış olduğunu öğrendim.

    şimdi insanın aklına şu sorular takılıyor:

    1) Böylesine “çağdaş hukukçu” profiline sahip olan biri, nasıl olur da Ergenekon gibi karanlık ve hukuk dışı bir yapıyla irtibatlı olabilir?

    2) Eğer böyle bir irtibatı yoksa -ki üstlendiği davalara getirdiği yorumların Ergenekon çizgisine tamamen ters olduğunu görüyoruz- neden bazı odaklar kendisiyle bu kadar çok uğraşırlar?

    3) Kendilerini haklı olarak “Hrant’ın dostu” olarak tanıtan ve onun yargı sürecinin tüm aşamalarını bildiğini varsayabileceğimiz bazı aydınlar neden şu hengamede “Bir dakika, Eminağaoğlu Hrant davasında çok dik bir duruş sergilemişti” diyerek kamuoyunu aydınlatmazlar? Hatta içlerinden bazıları Eminağaoğlu’na yönelik linç kampanyasına katılmaktan geri kalmaz?

    üzetle bu işte bir gariplik var.



    Ruşen üakır / VATAN GZT. / 28.05.2009

  7. #1747
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    Ergenekon'da Okey Muhabbeti!




    Hakim sorar: 'Darbe yapmaya gel' neyin şifresi?

    ''Ergenekon'' davasında savunmasını yapan tutuksuz sanıklardan Yusuf Görüm, örgütün tetikçisi ve üyesi olduğu suçlamalarını reddederek, ''Reisim, bizim elimize kimse bomba veremez; ne silah, ne bıçak... üünkü biz almayız'' dedi.

    Görüm, kardeşi Hüseyin Görüm'ün ailenin en küçüğü olduğunu, kendi kafasına göre hareket ettiğini, kendilerinin de ona pek karışmadıklarını belirterek, ''Ama iş vatana geldiği zaman sonuna kadar vatanına bağlı, Atatürk'ü seven, Allah'ını, bayrağını bilen bir insandır. Ben kardeşimle bu yüzden gurur duyuyorum'' dedi.

    Mersin'deki Kuvayı Milliye 1919 Derneği'nin açılışında ''silah üzerine yemin edilmesi''nin kendisine ters geldiğini de vurgulayan Görüm, bu nedenle dernek üyesi olan kız kardeşi Nalan Görüm ve Sevilay adlı arkadaşının dernekten istifa etmesini sağladığını söyledi.

    Mersin'deki bu yemin töreninden sonra Roj TV'de bir programda Murat Karayılan'ın, Mehmet Fikri Karadağ ve kardeşi Hüseyin Görüm'ün bir fotoğrafını göstererek, bu kişilerin ''PKK'nın kelle avcılığına soyunduğunu'' söylediğini öne süren Görüm, bu olaydan sonra kardeşini PKK'nın ölüm listesinde olduğu konusunda uyardığını ifade etti.

    Görüm, kardeşi Hüseyin Görüm ile Alpaslan Arslan'ın İçerenköy'de görüştüğünü belirterek, şöyle konuştu:

    ''Alpaslan Arslan adlı şahsa, aslında şahıs bile demek istemiyorum. İnsan demek hele hele hiç istemiyorum. Eğer Türkiye Cumhuriyeti bunu insan yerine koyuyorsa ben insan değilim o zaman. Osman Yıldırım denilen itirafçı çıkacak, 'Rasim Görüm bize ümraniye'de bombaları verdi' diyecek. Reisim, bizim elimize kimse bomba veremez; ne silah, ne bıçak... üünkü biz almayız. Muzaffer Tekin ya da Fikri Albay diyecek ki 'Rasim, sen bunları al, insanları öldür.' İnsanları öldüren adamın öbür tarafta yeri olmayacağını hepimiz biliriz. Alpaslan Arslan diyor ki 'şeriat istiyorum.' Dini savunmak, hiç suçu olmayan bir insana Danıştayı basıp kurşun sıkmak mıdır? İslam'ın kılıcı Kur'an'dır. Açarsın, öğrenirsin. Biz, silahı biliriz, silahı severiz ama öyle kolay kolay da tetiği çekmeyiz. Bunlar Müslüman insanın en son yapacağı şeyler.''

    üapraz sorgusunda Alpaslan Arslan'la nasıl tanıştığına yönelik soruları yanıtlayan Yusuf Görüm, sorgusunun sonunda Mahkeme Başkanı Köksal şengün'ün ekleyecek bir şeyi olup olmadığını sorması üzerine, ''Evet reisim, bir şeyi açıklamak istiyorum. Bizim muhitimiz Küçükyalı Maltepe. Akşamları arkadaşlar beni ararlar. 'Ağabey darbe yapacağız, gelir misin?' derler. Ya da ben ararım, 'darbe yapıyoruz, hadi gelin' derim. Yani bizim orada Küçükyalı ya da Maltepe'de, okey oyunlarının adı darbedir'' diye konuştu.

    Görüm'ün sorgusunun ardından, duruşmayı yarına erteleyen Mahkeme Başkanı şengün, ''Bugün savunma için gelen diğer iki sanığın savunmasını alamadık, iki kardeşle uğraşmaktan bugün...'' diye yakındı.

    Savunma için gelen diğer sanıkları yarınki duruşmaya çağıran şengün, duruşmayı yarın 09.30'a erteledi.




    28.05.2009 / İnternetajans

  8. #1748
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    Küçük: Biz İstihbaratı Biliriz




    "CIA insanlara birbirleri hakkında yalan söyletirler. Bu şeklide mi sorgulanacağız?"


    ''Ergenekon'' davasının tutuksuz sanıklarından Raif Görüm, Danıştay'a Saldırı Davası'nın sanığı Alparslan Arslan'ın Maltepe'deki Kuvayı Milliye 1919 Derneği'ne bir kez gittiğini söyledi.

    İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan Raif Görüm, 5 yaşında ailesiyle Almanya'ya gittiğini, 1998'de Türkiye'ye temelli dönüş yaptığını, Kuvayı Milliye 1919 Derneği'ne 11 Kasım 2005'de üye olduğunu söyledi.

    ''ürgüt üyeliği'' suçlamasının çok ağır olduğunu ifade eden Görüm, ''Her zaman Türklüğümü korudum. Yurt dışında ve burada her şey farklı. İki arada kaldık. Bu suçlama çok üzüntü verici. Suçsuzum. Atatürk'ün askerlerinden biriyim. Türkiye için ölürüm, hapse girmeye de her zaman hazırım'' diye konuştu.

    Görüm, Maltepe'deki derneğin kuruluşunda Mehmet Fikri Karadağ ile birlikte imza attığını, deneğin kurucularından biri olduğunu vurgulayarak, dernekte istihbarat toplama görevi olduğu yönündeki iddiayı kabul etmedi.

    Görüm, saygı nedeniyle Karadağ'a ''Paşa'' diye hitap ettiğini ifade ederek, dernek bünyesinde motorize ekipler kurulacağı yönündeki iddialara ilişkin de, ''Ben motosiklet kullanıyorum. Motorcular derneği kurmak istedik. Kuvayı Milliye ile alakası yok. üzel kuvvetler diye bir oluşumdan haberim yok'' diye konuştu.

    Tutuklu sanık Hüseyin Görüm'ün amcası olduğunu dile getiren Görüm, ''Amcama inandığım için dernekte yer aldım. O çok değerli bir insan. Rasim Görüm başka bir amcamın oğlu. Aramızda bir tartışma oldu. Amcam ikizimi de istemedi. Dernekten ayrıldık. Buradan özür diliyorum, amca seni seviyorum'' dedi.


    üAPRAZ SORGUSU-

    Görüm, çapraz sorgusu sırasında Alparslan Arslan ile ilgili kendine yöneltilen soruları da şöyle yanıtladı:

    ''Alparslan Arslan Maltepe'deki Kuvayı Milliye 1919 Derneği'ne bir kez geldi. 1-2 dakika uğrayıp geçmişti. Amcan Hüseyin Görüm ve ben vardım. Amcamla neler konuştuğunu bilmiyorum. Konuşmasına dikkat etmedim. Konuşmalarında gizli bir şey olamaz. Amcan nereden bilsin böyle bir şey yapacağını. Eğer adam öldüreceğini bilseydim, konuşmalarına dikkat ederdim. Tarihini de tam hatırlamıyorum. 2005-2006 olabilir.

    Maltepe'de gördükten 3-4 ay sonra da Akçay'dayken Arslan'ı Almanya'daki devam eden boşanma davam nedeniyle 1 kere avukat olduğu için aradım. Danıştay saldırısını duyduktan sonra şok oldum. Keşke aramasaydım dedim. Numarasını telefonumdan sildim. Ne bilelim... Yarın siz bile bir adam öldürebilirsiniz. Sizi tanıyorum diye bağlantı kurabilirler.''


    -ULUSAL HABER KARTI-

    Kendisindeki ''Ulusal Haber'' basın kartını, maçlara ve otoparka para vermemek için aldığını savunan Görüm, ''Kartı amcam Hüseyin Görüm'den aldım. Amcamın çok fazla tanıdığı var. Amcam derneğe gelenlerle ne konuşuyordu size söyleyemem, çünkü bilmiyorum. Arkadaşları gelince ben yanlarında kalmıyordum. üay götürüyordum'' dedi.

    Ne kendisinin, ne amcasının, ne de Kahraman şahin'in saklayacak bir şeyi olduğunu öne süren Görüm, 10 yıldır aynı telefon numarasını taşıdığını, davadan sonra da hattını değiştirmediğini kaydetti.

    Görüm ''Ben Düzceliyim. Silahları, kadınları, esrarı severim. Bana Ergenekon'dan söz edin. Ben Almanya'da kick boks şampiyonuyum. Piyano tamircisiyim. Dünyada piyano tamircisi bir Türk varsa o da benim. Siz nasıl düşünmek istiyorsanız onu düşünün. Almanya'da çok büyük çevrem var. Ege'de Antalya'da beni herkes tanır'' dedi.

    Görüm, tutuklu sanık Veli Küçük'ü tanımadığını ancak sonsuz saygı duyduğunu kaydetti.


    -VELİ KüüüK-

    Duruşmada söz alan Veli Küçük de, savcının Görüm'e, ''Veli Küçük'ü Kuvayı Milliye Derneği'ne geldiğinde gördünüz mü?'' şeklinde soru sorduğunu belirterek, ''Derneğe gitmediğimi bir çok tanık, görevliler söyledi. Biz istihbaratı çok iyi biliriz. CIA insanları sıkıştırıp birbirleri hakkında yalan söyletirler. Burada bu şeklide mi sorgulanacağız'' diye tepki gösterdi.

    Bunun üzerine Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, sorusunun ''Veli Küçük'ün derneğe geldiğini gördünüz mü?'' şeklinde olduğunu belirtti.

    Sanık Hüseyin Görüm de, ''Raif Görüm, Alparslan Arslan'ı Maltepe'de gördüm diyor. Bunu iyi düşünsün'' dedi.

    Raif Görüm'ün, Arslan'ı dernekte gördüğünü tekrarlaması üzerine Hüseyin Görüm, ''Alparslan Arslan Maltepe'ye hiç gelmedi. Benim İçerenköy'deki yerimde gördü. Terasta çay içildi. Alparslan Arslan Maltepe'ye hiç gelmedi. Gelseydi, geldi derdim'' diye konuştu.

    A.A.


    28.05.2009

  9. #1749
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    MEHMET EYMüR ODATV’Yİ TEHDİT ETTİ




    Eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür, Odatv’ye hakaret dolu bir mektup gönderdi. Mektubunda yaptığımız bir haberi okuduğunu söyleyen Eymür, bu haberimizden ötürü Odatv’ye küfür etti. Eymür, içerdiği yoğun hakaret nedeniyle yayınlamadığımız mektubunun sonunda Odatv’yi tehdit de etti.


    İşte Mehmet Eymür’e dair daha önce yaptığımız haber:


    Odatv.com olarak daha önce, Ergenekon Soruşturması ile ilgili hükümet kanadından bir tek Bakan Cemil üiçek'in demeç vermesini ilginç bulup, bunun nedenini sorguladık.


    Ergenekon Soruşturmaları’nda hep konuşan tek isim olan Cemil üiçek’in “AKP’nin derin devleti” ilişkisi hep merak unsuru oldu. İşte bu noktada odatv.com’a bazı özel bilgiler ulaştı.


    2003 yılının Nisan ayında ABD’ye gelen Cemil üiçek, dönemin Adalet Bakanı John Ashcroft ile birkaç gün süren görüşmeler yaptı.


    Ashcroft o dönem Türkiye’den “ABD’nin Terörle Mücadelesi” kapsamında yardım istedi. Türk polisi ile arttırılmış istihbarat, karşılıklı polis değişimi gibi fikirler gündeme getirdi.


    üiçek de bunun yanında Türk adalet sisteminin ABD sistemi ile uyumlu hale getirilmesi, juri sistemi, suçüstü, gizli dinleme, muhbir uygulamaları konusunda destek istedi.


    Eymür’le “açıkhavada görüşme”

    Bu görüşmelerin yanında üiçek, o yıllarda MİT’den emekli olmuş bulunan ve Virginia’daki CIA Merkezi’nde ders veren Mehmet Eymür ile uzun bir görüşme yaptı.


    Burada bir virgül…


    Bu tarihlerde Eymür’ün artık MİT ile ilişkisi olmadığı gibi para karşılığı CIA’ye ders veriyordu. Bir uzmanın CIA’de ders verebilmesi hatta binaya bile girip çıkabilmesi için kağıt üzerinde en azından Green Card’ının ve çifte vatandaşlığının olabilmesi gerekir.


    Dönelim “açıkhava sohbetlerine”... üyle ki, görgü tanıklarının anlattığına göre iki isim “dinlenmemek için” açık havada saatler süren yürüyüşler yaptılar. Hiçbir kapalı mekana girmemeye özen göstererek her seferinde birkaç saati aşkın pek çok görüşme yürüttüler.


    Eymür’e ne vaat edildi?

    Bu ilginç ve gizli buluşmalardan kısa bir süre sonra Mehmet Eymür, Virginia’da eşine yeni açtığı kuaför salonunu apar topar kapattı ve İstanbul’a döndü. Sudi üzkan’ın işletmelerinin CEO’su yapılıverdi.


    Eymür’ün o dönemde Müsteşarlık teklifi aldığı ve kerhen kabul ettiği de biliniyor. Sonra ne olduysa MIT işi yattı. Yani CIA’ye ders veren birisinin MİT’in başına geçemeyeceği muhtemelen bir şekilde devlet katlarında duyuldu.


    şimdi merak edilen Ergenekon gözaltılarında bu ikilinin ne kadar işbirliği içinde olduğu. üiçek hukuki ortamı hazırladı mı? Eymür, şüphelendiği isimlerin yanına muhbirler yerleştirdi mi?



    Odatv.com


    Odatv.com'un 'Neden Hep Cemil üiçek Konuşuyor' başlıklı haberi için:

    http://www.odatv.com/index.php?id=14457



    9 Ocak 2009

    28 Mayıs 2009

  10. #1750
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    Dilini tutamayan Bülent Arınç’ın kehaneti:...Ve sıra büyüklerde!



    Demek ki Genelkurmay’daki subay, yazıcıya “Darbe planı yapalım” dedi. Yazıcı “Kaç kopya olsun komutanım?” diye sordu.
    Komutan “üç...” dedi:

    “Biri avukat arkadaşa gidecek, birisi Taraf Gazetesi’ne, biri de zaten gizli...”

    Yazıcı selam çaktı, oturup yazdılar.

    Bitince subay komutana koştu:

    “Komutanım adı ne olsun?..”

    “Neyin?..”

    “Darbenin... Yapmıyacak mıyız?..”

    “Yapacağız...”

    “Darbenin adı olsun ki, ne yaptığımızı bilelim...”

    Sonunda gizli şifreli, kimsenin anlamayacağı bir isim buldular:
    “AKP ve Fettullah Gülen’i bitirme planı”

    Komutan sordu:

    “Ne olduğu anlaşılıyor mu?..”

    übürü yanıtladı:

    “Hayır komutanım, hiç anlaşılmıyor... Sanki başka bir şeyin şeyiymiş gibi belli bile değil...”

    Komutan sevindi:

    “şifreli ya...”

    İki gündür onu düşünüyorum;
    Genelkurmay’ın darbe planı herhangi bir avukatın bürosunda ne arıyor?

    Levazıma bulgur alımı emrini gördüğümüzde, iki gün “LK-BAT” ın akşam yiyeceğimiz bulgur pilavı ile ne ilgisi olduğunu düşünmüştük.

    Sonra anlamıştık ki “Levazım Komutanlığına - Bulgur Alma Talimatı” yani; LK-BAT

    Ama darbe planı bu kadar açık ve net:

    “AKP ve Fethullah Gülen’i bitirme planı...”

    Neler oluyor sizce?

    Ergenekon davası, emekli paşalara ve sıradan insanlara gerekeni yaptı. Ama TSK içindeki rütbelilere uzanamadı...

    Bunun önhazırlığı mı bu?

    Dilini tutamayan Bülent Arınç’ın halkın önünde daha geçen gün “Sıra büyüklerinde...” demesinden on gün sonraya denk geliyor bu olanlar...

    Sıra büyüklerde mi?



    17.06.2009 / Bekir Coşkun / Hürriyet

175. Sayfa - Toplam 185 Sayfa var BirinciBirinci ... 75125165173174175176177 ... SonuncuSonuncu

Benzer Konular

  1. CIA Böyle Öğretti (2)
    By bozok in forum Gündem
    Cevaplar: 2075
    Son Mesaj: 10-17-2011, 10:20 PM
  2. Var mı böyle bir terbiyesizlik?
    By bozok in forum Gündem
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11-09-2010, 04:08 PM
  3. Sürüleşmek böyle bir şey
    By bozok in forum Kültür
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11-14-2009, 11:18 AM
  4. Yok böyle bir kurtarış!..
    By bozok in forum Spor
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 08-18-2009, 05:05 PM
  5. Yıkanmayı, Türkler öğretti
    By anau in forum Kültür
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 03-29-2008, 04:47 AM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  
 
Turan Ordusu
   
Bitkisel Tedavi | Dogal Tedavi | Gazete Haberleri | Sikayet Yolla | Tüketici Haklari | Aloe Vera | Nas?l Zayiflarim | Diyet Liste | Bitkisel Tedavi