184. Sayfa - Toplam 185 Sayfa var BirinciBirinci ... 84134174182183184185 SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1.831 ile 1.840 ve 1843

Konu: CIA Böyle Öğretti

  1. #1831
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    "Komutanlar 'üz' Gibilere Teslim"




    "Kuvvet komutanı Zekeriya üz gibi savcıların eline teslim edilecek"


    Vural Savaş, "şimdi yapılan değişiklikle devletin en üst seviyesinden kişilere suçlamayı Yargıtay Başsavcılığı açacak... Bu aşamada kuvvet komutanı Zekeriya üz gibi savcıların eline teslim edilecek" dedi.

    Savaş "Maddedeki değişikliklerle DGM kapatılınca onların baktıkları suçlara bakmak üzere bazı mahkemeler olacak. Atama yapılacak, AK Parti'nin özel yetkilerıyle bu tip suçlarda tutuklama kararını o mahkeme verecek, itirazlar oraya yapılacak" diye konuştu.

    "şu anda Zekeriya üz bu iş için özel olarak görevlendirildi" diyen Savaş, üz'ün 'sicil'inin de pek parlak olmadığı savundu.

    Vural Savaş, "Mahkemeler sivilleşirse AB'ye daha uyumlu olacak deniyor ancak, Ergenekon başlayalı şu gerçek ortaya çıktı. Hakim Türkiye'yi korku imparatorluğu haline getiren savcıların kararlarını inceleyince dehşet içinde kalıyor. Ergenekon'daki mahkeme kararlarına baktığınızda askeri mahkemeden daha büyük baskı var" diye konuştu.

    Yargıtay Onursal Başsavcısı, "Yargıyı asıl bağımlı kılan şey Anayasa'ya aykırı ama Anayasa'ya getirilmeyen Hakimler Savcılar Kanunu...Ne olursa olsun Adalet Bakanı'nın izni olmadan savcılar yargılanamaz. Bakan tüm mufettişleri görevden alamaz. Bu tasarrufa karşı müffettişler idari yargıya başvurabilir, onlar buna da başvuramaz" ifadelerini kullandı.

    "İnsanın en kolay lekelendiği meslektir bu, her karar da birilerini gücendirebilirsiniz diyen Savaş, "Bu konuda 2 kitap yazdım. Hakimlerin hukuka ayrılıkları işlendi. Bunların çoğu kanuna aykırı elde edılen deliller kullandı. İktidarın askeri savcıdan Genelkurmay'ın güdümünde olması korkusu var ama ondan daha fazla güdümdedir. Böyle yasaya aykırı görev yapmak görevi kötüye kullanmaktır" şeklinde konuştu.

    Vural Savaş, "Açık söylüyorum adliyedeki F tipi örgütlenme Ergenekon başladığında, bu sorusturmalar eşgüdümlü belli cemaatin tüm kurumlarına sızmış" ifadelerini kullandı.

    Yargıtay Onursal Başdavcısı Savaş ayrıca, "şimdi yapılan değişiklikle devletin en ust seviyesinden kişilere suçlamayı Yargıtay Başsavcılığı açacak bu aşamada kuvvet komutanı Zekerıya üz gibi savcıların eline teslim edilecek..." dedi.


    01.07.2009 / İnternetajans

  2. #1832
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    üiçek Muhafazakar Aile üocuğu



    Vakit nasıl oldu da bunu araştırmadı?

    ''Ergenekon'' soruşturması kapsamında savcılığa ifade verdikten sonra mahkemeye sevkedilen Deniz Kurmay Albay Dursun üiçek tutuklandı. Bu tutuklama gündeme bomba gibi düştü. Birgün yazarı ünal üzmen bugünkü köşesini bu konuya ayırdı. Ancak kimsenin görmediği bir ayrıntıyla.. "Vakit gazetesi neden Albay Dursun üiçek'in özgeçmişini araştırmadı" diye soran yazar, cevabını yine kendisi verdi.

    Ailesinde solcu birini bulamayınca..
    AKP'ye kapatma davası açan Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın yedi sülalesini araştıranlar, “Fethullah Gülen'i ve AKP'yi Bitirme Planı”nı hazırladığı söylenen albay Dursun üiçek'in özgeçmişiyle neden ilgilenmedi? Savcının Urfa'daki köyüne kadar gidip ölen kardeşinin sol örgüt üyesi olduğunu manşetten verenler, neden Reşadiye'nin Umurca köyüne gitmedi. Kim bilir belki de gitmişlerdir. Albay'ın ailesinde solcu birini bulamayınca haber yapmaktan vazgeçmişlerdir.

    Vakit bunu neden araştırmadı
    Siz merak etmediniz mi Vakit'in, Albayın özgeçmişini es geçmesini?Doğrusu ben pek merak ettim. Sırf bu merakımdan dolayı (Merak ettiğim albayın öz geçmişi değil, Vakit'in meraksızlığıdır.) Albay Dursun üiçek'in köyü ve yakın akrabaları hakkında ulaşılabilir kaynaklardan bazı bilgiler edindim. Vakitçilerin bu konudaki meraksızlığının nedenini anlamak için... Vardığım sonuç, bir ucu kendilerine dokununca bu kesimin çifte standartlı davrandığını gösteriyor.

    Ailede imam da var
    Kurmay Albay Dursun üiçek, Tokat'ın Reşadiye ilçesine bağlı Umurca köyünden; okumuş yazmış bir aileden geliyor. Birinci dereceden akrabalarından biri halen Yozgat valisi. Vali de albay gibi öğretmen okulu çıkışlı. İkisi de öğretmen kökenli; Sivas Pamukpınar üğretmen Okulu'ndan 1976'da birlikte mezun olmuşlar. Ailede imam dahil her meslekten kişi var.

    Bu planı önce evinde uygulaması gerekmez mi
    Edindiğim bilgiler köyün siyasi eğilimini de merak etmeme neden oldu. Albay üiçek'in köyü Umurca'nın 2009 İl Genel Meclisi seçim sonuçlarına baktım. üyle ya “Fetullah Gülen'i ve AKP'yi bitirme planı” yapan birinin bu planını önce kendi evinde uygulaması gerekmez mi? Albay, yok etmeyi tasarladığı partiye, en azından yakın çevresini etkileyerek oy vermelerini engellemiş olabilir miydi?

    Ben bile etkili oldum
    Ne ilgisi var demeyin; Anadolu köylüsü, köyünden çıkmış ve önemli makamlara gelmiş hemşehrilerine büyük itibar gösterir. Onların siyasi tercihlerine yakın durmayı sever. Hele bu kişi Anadolu insanının çok sevdiği ordunun bir üyesiyse… Ben bile, yıllar önce ayrıldığım kasabamdaki akrabalarıma oylarını solun adaylarına vermeleri telkininde bulundum, ayıptır söylemesi etkili de oldum…

    Albay üiçek'in ailesi AKP'li
    Neyse, biz köyün seçim sonuçlarına bakalım: 29 Mart mahalli idareler seçiminde, il genel meclisi için Umurca'da kullanılan 225 geçerli oyun 202'si AKP'ye gitmiş. MHP 16, CHP 1 oy almış. Diğer üç oyun biri İşçi Partisine, biri BBP'ye diğeri ise bağımsıza çıkmış. 22 Temmuz 2007 genel seçiminde geçerli 213 oyun 180'ini alan AKP, 2009 seçimlerinde ülke genelinde oy kaybederken Umurca'da oyunu artırmış. Anlayacağınız köy silme AKP'li.

    Köyün muhtarı Dursun üiçek'in kardeşi
    Seçim sonuçları albayın, köyünde etkili olmadığını gösteriyor. Olabilir… Belki de albayın köyde etkileyebileceği kişiler ve yakın akrabaları yoktur ya da zamanla köyüyle ilişkisi kopmuştur. Ne bilelim, belki de köy halkının hazzetmediği biridir ve bundan dolayı tepki olsun diye oylar AKP'ye kaymıştır. Peki ya köyde yaşayanların yarısının soyadı üiçek, köy muhtarı da albayın kardeşi ise o zaman bu sonucu nasıl yorumlayacağız. Evet, burası çok ilginç; güvenilir yerel kaynaklardan edindiğim bilgilere göre köyün muhtarı Osman üiçek, Albay Dursun üiçek'in kardeşi. AKP döneminde önce APK Kurul Başkanlığı'na, ardından Yozgat Valiliği'ne atanan Vali Amir üiçek ise amcasının oğlu.

    Albay köyünde olsaydı oyunu AKP'ye verebilirdi
    Ailesine bakınca, albayın kişisel olarak AKP'ye (doğal olarak Fethullah Gülen cemaatine) ters biri olmaması gerektiğini düşünmek mantıksız bir yorum olmaz sanırım. Hatta albay köyünde seçmen olsaydı, büyük olasılıkla oyunu AKP'ye verebilirdi de diyebiliriz. (Her ne kadar muhtarlar parti adayı değillerse de il genel meclisine eşit oranda oyla seçildikleri bir gerçek.) üünkü arlarında hiçbir husumet olmadığı gibi birbirine son derece bağlı bir aile oldukları söyleniyor.

    Albay darbe yaparsa..
    Diyelim ki albayın tasarladığı darbe gerçekleşti; albay, amcasının oğlu Vali Amir üiçek'i, “bitirme planı” yaptığı partinin politikalarını uygulamaktan sorumlu tutar mı sizce? Ya da 60 darbesinde Demokrat Partili muhtarlardan mühürlerin alındığı gibi kardeşi Osman üiçek'den muhtarlık mührünü alır mı? Bana göre albay, geleneksel aile yapısını kırmamışsa kişisel olarak AKP'yi bitirme gibi bir niyet içinde olmaz.

    Ordu ailesi AKP'li AKP'li olan birine bitirme planı yazdırmaz
    Albayın kişisel niyeti önemli değil, emir komuta halkası içinde ona böyle bir görev verilmişse neden olmasın diyebilirsiniz. Buna kimsenin bir diyeceği olamaz; fakat, kız kardeşi türbanlı olanları uzman çavuş olarak bile almayan ordunun, ailesi AKP'li olan birini “AKP'yi bitirme planı”na katmayacağını da düşünmek gerek.

    Kardeşim sen AKP'yi köyünde bitirememişsin
    Siz Genelkurmay Başkanı olsanız, Kurmay Albay Dursun üiçek'e “Kardeşim sen AKP'yi köyünde bitirememişsin koca Türkiye'de nasıl bitireceksin!” demez misiniz? Anlayacağınız, bu görevin Dursun üiçek'e Genelkurmay tarafından verildiğinden kuşku duymamız için de yeter derecede gerekçe mevcut. üyleyse bu belgemsi şey neyin nesi?Biz aklımıza takılan soruları yanıtladık. Varsa kafanıza takılan soru, onu da siz yanıtlayın.



    01.07.2009 17:31:00

    İnternetajans

  3. #1833
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    O Mahkemeye Atama




    Albay üiçek'i tutuklayan mahkemedeki boş üyeliğe atama yapıldı...


    14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görev yapan hakimin üzerimde baskı var deyip mehkemeden çekilmesi üzerine yerine Faik Saban atandı. İstanbul Adalet Komisyonu Başkanlığı 14. Ağır Ceza Mahkemesine bugün hakim Faik Saban'ı atadı.

    14. Ağır Ceza Mahkemesi dün gece "İrtica İle Mücadele Eylem Planı" başlıklı fotokopide imzası bulunan Dz. Kurmay Kıdemli Albay Dursun üiçek'i tutuklayan mahkeme.



    01.07.2009 16:43:00

    İnternetajans

  4. #1834
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    Albay üiçek İçin Kritik Gün!



    Dün gece tutuklanan Albay Dursun üiçek'in tutukluluğuna itirazı bugün karar bağlanacak...

    Ergenekon savcılarına verdiği idafe sonrası nöbetçi mahkeme tarafından tutuklanan "İrtica İle Mücadele Eylem Planı" başlıklı fotokopide imzası bulunan Dz. Kurmay Kıdemli Albay Dursun üiçek avukatı aracılığı ile tutukluluğuna itiraz etti. Albay üiçek'in avukatı aracılığı ile yaptığı bu itiraz bugün karara bağlanacak. üiçek muvazzaf asker olması nedeniyle Hasdal askeri cezaevinde bulunuyor.


    İnternetajans

    01.07.2009 16:43:00

  5. #1835
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    Açıklanmayan Bilgiler Neler?



    'Savcıların elinde başka belgeler olmalı!' Albay üiçek'in tutuklanmasının arkasında neler var?


    Radikal Gazetesi Haber Koordinatörü Ertuğrul Mavioğlu, Albay Dursun üiçek’in tutuklanmasını değerlendirdi.

    Mavioğlu şunları söyledi:"Bu belge üzerine bütün bu yoğun tartışma ve gelişmeler yaşandı. Günlerdir Türkiye ayakta... Sahteydi, değildi, komploydu... üok sayıda spekülasyon üretildi.

    Genelkurmay Başkanı basın toplantısı düzenledi; belgenin sahte olduğunu askeri savcının yapmış olduğu açıklama üzerinden değerlendirdi.

    Onun en son cümlelerinden bir tanesi bence çok önemliydi: 'Kovuşturmaya yer olmadığı kararı kesin karar değildir, yeni belgeler gelirse tekrardan kovuşturma açılır, ama bunu da biz açarız' dedi.

    Tabi arka planda başka gelişmeler de olmuştu. Genelkurmay Başkanı'nın basın toplantısının bir gece öncesinde Meclis'te bir önerge ile askerlerin sivil yargı içinde yargılanabilmesine olanak sağlayan ve özellikle darbe tarzı suçlarda yargılanmasına olanak sağlayan değişiklik gündeme getirildi.

    Dursun üiçek’in Ergenekon savcıları tarafından sorgulanabilmesi veya sivil yargı tarafından hakkında tutuklama kararı verilebilmesinin altında böyle bir gerçeklik var. Yürürlükte değil henüz ama gerçekleştirilmesine güç kattığına eminim.

    Fotokopi belge üzerinde yapılan araştırmaların hepsinin ortak tespitlerinden bir tanesi fotokopi belge üzerinden çok net tanımlar yapılamayacağı yönündeydi. Ama diğer yandan bu imzanın Albay Dursun üiçek’e ait olup olmadığı konusunda da hiç değilse benzerlik bakımından bir değerlendirmelerde yapılmıştı.

    Burada önem taşıyan Taraf gazetesinde bu haber ilk yayınlandığında Nisan 2009 tarihli olduğu vurgulanmıştı. Bu vurgunun nereden kaynaklandığı sorusunu İlker Başbuğ’da sordu 'belgenin üzerinde yazmıyor' dedi. Gerçekten yazmıyor.

    Bizim bilmediğimiz savcıların ellerinde olan polis soruşturması sırasında belki avukatın bürosundan elde edilmiş bu belgeyi destekler mahiyette başka belgelerin olduğu gibi bir kanı içindeyim.

    Yoksa tek başına o belgenin çok fazla bir şey ifade etmediğini hepimiz biliyoruz. Başka belgelerin başka ilişkilerin olduğu yönünde çok ciddi tahminim var ama bir şeye dayandırarak söylemiyorum.

    şimdiye kadar hep böyle oldu bir takım ipuçları ortaya atıldı, o ipuçları uzun süre gizli kaldı, sonra iyice soruşturma çıkmaza girince o ipuçları da yavaş yavaş ortaya konulmaya başlandı. Büyük ihtimalle savcıların elinde bu konuda konuyu daha derin ele almayı gerektirecek nitelikte bilgi ve belgeler olması gerek.

    Açık söylemek gerekirse fotokopi belge gerçekten üretilebilir bir şey. Sadece buna dayanılarak yapılmış olması ihtimali uzak gibi geliyor bana."

    NTV



    01.07.2009

  6. #1836
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    Albay Dursun üiçek tahliye edildi

    01.07.2009 / 19.25 / İSTANBUL / MİLLİYET (ANKA)



    Ergenekon soruşturması kapsamında dün tutuklanmasına karar verilen Deniz Kurmay Albay Dursun üiçek’in tahliye edilmesine ilişkin talep kabul edilerek tutuksuz yargılanması için serbest bırakıldı

    Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne gelen Deniz Kurmay Albay Dursun üiçek’in avukatı, dün tutuklama kararını veren İstanbul Nöbetçi 14. Ağır Ceza Mahkemesine dilekçeyle başvurarak, üiçek’in serbest bırakılmasını talep etti.

    Cumhuriyet savcıları da talebe ilişkin mütalaalarını mahkemeye surdu. Mahkeme, üiçek’in tutuksuz yargılanması kararını verdi.

    ...

  7. #1837
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    Canlı Yayında Yargılanan Albay'ın Kellesini Kim İstiyor?



    Türkiye canlı yayında bir hukuk ihlalini izliyor.

    "Ergenekon" soruşturması kapsamında tutuklanma isteği ile mahkemeye sevkedilen Alb. Dursun üiçek mahkeme önüne çıkmayı beklerken, üiçek'in yargılanması Ankara'da devlet içi pazarlıkla eşgüdümlü bir süreç havasında medyaya yansıtılıyor.

    Haber kanallarında

    "üankaya'da kritik zirve sürerken , adliyeden ayrılan Savcı Zekeriya üz tekrar adliyeye geri döndü"

    şeklinde alt yazılar; Albay Dursun üiçek'in yargılanmasının açıkca TCK'nın 288. maddesinin ihlali olarak algılanmasına yol açıyor.

    TCK 288, bir olayla ilgili soruşturma veya kovuşturma sürerken savcı, hakim, mahkeme , bilirkişi ve tanıkları etkilemek amacıyla alenen yapılan sözlü veya yazılı beyanları yasaklıyor.

    "Ergenekon" soruşturması kapsamında bir çok sanığın çok daha kısa sürelerde tutuklandığı gözönüne alındığında, Albay Dursun üiçek'in saatlerdir mahkemenin önüne çıkmayı bekliyor olması; Albayı mahkemeye sevkettikten sonra Savcı Zekeriya üz'ün adliyeye geri dönmesi ve bütün bunların Ankara'daki MGK ve devamında üankaya'daki mini zirve ile paralel yürümesi Türkiye'de siyasi ve yargı süreçlerinin içiçe geçmişliğinin en canlı örneği olarak tarihe geçiyor.

    Albay Dursun üiçek'in "Ergenekon" soruşturması kapsamında tutuklanması gündeme gelen ve tutuklanan ilk muvazzaf subay ve hatta ilk muvazzaf albay bile olmadığı halde, bu ismin tutuklanması üzerinden yaşanan gerilimin sebepleri farklı.

    üncelikle Genelkurmay bir sonraki adımın muvazzaf generallerin tutuklanması olabileceğini gördüğünden kendince yeni bir kırmızı çizgi çekmeye çalışıyor. Genelkurmay'ın kırmızı çizgilerini koruma konusundaki geçmiş başarıları karşı cephenin cüretkarlığını arttırıyor.

    Daha da önemlisi üiçek'in kellesini isteyeni sadece AKP veya Gülen olarak okumak yanlış. üiçek'in kellesini isteyenler arasında büyük sermaye ve Türkiye'de büyük sermayeyi taşeronlaştıran güçler de mevcut
    üiçek çevresinde yaratılan kamuoyu bu yönüyle bir AKP-Gülen-TUSİAD ortak yapımı.

    üiçek'in belge olarak kamuoyuna pazarlanan kağıt parçası ile ilgisi kesinleşmiş değil fakat anlaşılan sözkonusu Albayın görevi gereği Türkiye'de büyük sermaye ve bağlı STK'ların faaliyetleri ile ilgili hazırladığı raporları birileri not etmiş ve bu odaklar Türk Ordusu bünyesinde, küresel güçlerle entegre büyük sermayeyi ve bunların taşeron STK'larını sorgulayan bir zihniyeti istemiyor ve bu zihniyeti kamuoyu önünde işaretliyor.

    Zaman gazetesinde bir kaç ay önce başlatılan ve Koç, Eczacıbaşı gibi isimlerle gerçekleştirilen yüksek profil röportajları okursanız, Gülen-TUSİAD mutabakatının ipuçlarını da bulabilirsiniz.

    üiçek'in kamuoyu önünde infazı bu sebeplerle canlı yayında bir hukuk ihlali ve Devlet içi pazarlıkla paralelde bir görüntü içinde yürüyor.



    30.06.2009 / Açık İstihbarat

  8. #1838
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    Fırtınalı Günden Notlar, Sorular

    Fatma Sibel Yüksek
    01.07.2009




    “Tarihi MGK” olarak nitelenen 7.5 saatlik Mill Güvenlik Kurulu toplantısı, geride pek çok soru işaret bırakarak yakın tarihimize mal oldu. Resmi bildiride zayıf bir vurguyla belirtildiği gibi hükümet kanadı, TSK’nın “üzerimizde psikolojik savaş yürütülüyor” şeklindeki son derece ciddi tespitine katılıyor ve askerin bu konudaki hassasiyetini paylaşıyor mu; doğrusu bunu “Bu tür faaliyetlerin ülkemize bir fayda sağlamayacağı teyit edilmiştir” gibi bir cümleden anlamak mümkün olamadı. “Faydalı” olması ihtimali mi vardı ki?

    Bildirinin kaleme alınmasının bir hayli uzun sürdüğü ve metin üzerinde ince pazarlıkların yapıldığı bir bakışta anlaşılıyor. Ancak, bu “bildiri mücadelesinden” asker kanadının “galip” çıktığı söylenemez. Orgeneral İlker Başbuğ’un 5 gün önceki basın toplantısında ortaya koyduğu “asimetrik psikolojik harp”e ilişkin “havan mermisi” gibi saptamalarını hatırladığımızda, MGK bildirisinde bu konunun son derece “ruhsuz” bir şekilde ele alınmış, geçiştirilmiş olduğunu görüyoruz. Demek ki temsil ve yürütme makamları, “Ordu üzerinde örgütlü bir psikolojik harp yürütüldüğü ve bunun devletin bekası sorunu olduğu” görüşüne fazla katılmıyor.

    Göze çarpan diğer ayrıntılara gelince:

    “DARALTILMIş MGK” NE ANLAMA GELİYOR?: Yaklaşık 8 saat süren toplantının ardından Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı kendi aralarında 1.5 saatlik bir toplantı daha yaptılar. MGK’nın teamülleri arasında yer almayan bu yöntem kafaları karıştırdı. MHP sözcüsü Oktay Vural, televizyonlardan haklı olarak “Bu üçlünün İçişleri ve Dışişleri Bakanlarından saklayacakları neleri var?” diye isyan etti ancak, basın tarafından “mini zirve” olarak adlandırılan bu bölüm, ayrı bir toplantı mıydı, yoksa MGK toplantısının devamı mıydı bunu bilmekte fayda var. Bizce aslında MGK toplantısının devamıydı. Sürenin 7.5 saati aştığını görünce, 28 şubat 1997’deki 9 saatlik “en uzun MGK”nın süresini aşmak istememiş olabilirler. Toplum hafızasının dünkü MGK toplantısı ile yakın tarihimize bir “rekor” olarak geçen 28 şubat toplantısıyla bağlantı kurmasını istememiş olabilirler. Yani, 30 Haziran 2009 tarihi aslında, tıpkı 28 şubat 1997 gibi “yeni bir dönemin” başlangıç tarihidir. (28 şubat’ın tersi bir dönemin). Toplantı süresini 9 saatin üzerine çıkarıp yeni bir rekor kırmayarak kendilerince böyle bir kategorinin zihinlere kazınmasını önlemiş oldular. “Mini zirve”yi bu açıdan düşünmek lazım.

    RESMİ GüNDEM KISMI üOK KISA SüRMüş: MGK bildirisi her ne kadar geleneksel olarak “Kıbrıs, Irak, Orta Doğu” gibi konu motifleriyle süslense de dünkü toplantının tek konusunun “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” olduğu anlaşılıyor. Resmi gündemde yer alan diğer dış politika konuları muhtemelen en fazla 1 saat ele alınabildi.

    MGK SALONU İLE BEşİKTAş ADLİYESİ ARASINDAKİ TRAFİK: Albay Dursun üiçek ve diğer subayların beklendiği gibi pazartesi günü Adliye’ye gelmemelerinin o gün yapılan Erdoğan-Başbuğ görüşmesi ile bir ilgisi var mıydı bilmiyoruz. Ancak, bu konunun Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasında konuşulduğu, albayların ertesi gün ifadeye gitmesi konusunda bir mutabakat oluştuğu izlenimi doğmuş bulunuyor. General Başbuğ, Askeri Yargı’nın “takipsizlik” kararına rağmen albayların “şüpheli sıfatıyla” sorgulanmak istenmesini “iyi niyetli bir girişim olarak” değerlendirmemiş olabilir; çünkü basın toplantısında belirttiği gibi sivil savcıların, askeri savcılık kararından sonra “şüpheli olarak” Albay üiçek’i değil, fotokopi kağıdıyla ortalığı karıştıran ve “Orduya karşı asimetrik savaş yürütenleri” çağırması gerektiğine inanıyor. Başbuğ’un, Erdoğan ile yaptığı görüşmede, albayların ifadeye çağrılmasında “kötü niyet bulunmadığı”, aksine sivil yargı ile askeri yargı arasında bir işbirliği tesis edilmek istendiğine ikna edildiği anlaşılıyor.

    DAVETLE TUTUKLAMAK: Böyle bir mutabakata rağmen, MGK toplantısı sürerken Albay üiçek’in tutuklanma talebiyle mahkemeye sevkedildiği haberi gelince İlker Başbuğ’un nasıl “şoke olduğunu” tahmin etmek için Hürriyet gazetesi gibi “MGK içi kaynaklara sahip olmak” falan gerekmiyor. Genelkurmay Başkanı’na verildiğini düşündüğümüz bir takım “güvencelere” rağmen bu hareket şık olmadı. Hele “ifadeye çağırıp tutuklamak” iyice abes oldu. Albay üiçek, tutukluluk tedbiri uygulanacak düzeyde “şüpheli” biriyse neden ifadesi “davetle” alındı? üstelik savcılar bir gün önce akşama kadar Albay’ın lütfedip Adliye’ye teşrif etmesini beklediler. Tutukluluk gibi ağır bir tedbir uygulamayı düşündükleri kişi, o arada kaçsa veya delilleri karartsa ne olacaktı?

    SAVCININ ELİNDE “BELGENİN ASLI” MI VAR?: “Askeri savcılığın verdiği takipsizlik kararına rağmen sivil savcı, Albay’ın tutuklanmasını talep ediyorsa, demek ki elinde çok kuvvetli deliller var; fotokopinin aslı Ergenekon savcısının elinde olabilir” şeklinde yorumlar yapıldı. Eminiz öyledir, Savcı’nın elinde muhakkak tıpkı önceki tutuklamalarda olduğu gibi son derece “ciddi ve tutarlı deliller” vardır! (Ergenekon davası sanığı Hüseyin Gazi Oğuz, çok sayıda görüşme yaptığı için tutuklanmasına sebep olan telefonun 20 yıllık eşi Zeynep Hanım’a ait olduğunu,14 ay tutuklu kaldıktan sonra kanıtlayabildi…) Diyelim ki İstanbul Savcısı’nın elinde, Dursun üiçek’in tutuklanmasına neden olan çok önemli belgeler, hatta “Taraf’ın fotokopisinin aslı” var…Peki bu durumda, Askeri ceza kanununda gece yarısı yapılan değişiklik henüz yasalaşıp yürürlüğe girmediğine göre, Sivil Savcının elindeki delilleri askeri savcılığa gönderip (ki Askeri savcılığın kararında, kovuşturmanın yeni deliller ışığında tekrar ele alınabileceği özellikle vurgulandı) kendisinin de “görevsizlik” kararı vermesi gerekmiyor muydu? Sivil savcının elinde “delil” varsa, askeri yargıda yürütülen kovuşturma sırasında neden ortaya çıkarılmadı? Askeri yargı üzerinde “Bir şeyleri örtbas etmek istiyorlar” imajı mı yaratılmak istendi? Hem, Genelkurmay’ın içinde hazırlanıp da bizzat Genelkurmay Başkanı’nın “Bizde böyle bir şey yok” dediği “belge”, eğer Beşiktaş Adliyesi’nde çıkıyorsa, o Genelkurmay Başkanı gerçekten derhal istifa etmelidir.

    ALBAY’IN HAKİM SORGUSU NİüİN BEKLETİLDİ? Beşiktaş Adliyesi önünden yayın yapan muhabir arkadaşlar, Albay üiçek’in savcılıkta 1,5 saat süreyle ifade verdiğini duyurdular. Oldukça kısa sürmüş bir sorgu…Oysa Albay’ın Adliye’de kalma süresi neredeyse on beş saat…En uzun bekleme süresi de tutuklanma talebiyle sorgu hakimliğine çıkarıldığında yaşandı. Yani Albay üiçek, nöbetçi sorgu hakimi tarafından tam 2 iki saat bekletildi. Bu arada MGK toplantısı ve ertesindeki “mini zirve” devam etmekteydi. Albay’ı tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk etmiş olan Savcı Zekeriya üz ise, akşam saat 18.30’da mesaisini bıraktığı halde, 09.30 sularında aniden Beşiktaş Adliyesi’ne geri döndü. “Askeri yargıya güven olmaz, çünkü bağımsız değildir” diye ahkam kesenler hiç kusura bakmasınlar, Beşiktaş Adliyesi’ndeki bu tuhaf mesai bal gibi de “Ankara’dan haber beklendiği” izlenimi doğurdu. Hani sivil yargı bağımsızdı?

    Denilebilir ki, “Ankara’dan Albay’ın serbest bırakılması yönünde bir telkin gelmesi beklenirken, tutuklama olayının gerçekleşmesi Sivil yargının bağımsız hareket ettiğinin en büyük delilidir”…İyi ama, hepimizin gözü önünde cereyan eden bu sürecin sonunda Albay tutuklanmasaydı, Beşiktaş Adliyesi’ndekilerin toptan istifa edip Ergenekon davalarının da düşürülmesi gerekirdi. Kimse kendi karizmasını o kadar çizdirmez. Madem spekülasyon yapılıyor, ben de diyorum ki Beşiktaş Adliyesi sakinleri, kendi aralarındaki uzun tartışma ve değerlendirmelerden sonra Ankara’dan esen rüzgarın tersine bir karar almayı tercih etmiş olabilir. Buna rağmen, gözlerini televizyona dikip saatlerce MGK toplantısını beklemeleri, ‘Beşiktaş Adliyesi bağımsız yargının kalesidir” savına halel getirmiştir.

    NETİCE:Genelkurmay’ın “Ordu üzerinde psikolojik savaş yürütülüyor” tezi, gerisin geriye iade edilmiştir. “Ne yapacağımızı görürsünüz” diyen Genelkurmay Başkanı boşa düşürülmüştür.

    Ordu, “asimetrik psikolojik savaşta” ağır bir yara daha almıştır.

    Demek ki önemli olan, atı alan üsküdar’ı geçtikten sonra “asimetrik savaş var” tespiti yapmak değil, o “asimetrik” savaşa hak ettiği karşılıkları zamanında vermekmiş. Geçmiş olsun…




    Kaynak: Açık İstihbarat

  9. #1839
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    Kritik MGK’nın “Emniyet” Subapları


    Meyyal UYGUR
    01.07.2009




    İbrahim Tatlıses, halı portre sanatçısı Ahmet Aksakal tarafından aleyhine açılan alacak davasında, Isparta 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin “yemin verme” kararı üzerine, sözkonusu kişiden halı almadığına dair yemin etmiş ve dava düşmüş.

    Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ da, “Asla ve kat’a darbe planlamıyoruz. Vallahi de billahi de demokrasiye bağlıyız” diye, hem de Kur’an-ı Kerim üstüne yemin etse acaba AKP’nin “ateşi” söner mi? Sönmez!..üünkü ellerindeki yegane sermaye bu. AKP iktidarında yolsuzluk ve yolsuzluğun nasıl tavan yaptığına, iktidar sahipleri zenginleşirken, koca Türkiye’nin nasıl yoksullaştığına gözlerini, kulaklarını kapatıp, lal olanlar, Devlet İstatistik Enstitüsü’nün kimbilir kaç kontrolden geçirip, olabileceğin azamisi yapılarak, açıkladığı büyüme rakamlarından sonra o lal olmuş dillerini tamamen mi yutacak, yoksa dilleri mi çözülecek, göreceğiz. O rakamlar, sabahtan akşama “darbe duasına” çıkıp, “kimin askerin arkasına saklanıp, siyaset yaptığının”, fotokopi falan değil, gerçek, kanlı-canlı belgesidir…

    TSK’yı ABD-AB-NATO ile kuşatmış, kıpırdayamaz hale getirmişler…Sesini çıkardığında oralara koşup, kaç kere “fırça” attırmadılar mı?..Ekonominin hali ortada. İçerde konuşacak olsa, “Borsa düşüyor, siyasi istikrarsızlık ekonomiyi vurdu” manşet ve demeçleri hazır. Değil muhtıra vermeye, e-bildiri yayınlamaya, darbe yapmaya, “konuşmaya mecali kalmamış”, yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal…Böyle olduğunu bal gibi biliyorlar, ama abandıkça abanıyorlar. Niye? Yegane sermayeleri bu dedik ya…Muhtıralarını da kendileri yaratıyor, darbe söylentilerini de kendileri çıkarıyor, hasılı kendileri çalıp, kendileri oynuyor.

    Yerse!..Yemiyor muyuz?..

    Sadede gelirsek, “kritik” MGK toplantısının yapıldığı gün, en az Albay Dursun üiçek’in tutuklanması kadar önemli başka gelişmeler oldu. Sanki çifter çifter tedbir alındı. Bunlardan ilki ekonomik göstergelerin açıklanmasıydı. Olur ya, asker masaya yumruğu vurur, ellerinde ne var ne yok ortaya koyar, “adam” gibi bir MGK bildirisi için bastırır, kabul ettiremedi (Askerler MGK’da azınlıkta ya), sözlü bildiri yayınlarsa…Bu ekonomik göstergeler ortadayken, böyle “kötü” şeyler yapsın da görelim!..İliştirilmiş medyaya, “TSK-AKP kavgası ekonomiyi vurdu” başlıkları attırılır mı attırılmaz mı? Batmış ekonomiyi birilerinin sırtına yıkmak için zaten fırsat-bahane aranmıyor mu? Bilmem anlatabildim mi?

    Ne ilahi tesadüf “üuvalcı” General Petraeus da o gün Ankara’ya geldi.

    Hemen her yazımda, “fotokopi” üzerinden yürütülen “final rövanşı”nın en önemli kısmında “Türkiye’nin başına son çuvalı” geçirmenin olduğunu anlatmaya çalıştım. Nitekim Petraeus, Irak’tan çekilme için değil, Afganistan için teşrif etmiş. ABD Büyükelçisi Jeffrey öyle diyor. Zaten aynı gün ABD’nin NATO Daimi Temsilcisi Ivo Daalder de Berlin’deydi ve Avrupa ülkelerinden Afganistan için para-asker istedi. Bu ekonomik tabloda Türkiye olarak para yardımı yapamayacağımıza göre, geriye Soros’un, “ihraç ürünü” dediği askerimiz kalıyor. İktidarın, Mehmetçiğin, dost Müslüman Afganistan’a ABD-NATO adına savaşmak üzere gönderilmesine yeşil ışık yaktığı, TSK’nın ise karşı çıktığı malum!..

    Albay Dursun üiçek’in durumuna gelince; MGK bitene kadar Savcılıkta, Mahkeme koridorlarında beklemesi…MGK bittikten sonra tutuklanması…Rehine miydi, ipotek mi, Uzun Kuyruk mu?..İçimdeki ses, hem içerinin “çok kanlı” geçtiğini, öyle “teyit ederiz” falan olmadığını, hem de bir “gözdağı” bir “kurban” vaziyetinin yaşandığını söylüyor.


    Uzun Kuyruk hikayesi mi? şu meşhur Sarı üküz hikayesi var ya, oradaki kurbanlardan biri. Hani sarı öküz sürüsünün lideri Boz üküz, çevredeki aslan sürüsünden kurtulmak için önce Sarı üküzü feda ediyor. Aslanlar bir süre sonra, “şu sizin Uzun Kuyruk var ya, kuyruğunu salladıkça nereden baksak görünüyor ve aklımızı başımızdan alıyor. Size saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Oysa sizler normal kuyruklusunuz. Verin onu bize, bu konuyu kapatıp, barış içinde yaşamaya devam edelim” diyor, Boz üküz ve heyeti, Uzun Kuyruk’u da teslim ediyor. Bu böyle devam edip, gidiyor, taa ki öküz sürüsü zayıf düşürülene kadar. Sonrasında aslanlar “demokratik yaklaşımdan” vazgeçip, hep birlikte çullanıyorlar!..


    Benzetmeler için özür. Gelin biz bu hikayeyi, “Aslanların, çakallara boğdurulması” yapalım!..


    FGü ile ilgili “terör” davası, “silahlı örgüt” şartına bağlanarak, düştü. ümraniye davası “Ergenekon Terör ürgütü” davasına dönüştü.


    Bazı askerler yaka-paça gözaltına alınırken, güya rövanşa sebep gösterilen 28 şubat’ın kahramanları veya “darbe günlüklerinin” tutulduğu dönemin sorumlu komutanlarının köfteli-yemekli “bilgisine” başvuruldu.


    Polislerin yetkisi arttırıldı, TSK’nın yetkileri azaltıldı. Jandarma Yönetmeliği çıkarılırken dahi TSK’dan görüş sorulmadı, onlar da sesini çıkarmadı ve ardından askerlerin sivil mahkemelerde yargılanması sağlayan “gece yarısı operasyonu” geldi.


    İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesindeki, “TSK’nın Cumhuriyeti koruma kollama görevi” tartışmaya açılırken, Başbakan Erdoğan, “rejimin güvencesinin Emniyet Teşkilatı” olduğunu duyurdu.

    Erdoğan’ın bu açıklamasının, Emniyet’te ve İçişleri’ndeki “kör gözüme parmağı” niteliğindeki son atamalardan hemen sonraya denk gelmesi dikkat bile çekmedi.


    Emniyet Müdürlüğü görevinden alınıp, merkeze çekilenlere “yurtdışında ataşelik” görevi bulundu (Atama yönetmeliğinde yabancı dil bilme şartı neden kaldırıldı? Acaba kaçı dil biliyor? Bir de Türkiye’nin tezlerini anlatacaklarmış. Acaba hangi Türkiye’nin, hangi tezleri). Bana öyle geliyor ki, kendilerinden olanları ödüllendiriyor, olmayanları merkezden uzaklaştırıp, dikensiz gül bahçesini tamamlıyorlar!..


    Ramazan Akyürek, şenkal Atasagun, Zahit Akman için soruşturma izni verilmiyor, Melih Gökçek başta bir yığın AKP’li belediye başkanına dokunulmuyor ama emeklisi, muvazzafıyla askerler şakır şakır gözaltına alınıp, tutuklanıyor.


    Bu şartlar altında Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un “Cadı Avına çıkmayacağız” sözünü bir daha düşünelim. “Bize bu komploları kuranların, asimetrik psikolojik savaşa alet olanların peşine düşmeyeceğiz. Kayseri’deki Işık Evleri soruşturmasında dahi frene basabiliriz, siz de frene basın” şeklinde bir “ateşkes” çağrısı olabilir miydi?..üyleyse, mürekkebi kurumadan gördük. İşte Uzun Kuyruk gitti!..Sıra niye “Boz üküz ve heyetine” gelmesin? Hele ekonomik, siyasi, psikolojik şartlar ve dış kuşatma böylesine olgunlaşmışken. Alınır bakanlardan imzalı boş dilekçe, onların bile ruhu duymaz, üstü doldurulur, MGK toplantısında “Hakem” olması kararlaştırılan da basar imzayı. Sabah Resmi Gazete’de okuruz…Var mı bir engel?!..


    ABD askerlerinin çekilme sürecinin başlaması vesilesiyle Irak gündeme geldi. 6 yılda nasıl çöktüğünü, çökertildiğini bir kez daha gördük. Sizce Türkiye kaç yılda ve nasıl çökertildi?


    Damadımız, ABD Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Mathiew Bryza, Türkiye’ye baskı yapılmasını isteyen Rum Meclis Başkanı Karoyan’a, “Türkiye süper güç oldu, ABD baskı yapamaz” karşılığını vermiş. Evet “otomatik pilot”a bağlanmış, “süper uçuştayız”…Artık baskıya falan da gerek kalmadı, çünkü nasılsa onlar istemeden, kendiliğimizden yapıyoruz.






    Kaynak: Açık İstihbarat

  10. #1840
    bozok
    Guest

    Cevap: CIA Böyle Çğretti

    Oray Eğin: "Bunun adı iç savaş."



    Bunun adı iç savaş. Bir ülkenin içinde yaşanan çatışma illa birilerinin ölmesi, bir yerlerde bomba patlaması ya da terör tehdidiyle olmuyor. Devletin kurumları kendi içinde bir kavgaya tutuşmuşsa, bu bir restleşmeye dönüşmüşse ortada çok ciddi bir savaş var demektir.

    Oray Eğin/ Akşam


    Genelkurmay Başkanı'nın 'kağıt parçası' dediği bir belge üzerinden operasyon yapmak, belgeden tutturamayınca örgüt üyeliğinden bir askeri tutuklamak düpedüz psikolojik harbin bir başka adımı değil mi?

    Bütün bu operasyonun salı geceki kritik Milli Güvenlik Kurulu toplantısı devam ederken gelişmesi de maalesef Ergenekon davasının siyasi olmadığına inanmayı imkansız kılmıştır.

    - 4 Haziran... Sözde 'belge'nin avukat Serdar üztürk'ün bürosunda bulunduğu tarih.

    - 12 Haziran... 'Belge'nin Taraf gazetesinde manşet olduğu gün. Arada tam sekiz gün var. Ergenekon savcısının Dursun üiçek'i neden bu arada sorgulanmadığı da ayrı bir merak konusu. Hadi, bir prosedür ve araştırma süreci olduğunu varsayalım. Mesela Askeri Savcılık'ın kararı beklensin. Peki bütün bu sorgulama ve tutuklama için başka gün yoktu da o yüzden mi MGK'yla aynı tarihe denk getirildi? Mesela çarşamba sabahı beklenemedi mi?

    Bakın bir zamanlama daha:

    - 21.10... MGK toplantısı sona eriyor.

    - 21.20... 'Mini zirve' başlıyor.

    - 21.30... Savcı Zekeriya üz, sanki yeni bir delil bulmuş, yeni bir gelişme olmuş gibi apar topar adliyeye geri dönüyor.

    - 22.20... 'Mini zirve' sona eriyor.

    - 01.00 civarları... Albay Dursun üiçek tutuklanıyor.

    Devletin kurumlarının birbirine çatıştırmaktan kimin ne çıkarı var da artık bu oyun aleni bir şekilde oynanıyor?

    Adeta birileri 'Biz bu rejimi değiştirmeye ant içtik, önümüzde hiçbir engel tanımayız' diye rest çekiyor. Asker tarihi boyunca hiç olmadığı kadar saldırı altında, onu yıpratmak için piyon olarak kullanılanlar televizyonda zafer sarhoşluğunun naralarını atıyorlar.


    Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ne isteniyor olabilir?

    TSK, AKP'nin iktidarda olduğu yedi sene boyunca neye engel oldu? Hangi yasa çıkarılmak istendi de askerlere takıldı? Askerin son yıllarda yaptığı Güneydoğu'da savaşmak, terörle mücadelede etmekten ibaret. Yeni Genelkurmay Başkanı siyasi konulara girmemeye özen gösteren biri. Savaş içindeki bir ülkenin ordusunun sadece görevini yapıyor, başka ne yapmasını bekliyorsunuz ki?

    Bir tek 27 Nisan'daki açıklama var, orada da bu ülkenin bir kurumu olan Türk Silahlı Kuvvetleri görüşünü belirtiyor. Belirtmesin mi? Bu gelişmenin tehlikeli olabileceğine dair uyarı yapmasın mı?

    Asker darbe yapmak istemiyor ama öyle görünüyor ki bazı apoletli siviller Türkiye'nin darbe havasına girmesini, Türkiye'de darbe yapılmasını arzu ediyor, bunun için çalışıyor.

    Devletin kurumlarının bu kadar birbirine karşı getirmenin, çatıştırmanın altında yarın öbür gün 'Bizim çocuklar yaptı' denecek bir darbeyi kışkırtmak mı yatıyor? Birileri darbe olsun istiyor ki ardından da TSK'da toplu bir temizliğe, operasyona mı girişilsin? Yeni atamalar, yeniden tasarlanan bir ordu ve Türkiye'nin yeni rejimine uygun bir TSK amaçlanıyor. Bu yüzden darbe kışkırtıcılığı mı yapılıyor?

    Asker darbe yapsa bu kimin işine gelecek?

    Bu dönemde darbe kışkırtıcılarına dikkat etmek gerekiyor. Peki biz bu filmi daha önce görmedik mi?


    'Tarak' gazetesi

    Bugünlerde internette harika bir kısa film dolaşıyor, youtube'da 'Tarak gazetesi' diye arayarak bulabilirsiniz. Ya da bobiler.org/conmech adresinde.

    Bir apartman dairesinde çıkan Tarak gazetesine her gün kapının altından belge bırakılıyor...

    O sırada Ahmet Bey, genç kızın eteklerinin rüzgarda savrulması ya da genç kızın memesini nasıl hoyratça kavradığıyla ilgili yazısını yazmakta.

    Ancak belgenin bırakılmasıyla beraber heyecanla 'Baskıyı durdurun' talimatı veriyor. Ertesi gün manşet yapıyorlar. şöyle haberler var belgelerde:

    'Power Rangers aslında altı kişi, altıncı kişi gizleniyor, kim olduğunu Mustafa Balbay biliyor.'

    'Ahmet Necdet Sezer aslında hala Cumhurbaşkanı ama medyadan gizleniyor.'

    'İlhan Selçuk suikastçı bir Ninja, İsmail'in ordusunu o yönetiyor.'

    'Fatih Terim, Hüseyin üzmez'in sakalıyla basıldı.'

    'Gizli belgeci' kapıyı çaldıkça içeridekiler 'Yaşasın' diye koşuyor... Sorgusuzca manşete taşıyorlar.

    En bomba haber de şu: 'Atatürk ölmedi, basından gizleniyor, yakında darbe yapacak.'

    Doğrusu parodi değil bu video, olsa olsa gerçeğin yansımasıdır.



    02.07.2009 / Medyarazzi.com

184. Sayfa - Toplam 185 Sayfa var BirinciBirinci ... 84134174182183184185 SonuncuSonuncu

Benzer Konular

  1. CIA Böyle Öğretti (2)
    By bozok in forum Gündem
    Cevaplar: 2075
    Son Mesaj: 10-17-2011, 10:20 PM
  2. Var mı böyle bir terbiyesizlik?
    By bozok in forum Gündem
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11-09-2010, 04:08 PM
  3. Sürüleşmek böyle bir şey
    By bozok in forum Kültür
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11-14-2009, 11:18 AM
  4. Yok böyle bir kurtarış!..
    By bozok in forum Spor
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 08-18-2009, 05:05 PM
  5. Yıkanmayı, Türkler öğretti
    By anau in forum Kültür
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 03-29-2008, 04:47 AM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  
 
Turan Ordusu
   
Bitkisel Tedavi | Dogal Tedavi | Gazete Haberleri | Sikayet Yolla | Tüketici Haklari | Aloe Vera | Nas?l Zayiflarim | Diyet Liste | Bitkisel Tedavi