4. Sayfa - Toplam 185 Sayfa var BirinciBirinci ... 234561454104 ... SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 31 ile 40 ve 1843

Konu: CIA Böyle Öğretti

  1. #31
    bozok
    Guest
    İP'DEN EMNİYETTEKİ FETHULLAHüI YAPILANMAYA SUü DUYURUSU


    Salı, 29 Ocak 2008
    Ulusalkanal.com



    İşçi Partisi, Emniyetteki Fethullahçı yapılanma hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duruyurusunda bulundu.

    İşçi Partisi Genel Sekreteri Avukat Nusret Senem, Emniyet'teki Fethullahçı yapılanma içinde 4 daire başkanının da yer aldığını belirtti. Senem, Fethullah Gülen'in "Ulusalcı dalgayı aşacağız" dediğini hatırlatarak son operasyonların bu bağlamda yapıldığını vurguladı.

    İşçi Partisi, Emniyetteki "F Tipi ürgütlenmenin Etkin Elemanları" nın listesini Cumhuriyet Başsavcılığına verdi. şikayet dilekçesini Savcılığıa veren İP Genel Sekreteri Av. Nusret Senem, adliye önünde basın açıklaması yaptı. şikayet dilekçesi şöyle;

    Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na

    Suç Duyurusunda Bulunan : İşçi Partisi adına Genel Sekreter Av.Nusret Senem

    Konu : Emniyet teşkilatı içinde "F Tipi" adı verilen yasadışı bir örgütlenme içine girdikleri belirtilen ekli listedeki kişiler ve bu yapılanmayı himaye edip yönlendiren yetkililer hakkında adli soruşturma açılması ve cezalandırılmaları istemidir.

    Açıklamalar :

    Kamuoyunda "Ergenokon" adıyla bilinen "operasyon" sürerken, Ankara?da Emniyet Genel Müdürlüğü çevrelerinde bir belge elden ele dolaştırılmıştır. Ekte bir örneği sunulan, daktilo ile yazılmış, dört sayfalık bu imzasız belge, "Emniyetteki F Tipi ürgütlenmenin Etkin Elemanları" başlığını taşımaktadır.

    Belgenin başında İstihbarat Dairesi yer alıyor; bu Dairenin %90'ının F. Gülen Cemaati'nin elinde olduğu belirtiliyor. Değerlendirme, Eğitim, Organize, Teknik, Personel, A,B, C, şube Müdürlükleri, Tekop, İdari ve Mali İşler, Bilgi İşlem, Ankara, İstanbul ve İzmir İstihbarat şube Müdürlüklerinin bu cemaatin kontrolü altında olduğu ifade ediliyor. Görev ve unvanlarıyla birlikte isimler sıralanıyor.

    Belgeye göre; Kaçakçılık ve Organize Suçlar Dairesi de cemaatin etkin olduğu ikinci daire konumunda. Belgede, Tadoc, Mali şube, Yüksek Teknik, Organize, Narkotik, İnsan Kaynakları şubelerinde yine Fethullahçıların ağırlığının bulunduğu kaydediliyor ve isimler veriliyor.

    Terörle Mücadele ve Güvenlik Dairelerindeki cemaatin etkin isimleri sayılmış.

    Belgede; aralarında 4 Daire Başkanı, 11 Daire Başkan Yardımcısı, 32 şube Müdürü, 3 Başkomiser ve 3 üğretim üyesinin de bulunduğu 57 görevlinin adları geçiyor.

    Basında yer alan şu değerlendirmelere de denk düşen bu belge, Türkiye'nin güvenliği açısından son derece önemlidir.

    Bütün NATO ülkelerinde, "SüperNATO" adıyla örgütlenen doğrudan ABD kontrolündeki bu ve benzeri yapılanmalar, "Gladyo" tipindeki örgütlenmeler bir zamanlar "Kontrgerilla" adıyla tanınıyordu.

    Türkiye'de "Gladyo"nun devlet içindeki operasyon merkezi, 1990'lı yıllarda adım adım polis teşkilatının içine kaydırılmıştır. Türk Ordusu'nun 1990'lı yıllarda cephesini ABD tehdidine çevirmesine karşı, "SüperNATO"nun cevabı, polis teşkilatı içinde Fethullahçılardan oluşan bir yığınak yapmak olmuştur. Bu yığınak, aynı zamanda Cumhuriyetin Emniyet teşkilatlanmasına karşıdır. Bu süreçte "Gladyo", aynı zamanda Türk Ordusu'na karşı operasyonlar yapan bir örgütlenmeye dönüştürülmüştür.

    Bazı emekli Emniyet mensupları, Fethullah Gülen'in "ulusalcı dalgayı aşacağız" sözlerini bu kapsamda değerlendirmişlerdir. Danıştay baskını, Atabeyler operasyonu, Dink cinayeti, Santaro cinayeti, Malatya olayı ve son olarak da Ergenekon operasyonunun Emniyet içindeki bu "F Tipi" örgütlenmeyle ilişkisi olduğunu dile getirmişlerdir.

    Nitekim, Emniyet teşkilatı içindeki bu yasadışı örgütlenmenin hedefinin, TSK içinde tasfiyeler olduğu, basında da açıkça dile getirilmeye başlanmıştır. Daha dün, Taraf Gazetesi'nde, gelişmeler değerlendirilirken "üetenin Görevdeki Uzantıları Tasfiye Edilir" başlığıyla; "şimdiki Genelkurmay Başkanı Ağustos 2008'de emekli oluyor?Devlet herhalde Ergenekon çetesinin halen görevdeki uzantılarını emekli ederek onları da tasfiye edecektir" denilerek bu niyet açığa vurulmuştur.

    Sonuç ve İstem : Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenliğini tehdit eden bu yapılanma ve sorumlular hakkında kamu adına soruşturma açılmasını ve faillerin saptanıp cezalandırılmasını sağlanmasını saygı ile dileriz.

  2. #32
    bozok
    Guest
    "ERGENOKON' SENARYOLARINDAKİ üELİşKİLER


    Salı, 29 Ocak 2008
    Ulusalkanal.com




    "Ergenekon" operasyonuyla ilgili basında çatlaklar belirmeye başladı. Bununla ilgili bilgileri bir önceki haberimizde izlediniz. şimdi sizlere basında yer alan senaryolardaki çelişkileri sunuyoruz. üstelik bu çelişkiler aynı sütunlarda yer alıyor.

    "Ergenekon" adı verilen operosyonla ilgili basında çıkan senaryolar oldukça ilginç. ürgüt adı verilen kişilerin para bulmak için yoğun faaliyet içinde oldukları belirtilirken basına nasıl sızdığı belli olmayan yazışmalar ve telefon görüşmelerinden bahsediliyor. Biz bu haberimizde dikkat ceken iki çelişkiyi sunmak istiyoruz.Bunlar çete olarak adlandırılan kişilerin en fazla suçlandığı iki konuyla ilgili.

    Birincisi Ankara'da bulunan bomba yüklü araçla ilgili. Basında aynı satırlarda yer alan ifadeler şöyle: "Ankara Sıhhiye'de bulunan 400 kilo bomba yüklü minibüs Ergenekon çetesine aitti." Ancak aynı haberde şu ifade de yer alıyor: "üete, Orhan Pamuk'u öldürmek için Glock marka bir tabanca arıyordu." yani derin devlet olarak adlandırılan çete, 400 kilo bombayı buluyor ama bir tabanca bulamıyor.

    Bir başka önemli çelişki ise maddi konularla ilgili. Radikal ve Taraf gazetelerinde yer alan haberlere göre, "Ergenekon üetesi"ne Türk Ortodoks Patrikhanesi'nin bağlantıları sayesinde yurt dışından 50 milyon dolar bağış yapılmış. Aynı sütun da geçen bir başka ifede de ise şöyle deniliyor: "üete Orhan Pamuk cinayeti için 2 milyon YTL arıyordu." 2 Milyon YTL, yaklaşık 1 milyon 750 bin dolar ediyor. Yani 50 milyon doların içinde yaklaşık 29 adet 2 milyon YTL var.

  3. #33
    bozok
    Guest
    Yeni tutukevi inşaatlarına başlayın


    Serdar Akinan
    AKşAM GAZETESİ
    30.01.2008


    Neden olduğunu anlatacağım... Ama önce küçük bir hikaye. Dedem 84 yaşında vefat ettiğinde, tam 11 yıl bu ülkenin dört cephesinde savaşmış, Allah'tan başka hiç kimseden korkmayan bir İstiklal Savaşı gazisiydi.

    İstiklal Savaşı gazilerine verilen o altın madalyayı reddetmişti.

    Geri zekalı bir bürokrat onu bekletti diye kızmış, "Ben bu madalya için savaşmadım... Aylığınız da, altınınız da sizin olsun" deyivermişti.

    Son günlerde adına (utanmadan) Ergenekon Operasyonu verilerek yürütülen soruşturmaya ve yazılıp çizilenlere bakıyorum.

    Gözaltına alınan ve tutuklanan insanlardan bir kısmını şahsen tanıdım.

    şayet atfedilen suçlardan bir teki bile ispatlanırsa, elbette hak ettikleri cezayı, yasalarda öngörüldüğü gibi çekmeliler.

    Ama, resme bir parça geri çekilerek bakmayı bilen hemen herkes olan bitenin sadece bu anlama gelmediğini anlayacak kadar zekaya sahiptir.

    Konjonktüre baktığınızda bu psikolojik bir harekattır.

    Ve, nafiledir.

    Neden mi?

    şundan...

    Bu ülkede artık ok yaydan çıkmıştır.

    Adım adım nereye sürüklendiğimizi görmemek için kör olmak gerekir.

    İstanbul'da, İzmir'de, Manisa'da, Mersin'de, Kayseri'de, Erzurum'da, Sivas'ta, Bingöl'de, Van'da, Edirne'de bu operasyon kapsamında alınan insanların bugüne kadar çeşitli platformlarda dile getirdiği iddia ve endişeleri paylaşan kaç kişi var, bir fikriniz var mı?

    Bu cemaat bir kolektifi paylaşıyor.

    Ne basılacak dernekleri, ne gizli toplantıları, ne silahları, ne bombaları var...

    Ama olan biteni okuyacak zekaları, tarihsel bir şuurları, koruyacakları onurları, savunacakları sokakları var...

    Ne Veli Küçük'ten emir alırlar, ne Kemal Kerinçsiz'den...

    Bu operasyona Ergenekon adını veren ileri zekalıların görmediği bu zihniyeti birleştiren tutkalın ne olduğudur.

    Dedemin örneğini neden verdim biliyor musunuz?

    O ne Osmanlı paşalarına, ne de bürokratlara baktı...

    Yüreğinin sesini dinledi. Aldı eline silahı üanakkale'ye, Trablusgarp'a, Suriye'ye koştu.

    Babam ise bu ülkenin sokakları bir kez daha kan gölüne döndüğünde evinde oturup hep askeri bekledi.

    Geldiler ve kendilerince çözdüler... Her seferinde daha da berbat ettiler.

    şimdi, ben askere falan bakmıyorum.

    Bakılacak durum yok.

    Etrafıma bakıyorum.

    Ve diyorum ki siz iyisi mi bir an önce tutukevi inşaatına başlayın.

    Dışarıdakiler içerdekilerden kalabalık.

    Bakalım hangi ile kaç kişilik yapmanız gerekecek?

    Bu arada, bu süreçte, bu yazdıklarımdan ötürü beni de gözaltına alıp hapse atmazsanız çok üzüleceğim.

    Neden mi?

    Tarihi günlerden geçiyoruz.

    Müslümanları katleden bu küresel şebekenin yerel işbirlikçilerine övgüler düzmüyorum da vaziyeti anlatıyorum.

    Anlatmaya devam edeceğim.

    Sevgili savcılardan ricam telefonunuzun çalmasını beklemeyin.

  4. #34
    bozok
    Guest
    üeteler


    30.01.2008
    BEHİü KILIü
    behic.kilic@tercuman.com.tr



    ADİL Serdar Saçan bir e-posta ile o ünlü "İdam fermanı"nı hatırlattı... Arşivlerde mevcut, "Ferman" şöyle idi...

    "Harbiye-Divan-ı Harp...
    DOSYA No : 70...
    Harbiye Nezareti... A
    dliye-i Askeriye Dairesi...
    şube :
    Adet : 705

    Padişah buyruğu

    KUVAYI Milliye adı altında çıkardıkları fitne ve fesatla, anayasaya aykırı olarak halktan zorla para toplamak, asker almak, bunun aksine hareket edenlere işkence ve eziyet ederek şehirleri yakıp yıkmaya kalkışmak suretiyle iç güvenliği bozanların tertipçisi oldukları iddiasıyla haklarında dava açılan, 3. Ordu Müfettişliği'nden alınarak askerlik mesleğinden çıkartılmış bulunan Selanikli Mustafa Kemal Efendi, Eski Yirmiyedinci Fırka Kumandanı miralaylıktan emekli İstanbullu Kara Vasıf Bey, Eski Yirminci Kolordu Kumandanı Mirliva Salacaklı Fuat Paşa ile Eski Vaşington elçisi ve Ankara milletvekili Midillili Rüstem ve Sıhhiye eski Müdürü İstanbullu Doktor Adnan Bey ile üniversite Batı Edebiyatı eski öğretmeni Halide Edip Hanım'ın, ayrıntıları 11 Mayıs 1336 (1920) tarihli ve 20 numaralı karar tutanağında yazılı olduğu üzre, Mülkiye Ceza Kanunu'nun kırk beşinci maddesinin birinci fıkrası delaletiyle elli beşinci maddesinin dördüncü fıkrası ve elli altıncı maddesi uyarınca, sahip oldukları askeri ve mülki rütbe ve nişanlarla, her türlü resmi ünvanlarının kaldırılmasına ve idamlarına, halen firarda bulunmaları dolayısıyla kanun hükümleri gereğince mallarının haczedilerek, usulüne göre idare ettirilmesine dair İstanbul Bir Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından gıyaben verilen hüküm ve karar tasdik edilmiştir.

    Bu Padişah Buyruğu'nu yürütmeye Harbiye Nazırı görevlidir.

    Mehmet Vahdettin."







    Kurtuluş Savaşı, bu fermanın yıldıramadığı kahramanların destanıdır...

    Evladını eşkıyaya kurban veren Sayın Gülsev Eyüboğlu İrhan, bakın neler yazıyor...

    "Samsun'a Ordu Müfettişi olarak gelen Mustafa Kemal Paşa da artık istifa eden ve Hükümet kuvvetlerince aranan isyancı bir askerdir. Kendisinin çok güvendiği ve vatan savunması için herşeyi yapmaya hazır subayları (ki tabii ki onlarda isyancı askerdi), küçük birimler halinde Anadolu'nun değişik bölgelerine gönderdi. Bu isyankar (!) subaylar; şehirlere, kasabalara dağıldılar. Yetkileri olmadığı halde telgraf merkezlerine el koydular. Asker, sivil herkesle temasa geçtiler. İstanbul Hükümeti'nce "üETELER" olarak gördüğü Milis güçlerini örgütleyip mücadeleye hazırladılar. Milli Mücadele'yi örgütleyen bu subaylar; büyük ihanetlerle ve tuzaklarla karşılaştılar. Padişah ve Hükümet yanlısı güçlerle ve yabancı ajanlarla boğuştular. Ancak onlar sade ve "Vatanı kurtarmak" adına hayatlarını ortaya koyarak yılmıyor hedeflerinden şaşmıyorlardı. Kastamonu'ya gönderilen Albay Osman Bey tutuklandı ancak hapishanede ilişkiye geçtiği diğer subaylar yardımıyla kurtarıldı. Kendisini tutuklayan Alay Komutanı ve Vali vekilini tutuklattı. Soma'ya gönderilen Yüzbaşı Kemal, Bergama'da tutuklanarak Yunan Kuvvetleri'ne teslim edildi. Akhisar-Manisa Bölgesi'ne giden Albay Kazım (üzalp) ve Albay Bekir Sami'ye yardım edilmediği gibi, Hükümet yetkilileri ve eşraf tarafından "Akhisar ve Manisa işgal edildi. Milletin morali bozuk derhal burayı terk edin" denilerek kovuldular.


    -----------------------------------------------------------------


    TüRK Milleti'nin bu yaşamsal direnişi; Padişah, işgal güçleri (ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Avustralya, Yunan vs.) İstanbul Hükümeti'nce yokedilmek için eşkıyalık (üETELER) olarak kabul edildi. Milliyetçiler; Devlete ve Allah'a düşman (haşa) inançsız isyankarlar ilan edildi. şeyhülislam; çok ağır suçlamalar ihtiva eden fetvalar çıkardı. "Halifeliğe karşı gelen, dinden çıkan kafirler in öldürülmelerinin KURAN hükümlerine göre vacib olduğunu bu kafirlerle savaşmaya gönderilen mücahitler, eğer çarpışmaktan imtina ederse yada firar ederse en büyük günahı (günah-ı kebire) işleyeceklerini, ahirettte büyük azap çekeceklerini" bildirdi.

    şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi son fetvasında, "Tüm bu çetelerin mesulu Mustafa Kemal'dir. Suçlu odur. Sevgili Padişahımız Halife Efendimiz'le sadakatli tebasının arasına giren Mustafa Kemaldir. O olmasa galip devletler de, devlet ve milletimizden merhamet ve lutuflarını esirgemiyeceklerdir. Mustafa Kemal'i yok edin. Eşkıya Milisleri katledin. Bu bir cihattır. Din ve Padişah Halifemiz yolunda ölenler şehit, kalanlar gazidir."

    Kurtuluş Savaşı "Ergenekon"a böyle barikatları yıkarak ulaştı.

  5. #35
    bozok
    Guest
    Vatan mı, üıkar mı ?


    Usta kalem şerife üzdemir'den düşündürücü bir makale!...
    Vatan mı, üıkar mı ? İşte bütün mesele bu?

    Vatanmış, milletmiş hepsi bahane. Gerçekten Türklük adına mücadele edenleri de karaladılar,sorguladılar, terörist olarak göstermeye çalıştılar.

    Bugün Türkiye'nin ve dünyanın en önemli ekonomistleri 'Mart ayında korkuç bir ekonomik krizin içine gireceğiz' demesine rağmen, birileri çıkıyor hala 'herşey yolunda' diyor.

    Anlaşılan birileri en büyük tehlike olarak vatanını dış güçlere peşkeş çekmeyenleri görüyor...

    Peki bu ekonomistler hiç mi birşey bilmiyor ?
    Bir insan hem başbakan, hem profesör, hem hukukçu veya doktor olabilir mi ?

    Olur efendiler olur. Biz böyle uyudukça daha kimler neler olur.

    Yalancı sesler halkı oyalıyor. Satılmış basın herşeyi gizlemeye devam ediyor.

    Bu satılmışların yatacak yeri yok.
    Devir baskı devri, devir baskı ile para ile dönenlerin devri. Kimsenin hiç birşeye itiraz hakkı yok.

    İtiraz edenleri ise bir şekilde susturuyorlar.
    Nereye kadar, daha kaç kişiye baskı yapılacak ?

    Bu seçtiğiniz yanlış stratejiyi artık değiştirin efendiler. Sizlerin bile, vatanını sevenlere gücü yetmeyecektir.


    Bilmiyor musunuz?

    üyle bir oyun hazırlanıyor ki bu güzel topluma.. !
    En büyük televizyon kanallarından birinde teröristlere söz hakkı verenler, halka istedikleri mesajı verdiriyor.
    'Türk milliyetçiliğine ait söylemler arttıkça, teröristler daha da şiddet yanlısı oluyormuş.'

    Yani anlaşılan hedef Türk milliyetçileri.

    Geçin bunları efendiler, geçin.
    Ne Amerika, ne Avrupa içimizdeki yılanlardan daha tehlikeli değil.

    Vatan mı, çıkar mı ? İşte bütün mesele bu .

    Bu vatan hainleri kendi sözlerini ulaşılmaz altın değerinde görürler!!


    Oysa Türk halkına en büyük zararı veren bunlardır.


    İdeoloji yoksunlarının en önemli söylemi
    'Bana dokunmayan yılanla ortak pek çok projeye imza atarım.'

    Gün gelir, altın nerede pul nerede diye sorarlar adama efendiler

    Memleketinin değerini bilmeyen, vatanını üç kuruşluk çıkarına değişen bozuk paralardan ne altın olur ne de pul efendiler?

    Bugün Belçika gibi ufacık bir yerde bile bunların örneklerini görebiliyorsak, Türkiye can çekişiyor demektir.

    Ama bitmedi. Vatanını sevenler son sözünü daha söylemedi.

    Paris'te Hrant Dink sokağı oluyor da bugüne kadar neden Brüksel'de Atatürk adını bir yere yazdırmak için uğraş vermediniz efendiler!


    Hepimiz Hrantız, hepimiz Ermeniyiz diyenlere tam özgürlük verilirken, hepimiz Türküz hepimiz Atatürkçüyüz diyenler çok mu ağrınıza gitti !

    Olanlar olsun..

    Ben Türk'üm, Atatürkçüyüm, Türk milliyetçisiyim..

    Ne Hrant'ım, ne Ermeni, efendiler.

    Ben 'Vatan mı üıkar mı ?' diyenlerden değilim, işinize gelmem! Efendiler..



    Saygılarımla



    şerife üzdemir
    ozdemir.serife@gmail.com
    30.Ocak.2008
    (İnternetajans)

  6. #36
    bozok
    Guest
    Erkenekon üetesi Teşkilat Yapısı

    Dr. şerefsiz üdlek
    30.01.2008



    Sayın Okuyucular;

    Son aldığımız bilgilere göre güvenlik güçleri aylar süren takip sonucu "ejaculatio pracox" adını verdikleri bir operasyonla; yargı kararlarını görmezden gelen, suçu ispat edilmeden kişileri hem suçlu hem çete ilan eden ; önlerine her konan metni haber diye erken manşet yapan bir medya çetesine yönelik gece yarısı operasyonu düzenlediler.

    Erken attıkları manşetlerle kurunun yanında yaşıda yakan bu medya grubunun Erkenekon isimli bir çeteye üye olduğu ve ülkede kaos yaratmak, hukuku ayaklar altına alarak polis devletine geçişin zeminini hazırlamak, "gizli belgelere" ve "gizli fonlara" sahip bir şekilde ülkede rejim değişikliği peşinde koşmakla suçlanıyor.



    Tam Teşekküllü Medya üetesi : Erkenekonn


    Ekipler çete mensuplarının evlerinde çeşitli boyutlarda belge ele geçirirken, çete mensubu bazı gazetecilerin haber kaynaklarını açıklamadığı için tutuklandığı belirtildi.

    Tutuklananlar arasında hakkında Güler Kömürcü'nünkileri aratmayacak iddialar bulunan Perihan Mağden'de bulunuyor. Perihan Mağden'in ismi İstanbul'da çeşitli mekanlarda çıkardığı olaylarla gündeme gelmiş ve Tokat'taki arsası ile ilgili spekülasyonlar için "tam Uğur Dündarlık bir konu" yorumları yapılmıştı.

    Kara para aklama cenneti Hollanda Antilleri merkezli Soros ve Pentagon'un özel bütçelerinden finanse edildiği tespit edilen farklı Sivil Toplum ürgütleri altında örgütlenen Erkenekon çetesinin telefon görüşmeleri ve e-posta trafiği de aylardır süren operasyonun ağına takıldı.

    Bu konuşmalarda sözkonusu çetenin Karen Fogg'la özel ilişkileri , ABD Büyükelçiliğine ait olduğu tespit edilen Ankara'daki özel bir binada yapılan anayasa çalışmaları , Fener Rum Patrikhanesi'nde yapılan özel toplantılar dikkat çekiyor.

    üete üyelerine ; konuşmacı ücreti, araştırma bütçesi gibi paravan usüller altında para aktarıldığı belirtiliyor. Bazılarının "CIA'ye ilk giren Türk" olmakla övündüğü gözleniyor.

    üete üyelerinin Karen Fogg'dan "büyük abla" , Edelman'dan "büyük abi" ; Patrikten "büyük amca" ; Barzanİ'den "büyük dayı" olarak sözettikleri görülüyor.

    üete üyelerinin konuşmalarda şifreli olarak ismini geçirdikleri 100 numaranın ise kim olduğu bilinmiyor.

    Yetkililer; Türk Medyası bünyesinde örgütlenmiş bu erken manşet çetesi Erkenekon'un en tepesinde yeraldığı anlaşılan 100 numaranın kimliğini aydınlatma çalışmalarını sürdürüyorlar.

    Uzmanlar; 28 şubat'ta teyit ettirmeden haber yaptıkları andıçlarla koskoca bir süreci tetikleyen bu çetenin, bu sefer de başka merkezlerden önlerine konan andıçları hiç bir şekilde teyit ettirmeden manşetlerine taşıdıklarını hatırlatarak; hükümeti ortaya koyduğu iradeden dolayı kutluyorlar.

    Başbakan ısrarlı soruları üzerine ;

    "Türkiye'yi attıkları erken manşetlerle geren ve hukukun en temel ilkelerini çiğneyerek polisi göreve çağıran bu karanlık odakları çökerteceğiz. Kimse polise ve savcılara akıl vermesin, onlar ne yapacağını çok iyi bilir, onların başkasının aklına gerek yok"

    dedi.

    Soruşturma ilerledikçe çete hakkında ilginç ayrıntılarda ortaya çıkıyor.

    üetenin yaptıkları asılsız haberler nedeniyle maruz kaldıkları tazminat davalarını karşılamak adına bir fon oluşturulduğu ve bu fon için yurtdışından bir kaynaktan 50 milyon dolar temin etmeye çalıştıkları öğrenildi.

    üetenin ayrıca kalabalık mekanlarda herkesi aynı kadraj içinde gösterecek özel lensli kamera peşinde olduğu anlaşılıyor.

    üete üyelerinin eşcinsel kameraman Cengiz ile bağlantıya geçtikleri ve kendisi ile İstanbul'daki emekli bir general ile Beytülşebbap'taki bir uyuşturucu kaçakcısını aynı kare içinde gösterecek bir fotoğraf çekmek konusunda anlaştıkları belirtiliyor.

    üetenin çökertilmesi ile birlikte kadraj kurbanı olmaktan kurtulan emekli general;

    "her zaman bir şey bekliyorduk. ünemli olan bu eşcinsel kameramanları üreten anti-demokratik düzenin sorgulanması. AB'ye bu eşcinsel kameramanlarla giremeyiz"

    dedi.

    üetenin düzenli olarak toplandığı Fener Rum Patrikhanesi'nde dinleme yapan ekipler; Fener Rum Patriği ile çetenin lideri arasındaki konuşmayı da tespit etti :

    "Aydın Bey Eşref Bitlis'in ölüm yıldönümünde bir etkinlik yapıyoruz, sizi de bekliyoruz"

    "Teşekkür ederim, işim çıkmazsa gelirim"

    Bu konuşmanın Eşref Bitlis cinayetinden, Uğur Mumcu cinayetine, HSBC bombalamasından Sivas katliamına kadar bir çok faili malumun arkasında Erkenekon çetesinin bulunduğuna dair en somut kanıt olduğu belirtiliyor.

    üete üyelerinin bilgisayarlarında çıkan belgelerde Erkenekon çetesinin örgüt yapısı da ele geçmiş durumda.

    Erkenekon ; Eleman temini , Askeri kanat , Sivil Kanat , Finans , Teori ve suikast timi birimlerinden oluşuyor.

    Elemanlarını az para verip haberlerinin yanına koyduğu büyük portre resimleri ile kandırdığı gözlenen çetenin ; iktidara biat etme yeteneklerini kanıtlayanlara köşe ve yöneticilik görevleri verdiği, kamuoyunu bu isimler aracılığı ile yönlendirdiği belirtiliyor.

    Askeri kanadın, resmi andıçları haber olarak kamuoyuna sunduğu , sivil kanadın ise demokrasi gibi kavramlar arkasında küresel güçlerin fonları ile beslenip küresel sermayenin lehine propaganda yaptığı tespit edildi.

    Finansını ihale yolsuzlukları, pisaya/borsa spekülasyonları , AB-Soros bütçeleri ve sermaye taşeronluğu ile elde eden çetenin mücadelesinde teorik altyapıyı küresel merkezlerce akredite edilen ve sürekli beraber dolaşan, görünen akredite stratejistler, emekliler ve psikolojik darp yazarları ile oluşturduğu anlaşılıyor.

    üetenin insanları karalamak için kullandığı suikast timi ise;

    tanışmaktan başka bağlantısı olmayan insanları aynı fotoğraf karelerinde gösterecek kadraj mühendisleri ;

    olmayan ilişkileri varmış gibi gösterecek şemalardaki bağlantı oklarını çizenler ve hedefini aldıkları insanların en antipatik fotoğraflarını çekme ve bulma konusunda uzman isimlerden oluşuyor.

    Uzmanlar haberlerde;

    "Evindeki bilgisayar ele geçirildi" ;

    "Kızılelma operasyonunu Savcı Zekeriya üz'ün cesareti ve delilden suçluya ulaşma konusundaki sebatı derinleştiriyor"

    şeklinde cümleler kullanarak , haber dilini polis bülteni ve reklam broşürü seviyesine indirenlerin ise suikast timinin en sinsi elemanları olduğunun altı çiziyor.

    Kamuoyu; erken ve asılsız manşet çetesi Erkenekon'a yönelik operasyonunun nasıl sonuçlanacağını merakla bekliyor.



    www.acikistihbarat.com

  7. #37
    bozok
    Guest
    Cadı Avı Manifestosu


    Hasan Salih Gündüz
    Açıkistihbarat
    28.01.2008



    Biz; Türklük üstü, Türkiyeli üstün elitin yeni doktrinidir:

    "Cadılarla savaşta ya bizdensiniz ya da karşı tarafta."

    İşte bu kadar! Hak yolu seçin, yoksa darağacı hazır. Bu size son uyarımız. Cadı avı başlamıştır, ilan olunur.

    Katlettiğiniz güvercinimiz Hrant Dink'in ardından, televizyon kanallarında halkın gözü önünde mahkemeler kurduk. İçinizden birer ikişer karşımıza çekip ifadelerinizi aldık, savunmalarınızı dinledik. Bakın bu hakkı dahi tanıdık size. Başka da mahkeme beklemeyin.

    Artık harekete geçiyoruz. Ya itaat edin ya da "pis kanınızda" boğulun!

    Nedir bu canım! Hangi taşı kaldırsak altından siz çıkıyorsunuz: Cadı Türk milliyetçileri!!

    Katillik sizde, hoyratlık sizde, barbarlık zaten ezelden? Bir de utanmadan kendinizi savunuyorsunuz hala!

    Neymiş efendim; Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin menfaatlerini savunuyorlarmış? Size mi kaldı milletin avukatlığını yapmak, koruyuculuğa soyunmak?

    Vatan toprakları satılıyormuş, yerli sermaye ve karlı kamu işletmeleri yabancılara peşkeş çekiliyormuş, Türk ekonomisi yabancıların eline geçiyormuş, falan filan? Siz bizden daha mı iyi biliyorsunuz bu işleri bre cahiller!...

    AB iç işlerimize karışıyormuş, bizim altımızı oyuyormuş, ülkemizi bölmek istiyormuş, diye feryat edip duruyorsunuz. Siz AB'den daha mı iyi bileceksiniz; bizim için neyin iyi, neyin kötü olduğunu?

    Birlikte yaşama kültürünü savunuyormuşsunuz da hep yanlış anlaşılıyormuşsunuz. Yok canım! Onca aydını öldürdünüz, şemdinli'yi bombaladınız, Danıştay üyelerinin de kanına girdiniz, sevgili Hrantımızı da canından ettiniz. Bütün bunların kanıtı ve ispatı yok ama olsun.

    Doğuştan suçlusunuz bir kere.

    80 öncesi yaptıklarınızı da unutmadık. Halkların kardeşliği ve self-determinasyon için, "Deniz Gezmiş romantizmine" kapılarak dağa çıkan AK47'li ve RPG'li masum gerillalarımızın adını da siz terörist koydunuz zaten.

    Asala'yı bitirip iyi marifet ettiniz ya, diaspora Ermenileri'ni de tahrik etmiş oldunuz. Ha bir de, Papa'yı vuran var. O da milliyetçi. Olmasa bile biz öyle diyoruz.

    Yok efendim, Türkiye Cumhuriyeti'ni Türk milliyetçileri kurmuş, Atatürk milliyetçiliği ilkesi Anayasa'da da yer alıyormuş.

    Bırakın artık bu modası geçmiş avuntuları.

    Dünya değişti, eski ezberler bozuldu. 21. yüzyılda yaşıyoruz ve sizin hükmünüz geçti, bunu anlayamadınız mı daha?

    Ulus devlet modası geçti. şimdi büyük patronlarımız var, hüküm onların.

    Kaderimizi nasıl tayin ederlerse, bizim için neyi uygun görürlerse ona göre yaşayacağız. Bozgunculuk yapmanıza kesinlikle izin verilemez.

    Kendi değerlerinize sahip çıkmak istiyormuşsunuz. Hem de dünya küreselleşmişken!...

    Hala bayraktan, vatandan, tarihten, bozkurttan, destanlarınızdan, kahramanlarınızdan ve adına milli değer dediğiniz bilcümle kutsallarınızdan dem vuruyorsunuz.

    Sık sık da hak, onur vs. diyorsunuz.

    Bırakın efendim bunları, hepsi geçti. şimdilerde sadece para ve ikbal var. Liberal ekonomik düzende dümen suyunda gitmek gerek. Ancak bu sayede gemisini kurtaran kaptan olunabilir.

    Sizin bir de büyük hedefleriniz vardı tabii? Biliriz biz o büyük hedefleri! Turancılar sizi!...

    Türk Birliği'ni kurup yine dünyanın adil efendisi olmak istiyorsunuz.

    E be aymazlar, ABD ve İsrail başta olmak üzere, Batılı efendilerimiz; hiç izin verirler mi düzeni bozmanıza?

    Efendilerimizi "hayalperestliğinizle" tedirgin etmenize müsaade edemeyiz.

    Eskiden kimimiz yanınızdaydı, kimimiz karşınızda?

    Artık topyekun karşınızdayız. Yeni düzende ulus devletler ve İslam Dünyası küresel düşman oldu. Siz de milliyetçilik yaparak hem halkı uyandırıyorsunuz hem de patronlarımızın başını ağrıtıyorsunuz.

    Tam bağımsızlık istemeniz ve diğer uluslarla asgari müştereklerde anlaşıp barış içinde yaşama çabanız tehlike arz ediyor.


    Irkçısınız siz, Faşistsiniz!

    şoven anlayışınız bir tür çocukluk hastalığına benziyor zaten.

    Hastasınız efendim, hasta! Bırakın bu kafayı.

    Takılın bize, hayatınızı yaşayın. Yok efendim, illa da mücadele edeceğiz diyorsanız, bizden günah gitti!...

    "Dedi 'yeni elit' zevat... Tercüme-i hal budur."

  8. #38
    bozok
    Guest
    Sevinmek lazım ama sevinemiyoruz


    Fatih Altaylı
    30.01.2008
    Habertürk.com


    Herhalde, Susurluk'tan bu yana Veli Küçük hakkında en fazla yazı yazan, Veli Küçük'ten hesap sorulması gerektiğini en fazla dile getiren gazetecilerin başında gelirim.

    Ama inanır mısınız, günlerden beri bu konuda kalem oynatmak istemiyorum.

    üünkü ortada bir tezgah olduğunu hissediyorum.

    Ne Veli Küçük, ne de çetenin diğer üyeleri umurumda.
    Hepsi en ağır cezaları haketmiş kişiler.
    Pek çoğunun adı her türlü pisliğe bulaşmış.
    Fakat bu adamların içinde bulunduğu olayın bugün getirilmek istendiği noktayı ve bunun zamanlamasını oldukça manidar buluyorum.

    Basına sızdırılan ve basındaki bazı salaklar tarafından kaleme alınanlara bakınca tezgah iyice anlaşılır oluyor.

    Veli Küçük'ten başlayalım.

    Fehmi Koru'nun müthiş hafızasıyla yazdığına göre Karanlıklar Paşası Türkiye'nin en zengin adamı Hüsnü üzyeğin'le ortak.
    Türkiye'nin en zengin adamıyla ortak ama 2 milyon YTL bulup da tetikçi kiralayamıyor. El bombası ve darbe yapacak silahları buluyor ama suikast için bir tabanca elde etmekten aciz.

    Belli ki, birileri böyle yazılsın istiyor. Bu yönde haberler sızdırıyor "Liberalliği" "Salaklık" olarak algılayıp kendini liberal olarak tanımlayanlar üzerine atlıyor.

    Ya telefon konuşmalarına ne demeli.

    Darbe yapacak bu büyük organizasyon sözde bir tetikçi bulmuş.

    Tetikçi telefonda arkadaşıyla konuşuyor. Ve şöyle diyor, "Oğlum düşünsene bir el ateş edeceğiz. 2 milyon lira alacağız. Bu parayla Beykoz'da villa alırız"

    Bu telefon konuşmasının "Organize" olduğu o kadar belli ki!

    Ve bakın bu "Ergenekon üetesinin" ortaya çıkmasıyla bazıları nasıl da temize çıkıyor.

    Rahip Santoro cinayeti, Malatya Katliamı ve Danıştay saldırısında ihmali olduğu öne sürülen ve projektörlerin üzerine çevrildiği bazı istihbarat birimleri birden bire tertemiz oluyor.

    Ben bütün bu olaylarda Türkiye'nin çok bilinen bir cemaatinin izlerini görüyorum.

    Bir de hatırlatma yapayım.

    1970'lerin başında yine orduyu yıpratmaya yönelik benzer bir operasyon yapılmıştı.

    Orada da hem sivillerin orduyla hesaplaşması, hem de ordu içinde bir hesaplaşma söz konusuydu.

    Sanki tarih tekerrür ediyor.

    En azından bir yönüyle.

  9. #39
    bozok
    Guest
    Ergenekon ve Reco'nun Kalemşörleri




    YORUMSUZ...

    ANKARA, 30 Ocak 2008 üarşamba





    Fehmi KORU

    İlhan Bey Evde Mi?
    "Ergenekon" örgütünün varlığından kamuoyunu haberdar etme onuru bana ait değil. Onu Can Dündar ile Celal Kazdağlı yıllar önce "Ergenekon" kitabıyla yapmışlardı.
    O Küçücük Kuşku Kapısı
    Ya Uğur Mumcu da böyle bir çetenin kurbanı ise? Doç. Bahriye üçok da? Ahmet Taner Kışlalı da?
    "Ortalık karışsın, ülkeye darbe havası hakim olsun" amacıyla Ahmet Taner Kışlalı'nın gazeteci ağabeyi Mehmet Ali Kışlalı kardeşinin bir "derin devlet operasyonu" ile öldürüldüğü iddiasına keskin bir dille karşı çıkarken "Eğer cani farklı bir kesimden çıkarsa çok canım sıkılır..." cümlesiyle küçücük bir kuşku kapısını açık bırakmıştı Nuriye Akman'la konuşurken...
    Ak Parti, Başbakan Tayyip Erdoğan cesur bir karar verdi, o cesaret olmasaydı çirkinliklerin üzeri daha uzun yıllar örtülü kalabilirdi.
    Bizim Devlet Hiç Kıskanç Değil
    Ne kadar kutsal kavram varsa kullanıp ülkeyi gerektiğinde kaosa sürüklemekten çekinmeyen yapılanma, eğer elde edilen veriler doğruysa, yakın tarihimizde birbiri peşi sıra görülen siyasi altüst oluşların da sebebi.


    Nazlı ILICAK

    Küçük Mustafa Kemal'ler ve Ergenekon
    üok sayıda Kuvayı Milliye Derneği'nin kurulması, "1923'ten bu yana Türkiye'nin, bu kadar büyük tehdit, risk ve sıkıntılarla karşı karşıya kalmadığının" çeşitli zeminlerde, üstelik Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt tarafından bile ifade edilmesi, kimilerinin bir arayış içinde olduğu izlenimini yaratıyordu.
    Küçük Mustafa Kemal'ler göreve hazırdı!
    Vatanı kurtarabilmek için, elbette önce istikrarsızlaştıracaksınız. Terör eylemleri giderek bir anarşi ortamına dönüşecek; rahipler öldürülecek; McDonald's'da bir bomba patlatılacak; Cumhuriyet ve Danıştay'da gördüğümüz gibi, "Atatürkçü ve laik" kuruluşlara saldırıda bulunulacak; aydınların 301'den yargılandığı mahkemelere Kemal Kerinçsiz gibiler gidip, "Türklüğe hakaret eden eller kırılacak" diye bağıracak. Ergun Poyraz isimli provokatörler, belgelerle beslenerek, AK Parti ileri gelenlerine belden aşağı vuracak...


    Ergun BABAHAN

    Olağan şüpheliler
    Türkiye, İttihat ve Terakki'den kalan bu kerameti kendinden menkul güçleri tasfiye etmedikçe sağlıklı demokratik bir ortama kavuşamayacak.


    Emre AKüZ


    Kuvvacıların Marifetleri
    "Kuvvacılar" adını verdiğimiz bir örgütlenme var ülkemizde.
    Bunlara kısaca "çete" diyoruz ama Mahir Kaynak'ın altını çizdiği gibi bunlar düpedüz eli silahlı bir siyasi hareket.
    Bu kişiler "ulusalcı-milliyetçi" adını verebileceğimiz bir ideolojiyi savundukları; "bağımsızlıktan", "anti-emperyalizmden" filan dem vurdukları için... İlk bakışta, Türkiye'nin selametini, refahını, mutluluğunu düşündükleri imajını veriyorlar.
    Halbuki asıl amaçlarını şöyle özetlemek mümkün:
    - Avrupa Birliği'ne karşılar... üünkü AB'nin gerektirdiği "şeffaflık", "hukuk devleti", "demokratikleşme" gibi standartlar bunların çıkarına aykırı....
    - Kürt sorununun çözülmesini istemiyorlar... üünkü bunlar saldırgan ve yayılmacı tipler. Kürt sorununu bahane ederek Kuzey Irak'ı ilhak etmek istiyorlar. Bunu yapamasalar dahi "sürekli gerginlik" işlerine geliyor.
    - Hükümete karşılar... Beğensek de beğenmesek de halkın oyuyla iktidara gelmiş olan hükümeti devirmek istiyorlar. Bunun için de orduyu kışkırtıyorlar.
    - Otoriter bir rejimi arzuluyorlar... Demokrasiye karşılar. İşlerin bürokratik elit tarafından yürütülmesini hedefliyorlar. Bunun için de piyasa ekonomisinin demir yumrukla yönetildiği Rusya ve üin'den ilham alıyorlar.
    Yeni İttihatçılar adam öldürüyor/öldürtüyor, bomba atıyor/attırıyor, provokasyon yapıyor, psikolojik harekat yürütüyorlar. (Farkında olmadığımız kim bilir daha ne eylemleri var!)


    Umur TALU

    Açık Alın İçin Temiz El
    Mesele, bazı nedenlerle "Milliyetçilik"le de yetinmeyen, ama onun karanlık geçmişinden de beslenen "bir tür ulusalcı" kadronun, Susurluk sahnesinin kadim isimleriyle oluşması.
    Susurluk çetelerine kurban vermişlerin, "bir nevi sol" lafızla dahi, bu kadrolarla handiyse gurur duyması, kendilerini onların yanında, kucağında bulması.


    Ali BAYRAMOĞLU

    İttihat Terakki'den Bu Yana İlk Kez?
    2009 yılına yönelik bir darbe planından, yakalanan onlarca tonluk mühimmattan söz ediyoruz?
    üldürülmesi planlanan onlarca aydın, yazar, sanatçıdan söz ediyoruz?
    Kaos ve iç çatışmada kullanılacak, devşirilmiş yüzlerce örgüt üyesinden söz ediyoruz, bunların devlet içindeki bağlantılarından söz ediyoruz, ordu bünyesindeki "yasalcı-meşruiyetçi" bir anlayışla "darbeci" bir anlayış arasındaki hassas ve her an ters dönmeye hazır "güç dengesi"nden söz ediyoruz...
    ünemini fark edelim ya da etmeyelim, 22 Ocak gecesinden bu yana Türkiye başka bir hava solumaya başlamıştır.
    Bir tek Muzaffer Tekin için bile aşırı derece baskı yapan onlarca üst rütbelilerin egemen olduğu bir düzendir burası?
    ünemli günler yaşıyoruz!
    Arzumuz temizliğin derinleşmesi, devamın gelmesi...
    Cin bir kez şişeden çıktı!
    Ergenekon Neredesin?
    Abdi İpekçi cinayetinden başlayıp 16 Mart Katliamı'na uzanan, Susurluk'la doruğa çıkan, muhtemelen Danıştay Saldırısı'na da bulaşmış Türk Gladyosu'nun öyküsü, aslında Ergenekon'un öyküsüdür.
    Adı üstünde: Ergenekon Terör üetesi!
    Eğer öyleyse, şimdiden söyleyelim iki gün önce yapılan "Ergenekon operasyonu", 30'u aşkın "yarı resmi görevli" ve "dokunulmaz"ın gözaltına alınması Türkiye'nin yakın tarihinde gerçekten bir milattır.
    Sonuç: Sistem, devleti ve Türk siyasetini kuşatan, siyasi iddialar taşıyan bir suç ve terör örgütünü ortaya çıkarmış ve hedef haline getirmiştir.
    Adı üstünde: Ergenekon Terör üetesi!
    28 şubat artığı adı sivil örgüt olan kuruluşların, kuvayı milliye tarzı "paramiliter örgütlenmeler"in gerçek yüzü iyice ortaya çıkmaktadır?


    Yasin AKTAY

    Senaryo ve Oyun Havaları
    'Bakıyorsunuz koca koca adamlar memleket sahiden işgal altındaymış gibi kendilerine Kuvva-ı Milliyeci deyip yola çıkmış...
    Ya burunlarına hakaret kokusu geldiği için "301 mahkemeleri"ni basarak kariyer yapanlar? Asıl ortada bir hakaret olmaması ihtimali karşısında nasıl da büyük bir öfkeye kapılıyorlar? Kendilerini kaptırmış oldukları rolü oynayabilmek için azılı bir düşman olması lazımdı karşılarında: Başı AB'de kökü ABD'de, gövdesi şeriatçı, dalları Ermeni'den Kürt'ten bir azılı düşman olacak ki ortada, hayallerindeki kurtarıcı kahraman rolünü oynayabilsinler.
    Durum buysa, korkarım aniden uyandırılmaları tehlikeli olabilir bunların. Ama bu oyunu sürdürmeye devam etmeleri daha da tehlikeli'
    Hamdullah üZTüRK

    Ergenekon'a Bir De Bu Tarafından Bakalım
    Mesela bir Kerinçsiz'den hoşlanmayabilirsiniz. Ama onun yaptığı gibi, peşinden koştuğu şeyler uğruna her meydanda boy gösteren, boş şeyleri bile cesaretle savunmaktan geri durmayan kaç kişi çıkar?
    Ergenekon örgütlenmesinde anlamakta zorlandığım tek şey Sevgi Erenerol Hanım.
    Bir hanım, hem de "Bir yanağına vururlarsa öbür tarafı çevir" kültüründen gelen, üstelik bir de kilise sözcülüğü yapan bir hanım, Ergenekon içinde ne arar ki?
    Türkiye'nin En Büyük İmtihanı
    Son çetenin adı; Ergenekon.
    Operasyonun gerekçeleri anlatılırken tüyler ürpertici senaryolardan, planlardan söz ediliyor. Tanınmış bazı isimlere yönelik suikastlar ve Türkiye'yi kaosa sürükleyecek eylemler gibi. ülkeyi darbe ortamına hazırlamak gibi amacından da söz ediliyor Ergenekon'un... Her biri ihanete eş değer.
    Operasyonlara Emniyet'in başarısı kadar hükümetin gösterdiği irade de yön veriyor. Başbakan Erdoğan'ın defalarca konuya ilişkin keskin açıklamaları oldu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de son derece hassas.
    Ergenekon da diğerleri gibi siyasi amaçlı bir oluşum. Bunların hepsi devletin içine sızmış durumda. Resmi kimi kurumlarda uzantıları var. En azından kamuoyundaki algı böyle.
    "Ulusalcılık" ideolojisi etrafında gelişen siyasi içerikli çetelerin AK Parti'yi hedef aldıkları aşikar. AK Parti hükümetinin çetelerle imtihanı, akıbeti açısından yaşamsal önemde. şu gerçek ki; ya AK Parti çeteleri çökertecek ya da çeteler AK Parti'yi. Bunun ortası yok.


    Doğan DURGUN

    CIA, Ergenekon ve Komando Kamplarından Bugüne...
    ümraniye'de ele geçen el bombalar ve bu bombaların nerede kullanıldığı ortaya çıkınca işin vahametini anlayan Doğan üz gibi namuslu bir savcı olan Zekeriya üz'ün gayreti ile operasyona start verildi.
    İster 2009 yılı için darbe hazırlığı yapıldığı için, ister DTP'li vekil ve siyasetçilere suikast planlarının varlığından dolayı bu süreç başlanıldı denilsin, neresinden bakarsak bakalım önemli bir operasyon. Fakat diğer yandan olayın lokal kalma ihtimali çok yüksek. Veli Küçük'ü bir kenara bırakırsak, genelde birçok kez gözaltına alınan isimler sorgulanıyor.
    Yani daha önce bir şekilde dokunulmaya çalışılmış isimler. Bu yapılanma içinde daha üst noktalarda olan ve dokunulmamış isimlerin olduğu ciddi bir toplumsal kuşkuya neden olmuş durumda. Eğer daha üste çıkılmazsa, adına Ergenekon, JİTEM ya da ne dersek diyelim bu yapılanmanın sadece görünen kısmı ile meşgul olacağız.
    Bunun için 1952 yılına gitmemiz, tarihi yeniden okumamız, vicdanımızla yüzleşmemiz, hukuku işlevsel hale getirmemiz, toplumsal bir refleksi açığa çıkarmamız ve takipçisi olmamız gerekir. üzverili bir savcının içinden çıkacağı bir durum değil. Bu iç içe geçmiş sarmalı çözüp, tarihsel yolculuğumuza yeniden başlamalıyız.


    Perihan MAĞDEN

    İlahi Temizlik Günleri
    üyle cüretkardılar ki Kötüler: "omnipotent" (kadir-i mutlak) sanıyorlardı kendilerini.
    Suç duyurusunda bulunuyorlardı diyelim. Türkiye Cumhuriyeti'nin vazifesever / kanuntapıcı / adaletkaygısız Savcıları açı açıveriyorlardı davayı /davaları. Kötüler gelip mahkeme basıyorlardı cumbur cemaat. Devletimiz, 1 zahmet, mahkemeye çıkarken taciz edilmemizi engellemiyordu, engelleyemiyordu.
    Ermeni gitti! Göz göre göre öldürttü/ öldürtmüş anlaşılan (bknz: Trabzon'da devam etmekte olan Jandarma Davası: İğci'nin çuvala sığmayan ifadeleri) Yüce Devletimiz Hrant Dink'i.
    İçinde kollanıp budaklanmış Zehirli Sarmaşığı temizlemeye gücü ve vicdanı yetemediği için göz yummuş. Faka basmış!
    "üzgürce" yazarlığını sürdürmesine izin verdikleri Eli Makineli Kadın Köşeci'leriyle.
    Tavsiyede bulunmak bana düşmez AMA KAPİTALİZM HARBİDEN BUNLARI KALDIRMAZ!
    İmaj üağı'nda yaşıyoruz. 1920'lerin Pıtrak Kapitalizm Amerika'sında değil.


    İsmet BERKAN

    Darbeci Ergenekon
    Kanlı Danıştay saldırısının hemen ardından, o günlerde tesadüfen Başbakan Vekilliği yapan bugünün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Genel Müdürlüğü birer brifing veriyorlar.
    Bu brifinglerde iki kurum birbirinden habersiz olarak birbirine çok yakın bilgiler veriyor Gül'e.
    Hatta Emniyet, Gül'ün önüne bir çeşit şema koyuyor. Brifingden aylar sonra Gül, bir sohbet sırasında, o sıralar yürütülmekte olan ve bugünkü soruşturmanın da başlangıcını oluşturan ümraniye baskınını örnek vererek, "Hep o şemadaki isimler ve örgütlenmeler. Polis giderek daha fazla delile ulaşıyor" demişti.
    Peki o şema neydi?
    şema, kendilerine "Ulusalcı" veya Radikal'in taktığı isimle "Kızıl Elma Koalisyonu" adını veren grupları anlatıyordu. Bu gruplar, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarından sonra pıtrak gibi ortaya çıkmaya başlamış, siyasi cephede Avrupa Birliği ve Amerika karşıtı bir söyleme radikal Kemalist söylemi eklemleyerek ciddi bir örgütlenme içine girmişlerdi.
    Kamuoyunda "milliyetçi kabarma" diye algılanan şey gerçekte salt milliyetçilik değil, milliyetçi söylemi kullanarak iktidardaki hükümeti "gayrı milli" ilan etme ve bu anlayışın yerleşmesiyle birlikte onların kanlı da olabilecek bir yolla devrilmesini meşru gösterme girişimiydi.
    27 Mayıs'a giden yol böyle açılmıştı, aynı film tekrar edilmek isteniyordu.
    Ama bir de şemanın en tepesi var. üzellikle 2003 sonu-2004 başında "Sarı Kız" adıyla darbe planları yapanlar, bu plan işin başındaki kimi isimlerin son dakikada cayması yüzünden işlemeyince kendi başına oturup "Ayışığı" ve "Yakamoz" adlı planlar hazırlayanlar şemanın en tepesinde. Ama onları delillendirmek ve yargının önüne çıkarmak kolay değil.
    Savcılığın soruşturmasının o denli derin olup olmadığını ise zaten bilmiyoruz.
    Ergenekon: Büyük mü, Küçük mü?
    şimdi savcının soruşturduğu örgüt darbeyi yapacak örgüt değil. Bunların görevi darbe ortamını oluşturmak, Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak, belki kişisel kazanım elde etmek.
    Basit bir akıl yürütmeyle dahi, böylesi bir girişimin kamu gücü kullanılmadan yapılamayacağı sonucuna varılabilir. Nitekim, hiçbiri adli makamlara intikal etmemiş olmakla birlikte, 2003 sonu 2004 başında "Sarı Kız" kod adıyla darbe planı yapıldığı, bu planın hüsrana uğraması sonrası üst düzeyde bir askeri kişinin bu kez "Ayışığı" ve "Yakamoz" adlarıyla aşamalandırdığı bir başka planın yapıldığı biliniyor. Bu planlar hep devletten maaş alan görevliler tarafından, devlete ait bilgisayarlarda ve devlete ait ofislerde yazıldı.
    Her iki planın da hedefi Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarını şu veya bu yolla indirmek, yerine de "ulusalcı" bir hükümet getirmekti. "şu veya bu yolla" sözünü de açayım: Ya 28 şubat vari, medyanın ve bu sayede toplumun geniş kesimlerinin de katılımıyla AKP iktidarının Meclis yoluyla sona erdirilmesi ya da doğrudan askeri darbeyle aynı işin yapılması.
    Bu planların içinde yer alan bir emekli komutanın bir ara "Tarih devrilenleri değil bizi yazar" dediği bile biliniyor.
    Ama bilinen başka bir şey, bu planların hiçbir biçimde nihayete, yani amacına ermediği.
    Amacına ermedi ama 2003 yılında bir düğmeye de basıldı. Bunun belgesini Nokta dergisi yayımladı.
    O basılan düğme yüzünden bir anda ortaya pıtrak gibi onlarca "sivil toplum örgütü" çıkıverdi.
    Hatta bir ara "parti kurma" lafları bile çıktı.
    Cumhuriyet gazetesi, ki bu işleri yapan o "sivil" toplumun bayrağı sayılır, iki kere bombalandı. Eylem beceriksizceydi ve hiç ses getirmedi. Aynı ekip gitti eylemin ses getiricisini Danıştay'da yaptı, canlar hem de laikliğinden hiç de kuşku duyulamayacak canlar alındı. Ama beklenen etki oldu. Cenaze "laiklik mitingi" gibiydi. Arkası Cumhuriyet Mitingleri'yle geldi. Bir eylem, bir anda yüzbinleri mobilize etmişti.
    Genelkurmay sivil sisteme muhtıra verdi, Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanlığı seçimini iptal etti. Türkiye genel seçime gidiyordu, darbe planları mecburen ertelenecekti. (Yeni tarihin 2009 olduğu yazılıydı dünkü bazı gazetelerde.) Sonra beklenmeyen şeyler olmaya devam etti: Bir ihbar mektubu ümraniye'de bir evde silah ve patlayıcı bulunmasına neden oldu. Onun ardından Eskişehir'de başka bir ev daha bulundu. Ve darbe provokasyonu örgütü çöküşe geçti.


    Tamer KORKMAZ

    Veli Küçük, Allah Büyük!
    "Sarıkız" ve "Ayışığı" kod adlı darbe girişimlerinin önde gelen ismi olduğunu üzden ürnek'in deşifre edilen günlükleri sayesinde öğrendiğimiz Emekli Org. şener Eruygur da BüG kapsamında bakan, milletvekili ve bürokratları fişlemişti!
    Final: Santoro Cinayeti'nden Danıştay Saldırısı'na; Cumhuriyet'in bombalanmasından ümraniye'deki cephaneliğe; "Silah üzerine Yemin Töreni"nden Dink Suikastı'na kadar bütün bu "Alacakaranlık Kuşağı" hadiseleri birbirleriyle kafadan bağlantılı!
    Eldeki fotoğraf -28 şubat'ın derin kalıntılarının, bir başka deyişle "Amerikancı Kaybedenler Cenahı"nın resmidir!
    Mumcu Suikastı'ndan "Ergenekon üetesi"ne!
    Ergenekon adlı "terör örgütü"ne düzenlenen büyük operasyon "provokasyonlar zinciri"ni deşifre etmiş oldu. Danıştay Saldırısı'ndan Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasına; Rahip Santoro Cinayeti'nden Hrant Dink Suikastı'na, oradan da Malatya'daki hunhar eyleme kadar son dönemde gerçekleştirilen bu "gayrı nizami harp" tarzı eylemlerin hepsinin odağında "Ulusalcı üete"nin yer aldığı ortaya çıkmış bulunuyor?
    Ergenekon üetesi, Dink'in öldürülmesinin ardından Orhan Pamuk ve Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'e de suikast düzenleyerek Türkiye'yi kaosa sürüklemeyi hedeflemiş?
    28 şubat'ın derin kalıntısı olan "Ulusalcı üete"nin yanına da; Hürriyet'in 17 Ocak'taki (2007) "Aman Sincan Sanılmasın!" manşetinde anılan "Emasya Tatbikatı!"na ait tankların üağlayan Meydanı'ndan geçme planını eklemeyi unutmayınız!
    Nasıl bugünkü "Ulusalcı üete" ile "Susurluk Zinciri" JİTEM'ci Veli Küçük marifetiyle birbirine bağlıysa; "Mumcu Suikastı" da "Susurluk Skandalı" ile yakın akrabadır?
    Bu yollar nereye mi çıkar?
    Artık egemenliğini yitirmiş bulunan "Amerikancı Derin İktidar"a çıkar, bütün bu Alacakaranlık Kuşağı!





    Murat BELGE

    Usta Darbeci, Acemi İhtilalci
    Veli Küçük'ü şimdiye kadar bildiğimiz gibi onu da, onun üstündekileri de bileceğiz, çünkü zaten onlar da kendilerini fazla saklama ihtiyacı duymuyorlar, duymadılar. Hangi durumda ne yaptılar, ne söylediler, belli.
    Bugün Ahmet Altan, "derin devletten" giderek, "derinlik sarhoşluğu" üstünde durmuş. O bunu, devletin "derin"i telaffuz edilince, herkese arız olan uyuşukluğa bağlıyor. Ama derine inen bu adamların da kendine özgü bir sarhoşluk içinde davrandığını görüyoruz: bunca yıldır, bunca "iş" becermiş ve sağlanan çeşitli kalkanlar sayesinde kendi başlarına bir şey gelmemiş olanların biraz da kaçınılmaz olan pervasız sarhoşluğu.
    Seçtikleri hedefler, eylem alanları, AKP iktidarından cesaret alan dinci fanatiklerin cinayet eylemleri yaptığı inancını yaratmak üzere tasarlanmıştı. Bazı bakımlardan ilk sayılacak Danıştay saldırısı ve onu izleyen "laik" protesto, tepki vb. tam da bu hedefe yönelmişti. Ama yakalanan damın "Alperen"liği, "Ulusalcı" emekli subaylarla yakınlığı ve ilişkileri, fotoğraf arkadaşları ile ortaya bambaşka bir manzara çıktı. Sonraki olaylarda da bu özellikler tekrarlandı. Hablemitoğlu olayında bile ne acemilikler yapılmış.
    Daha önceki deneyimlerde belki gene "ortam kızıştıracak" eylemler yapılır, ama sonra TSK bir bütün olarak harekete geçer ve duruma el koyardı. Oysa bu seferki hareket, bugünün değişik konjonktürü gereği, harekete bir "halk hareketi" görünümü vermeyi, "milli galeyan" atmosferi yaratmayı gerektiriyordu.
    Operasyon
    şu operasyon, eğer arkası anlamlı bir şekilde gelirse, haftanın, yılın vb. değil, yüzyılın bizim açımızdan en önemli olayı haline gelebilir. üünkü, arkası geldiğinde, Türkiye'nin artık başka bir ülke olduğunu ilan edecektir.
    "Yukarısı" bu kadarını mı feda edecek, feda etmeye razı oldu?
    Böyleyse, ilk paragraftaki iyimserliği dengelemek gerekecek, "Onlar hala oradalar -istedikleri zaman yeniden başlayabilirler..." demek gerekecek.
    Abdi İpekçi'den ümit Doğanay'a, Cavit Tütengil'e? Ve hala "vatan" kurtarılamadı?.. Daha kaç kişinin öldürülmesi gerekiyor, vatanın kurtulması için?
    Bunu, şu anda gözaltına alınmışlara değil, onları eylemleriyle ya da düşünceleriyle desteklemiş olanlara sormalı. Yani, "arkası gelir mi" sorusunun kapsadıklarına, "Arkası"na? Ne diyorsunuz, yetti mi, bitti mi? "Vatan"ın "kurtulma"sı için başka bir yöntem bulunabilir mi, bulundu mu, buldunuz mu?
    "Van Savcısı"nın, "şemdinli davası"nın olabildiği ülkede başka neler olmaz?


    Hadi ULUENGİN

    Devlet ve üete
    şU Allah'ın işine bakın! Kim derdi ki sivilliği sahiplendiği için adı "devlet düşmanı" na (!) çıkartılmış olan bu satırlar yazarı, gün gelecek ve o devleti savunmayı vazife edinecek.
    İmdi, Allah rızası için söyleyin, böyle organizmalarda diş kovuğuna dahi kaçmayan ve melanet çevirmek için aradığı iki "milyoncuğu" çıkartamayan; üstelik, işportaya düşmüş Avusturya piştovunu bile bulamayan şu "Ergenekon üetesi" bir "derin devlet" olabilir mi?
    Geçtim devletini, bu züğürtlükle ve bu eblehlikle iş becerecek sivil gangster çıkar mı?


    Erdal şAFAK

    Zehirli Sarmaşıklar
    "Milli Güçler" diye örgütlendiler, "Kızıl Elma" koalisyonu kurdular, "Ergenekon" adını aldılar, "Kuvayı Milliyeciler" tabelasıyla dernekleştiler.
    30.01.2008 / (heddam.com'dan...)

  10. #40
    bozok
    Guest
    İpin ucu Utah'ın elinde!


    Arslan BULUT
    YENİüAĞ GAZETESİ
    30.01.2008


    Ergenekon soruşturması ile ilgili yayın yasağı var. Ancak şu ana kadar Yeniçağ, Akşam gibi gazeteler dışında yasak dinleyen yok. Yayınları engelleyen de yok. Dolayısıyla haksız rekabet durumu söz konusu! Yasağın artık bir anlamı kalmadı!

    üstelik, polisin soruşturmayı hangi verilere dayanarak başlattığına dair önemli ipuçları yayınlandı!

    * * *
    Vatan gazetesi, sürmanşetten "Ergenekon'da tuhaf işler" başlığı altında önemli bilgiler verdi.

    Biliyorsunuz daha önce Hürriyet gazetesi, polisin Ergenekon örgütünü, İstanbul üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. ümit Sayın'ın bilgisayarındaki eski yazışmaları okuyarak çözdüğünü yazmıştı.

    Vatan da diyor ki

    "Bu yazışmaları ortaya çıkaran isimler ise çok daha ilginç. Taraf'ta ortak köşe yazan Polis Akademisi Dekan Yardımcısı ünder Aytaç ile Utah'ta araştırmalar yapan emniyetçi Emre Uslu. İkilinin diğer bir ortak yönü de askerin TESEV'le ilgili uyarılarına hedef olmaları!

    Polislerin hocası olan Doç. Aytaç, TESEV'in raporunda TSK'yı kötülediği için Genelkurmay Başkanı Büyükanıt tarafından eleştirilen bir isimdi.

    TESEV'in, silahlı kuvvetleri eleştiren Soros destekli güvenlik almanağına destek olan bu ikiliyi Org. Yaşar Büyükanıt, "Aralarında Polis Akademisi mensuplarının olması dikkat çekici" diye uyarmış, emniyet de bu kişiler hakkında inceleme başlatmıştı."


    * * *
    şimdi hafızamızı yoklayalım. TESEV'in güvenlik raporunu, Büyükanıt'tan 15 gün önce önce biz bu sütunlarda "Türk Ordusu'nu çözme raporu" başlığı altında incelemiştik.

    Kitabın girişinde "Bu kitabın yayımlanmasında katkılarından ötürü Açık Toplum Enstitüsü-Türkiye'ye ve TESEV Yüksek Danışma Kurulu'na teşekkürü borç biliriz" deniliyordu.

    Bilindiği gibi Açık Toplum Enstitüsü-Türkiye, Soros'un kuruluşudur! Soros ise Gürcistan'da, Ukrayna'da ve Kırgızistan'da darbe yaptıran bir kişidir. Suçunu itiraf da etmiştir!

    TESEV'in Güvenlik Sektörü Raporu'nun tanıtım toplantısını da AKP'li milletvekilleri yönetmişti.

    Rapor, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden itaati kaldırmayı, Jandarmayı lağvetmeyi, sınırların korunmasını TSK, Jandarma ve polisin elinden almayı, askeri, istihbarat yapmaktan alıkoymayı savunuyordu!

    TESEV'in 2004 bütçesinin yüzde 45'ini (750 milyar TL) Açık Toplum Enstitüsü karşılamıştı. TESEV Yönetim Kurulu'nda da ortak elemanlara sahipler!

    * * *
    Diğer taraftan, Nokta dergisinde yayınlanan Genelkurmay andıcının Utah'dan gönderildiğini askeri savcı açıklamıştı. Emre Uslu, o sırada Utah üniversitesi'nde Ortadoğu Araştırmaları Merkezi'ndeydi ve şüpheleri üzerinde toplamıştı!

    ünder Aytaç ve Emre Uslu, "Demokrasiye Tezkere" isimli bir de ortak kitap yazdı!

    * * *
    Tam bu noktada Oray Eğin'in Fehmi Koru'ya sorduğu soru önem kazanıyor.

    "Fehmi Koru, Cumhurbaşkanı Gül'ün Washington DC seyahati sırasında, "program dışı" bir ziyaret girişiminde bulundu mu bulunmadı mı?"

    Diyeceksiniz ki, bu nasıl bağlantı!

    Fehmi Koru, Kanal 7 haberlerinde "Ergenekon'un tasfiyesine 5 Kasım 2007'de Tayyip Erdoğan-George W. Bush görüşmesinde karar verildi" dediğine göre, bizim bilmediğimiz çok şeyi biliyor! Bu doğruysa, Başbakan'ın operasyondan birkaç saat önce Amerika Büyükelçisi Wilson ile görüşmesi de bu konuyla mı ilgiliydi?

    Fehmi Koru bu bilgiyi, doğrudan Başbakan'dan mı öğrendi, yoksa Başbakan Cumhurbaşkanı'na arz etti; Cumhurbaşkanı da Exeter üniversitesi'nden arkadaşı olan Fehmi Koru'ya mı bildirdi, onu bilmiyorum!

    Fakat, Ergenekon soruşturmasına zemin olduğu iddia edilen yazışmaların, Utah bağlantılı iki kişi tarafından tespit edildiğini Vatan yazıyor!

    * * *
    Operasyonda Bush bağlantısı olduğu iddiası, öncelikle Fehmi Koru'ya ait!

    Başbakan Tayyip Erdoğan, Fehmi Koru'nun bu açıklamasına bir cevap vermelidir!

    Utah üniversitesi ise tıpkı Exeter üniversitesi gibi Ortadoğu ülkelerine ve özellikle Türkiye'ye yönetici yetiştirmeye soyunmuş bir merkez! üniversiteye giden Türk doktora öğrencilerinin çoğu, F tipi cemaat mensubu! Ve bütün Amerikan üniversitelerinde örgütlerini kurmuş durumdalar!

    Ve Murat Belge'nin "2009'da darbe yapacaklardı" diye, sanki darbecilerin içindeymiş gibi iddiada bulunması da gariptir.

    2009'da Genelkurmay Başkanı değişecek!

    Demek ki işin içinde çok başka işler var!

4. Sayfa - Toplam 185 Sayfa var BirinciBirinci ... 234561454104 ... SonuncuSonuncu

Benzer Konular

  1. CIA Böyle Öğretti (2)
    By bozok in forum Gündem
    Cevaplar: 2075
    Son Mesaj: 10-17-2011, 10:20 PM
  2. Var mı böyle bir terbiyesizlik?
    By bozok in forum Gündem
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11-09-2010, 04:08 PM
  3. Sürüleşmek böyle bir şey
    By bozok in forum Kültür
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11-14-2009, 11:18 AM
  4. Yok böyle bir kurtarış!..
    By bozok in forum Spor
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 08-18-2009, 05:05 PM
  5. Yıkanmayı, Türkler öğretti
    By anau in forum Kültür
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 03-29-2008, 04:47 AM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  
 
Turan Ordusu
   
Bitkisel Tedavi | Dogal Tedavi | Gazete Haberleri | Sikayet Yolla | Tüketici Haklari | Aloe Vera | Nas?l Zayiflarim | Diyet Liste | Bitkisel Tedavi