Avrupalýlarý sevindiren bir rastlantý



09.07.2008
üETÝN YETKÝN
mudafaaihukuk@superonline.com



--------------------------------------------------------------------------------

Bu hafta sizlere ünlü Alman filozofu Friedrich Nietzsche’nin, o pek çok imrendikleri Avrupa ve Avrupalýlar için görüþ ve saptamalarýndan söz edeceðim. Ancak, konuya girmeden önce, dikkatimi çeken bir “rastlantý”yý sizlerle paylaþmak istiyorum.

Anýmsayacaðýnýz üzere, þemdinli olayý ile ilgili iddianamede baþta Org.Yaþar Büyükanýt olmak üzere PKK ile savaþan subaylar PKK’ya karþý “çete” kurmakla suçlanmaya kalkýþýlmýþtý. þimdi de, ayný bölgede PKK’ya karþý görev yapmýþ olan Org.Hurþit Tolon Ergenekon soruþturmasý kapsamýna alýnmýþ bulunuyor. Bu soruþturmada adý geçen kimi general ve subaylar da PKK’ya karþý mücadele verenlerden. Abdullah ücalan’ý ilk sorguya çeken subay da öyle. Ayrýca, bu terörist yargýlandýðý sýrada güvenlikten sorumlu albay da soruþturma kapsamýnda. Bir ek bilgi: ücalan yargýlandýðý sýrada Mudanya’da güvenliði saðlamakla görevli olan ve önceki görevi de Tunceli’de özel harekat yöneticiliði olan emniyet müdür yardýmcýsý da, uyduruk bir iddia ile açýða alýnmýþ, aðýr cezada yargýlanmýþ, beraat etmiþ ve yeniden emniyete dönmüþ bulunuyor. Demek ki, bu kamu görevlilerinin ortak yönleri PKK ile aktif olarak mücadele etmeleri. Kim bilir, Avrupalýlar bu rastlantýya ne çok sevinmiþlerdir!..

Avrupalýlar bu iþe neden sevinirler?

Bunu anlamak için Avrupa ve Avrupalý neyin nesidir bilmek gerekiyor.

Nietzsche tanýtsýn bize onlarý...

Avrupalý = “Ýki yüzlü ahlak”, “Sürü hayvaný”

ünce, Nietzsche’nin Avrupa’nýn yönetim sistemi için söylediklerini aktarayým size. Ona göre, Avrupalý yöneticiler, kendilerini Tanrý buyruklarýný yerine getirenlermiþ gibi ya da “halkýn hizmetçisi”, “ortak gönencin aracý” olarak göstermiþlerdir. Nietzsche, bu duruma bugünün Avrupalýsý’nýn “iki yüzlü ahlaký” diyor. üte yandan, Avrupalý sürü insaný, kendisine “biricik uygun insan tipi” görüþünde bulunmakta, “onu evcilleþtirerek sürü için yararlý kýlan özelliklerini” yüceltmektedir. Buyurucularýn kaçýnýlmaz olduðunu düþündükleri durumlarda da, bu kösemenler sürü insanýný kendi yerlerine koymaktadýrlar. Meclislere dayanan anayasalarýn kökeni budur.

“Koþulsuz buyurucu görüþüne raðmen, bu, sürü hayvaný Avrupalýlar’a, bir iyilik, çekilmez olan etkiden bir kurtuluþ gibi geliyor.” (F. NIETZSCHE: Ýyinin Ve Kötünün ütesinde; çev.Ahmet Ýnam, 2.basým, Say yyn., Ýstanbul, 2004, s.110-111 [V/199]).


Hukuk+Ahlak = Kan ve zulüm

BÝrkaç sayfa sonra da þu yargýya ulaþmýþ: “Bugünün Avrupasý’nýn ahlaký sürü hayvaný ahlakýdýr.” (ayný yerde, s.114 [V/202]).

Sözlerini þöyle sürdürüyor: “Avrupa’nýn demokratikleþtirilmesi ayný zamanda ?sözcüðün her anlamýyla, en ruhani (tinsel) olaný da katarak, z a l i m l er i n yetiþtirilmesinin istek dýþý düzenleniþidir de.” (ayný yerde, s.168 [VIII/242]).

Almanlarýn yasalara saygý duymalarýnýn nedeninin neyi yapmamalarý konusunda bir bellek geliþtirilmesi olduðunu belirten Nietzsche, bu belleðin nasýl oluþturulduðunu anlatýyor bize:

“Saman kafalar”

“AlmanlarIn temeldeki kaba içgüdülerine egemen olmak amacýyla, kendilerine bir bellek yaratmak için korkunç araçlarý var: Eski Alman cezalarýný düþünün, örneðin taþlamayý (?deðirmen taþlarýnýn suçlunun kafasýna atýldýðý eski öyküler var hala elimizde), tekerleðe baðlanýp öldürülmeyi (ceza alanýnda Alman dehasýnýn en özgün buluþu ve özelliði!), kazýða oturtmak, ata baðlayýp parçalarýný ayýrma ya da ata çiðnetme (‘dörde bölünme’), suçluyu yaðda ya da þarapta kaynatmak (on dördüncü ve on beþinci yüzyýllarda hala uygulanýyordu), canlý canlý derisini yüzmek (‘kösele kesmek’), göðsünü açýp etlerini doðramak; ve de suçluyu balla sývayýp, kýzgýn güneþte sineklere terk etmek.

Bu görüntü ve süreçlerin yardýmýyla, toplum yaþamýnýn yararýna verilen sözlerle ilgili olarak, beþ-altý ‘yapmayacaðým’ anýmsanýr... Ne denli çok kan ve zulüm yatýyor, bütün “iyi þeyler’in altýnda!...” (F.NIETZSCHE: Ahlakýn Soykütüðü üzerine; 3.basým, çev. Ahmet Ýnam, Gündoðan yyn., Ankara, 2000, s.61 [II/3]).

Ayný yapýtýnda Avrupalýlar’ý neden sevmediðini anlatýrken de diyor ki:

“...Tüm bu fingirdek tahtakurularýný sevmiyorum; yaþamý oyun haline getiren bu badalanmýþ anýt mezarý; kendilerini bilgelikle sarmalayýp ‘nesnel’ bakan, bu tükenmiþ kullanýlmýþ insanlarý; bu dinsizler gibi süslenmiþ, saman kafalarý üzerinde ideallerin þeytan külahýný taþýyan kýþkýrtýcýlarý sevmiyorum; ... Avrupa[nýn] bugün.... ideallerdeki müthiþ miktarda kalpazanlýktan da, ruhun en güçlü ateþ suyundan da; böylece itici, kötü kokan, kalleþ, her yerde alkolik havadan da baþka bir þeye gereksinimi yok.” (Ahlakýn Soykütüðü, s.147-149 [III/26-27]).


“...Ayak takýmýdýr Almanlar...”

Ve bu ünlü Alman’ýn kaleminden Almanlar: “Almanlar çekilmez þeylerdir benim için. Tüm içgüdülerime aykýrý gelen bir tür insan düþündüðümde, ortaya hep bir Alman çýkar ...ayaktakýmýdýr Almanlar, ah öylesine yumuþak baþlýdýrlar ki... Onlarla düþüp kalkmakla kendini aþaðýlamýþ olur kiþi... Bu ýrka dayanamýyorum; kiþi onlarýn içinde hep kötü çevrededir... Almanlar ne denli bayaðý olduklarýný hiç mi hiç bilmezler, ama bayaðýlýðýn son perdesidir bu, - yalnýzca birer Alman olmalarýndan bile utanmazlar.... Orada bana karþý düþünceli, ince bir izini aramam boþunadýr. ...Bay Cermenler! Hayranlýklarýmý sunarým sizlere...” (F.NIETZSCHE: Ecce Homo - Kiþi Nasýl Kendisi Olur; 2.basým, çev.Can Alkor, Say Yayýnevi, Ýstanbul, 1983, s.138-140).



...