Gösterilen sonuçlar: 1 ile 2 ve 2

Konu: Kur'an'ýn gösterdiði 5 temel adres

  1. #1
    bozok
    Guest

    Kur'an'ýn gösterdiði 5 temel adres

    Kur'an'ýn gösterdiði 5 temel adres (1)


    Yaþar Nuri üztürk
    hurriyet.com.tr
    21 Aðustos 2008




    Ýlk adres Kur’an’ýn kendisidir. Kur’an adreslerin adresi, ýþýklarýn ýþýðýdýr.


    1. KUR’AN’IN KENDÝSÝ

    Ýlk adres Kur’an’ýn kendisidir. Kur’an adreslerin adresi, ýþýklarýn ýþýðýdýr. Zaman ve mekan üstü ýþýk Kur’an’dýr.


    Türk ilahiyat alanýnýn dahi bilgini Prof. Dr. Hüseyin Atay, Kur’an’la ilgili sohbetlerimizin birinde, hayatýma yön veren söylemlerden biri olan þu müthiþ sözü söylemiþti:

    “Kur’an’ý kim yapmýþsa Allah odur. þöyle de diyebiliriz: Kur’an’a Allah’tan baþkasý vücut veremez.”


    2. AKIL

    Adreslerden ikincisi akýldýr.

    Kur'an’a göre, en büyük peygamber akýldýr. Bu gerçek, halk ve din adamlarý tarafýndan pek bilinmez. Bilen din adamlarý ise, bunu pek itiraf etmezler.

    Esas peygamber, ilk ve içsel peygamber, akýldýr. Diðer peygamberler onun görünen temsilcileridir.

    Esas peygamber olan akýldan nasibi olmayanlarýn, öteki peygamberlerden bir hayýr görmeleri mümkün deðildir.

    Hayatýn ve insanýn komutaný da akýldýr.


    Ebu Hamid Gazali (1058-1111) gibi, aklý mahkûm eden ve Ýslam’da akýlcýlýk dönemini kapatan bir zat bile, “Akýl ile nakil (kutsal metinler) çeliþtiði zaman, aklýn söylediðini öne almalýyýz” demektedir.

    Kur'an iþlevsel akýl istediði için, akla yollama yapacaðý her yerde, akýl kelimesini deðil de taakkul (aklý iþletmek) tabirini kullanýr. Kur'an bu konudaki uyarýsýný çok açýk ve sert yapmaktadýr:

    “Allah, aklýný iþletmeyenler üzerine pislik atar.” (Yûnus Suresi, 100).


    Kur’an dilinin ölümsüz ustalarýndan biri olan Isfahanlý Ragýb, anýt eserlerinden biri olan ‘ez-Zeria ila Mekarimi’þ-þeria’da ‘Peygamberlerin ve Aklýn Ýnsanlarý Gerçeðe ve Tanrý’ya Ýleten Ýki Kýlavuz Oluþu’ baþlýðý altýnda þu muhteþem satýrlarý yazmýþtýr:


    “Ýzzet ve celal sahibi Allah’ýn insanlara iki resulü vardýr:

    1. Ýçten dýþa olan (batýn) resul,

    2.Dýþtan içe olan (zahir) resul.

    Bunlarýn birincisi akýl, ikincisi peygamberdir. Hiçbir insan, batýn resulden gereðince yararlanmayý öne almadan zahir resule yol bulamaz. Batýn resul (akýl), zahir resulün çaðrýsýnýn saðlýk ve geçerliliðini bilmede esastýr. Eðer batýn resul olmazsa zahir resulün sözünün kanýtlýðý ve baðlayýcýlýðý olmaz. Akýl komutandýr, din asker. Akýl olmasa din geçerli ve kalýcý olmaz. Elbette ki, din olmayýnca da akýl þaþkýn halde kalýr. Bu ikisinin birleþip kucaklaþmasý ise nûr üzerine nûrdur. Nûr Suresi’ndeki ‘nûr üstüne nûr’(24/35) ifadesi iþte bunu göstermektedir.” (Ragýb; ez-Zeri’a, 207)


    Ýslam dünyasýnda, elbette birçok akýllý insan bulunmaktadýr. Ancak aklýn mülkiyeti bu insanlarda, intifa hakký ise baþkalarýndadýr. Kur'an’ýn istediði ise bu deðil, iþlevsel akýldýr. O nerede?


    Ýkincisi, iþlevsel aklýn devrede olmasý için akýllý adamýn, yaþadýðý toplum tarafýndan önünün açýlmasý gerekir. ürettiði deðerler hayata geçirilmeyen büyük ruhlarýn söyleyip yazdýklarý, adresine ulaþmamýþ, açýlýp okunmamýþ mektuplar gibidir. Ýçinde ölüme çare olsa ne yazar! Açýlýp okunmalý, yani hayata geçirilmelidir ki iþe yarasýn.


    Ýslam dünyasýnda çok deðerli reçetelerin yazýldýðý mektuplar var, ama toplum bunlarý açýp okumuyor yahut da okuyor ama gereðini yapmýyor. Böyle olunca da üretilen deðerler üretilmemiþ sayýlýyor.


    3. BÝLÝM

    Kur'an’ýn bizi gönderdiði ikinci adres bilimdir.

    Bilim, sadece dini deðil, Allah'ý da denetler.

    Kur'an böyle dediði halde, bunu kabul etmek, özellikle siyaset dincilerine zor gelmektedir.

    Bilimin Allah’ý denetlemesinin gerekçesi, soyut bir varlýk olan Allah ile bilim kucaklaþtýrýlmaz ise, Allah’ýn varlýðý hakkýnda saçmalarýn egemen kýlýnmasý tehlikesidir.

    Kur’an, kanýt olma bakýmýndan Allah ile bilimi ayný deðerde görmektedir. Yüce Tanrý, kendisinin varlýðýna þaþmaz kanýt olarak birinci sýrada kendisini, ikinci sýrada melekleri (ki onun esasý da varlýk kanunlarýdýr ve sonuçta bilimdir), üçüncü sýrada ise ‘ilim sahiplerini göstermektedir:

    “Allah, kendisinden baþka tanrý olmadýðýna tanýklýk etmiþtir. Meleklerle ilim sahipleri de adalet ölçüsüne sarýlarak tanýklýk etmiþlerdir ki, o Aziz ve Hakim olandan baþka hiçbir ilah yoktur.” (üli Ýmran, 18)


    Evet, bilim dini de Allah’ý da denetler ama unutmayalým ki, Allah da, aklý göndererek, bilimi denetlemektedir.

    Kur’an, imana kötülük ve olumsuzluk izafe ettiði halde bilime asla izafe etmez.

    Bunun nedeni, imanda öznelliðe yer olmasý, bilimde ise olmamasýdýr. Bu nedenle, iman, sapýklýða araç yapýlabilir, ama bilim yapýlamaz.

    Bilim adamýnýn sapýk olmasý mümkündür, ama bilimin sapýk olmasý mümkün deðildir.

    Bizatihi bilim, yaratýcý kaynaktan gelen bir ýþýktýr; asla yanlýþ yapmaz. Bu nedenle, Kur’an’da þunu görmekteyiz:

    Kur'an, kendisini bilimin denetimine verir, bilimi kendisinin denetimine vermez.

    Bu, Kilise öðretisinin tam tersi bir anlayýþtýr. Ve mutlu bir dünyanýn kurulmasýnda kaçýnýlmaz olan anlayýþ da iþte bu anlayýþtýr. Ne yazýk ki Müslüman dünya, insanlýða bunlarý anlatýp onun takdirini kazanacak yerde, insanlýðý, icat ettiði kýl ve kumaþ fetiþleriyle uðraþtýrmakta ve her gün yeni nefret dalgalarýnýn üzerine gelmesine yol açmaktadýr.

    ...

  2. #2
    bozok
    Guest
    Kur’an’ýn gösterdiði beþ temel adres (2)


    Yaþar Nuri üztürk
    hurriyet.com.tr
    22 Aðustos 2008



    Kur’an’ýn bizi gönderdiði temel adresleri sýralamaya devam edelim:

    4. TABÝAT KANUNLARI

    Kur'an’ýn verdiði üçüncü adres, sünnetullah ve kader kelimeleriyle ifade ettiði tabiat kanunlarýdýr.

    Sünnetullahta, bozulma, deðiþme, yozlaþma bulunmaz.

    Kader, sanýldýðý gibi, bizim fiillerimizle ilgili bir kavram deðildir. Kur'an'ýn anlattýðý ‘kader,’ varlýkta egemen olan yasalar yani tabiat kanunlarý anlamýndadýr. (Bu konuda geniþ bilgiler, yakýnda yayýnlanacak olan ‘Kur’an Açýsýndan Küresel üfetler’ adlý eserimizde verilmiþtir.)

    Kur'an’da, insanýn fiillerinin önceden belirlenmesi, özgürlüklerinin kýsýlmasý anlamýnda bir kader anlayýþý yoktur; bu anlayýþ Ýslam'a sonradan sokulmuþtur.

    ‘Kadere iman’ kavramý da Ýslam’a sonradan sokulmuþtur. Ýman þartlarýnýn Kur’an’da sayýlanlarý içinde ‘Kadere iman’ diye bir þart yoktur. Bu gerçek, asýrlar önce, Ebul Muin en-Nesefi (ölm. 508/1115) tarafýndan anýt eseri ‘Tabsýratü’l-Edille’de ortaya konmuþ ve bu eser Prof. Dr. Hüseyin Atay tarafýndan Türkiye’de de yayýnlanmýþtýr.

    Tabiat kanunlarýna, varlýðýn deðiþmezlerine karþý gelerek bir yere varmak asla mümkün deðildir. Evangelistlerle iþbirliði yapan bazý ‘Müslüman’ fýrkalarýn, Ýsa’nýn geri geleceði iddiasý, deðiþmez tabiat kanunlarýyla çeliþmektedir. Pavlus Hýristiyanlý’ðýndan Ýslam’a aktarýlan bu hurafe tezine göre, Ýsa, beyaz bir minareye inecektir. Bunun gerçekleþmeyeceðini bilen bu ekip, hurafeciliðine bir de küstahlýk ekleyerek, beyaz minarenin anlamýnýn, ABD'deki ‘Beyaz Saray’ olabileceðini iddia etmektedir.

    Tam bir Haçlý uþaðý tevili.

    Bu uþaklýk tezi, bugünkü ABD’nin kurmaylarý görüþü ama Hýristiyan söylemle ya da siyasal terimlerle ifade etmektedir. Bu tezi Ýslamlaþtýranlar aslýnda, Müslümanlarý Allah ile aldatma konusunda Haçlýlar'a yardým etmekten baþka bir þey yapmamaktalar.

    Bu iddiaya göre, Ýsa'nýn Beyaz Saray’a iniþi, oradaki büyük ruhlarýn dünyadaki özgürlük ve barýþý kurmadaki gayretlerini sembolize eder. Bazý Müslümanlarýn bu tür inançlarý benimsemeleri, Hýristiyan kurmaylar için sevindiricidir; bunun içindir ki, bu satýlmýþ kiþileri ödüllendirmelerine þaþmamak gerekir.


    5. MüRUF (EVRENSEL ÝNSANLIK DEðERLERÝ)

    Kur'an’ýn verdiði beþinci adres ‘maruf’ olarak ifade edilmiþtir. Onlarca ayette vurgulanan maruf, örf kökünden bir kelimedir. Ortak, evrensel insanlýk geleneði, insanlýk deðerleri anlamýna gelir.

    Ýnsan Haklarý Evrensel Bildirgesi tipik bir maruf örneðidir.

    Bir rivayete göre, Hz. Peygamber, “Benim ümmetim þerde ittifak etmez” demiþtir. Bunu açýklarken, ümmet kavramýný iyi bilmek gerekir. Hz. Peygamber, ümmet kelimesi ile bütün insanlýðý kasteder. Peygamberimizin zaman zaman kullandýðý, “Benim ümmetimin Hýristiyanlarý, Yahudileri” ifadeleri bunu gösterir.

    ümmetin sadece kelime-i þehadet getirenler olarak anlaþýlmasý yanlýþtýr. Ýslam ilahiyat dilinin Arapça bütün büyük lügatleri (örneðin, Ýbn Manzûr’un Lisanü’l-Arab’ý), ümmeti, ‘bir peygamberin hitap ettiði insanlýk camiasý’ olarak tarif eder. Hz. Muhammed'den sonra peygamber gelmeyecek olduðuna göre, onun muhataplarý bütün insanlýktýr.

    ümmetin itaat edenleri olduðu gibi, isyan edenleri olmasý ayrý bir meseledir.

    Hz. Peygamber, “Benim ümmetim dalalette ittifak etmez,” bir baþka deyiþle, “Benim ümmetim karanlýk ve kötülük üzerinde oybirliði saðlamaz” derken, bütün insanlýðý kastetmektedir.

    Ýnsanlýk, teoride hiçbir zaman karanlýk üzerine oybirliði etmez. ürneðin, Birleþmiþ Milletler’in, karanlýkta, þerde, kan dökücülükte ittifak ifade eden bir ilkesi veya kararý yoktur. Birleþmiþ Milletler’in kararlarýnýn uygulanmamasý baþka bir meseledir. ABD’nin, uygulamada, Birleþmiþ Milletler’in ilkelerini görmezlikten gelip yeniden hukuksuzluðu egemen kýlmasý ise ayrý bir konudur.

    Gerçek þu ki, insanlýk, teorik olarak, þerde ittifak etmez. Uygulama þerri öne çýkarabilir ama bunun böyle olmasý, üzerinde olduðumuz gerçeði deðiþtirmez.

    Kur'an, insanlýðýn, üzerinde fikir birliðine vardýðý konularý takip edin, bunlarý çiðnemeyin, demektedir. Oysa 1948 yýlýnda imzalanan ‘Ýnsan Haklarý Evrensel Bildirgesi’nin altýnda bir tane Müslüman ülkenin imzasý bulunmaktadýr; o da Atatürk Türkiyesi'dir. Ortadoðu'daki despot, çaðdýþý ülkeler, bu bildirgeyi imzaladýklarý zaman kendilerini inkar edeceklerinden, bildirgeye imza atamazlar. Atatürk Türkiyesi böyle bir kaygý taþýmadýðý için bunun altýný imzalamýþtýr.

    Ne gariptir ki, AB'ye üyeliðe baþvurarak bütünleþmek istediðimiz Batý, bize Atatürk’ten vazgeçmemiz gerektiðini söylemektedir. Bu, yalnýzca herhangi birinin önerisi ya da herhangi birinin herhangi bir konferansta söylediði bir söz deðil, Avrupa Parlamentosu’nun raportörlük görevi verdiði Arie Oostlander’ýn iki raporunda da vurgulanan bir istektir.

    Oostlander’ýn, birinci raporunda, “Atatürk'ten vazgeçin, sizi içimize alalým”, ikinci raporunda ise “Laiklikten vazgeçin sizi içimize alalým” anlamýnda sözler söylenmiþtir.

    Ýslam dünyasý, Mustafa Kemal Atatürk'ü, Müslümanlarý ve Ýslam’ý Batý’ya baðladýðý için eleþtirmiþtir. Oysa Atatürk, “Batýlýlaþacaðýz” ifadesini hiç kullanmamýþtýr. Tam tersine, her fýrsatta, emperyalizmi, kapitalizmi, sömürgeciliði eleþtirmiþ; Batý'nýn ruhsuzluðunu, ikiyüzlülüðünü, hatta zaman zaman namussuzluðunu en aðýr ifadelerle göstermiþtir.

    Atatürk’ü doðru ve dikkatle okumak gerekmektedir. Atatürk, Ýslam ülkelerindeki siyaset dincilerinin iddia ettiði gibi, Ýslam'ý ve Müslümanlarý Batý’ya teslim etseydi, 2000'li yýllarda Avrupa Parlamentosu, Türkiye’yi kabul etmek için, “Atatürk’ten vazgeçin” demek yerine, bunun tam tersini söylemez miydi?

    ...

Benzer Konular

  1. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 04-27-2010, 09:23 PM
  2. AKP ile PKK arasýndaki temel benzerlik!
    By bozok in forum Türkiye'de Siyasi Partiler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12-15-2009, 09:01 AM
  3. Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 08-09-2009, 07:28 PM
  4. Adres
    By bozok in forum Fýkralar, Mizah ve Müzik
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 02-09-2009, 06:42 PM
  5. Bize artýk adres göster
    By türükbil in forum Gündem
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12-11-2005, 10:09 PM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  
 
Turan Ordusu
   
Bitkisel Tedavi | Dogal Tedavi | Gazete Haberleri | Sikayet Yolla | Tüketici Haklari | Aloe Vera | Nas?l Zayiflarim | Diyet Liste | Bitkisel Tedavi