Mizahtan nasibini almamışsa...


Hasan Pulur
milliyet.com.tr
13.09.2008


BU tartışmaların eksiği ne? Siyaset meydanında her zaman tartışma vardır, lakin içinde “mizah” olmayan tartışma işte böyle olur, tatsız tuzsuz, bol biberli...

Düşünün Erbakan’ın “kadayıfın altını kızartması”nı... Halkın bir bölümü, Susurluk olayını protesto için gece ışık yakıp söndürürken, Hoca’nın teşhisi:
“Bunlar fasa fiso şeyler!”

Bir ara “gulu gulu dansı” diye de bir laf çıkarmıştı.

Ecevit bile, “kara” da olsa mizahtan geri kalmazdı.

Bir güvenoyu öncesi “Bana kumar borcu olmayan bir milletvekili bulun!” deyişi kara mizahın “kapkarası” değil miydi?

* * *

ESKİLERE gitmeye hacet yok, rahmetli Bölükbaşı hepsine yeter.

Meclis kürsüsünde konuşurken, aşağıdan soyadı “Balık” olan bir milletvekili laf atıyor, Bölükbaşı duruyor:

“Oynama balık, tutarım seni!”

* * *

DAHA eskiye gidelim...

Meşrutiyet Meclisi’nde bir bakan konuşuyor, muhalefeti suçluyor:

“Sizin iktidar olma hırsınız var!”

Aşağıdan biri taşı gediğine koyuyor:

“Siz de suçüstü halindesiniz, çünkü iktidardasınız!”

Yine o eski Meclis’ten...

Meclis katibi, ad okuyarak yoklama yapıyor, soyadı “Baban” olan milletvekiline sıra gelince “Yaban” deyiveriyor.

Milletvekili bağırıyor:

“Babandır, baban!”

* * *

SİYASET ve mizah kavramlarından söz ederken Demirel’i anmamak olur mu?

Hatta Turgut üzal’ı bile...

şu kadarını söyleyelim yeter...

üzal, kendisiyle ilgili karikatürleri kesip saklar, albüm yapardı, hatta karikatürcüden aslını bile istediği olurdu.

Ya bugün?

Tayyip Erdoğan “Beni kediye benzetti” diye karikatürcüye dava açtı.

Gerisini siz düşünün...

* * *

SİYASİ tartışmanın kavgaya dönüştüğü yerde bir bakarsınız Demirel öyle bir laf ederdi ki, kavga olduğu yerde kalır, muhteremin söylediği söz günlerce konuşulur, karikatürler çizilirdi.

Siz Tayyip Erdoğan’ın “Yollar yürümekle aşınmaz” benzeri bir laf ettiğini “Petrol vardı da biz mi içtik!” dediğini, “Dün dündür, bugün bugündür!” deyip sıyrılıp kaçabileceğini düşünebiliyor musunuz?

Hayır, düşünemezsiniz, çünkü mizacı kaldıramıyor. Mizaha, şakaya alışmamış, böyle bir ortamda yetişmemiş. Kasımpaşa’nın hırçın delikanlısı henüz “Koydum mu oturturum!” demedi ama...

* * *

SİZ hiç, Demirel’in, Erbakan’ın, Ecevit’in tepki göstererek vatandaşı azarladığını gördünüz mü?

Oysa Tayyip Erdoğan, “Anamızı ağlattın” diyen üreticiye, “Al ananı da git!” diyebilmiştir.

“Anamızı ağlattın!” diyen adama Demirel ne derdi?

Haddimizi aşmayalım ama, cebinden mendilini çıkarır, uzatırdı:

“Al gardaşım, git ananın gözyaşını sil!”

Tabii, bu bizim yakıştırmamız ama, Demirel’in üslubuna öyle uygun düşüyor ki!

* * *

DEMİREL Başbakan olduktan sonra, Türk-İş kongresine gidiyor, seçimden önce “Benim işçim, benim köylüm, benim memurum!” diye bol keseden atmış, millet de “Kurtar bizi baba!” diye peşine takılmış...

İktidar muhalefete benzer mi? İşçiler başlamışlar bağırmaya, “Hani şunu yapacaktın, hani bunu yapacaktın?” diye... Demirel bakmış ki konuşamayacak, durmuş:

“Tamam, ben seçimde, şunları yapacağım, bunları yapacağım, diye söz verdim, yapamadım. Bunlar benim kabahatim... Ya sizin hiç mi kabahatiniz yok?”

Salondakiler şaşırınca taşı gediğine koymuş:

“Bunların yapılacak şeyler olmadığını, siz bana niye o zaman söylemediniz? “

Salon gülmekten, alkıştan yıkılmış...

İşte mizah budur...

Size göre Tayyip Erdoğan fıkra bilir mi?

...