AKP Türkmenlere belden aşağı
Vedat YENERER
AKP Türkmenlere belden aşağı nasıl vurdu?
Kamuoyunu kandırmaya yönelik boş vaatlerle güzel gelecek hayali yaratmaya ve bu şekilde emperyalist planlarını gerçekleştirmeye çalışan iç ve dış mihrakların açık açık yürüttükleri faaliyetler, milletimizde infial uyandırmaktadır. Dış baskıların sonucu, azınlık vakıflarına tatmin olacakları tüm olanaklar gece yarıları çıkartılan yasalarla sağlanırken,16 Ocak 2004 tarihli, Başbakan Tayyip Erdoğanğın direktifi ve hükümet kararı ile alel acele Vakıflar Kanunuğnda ğT.Cğdeki vakıflar, Kamu Kurum ve Kuruluşlarına tahsis edilen ödeneklerle desteklenemezler.ğ şeklinde getirilen hükümle, zaten sınırlı sayıdaki birkaç ğMilliğ vakfımız bu tür gelirlerden de mahrum bırakıldı. İş bitirme kapasiteleri zayıflatıldı hatta ortadan kaldırıldı. Peki bu yasayı çıkartma ihtiyacı neden doğdu ve bu yasa hangi vakıfların işlerini zorlaştırıyor. Hemen sayayım. Başta Türkmeneli işbirliği ve Kalkınma Vakfı, Anadolu Vakfı ve Kızılay sadece devletten aldığı desteği hizmete dönüştürüyor. Kızılay için önemli değil çünkü bağışlarla ayakta duruyor. Türkmenlere para akışını engellemek demek Türkiyeğnin ve Türkmenlerin Irakğta güçlü olmasını, kültürel ve sosyal olarak örgütlenmesini açıkça engellemek, belden aşağı vurmak demektir. Bilin bakalım bu vakıfların güçlü olması kimlerin işine gelmez. Bu yasaların neden çıkartıldığı ve kime hizmet ettiği ortadadır. Anadolu Vakfığda Dış Türklere büyük hizmetler götüren diğer bir vakıftır. Bu yasa ile başta Balkan Türkleri olmak üzere Türkiyeğnin yardım ettiği tüm Türkler ve akrabalarımız kendilerini yok etmek isteyenlerin kucağına bilinçli olarak itilmiştir. AKP Hükümeti Kerkükğe dönen ve orada yerleşmeye çalışan ailelere verilen 500 doları da bu yasayla birlikte sonlandırmıştır. Oysa, ABD ve İsrail Kürt ailelerin Kerkükğe gidip yerleşmeleri için milyon dolarlar akıtıyorlar. Düşünün verilen 500 dolar bile rahatsızlık yaratıyor.
Sevgili okurlar, sistemli bir biçimde ortadoğuğda Türkiye ve Türklerin çıkarları sümenaltı ediliyor, Türkiye düşmanlarının önü açılıyor. Bu arada bir garabete daha dikkat çekmek istiyorum. Türkiyeğye kin kusan ve Türk bayrağı yakan, PKK destekçisi Barzani aşiretiğnin Türkiyeğde faaliyet gösteren 350ğden fazla şirketi var. Yanlış anlamadınız 350 şirketten fazla. Bu paravan şirketler Türkiyeğyi sömürmek için kullanılıyor ve hükümet bu şirketlerin tamamını biliyor. TSK geçmiş dönemde bu şirketleri tek tek ortaya çıkartmış ve kurdukları çarkı kırmıştı. O dönemde büyük panik yaşanmıştı. ABD ve Barzani, Meclisğteki uzantılarını harekete geçirip bu şirketlerin TSKğnın değerli uzmanları tarafından tek tek ortaya çıkartılıp ayıklanması sürecini durdurmuştu. Halen bu şirketler milletimizin kanını emmeye devam ediyor. Sözde vatanseverler, muhalefet ve sivil toplum örgütleri de aval aval seyrediyor. Böyle vatanseverlik olmaz!..
İçimiz dışımız Türkiyeğde cirit atan Barzani ve ABD tarafından satın alınmış insanlar dolu. Biraz dikkatli incelerseniz partilerin içlerinde milletin harekete geçmesini engellemek için saçma sapan konuşmalarla çaba sarf eden tipleri ayırt edersiniz. Hainlik zaten yüzlerinden akıyor.
Gelişmiş ülkeler global faaliyetlerini, devletçe el altından desteklenen ve genellikle gizli servislerince yönetilen sivil toplum örgütlerini kullanarak yürütmekte ve emellerini, insani görevler misyonu yüklü görünen, güdümlü ve organize bu nevi kuruluşlardan istifadeyle gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Ne yazık ki bizim gerçekten milli bir teşkilatımız yok!..
Kendilerinin BM. tarafından kabul edilen yüzlerce sivil toplum kuruluşuna karşılık, bizim gibi ülkelerin sivil toplum örgütleri BMğden onay bile alamamakta (Kızılay ve bir iki kuruluşumuz hariç.) uluslararası faaliyetlerde bulunmalarına izin verilmemektedir! Bu husus bile bu nevi dış örgütlenmelerin gerçek amaçları konusunda düşünülmesini zaruri kılmaktadır.
Sonuç olarak;
- ülkemiz üzerinde oynanan oyunları çok iyi etüt etmemiz,
- Milli Egemenlik haklarımızı koruma konusunda son derece titiz davranmamız,
- ülke güvenliğinin bedelinin sadece güvenlik olduğunu bu hususun, ekonomik ihtiyaçlar vb. gibi hiçbir mülahaza veya karşılıkla zedelenemeyeceği bilinciyle hareket etmemiz gerekmektedir.