-
Şu Yılgın Türkler M.
şu Yılgın Türkler
AĞUSTOSUN SON HAFTASI , artık bir hüzün ve düşünme haftasıdır.
Hüzün, hep eylülün diye bilinirdi; şimdi niçin öne kaydı? üstelik, ağustos Büyük Taarruz ve Büyük Zafer'le biten bir ay olduğu halde?
Yaz sonu, dinlence bitimi, bağbozumu falan deseniz, bunlar hep vardı; şimdi çöken melalin bir başka nedeni olmalı. üzellikle, dinlendikleri köşelerde Turgut üzakman 'ın son ''büyük'' kitabını alıp da uzunluğuna aldırış etmeden bir solukta bitiren ve düşünceye dalanlar için.
Evet, okuyan herkesin dediği gibi, ''o günler'' le ''bugünler'' arasında ister istemez yapılan karşılaştırmadan hüzünsüz çıkmak zordur.
O günlerin, özellikle Sakarya öncesinden başlayıp Afyonkarahisar'a kadar süren ''ulusal özveri'' aylarının içtenliği ve soyluluğu nerede, bugünlerin bencilliği ve köşedönmeciliği nerede?
O günlerde yoksul, yıkık ve bitap Anadolu'yu yönetenlerin inancı, kararlılığı nerede, bugünlerin çok şükür az çok varlıklı, çok şükür az çok bayındır, çok şükür genç ve dinç insanlarla dolu Türkiye'sinin başına geçmiş olanların yalpalayışları, ufuksuzlukları nerede?
O günlerin Ankara'sındaki coşkulu ve umutlu insanlar nerede, bugünlerin başkentindeki ''icabet ve tevekkül'' düşkünü iktidar sahipleri nerede?
O günlerin yedi düvele karşı bağımsızlık uğruna ölmeyi göze almış başı dik ''çılgınlar'' ı nerede, bugünlerin ABD ve AB önünde boynu eğik, yardım, yatırım, kredi, tarih ve müzakere dilencisi ''yılgınlar'' ı nerede?
Ne oldu da bu duruma gelindi? Acaba karşıdevrimciliğin eğitim sistemine yansıyan etkisi mi? İlkokul sıralarından başlayarak yeni kuşaklara cumhuriyetçilik inancı, çalışma övüncü ve özgüven aşılayan öğretmenlerin soyu mu tükendi?
Soğuk Savaş dönemindeki endişeler yüzünden bir büyük devletin ve onun öncülük ettiği devletlerarası bir savunma örgütünün şemsiyesi altına girmek dolayısıyla ödenen bağımlılık bedeli mi?
Son çeyrek yüzyıldır yeryüzünde estirilen özel girişimcilik, sermaye ortaklığı ve nihayet küreselleşme rüzgarlarının bu ülkeye getirdiği üzal 'cı yaklaşımların sonucu mu?
Yoksa, AB tutkusunun ''Biz kendi başımıza adam olmayız'' düşüncesiyle ekilen yalvarıcılık ve teslimiyetçilik mi getirdi bu yılgınlığı?
O zaman sormak gerekmez mi, ''Kırk yıllık AB'ye tam üyelik rüyasının gerçekleşmeyeceği açıkça belli olduğuna göre, biz hiç mi adam olmayacağız?'' On yılda on beş milyon genç yarattıktan sonra, kalan yetmiş iki yılda uyuşuk insanlar mı yetiştirdik? Cumhuriyetçi geçinenlerimiz, bir zafer haftasında bu yenilgiyi de unutmayıp bir araya gelerek çaresini de mutlaka bulmalıdırlar.
Mümtaz SOYSAL - Cumhuriyet