MARDÝN-PRAG HATTI


Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir numaralý koltuðunda oturan Cumhurbaþkaný’nýn Prag yolunda gazetecilere “Ýster terör, ister Güneydoðu, ister Kürt meselesi deyin, bu Türkiye’nin en önemli meselesidir. Mutlaka halledilmesi lazýmdýr. Bu Türkiye’nin birinci meselesidir” demesi ile Mardin’de 44 vatandaþýmýzýn katledilmesiyle baþlayan koruculuk tartýþmasýnýn ayný zaman dilimine rastlamasýný acý bir tesadüf olarak mý algýlayalým, yoksa “hazýr konu açýlmýþken bunu da konuþmakta fayda var” pragmatistliðine mi yatalým?


Daha 4 gün önce Cumhurbaþkaný’nýn gündeminde yeni anayasa vardý. Baþbakan Erdoðan’ýn “Türkiye’nin önündeki en büyük mesele yeni bir anayasadýr” demesinden ve AKP kurmaylarýnýn hararetle yeni bit anayasa taslaðý hazýrlamaya giriþmesinden sonra Cumhurbaþkaný da boþ durmamýþ ve TBMM’de grubu bulunan partilerin liderlerini Köþk’e çaðýrýp nabýz yoklamaya baþlamýþtý. Aradan 4 gün geçtikten sonra, bu kez de Türkiye’nin en büyük sorununun “Kürt meselesi” olduðunu öðrenmiþ bulunuyoruz.


Gerçi, hiç kimse “Kürt meselesi” olarak telaffuz edilen þeyin, yeni anayasa arayýþlarýndan baðýmsýz olduðunu düþünemez.. “Yerel seçimlerde Kürdistan’ýn haritasýný çizdik” açýklamasýný kös dinlemiþ bir toplumun bireyleri olarak 44 vatandaþýmýzýn katlediliþi ile koruculuk sisteminin tartýþmaya açýldýðý bir ortamda Cumhurbaþkaný’nýn “En büyük mesele Kürt meselesidir” diye bir “açýlým” yapmasýný da yadýrgamayýz.


“Ýyi geliþmeler olmasý lazým ve olabilir. Herkes iþin çok daha farkýnda. ünce böyle bir çalýþma anlayýþýnýn olmasý lazýmdý. Devletin içinde herkes birbiriyle çok daha açýk seçik konuþuyor. Herkes derken, asker, sivil, istihbarat, hepsi için söylüyorum. Böyle bir ortamda iyi þeyler olur. O yüzden iyi þeyler olacak diyorum. Bir fýrsat var, fýrsatýn kaçmamasý lazým. Hem dün (önceki gün) dediðim gibi dýþ meselemizde, hem de bu iç meselemizde.”


Diyor Sayýn Cumhurbaþkaný…

“Herkes iþin çok daha farkýnda”ymýþ…

Gül’ün uçaðýnda bulunan gazeteciler, “Cumhurbaþkaný’nýn iþin sadece daðdan indirme boyutuyla deðil, 29 Mart seçimlerinde DTP’nin aldýðý oy desteði sonucu ortaya çýkan siyasi hava ve Irak’taki geliþmeler boyutuyla da yakýndan ilgilendiði” gözlemini anlatýyorlar.

Yine ayný gazetecilere göre gül, Hasan Cemal’in Milliyet gazetesinde yayýmlanan ve Iraklý Kürtlerin yaný sýra, PKK’nýn fiilen yöneticisi durumundaki Murat Karayýlan ile mülakatýný da dikkatle izlediðini belirtiyorlar. Hatta önümüzdeki günlerde Hasan Cemal’i Köþk’e davet edip görüþ ve izlenimlerini alabilirmiþ! Bu ülkenin istihbaratçýsý yok mu, askeri yok mu, stratejisti yok mu, Milli güvenlikçisi, sosyologu, bölgeyi iyi bilen memuru, görevlisi yok mu da Cumhurbaþkaný Hasan Cemal’den fikir alma ihtiyacý hissediyor bunu bilmiyoruz. Ayrýca böyle bir niyeti gazetecilere sýzdýranlar olsun, bu bilgiyi güzelce haberleþtiren gazeteciler olsun ilgili herkes, böyle bir görüþmenin Hasan Cemal’i “PKK ile Türkiye Cumhuriyeti arasýnda aracýlýk yapan” bir konuma, Cumhurbaþkaný’ný da “Terör ürgütü ile dolaylý diyalog kuran cumhurbaþkaný” konumun getireceðini bilmiyorlar mý?

Tabii ki biliyorlar…

Týpký, Mardin’deki köy düðününün ardýndan Taraf gazetesinin neden “Devlet silahýyla katliam” manþetini attýðýný ve “koruculuk” tartýþmasýnýn bu manþetle birlikte baþladýðýný bildikleri gibi…


Týpký, Türkiye’nin en büyük sorununun Kürt sorunu olduðu yinelemesi ile anayasa deðiþikliði giriþimlerinin birbiri ile baðlantýlý süreçler olduðunu bildikleri gibi…




yazan : Fatma Sibel YüKSEK / 13.05.2009 / kentgazetesi.com