Akþam gazetesi yazarý Oray Eðin, Fethullah Gülen’le görüþmeye giden gazetecilerden biri olan Ferhat Boratav’ýn peþini býrakmýyor.
Ýþte “Sadece bir e-mail bekliyorum” baþlýklý o yazý:
“Sevgili Ferhat Boratav...
Biliyorum ki e-mail yollamayý çok seviyorsun. Beraber çalýþtýðýn arkadaþlarýna makaleler gönderiyorsun, CNN'de yöneticiyken (pek baþarýlý olamadýn ya neyse) düzenli kurum içi bülten yollardýn, atamalarý e-mail'le duyurursun, fotoðraf bile eklersin, hatta dýþarýdan ders verdiðin Ýstanbul Bilgi üniversitesi'nin iþleyiþine iliþkin görüþlerini, sýkýntýlarýný da e-mail'le yollarsýn...
Peki bir tane e-mail'i benden neden esirgiyorsun?
üok basit bir soru sordum... Pensilvanya'ya Fethullah Gülen'i görmeye giden ekibin masraflarýný kim karþýladý? Hanut mu deðil mi?
Ek olarak, bir 'hanut' geziye giden kiþinin üniversitede gazetecilik dersi verip veremeyeceðinin etik dilemmasýný da görüþ olarak belirtebilirsin...
Keep in touch.
Bilmeyenler için not: 'Hanut gezi' tabiri gazetecilerin þirketler, kurumlar, ve kiþiler tarafýndan aðýrlandýklarý, ceplerinden hiç para çýkmayan 'organizasyonlar' için kullanýlýyor.”
Hanefi Avcý vakasý, medyada hangi isimlerin hangi polislerle ayný çorbaya kaþýk salladýðýný ortaya çýkarmasý açýsýndan çok faydalý oldu. Bir tarafta Hanefi Avcý'yý savunanlar, diðer tarafta Hanefi Avcý'nýn cephe aldýðý kliðin savunucularý olarak, "biz Hanefi Avcý'yý yanlýþ tanýmýþýz" diye , Hanefi Avcý'ya zamanýnda düzdükleri övdükleri yalamaya çalýþanlar.
HaberTürk'te yayýnlanan "Olduðu Gibi" programýnda bu iki "yandaþ" cephe sembol isimleri üzerinden karþý karþýya geldi.
Nedim þener ve Belma Akçura'dan oluþan bir taraf Hanefi Avcý ile gazetecilik dýþýnda bir iliþkisi olmadýðýný ve Hanefi Avcý ile ilgili karþý cephenin ortaya sürdüðü iddialarýn abartýlý olduðunu kanýtlamaya çalýþýrken; ünder Aytaç, Ecevit Kýlýç ve þýh þamil Tayyar'dan oluþan karþý cephe ise Hanefi Avcý konusunda yanýldýklarýný ve aslýnda Avcý'nýn "statükonun/derin devletin" adamý olduklarýný anlatma çabasý içindeydi.
Hanefi Avcý karþýtý cepheye göre, kitabýnda Hrant Dink cinayetinin kapandýðýný söylemesi samimiyetsizliðinin kanýtý. üzellikle "Ergenekon" sürecinin vakanüvisti þýh þamil Tayyar, Nedim þener'in yazdýðý kitap ile bu cinayetin örtbas edilmesinde rol oynadýðý iddiasýnda.
Nedim þener ise tam aksine kitabýnýn, Hrant Dink cinayetinin aydýnlatýlmasý için Emniyet'ten, Genelkurmay'dan , MÝT'ten bir dizi ismin yargýlanmasý gerektiði tezi üzerine kurulduðunu belirtti ve bu isimler arasýnda Ali Fuat Yýlmazer, Ramazan Akyürek gibi isimleri saydý. Nedim þener; bu cinayetle ilgili yargýlanmasý gereken isimler arasýnda Hilmi üzkök'ü de saydý.
Bu isimlerin herhangi bir iddia ile baðlantýlý geçmesi ünder Aytaç ve þýh þamil'de kýrmýzý görmüþ boða etkisi yaratýyor.
Habertürk'te yayýnlanan programda Nedim þener bu isimlerin kendilerine dava açtýðýný söylemesi üzerine, þýh þamil Tayyar , Nedim þener'den bu davada kendisi lehine mahkemede tanýklýk yapan ismi de açýklamasýný istedi.
Nedim þener bu ismin Sabri Uzun olduðunu söyledi. þamil Tayyar'ýn kitabýnda kendisi ile ilgili yalan söylediðini belirten Nedim þener; Hrant Dink cinayetinde rolü olanlarýn üstüne gittiðini ve þamil Tayyar'ýn bu isimlerin "Ergenekon" operasyonunu yürüten isimler olduðu için kendisini "Ergenekon"u saptýrmaya çalýþmakla suçladýðýný belirtti.
Bu sýrada þýh þamil Tayyar sinirlerine hakim olamadý ve
"adam ol, olmazsan seni adam yaparým. O laflarý aðzýna sokarým"
diyerek, elindeki kitaplarý masaya fýrlattý.
Tartýþmanýn kýzýþmasý sonrasýnda programa ara verildi ve programa devam edildiðinde, þýh þamil'in programý terkettiði görüldü. Program sunucusu þýh þamil'in ayrýlma sebebini yaþanan kavgaya deðil, katýlmak zorunda olduðu bir baþka programa baðladý.
þýh þamil'in sinirleri hayli gergin.
üünkü artýk kitaplarý satmýyor.
"Ergenekon" sürecinde yaptýðý yalan haberlerle kendini o kadar deþifre etti ki, onu kullananlar açýsýndan bile bir deðeri kalmadý.
Kitaplarýnda insanlar hakkýnda yazdýðý yalan bilgiler ve karalamalar nedeniyle yediði cezalarý ise "özgürlük savaþçýsý" olarak pazarlamaya çalýþarak yelken bezinden kaleminde kalan son rüzgardan faydalanmaya çalýþýyor.
Olmuyor þamil.
Senin gibilerle bu "Ergenekon" yürümüyor.
Artýk "Ergenekon 2.0" var ve sen kendini "update" edemedin , yelken bezini yeni rüzgarlara göre ayarlayamadýn.
Senin bu karýþýk ve güçlü rüzgarlara dayanamayan yelkenlerin yýrtýldýkça sinirlerine hakim olamýyorsun.
Bir yazýnda, "benim sülalem geniþ, ortalýðý kan götürür" diye tehdit etmiþtin.
Bugün televizyonda bir meslekdaþýna galiz bir þekilde saldýrdýn; "laflarý aðzýna sokacaðýný" belirtip, "adam ol" dedin.
Anlaþýlan senin MHP'den aday olmaya çalýþtýðýn dönemden kalma söylem damarýn yine kabardý þamil.
"Adam olmayana" ne yaparsýn þamil?
Polis amcalarýna mý havale edersin "adam olmayanlarý",
Yoksa o çok geniþ sülalane mi?
Bu ülkede adam olmayý öðretecek son kiþi sensin þamil!
Senin adýn boþuna þ9'a çýkmadý...
Seni köpeðe benzetenlere karþý; köpeklerin onuruna ve namusuna boþuna sahip çýkmadýk ve senin "þ9" sýfatýný haketmek için bile kýrk fýrýn ekmek yemen gerektiðini belirttik.
Yelken bezinden kalemi ile þýh þamil'i izlemeye devam edin.
Alenen, açýk açýk... Aynen de böyle dedi... “PKK’nýn kahramanlýklarýný anlatan türkü(!)” de nasýl halay çektiðini anlattý uzun uzun Hasan Cemal... Dün topraða verdiðimiz Deniz Som yazýyor olsaydý kaçýrmazdý; “kalemtýraþ” diye seslenirdi ona. Sonra sorardý: “Sahi sen aynaya bakabiliyor musun? Utanmayý biliyor musun?” Onun yerine soralým, belki tam da yeni þehitler uðurladýðýmýz gün kendi kendine itiraf edebilir cevabý Cemal...
AYDIN DEYÝNCE AKLINIZA KUþUM AYDIN GELSÝN BUNLAR GELMESÝN
27.10.2010 13:36
12 Eylül’e 30 yýl sonra taze kan pompalanýrken kendilerine liberal diyemedikleri için özgürlükçü sol diyen bir kýsým akademik zevat ileri demokrasiyi muþtuluyorlardý. Entelektüel etiketini taþýmak için en azýndan burnunun ucunu görebilme kabiliyeti gerektiðinden sanýrým yalloz kontenjanýndan gazete ve televizyonlarda aðýrlandýlar. Son kullaným tarihleri 12 Eylül 2010 olduðundan þimdilerde kimse itibar etmiyor. Onlar þimdilerde nedamet getiredursunlar biz Nazým’dan okuyoruz: …biz unuttuk baðýþlamayý.
Ýleri demokrasilerindeki uygulamalar kürsülerinin dibine kadar geldi ama onlar kýçlarýna postal yemeden buna faþizm demiyorlar. En son Yýldýz Teknik üniversitesi’nde Pazartesi sabahý okula giden bazý öðrenciler, kapýdan geri çevrildi. ünceki hafta bir duvar gazetesi astýklarý için önce gericilerin, sonra da polisin saldýrýsýna uðrayan öðrenciler, “haklarýnda soruþturma yürütüldüðü ve soruþturma sonuçlanana kadar okula alýnmayacaklarý” bildirilerek okula alýnmadýlar.(1)
Odatv sürekli yazdý, bu anayasa deðiþikliði 12 Eylül darbe anayasasýnýn restorasyonudur diye. 12 Eylül Anayasasý restore edildi þimdi sýra uygulamalarýnda. Yýldýz Teknik üniversitesindeki uygulama tam da bu amacý taþýyor. Dayanaðý ise buram buram kýþla kokan Yükseköðretim Kurumlarý üðrenci Disiplin Yönetmeliði. Yürürlüðe girdiði tarih 13.01.1985.
üncelikle 12 Eylül zihniyetini taþýyanlar bile o tarihte bu tip bir tedbirin sadece zorunluluk durumunda alýnabileceðini kararlaþtýrmýþlar. Ayrýca bu zorunluluðu oluþturan nedenlerin de açýk açýk belirtilmesi hukuki bir gereklilik. üstelik konu eðitim hakkýnýn kullanýmýnýn sýnýrlandýrýlmasýyla ilgili olduðundan yasal dayanak gerekli ve Anayasa’nýn 13. maddesinde belirtilen koþullarýn saðlanmasý lazým. Ýþin daha acý tarafý bu maddenin 12 Eylül öncesinde sýkça yaþanan boykot ve iþgal olaylarýna karýþan öðrencilerin soruþturma süresince bu tip eylemleri yeniden organize etmesini önlemek için konulmuþ olmasý. þimdi bu hüküm ileri demokrasinin üniversitelerinde sýradan soruþturmalar için uygulanýyor. Bu deðiþim Oral üalýþlar’ýn deðiþim histerisine iyi gelebilir ama özerk demokratik üniversite anlayýþýna asla. Anayasa deðiþikliði için yýrtýnan liberal solcu akademisyenler sadece YüK’ün bir kararýyla deðiþtirilebilecek darbe artýðý yönetmelik için neden sessizler? His Master’s Voice durumu mu yoksa?
Liberal solcu akademisyenler YüK’ün üniversitelerde sivil polislere yer açýlmasýna iliþkin yazýsýný(2) da sivilleþme olarak alkýþlayacaklardýr kuþkusuz. Ama Mýsýr Yüksek Ýdare Mahkemesi bizimkilere nazire yaparcasýna kampüslerde polis bulunmasýnýn, üniversitelere kanunlar tarafýndan verilen baðýmsýzlýk garantisini zedelediðini açýkladý.(3) Avrupa’daki deðil Afrika’daki bir mahkemeden bahsediyorum.
Aydýn insan yaþadýðý topluma karþý sorumluluðunu bilen insandýr bir bakýma. Bunlarýn nedamet getirmelerine bakmayýn, bir ay evvel yazdýklarýnýn sorumluluðunu hissetmeyenlerin topluma karþý sorumluluk hissetmelerini beklemeyin. Aydýn deyince aklýnýza Kuþum Aydýn gelsin bunlar gelmesin.
Gazetecilik böyle bir þey ise bizden uzak olsun arkadaþ!..
Ýnsaný iþinden gücünden de eder böyleleri... Her türlü baskýya, zulme, tehdide, þantaja, ezilmeye, horlanmaya, yokluða, zorluða, imkansýzlýða, baþýnýzýn üzerinde sallanan malum kýlýca, kalemizi ortadan ikiye bölmek için her dem hazýr bekleyen giyotin tezgahýna, hukuksuzluða, ayrýmcýlýða, artýk ikametgah bellediðiniz hedef tahtasýna ve çok daha fazlasýna, çok daha aðýrýna, yýpratýcýsýna, -boþuna mý çoðu ðkanserðe yeniliyor bu meslek erbabýnýn- sizi hücrelerinize kadar yiyip bitiren, zehirleyen, inciten, eksilten, güçsüz düþüren bütün meþakkatine dayanýrsýnýz bu mesleðin, ðinadýnað bilenirsiniz, daha güçlü vurmaya baþlarsýnýz bilgisayarýnýzýn tuþlarýna, bir yazacakken, bin satýr dökülür yüreðinizden okuyucunun zihnine yol olan köþelerinize...
Yeter ki gelmeye görün ðLanet olsunð dedirten o kýrýlmanýn eþiðine... Velhasýl en kötüsü ðsözün bittiði yereð sürüklemek, mesleðini icra aracý ðsözð olan gazeteciyi...
***
Tespih gibi dizilip ekrana iþte bunu yapýyorlar son zamanlarda...
Bir tür ðmobbingð aslýnda; sektörde uygulanan psikolojik þiddet bu, ðBu iþi adabýyla yapacaðýmð diyen ve Abdi Ýpekçiðleri, üetin Emeçðleri mezarlarýnda ters döndürmek istemeyen muhabire, yazara, yayýn sorumlusuna...
Kimi arsýzlýðý, kimi pervasýzlýðý, kimi yalakalýðý, kimi cüretkarlýðý, kimi hak-hukuk tanýmazlýðý, kimi vicdansýzlýðý ile bunu yapýyor; ðGazetecilik buysa beni bozar arkadaþð deyip kýrsýn istiyor her gazeteci kendi kalemini...
Gazetecinin barýnamaz hale geleceði yeni bir medya yapýlanmasý 13 Haziranða dair en temel hayallerinden biri.
Meydan onlara kalsýn; ðdeðneksiz köyð olsun ðBabýalið ... Ýstediklerinde at oynatsýnlar, istediklerinde ðkuklað ya dönüþtürdükleri
toplumu...
***
NTV Ankara Temsilcisi Nilgün Balkaçðýn AKPðli Bülent Arýnçðý aðýrlayýþýný izlerken bunlar geçti aklýmdan... ðHay ben böyle gazeteciliðe...ð dedim bir an. Ýnsanlýða ðaslýnda ne olduðunuð anlatmak konusunda sürüp giden bu adaletsiz yarýþtan çekilmek istedim... Günler, aylar boyu kaldýrmaya çalýþtýðýnýz ðperdeð nin, televizyon kumandasýnýn bir tuþuna basmak suretiyle nasýl gerisin geriye kapatýldýðýný görüp isyan ettim...
Sonra mý?
Sonrasý silkinip kendine dönme... Bu durum komedisiyle mi yürütecekler yani genelde toplum, özelde medya mühendisliðini?
Peh!..
Ýddia olunan ðiktidar destekli Ankara temsilcisið ile ðaðlayan, aðlarken de ekran baþýndakilere saç baþ yolduran adamð namlý kiþinin, -benim açýmdan- Zingaro Tiyatrosuðna taþ çýkartan iki kiþilik gösterisi mi kaybettirecek ðinsanlýðýn gözüne çekilenð ve ðmilð den beter körleþtirici etkiye sahip perdeyi parça pinçik etmeye dönük azmimi...
Yok ya...
Olsa olsa zaman israfýndan hazzedenlerce izlenir ve gülünüp geçilir bu manzaraya:
Sahne þu:
Balkaç ile Arýnç karþý karþýya...
Biri gazeteci, biri siyasetçi hesapta... Balkaç soracak, Arýnç hesaplayacak güya...
Ama nerdeeeeee...
Balkaç AKPðlilerin ðoyuncaðýð durumuna düþüyor karþýmýzda....
Hani saçý baþý yapýlý kurmalý bebekler vardýr; kurdukça duymaktan hoþlandýðýnýz o birkaç cümleyi tekrarlar durur ya... Balkaç da öyle algýlanýyor olmalý ki, sormaya çalýþtýðý tek soruyu da ðSizin gibi zarif bir bayana böyle yüklenmek yakýþýyor mu?ð diye geri
püskürtüyor.
konuðu! Zarif bir bayan karþýsýnda gördüðü; vitrin süsü... O konuþurken izleyicinin göz zevkini okþasýn diye tasarlanmýþ bir dekor sanki...
Haberci olduðunun idrakinde olmayan konuðuna karþý Balkaç ne yapýyor peki?
Canlý yayýn gibi bulunmaz bir kendini ifade ortamýnda olmasýna karþýn... ðBale gösterisi yapmýyoruz gazetecilikte marifet zarafet deðilð demek yerine susmayý, hatta örtülü özür cümlelerini tercih ediyor. Paylanmayý sindiriyor.
***
Sonraki sahnelerde de bolca ðIýýýý....ð , ðþeyyyyy...ð , ðAslýnda çok sevimsiz bir konu ama...ð , ðBunu konuþmak istemezdik, seçim çalýþmalarýnýza geçicez ama...ð nevi ðbir hatamýz olursa affolað girizgahlarý dinliyoruz soruya geçiþ fasýllarýnda...
Soruya gelince kabýz, cilada ise ishal olmuþ aðýzlar haber kanallarýný etkisi altýnda alan son moda... Bunu anladýk da moda diye yakýþmayaný kim takar takýþtýrýr caným konumuna!
***
Sýký durun þimdi patlýyor asýl bomba:
Sohbetin bir yerinde, kanýmca iletiþim fakültelerinde ders olarak okutulmasý gereken þu soruyu soruyor Balkaç Arýnçða:
ðSeçimin sonucunu nasýl deðerlendiriyorsunuz?ð
Bütün alkýþlar, konuðundan henüz yapýlmamýþ seçimin sonucunu deðerlendirmesini isteyen Balkaçða!
Seçim yapýldý da biz mi
bilmiyoruz yoksa!
Habercilik adýna yüz kýzartýcý olan bu yayýndan sonra NTVðye naçizane tavsiyem tabelasýný deðiþtirip ðHaber Kanalýð yerine ðYýkama-Yaðlamacýð sýfatýný kullanmasý...
Yahut kurumsal saygýnlýðýný, inanýlýrlýðýný ayaklar altýna aldýran ðeþsiz-benzersizð ekibini
tasfiye edip, haberciliðin ön þartýnýn ðnesnellikð olduðunun farkýnda olan bir kadro dizaynýna baþvurmasý...
Alinti
