‘Başkanlık sistemi’yle birlikte ‘federasyon’ tartışılacak


Referandumun hemen arkasından ‘başkanlık sistemi’ için düğmeye basıldığı anlaşıldı. Bunun hemen arkasından BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş “Yapılacak yeni anayasada ‘demokratik özerklik’ ifadesinin yazılmasının gerekmediğini” söyledi ama aynı açıklamada “bölge yönetimi tarifinin eklenmesini istediklerini, bu bölge yönetiminin yetkileri, seçim usulleri, vs’nin yasa ile belirleneceğini” de söyledi.

Farklı konular gibi görünse de hepsi birbirine bağlı çünkü... BDP’nin ‘boykot ediyor’ gibi görünüp ‘Evet’e destek vermesi, AKP’nin büyük ihtimalle yine tek başına hazırlayacağı yeni anayasa, başkanlık sistemi, bunların hepsi birbirine sıkı sıkıya bağlı konular...

BDP’nin Evet desteği (boykot dense de Güneydoğu illerinde yüzde 90’lara varan Evet oyları ve tüm bölgenin haritada Evet gösterilmesini hatırlayalım) yeni anayasada ‘değiştirilemez maddeler’in değiştirilmesini ummasıdır ki adeta bunun sözünün verildiğini anlatan açıklamalar, köşe yazıları görüldü. ürneğin ücalan “Referandumdan sonra size bir hafta-on gün zaman tanıyoruz” benzeri bir konuşma yaptı. Köşe yazılarında, TV konuşmalarında “değiştirilemez maddelerin değiştirileceği” dillendirildi.

Başkanlık Sistemi denilen sistemin ise ‘federal devletlere bölünme’ olmadan başarıya ulaşması mümkün değil. Nitekim Latin Amerika örneklerinin tamamında başarısız olduğu ve çoğunda darbelerle sonuçlandığı biliniyor. Neredeyse tek başarılı örneğin (birçok ülkede uygulanıyor denmesine rağmen) Amerika Birleşik Devletleri olmasının nedeni, adından da anlaşıldığı gibi ABD’nin küçük devletlerin birleşmesi ile oluşması. Bizde eyalet denen (gerçekte ise) devletler ve vali denen (gerçekte) başkanlardan oluşmuş.

Bu nedenle, aslından başkanlık rejiminde ‘yürütme’ yani hükümet-başbakan-bakanlar kurulu’nun, bunun yanında cumhurbaşkanının tüm yetkilerini tek başına üstünde toplayan başkanın diktatöre dönüşme ihtimali ortadan kalkıyor. Yani başkan yetkilerini Kongre’de bulunan diğer devlet başkanlarıyla paylaşıyor, onların onayını almadan karar veremiyor.

Bunun üstüne bir de bizdeki aşırı kutuplaşmaya karşılık ABD’de görüşleri birbirinden çok farklı olmayan, siyasi uzlaşma sağlayabilen sadece iki partinin ve tarafsız güçlü bir yargının oluşunu ekleyin. Başkanın diktatör kesilmesi neredeyse imkansız.

ABD’de ve Avrupa ülkelerinde parlamenterleri millet seçiyor, Türkiye’de lider seçiyor. ABD’de izin verilmez ama Türkiye’de başkan aynen başbakanın olduğu gibi partisini de temsil edecek, artan tüm yetkileriyle birlikte mecliste kendi seçtiği çoğunluğa hakim olacak ve parti çıkarına kararlar verebilecektir.

Federasyon olmadığı takdirde üniter yapıda başkan; ‘ABD başkanının gücünün en az 5-10 katına’ sahip olacaktır. Bu nedenle... Başkanlık sistemi netlik kazandığı gün Türkiye’nin federatif yapıya geçmesi tartışılmaya başlanacaktır zira ikisi birbirine bağlıdır.

Zaten Demirtaş’ın “Bölge yönetimi yetkileri, seçim usulleri vs.” sözü daha önce ücalan’ın söylediği “kendi meclisi, kendi sağlık-eğitim sistemi, kendi ordusu olan özerk bölge” tarifinden farklı değildir.

Bence şimdiden tartışmaya başlayın. üok yakında!


Ruhat MENGİ / VATAN GZT. / 16 Eylül 2010