Kuantum teorisi, çýplak gözle görülemeyen atom seviyesindeki dünyayý açýklamaktadýr ve 20. yüzyýlda ortaya konduðundan beri hem bilim hem felsefe hem de teoloji alanlarýnda pek çok tartýþmaya sebep olmuþtur. Bilim alanýnda determinizm, yalnýzca bu teoriyle sorgulanmýþ, bu teoriye dayanýlarak ðontolojik indeterminizmðin varlýðý savunulmuþtur. ðUzaktan etkilemeð gibi birçok bilim insanýnca ðhurafeð olarak nitelendirilecek bir olgu, sadece bu teoriye dayanýlarak öngörülmüþ, üstelik Aspect deneyleriyle doðrulanmýþtýr. Bu teoriyle atom seviyesinde, daha önceden bilimsel metodolojinin zorunlu bir unsuru olarak kabul edilen, ðgözlem sürecinde gözlenene etki etmemeninð mümkün olmadýðý anlaþýlmýþtýr. Yine bu teoriyle fizik biliminde bile indirgeme ciliðin olanaksýz olduðu; bütünü, parçalarýný analiz etmek suretiyle anlayamayacaðýmýz ortaya çýkmýþtýr.
Kuantum teorisine dayanýlarak savunulan bu sarsýcý görüþler, ontoloji ve epistemoloji açýsýndan ciddi anlayýþ deðiþikliklerini gerekli kýlmaktadýr. Fakat, bilim insanlarýnýn da farklý felsefi görüþleri olduðu, bilimsel teorilere hermenötik yaklaþýmlarý, bu farklý felsefi görüþlerin þekillendirdiði unutulmamalýdýr. Nitekim, bilimsel teorilerimizin ve mevcut kavramlarýmýzýn ontolojik gerçekliði açýkladýðýný savunan ðklasik realistð bir bilim anlayýþýný felsefi görüþ olarak benimseyen ve ðdeterminizmðin mutlaka evrenin gerçek yapýsý olmasý gerektiðine dair metafizik inançlarý bulunan -Einstein gibi- bilim insanlarý; kuantum teorisinin eksik bir teori olduðunu, bu yüzden bu teorinin ðindeterministð bir þekilde yorumlandýðýný savunmuþlardýr. Kýsacasý, kuantum teorisine dayanýlarak savunulan bahsettiðimiz iddialarýn üzerinde bütün bilim insanlarýnýn konsensüsü olmadýðý hatýrlanmalýdýr, ama ðKopenhag yorumuð adý altýnda savunulan bu iddialarýn doðruluðunun, çoðunluðun kanaati olduðu da bilinmelidir. Ýndirgemeciliðin imkansýzlýðýð ve ðgözlem sürecinde gözlenenin etkilendiðið ile ilgili görüþlerin, kabul edilmesi gerektiðini söyleyebiliriz. Ayrýca ne kadar inanýlmaz gözükse de 1980′li yýllardaki Aspect deneylerinden sonra ðuzaktan etkilemeðnin bu evrenin bir fenomeni olduðu anlaþýlmýþtýr. Fakat, Popperða benzer þekilde biz de ðdeterminizmð ile ilgili görüþler gibi ðindeterminizmð ile ilgili görüþlerin de ðmetafizik iddialarð olduðunu düþünüyoruz. Popper, her ikisini de metafizik gördüðü bu görüþlerden ðindeterminizmði benimsemiþtir; fakat biz, bu görüþlerden birini benimsemek için bir sebep görmüyoruz, bu yüzden bu iki alternatife karþý da ðagnostikð bir tavýr benimsiyoruz.
ðKuantum indeterminizmið bilim insanlarý arasýnda ihtilaflý bir konu olmuþtur, üstelik kuantum teorisiyle ilgili felsefi ve teolojik tartýþmalar en çok ðontolojik indeterminizmð iddiasýyla ilgilidir. Kýsacasý, bilimsel açýdan ðkaygan zeminðde felsefi ve teolojik tartýþmalar yapýlmaktadýr; fakat mevcut durumda baþka bir çaremiz de bulunmamaktadýr. Bu yüzden ðmümkünðü göstermeye çalýþtýðýmýz yerlerde ðolanð ile ilgili iddialarda bulunmadýðýmýza birçok defa dikkat çektik. ðKuantum indeterminizmið ihtilaflý olsa da, kuantum teorisinin ðklasik realizmðin doðru olmadýðýný gösterdiðini rahatlýkla söyleyebiliriz. Diðer yandan bilimsel teorileri, zihinlerimizin evrene yüklediði ve ontolojik gerçeklikle iliþkisi önemli olmayan icatlar olarak gören ðaraçsalcý yaklaþýmðýn da benimsenmemesi gerektiði kanaatindeyiz. Polkinghorne, Barbour ve Peacocke gibi düþünürlerin de savunduðu þekilde, safça bir realizmden ve gerçeklikle bilimsel teoriler arasýnda hiçbir iliþki kurmayan araçsalcýlýktan farklý bir yol olan ðkritikçi realizmði benimsemenin, en tutarlý yol olduðunu düþünüyoruz. Bu yaklaþýmýmýza göre bilimin içinde insan unsuru bulunmaktadýr ve insanlarýn toplumsal þartlanmalar, önyargýlar, apriori kabuller, kavramsal ve kapasite yetersizlikleri gibi sýnýrlýlýklarý vardýr. Bunlar, bilimsel teorilere karþý ðkritikçið unsurun sebebidir; bilimlerin (özellikle kuantum teorisinin) teknoloji üretimi ve öngörüde bulunmayla ilgili baþarýlarý ise doðanýn gerçekliðine kýsmen de olsa ulaþtýðýmýzý (ðrealizmðin hedefine kýsmen yaklaþtýðýmýzý) gösterir ki, böylece ðkritikçi realistð yaklaþým karþýmýza çýkar.
Teolojiyle ilgilenen pek çok kiþi, geçmiþteki kötü tecrübelerin de etkisiyle, bilim ile din arasýnda iliþki kurulmasýna soðuk yaklaþmaktadýrlar. Bizce, geçmiþteki kötü tecrübeler, iliþki kurmamaya deðil, fakat sofistike ve temkinli yaklaþýmlarýn geliþtirilmesine sebep olmalýdýr. Bilim alanýnda olduðu gibi din alanýnda da ðkritikçi realizmðin benimsenmesinin, bilim-din iliþkisiyle ilgili saðlýklý bir yol olacaðý kanaatindeyiz. Din, Tanrýsal vahyin bir ürünü olsa da, Tanrýsal vahiyden sonuçlar çýkaran teolojiler, insanlarýn ürünüdür. Böylece bilimlerde olduðu gibi teolojilerde de insanlarýn toplumsal þartlanmalar, önyargýlar, apriori kabuller, kavramsal ve kapasite yetersizlikleri gibi sýnýrlýlýklarýyla karþýlaþýrýz. Kýsacasý, bilim alanýnda ðklasik realizmðden vazgeçilmesi gerektiði gibi, din alanýnda da Katolik Kilisesi gibi kuruluþlarýn yorumlarýnýn Tanrýsal vahiyle özdeþ olduðunu savunan ðhermenötik realizmlerðden vazgeçilmesi gerekir. Buradan varacaðýmýz sonuç ise bilim ile din çatýþýrsa; hatayý her iki alanýn ðyalnýzcað birinde aramaktansa, ðher iki alanda dað hata yapýlmýþ olabileceðini düþünerek, her iki alaný da irdelemenin gerektiðidir. Bu anlayýþta, dinsel alandaki hatalarýn sebebi ðinsanlarýn sýnýrlýklarýðna baðlandýðý için, bu yaklaþým, teist dinlerin mutlaklýk anlayýþýyla çeliþmez. Bu yaklaþýmla þöyle denmiþ olmaktadýr: ðTanrýðnýn yarattýðý doða ve Tanrýðnýn gönderdiði din çeliþmez, fakat insanlarýn, doðayý anlama çabasý olan bilimde de, dini anlama çabasý olan teolojilerde de hatalar olabilir; bilim-din arasýnda olduðu iddia edilen çeliþkilerin kaynaðý da bunlardýr.ð Tanrýðnýn, kuantum belirsizliklerini (boþluklarýný) belirleyerek etkide bulunduðunu savunan görüþler, ðboþluklarýn Tanrýsýð argümanýyla karýþtýrýlmamalýdýr. ðBoþluklarýn Tanrýsýð olarak isimlendirilen argümanlarda, önce bilgilerimizdeki boþluklar gösterilir, sonra ise bunlar Tanrýsal etkinlikle doldurulur. ðKuantum indeterminizmiðnde ise boþluklarýn ontolojik olduðu savunulur; bunlar, bilgisizliðimizle iliþkilendirilmez. ðKuantum indeterminizmiðni Tanrýsal etkinlikle iliþkilendiren düþünürlerin hepsi ayný yaklaþýmý benimsememiþlerdir. Bazýlarý Pollard gibi Tanrýðnýn tüm kuantum belirsizliklerini belirlediðini, bazýlarý Tracy gibi Tanrýðnýn sadece bazý belirsizlikleri belirlediðini, bazýlarý ise Peacocke gibi Tanrýðnýn belirsizliklere müdahale etmediðini savunmuþlardýr. ðKuantum indeterminizmiðni Tanrýsal etkinlik açýsýndan önemli gören yaklaþýmlardan Murphyðninkini baþarýlý bulduðumuzu söyleyebiliriz. Murphy, Tanrýðnýn, tüm kuantum belirsizliklerini belirlediðini Pollard gibi söyleyerek, etkinliði bütün evrene yaygýn aktif bir Tanrý anlayýþýný savunmaktadýr. Bu yaklaþýmda belirsizlik kalmamakta ve ðyeter sebepð ilkesi gözetilmektedir ki bu da, bu anlayýþý felsefi açýdan daha cazip kýlmaktadýr. Murphy, Tanrýðnýn, kuantum belirsizliklerini belirlerken, insanlarýn özgür iradelerini olduðu gibi elektron ve diðer parçacýklarýn kendilerine mahsus özelliklerini de ihlal etmediðini savunur. Murphyðnin okkasyonalizm ile panteizmden uzak durmaya ve özgür iradenin varlýðýna yer açmaya çalýþmasý, yaklaþýmýnýn olumlu yönlerini oluþturmaktadýr.
Doða yasalarý ihlal edilmeden Tanrýsal etkinliðin gerçekleþtiðini savunan John Polkinghorne, kaos teorisine odaklanmayý, kuantum teorisinden daha iyi bir seçenek olarak görmüþtür. Onun yaklaþýmýna göre kaos teorisinin determinist yapýsý, doðanýn aslýnda indeterminist olan yapýsýna bir yakýnlaþmadýr ve Tanrý, doðadaki indeterminist boþluklardaki esnekliklerden faydalanarak müdahalede bulunmaktadýr. Biz de Murphy, Tracy ve Russell gibi, zahiren determinist olan kaos teorisine dayanarak evrende indeterminist bir yapý olduðunun savunulmasýndansa, zahiren indeterminist olan kuantum teorisine dayanarak indeterminizmi savunmanýn daha iyi bir alternatif olduðunu düþünüyoruz.
Kaos teorisinin kuantum teorisiyle beraber ele alýnmasý ise ihlalci olmayan bir mucize anlayýþýnýn savunulabilmesi için önemlidir. Kaos teorisinde ðbaþlangýç koþullarýna hassas baðýmlýlýkð önemli bir unsurdur ve bununla, çok ufak bir deðiþikliðin çok büyük sonuçlarý olabileceði gösterilir. Baþlangýç koþullarýndaki tetikleyici deðiþikliðin, kuantum belirsizliklerinin Tanrý tarafýndan belirlenmesiyle gerçekleþtirildiði savunularak; ðmucizeð olarak nitelenen birçok olayýn, doða yasalarý ihlal edilmeden gerçekleþtirilebileceði modeller savunulabilir. Aslýnda, bilim alanýnda kuantum teorisiyle kaos teorisinin nasýl birleþtirilebileceði konusunda çok tartýþma yapýlmýþ ve bu konu bir sonuca baðlanmamýþtýr. Fakat atom seviyesindeki dünyayla, çýplak gözle görülen dünya bir yerde birleþtiðine ve tüm evren atom seviyesindeki parçacýklarýn birleþmesiyle oluþtuðuna göre, kuantum teorisiyle kaos teorisinin birleþmesi gerektiðine dair öngörü saðduyuya uygun bir beklentidir. Böylece kaos teorisinin determinizmdeki ðepistemolojik belirsizlikð, kuantum teorisi sayesinde ðontolojik belirsizliðeð dönüþür ve Tanrýðnýn, doðadaki bu esneklikten (objektif olasýlýklardan) faydalanarak, büyük deðiþiklikleri mucizeleri hiçbir doða yasasýný ihlal etmeden oluþturduðu modeller savunulabilir.
Newtonðdan sonra determinist anlayýþ yaygýnlýk kazanmýþ, evrenin kapalý bir sistem olarak gözüktüðü bu anlayýþta, Tanrýðnýn, mucize oluþturacaksa doða yasalarýný ihlal etmesi gerektiði söylenmiþtir. Bu dönemden sonra, ðmucizelerð konusunda yapýlan felsefi ve teolojik tartýþmalarda, üzerinde en çok durulan husus bu olmuþtur. Natüralizm ve bilimcilik adýna ðDin bilimle çatýþýr, çünkü mucizeyi savunurð denilmesinin yanýnda, teoloji adýna ðTanrý bir eliyle koyduðu yasalarý diðeriyle bozmazð denilerek, ihlalci mucizelere karþý birçok eleþtiri yapýlmýþtýr. ðKuantum indeterminizmið evrenin kapalý bir sistem olmadýðýný göstererek, özellikle son birkaç yüzyýlda, determinizm adýna mucizelere getirilen pek çok felsefi ve teolojik eleþtirinin haksýzlýðýný göstermektedir. Felsefe ve teoloji alanýnda birçok kiþi tarafýndan yapýlmýþ olan bu hatayý tespit etmek, din felsefesi açýsýndan önemlidir. Natüralistlerin ve bilimcilerin, bilimi doða yasalarýyla eþitlemenin ve bilimin son sözünü Newtonðla söylediðini zannetmenin; teologlarýn, Newtoncu yasalarla Tanrýðnýn yasalarýný (Sünnetullahðý) eþitlemenin; Spinoza gibi panteistlerin ise mekanik yasalarla Tanrýðnýn Doðasýðný eþitlemenin hatasýna düþtükleri anlaþýlmaktadýr.
Kuantum teorisinin, ihlalci olmayan mucize anlayýþý için modellere imkan tanýdýðýný savunurken, mucizelerin böyle gerçekleþtiðine dair bir iddiaya sahip olmadýðýmýzý; amacýmýzýn, bilimcilik ve teoloji adýna yapýlan hatalara dikkat çekmek olduðunu özellikle vurguladýk. üncelikle din adýna ihlalci olmayan bir mucize anlayýþýnýn savunulmasýný zaruri görmüyoruz. Nitekim Newton, Boyle ve Mersenne gibi ünlü düþünürler, Tanrýðnýn, doða yasalarýný ihlal etmesinde hiçbir sorun görmemiþlerdir. Hatta Boyle ve Mersenne, mucizelerle ilgili yaklaþýmlarýnda, bunu daha makbul bile kabul etmiþlerdir. Diðer yandan, mucizelerin ðdoða yasalarýnýn ihlalið olarak tarifi, sadece doða yasalarýna felsefi yaklaþýmlar ðzorunlulukçuð ise karþýmýza çýkmaktadýr. ðDüzenci yakla-þýmðda olgularýn yasalara göre önceliði esas alýndýðý, ðaraçsalcý yaklaþýmðda bilimsel yasalar ile doða yasalarýnýn arasýnda bir irtibat kurulmadýðý için; bu anlayýþlarda, doða yasalarýnýn ontolojik statüsü düþüktür ve ðyasa ihlalið diye bir kavramýn önemi kalmamaktadýr. Doða yasalarýna ðzorunlulukçu yaklaþýmð kabul edilince ise karþýmýza modern bilimin en temel iki teorisinden biri olan kuantum teorisindeki ðontolojik ola-sýlýkçýð yapý çýkar ki bu yapýda, ihlalsiz mucizeleri savunmanýn mümkün olduðunu gördük. Sonuçta, ðdoða yasalarýný ontolojik determinist yapýda gören zorunlulukçu yaklaþýmð dýþýndaki bilim felsefesindeki farklý yaklaþýmlar açýsýndan ðmucizelerð konusunda, doða yasalarýnýn ihlal edilmesi diye bir sorun yoktur.
Tanrýðnýn doða yasalarýný ihlal edip etmeyeceði tartýþmasýndaki tavrýmýzý ðteolojik agnostisizmð olarak niteliyoruz. Bunun sebeplerini þöyle özetleyebiliriz: Birincisi, zorunlulukçu yaklaþýmýn düzenci yaklaþýmdan daha iyi bir alternatif olduðunu düþünmüyoruz. Ýkincisi, ðkuantum indeterminizmið ortaya konduktan sonra, ðdeterminist-zorunlulukçu yaklaþýmðýn modern bilimin görüþü olduðunun söylenmesi mümkün deðildir. üçüncüsü, determinist-zorunlulukçu yaklaþýmla beraber ihlalci olmayan mucizelerin savunulmasýnda, teizm açýsýndan bir alternatif daha vardýr; Tanrýðnýn ðbaþtan müdahaleð ile her þeyi ayarlamak suretiyle, doða yasalarýný ihlal etmeden mucizeleri oluþturduðu savunulabilir. üzellikle zamanýn izafi olduðu izafiyet teorisiyle gösterildikten sonra, evrenin baþý ve þimdisi arasýndaki zaman sürecinin uzunluðu önemsizleþmiþ ve bu görüþü savunmak kolaylaþmýþtýr. Dördüncüsü, teizmin kudreti sýnýrsýz Tanrý anlayýþý ile Tanrýðnýn doða yasalarýný ihlal ettiðine veya etmediðine dair görüþlerden herhangi birinin, çeliþkili olduðunu düþünmüyoruz. Beþincisi, tektanrýcý dinlerin kutsal metinlerinde asýl olan, mucizelerin Tanrý tarafýndan gerçekleþtirildiðidir, fakat mucizelerin ðdoða yasalarýnýn ihlalið anlamýna geldiðini ifade eden bir tarif yoktur. Sonuçta, mucizelerin, doða yasalarýnýn ihlaliyle veya ihlalsiz gerçekleþtiði hususuna karþý agnostik yaklaþýmýmýz, dördüncü ve beþinci maddelerdeki teolojik sebeplerle de desteklenerek, bu konudaki ðteolojik agnostikð tavrýmýzý oluþturmaktadýr.
Tüm bu hususlarý bir arada deðerlendirirsek, kuantum teorisinin mucizeler sorunu için önemini ðabartmadan ve küçümsemedenð tespit edebiliriz. üncelikle mucizelerin doða yasalarýnýn ihlali ile oluþtuðunu savunanlar için, herhangi bir bilimsel teori gibi bu teorinin de bu sorun açýsýndan bir ehemmiyeti bulunmamaktadýr. Doða yasalarýna felsefi yaklaþým olarak ðdüzenci yaklaþýmðý veya ðaraçsalcý yaklaþýmðý benimseyenler için ðyasa ihlalið kavramýnýn bir önemi kalmayýnca, kuantum teorisine dayanarak ihlalsiz mucizelerin nasýl oluþmuþ olabileceðini göstermenin bir önemi yoktur. ðBaþtan müdahaleð yaklaþýmý, mucizelerin determinist bir evrende ihlalsiz oluþabileceðini gösterecek bir model sunduðundan, bu yaklaþým açýsýndan kuantum teorisinin mucizeler sorunuyla iliþkilendirilmesine gerek kalmamaktadýr. Kuantum teorisine, mucizeler sorununda ihtiyaç, zorunlulukçu yaklaþýmla beraber ihlalsiz mucize anlayýþýnýn gerekliliðinin savunulmasýnda kendini gösterir. Buna göre, zorunlulukçu yasalarýn determinist deðil, ðontolojik olasýlýkçýð yapýda olduklarý ve ihlalsiz mucizelerin gerçekleþmesi için olanak tanýdýklarý söylenir. Newtonðdan beri ilk olarak kuantum teorisiyle böylesi bir þansýn doðduðunun, ilk defa bilimsel anlayýþýn en temel teorilerinden birine dayanýlarak ðontolojik olasýlýklarðýn varlýðýnýn savunulmasýnýn mümkün olduðunun altýný çizmek gerekir.
Kötülük sorununun kuantum teorisiyle iliþkisi, özgür irade sorunuyla kuantum teorisinin iliþkisine baðlýdýr; bu yüzden, kötülük sorununda özgür iradeye atfedilen deðerin derecesine göre, kuantum teorisinin kötülük sorunu açýsýndan önemi artabilir veya azalabilir. Kötülük sorununa karþý ðaz kötülük için çok iyiliðin terk edilmemesi gerektiðið veya ðinsanlarýn manevi yükseliþi için kötülüklerin lüzumuð gibi birçok argüman ifade edilmiþtir. Fakat insanlarýn özgür iradeye sahip olduðuna, özgür iradenin ise iyiden yana olduðu gibi kötülükten yana da tercihini kullanabileceðine, bunun ise gözlenen kötülüklerin en önemli sebebi olduðuna dikkat çekilmesi, kötülük sorununa karþý en ön plana çýkan yaklaþým olmuþtur. üzgür iradenin varlýðýna yapýlan bu vurgu, birçok farklý argümanla birleþtirilerek, kötülük sorununa cevap verilirken sýkça kullanýlmýþtýr.
Kötülük sorununa verilecek felsefi veya teolojik cevaplarda, öncelikle ðinsan zihninin sýnýrlýlýklarýna dikkat çekilmesi gerektiðini düþünüyoruz. Wykstraðnýn böylesi bir yaklaþýmla kötülük sorununu ele almasý, bu konudaki baþarýlý bir örnektir. Bu hususta, özgür iradenin varlýðýna dikkat çeken farklý argümanlardan da mutlaka istifade edilmesi gerektiði kanaatindeyiz. Ayrýca özgür iradeye vurgu yapan yaklaþýmlar dýþýndaki kimi yaklaþýmlardan da faydalanmak yerinde olacaktýr; evrendeki kötülüklerin varlýðýnýn hikmetinin ne olduðunu tam olarak bilemediðimiz yönündeki görüþümüz, farklý argümanlarý deðerlendirmemize sebep olmaktadýr. Bunlarý yaparken, Plantinga gibi, Tanrýðnýn ve evrende gözlemlenen kötülüklerin bir arada ðolabileceðiðni göstermekle yetinmemiz, bunlarýn bir arada ðolmasý gerektiðiðni ispat etmek gibi baþarýlý olmasý mümkün olmayan bir yola sapmamamýz gerekir. Ýlaveten, teizmin ðkötülük sorunuð ile karþý karþýya olduðunu söyleyenlere, ateizmin de ðiyilik sorunuð ile karþý karþýya olduðunu söylemek faydalý olacaktýr. Bu yaklaþýmla, evrende gözlemlenen iyilik veya kötülük gibi olgulardan yola çýkýlarak ontolojik yargýlarda bulunulmasýna karþý çýkýlabilir. Kötülük sorunu hakkýnda, bu konudaki Tanrýsal hikmeti biliyormuþuz gibi ðaçýklayýcýð bir tavýr takýnmaktansa; gözlemlenen kötülüklerden yola çýkýlarak ateist bir ontolojinin temellenemeyeceðini göstermeye çalýþan ðsavunmacýð bir tavýrla yetinmek, en isabetli yol olacaktýr.
üzgür irade sorununun kuantum teorisiyle baðlantýsý kötülük sorununa nazaran daha doðrudandýr. Bilimsel dünya görüþüne determinizm egemen olduktan sonra; determinizm ile aksi mümkün olmayacak þekilde insanlarýn karakterleri ve davranýþlarý belirleniyorsa, özgür iradenin varlýðýndan bahsedilip bahsedilemeyeceði, felsefenin önemli bir tartýþma konusu olmuþtur. Bilimsel determinizmin özgür iradeye oluþturduðu tehdit, hem teist hem de ateist birçok düþünürü rahatsýz etmiþtir. ðKuantum indeterminizmið, önceden bilim dünyasýnda mutlak doðruymuþ gibi kabul edilen determinizme, modern bilimin en temel ve en baþarýlý teorilerinden birine dayanýlarak karþý çýkýlmasýna olanak tanýmýþtýr.
Böylece, bilimsel determinizm çerçevesinde deðerlendirilmiþ özgür irade sorunuyla ilgili felsefi ve teolojik tartýþmalar ile argümanlarýn, baþtan ele alýnmasý gerektiði ortaya çýkmýþtýr.
üzgür iradeyle determinizmin birbirleriyle çeliþmediðini söyleyerek ðbaðdaþýrað (ýlýmlý determinist) bir yaklaþýmý benimseyenler için, ðkuantum indeterminizmiðnin bu sorun açýsýndan bir önemi bulunmamaktadýr. Kuantum teorisi, özellikle bilimsel determinizmle özgür iradenin birbirleriyle baðdaþmayacaðýný savunanlar için önemlidir. Baðdaþmazcý yaklaþýmý savunan ðkatý deterministlerð, determinizmle özgür irade arasýnda olduðu düþünülen çeliþkiyi, determinizmin varlýðýný kabul, özgür iradenin varlýðýný inkar ederek çözme yoluna gitmiþlerdir. Baðdaþmazcý yaklaþýmý savunan ðlibertaryanlarð ise determinizmin varlýðýný reddederek, çeliþkiyi çözme yoluna gitmiþlerdir; bu yüzden, ðkuantum indeterminizmiðne en çok ehemmiyet atfedenler bu yaklaþýmý benimseyenler olmuþtur. Diðer yandan, dualizm veya zuhur etme ile ilgili yaklaþýmlarý benimseyerek, insan zihninin determinizmden baðýmsýz olduðunu ileri sürenler, libertaryan anlamda özgür iradenin varlýðýný ðkuantum indeterminizmiðne atýf yapmaksýzýn savunabilirler.
ðKuantum indeterminizmiðnin, insan beyni gibi makro yapýlarýn seviyesinde önemli olmadýðýný Searle gibi düþünenler için de ðkuantum indeterminizmiðnin özgür irade sorunu açýsýndan bir önemi yoktur; bu görüþün, determinizmin evrenin gerçek yapýsý olduðu görüþünden ciddi bir farký bulunmamaktadýr. Diðer yandan Penrose ve Ellis gibi birçok düþünür, insan beyniyle ilgili fenomenlerde kuantum olaylarýnýn önemine inanmaktadýrlar. Burada dikkat edilmesi gerekli husus, atom seviyesindeki indeterminizmle, beyin seviyesine gelindiðinde, adeta sihir gibi özgür iradenin oluþtuðuna dair bir iddianýn savunulmadýðýdýr (veya savunan varsa savunulmamasý gerektiðidir). Libertaryan anlamda özgür iradenin varlýðýnýn savunulmasý için, bütün önceki koþullar ayný olduðunda bile, insanýn ðfarklý olasýlýklardan birini gerçekleþtirebilmesi gerekir. Kuantum indeterminizmiyle ortaya çýkan ðobjektif olasýlýklarð, insan zihninin, bu farklý olasýlýklardan (belirsizliklerden) birini gerçekleþtirdiðinin savunulmasýný mümkün kýlar ki libertaryan anlamda özgür iradenin savunulmasý için gerekli olan budur. Ýnsan beyni, eðer bilardo topu gibi makro bir yapý olsaydý, Searleðün dediði doðru olabilirdi; fakat insan beyni, bilinçli olma ve tercihler yapma gibi özellikleriyle bilardo topu gibi maddi nesnelerden -Griffinðin dikkat çektiði gibi- çok farklýdýr, bu yüzden Searleðün diðer makro varlýklar ile insan beynini benzetmesi hatalý bir analojidir. Kuantum indeterminizminin ðobjektif olasýlýklarðýn varlýðýný göstermesinden yola çýkarak; bu olasýlýklara, beyin seviyesinde önem atfeden yaklaþýmlarýn, özgür irade sorunuyla ilgili tartýþmalarda göz önünde bulundurulmasý gerektiði kanaatindeyiz.
Kuantum teorisindeki ðgözlem sürecinin gözleneni etkilemesið, Yeni Berkeleyci bir yaklaþýmla ðgözlemcinin yaratýcýlýðýð olarak yorumlanmýþ ve bu yaklaþýmýn, özgür iradenin varlýðýný gösterdiði söylenmiþtir. Buna göre, zihin etkileyendir ve ontolojik statüsü böylesine yükseltilmiþ bir zihnin, determinizmden etkilendiði düþünülemez. Bu tip yaklaþýmlarda, ðgözlemcinin etkisið ile ðgözlemcinin yaratmasýðnýn birbirine karýþtýrýldýðý ve kuantum seviyesindeki gözlem süreci ile ilgili epistemolojik sýnýrlýlýklarýmýzýn abartýlý bir þekilde yorumlandýðý kanaatindeyiz. Bu yüzden bu yaklaþýmýn, özgür irade sorunu açýsýndan önemli olmadýðýný düþünüyoruz. Newtoncu fiziðin determinizmiyle materyalizmi temellendirmeye çalýþmak hata olduðu gibi; modern fiziðin kuantum teorisiyle Berkeleyci idealizmi temellendirmeye çalýþmak da benzer bir hata olmuþtur.
Ayrýca, kuantum teorisiyle özgür irade sorunu arasýnda iliþki, Tamamlayýcýlýk Ýlkesiðnden özgür irade sorununa analoji yoluyla da kurulmuþtur. Tamamlayýcýlýk Ýlkesiðnde birbirleriyle zahiren çeliþkili gibi görülen durumlarýn (dalga ve parçacýk olmak gibi) bir arada olabileceðinin savunulmasýyla analoji kurularak; bilimsel veya teolojik determinizmle özgür iradenin bir arada olabileceði söylenmiþtir. Kurulan bu analoji, özgür irade sorununun nasýl çözüleceðini gösteremez, ayrýca fizikten baþka alanlara analoji kurulmasýyla ilgili sorunlar da mevcuttur. Fakat, bu yaklaþýmdan, bu sorunu niye çözemediðimizin ipuçlarýný elde edebiliriz. Kuantum teorisinin Tamamlayýcýlýk Ýlkesiðnde ortaya çýkan güçlükler gibi özgür irade sorununu çözmekteki güçlüklerin de dilsel, kavramsal ve mantýksal sýnýrlýlýklarýmýzdan kaynaklandýðý kanaatindeyiz.
üzgür irade sorununda üç belirlemenin birbirleriyle nasýl iliþkilendirileceði önemlidir: Tanrýsal belirlemenin, doða yasalarýnýn belirlemesinin ve insanýn özgür iradeli belirlemesinin. ðKuantum indeterminizmið ile doða yasalarýnda ðobjektif olasýlýklar/boþluklarð olduðu gösterilerek, Tanrýðnýn ve insanýn özgür iradeli etkinliklerine, doða yasalarý adýna karþý çýkýlmasýna gerek olmadýðý ve doða yasalarýnýn, Tanrýðnýn ðihlalsiz mucizelerð oluþturmasý için bir engel oluþturmadýðý gösterilmiþtir. Fakat Tanrýsal etkinlikle (teolojik determinizmle) insanlarýn özgür iradeli etkinlikleri arasýnda sýnýrýn nasýl çizilmesi gerektiði sorununu çözmekte, hiçbir bilimsel teorinin yardýmý olamaz. Bu sorun tamamen teolojiktir ve de özellikle Tanrýðnýn sýfatlarýnýn nasýl anlaþýlmasý gerektiðiyle ilgilidir.
üzgür irade sorunuyla ilgili olarak en çok tartýþýlan Tanrýðnýn sýfatý, Tanrýðnýn geçmiþ ve gelecekteki her þeyi bilmesi olmuþtur. Burada, Tanrýðnýn gelecekteki her þeyi biliyorsa, bilinenleri gerçekleþtiren insanlarýn özgürlüklerinin söz konusu olup olamayacaðý tartýþma konusudur. Bizim bu konudaki görüþümüz, Tanrýðnýn, gelecekteki her þeyi bildiði ile ilgili teizmin klasik inancýný muhafaza etmek ve bunun, insanlarýn özgür iradeli olmalarýyla çeliþkili olmadýðýný savunmak yönündedir. Bu konuda, Molinizmðin ufuk açýcý görüþleri olduðunu düþünüyoruz. Molinizmðde, Tanrýðnýn, özgür iradeli bireyler hangi koþullarda olurlarsa olsunlar ne yapacaklarýný, bu bireyler yaratýlmadan önce bildiði ve bu bilgisiyle, özgür iradeli bireyleri seçtiði ortamlara yerleþtirdiði söylenir. Bu yaklaþýmda, hem Tanrýðnýn bütün ayrýntýlarýyla geleceði bildiði ve kontrol ettiði, hem de libertaryan anlamda özgür iradeli insanlarýn yaratýldýðý savunulmaktadýr. Bu yaklaþým, mucizeler konusundaki ðbaþtan müdahaleð yaklaþýmýna benzemektedir.
Tanrýðnýn ðzamana aþkýnlýðýðna dikkat çekilmesið, Tanrýðnýn geleceði bilmesi ile özgür irade arasýnda olduðu düþünülen sorunu deðerlendirmekte faydalý olacaktýr. Ýzafiyet teorisi, zamanýn, çekim gücü ve hýz gibi deðiþkenlere baðlý olduðunu gösterdikten sonra Tanrýðnýn, ðbu evrenin zamanýna aþkýn olduðuðnu savunmak, eskisinden daha kolay olmuþtur. Bu yaklaþýma göre Tanrýðnýn, adeta sonsuz geçmiþteki bir yerden ilerideki olaylarý görüyormuþ gibi düþünmektense; adeta banyo edilmiþ bir filmin karelerini beraberce ayný anda görüyormuþ gibi, tarihin bütün anlarýný da ayný þekilde beraberce gördüðünü düþünmek daha doðrudur. Zamana baðýmlý zihinlerimiz, zamana aþkýn bir Varlýðýn, zamaný nasýl algýladýðýný elbette anlayamaz. Böylesi bir yaklaþýmla, özgür irade ile ilgili sorunlarý çözemeyiz, ama çözemememizin sebeplerinin en azýndan bir kýsmýnýn, bu evrenin-zamanýna baðýmlý olmamýzdan kaynaklandýðýný idrak edebiliriz.
Fakat, Tanrýðnýn geleceði de kuþatan bilgisinin yanýnda adaleti, kudreti, iyiliði, mükemmelliði gibi daha birçok sýfatý özgür irade sorunuyla alakalýdýr. Bu sýfatlarýn hem birbirlerine, hem de özgür iradeli insanlara göre nasýl tarif edilmesi gerektiði gibi önemli ve deðerlendirilmesi zor sorunlar vardýr; bunlara ise bu çalýþmamýzda girilmemiþtir.
Bu kitapta özgür irade sorununu irdelememizin neticesinde, doða bilimlerindeki hiçbir görüþün, özgür iradenin varlýðýna tehdit olamayacaðýný söyleyebiliriz. Modern bilimin en temel teorilerinden kuantum teorisinin yaný sýra dualizm, zuhur etme, Molinizm gibi alternatiflerle libertaryan anlamda özgür iradenin varlýðý savunulabilir. Baðdaþýrcý bir anlayýþla özgür iradenin varlýðýný savunanlarýnsa, zaten böylesi alternatiflere ihtiyaçlarý yoktur.

Sonuçta, teizm adýna, kötülük sorununda olduðu gibi özgür irade sorununda da ðaçýklayýcýð bir yaklaþým yerine ðsavunmacýð bir yaklaþýmýn benimsenmesi gerektiði kanaatindeyiz. üzgür irade sorunu tartýþýlýrken, ðiradeðnin tam olarak ne olduðu bile belli deðildir; teizm veya ateizm adýna ileri sürülen herhangi bir ðaçýklayýcýð görüþün, baþarýlý olma þansý yoktur. üzgür irade sorununun açýklanamadýðý kabul edilmeli, ama ayný sorunun hem teizm hem de ateizm için geçerli olduðuna dikkat çekilmelidir. Katý determinizm, ýlýmlý determinizm ve libertaryan yaklaþýmýn her birini benimseyen hem teistler, hem de ateistlerin olmasý ile ilgili tablo; bu sorunun teistler tarafýndan nasýl anlaþýlmasý, ateistler tarafýndan nasýl anlaþýlmasý gerektiði belli olsaydý, herhalde karþýlaþtýðýmýz manzara olmayacaktý. Biz katý determinizmi reddetmemiz gerektiðini düþünürken, libertaryan ve ýlýmlý determinist yaklaþýmlardan hangisini seçmemiz gerektiði konusunda agnostik kalýyoruz. Hiçbir teolojinin, Tanrýðnýn sýfatlarý açýsýndan, Tanrýsal belirleme ve insanýn özgür iradeli belirlemesi arasýnda sýnýrýn nasýl çizilmesi gerektiðini, tam olarak gösterebildiðini düþünmüyoruz. Hiçbir ateistin ise fiziki þartlarýn belirlediði maddi bir varlýðýn, bu fiziki þartlarýn belirlemesine raðmen, ne þekilde özgürlüðünden bahsedilebileceðini baþarýyla gösterebildiðini düþünmüyoruz. Bir teist, neliðini anlamasa ve bu konuyla ilgili teolojik sorunlarý çözemese de, özgür iradeye sahip Tanrýðnýn, isterse kullarýna da özgür irade bahsedebileceðine rahatlýkla iman edebilir. Kuantum teorisi, özgür irade sorununda bilimsel determinizmle çýkartýlmýþ problemlerin halledilmesinde yardýmcý olur. Fakat özgür irade sorununu, teist veya ateist hiçbir yaklaþým ve hiçbir bilimsel görüþ tam olarak çözemez; bu sorun metafiziktir ve bu konudaki görüþler metafizik seçimler tarafýndan belirlenmektedir.
Caner Taslaman