Gösterilen sonuçlar: 1 ile 6 ve 6

Konu: AB mi ? Uyan Türkiye Uyan 1

  1. #1

    Exclamation AB mi ? Uyan Türkiye Uyan 1

    AB mi ? Uyan Türkiye Uyan

    Bu tartýþma Türkiye - AB iliþkileri üzerine olacak þekilde baþlayacak, Türkiye - Dünya iliþkileri üzerine devam edecektir.
    Türkiye-AB iliþkileri, Dünya´da emsali görülmemiþ, anlaþýlmasý güç bir takým garip olaylar dizgisidir. Olaylar bir yap-boz parçalarý gibi bir araya getirildiginde ortaya cok ilginc bir anlam çýkmaktadýr.
    80 sene önce kapýdan kovup canimiz pahasýna baðýmsýzlýðýmýzý vermediðimiz sömürgeci güçler, bugün bacadan girmiþ, bizi 80 sene öncekinden çok daha vahim bir halde iþgal etmistir.

    TARÝH, COÐRAFYA VE TüRKÝYE'NÝN AVRUPA´DAN GüRüNüMü

    Asya tarihinden ve kültüründen baþlayan Türkler, Ortadoðu, Kafkasya, Anadolu, Akdeniz ve Orta Avrupa´ya kadar pek çok kültürle temas etmistir.
    Bugün Türkiye - AB iliþkileri, AB´nin Avrupa'nýn içindeki ülkelerle iliþkilerinden büyük farklýlýklar gösterir. Finliler de Asya kökenlidirler, ancak onlar bulunduklari bölgeye geldikten sonra, baska egemenliklerin altina girmis, Avrupa kimligi ile bütünleþmiþ, Hýristiyan kültürünün bir parçasý olmuþlardýr.

    Türkler ise iki bakýmdan farklýdýrlar,
    -700 yýl Osmanlý olarak Avrupa karsýsýnda çift taraflý olarak ´öteki´ konumunda olmuþ,
    -Asya kimliðini korumuþtur.

    CUMHURÝYET DüNEMÝNDE AVRUPA

    Osmanlýda 19. yy´da bugünküne benzer körü körüne bir Avrupalýlaþma baþlamýþ, ´aydýn tabaka´nýn arasýnda Fransýzca konuþmasý gibi komik geliþmeler vuku bulmuþtur. O dönem´de Osmanlýyý ziyaret eden bir Japon diplomat, ´bunlar aralarinda Fransýzca konusmaya baþlamýþ, Osmanlýnýn fazla ömrü yok ´ þeklinde bir rapor yazmýþtýr. Buradaki asýl sorun, ´elit´in toplumdan yabancýlaþmasý, kendi kültürünü yadsýmasý, insanlarýný hakir görmesidir. Neticede Avrupa devletlerine taviz üstüne taviz verilmis, Osmanlý borç bataðýna sürüklenmiþ, milletimizin baðrýna bir hançer gibi saplanan Duyun-u Umumiye, Osmanlý borcunu ödeyemediði için, halkýmýzdan vergi toplama ve zor kullanma yetkisini eline almýþtýr. Olay kursaktan alýnan lokmayla kalmamýþ, insanlar hakaret ve fiili müeyyideye uðramýþtýr. Bizlere tarih ögretilir ki, ibret alalým. Tarihin nasýl hýzla tekerrürüne çalýþýldýðýný, bugün öðreneceksiniz.
    Kuva-i Milliye hareketi pervasýz, arsýz, doymak bilmez sömürgecileri maðlub etmiþ, bu zafer mazlum milletlere örnek olmuþ, umut vermiþtir. Sömürgeci Batý, bir Doðu toplumu karþýsýnda bu defa yenilmiþtir!

    Atatürk döneminde ilk olarak bölge ülkeleriyle iliþkiler geliþtirilerek, Balkanlar, Orta Doðu ve Kafkaslar´da bölgesel anlaþmalar ve paktlar oluþturularak, Avrupa karsýsýnda denge saðlandý.
    1938´de Atatürkün ölümü ve hemen ertesinde patlak veren 2. Dünya Savaþý sonrasýnda, Dünyanýn Batý - Doðu þeklinde ikiye ayrýlmasý, Türkiye´nin politikasý parametrelerini deðiþtirmiþtir. Stalin'in emelleri ve Türkiye´den talepleri Türkiye´yi Batýya itmiþtir. Bu dönemde Türkiye bölgesel ittifak arayýþlarýyla Baðdat Paktýna öncülük etmiþ, fakat Irak´ta General Kasým'ýn darbe yaparak Sovyet Bloðuna geçmesi ile Türkiye batýyla daha fazla yaklaþma ihtiyacina girmiþtir.
    1947 Marshall Planý ile Türkiye zaten ekonomik, askeri, siyasi ve kültürel olarak ABD´nin etkisine girmiþtir. Benliðimizden ve kültürümüzden soðutulma, koparýlma sürecini iyi kavramamýz, Saint Jozeph, Robert Koleji, üsküdar Amerikan Koleji, falanca Fransýz okulu, filanca Ýtalyan, Alman, Ýngiliz okulu, misyoner, ajan, elçi, büyük elçi, durup dururken gelip Türkiye´de bir köye yerleþen ´Türk ve Türkiye hayraný´ Ýngiliz Emily Bacý, Fransýz Mary yenge, Alman Frederik amca gibi sömürge aletlerinin yediði haltlarý iyi kavramamýz gerekir.

    Soðuk savaþ döneminde, Amerika Türkiye´nin içiþlerine tamamen dahil olmuþtu, Türkiye hýzla borç bataðýna çekiliyordu. Sanayileþme yerine ithalat öne çýktý (mesela, 1952´de üç aþaðý beþ yukarý dünya standartlarýnda uçak üretimi yapan, Atatürk ün kendi eliyle kurduðu TAI kapattirildi.) demiryolu yerine karayolu (Atatürk döneminde örülen demiryolu aðý, ondan sonraki dönemde örülenden daha fazladýr. Bu konuda, 80´li yýllarda Turgut üzal, Demiryolu komünizmdir gibi ilginç bir açýklama yapmýþtýr. Bu arada, Demiryollarý karayollarýndan, her bakýmdan daha ucuz, güvenli ve kullanýþlýdýr.) yerli üretimi yerine ithal mal, toprak reformu yerine toprak aðalarýnýn egemen olduðu bir feodal düzen.
    Diðer tarafta, Batý Avrupa kendi içinde güvenliði saðlamasýnýn, ve Sovyet tehdidinden nisbeten de olsa daha uzak olmasýnýn, zaten savaþ öncesinden miras kalan sanayileþme potansiyelinin bulunmasýnýn vs. sayesinde geliþmeye baþlamýþtýr. 6 ülke, Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, Ýtalya, Lüksemburg 1949´da BAB , 1957´de AET´nu kurarak ortaklaþmaya baþlamýþtýr. Türkiye ve Yunanistan, AET ile iliskilerine hemen hemen ayni dönemde baþlamýþtýr, 1955´te Atina'nýn Kýbrýs'ta EOKA teþkilatýný örgütlemeye baþlamasý, Türkiye´yi AET ile iliþkilerinde Yunanista'nýn gerisinde kalmamasý konusunda kamçýlamýþtýr. Bu gelismeler altýnda Türkiye, 1963´te Ankara antlaþmasýna imza attý. Bu arada, ABD´nin 1964´te adada Türkleri katleden EOKA´ya mudahele etmek isteyen Türkiye´yi tehdit ederek durdurmasý, Türkiye´nin batýdan yediði ilk KAZIK olmakta, ve gelecekle ilgili önemli sinyaller vermekteydi. Henüz Türkiye ile Sovyetler arasýnda bazý önemli yatýrým projeleri yapýlmasýna, (Iskenderun demir-çelik tesisleri ve Aliaða Rafinerisi gibi.) raðmen Türkiye´nin içiþlerinde Bati egemenligi artmaktaydi. 1960´larda, Türk isçileri Avrupa'ya gitmeye baþlamýþ, Almanya, Fransa, Ýngiltere, Ýtalya gibi ülkelerin hýzlý geliþmesi, Türkiye´nin Avrupa'ya bakýþýný deðiþtirmiþti. ABD´nin kültürel etkisi, Avrupa´ya giden isçilerin yeni dünyalar görmeleri ile, ´Avrupalýlýk´ halk arasýnda çekiciliði arttýrdý.

    Türkiye, 1923-1938 dönemindeki politikasýný unutmuþ, Tanzimat dönemine benzer bir ortama girmiþti. Tek yanlý baðýmlýlýk, Osmanlýnýn torunlarýnýn üzerinde de aðlarýný yavaþ yavaþ örüyordu.

    AVRUPA'NIN GüZüNDEKÝ TüRKÝYE

    Açýkçasý Avrupa, yüzyýllar boyunca kendi içinde savaþ yapmýþ, birbirini asimile etmeye, yok etmeye çalýþmýþ bir barbar insanlar topluluðudur. Her ne kadar ülkeleri birleþse de, insanlarý arasýndaki koþulsuz düþmanlýk, hayrete düþürecek cinstendir. Almanlarla Ýngilizler tatil beldelerimize dolusurlar, ama bir Alman ve bir Ýngiliz'i yan yana görünce, hemen bir dilek tutmak gerekir, çok ender oluþan bir hadisedir. Bu konuyla alakalý olarak kendimizi ele alýrsak, bizler hemen herkesle dost oluvermiþizdir. Avrupalýlar arasýndaki husumeti tarihe baðlasakta, bu vahþiler birbirlerine yaptýklarýnýn on katini bize yapmýþlar, mesela 1. dünya savaþýndaki müttefikimiz Almanya´da, müttefik ordularý Ýstanbul'a çýktýðýnda Konstantinapol geri alýndý diye, kilise çanlarý çalýnmýþtýr. Almanya´nýn o savas sýrasýndaki stratejik müttefiki Osmanlýya olan ihtiyacýný tartýnýn öbür tarafina koyarak, bu lalelerin bizimle ne kadar dost olabileceðini iyi deðerlendirelim. Neyse, tarihe baðlasak bile, bizdeki 17 Aðustos depremi sonrasinda bir anda Yunanlýlarla oluþuveren ´dostluk-kardeþlik-barýþ´ havasýný göz önüne alýrsak, onlardan ne kadar farklý olduðumuzu görürüz.

    Asil bahsedeceðim konu, iþte bu kendi içinde savaþ yapmýþ barbar insanlarýn nasýl bir araya geldiðidir.
    Avrupa kimliðinin oluþmasý bir tek nedene baðlýdýr: üteki. üteki olmadan, bunlar tarihte hiçbir zaman bir araya gelememiþlerdir. üünkü, dostluk, barýþ, iþbirliði gibi kavramlar, bu insanlarýn doðasýna terstir, zaten dünya tarihinde meydana gelen katliam, sömürü, vahþet, yobazlýk, engizisyon, Nazizim, Faþizm, vs. konularý hep Avrupa kaynaklýdýr, Afrikalýlarýn, Asyalýlarýn, Güney ve Kuzey Amerika, ve Avustralya yerlilerinin, baþýna gelenler, hep bunlarin eseridir. Bunlarin sansarlýðý dünyanin ANASINI aðlatmýþtýr.

    Iste, daha önceden mükerrer defa belirttiðim gibi, bunlarýn bir araya gelebildikleri zamanlarýn baþýnda, Haçlý seferleri gelir. Haçlý seferleri de, taa Selçuklular zamanýna kadar dayanýp, özde, doðudan gelen Türk´e karþýdýr.

    Türk = Asya´dan gelen Müslüman tehdit.

    Osmanlýnýn güçlü olduðu dönemde,
    -Orta Avrupaya kadar girip, sýnýrlarýný Avrupa aleyhine geniþleten,
    -Ýslam olarak Hýristiyanlýðý tehdit eden,
    -Doðu ile ticaret yollarýný Avrupa'ya tamamen kapatan, dini, iktisadi, askeri ve siyasi büyük bir tehlike.

    Asya aðýrlýklý olan Ruslarda Avrupa için öteki olarak ortaya çýkmýþ, fakat din farký, Ruslara yaklaþýmý Türklerden farklýlaþtýrmýþtýr.
    1nci Dünya Savasýný kazanan Avrupa, hasta adam Osmanlýyý paylaþmýþ, fakat beklenmedik bir olay olarak, Türklerin baðýmsýzlýk savasý en önemli dilimi yemelerine engel olmuþtur. 1923´te Lozan´da, Avrupa, Türkiye gerçeðini, içine sindiremeyerek kabul etmek zorunda kalmýþtýr. 1815 Viyana kongresinden beri süregelen ´Doðu meselesi´ rafa kaldýrýlmýþ (ertelenmis), Ermeni ve Yunan geniþlemesi gerçekleþtirilememiþtir.

    Türk Bagimsizlik hareketi, Avrupa açýsýndan, mazlum milletlere kötü örnek teskil etmekteydi. Sömürgeci güçler Doðulu bir millete karsi kaybediyordu. 1939'da 2nci büyük savaþýn baþlamasý ile Avrupa kendi derdine düþüyor, Türkiye denge politikasý güderek savasýn dýþýnda kalmayý baþarýyordu

    2nci DüNYA SAVAþI SONRASINDA TüRKÝYE'NÝN AVRUPA´DAN GüRüNüMü

    Savas sonrasýnda Amerikanýn kararýyla, Türkiye'nin Avrupalý olmasýnýn ve Avrupa ve Amerika tarafindan Batý bloðu içine kabul edilmesinin temel unsur ve olaylarý þunlardýr:

    -Doðu bloðuna karsý bir kanat ülke konumunda bulunacaktý. Karadeniz'in çýkýsýný elinde tutmakta, Orta Doðuya hakim bir coðrafyada bulunmakta, olasý bir Sovyet taarruzuna kolay kolay teslim olmayacaðýný, (en azindan Bati´ya zaman kazandýracaðýný) tarihle ispatlamaktaydý.

    -Avrupa´ya yardým programýnýn içine alindi (Marshall Planý)

    -NATO içine alýnarak, Avrupa savunma sistemine dahil edildi.

    -Avrupalý bir ülkeymiþ gibi, Avrupa konseyinin üyesi yapýldý.

  2. #2

    Exclamation AB mi ? Uyan Türkiye Uyan 2

    Eger dünya 2 blok haline dönüþmeseydi, Türkiye Avrupa sýnýrlarý icine alýnmazdý. Dolayýsyla, Türkiye'nin Avrupalý yapýlmasý, siyasal, tarihsel, ekonomik ve kültürel sürecin dogal bir sonucu deðildi. Tamamen askeri ve stratejik sebeplerdi. Batý´nýn Türkiye'ye karþý bu tutumu, 45 yýl sonra, soðuk savasýn sona ermesiyle ortaya çýkacaktý.

    SOÐUK SAVAþ DüNEMÝNDE TüRKÝYE - AVRUPA ÝLÝþKÝLERÝ

    Soðuk savas döneminde, Batý için Türkiye ideolojik ve stratejik olarak yanýnda tutulmasý gereken çok önemli bir ülkeydi. AET´de, 1963´de Türkiye ile Ankara anlaþmasýný imzalarken, ´Türkiye´yi karþý bloka itmeme, yanýnda tutma´ amacýný güdüyordu. 1957´de kurulan AET, dünyadaki belirsizlikler nedeniyle geleceðini tam olarak göremiyor, dünyadaki geliþmelere göre kendisine yön vermeyi planlýyordu. Bu belirsizlikler içerisinde Türkiye ile Yunanistan'ýn AET´ye alýnmasýnda bir sakýnca yoktu. Bu oluþum Türkiye'de Avrupa perspektifinin canlý tutulmasýna yardýmcý olacaktý. Sözün özü, AET'nin Türkiye'ye bakýþ açýsýnda, soðuk savaþ þartlarý damgasýný vurmuþtu.
    1963 Aralýk ayýnda Rumlarýn Türklere yaptýðý kanlý saldýrýlara kayýtsýz kalan Batý, aslýnda Türkiye´yi nasýl algýladýðýný ortaya koymakta idi. Batý açýk bir þekilde Yunanistan'ýn yanýnda yer alýyordu. 1970 yýlýnda Türkiye AET-Türkiye arasýnda Katma Protokol adý altýnda yapýlan kapsamlý anlaþma, 1963den günümüze kadar, Türkiye-AB arasýndaki iliþkilerde Türkiye'nin çýkarlarýný koruyan, adil olan ilk ve tek anlaþmadýr. Ancak takip eden süre zarfinda Avrupalý'lar Türkiye'nin lehine olan hükümleri teker teker çýkarmýþlardýr.
    1985´te SSCB ile ABD´nin silahsýzlanma anlasmasi yapmasý soðuk savaþý bitirmiþ, deðiþen koþullarla Avrupa'nýn da Türkiye'ye bakýþ açýsý deðiþmiþti. 1987´de Türkiye tam üyelik baþvurusu yapmaya hazýrlanýrken, Brüksel Ankara'ya heyetler gönderiyor, baþvuruda bulunmayýn diye talepte bulunuyordu.

    SOÐUK SAVAþ SONRASI TüRKÝYE AVRUPA ÝLÝþKÝLERÝ

    Türkiye'nin 1987´de yaptýðý baþvuru, 89´da sudan sebeplerle redediliyordu. Türkiye AT ile ekonomik entegrasyonu saðlamýþtý, Avrupa'nýn en hýzlý geliþen ekonomisiydi, Kopenhag kriterleri yoktu, Kibris, Ege gibi siyasi koþullar yoktu. Zaten o zamanlar ATye girmek için sadece ekonomik koþullar gerekliydi. Soðuk savaþ bitiminde geleceðin Avrupa Birleþik Devletleri'nin planlarý yapýlmýþ, taslak hazýrlanmýþ, ve geleceðin hiç bir diliminde Türkiye´nin adý AB'nin içinde geçmemiþti. (Bu gizli bir bilgi deðil.) Türkiye dýþarýdaki ülke idi, olsa olsa himaye altýna alýnabilirdi.

    90´li yýllarda Avrupa´da durum þu:
    Sovyetlerin ideolojik ve askeri tehdidi ortadan kalkmýþtýr (dolayýsýyla ABD´nin yönlendirici etkisi de), Avrupa artýk harici baský unsurlarýndan baðýmsýz olarak kaderini çizebilecek, kendi ekonomik, siyasi ve kültürel benliðini belirleyebilecekti.
    1990-2000 yýllarý içerisinde Avrupa'da Avrupa, Avrupalýlarýndýr görüþü ortaya çýkmaya baþlamýþtý. Saðcý ve tutucu partiler daha fazla prim yapmaya baþlamýþtý.
    Kurlmasý planlanan Avrupa Birleþik Devletlerinde, temel öðeler olarak, Kapitalizm, Hristiyanlik ve Avrupa milliyetciligi öne çýkmaya baþlamýþtý.
    Ýlerleyen dönemde AB, geliþmemiþ ülkelere yutturulan küreselleþme adý altýndaki sömürgecilik çerçevesinde, ABD ve Japonya´ya karþý ekonomik olarak rekabet edebilecek düzeye gelmeyi planladý, 1990´da Maastrich kararlari ile, iktisadi, ticari, askeri ve siyasal bütünlesme baslatildi, merkez organlarinin yetkisi arttirildi. AB´nin bütünlügü derinlestirilmeye baslandi. 1999´da AGSK icin somut adimlar atildi. 1989´da Ozal´in ´AB´ye alinmasak da GB´ye (Gümrük Birligi) girecegiz´ anlayisi dogrultusunda Türkiye AB´ye tek yanlý baglanma sürecine girmisti. 1994 Essen Zirvesinde gelecegin AB ülkeleri belirlenmis, Diktatörlükle yönetilen Slovakya liste de varken Türkiye´nin bulunmamasi gibi SURATA firlatilan bir bardak su bile, Türkiye´de hiyanet degil fakat gaflet ve dalalet icerisinde bulunan ABcileri uyandirmaya yetmemisti. Ama onlarda hakliydi, hiyanet icerisinde bulunanlar mukemmellikle ortami manipule ediyordu.
    1995´te Sömürgelestirme Hareketi, en önemli adimini atiyor, Türkiye´yi GB´ye sokuyordu. Türk pazari tamamen AB´ye acilmis, Türk dis politikasi Brüksel´e baglanmisti. Sömürgelestirme Hareketi hedefine büyük oranda ulasmis, yeni hedef Türkiye´yi bu tek yanli iliski cizgisinde tutmak olarak belirlenmisti. Türkiye, perde perde satilmaktadir. Bunun bas aktörleri, Ankara´da bazi siyasilerle, büyük sermaye cevreleridir. Ankara´da hali hazirda olusan AB lobisi, Türkiye´nin degil, AB´nin cikarlarina hizmet etmektedir. Brüksel zevkten dört köse. 1997´de Lüksemburg zirvesinde AB, yillardir izledigi politikasinin cok dogal bir devami olarak, Türkiye´yi AB genislemesinin disinda tuttugunu acikladi. Türkiye, tepki olarak AB ile siyasi konulari konusmayacagini acikladi. AB, Türkiye üzerindeki etkisini kaybetti, Türkiye´yi fazla acik bir sekilde disladigi icin, Kibris, Ege, Ermeni meselesi, Güneydogu gibi konular da talepte bulunamiyorlardi. Ankarayi sikistirma silahini kaybetmisti. Ayni zamanda Brükselde ve Türkiye´deki uzantilari Sömürgelestirme Hareketi cevrelerinde, acaba Türkiye´deki AB perspektifi kaybolur mu? endisesi olusmaya basladi. Bu büyük sermaye sahipleri derhal Avrupaya geziler düzenlediler. (isim vermek gerekirse, TüSIAD). 1995ten sonra belirledikleri Türkiye´yi tek yanli baglama sürecinin sekteye ugradigini, Türkiye´ye adaylik verilmesi gerektigini söylediler. AB olumlu karsiladi, cünki adaylik verilmesi, AB´yi hicbir sorumluluk altina sokmuyordu. Buna karsilik, Türkiyeyi yönlendirme olanagini geri veriyordu. Schröder, Sömürgelestirme Hareketiyle yaptigi görüsme sonrasinda, Türkiye´ye mektup göndermekte gecikmedi, ´biz aslinda sizi cok seviyoruz, sevdigimiz icin takiliyoruz´ gibisinden, söylemle eylem arasinda müthis tezat olusturan bir aciklama yapti.


    (Almanya en azili Türkiye düsmanidir, Alman vakiflari Türkiye´de her boka karisir, bölücü-yikici faaliyetler en cok Almanya´dan destek görür, Bergama´daki altini cikarttirmayan almanyadir, cünki yilda 2 milyar dolarlik altin satmaktadir Türkiyeye, Deutsche Bank 2001 krizinden önce Türkiye borsalarinda muazzam spekülasyon manevralari yapmistir, vs. buna karsilik almanyada hic bir Türk vakifi yoktur.)


    1999´da Helsinki´de Türkiye aday ülke ilan edildi, ancak Yunan talepleriyle, Kibris ve Ege meselesi Türkiye´nin önüne kosul olarak kondu. 2000 yilinda KOB (katilim ortakligi belgesi) kepazeligi ile, Türkiye üzerinde baski saglayacak bicimde, acik talepler olarak yinelendi. 2000´de Nice zirvesinde, 12 ülkeye takvim veriliyor, Türkiye´ye, durumunun 2010 yilinda düsünülecegi söyleniyordu. AB Türkiye´de kurulan AB lobisi ile Türkiyeyi hem cok uzun süre oyalayabilecegini, hem de acik acik siyasi baski uygulayabilecegini görmüstü. Nice zirvesinde acik acik dislanmamiza ragmen, Türkiye´de hükümet ve medya bunu kamuoyuna duyurmuyor, Ankara´dan sadece Genel Kurmay Baskanligi´nin aciklamasi sayesinde halk bunu ögreniyordu. AB karsisinda, kendi kendini oyalamak, hatta kandirmak iradesindeki bu ülkeyi görünce agzi sulaniyor, büyük sermaye cevreleri, bölücüler, seriatcilar, Atatürk karsitlarinin AB ile ittifak icinde bulunarak Türkiyeyi sömürgelestirmelerinin tadini cikariyordu.

    AB ICIN TüRKIYE üNEMLI ANCAK...

    Türkiye AB icin, ekonomik, politik ve askeri acidan cok önemlidir.
    Sadece gelisme potansiyeli yüksek olan büyük bir pazar degil, ayni zamanda, Balkanlar, Karadeniz, Kafkasya, Orta Dogu, Dogu Akdeniz ve Orta Asya politikalarinda bakimindanda stratejik bir ´ortak´ konumundadir. Türkiyeye arkasini dönmüs ve onu ABD´ye, Rusya´ya, Japonyaya, Cine terketmis bir Avrupa, bahsedilen bölgelerde cok büyük zaaflara ugrar. Buna karsilik Türkiye´yi yaninda bulunduran AB, bölgede ekonomik, siyasi, stratejik ve kültürel avantajlar elde eder.

    Ekonomik Olarak:
    70 milyon genc nüfusa sahip Türkiyenin tüketim kaliplari AB´nin istahini kabartir, Türkiye bugün AB´nin ticaret yaptigi altinci büyük pazaridir, 10 yil icerisinde ücüncü olmasi öngörülmektedir. ABnin ihracat, ulastirma, bankacilik ve turizm sirketleri Türkiye´den büyük paralar kazanmaktadir..
    Türkiye, cografi olarak bir gecis bölgesidir, Körfez Savsina kadar AB - Körfez ülkeleri ticareti Türkiye üzerinden yapilmis, Mersin limani Dogu Akdenizin en islek limani olmustur.
    Kafkasya icnde ayni sey gecerlidir. mal gecisleri yaninda, petrol, dogal gaz ve su konulari da önemlidir. Türkmen Dogal gazi ve Azeri petrolü Avrupaya Türkiye üzerinden gececektir.

    Orta Doguda petrolden daha degerli olan bir sivi vardir, SU. Türkiyenin 10 yil icerisinde cok daha fazla öneme haiz olacak olan su kaynaklari, Orta Dogu oldugu kadar Avrupa icinde stratejiktir. AB, Türkiye´yi yanina alarak, su kozunu bölgede ekonomik ve politik bir unsur olarak kullanmak istemektedir.
    GAP, su ile baglantili olarak, Ota Doguda dev bir ekonomik ve ticari bir potansiyel doguracaktir. AB firmalarinin bölgedeki politik sorunlara ragmen GAP´a bu kadar ilgi göstermesinin sebebi budur.

    Avrupa´da Türk Ekonomik ve Sosyal Varligi:

    Türk insani, dünya da tek örnek olarak, isci olarak gittigi ülkelerde, isveren konumuna gecmistir. AB ülkelerindeki 3,5 milyon Türk, irili ufakli 60 bin firma kurmus, Almanyadaki Türk firmalarinin toplam cirosunun, 2010 yilinda 200 - 250 milyar dolari bulacagi öngörülmüstür. Almanya, Bekcika, Hollanda gibi ülkelerde siyaset sahnesinde de Türkler yavas yavas sahneye cikmaya baslamistir.


    Bütün bunlara bagli olarak, AB Türkiyeyi yaninda tutmak istemektedir. Iste, bu ´yaninda tutmak´ kavrami cok önemlidir, AB, tam üye yapmayacagini defaten ispatladigi Türkiyeyi nasil yaninda tutacaktir?
    CEVAP: Gümrük Birligi.
    AB tarihinde ilk kez, ABye üye olmadan GB´ye giren Türkiye, AB parlemantosunda, bakanlar konseyinde, AB komisyonlarinda yer almayacak, fakat bu üst kuruluslarin aldigi kararlara uyacaktir. Bu formül, AB icin balli kaymaktir.

  3. #3

    Exclamation AB mi ? Uyan Türkiye Uyan 3

    AB NEDEN TüRKIYE´YI ICINE ALAMAZ?

    1. AB Türkiye´yi Avrupa kültürünün bir parcasi olarak görmez. AB tek bir kültüre sahip bir topluluk olmamasina ragmen, Türk kültürü en basta din olarak Avrupa´dan farklidir. AB´nin Avrupa´nin göbegindeki Bosna Hersekteki olup bitenlere olan yaklasimi, Milosevicin bir cok Avrupa ülkesinden destek gördügünü aciklamasi (avrupanin askeri ucuslarini ozamanlari sirplara bildirerek yaptigini biliyormuydunuz), Avrupa´nin 5 milyonluk bir müslüman ülkeye bile tahammülü olmadigini göstermektedir, üstelik bu ülke irk olarak farkli bir kökenden de gelmemektedir. 70 milyonluk Türkiye´nin AB üyesi olupda AB´nin üst karar mekanizmalarinda oldukca üstün bir konuma getirilmesi nasil beklenebilir?

    2.Türkiye´nin kökten dincilik, kürtcülük gibi ic sorunlarinin daha AB´ye üye olmadan Avrupa ülkelerinin icine tasinmasi, sik sik ihtilaf konusu olmasi, üye olduktan sonra AB huzuru icin büyük bir sorun olarak algilanmaktadir.

    3.Türkiye AB üyesi olmasi durumunda AB Parlemantosunda nufusa oranli olarak, Ingiltere, Fransa, Italya gibi ülkelerden daha fazla söz sahibine olacak, üstelik hizli artan nüfusuyla, yakinda Almanya´yida gecerek birinci ülke durumuna gelecektir.

    4. 70 milyonluk Türk nufusu, cogunun nüfuslari 5 ila 20 milyon arasinda degisen AB ülkelerinde, ekonomik, sosyal, kültürel dengeleri alt üst edecek bir göc hareketi yapabilir.

    5. halen AB´nin basini agritmakta olan Yunanistan, 1981 yilinda ekonomik ve siyasi olarak büyük istikrarsizliklarla AB´ye girmistir, fakat Yunanistanin kücük bir ülke olusu sorunlari da kücültmüstür, Türkiye AB icin cok büyük bir sorun olacak ölcektedir.

    Yukaridaki faktorlerin hepsi birden degismedigi sürece AB Türkiye´yi almak gibi bütün dengeleri alt üst edecek bir riski alamaz. Bunda haklidir da aslinda. Haksiz oldugu nokta Türkiye´ye O´nu almasinin imkansiz oldugunu söyleyip, adil ve özel bir anlasma yaparak farkli bir statüde iliskileri devam ettirmeyi teklif etmek yerine, elit kesimin ihtiraslarindan da yararlanarak Türkiye´nin 70 milyon insanini sömürmesidir.
    Bu arada Türkiye icinde de bir kisim insan, ülkeyi, etnik olarak parcalara bölüp, geri kalan kücük ´Türkiye´ ile AB icine girebilecegini hesaplayacak kadar körlesmistir. Bunlar ´Ingiliz muhipleri´ cemiyetinin günümüze olan uzantilaridir.

    AVRUPA INSANI TüRKIYE´YI NASIL GüRüYOR?

    10 AB ülkesinde yapilan arastirmada, Türkiyenin AB´de olmasina olumlu bakan nufusun orani, %22 dir. Bunun da heralde büyük kismini belki de hepsini, Türk, ana veya baba tarafindan Türk, Türk sevgilisi olan, Türkle evli olan/evlenmeyi düsünen, her sene tatile Türkiye´ye gelen insanlar olusturmaktadir. Yani tamamiyle tarafsiz hemen hemen hic bir Avrupali Türkiyeyi AB icinde görmek istememektedir.
    Diger aday ülkelerle ilgili yapilan kamuoyu yoklamasinda, oranlar % 50 ve 60 arasinda degismektedir.
    Bu, Avrupanin ´kendi gercegi´ olarak Türkiye tarafindan kabulu zorunlu olan bir olgudur.

    Avrupa´daki sivil toplum örgütlerini ve Isci sendikalarini göz önüne aldigimiz zaman, daha da ´olumsuz´ bir tablo ortaya cikar,
    issizlik konusunda cok duyarli olan isci sendikalari, Türkiye gibi kalabalik ve genc bir ülkeyi büyük bir tehlike olarak görmektedir.
    Avrupa bünyesindeki siyasi partiler de, tabanlarini göz önünde bulundurduklari icin, Türkiyenin üyeligine olumsuz bakmaktadir.

    Avrupa´da Türk hakkinda son derece olumsuz bir önyargi vardir ve bunun degisecegini beklemek, sadece ahmakliktir.


    SIYASAL OLARAK YARININ AVRUPASI

    Aramizda bazilari Türkiye´nin yakin gelecekte AB´ye girmesinin imkansizligini kavramis, ama gelecekte bir gün gireriz diye düsünmektedir. (Gerci Kohl´un de belirttigi gibi, Avrupa Birlesik Devletlerinini taslaginda, Turkiye, Ukrayna ve Rusya yoktur..) Peki yarin Avrupa nasil olacaktir?

    AB yeni ülkeleri icine aldikca zenginler ile fakirler arasindaki fark yüzünden, fakirlere karsi tepkiler büyüyecek, yeni girenlerin yaratacagi issizlik sorunlari eski üyelerin genislemeye tepki göstermelerine sebep olacak, AB´de zaten var olan irkcilik, yabanci düsmanligi, hizla daha da artacaktir. AB genisledikce, daha heterojen bir AB olacagi icin, ekonomik ve sosyal politikalarin üretilmesinde ve uygulanmasinda sorunlar cikacaktir.

    Su olabilir:
    Bunlarin sonucunda, biri AB icinde, digeri yaninda iki halka olusacaktir. Birinci halkayi 10 - 15 kadar Avrupa ülkesi olusturacak, ikinci halkayi geri kalanlar olusturacaktir. Birinci lig AB ülkeleri düzenleyici ve yönlendirici, ikinci lig AB ülkeleri bagimli ve itaat eden olacaktir. Bu görüs Ingiliz Avrupa ve Orta Dogu uzmani Dr. Andrew Mango tarafindan hararetle savunulmaktadir. Bu arada ikinci halka ülkelerinin karar mekanizmasinda olmamasi ya da daha zayif olmasi, kendi cikarlarinin önemsenmemesine neden olacak, ümit ettikeri gibi rahatlamayacaklar tersine digerlerinin cikarlarina hizmet ederek kendileri zayiflayacaktir. Mevcut durumda zaten bu konumda olan Türkiye´nin, o zaman da bu ikinci halka icinde ´AB üyesi´ olabilmesi mümkün olabilir. Böylece ´müreffeh´ bir Avrupa ülkesi olacaktir.

    Sanki ülkenin sifatinin ´AB üyesi´ olmasi ile bir anda tüm sorunlar cözülecektir. lol'dur.

    [lol internette gülmenin bir kisaltilmisidir :-) ]



    Bu iki halkali durum, bu halkalar arasinda devamli sorun cikaracak, AB dünyadaki siyasi etkisizligini arttirarak devam ettirecektir. Bütün ülkelerin AB icine alinmasi ile, AB, AB kurulmadan önceki durumuna hemen hemen geri dönecektir. Cünki dedigim gibi, eger sadece ´AB üyesi´ diye sifat almakla ülkeler gelisecek olsaydi, Afrikalilar da toplanir Avrupa Birligi adinda bir olusum kurar ve hep birlikte bir anda mutlu olurlardi.

    1994-2000 Arasi AB

    1994 Essen Dorugunda gelecegin Avrupa Birlginin sinirlari belirenmis, 27 ülke sayilmis, Türkiyenin adi tartisilmamistir bile.
    1993´te Kopenhag siyasi ve ekonomik kriterleri belirlenmis, 1999´da Brükselde aday tüm ödevlerini yapsa bile, AB icinde ekonomik ,sosyal ve siyasi sorunlara yol aciyorsa, iceri alinmayacagi aciklanmistir. Bilmiyorum bu kararin hangi ülke icin özellikle alindigini söylemeye gerek varmi.

    Türkiye 1999´da aday yapilmasina ragmen, 2000´deki Nice Dorugunda adayligin sadece bilimsel bir ünvan oldugu, Türkiye´yi ürkütmemek icin verildigi görüldü. 99´da belirlenen 12 üyeye tarih verilmesine ragmen, Türkiye´ye sizinle 2010´da tekrar görüsecegiz dendi. (ve en son Turkiye´ye 2003´te Selanik´te, eger gidisati düzgün ise, tarih verilecek tarihin belirlenecegi tarihin verilecegi söylendi. Nasrettin Hoca gibi adamlar. )


    AB ücüncü ülkelerle cesitli ticari anlasmalar yapmistir:

    -Avupa kültürünün icinde gördügü ülkeler: Bunlara adaylik vermekte, ekonomik olarak desteklemekte ve peyder pey icine almaktadir.
    -Eski sömürgeler : Eskiden AB üyelerinin sömürgeleri olan ülkelerdir, imtiyazli ticari ve ekonomik anlasmalar yapilmistir..
    -Uzak cografyadaki yüksek potansiyeli olan ülkeler: Cin, Hindistan gibi, özel ikili anlasmalar yapilmaktadir.
    -MEDA: Libya ve Suriye haric Dogu Akdeniz ülkeleriyle yapilan anlasmadir.

    Türkiye bu gruplardan ayri, en sanssiz ülkedir. Karsilikli haklar bakimindan Türkiye, Kuzey Afrika ülkelerinden de geridedir. Yasasin bagimsiz Afrika! ;-)


    AB Adalet Divaninin TBMM üzerindeki Konumu:

    6 Mart 1995 Gümrük Birligi anlasmasinin 66 nci maddesi uyarinca, Türkiye, Adalet Divaninin kararlarina kesinlikle uymak zorundadir. Adalet Divani karar mercilerinde Turkiye temsil edilmemektedir. Hic bir hukuksal mantikliligi olmayan ve anayasamiza da aykiri olan bu yetki devir teslimi icin, TBMM´de oylama bile yapilmamistir. GB anlasmasinda bundan zehir zemberek bir cok benzeri hüküm vardir.

    Bunlar en acil bir sekilde tekrar düzeltilmesi lazimdir.
    Ticari diye yutturulan bu anlasmayla Türkiye AB´ye tek yanli monte edilmis, vesayet anlasmasi yapmistir.

    20nci yüzyilda baska bir örnegi yoktur, gerci 20nci yüzyildan önce de hic bir örnegi yoktur, digerleri en azindan savasmis, kan dökmüs, direnc göstermistir.

  4. #4

    Exclamation AB mi ? Uyan Türkiye Uyan 4

    GB uyarinca, Türkiye,

    -AB´nin ücüncü ülkelere yaptigi anlasmalara 5 yil icinde uymak zorundadir. (AB Guney Kibrisla serbest ticaret anlasmasi yapmistir. Ermenistanla da yapmasi muhtemeldir.)

    -Türkiyenin AB´den bagimsiz olarak yaptigi anlasmalari ABnin iptal etme yetkisi vardir. (Mesela Türkiye Kore´den ucuza otomobil ithal etmeye yeltense, BMW Adalet Divanina giderek anlasmayi iptal ettirebilir.)

    -AB ülkelerinin kendi ülkelerinin kosullarina ve cikarlarina göre aldiklari sosyal, mali, iktisadi ve siyasi uygulamalara uymak zorundadir.

    -kendi bünyesi icinde mevzuat degisikligi yapabilmek icin, GB´den izin almasi gerekir. Burada, GB sisteminin isleyisi, Türkiyenin ulusal cikarlarindan daha önceliklidir.

    -GB´den dogan olumsuzluklara göre koruma tedbiri alirken GB zarar görüyorsa (ki mutlaka görür), GB organlari dengeleyeci karsi önlemler alabilir. Yani Türkiye koruma tedbiri alirken, GB´nin zarar görmemesi gerekir, fakat zaten GB´nin zarar görmeyecegi bir karsi önlem nasil olabilir?

    -Türkiye AB Adalet Divani kararlarina uymaya zorunludur.



    Diger AB üyeleri, tam üye olmalarina ve AB karar mekanizmalarinda temsil edilmelerine ragmen, GB´ni kabul ederken ya referandum yapmis, ya da en azindan meclislerinde oylamislardir.


    Artik egemenlik kayitsiz sartsiz milletin degildir, Avrupalilarindir.

    Zaten AB´de sadece Gümrük Birligi üyesi olmak gibi bir statü yoktur. Gelcekte de olmayacaktir. Dünyaya bir poz ani inen bu seytan Türkiyeyi carpmis ve gitmistir.

    O halde, tüm yukaridaki maddeleri de göz önünde bulundurarak,
    AB´nin aday ülkelerden istedigi en önemli kosullarindan biri ekonomik kriterlere uymaktir.

    Peki bu AB ülkelerinin kendi eliyle yaptigi GB anlasmasi, Türk ekonomisi üzerinde ne yönde bir etkiye sahiptir? Bu GB varken AB kriterlerine uyabilmek imkan dahilimidir?

    GB yüzünden yerli sermayeli kac Türk sanayi firmasi isyanlar etmis, sesini Ankaraya duyurmaya calismis, kitaplar, dergiler yayinlamis, en sonunda üzerine haciz gelip kepenkleri kapatip, yüzlerce veya binlerce kisiyi issiz birakarak yok olup gitmistir?

    Peki, bankalardan (banka mevzuatlarinin devlet tarafindan garanti edilmesi dolayisiyle devletten) aldigi borc para nereye gitmistir? tabiatta nesneler yok olmaz, sekil, hal, el degistirir.

    Avrupa´ya gitmistir. Ama telasa gerek yok, cünki yaz gelince bu paralarin en azindan bir kismi kendi insanlarimizin kullanamadigi sahillerimizde harcanacaktir.


    KIM, NEDEN, NASIL, NIYE?


    Türkiye-AB iliskilerinin Türkiye tarafinda AB ile iliskilerine yön veren tarafin 89´dan bu yana yaptigi uygulamalarda, hic bir mantiga göre olmamasi gereken olaylar nasil olmustur? Kim yapmistir? Neden yapmistir? Neye hizmetle?

    Türkiye bir savas yapip kaybetmedigine göre, böylesine olmamasi gereken birseyi kabul etmek zorunda da degildi. Türkiye bu gönüllü sömürgelestirilme sürecine nasil girdi?

    Isler Kamuoyundan, TBMM´den, TSK´dan saklanarak uygulanmisti.

    1989´da Türkiye reddedildikten sonra üzal neden ´AT´ye girmesekte GB´ye girecegiz´ demisti? Bakanlar kurulunda tartisilmamis, mecliste oylanmamis bir karardi. Dönemin Ekonomi Bakani Ekrem Pakdemirli´nin 2001´de TV'de Teke Tek programinda acikladigina göre, O´na bile haber verilmemisti.

    üzal, özellestiremenin üzallastirma diye anilmasina sebep olacak kadar liberal ekonomi uygulamis, Türk ekonomisini dünyaya acmis, Türk siyasetinde, Genel Kurmay Baskanini bir gece de istifa ettirmesi efsane halinde anlatilan ve Kürtlerle Otonomi dahil herseyi tartisalim diyen, özallastirma kapsaminda, pek cok karari bakanlar kurulu ya da müstesarlar yerine isadamlariyla istisare ederek kararlastirmasi Türkiye´de o dönem cok elestirilen ve tartisilan bir siyasetcidir. Yine öyle olmustur. O zaman GB karari, AB´ye tek tarafli baglanmis bir Türkiye´de, bu is cevrelerinin yönetimde daha etkili olacaklari hesabina dayandirilabilir.

    Disarida ortaklari olan ve disariyla büyük oranlarda is yapan bazi sermaye odaklari, soguk savas bitiminde, ülkelerin dis siyasetlerinde daha bireysel ve bagimsiz davranabilecegi dönemde, Türkiye´nin Bati´dan uzaklasma ihtimalini yok etmek icin mi Turkiyeyi tek yanli olarak AB´ye bagliyorlar?

    Hem de Yunan ve Ermeni taleplerinin karsilanmasi, Güneydogu sinirinin degismesi pahasina?


    Türkiyenin batiya tek yönlü baglanmasi bu cevrelere ne cikar sagliyordu?

    -Demokrasi seklen isliyor görünse bile, ellerindeki medya silahiyla ülkeyi yönetenler onlar olacakti.
    -Tabii iktidari disaridaki patronlari ile paylasmak zorundalardi. Bu normaldi, artik dünya ´küreseldi´.
    -Disaridakiler icinde uygundu. artik sadece kücük bir cevreyle anlasmak zorundaydilar.
    -Ulusal politika izleyemeyecek olan Türkiye´den istedikleri herseyi alacaklardi.
    -Türkiye, bölgesinde ulusal politika izleyebilen, bagimsiz bir ülke olarak diger sömürülen ülkelere ´kötü örnek´ olabilirdi.
    -AB´nin tam üyesi yapilamayacagina göre, tek secenekte buydu.


    Pis Kokular ve Aldatmaca

    1992-1994 yillari döneminde, Cem Duna´nin Türk delegasyonu olarak yürüttügü görüsmelerde,
    -Türkiye egemenlik haklarini AB´ye tek yanli devrediyor, Anayasaya aykiri olarak, TBMM´nin ve hükümetin yetkileri AB´ye veriliyordu.

    Devlet Planlama Teskilati, bir rapor yayinladi. (1992-1993), bu rapor da, Türkiye AB´ye tam üye degilse, GB´ye girmek, ABnin dis ticaret politikasini uygulamak ekonomi icin felaket olur deniyordu. Ulusal cikarlarimiza sahip cikan sesler yükselmeye baslamisti, ama bu ses, ´DPT´nin raporu resmi belge degildir´ seklinde susturuldu.

    Cem Duna, GB anlasmasi imzalandiktan kisa bir süre sonra, TüSIAD´a dahil olmustur.

    TüSIAD´in, AB iliskileri cercevesinde haddini asan aciklamalar yapmasinin son perdesi, Kibris görüsmeleri sirasinda Rauf Denktasin, uzlasmasiz, inatci, sorumsuz oldugu türünden üzerine farz olmayan bir söylemde bulunmasidir.

    Gayri resmi olarak Brükseldekilerle temas halinde olan büyük sermaye odaklari, AB ile isbirligi icinde hareket ediyorlardi.


    Türkiyenin AB´ye tek yanli bagliligi sonucu AB, Londra ve Zurih Anlasmalari hükümlerine aykiri olarak, Güney Kibrisin üyeligini degerlendiriyordu. Bahsedilen anlasmalar geregi, Kibris, Türkiye ve Yunanistandan en az birinin üye oldugu uluslararasi örgütlere, Türkiye ve Yunanistanin her ikisinin de izni olmadan katilamazdi. Fakat zaten artik Türkiye bagimsiz bir ülke olmadigi icin, heralde izin verip vermeme yetkisi de AB´ye gecmisti. BM Genel Sekreteri, ´sorun zaten karisik, ABnin hic karismamasi gerekir´ diyordu. Ayni yil Atina, yine gayri kanuni olarak Güney Kibris ile ortak savunma doktrinini acikliyordu. Türkiye cephesinde olaya tek tepki gösteren Genel Kurmay Baskanligiydi.

    Bu dönemde, Türkiye-AB Ortaklik Konseyinde olup bitenler, TBMM, Hükümet, kamuoyu, bürokrasi ve TSKdan saklaniyordu. Konu hakkinda tek aciklama yapan, büyük sermaye sahiplerine ait medya kuruluslariydi, onlar da olumlu haberlerle insanlari kandiriyordu. GB´ne tek yanli baglanma, Türkiye´nin AB´ye girisi gibi sunuluyordu.
    1994´te, GB icin protokol imzalandi. 92-94 döneminde, Katma Protokolün Türkiye lehine olan az sayida hükümleride tek tek ayiklanip cikarilmis, Türkiye´nin AB üyeliginin bahsi bile gecmemisti. O halde nasil GBye baglaniliyordu? AB´ye alinmiyorsa, Norvec gibi, AB ile serbest ticaret anlasmasi yapabilirdi.
    Kamuoyuna, Türkiye ABye giriyor, gözünüz aydin, onun icn GB anlsamasi yapiyoruz deniyordu. Isin en ilginc yani, Türkiye´nin zaten 1992 yilinda, EFTA (avrupa serbest ticaret ortakligi) ile yaptigi anlasma geregi hukuki olarak Norvecle ayni statude olmasiydi.

    Bu dönemde olan bitenlere tepki gösterenler, büyük sermayeye ait medyanin yogun propagandasiyla, ´yobaz, gerici, orumcek beyinli´ seklinde sindirilmisti. Türkiye´de pek cok siyasi parti, kücük ve orta ölcekli sermaye cevreleri, hatta bazi isci sendikalari ve halk, bu anlasmayi bilerek veya bilmeyerek destekliyorlardi. Sagda solda, bu bizim felaketimizdir diyenler de vardi ama sesleri kasitli bir sekilde duyurulmadi.

    BU IHANET SIRASINDA:
    -bazi isadamlari
    -bazi siyasiler
    -bazi burokratlar
    -ve bazi akademisyen ve gazeteciler yer almistir.

  5. #5

    Exclamation AB mi ? Uyan Türkiye Uyan 5

    1997 LüKSEMBURG ZIRVESI

    Bu zirvede AB,
    -hem Türkiyenin AB´ye alinmayacagini acikca söylemis,
    -hem de Türkiye´ye bazi siysi dayatmalarda bulunmustu. (Bu ahmakliga bakin bir)

    Bu seferki Disisleri duyarliydi ve AB´nin tutumu degismeden AB´yle siyasi sorunlari konusmayacagini acikladi. Buna ilginc bir sekilde, icerideki büyük sermaye sahipleri tarafindan tepki geldi. Medyalarinda hükümetin demokratik ve mureffeh bir AB ülkesi olmak istemedigini yazdilar. Ayni zamanda TSK´nin kipirdanmalarini manipule etmeye calisiyor, askerin yönetimdeki rolünü kaybetmemek icin AB´ye karsi oldugu yolunda haber ve yorumlar yapiyorlardi.


    1999 - Sömügelestirme Hareketi Avrupa´da Devrede

    Sömürgelestirme hareketine karsi zarar gören cevrelerden ses gelmeye baslamisti.

    -ABnin 97 Lüksemburg´da yaptigi taktik hata, Ankara´nin siyasi konularda konusmama tepkisine yol actigi icin, Brüksel´in baski yapma silahinin zayiflamasina neden olmustu.

    -Türk ekonomisinde tekstil dahil bir cok sanayi sektörü, GB sacmaligi yüzünden krize girmis, Dis ticaret aciklari hizla artmaya baslamis, sonuc olarak Anadolu´daki sanayi ve ticaret odalari, tarim kooperatifleri tepki vermeye baslamisti.

    Hem AB´nin gücünü tekrar kazanabilmesi, hem de cikan seslerin bastirilabilmesi icin, 1999´da birseyler yapilmasi, Sömürgelestirmecilerin tekrar üstün hale gelmesi gerekiyordu. Büyük Sermaye patronlari Avrupa turuna cikti, Türkiye´ye birseyler verilmesi, aksi halde kusun kafesten ucacagi yolunda telkinlerde bulundu, derhal, Schröder Türkiye´ye bir mektup gönderdi, Ankara´da bayram havasi esiyordu, Almanya Turkiye´ye adaylik verilmesi icin devredeydi.


    ücalan Olayi ve Ismail Cem Surprizi :

    Ayni yil icinde, PKK lideri, Yunanistan´in Kenya büyükelciliginde, üzerinde Güney Kibris pasaportu ve yaninda Yunan istihbarat servisi elemanlari oldugu sekilde yakalandi. Bütün Dünya, Türkiye´nin her zeminde Türkiye aleyhtari politika izleyen Yunanistani terörist devlet ilan etmek, dünyaya rezil etmek, müthis bir politik üstünlük saglamak, herseyden önemlisi, Ege ve Kibris´ta bu iki simarik kardesten istedigini almak icin essiz bir firsat yakaladigini düsündü. ücalan´in yakalanma sürecinde, Yunanistan, Italya, Almanya, Hollanda ve Belcika gibi Avrupa ülkelerinin teröre destegi belgelenmistir. Dünyadaki pek cok ülke bunu mükemmel bir politik firsat olarak degerlendirebilirdi.


    Fakat gel gör ki hic beklenmedik bir sey oldu! Disisleri Bakani Ismail Cem, Atina´ya bir dostluk mektubu gönderdi. Türkiye, Atina´yi Türkiye´ye karsi oynadigi sayisiz cirkin oyunlarin sonunda icine düstügü pislikten, kendi eliyle cikariyordu.

    Acaba iceriden birileri Türkiye bu kozlarini oynarsa Sömürgelestirme sekteye ugrar diye devreye mi girmisti ? Sanirim bu kisiler hepimizinde tanidigimiz, Ismail Cem gibileri ve arkadaslaridir.

    1999´daki depremde ayni sekilde istismar ediliyor, ic ve dis odaklar tarafindan Atina´nin göstermelik yardimi halk üzerinde psikolojik harekat unsuru olarak kullaniliyordu.

    1999- Göstermelik ve Kosullu Adaylik:

    AB, Kibris ve Ege kosullarini sunarak Türkiye´ye adaylik veriyordu. (ayni toplantida, bir ülkenin aday yapilmasinin AB´ye hicbir sorumluluk yüklemeyeceginin ve adayin bütün kosullari yerine getirse bile eger birligin ekonomik ve sosyal dengelerini bozacaksa iceri alinmayacaginin da kararlastirilimasi ilginctir.)

    Zirveden önce, Ecevit 10 gün boyunca sürekli olarak kamuoyu önunde AB kosullu adaylik verirse kabul etmeyecegiz demis, adeta kendisini kamuoyu önunde baglamaya calismisti.

    Adaylik kosullu cikti. Ecevit evet demek zorunda birakildi. Hükümet, sermaye cevrelerini ve onlarin medyasi tarafindan desteklenen, ve tabi ayni zamanda Brüksel´ide arkasina alan Yilmaz - Cem ve olayi icine sindremeyenler arasinda ikiye bölünmüstü.

    Ecevit icime sindiremedim ama imzalamak zorunda kaldim diye aciklama yaparak, basina örülen coraplardan bihaber halktan özür diliyordu.


    2000- Nice Dorugu, Türkiye´nin Dislanmasi ve KOB Kepazeligi

    Kibris´in bir siyasi kriter olarak yer almasi üzerine, Cumhurbaskani, Basbakan, Genel Kurmay Baskani, Cankaya Dorugundan AB´ye cok sert bir yanit verdi.

    Bu arada Mesut Yilmaz, ENKA Holdingin salonundaki sohbette gazetecilere, sorulan bir soru üzerine askerin AB´ye karsi oldugu yönünde bir aciklama yapiyordu. Sermaye medyasi TSK´ya karsi kampanyaya baslatti. KOB kepazeligini Ankaraya kabul ettirilmesi icin, TSK´nin baski altina alinip, AB´ye karsi olmadigini ispatlamak icin geri adim atmasi bekleniyordu. Sonucta 2000 yilinda, Kibris ve Ege kosullari yer aldigi halde, Ankara AB´ye yine evet diyordu.

    Yunanistan ve AB, 2002 sonunda Kibrista, 2004 sonunda Ege´de istedigini almak icin plan yapmisti.

    Nice Dorugu sonunda Ecevit, sadece cekilen ´aile´ fotografinda bulunmustu, aslinda Türkiye Nice´te yoktu, 12 adaya tarih verilmis, Türkiye´ye, senin üyelik durumun 10 yil sonra konusulur demislerdi. KOB kabul edildi, 2001´de ´Ulusal´ Program sunuldu.


    ´Ulusal´ Program?


    795 sayfalik bir teslimiyet belgesidir. Savastan sonra yenilen taraf bunun benzeri birseyler imzalar.

    maddeleri:

    1.Esas itibariyle, demokratiklesme ile ilgili olan, zaten Türkiyenin normal demokratiklesme süreci icerisinde yürütmesi gereken yasal ve anayasal degisiklerdir.

    2.Ekonomik politikalarla ilgili cok ayrintili taahhütlerdir.

    -vergilerden enflasyonla ilgili alinacak önlemlere kadar.
    -sanayi politikalari, bölgesel politikalar.
    -özellestirme, kitler, subvansiyonlar, piyasa ekonomisi, mallarin serbest dolasimi.
    -subvansiyonlarin kaldirilmasi.
    -sosyal güvenlik sisteminden istihdam poltikalarina kadar sosyal politikalar.

    Ulusal uzmanlar tarafindan, bu politikalarin önemli bir kisminin Türkiye´nin sosyo-ekonomik kosullariyla bagdasmadigi, AB´nin kendi icinde pek cogunu uygulamadigi, daha da önemlisi, AB´nin dogacak mali acigi yardim yaparak kapatmasi gerekirken yapmayarak ülkeyi felakete sürükledigi aciklandi. Acikcasi bunu görmek icin uzman olmaya da pek gerek yoktu.

    3. Mevzuat degisikliklerinin tamamlanmasi.

    Türkiye zaten uzun yillardan beri mevzuat uyumu sürecindeydi, anayasanin %20si degistirilmisti, 2002 haziran ayina kadar taahhütlerin %80i yerine getirilmisti.
    Mesela Yunanistan, Ispanya ve Portekiz bu degisikliklerin tümünü iceri alindiktan sonra yapti. Yunanistan´da halen dev bir azinlik haklari ihlali vardir. Kendi müftülerini secemeyen Türklerin Türk oldugu da inkar edilir, göze carpan kisiler hapishanelerde cürütülmüstür. ´kaza´lara falan kurban gitmistir. cesitli defalarda yunan arkadaslara gösterdim bunlari.

    Bu gayri ulusal program, sömürgelestirme hareketinin en önemli kilometre taslarindan biridir.

    Sömürge Olmanin Vahim Sonuclari

    -Ulusal sanayiciler meseleyi gec anlamis, GB´den 3-4 sene sonra ulusal sanayinin cok uluslu sirketler tarafindan ortadan kaldirilmakta oldugunu görmüslerdir. Orta ölcekli sanayiler önce cökertiliyor, sonra yabancilar tarafindan satin aliniyordu. 5 gün önceki, 23 ekim 2002 tarihli Damga gazetesinin haberine göre, 66 sirket tamamen yabanci sirketlerin eline gecmis, 189 sirket yabancilarla ortakliga girmek zorunda birakilmis.
    2001 basinda, Tekstil Isverenleri Sendikasi GB´nini Türk tekstilini ortadan kaldirmakta oldugunu ayrintilariyla anlattigi bir kitap yayinlamistir. Cumhurbaskani Demirel, 1995 2 mayis tarihli gazetelerde, ´Avrupa Sevr´i istiyor´ seklinde aciklama yapmistir. Ben de benim fikirlerimin su son cikan AB haberinden sonra degistigini iddia eden arkadasa, 7 ay önce de ayni seyi
    söyledigimi belirtirim.

    Benzer aciklamalar Ecevit tarafindanda yapildi, vicdanlarini rahatlatmak icin aciklama yapiyorlardi ama, fiiliyatta degisen birsey yoktu.Birileri yapacagini yapiyordu.. 92-95 arasinda kamuoyunu aldatan kalemler, 95te, 99da ´tren kacmasin´ diyen cevreler, Karen Fogg´un rezaletinden sonra hala Karen Foggu savunan cevreler.. AB´den kisisel cikar sagladigi, para aldigi ispatlanan cevreler.

    Türk is hayati, cok uluslu sirketlerin eline geciyordu, Karen Fogg´unda belirttigi gibi, ipler AB´nin eline geciyordu.


    Türk egitim kurumlari, egitim ve iletisim kurumlarida AB´nin eline gececek, asker de yavas yavas etkisini kaybedecekti.

    Türkiye ekonomisinden bürokrasisine, egitiminden siyasetine kadar her yönüyle AB´ye bagli olan bir ülke olacakti. Ama AB´nin disinda olacakti. TSK´yi bile AB´nin bir parcasi haline getirmeyi planliyorlardi, AGSK´nin NATO olanaklarini kullanabilmesi cercevesinde, yüzsüz yüzsüz : ´Siz askeri kabiliyetlerinizi bizim emrimize verin, ama biz onlarla ne yapacagimiza karar verirken siz karismayin´ diyebiliyorlardi. Sömürgelesme o kadar vahim boyutlara ulasmis demekki.

    Iceriden yükselen, Kibris´i verelim gitsin, Egeyi birakalim gitsin sesleri amacsiz degildi.

  6. #6

    Exclamation AB mi ? Uyan Türkiye Uyan 6

    Tepkiler:

    2001 - 2002 Yillarinda, Gümrük Birligi´nin genis kitleler üzerindeki agir yükü halktan tepkiler gelmesine yol acti.
    - GB yükünü fiilen üzerinde hisseden ulusal sanayiciler, meslek odalari AB´ye tepki vermeye basliyorlardi. TüSIAD önde gelenlerdendi.
    -Cumhurbaskanligi AB dayatmalarina karsi cok sert tepkiler vermeye basladi.
    -TSK, Nice Dorugundan sonra acik acik AB´yi kinadi.
    -Büyük sermaye sahipleri harici medya, digerlerinin gizledigi haberleri yayinliyordu.
    -Türk-Is 2002 basinda AB Türkiye´den neler istiyor basligiyla bir kitap yayinladi.
    -Ulusal aydinlarda bir hareketlenme basladi.

    Sömürgelestirme masalari tedirgindi, TüSIAD 2001 basinda ´Kibris feda edilebilir, bize fazla yük oluyor´ aciklamasini yapinca, halkta ve ulusal cephede kiyamet koptu. TüSIAD geri adim atti.
    2002 basinda Karen Fogg skandali patlak verdi, Karen Fogg Dosyasi adli kitap (Gündogan yayinlari, 2002) AB´nin Türkiye politikasini tüm ciplakligiyla belgeliyordu. Karen Fogg tüm ulusalci cepheden, ´Sömürge Valisi´ gibi davrandigi yönünde tepkiler aldi. Bu cümleyi, Bülent Ecevit ve Ismail Cem´de kullanmistir.


    HARP AKADEMILERINDEKI TOPLANTI

    Harp akademilerinde yillik olarak bir sempozyum düzenlenir ve üniversitelerden, siyasetten, TSK´dan, is dünyasindan, cok sayida asker, siyasetci, diplomat, sanayici, sendikaci, akademisyen, stratejist ve arastirmacinin katilimiyla gündem maddeleri üzerine sempozyum düzenlenir. 2002 yilinda bu toplantida AB ile ilgili cok carpici degerlendirmeler yapilmis, ikinci bir soguk savas dönemi ya da bir baska mücize olmadan AB´nin Türkiye´yi kisa ve uzun vadede üye yapmayacagi belgelenmis, Türkiye´nin AB´ye tek yanli baglanarak tüm yumurtalarini tek sepete koydugu ve cok fazla koz verdigi degerlendirilmistir. Türkiye´nin bu dezavantajini telafi etmek icin, Asya Platformu ile ortak cikar noktalari gelistirmesi, AB baskisini dengelemesi gerektigi üzerinde durulmustur. Harp Akademileri komutani toplanti sonucunda, Akademi Komutani Orgeneral Tuncer Kilinc, AB´nin Türkiye´yi ilgilendiren Kibris, Ege, Ermeni iddialari, PKK, AGSK gibi konulara Türkiye acisindan menfi baktigini, Türkiye´nin ABD´yi göz ardi etmeden Rusya ve Iran gibi ülkelerle iliskilerini gelistirmesinin uygun olacagini aciklamistir. Kilinc Pasa´nin sözleri büyük sermaye sahiplerini tedirgin etmis, medyalarinda carpitmaya ve karalamaya yönelik haberler cikmistir. Askeri siyasete karismakla suclamislardir, halbuki Kilinc Pasa konusmasinin basinda kendi sahsi fikrini söyledigini belirtmistir. Dahasi, beyin firtinasi seklinde gecen bu tartismalarda herkes fikrini acikca söyleyebilmekte, cok hararetli tartismalar bazen resmiyet kaliplarini asarak bile yapilabilmektedir. Kilinc Pasa´nin AB´nin Türkiye´ye Sevr´i aratmayan siyasi dayatmalarda bulundugunu belirttigi bölüm gözardi edilmis, Iran ve Rusya´yla yakinlasmamizin imkansizliklari üzerinde yorum ve haberler yapilarak dikkat dagitilmaya calislmistir. Asker konusmaz, alternatif Iran olur mu, bunlar bati düsmani gibi haberler cikmisti. Bu konuda medyanin da ikiye bölündügünü belirtmek gerekir, cok sagduyulu yorumlarda yapilmisti.

    VE..

    -1995´ten sonraki dönemde, milli gelir % 9.4 kücülmüstür. AB ile dis ticaret acigi 57 milyar dolardir. (Bu fazlalik 57 milyar dolar AB tarafindan Yunanistan gibi fakir üyelere hibe olarak verilmektedir.)
    -AB´nin gizli subvansiyonlu ürünleri ile ücüncü ülkelerin ucuz ve dampingli ürünleri Türk pazarini doldurdugu icin, pek cok yerli fabrika kapatilmistir. 2001 sonunda kapanan isyeri sayisi 120 bindir.
    -Krize giren ulusal sanayiciler tesislerini cok düsük ücretlerle cok uluslu sirketlere satmak zorunda kalmistir.
    -ic pazardaki yabanci mal orani, % 20´den % 60´a yükseldi.

    AB Türkiye´yi devamli ekonomik baski altinda tutarak kriz ortami yaratmakta, kriz oldugu sürece de Türkiye´yi almamak icin bahane bulmaktadir. Türkiye bu kisir döngüde bir turu her tamamladiginda, AB´ye birseylerini vermektedir.


    AB´yi sadece insan haklari ve demokrasi konularindaki talepleriyle ele alanlar, ulusal cikarlarimizla ve insanlarimizin özel cikarlariyla taban tabana zit AB taleplerine neden tepki vermemektedir? Artik uyanmak zamani gelmemismidir?

    Fuat Bayram

    üNERILEN KAYNAKLAR:

    AB Turkiye´den Ne Istiyor? (Turk-Is 2002)
    Turk-Is

    Karen Fogg Dosyasi (Gundogan Yayincilik 2002)

    Tekstilde Dis Rekabet (Teksis-2001)
    Turkiye Tekstil Isverenleri Sendikasi

    Avrupa ile Gecmiste ve Gelecekte Butunlesme (TCMB, 2000)
    TC Merkez Bankasi

    Dusunceler (Gundogan Yayinlari, 2002)
    Dýs Isleri Eski Mustesar Yardimcisi Inal Batu

    Avrasya Dosyasi - AB Ozel, (1999, sayi 4 )
    Avrasya Bir Vakfi 3 Aylik Stratejik Arastirmalar Dergisi

    21.yy Turkiye´sinin Stratejik Hedefleri
    ASAM Stratejik Analiz, Aylik Strateji Dergisi, sayi 27, (2002)

    Gumruk Birliginin Siyasal ve Ekonomik Bedeli (Baglam Yay. 1995)
    Avrupa Cikmazi (otopsi, 2001)
    Turkiye ve Kuresellesme (Derin Yayinlari, 2002)
    Turkiye - Avrupa Iliskilerinde Sessiz Darbe (Derin Yay. 2002)
    Prof. Dr. Erol Manisali

    Hedef Turkiye (Ototpsi yay., 2002)
    Buyuk Uyanis (Otopsi yay., 2002)
    Prof. Dr. Oktay Sinanoglu

    Oltadaki Balik Turkiye
    E.Alb. M. Emin Deger (Toplumsal Donusum Yayinlari, 1998)

    Avrupa Birligine Neden Hayir? (2001)
    Suat Ilhan

    Avrupa Birliginin Neresindeyiz? (Kum Saati yay.,2002)
    Metin Aydogan

    Avrupa Birligi, Gumruk Birligi ve Turkiye
    Prof. Dr. Cihan Dura, Yrd. Doc. Dr. Hayriye Atik

    Kumarhane Kapitalizmi (Otopsi yay. 2002)
    Prof. Dr. Alpaslan Isýklý

    Avrupa Birligi (Otuken yay. 2002)
    Sadi Somuncuoglu

    Turkiye ve Avrupa Birligi (Umit Yayinlari, 2000)
    Prof. Dr. Selim Ilkin

Benzer Konular

  1. þiþirilmiþ Türkiye Büyük Ýsrail'e götürür; uyanýn!
    By bozok in forum Vatan SATILIYOR!!!!!
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 10-27-2009, 01:12 PM
  2. Uyan Ehli Vatan
    By maturidi in forum Ya TURAN, Ya ÖLÜM
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 05-26-2006, 07:56 PM
  3. ABD'yi titreten uyanýþ
    By maturidi in forum ABD Zulmü ve Müslümanlar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 01-28-2006, 10:29 AM
  4. Uyanýn dostlar uyumak
    By maturidi in forum Ya TURAN, Ya ÖLÜM
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 01-13-2006, 08:26 PM

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajinizi Degistirme Yetkiniz Yok
  •  
 
Turan Ordusu
   
Bitkisel Tedavi | Dogal Tedavi | Gazete Haberleri | Sikayet Yolla | Tüketici Haklari | Aloe Vera | Nas?l Zayiflarim | Diyet Liste | Bitkisel Tedavi