AB mi ? Uyan Türkiye Uyan
Bu tartýþma Türkiye - AB iliþkileri üzerine olacak þekilde baþlayacak, Türkiye - Dünya iliþkileri üzerine devam edecektir.
Türkiye-AB iliþkileri, Dünya´da emsali görülmemiþ, anlaþýlmasý güç bir takým garip olaylar dizgisidir. Olaylar bir yap-boz parçalarý gibi bir araya getirildiginde ortaya cok ilginc bir anlam çýkmaktadýr.
80 sene önce kapýdan kovup canimiz pahasýna baðýmsýzlýðýmýzý vermediðimiz sömürgeci güçler, bugün bacadan girmiþ, bizi 80 sene öncekinden çok daha vahim bir halde iþgal etmistir.
TARÝH, COÐRAFYA VE TüRKÝYE'NÝN AVRUPA´DAN GüRüNüMü
Asya tarihinden ve kültüründen baþlayan Türkler, Ortadoðu, Kafkasya, Anadolu, Akdeniz ve Orta Avrupa´ya kadar pek çok kültürle temas etmistir.
Bugün Türkiye - AB iliþkileri, AB´nin Avrupa'nýn içindeki ülkelerle iliþkilerinden büyük farklýlýklar gösterir. Finliler de Asya kökenlidirler, ancak onlar bulunduklari bölgeye geldikten sonra, baska egemenliklerin altina girmis, Avrupa kimligi ile bütünleþmiþ, Hýristiyan kültürünün bir parçasý olmuþlardýr.
Türkler ise iki bakýmdan farklýdýrlar,
-700 yýl Osmanlý olarak Avrupa karsýsýnda çift taraflý olarak ´öteki´ konumunda olmuþ,
-Asya kimliðini korumuþtur.
CUMHURÝYET DüNEMÝNDE AVRUPA
Osmanlýda 19. yy´da bugünküne benzer körü körüne bir Avrupalýlaþma baþlamýþ, ´aydýn tabaka´nýn arasýnda Fransýzca konuþmasý gibi komik geliþmeler vuku bulmuþtur. O dönem´de Osmanlýyý ziyaret eden bir Japon diplomat, ´bunlar aralarinda Fransýzca konusmaya baþlamýþ, Osmanlýnýn fazla ömrü yok ´ þeklinde bir rapor yazmýþtýr. Buradaki asýl sorun, ´elit´in toplumdan yabancýlaþmasý, kendi kültürünü yadsýmasý, insanlarýný hakir görmesidir. Neticede Avrupa devletlerine taviz üstüne taviz verilmis, Osmanlý borç bataðýna sürüklenmiþ, milletimizin baðrýna bir hançer gibi saplanan Duyun-u Umumiye, Osmanlý borcunu ödeyemediði için, halkýmýzdan vergi toplama ve zor kullanma yetkisini eline almýþtýr. Olay kursaktan alýnan lokmayla kalmamýþ, insanlar hakaret ve fiili müeyyideye uðramýþtýr. Bizlere tarih ögretilir ki, ibret alalým. Tarihin nasýl hýzla tekerrürüne çalýþýldýðýný, bugün öðreneceksiniz.
Kuva-i Milliye hareketi pervasýz, arsýz, doymak bilmez sömürgecileri maðlub etmiþ, bu zafer mazlum milletlere örnek olmuþ, umut vermiþtir. Sömürgeci Batý, bir Doðu toplumu karþýsýnda bu defa yenilmiþtir!
Atatürk döneminde ilk olarak bölge ülkeleriyle iliþkiler geliþtirilerek, Balkanlar, Orta Doðu ve Kafkaslar´da bölgesel anlaþmalar ve paktlar oluþturularak, Avrupa karsýsýnda denge saðlandý.
1938´de Atatürkün ölümü ve hemen ertesinde patlak veren 2. Dünya Savaþý sonrasýnda, Dünyanýn Batý - Doðu þeklinde ikiye ayrýlmasý, Türkiye´nin politikasý parametrelerini deðiþtirmiþtir. Stalin'in emelleri ve Türkiye´den talepleri Türkiye´yi Batýya itmiþtir. Bu dönemde Türkiye bölgesel ittifak arayýþlarýyla Baðdat Paktýna öncülük etmiþ, fakat Irak´ta General Kasým'ýn darbe yaparak Sovyet Bloðuna geçmesi ile Türkiye batýyla daha fazla yaklaþma ihtiyacina girmiþtir.
1947 Marshall Planý ile Türkiye zaten ekonomik, askeri, siyasi ve kültürel olarak ABD´nin etkisine girmiþtir. Benliðimizden ve kültürümüzden soðutulma, koparýlma sürecini iyi kavramamýz, Saint Jozeph, Robert Koleji, üsküdar Amerikan Koleji, falanca Fransýz okulu, filanca Ýtalyan, Alman, Ýngiliz okulu, misyoner, ajan, elçi, büyük elçi, durup dururken gelip Türkiye´de bir köye yerleþen ´Türk ve Türkiye hayraný´ Ýngiliz Emily Bacý, Fransýz Mary yenge, Alman Frederik amca gibi sömürge aletlerinin yediði haltlarý iyi kavramamýz gerekir.
Soðuk savaþ döneminde, Amerika Türkiye´nin içiþlerine tamamen dahil olmuþtu, Türkiye hýzla borç bataðýna çekiliyordu. Sanayileþme yerine ithalat öne çýktý (mesela, 1952´de üç aþaðý beþ yukarý dünya standartlarýnda uçak üretimi yapan, Atatürk ün kendi eliyle kurduðu TAI kapattirildi.) demiryolu yerine karayolu (Atatürk döneminde örülen demiryolu aðý, ondan sonraki dönemde örülenden daha fazladýr. Bu konuda, 80´li yýllarda Turgut üzal, Demiryolu komünizmdir gibi ilginç bir açýklama yapmýþtýr. Bu arada, Demiryollarý karayollarýndan, her bakýmdan daha ucuz, güvenli ve kullanýþlýdýr.) yerli üretimi yerine ithal mal, toprak reformu yerine toprak aðalarýnýn egemen olduðu bir feodal düzen.
Diðer tarafta, Batý Avrupa kendi içinde güvenliði saðlamasýnýn, ve Sovyet tehdidinden nisbeten de olsa daha uzak olmasýnýn, zaten savaþ öncesinden miras kalan sanayileþme potansiyelinin bulunmasýnýn vs. sayesinde geliþmeye baþlamýþtýr. 6 ülke, Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, Ýtalya, Lüksemburg 1949´da BAB , 1957´de AET´nu kurarak ortaklaþmaya baþlamýþtýr. Türkiye ve Yunanistan, AET ile iliskilerine hemen hemen ayni dönemde baþlamýþtýr, 1955´te Atina'nýn Kýbrýs'ta EOKA teþkilatýný örgütlemeye baþlamasý, Türkiye´yi AET ile iliþkilerinde Yunanista'nýn gerisinde kalmamasý konusunda kamçýlamýþtýr. Bu gelismeler altýnda Türkiye, 1963´te Ankara antlaþmasýna imza attý. Bu arada, ABD´nin 1964´te adada Türkleri katleden EOKA´ya mudahele etmek isteyen Türkiye´yi tehdit ederek durdurmasý, Türkiye´nin batýdan yediði ilk KAZIK olmakta, ve gelecekle ilgili önemli sinyaller vermekteydi. Henüz Türkiye ile Sovyetler arasýnda bazý önemli yatýrým projeleri yapýlmasýna, (Iskenderun demir-çelik tesisleri ve Aliaða Rafinerisi gibi.) raðmen Türkiye´nin içiþlerinde Bati egemenligi artmaktaydi. 1960´larda, Türk isçileri Avrupa'ya gitmeye baþlamýþ, Almanya, Fransa, Ýngiltere, Ýtalya gibi ülkelerin hýzlý geliþmesi, Türkiye´nin Avrupa'ya bakýþýný deðiþtirmiþti. ABD´nin kültürel etkisi, Avrupa´ya giden isçilerin yeni dünyalar görmeleri ile, ´Avrupalýlýk´ halk arasýnda çekiciliði arttýrdý.
Türkiye, 1923-1938 dönemindeki politikasýný unutmuþ, Tanzimat dönemine benzer bir ortama girmiþti. Tek yanlý baðýmlýlýk, Osmanlýnýn torunlarýnýn üzerinde de aðlarýný yavaþ yavaþ örüyordu.
AVRUPA'NIN GüZüNDEKÝ TüRKÝYE
Açýkçasý Avrupa, yüzyýllar boyunca kendi içinde savaþ yapmýþ, birbirini asimile etmeye, yok etmeye çalýþmýþ bir barbar insanlar topluluðudur. Her ne kadar ülkeleri birleþse de, insanlarý arasýndaki koþulsuz düþmanlýk, hayrete düþürecek cinstendir. Almanlarla Ýngilizler tatil beldelerimize dolusurlar, ama bir Alman ve bir Ýngiliz'i yan yana görünce, hemen bir dilek tutmak gerekir, çok ender oluþan bir hadisedir. Bu konuyla alakalý olarak kendimizi ele alýrsak, bizler hemen herkesle dost oluvermiþizdir. Avrupalýlar arasýndaki husumeti tarihe baðlasakta, bu vahþiler birbirlerine yaptýklarýnýn on katini bize yapmýþlar, mesela 1. dünya savaþýndaki müttefikimiz Almanya´da, müttefik ordularý Ýstanbul'a çýktýðýnda Konstantinapol geri alýndý diye, kilise çanlarý çalýnmýþtýr. Almanya´nýn o savas sýrasýndaki stratejik müttefiki Osmanlýya olan ihtiyacýný tartýnýn öbür tarafina koyarak, bu lalelerin bizimle ne kadar dost olabileceðini iyi deðerlendirelim. Neyse, tarihe baðlasak bile, bizdeki 17 Aðustos depremi sonrasinda bir anda Yunanlýlarla oluþuveren ´dostluk-kardeþlik-barýþ´ havasýný göz önüne alýrsak, onlardan ne kadar farklý olduðumuzu görürüz.
Asil bahsedeceðim konu, iþte bu kendi içinde savaþ yapmýþ barbar insanlarýn nasýl bir araya geldiðidir.
Avrupa kimliðinin oluþmasý bir tek nedene baðlýdýr: üteki. üteki olmadan, bunlar tarihte hiçbir zaman bir araya gelememiþlerdir. üünkü, dostluk, barýþ, iþbirliði gibi kavramlar, bu insanlarýn doðasýna terstir, zaten dünya tarihinde meydana gelen katliam, sömürü, vahþet, yobazlýk, engizisyon, Nazizim, Faþizm, vs. konularý hep Avrupa kaynaklýdýr, Afrikalýlarýn, Asyalýlarýn, Güney ve Kuzey Amerika, ve Avustralya yerlilerinin, baþýna gelenler, hep bunlarin eseridir. Bunlarin sansarlýðý dünyanin ANASINI aðlatmýþtýr.
Iste, daha önceden mükerrer defa belirttiðim gibi, bunlarýn bir araya gelebildikleri zamanlarýn baþýnda, Haçlý seferleri gelir. Haçlý seferleri de, taa Selçuklular zamanýna kadar dayanýp, özde, doðudan gelen Türk´e karþýdýr.
Türk = Asya´dan gelen Müslüman tehdit.
Osmanlýnýn güçlü olduðu dönemde,
-Orta Avrupaya kadar girip, sýnýrlarýný Avrupa aleyhine geniþleten,
-Ýslam olarak Hýristiyanlýðý tehdit eden,
-Doðu ile ticaret yollarýný Avrupa'ya tamamen kapatan, dini, iktisadi, askeri ve siyasi büyük bir tehlike.
Asya aðýrlýklý olan Ruslarda Avrupa için öteki olarak ortaya çýkmýþ, fakat din farký, Ruslara yaklaþýmý Türklerden farklýlaþtýrmýþtýr.
1nci Dünya Savasýný kazanan Avrupa, hasta adam Osmanlýyý paylaþmýþ, fakat beklenmedik bir olay olarak, Türklerin baðýmsýzlýk savasý en önemli dilimi yemelerine engel olmuþtur. 1923´te Lozan´da, Avrupa, Türkiye gerçeðini, içine sindiremeyerek kabul etmek zorunda kalmýþtýr. 1815 Viyana kongresinden beri süregelen ´Doðu meselesi´ rafa kaldýrýlmýþ (ertelenmis), Ermeni ve Yunan geniþlemesi gerçekleþtirilememiþtir.
Türk Bagimsizlik hareketi, Avrupa açýsýndan, mazlum milletlere kötü örnek teskil etmekteydi. Sömürgeci güçler Doðulu bir millete karsi kaybediyordu. 1939'da 2nci büyük savaþýn baþlamasý ile Avrupa kendi derdine düþüyor, Türkiye denge politikasý güderek savasýn dýþýnda kalmayý baþarýyordu
2nci DüNYA SAVAþI SONRASINDA TüRKÝYE'NÝN AVRUPA´DAN GüRüNüMü
Savas sonrasýnda Amerikanýn kararýyla, Türkiye'nin Avrupalý olmasýnýn ve Avrupa ve Amerika tarafindan Batý bloðu içine kabul edilmesinin temel unsur ve olaylarý þunlardýr:
-Doðu bloðuna karsý bir kanat ülke konumunda bulunacaktý. Karadeniz'in çýkýsýný elinde tutmakta, Orta Doðuya hakim bir coðrafyada bulunmakta, olasý bir Sovyet taarruzuna kolay kolay teslim olmayacaðýný, (en azindan Bati´ya zaman kazandýracaðýný) tarihle ispatlamaktaydý.
-Avrupa´ya yardým programýnýn içine alindi (Marshall Planý)
-NATO içine alýnarak, Avrupa savunma sistemine dahil edildi.
-Avrupalý bir ülkeymiþ gibi, Avrupa konseyinin üyesi yapýldý.